17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 KASIM 2013 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 15 Hatice’ye Bakanlar Kadınları Muhtıra duyun istedin mi? Cumhuriyet Kadınları Derneği, Anadolu Kadın Hareketi, Kadın Dernekleri Federasyonu, Alevi Kadınlar Derneği ve Ankara Kültür Merkezi’nin yaptığı ortak açıklama, ülkeyi dönüştürme projesine katkı sağlama görevini üstlenmiş medya tarafından hiç görülmedi. Kadınlar, inadına diyorlardı ki: “Yaşamın din kurallarına göre değil, dünya gereklerine göre, akla ve bilime uygun olarak düzenlendiği çağdaş toplumlarda kadın, cinsel bir meta değil, insandır. Erkek cinsiyetiyle eşittir. Onun bir kimliği ve kişiliği vardır. Cumhuriyet hukuku da cinsler arası eşitlik gibi bireyler arasında da dil, din, ırk, etnik köken vb. tüm alanlarda eşitliği sağlamayı hedef almıştır. Türban, kamuda bu eşitliği bozar. Bireyler arasına inançlara göre, barikatlar kurar. Kamuda ve dolayısıyla en önemli kurum olan TBMM’de bireyler, temsilcilerinin kendileri için eşit hizmet sunduklarının bilincinde olmak isterler.” Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman konuştu. “Bana cezaevindeki subaylar saldırıyor, ama ben ne bu işlere girdim, ne de haberim vardı” demeye getiriyor. Yalman’ın süreç boyunca takındığı tutuma içerideki, dışarıdaki tüm TSK üyeleri tanıktır. Kendisi kitap yazacakmış. Bir tek soruya yanıt versin yeter. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün ifadesinden türettiğimiz soru şu: “AKP’ye muhtıra verilmesini istedi mi, istemedi mi?” Aytaç Yalman bu soruya yanıt vermediği sürece, önce 9 Martçı, sonra 12 Martçı olan Faruk Gürler’e benzetilmekten kurtulamaz. Şu söyleme safça inananlar var: Efendim, kadın milletvekillerinin türbana girmesi AKP’nin seçim taktiğiymiş, CHP yönetiminin tutumu bu taktiği yerle bir etmiş, AKP’liler bozum olmuş... CHP yönetimi de adeta sevinçten uçuyor, bir göbek atmadığı kaldı: Yok, parlamentoda tarih yazmışlarmış, yok AKP’yi bozguna uğratmışlarmış... Hatice’ye değil, neticeye bakacaksın. Sonuçta ne oldu? AKP, istediğini yaptı, türbanı Meclis’e soktu, şimdi de öğrenci evlerine yasak koyma peşinde. Kim kazandı? AKP. Kim kaybetti? Aydınlanmadan, insan haklarından, özgürlükten, eşitlikten ve uygarlıktan yana olanlar... Ahmet Davutoğlu, 1998 2002 yıllarında, Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademileri’nde misafir öğretim üyesi olarak ders vermişti. Davutoğlu’nun ders verdiği dönem içerisinde İbrahim Fırtına Harp Akademileri Komutanı, Hayri Güner Harp Akademileri Kurmay Başkanı, Korcan Polatsu Hava Akademisi Komutanı, Rıfkı Durusoy da Silahlı Kuvvetler Akademisi komutanıydı. Davutoğlu’nun bakanı olduğu AKP iktidarında (Fırtına 20 yıl, Güner 16 yıl, Polatsu 18 yıl, Rıfkı Durusoy da 16 yıl) “hükümeti devirmek için gizli örgüt kurdukları” gerekçesiyle hapse çarptırılan bu kadronun, geçmişte Davutoğlu’na ders verdirecek kadar güvenmeleri; Davutoğlu’nun da onların güvenine uygun karşılık vermiş olması ne yaman çelişkidir doğrusu... Bir Prezervatif Demokrasi Olayı Biliyorsunuzdur, “muhafazakâr” sözcüğünün kökü olan muhafazanın İngilizce ve Fransızca karşılıkları “conservation”dur. Muhafaza sözcüğünün karşılığı Dil Derneği’nin Türkçe Sözlüğü’nde “koruma”, “saklama”, “korunum” olarak açıklanıyor. Aynı sözlükte “muhafazakâr” sözcüğünün karşılığı da “tutucu” olarak gösteriliyor. Başbakan, “Ben muhafazakâr demokratım” diyor. Çevresi ise onu “ilerlemeci” olarak niteliyor. Bir insan aynı zamanda hem tutucu hem de ilerlemeci olabilir mi? Ya da sözlükte bir terslik var; bence muhafazakâr sözcüğünün karşılığı olarak İngilizce ve Fransızca da olduğu gibi korumacı, saklamacı veya korunumcu sözcüklerinden biri kullanılmalı. “Korumacı” uygun değil, çünkü Başbakan’ın korumacı bir yanı olmadığını ağaca, doğaya, insana yaklaşımlarından biliyoruz. “Saklamacı” sözcüğü ise “takıyyeci” sözcüğünü çağrıştırdığından yakışık almaz diye düşünüyorum. En iyisi, en uygunu korunumcu sözcüğü. Bu sözcüğün karşılığı İngilizcede “preservation”, Fransızcada ise “presérvation”; her iki dilde de “conservation” ile eşanlamlı olarak kullanılıyor. HHH Evet, “prezervatif demokrasi”! Hem çevresinin Başbakan’a yükledikleri “kendine özgü” ilerlemecilik niteliği ile çelişmiyor hem de güncel öğrenci evleri tartışmalarına uygun düşüyor. Kendine özgü diyorum çünkü onların sözünü ettikleri ilerlemeciliğin ne olduğunu onlardan olmayanlar, yani bizler anlayamıyoruz. Bize geriye doğru gidiş olarak görünen devinimi onlar ileriye doğru yürüyüş olarak değerlendiriyorlar. Güncel öğrenci evleri tartışmalarına uygun düşüyor çünkü bu tartışmaların özünü prezervatif önlem önerileri oluşturuyor. Kızların erkeklerden, erkeklerin de kızlardan korunmaları hedefleniyor. Türkiye genelinde yaklaşık beş milyon öğrenciden yaklaşık bir milyon iki yüz bini apartlarda ve özel evlerde kalıyor. Toplam içinde sayıları oldukça az da olsa kızerkek karışık yaşayanların varlığı da bir gerçek! Ateşle barut yan yana, Allah göstermesin ya bir patlama vuku bulursa? İşte bu noktada prezervatif demokrasi devreye giriyor. Bakanlar, valiler, emniyet müdürleri herkes seferber olmuş prezervatif demokratik önlem ve uygulamalarla olası büyük patlamanın önünü almaya çalışıyorlar. HHH Farkındayım, biraz karışık bir yazı oldu, fakat bu kafa karışıklığında yazının karışıklığını da hoş görün lütfen. İyi hafta sonu dileklerimle… Çelişki Kız ile erkek öğrenciler aynı evde kalamazmış. Bunu “Türkiye’yi normalle paketi” içinde değerlend ştirme Normal; çünkü okulda, iriyorlar. pansiyonda, yurtta, cemaat evinde, siyasette hep erkek erkeğe yaşamışla r. açıklamaları.) Bütün daire ve işyerlerinde mescit açılmalıdır. (Bakınız; Çankaya Köşkü’nden tutun TBMM’ye, Başbakanlık’tan tutun tüm resmi dairelere kadar açılan mescitler.) Rabıta’nın 1976’da aldığı son bir karar var ki, o da Türkiye’deki gelinen son aşamayı gösteriyor: “Dünyadaki kadınlar İslami yasaklara uymalıdır.” Rabıta doğrusunu söylüyor: Türban, bir özgürlük değil, bir yasak... Hâlâ ayrımında olmayanlar var, ama kadınlar için kapanma aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Ayıp Siyasi bezi ünüze, di, laiklik üst ım “Han efen uymadı. Yerine başınıza pek verelim...” pantolon r Tücca rgânlık: Kuruluş amacı “Müslüman memleketlerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak” olan Rabıta’nın Hatay’daki pansiyonlarda Suriyeli muhaliflere destek olmasına şaşmamalı. Çünkü bugün Türkiye, “İslamcı Eylem Örgütleri Dünya Rehberi”ne göre Rabıta ile bağlantısı olan “Milli Türk Talebe Birliği”nden yetişenlerce yönetiliyor. Ve onlar, Milli Selamet Partili Devlet Bakanı Hasan Aksay’ın da Türkiye adına katıldığı, 1976’da Pakistan’da yapılan ve Rabıta tarafından düzenlenen Uluslararası Seraat Kongresi’nin aldığı kararları bir bir uygulamaya geçiriyorlar: Zamanı geldi “ Kongreye katılan taraflar, İslami öğretiyi ilkokuldan üniversite seviyesine kadar ders olarak okutmalıdırlar. (Bakınız; 4+4+4 yasası) Bütün İslam ülkelerinde azami sayıda İslam öğretileri enstitüleri kurulmalı ve enstitüler İslami çalışmalar yapmalıdırlar. (Bakınız; ilahiyat fakülteleri.) İslami ahlak ve değerlerin propagandasına özel bir dikkat sarf edilmelidir. (Bakınız; İçki yasağı, üç çocuk önerisi, ‘Dinin emrini yerine getiriyoruz’, ‘Danıştay’a değil, ulemaya soralım’, ‘Kızerkek aynı evde kalamaz’ Bir Proje Olarak Ahlak Zabıtalığı Sadık ÇELİK KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Hacdan dönen bayan vekillerin türbanla Meclis’e girmesi karşısında CHP’nin, tuzağa düşmeyip, onun yerine iktidar tarafından atılan topu ofsayta düşürmesiyle AKP bu konudan gerektiği gibi nemalanamamıştı. Bunun üzerine seçimlere yaklaşırken kendi tabanına oynamak, orada biraz daha güçlü bir kenetlenme yaratmak için yeni bir proje seçti kendine: öğrenci evleri. Özel hayatlara müdahale projesinin taze bir alt başlığı olarak. Kız ve erkek öğrencilerin aynı evde birlikte kalmasının muhafazakâr demokrat yapısına ters olduğu hükmünü verdikten sonra bunun bir biçimde denetiminin yapılacağını ilan etti Başbakan Erdoğan. İlk şaşkınlığı üzerimizden attıktan sonra ancak sorabildik; peki, ama nasıl ve hangi hukuki yetkilere dayanarak? Fakat talimatın etkisi bizim sorularımızdan önce yayılıyor olmalıydı ki hemen ertesi gün Adana Valisi Hüseyin Avni Coş, soy ismine yakışır bir açıklama yaparak vatandaşların konuyla ilgili şikâyetlerinin ve hassasiyetlerinin dikkate alınacağını ve yasal gereğinin yapılacağını ilan etti. Başbakan’ın açıklaması toplumda da derhal karşılığını buldu ve Üsküdar’da işgüzar bir apartman yöneticisi apartmanda kızlı erkekli yaşadıklarını iddia ettiği yetişkin insanları kastederek bina girişine bir yazı astı ve bu kişilerin polise ihbar edilmesi için apartman sakinlerini galeyana getirme girişiminde bulundu. Böylece vatandaşın, Gezi olaylarında da net örneklerini gördüğümüz gibi “muhbirlik” mesleği konusundaki ihtisası için önünün biraz daha açıldığına örnekleriyle şahit olmaya başladık İktidar, türban meselesiyle açamadığı gediği, bilhassa da Anadolu’da anne babaların son derece hassas olduklarını bildiği bir konu, şehir dışına üniversite okumak için gönderdikleri çocukları üzerinden yakalamaya çalıştı nabzı. Ancak atlanan ya da görülemeyen bir nokta var. Toplum ve siyaset mühendisliğini işleterek oy devşirme maksadı güdülürken aslında sert kayaya çarpılıyor. [email protected] Zira bu mesele gün deme getirilerek, zaten hedef tahtasına konulmuş olan gençlerin zihinlerinde açılan yaralar bir kenara, bir yerde anne babalar da hedef gösterilip, “sizin yapmanız gerekeni biz yapacağız, kızlarınızın namusuna bekçilik edeceğiz” denmiş oldu. Bilhassa “mahallelerde yaşayan” nispeten muhafazakâr anne babalar töhmet altında bırakıldı, mahalle baskısına zemin hazırlandı. Bir tür utanç alanı yaratıldı; toplumsal ahlak sorgulanarak insanların onuru rencide edildi. Halk bu sorgulamadan hoşlanmayacaktır, nitekim hoşlanmadığını da bugün toplumun genelinden gelen tepkilerden anlayabiliyoruz. Başta yardımcısı Bülent Arınç, danışmanı Yalçın Akdoğan, AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli olmak üzere bazı aklıselim kimseler frenleme mekanizması olarak bu açıklamaları toparlama görevlerini yerine getirmek için kendilerini feda edip haberi asparagas olarak ya da içinden zorlamayla başka manalar çıkarmak suretiyle yorumladılarsa da yine ve yeniden Başbakan tarafından ofsayta düşürülmekten kurtulamadılar. Söylemeye gerek var mı bilmiyorum; kanunen reşit sayılan kız ve erkek öğrencilerin nerede, kimlerle, hangi koşullar altında kaldığı, ne yaptığı, ne yediği, ne içtiği, ne giydiği ancak ve ancak kendilerini ilgilendirir. Kanunen herhangi bir suç işliyorlarsa ya da üçüncü kişileri rahatsız edici hal ve hareketlerde bulunuyorlarsa da elbette vatandaşların ilgili mercilere şikâyette bulunma hakkı bakidir ve devlet organlarının halihazırda uygulayabilecekleri yeterli miktarda yasal, hukuki düzenleme de mevcuttur. Üstelik yargının da bunca bağımlı yapısı ve Erdoğan’ın bu konuya özel talimatlarını da göz önünde bulundurursak zaten konuyla ilgili sıkıntı yaşanması da beklenemez. Fakat hukuk yerine, Başbakan’ın kendi saplantıları, meşru ve gayri meşru hayat tanımlaması üzerinden, ahlaki kıstaslar ve “günah”lar üzerinden, evrensel insan hakları hiçe sayılarak ülke yönetmeye, toplumu formatlamaya kalkışmanın ismi ancak “otoriter İslamcılık” olabilir. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Saman 1 yolu. 2/ Ba 2 yağı, sıra 3 dan... Trabzon ilinde 4 bir yayla. 3/ 5 Üç telli bağ 6 lama... Ana 7 dolu halkla 8 rının en es 9 ki ana tanrı1 2 3 4 5 6 7 8 9 çası. 4/ Kuruyunca çatla 1 G Ö Ç E R E V H yan toprak. 5/ İs 2 E C E V İ T L A lam bilginlerine 3 D E K P E L İ N verilen ad... Ha 4 E Ş E K N İ K E tay ilinde bir ır 5 L L AME L İ F mak. 6/ Su akan 6 E B E D İ A D İ musluksuz bo 7 Ç A V E L A İ L ru... Üzeri kırmı 8 R EM T U T İ zı parafinle kap 9 O K E K E N E K lanan bir peynir cinsi. 7/ İlaç... İnceltilmiş, saflaştırılmış. 8/ Günlük yaşama ait küçük ve geçici belgeleri toplama şeklindeki koleksiyonculuk. 9/ Yansıma, yankı... Bir nota. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Öğle uykusu, şekerleme. 2/ Tokyo’nun eski adı... Işık akısı birimi. 3/ Kare biçiminde kesilmiş hamurların üstüne yağ, biber, salça ve sarımsaklı yoğurt dökülerek hazırlanan bir tür mantı... Eski ve bilinmeyen bir tarihi anlatmakta kullanılan deyim sözü. 4/ Sivas’ın bir ilçesi. 5/ Jüpiter gezegeninin bir uydusu... Gözleri görmeyen. 6/ Üzüm suyu ve nişastayla yapılan bir tatlı... İzmir’in Selçuk ilçesindeki ünlü antik kent. 7/ Yemek... Ender, seyrek. 8/ Havadaki su buharı... Gerçekte yeri olmayıp zihinde tasarlanan. 9/ Töre, gelenek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle