10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 MART 2013 PAZAR CUMHURİYET [email protected] SAYFA Roger Waters, Filistin halkına karşı işlenen insanlık suçları adına İsrail’in sivil toplum nezdinde yargılandığı Russell Mahkemesi’nin Brüksel’deki nihai oturumu öncesi, müzisyen dostlarına da dayanışmaya katılma çağrısı yaptı. KÜLTÜR 17 Russell Mahkemesi jüri üyesi, Pink Floyd’un kurucusu Roger Waters duruşmaları anlattı Tiranlığa Karşı Direniyoruz (Sevgili okurlar, Gülşah Balbay’ın konuşması, Nilgün Cerrahoğlu’nun bıraktığı yerden devam ediyor.) “Değerli dinleyiciler, geçen 11 Mart’ta Ergenekon duruşmalarının 277’ncisi yapıldı. 4 yıldır süren yargılamalar boyunca yaklaşık 3000 saati yargıç karşısında geçti. Hem de aç ve susuz. Hem de iddianameyle ilgisiz sorulara maruz kalarak. Eminim tiyatro yazarı Henrik İbsen yaşasaydı ve Silivri Cezaevi’nin içinde yapılan duruşma salonunda bir gün bulunsaydı yeni bir oyun yaratmak için ilham konusunda zorlanmazdı. İnsan ömrünün okumaya yetmeyeceği kadar klasörlerin yer aldığı, sanıkların savunma haklarının gasp edildiği bir davadan ne kadar adil bir karar çıkacağı meçhul. Davanın tam gaz başlamasında sireni çaldıran Tuncay Güney denen şahsın ‘Ergenekon bir projeydi’ açıklamasından sonra Silivri’nin kapılarını açmak için nedir beklenen bilemiyorum. Adaletin, hukukun olmadığı bir ülkede dışarıda olan bizler bile kendimizi özgür hissedemiyoruz. Adaletin olmadığı yerde tiranlık başlar. Biz bu tiranlığa karşı tüm gücümüzle direniyoruz. Basın özgürlüğü diğer özgürlüklerin emniyet supabıdır. AKP hükümeti bizzat kendi eliyle onu kısmıştır. Bu, diktatörlükten başka bir şey değildir. Şu anda 100’e yakın gazeteci içerde. İktidarın gözünde hepsi terörist. 77 masumu gözünü kırpmadan öldüren faşist katil Breivik bile yargılanırken bizim ülkemizdeki tutuklu gazetecilerden çok daha fazla hakka sahipti. Bunları dile getirirken ülkem için acı ve utanç duyumsamasının içinde boğuluyorum. Eşim hukuk arayışını ve mücadelesini, kalemini elden bırakmadan siyasal alanda verme kararı aldı. Türkiye Cumhuriyeti ile yaşıt Cumhuriyet Halk Partisi’nden iki sene önce seçime girdi ve İzmir milletvekili oldu. Balbay bu yolla Türk kamuoyunun vicdanında çoktan beraat etmiştir. Eşim suçsuzdur. O bir gazetecidir. Onun gönlünde çok sevdiği mesleği ve gazetesi Cumhuriyet yatmaktadır. Mesleğini özgürce yapabileceği günleri özlemle beklemektedir. Benim ülkemde faili meçhul cinayetlere kurban giden gazeteciler oldu. Ancak şimdi gazeteciler mermiyle, bombayla değil hukuk yoluyla katlediliyor. Yahudilerin Nazi döneminde toplama kamplarına gidecek olan trene sessiz sedasız binişi gibi aydınlarımızda kaderine boyun eğmenin verdiği suskunluk var. Edilgen, yabancılaşmış, yitik bir toplum olduk. Herkes sıra bana ne zaman gelecek kaygısında. Yıllar önce ülkemde komünizm düşmanlığı yaratılmıştı. Muhalif yazarlara, sanatçılara ‘Sen komünistsin, içeri!’ denilirdi. Şimdiyse iktidarı eleştiren gazetecilere, öğrencilere, avukatlara, akademisyenlere ‘Sen teröristsin, haydi Silivri’ye!’ deniliyor. (Devamı Işıl Özgentürk’ün köşesinde...) Filistin’in hakları için... EVRİM ALTUĞ Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Bertrand Russell’ın Vietnam Savaşı’nda ABD’nin işlediği insan hakkı ihlalleri ve suçlarına dair oluşturduğu, ilk oturumunda JeanPaul Sartre ile Mehmet Ali Aybar’ın da yer aldığı Russell Mahkemesi, dünyanın belli başlı kentlerinde farklı başlıklarla yapılan duruşmaların ardından, bugün Brüksel’de İsrail’in Filistin’e karşı işlediği suçlara ilişkin olarak nihai oturum düzeniyor. İngiliz rock ikonu ve Pink Floyd’un kurucularından Roger Waters da bu yılki mahkemenin jürisindeki yerini aldı. Destekçileri arasında yönetmen Aki Kaurismaki ve müzisyen Manu Chao’nun da yer aldığı mahkemenin bu yılki jürisinde Waters’a, ABD’li tanınmış yazar Alice Walker ile Amerikalı politik aktivist Angela Davis ve Nobel Barış Ödülü sahibi Mairead Corrigan Maguire eşlik ediyor. Bu anlamda 4 Ağustos 2013’te, İstanbul’da ikinci konserini “The Wall” albümü konsepti ile verecek olan Waters, İsrail’in Filistinli çocuklara yönelik kötü muamelesi ve uyguladığı ayrımcı politi kanın yargılandığı etkinlikle ilgili olarak Cumhuriyet’e özel bir röportaj verdi. Russell Mahkemesi’nin nihai oturumu ve bu süreçteki sorumluluğunuzu, yaptığınız sunumlar ışığında bize bir daha özetler misiniz? Bu dava girişimine dair olarak, dünyanın her yanındaki diğer müzisyen dostlarıma bu davada benimle birlikte olmalarına yönelik açık bir sunum yapmak durumundayım. Bu söylediğim, İsrail’in uluslararası hukuk nezdinde uyguladığı son derece kötü muamelelere ve Batı Şeria ile Gazze’de süregiden işgale, bununla birlikte yapılan “Apartheid”a karşı duruşu da içeriyor. Benim bunu sağlamada göstereceğim başarının diğer Rock’n’Roll’cu müzisyen dostlarımı ne kadar cesaretlendireceğini bilemiyorum, umarım bu yolda başarılı olurum. Bunun yanında şu anda özellikle ABD’de, Filistin’e destek veren istisnasız herkese yönelik büyük bir Yahudi cemaati direnişi de söz konusu. Bu kesim, var olan yasal dengeyi kendince yeniden tanımlamaya çalışıyor ki, neler olup biteceğini hep birlikte göreceğiz. Bu konuda söyleyebileceğim yegâne şey odur ki, bu mahkemenin jürisinin bir parçası olmaktan gurur duyuyorum. Bu anlamda Bertrand Russell’ı anmak isterim. Kendisi çok büyük bir insandı ve kurduğu ilk mahkeme, ABD’nin Vietnam’daki işgalinden doğan yasadışı hareketlerine dair yasal bir aydınlık müdahalesi özelliğindeydi. 29 Kasım’da da BM’de, New York’ta bir konuşma yaparak Filistin’le dayanışmanızı bir kere daha dünyaya duyurdunuz. Bu konuşmadan sonra, gerek medya, gerek İsrail veya diğer otoritelerden bir geri dönüş aldıysanız, bu sizi tatmin etti mi? Ben New York kentinde oturuyorum. Konuşmama tepki “sıfır” oldu. Çünkü ana akım medyadan hemen hiçbir unsur bu konuyu “görmedi”. Bu artık ana akım medyanın doğası haline gelmiş durumda. İsrailliler ile ABD hükümeti arasındaki ilişkinin doğasına dair söylenebilecek tek gerçek varsa, o da Filistin halkı kavramının kendileri için uygunsuz bir gerçek olduğu. Tabii ki bu söylediğim her iki cenahtaki herkesi kapsamıyor; ABD’de yaşayan ve olanlara tepki koyan bir azınlık da yok değil. Ben kişisel düzeyde pek çok eposta ve yorum ile Facebook sayfam üzerinden, BM konuşmamı kutlayıp destekleyen nice yanıt aldım ve alıyorum. Bu anlamda burada, Russell Mahkemesi jüri üyeleri olarak bizler de insanları Filistin halkının korunmasını umursayan tavrımızla bir kere daha bilgilendirmek üzere bulunuyoruz. Bu bilgiyi elden geldiğince geniş bir alana yaymaya ve özellikle BM’nin bu konudaki yetersizliğine karşın Filistinlilerin insan haklarını gözetmek adına büyük çaba harcıyoruz. Açıkçası bu yönde küçük de olsa ileriye doğru bir adım attık ve 29 Kasım’daki oturumda Filistin’in konumunu üye olmayan gözlemci devlet statüsüne çıkardık. Bu aşamada Filistin de Roma Sözleşmesi’nin bir unsuru haline geldi ve bir anlamda kendi iradesini de Uluslararası Hukuk Mahkemesi’nde ortaya koyma pozisyonuna erişti. Şu anda işler gitmesi gerektiği yönde ilerliyor; ayrıca ABD’de bu konuya duyarlı öğrenci inisiyatifleri de mevcut. Onların Stanford ve California üniversiteleri gibi kurumlar bünyesindeki Filistin yanlısı öğrenci konseylerinde Filistin halkı ve hakları adına, (ya da ABD’deki Motorola veya Cater pillar gibi firmalar hakkında yaptığı) tepkisel, kamuoyu oluşturucu münazaraları buna örnek verebiliriz. Bu konular da takdir edersiniz ki ana akım medyada neredeyse hiç yer almadığı için birçok insan hâlâ “kafası kuma gömük yaşamaya” devam ediyor. Sonuç olarak, ABD’de de artık kimi genç insanların müthiş cesaret verici bir biçimde bu gibi konulara kayıtsız kalmayarak tepkilerini ortaya koymaya başlamış görünmeleri insanı memnun ediyor. Bu anlamda Türkiye’deki ifade özgürlüğü düzeyi ve halen tutuklu bulunan yazar ile gazeteciler hakkında bir yorumunuz olabilir mi? Bu konu hakkında keşke daha fazla bilgim olsaydı. Ancak bu nazik konu hakkında kesinlikle söylenebilecek odur ki, kişinin dilediği fikri beyan edebilmesi, dünyanın hangi noktasında olursa olsun, herhangi bir hükümet tarafından acı çektirmeksizin eyleyeceği, temel, bariz bir haktır. Bu konuda hepimizin mutabık olması gerekir. Kişinin dilediğini kendisine hiçbir eziyet edilmeksizin söyleyebilmesi, sahibi olduğu kökten bir haktır. www.russelltribunalonpalestine.com O bir gazetecidir Yitik bir toplum olduk Emek bizim İstanbul bizim Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi, 11 Mart Pazartesi günü tarihi Cercle D’orient binasına inşaat iskelelerinin konulmasını protesto ederek, iskelelerin restarasyon sürecini değil, AVM sürecini başlattığını söyledi. İstiklal Caddesi’ndeki Emek Sineması ve İnci Pastanesi’ni de içine alan Cercle D’orient binası önüne toplanan insiyatif üyeri adına açıklama yapan Fırat Yücel, “Emek Sineması yerinde ve olduğu gibi restore edilmeli, kamusal yarar gereği ticari olmayan, bağımsız bir sinematek/kültür merkezi olarak düzenlenmeli” dedi. (CİHAN ORUÇOĞLU) Ezo Gelin Müzikali ve Çanakkale n İstanbul Haber Servisi Yeditepe Üniversitesi Türk Halk Müziği Korosu, Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü’nün 98. yıldönümünü kapsamında bugün “Ezo Gelin Müzikali ve Çanakkale” konulu konser verecek. Yeditepe Üniversitesi İnan Kıraç Salonu’nda saat 18.00’de başlayacak konserin solistliğini kamuoyunda Mustafa Kemal Atatürk’e benzerliği ile tanınan İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatvuarı Öğretim Görevlisi Ali Ayhan yapacak. Ücretsiz konser için irtibat numarası: (216) 578 04 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle