17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 KASIM 2013 CUMARTESİ 8 n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK GÜNCEL Komşu ülkedeki iç savaştan kaçan kapağı Türkiye’ye atıyor. Gelen kalabalıkların içinde önceleri it mi, hırt mı, terörist mi, neyin nesi olduğu belinmeyen grupların da ülkemize buyur edildiği bir gerçek. İlk zamanlarda sınır güvenliğinin sıfıra indiğini, silahlı silahsız içimize giren kişilerin, gündüz Suriye’ye geçip savaşa katıldıklarını, geceleri göçmen çadırlarında istirahat ettiklerini muhalefet kanıtlarıyla açıkladı. Medya yazdı ve dış basına konu oldu. Ama muhalefetin uyarı niteliğindeki açıklamalarına, medyadaki yayınlara, “bana muhalefet ha” diye burun kıvıran RTE’ye bu gerçeği anlatmak ne mümkün! HHH Esad düşmanlığı gözleri kararttı. Esad’ın düşmanı benim dostumdur anlayışı, devletten olmasa başka ellerden El Nusra’ya yardıma göz yumuldu. El Kaide elemanlarının içimizde cirit attığı haberleri güncelleşti. Anladılar mı yoksa başka nedenlerle mi bilmek elbette olanaksız ama El Nusra, El Kaide’nin Esad kadar Türkiye’deki şimdilik yarım yamalak dinci iktidara da karşı olduğunun ola ki farkına varıldı. El Nusra’ya yardım dizginlendi. El Kaide elemanlarına kovalamaca başlatıldı. Ne ki; bizdeki korku belası suspus olmuş medya gibi değil gâvurun medyası. Dili kalemi durmuyor. Özgür!.. Finlandiya’da El Nusra’ya yardımı soran Finli gazeteciyi de, İsveç’te İsveçli gazeteciyi de bir güzel azarladı. Lakin içeride medyayı suskun kuşa çeviren höt be höt yöntemler dışarıda sökmüyor... Diyor ki Cumhuriyet’teki haber; tabii CNNTürk’ün değil; ABD’deki CNN’in El Kaide militanlarının Hatay’dan Suriye’ye geçtiklerini kanıtlayan görüntüler yayımladığını bildiriyor. Hay aksi tesadüf. Tam da RTE, Finlandiya’da, İsveç’te eli silahlı gece gündüz külahlı grupların Türkiye’den aldıkları yardım ve ilişkileri sordukları sırada… ... Güneydoğu’ya ve oradan akla gelen ülke Suriye’ye… ama kime, hangi silahlı örgüte gittiği, hatta nereden geldiği de nereye gittiği de henüz açıklanmayan 1200 adet roketi nakleden TIR’ın, uyuşturucu aranırken tesadüfen enselendiğini görüntüleyen haber ekranlara yansıdı. HHH Leblebi tanesi değil 1200 roket bu! Nereden geldiği, kimden kime gittiği araştırılıyor. Poliste sorgulanan TIR şoförü dayağı yedikçe ne söylerse o! Bu olay bir örnek... Daha niceleri; kimbilir neler geldi geçti. Ha gizli örgütlerin nefes alışlarını bile saptadığı için Başbakan’ın rahat uyumasını sağlayan MİT; roket veya başka silahlarla yüklü araçların Türkiye’de yüklenmesini ya da geçişlerini istihbar edemedi demek! Mazur görmek lazım; Suriye’de olup bitenleri öğrenip hükümetin Suriye politikasına yön vermekten vakit bulamıyor olabilir. HHH Son gün patlayan 1200 roketli TIR sorunu yanı sıra kızlıerkekli evler sorunu gündemdeki yerini korudu... Polis çat kapı evlerin kapısına dayanmayacakmış ama.... AKP grup sözcülerine göre, komşu ev ya da ana babalar; kızım oğlanlarla bir arada oluyor. Başbakan’a söyledikleri gibi polis de bu halden ıstırap çekiyoruz dedi mi, ha bakın işte o zaman elbette işin rengi değişecek!. Rezidanslar fuhuş yuvasına dönüştü. Oralarda terör örgütleri yuvalanıyor. Gençler bomba imalinde eğitiliyor. Baskınlarda bu gerçeği öğrendiklerini söylüyor İçişleri Bakanı Muammer Güler. İyi de bu tür olayları saptamak ve üzerlerine gitmek için terörle, fuhuşla mücadele yasaları kuralları varken ters tepti bu ikiyüzlü davranışlar.... Şimdi AKP’nin bakanı, sözcüsü elbirliğiyle Başbakan’ın açtığı özel yaşamı boğacağı derin kuyuyu kapatmak için olanca güçleriyle çalışıyorlar. HHH Başbakan’ın özel yaşama aykırı açıklamalarına sevinen de var, ağlayan da... Bugün ağlayanlar, eleştirenler oysa ektiklerini biçiyorlar şimdi. İktidara geldiğinden beri; RTE’yi her açıdan destekleyen,TV’lerde olanak buldukları programlarda düne kadar ve hâlâ, ülke kurallarına ters düşen her icraatını muhalefet edenlere karşı savunan, öven;... ... Örneğin Nazlı Ilıcak; kızlıerkekli açıklamalarını duyduktan sonra, RTE’ye oy verdiği için pişmanmış, utanıyormuş bugün. Ilıcak’lar, böylesi itiraflara şapka çıkaranlara helal hoş olsun! ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) – Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’ndeki havalandırmalara kamera takılmasına karşı direnen ve takılanları sökmeye kalkan siyasi mahkumlar, gardiyanlar tarafından zor kullanılarak tek tek ayrı hücrelere konuldu. TAYAD’lı aileler tarafından yapılan açıklamada, “havalandırmalara kamera takmak isteyen idare, direniş Kamera direnişi hücrelik Sincan 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nde kamera takılmasına karşı direnen 60 mahkuma hücre cezası verildi le karşılaşmamak için tutsaklara saldırdı. Saldırı çarşamba günü başladı. Yaklaşık 60 devrimci tutsak işkenceden geçirilerek birbirlerinden koparıldı. Tutsaklar tek tek ayrı hücrelere atıldı. 2 gündür tutsakların ilaç, giyecek, yiyecek başta olmak üzere ihtiyaçları karşılanmıyor. Aralarında ölüm orucu gazilerinin, yaşamını tek başına sürdüremeyenlerin, kanser hastası Erol Zavar’ın ve yaralı halde tutsak düşen DHKC savaşçısı Serdar Polat’ın da bulunduğu devrimci tutsakların yaşamı tehdit ve tehlike altındadır. Ankara Sincan 1 No’lu F Tipi Hapishanesi’nde 2 gündür tutsaklara işkence yapılıyor. İşkence sürüyor. Tüm demokratik kurumları, kişileri, basını bu saldırıya karşı çıkmaya çağırıyoruz” denildi. n Baştarafı 1. Sayfada GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Tutuklu vekiller için anayasaya geçici madde konulması önerisine itiraz etti AKP soğuk bakıyor EMİNE KAPLAN ANKARA CHP’nin tutuklu milletvekilleri için anayasa geçici madde konulması önerisine, AKP’den itiraz geldi. AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, haklarında hüküm verilmiş milletvekillerini kurtarmaya dönük bir düzenlemenin parlamentonun itibarını zedeleyeceğini belirterek, “Darbelere ve darbecilere karşı mücadele veren bu parlamento, darbe suçlamasıyla hüküm giymiş milletvekillerini affedebilir mi? Bu darbeyi meşrulaştırmak olur” dedi. CHP’li Mehmet Haberal’ın tutuklu milletvekilleri ile ilgili olarak MHP’nin, “60 maddeden bağımsız olarak AKP’nin de görüşünün alınması koşuluyla değerlendirebiliriz” dediği anayasaya geçici madde önerisi üzerindeki tartışmalar sürüyor. Öneriye karşı çıkan Elitaş, geçici madde formülünü doğru bulmadığını söyledi. Elitaş, “Haklarında hüküm verilmiş milletvekillerini kurtarmak için anayasaya geçici madde eklemek parlamentonun itibarını zedeler. O zaman şu anda Meclis’te yasak olmadığı anlaşılan başörtüsünden dolayı milletvekillikleri düşürülen Merve Kavakçı ve Nazlı Ilıcak’ın günahı neydi? Onlara nasıl hesap veririz. Darbelere ve darbecilere karşı mücadele veren bu parlamento, darbe suçlamasıyla yargılanıp hüküm giymiş milletvekillerini geçici maddeyle affedebilir mi? Bu darbeyi meşrulaştırmak olur. O zaman biz Kenan Evren’i niye yargılıyoruz” değerlendirmesini yaptı. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ise sorunun anayasaya eklenecek geçici maddeyle çok rahat çözülebileceğini, böylece Türkiye ve TBMM’nin bu ayıptan kurtulmuş olacağını söyledi. Anayasada uzlaşılan 60 maddeden bu konudan ayrı olduğunu belirten Altay, “İktidar, topu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na atıyor. Buna engel yok. Sayısal çoğunluk AKP’nin elinde. Onların olumlu görüşü olmadan geçici maddenin çıkması mümkün değil” dedi. 6 yaşındaki Deniz Balbay’ın babasına hasreti: Dozer alıp geleceğim ve burayı yıkacağım MAHMUT LICALI/ALİCAN ULUDAĞ ANKARA MHP Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan tarafından dün ziyaret edilen gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, ziyarette 6 yaşındaki oğlu Deniz’in “Ben bir dozer alıp geleceğim ve burayı yıkacağım” dediğini ifade etti. Türkkan, dün Sincan Cezaevi’nde tutuklu olan Balbay ve MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’ı ziyaret etti. Türkkan’ın CHP’li Balbay görüşmesinde tutuklu vekillerin durumu konusunda yapılan girişimler gündeme geldi. Balbay, mahkumiyetlerine yönelik kararların tamamının siyasi bir karar olduğuna işaret ederek “Bizi içeri atan siyasi irade bizi dışarı da çıkarabilir” diye konuştu. Balbay, Türkkan’a yeni kitap projesi hakkında da bilgi verdi. Balbay, 6 yaşındaki oğlu Deniz’in “Ben bir dozer alıp geleceğim ve burayı yıkacağım” dediğini aktardı. TürkkanAlan görüşmesinde ise önceki gün 28 Şubat davasındaki tahliye haberleri konuşuldu. Türkkan’ın verdiği bilgiye göre Alan, 28 Şubat soruşturması kapsamında 15 kişinin tahliye olmasından mutluluk duyduğunu ifade etti. MHP’li Alan, Türkkan’a “Benim yanımda terörle mücadele ederken şehit olan çocuklar niye şehit oldu diye kendime sormaya başladım” diye sitem ederken “Bizi cezaevine koyanlar, milleti koruyup kollayanların mahkum edilmesine ilişkin takındıkları hassas tavrı, teröristler için göstermiyorlar. Konu Nusaybin olunca bu savcılar neden bu kadar sessiz kalıyorlar” diye konuştu. MHP’li Alan, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kızlıerkekli öğrenci evleri konusunda yaptığı açıklamayla başlayan tartışmaların süni gündem yaratmaya yönelik olduğunu kaydetti. Tahliyeleri konuştular ‘Gezi ruhu bunu aşar’ Öte yandan Balbay’ı gazetemiz muhabirlerinin de aralarında olduğu gazeteciler de ziyaret etti. Sincan Cezaevi’nde gerçekleştirilen ziyarette Balbay, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Balbay, öğrenci evi tartışmasına ilişkin, “Daha önce kamusal alan tartışması vardı. Ancak şu an artık her yer AKP’sel alan oldu. Artık kuralı onlar koyuyor, onlar değiştiriyor. Kimsenin özel hayatı güvencede değil. Onlar kuralları koyuyorlar” dedi. Balbay, “Hükümet, karşıtlık üretmeye dönük politika uyguluyor. Türkiye’yi feda eden bir durum. Bunu Gezi ruhu ile aşmalı. Gençler, öğrenci evi tartışmasında mizahı kullanabilirler” ifadesini kullandı. Erdoğan’ın açıklamasında örnek verdiği Denizli için de Balbay, “Başbakan, bu açıklamalarıyla kenti zan altında bırakıyor. Denizli’yi AKP’den korumak lazım” dedi. Balbay, 10 Kasım için de “Onlar her yerden silmeye kalksalar da Atatürk her kuşakta yeniden doğuyor” dedi. “Başbakan’ın karşıtlık ve gerilim üretmesi kendisine oy veren kitlenin kenetlenmesini sağlıyor. Bu politikayı bıraktığı an gevşeme yaşanıyor ve oyları düşüyor.” Bir süredir yeri geldikçe altını çizdiğimiz bu gerçek AKP’nin Kızılcahamam kampından sonra bir kez daha kendini gösterdi. Zaten hiç kaybolmuyor, ama bu kez daha sert bir söylemle sahneye konuyor. Hiç kimsenin özel hayatına karışmıyoruz söylemleriyle şekillenen özel hayata müdahale şimdilik öğrenci evlerine kadar dayandı. Bundan ötesi ne olabilir, öngörmek zor değil, ama yine de dillendirmenin bir gereği yok. HHH Her şeyden önce Başbakan’ın tekelindeki alanlardan biri şu: Gündem. Gündemi ben belirlerim diyor, başkası belirleyemez. Bunu bir canlı yayında açıkça söylemişti. Bunun devamında Başbakan’ın tekelindeki bir başka alan da, tüm halk. Genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, çocuğuyla bütün halk ona emanet. AKP iktidarının ilk yıllarında gündemden düşmeyen tanım şuydu: Kamusal alan. Sınırları, kuralları, özgürlükleri çok tartışılan “kamusal alan” artık “AKP’nin alanı”. Burada kimseye müdahale edilemez, AKP hariç! Yeni kamusal alan; üniversiteler, yurtlar, öğrenci evleri, parklar, sokaklar, caddeler, yayın organları... Aklınıza başka ne kadar iki insanın bir araya gelme olasılığının bulunduğu yer geliyorsa hepsi hükümete emanet. Bütün haber saatlerini bu konunun doldurduğu gün Türkiye’nin AB ile ilişkilerinde üç yıllık donma sona ermiş, yeni fasıl açma kararı alınmıştı. Oysa hükümet için yeni fasıl bambaşka bir alanda açılmıştı, AB yerine öğrenci evlerine girme kararı alınmıştı. Aynı gün doğumuzdan gelen haber de şöyleydi: Hindistan Mars’a bir uzay aracı gönderdi. Her şey yolunda giderse Hindistan, ABD, Rusya ve AB’nin ardından bunu başaran dördüncü uzay aracının sahibi olacak. Hükümet ise uzay teknolojileri için kullanabildiğimiz başlıca bilimsel kurum olan ODTÜ’yü yıpratmak için her yöntemi deniyor. Bu gündeme bakınca insan söylenmeden edemiyor: Eller Mars’a, biz mars olduk! Başbakan’ın sözlerinin ardından “Başbakan demek istedi ki...” korosu zaman zaman farklı sesler çıkarsa da mars oluşumuzu tamamlıyor. Ortak seslerden biri şu: “Biz özel hayata karışmıyoruz. Özel hayatın korunması bizim teminatımız altında.” Bunu hükümetçeye şöyle çevirmek gerekiyor: “Kimse kimsenin hayat tarzına karışamaz. Sadece biz karışırız. Bizim koyduğumuz özel hayat standartlarını korumak da elbette bizim sorumluluğumuzdadır.” Bu standardın dışına çıkanların nelerle suçlanabileceğini Suçişleri Bakanı açıkladı: “Kızlıerkekli kalınan evlerde bomba yapma, hatta silah kullanma eğitimleri veriliyor. Fuhuş için kullanıldığı oluyor. Terör örgütleri liseli, üniversiteli gençleri hedef seçiyor...” Bunu da hükümetçeye çevirmek mümkün, ama yapmayalım. HHH Başbakan’ın sürekli gündem belirleyicisi olma, toplumu istediği zaman gerip istediği zaman gevşetme politikasına karşı çare belli: Gezi ruhu. Bu kadar da olmaz denilebilecek durumlarda bile hükümet politikasının parçası olmamak, mutlaka mizahın kapısını çalmak, olabildiğince geniş yığınlarla birlikte tepki vermek, AKP’nin her adımı, önümüzdeki üç seçimin bir parçası olarak planladığını unutmamak... Yazıyı tavla oyunu diliyle bağlamak gerekirse, aksi halde mars olmakla kalmayacağız, bir de ters var! CHP’de ‘laiklik’ krizi AYŞE SAYIN ANKARA AKP hükümetinin kamuda türban serbestisinin ardından, “türbanlı vekili yolunu açmasına, CHP yönetimi “eylemsel” tavır koymama kararı alırken parti içinde “Cumhuriyetin laik niteliğine” daha fazla vurgu yapılmasını ve laiklik karşıtı eylemlere karşı daha sert tutum sergilenmesini isteyen bazı milletvekilleri sürpriz bir adım attı. İstanbul Milletvekili Nur Serter, AKP hükümetinin “laiklik karşıtı” uygulamaları konusunda Meclis araştırma önergesi hazırladı. Önergeye Serter’le birlikte toplam 24 milletvekili imza verdi. Ancak önergeye, grup yönetiminden vize çıkmadı. Edinilen bilgiye göre grup yöneticileri, önergeye doğrudan karşı çıkmamakla birlikte TBMM Başkanlığı’na sunumunun zamanlaması konusunda “biraz beklenmesi”ni isteyince, girişim yarım kaldı. Yalman’ın açıklamalarının ardından ‘yeniden yargılama’ istediler Başsavcı Murat Uzun suikastında 8 gözaltı TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli’nin Ovacık ilçesinde 19 Eylül 2012’de adliye lojmanlarındaki evine girerken silahlı saldırı sonucu öldürülen Ovacık Cumhuriyet Başsavcısı Murat Uzun’un şehit edilmesiyle ilgili soruşturma kapsamında İstanbul ve Ovacık’ta düzenlenen eşzamanlı operasyonlarda 8 kişi gözaltına alındı. Malatya Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği talimatı ile dün sabah saatlerinde İstanbul ve Tunceli’nin Ovacık ilçesinde belirlenen adreslere eşzamanlı baskınlar düzenlendi. 8 adrese düzenlenen operasyonlarda, Uzun’un öldürülmesi olayında bilgi topladıkları ve saldırganlara yardım ve yataklık yaptıkları iddiasıyla Ovacık’ta BDP’li Ovacık Belediye Meclis Üyesi Kamber Ö’nün de aralarında bulunduğu 7 kişi, İstanbul’da 1 kişi gözaltına alındı. Lojmanın kapısında susturuculu silahla başından vurulan Uzun 21 Eylül’de şehit olmuştu. Hasdal’da ortak isyan İstanbul Haber Servisi Balyoz davasından Hasdal Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan askerler, eski Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç Yalman’ın açıklamalarının yeni bir yargılamayı gerektirdiğini savundu. Yalman’ın vicdanının sesine dayanamadığının anlaşıldığını belirten askerler “Yalman’ın son açıklamaları yeniden yargılama yapılmasını gerektirecek kadar kuvvetli delil niteliğindedir” dedi. Balyoz davasında çeşitli cezalara çarptırılan askerler, “Hasdal’daki Balyoz esirleri” imzasıyla “Türk hukuku vicdanları rahatlatmalıdır” başlıklı açıklama yaptı. Açıklamalarında, “Birinci Balyoz iddianamesinde DOĞAN ANAYASA MAHKEMESİ’NE BAŞVURDU İstanbul Haber Servisi Balyoz davasından verilen 20 yıl hapis cezası Yargıtay tarafından onanan eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, “adil yargılanma ve savunma hakkının” ihlal edildiği gerekçesiyle tazminat istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Doğan, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi ve Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararlarının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları ile anayasanın 36, 37, 38, 138 ve 140. maddelerine aykırı olduğuna hükmedilmesini istedi. ‘sözde darbenin Sayın Aytaç Yalman tarafından önlendiği’ açık olarak ifade edilmektedir. Bu nedenle dava sürecinde sanıklar tarafından Sayın Yalman’ın tanık olarak dinlenmesi için ısrarla talepte bulunulmuştur. En büyük arzumuz Sayın Yalman’ın mahkeme salonuna gelerek bu kapsamda sorulacak birkaç soruya cevap vermesiydi ancak gelemedi” değerlendirmesi yaptılar. Yalman’ın 4 Kasım 2013 tarihli gazetelerde yer alan açıklamalarına dikkat çeken askerler, açıklamalarında “Sa yın Yalman’ın yaptığı açıklamada ‘Balyoz darbe planından haberi olmadığını, seminerde yapılan konuşmaların sadece disiplin suçu oluşturduğunu, seminere katılmamış olan 134 denizci ve 41 havacı subayın 1620 yıl ceza almasına sebep olan sahte ‘CD’lerin kimler tarafından oluşturulduğunun araştırılması gerektiğini’ ifade etmesinden ve bildiği tüm gerçekleri yayımlayacağı kitabında açıklayacağını belirtmesinden son derece umutlandık” ifadelerine yer verdiler. Askerler açıklamalarında şu çağrıyı yaptı: “Yargıtay, kamuoyu vicdanının tatmin olması için yeni delil olabilecek bu yetkin görüşleri dikkate almalı ve göz ardı etmemelidir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle