17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2013 PAZARTESİ 8 HABERLER n Baştarafı 1. Sayfada CHP’li Oran, Reyhanlı’da Suriyeli isyancılar için kurulan gizli hastanelerin ne zamandır Türkiye’de faaliyette olduğu ve buralarda kimlerin çalıştığı konusunda hükümetten bilgi istedi Rabıta sizden mi izin aldı? Suudi Arabistan’dan 50 milyon dolar DUYGU GÜVENÇ ANKARA Suriyeli mülteciler için en yüksek nakit yardımı yapan Suudi Arabistan’ın, parayı Rabıta’nın gizli hastanelerine aktardığı ortaya çıktı. Cumhuriyet dünkü manşetinde Reyhanlı’da 4 binada pansiyon adı altındaki hastanelerde Suriyeli askerlerin tedavi edildiğini duyurmuştu. Haberde, bu hastanelerin finansörünün de Suudi Arabistan olduğu belirtilmişti. Haber üzerine Cumhuriyet’in görüşünü sorduğu diplomatik kaynaklar, Suudi Arabistan’ın bugüne kadar Türkiye’ye Suriyeliler için en büyük nakdi yardımı veren ülke olduğuna işaret etti. Yetkili, “Biz Dışişleri olarak pansiy onu ya da hastaneyi bilmeyiz. Dış politikayı belirleriz. Bunun sorumluluğu valiliktedir. Ancak bugüne kadar Türkiye, Suriyeli mülteciler için 2 milyar dolar harcadı. Bunun sadece 138 milyon doları dışarıdan destek olarak geldi. Dışarıdan verilen en büyük desteği yapan da 50 milyon dolar ile Suudi Arabistan’dır” dedi. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhuriyet’in girdiği ve ortaya çıkardığı Reyhanlı’daki İslamcı “Rabıta’nın gizli hastaneleri” siyasetin de gündemine taşındı. Konuyu soru önergesiyle Meclis gündemine taşıyan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Umut Oran, Suudi Arabistan kökenli “Rabıtatül Alemi İslami Uluslararası İmar ve Kalkındırma Kurumu”nun finanse ettiği bu “gizli hastaneler” konusunda hükümetten açıklama isterken “Rabıta sizden mi izin aldı, ‘pansiyon’da kimler çalışıyor” sorularına yanıt istedi. Umut Oran, İçişleri Bakanı Muammer Güler ve Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu tarafından yanıtlanması istemiyle TBMM Başkanlığı’na verdiği soru önergesinde, Reyhanlı’da “Özgür Suriye Ordusu” militanları ve mültecilerin tedavi edildiği “pansiyonokul” görünümü altında 9 aydır faaliyet gösteren “gizli Rabıta hastaneleri” konusunda bilgi istedi. Oran, önergesinde, “İçeri Türklerin girmesinin yasak olduğu bu merkeze kim izin verdi, burada çalışan ve Arapça konuşanlar kimlerdir? Rabıta sizden izin aldı mı” sorularını yöneltti. Önergesinde, Cumhuriyet’in haberini anımsatan Oran, iki bakandan şu sorulara yanıt istedi: l Türk vatandaşlarının içeri alınmadığı ve 9 aydır faaliyette bulunduğu öğrenilen bu hastanelerde çalışan Suriyeliler, Suudiler kimlerdir? l Polis karakolu bu pansiyonu kontrol etti mi? Bu hastanelerden bir tanesinin kapısında “Yörük Pansiyon 0 326 413 00 54 ve 0 506 995 12 29” yazmaktadır. Bu pansiyonda bugüne kadar kimler kaldı, polis karakoluna burada geceleyenlerin kimlik bilgileri hakkında gerekli bildirimler ya ‘Pansiyonlarda tıbbi operasyon yapılmıyor’ Yurt Haberleri Servisi Hatay Valiliği, Cumhuriyet gazetesinde dün Tuluhan Tekelioğlu imzasıyla manşetten yayımlanan haber üzerine açıklama yaptı. Haberde, Suriye’de çatışan radikal cihatçı grupların, Hatay’da pansiyon ve okul görünümlü özel sağlık merkezlerinde tedavi edildiği ve masrafların Suudi kökenli Rıbata örgütü tarafından karşılandığı belirtilmişti. Hatay Valiliği’nin açıklamasında, “Sınırlarımızdan yaralı olarak alınan Suriyeliler, hastanelerimizde tedavilerini tamamlamakta ve iyileşme dönemlerini geçirmek için Reyhanlı’da pansiyon görünümündeki yerleri tercih etmektedirler. Bu yerler, hastane niteliği taşımamakta ve buralarda herhangi bir tıbbi operasyon yürütülmemektedir” denildi. Reyhanlı’da yaralıların iyileşme sürecinde kaldığı bu yerlerin, Türkiye’de 5253 sayılı Dernekler Kanunu hükümlerine göre faaliyet gösteren ve ilçede temsilcilikleri olan dernekler tarafından desteklendiği ileri sürüldü. pıldı mı? Yapılmadıysa ihmali olan karakol görevlisi ve pansiyon çalışanı hakkında hangi işlemi yapacaksınız? Bu ‘pansiyonhastanelerin’ kapılarında çalışan olan güvenlik görevlileri kimlerdir, sertifika tarihi ve numarası nedir, silahlı olarak mı görev yapmaktadırlar? l Pansiyon görünümlü hastaneyi Suudi Arabistan kökenli “Rabıtatül Alemi İslami Uluslararası İmar ve Kalkındırma Kurumu” finanse ettiği belirtilmektedir. Merkezi Mekke’de olan Rabıtatül Alemi İslami’nin 19 Mayıs 1962 yılında Kral Suud tarafından kurulduğu belirtilmektedir. Bu kurum bakanlık olarak merkez teşkilatınızdan veya valilikten ‘Kaç tane var?’ izin aldı mı, ne zamandan beri Türkiye’de faaliyette bulunmaktadırlar? Söz konusu Suudi kurumu hangi ilde ne tür faaliyetler yürütmektedir? l Rabıta’nın kollarından biri olan bu kurum Türkiye’de “kişilik geliştirme ve meslek edindirme merkezi” olarak imam hatip ve din kursları verme yetki ve iznini kimden aldı? Bu kurumdakilerin çalışma izinleri var mıdır, yabancılar şube müdürlüklerinde konuyla ilgili kayıt ne zaman, nerede yapılmıştır? l Söz konusu pansiyonda Arapça, “Türkiye Cumhuriyeti’ndeki 3. Rehabilitasyon Merkezine Hoş Geldiniz” şeklinde afiş asıldığına göre bu merkezlerden Türkiye’de kaç tane daha vardır? Diğer iki merkez nerede bulunmaktadır? lSöz konusu Suudi pansiyonhastanesinde ilaçlardan fizik tedavi merkezinde kullanılan aletlere kadar her şeyin Suudi sivil toplum örgütü tarafından sağlandığının bildirilmesi karşısında söz konusu ilaç ve tıbbi aletler kim tarafından, hangi yolla, hangi tarihte Türkiye’ye getirilmiştir? Bombalı saldırı sonucu 24 Ocak 1993’te yitirdiğimiz gazetemiz yazarı Uğur Mumcu, Rabıta’nın Suudi Arabistan kökenli bir örgüt olduğunu ve bu örgütün temel amaçlarından birinin “Müslüman memleketlerin İslamcı kurallara göre yönetilmesini sağlamaya çalışmak” olduğunu ve 12 Eylül yönetiminin de Rabıta’ya göz yumduğunu ortaya çıkarmıştı. Uğur Mumcu deşifre etmişti BDP: 7 Kasım’da duvarı yıkacağız Haber Merkezi Şırnak’ta toplanan yaklaşık 300 kadar BDP’li, Nusaybin ilçesinde Suriye sınırına duvar inşaatını protesto etti. BDP İl Başkanı Baki Katar, duvarı yıkmak için 7 Kasım tarihinde Nusaybin’e gideceklerini söyledi. Katar, “Adeta Berlin utanç duvarı gibi bir utanç duvarı inşa ediliyor. Bunu bütün dünya bilinmelidir ki sınırda örülen duvar, Kürtlerin kaderi üzerine inşa edilecek bir duvardır. Suriye sınırına inşa edilmek istenen duvara biz müsaade etmeyeceğiz, yıkacağız, yıktıracağız” diye konuştu. TSK, beklenen performansı gösteremeyen ATAK helikopterini beğenmedi 3 milyar dolarlık ret BARKIN ŞIK 2 polis yaralandı Nusaybin’in Suriye sınırına güvenlik duvarı örme çalışmalarını protesto etmek isteyen grup, Cizre’de Nusaybin Caddesi üzerinde eylem yaptı. Uyarılara rağmen dağılmayarak taş ve molotofkokteyli ile saldıran gruba güvenlik güçleri müdahalede bulundu. Müdahale sırasında göstericilerin attığı molotofkokteylinin isabet ettiği zırhlı araçta bulunan polis memurları U.D. ve A.K. yaralandı. Polis memurlarının hayati tehlikesi bulunmadığı öğrenildi. ‘Süreç tıkandı çatışma çıkabilir’ ANKARA (ANKA) KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, çözüm sürecinin yeniden başlamasının tek yolunun İmralı’da bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan ile yeni koşullar ve “yeni bir formatta müzakereye başlanması” olduğunu ifade ederken, aksi halde tıkanmış olan sürecin çatışmalı bir döneme yol açacağını söyledi. Ok, Öcalan’ın 2013 nevruzunda başlattığı sürece AKP’nin ve devletin karşılık vermediğini savunarak Kürt tarafını muhatap almayan yaklaşımların kabul görmeyeceğini belirtti. AKP’nin Öcalan’la görüşen BDP heyetine sürekli müdahalelerle Kürt halkının iradesini hiçe sayıp, Öcalan’ın çabalarını anlamsız kıldığını anlatan Ok, bu şekilde sürecin fiilen bitirildiğini kaydetti. Dündar’dan Robinson’a destek Kültür Servisi Gazetemiz yazarı Can Dündar, kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Robinson Crusoe Kitabevi’nin başlattığı kampanyaya destek vermek için dün okurlarıyla buluştu ve kitaplarını imzaladı. “Robinson Crusoe’yu yaşatmak hepinizin elinde” sloganıyla yürütülen kampanya kapsamındaki imza günlerine destek veren Dündar şöyle dedi: “Türkiye’de sadece kitaba ve yazarına değil kitabevlerine de baskı var. Yazarların hapishanelerde olduğu, kitapların daha basılmadan toplatıldığı bir çağda yaşıyoruz. Kitabevleri de hem siyasi hem iktisadi baskı altında. Robinson da bunun örneklerinden biri. Giderek zebralaşan kent meydanlarında ve önemli caddelerde kitabevlerine fazla yer kalmıyor. Eski caddelerimizde ise sanat merkezlerinin ve kitabevlerinin yerine daha çok börekçi, çiğköfteci, kunduracı görür olduk. Bu sarmalı aşmak için kitap okuru ve yazarının bir araya gelip dayanışma sergilemesi lazım. Çağrı aldığımda çorbada bir tuzum olsun diye koşarak geldim. Bu bir farkındalık projesi” dedi. Düğün saldırısında 6 kişi gözaltında BATMAN (Cumhuriyet) Batman’daki bir düğüne kimliği belirsiz kişiler tarafından otomobilden rasgele ateş açılması sonucu bir kişi yaşamını yitirdi, 4 kişi yaralandı. Polis 6 kişiyi gözaltına alırken saldırganların Hizbullah yanlısı ve HüdaPar üyesi olduğu öne sürüldü. HüdaPar üyelerinin düğün alanında bildiri dağıtmak istediği ancak BDP’li gençlerin engellemesi nedeniyle saldırıyı gerçekleştirdikleri iddia edildi. Bu arada olayda yaşamını yitiren Özcan Temel'in cerazesinde konuşan dün BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, “Cinayeti aydınlatmak, katilleri bulmak devletin işidir, polisin işidir. Ancak en az onlar kadar HüdaPar da sorumludur” dedi. Sınırda kimyasal alarm BARKIN ŞIK ANKARA Kara Kuvvetleri Komutanlığı kabul heyetinin, uçuş testlerinde beklenen performansı gösteremeyen 9 erken duhul İtalyan ATAK helikopterini yine reddettiği öğrenildi. Bu gelişme AgustaWestland ile ortak üretimi yapılacak 50 ATAK helikopterinin geleceğini de belirsizliğe sürükledi. Kara Kuvvetleri, daha önce de “ağırlık”, “denge” ve “titreşim” gibi şartnamede bulunan teknik kalibrasyonları yerine getirmediği için helikopterlere onay vermemişti. Bu yüzden helikopterlerin kabulü için sözleşme değişikliğine gidilmişti. Ancak Kara Kuvvetleri geçen hafta yapılan testlerde helikopterleri yine beğenmedi. Kara Kuvvetleri, İtalya’dan alınan ve Kasım 2012’de teslimatının gerçekleşmesi gereken 6 erken duhul saldırı helikopterine, “teknik şartnameyi yerine getiremediği” için onay vermiyordu. ATAK helikopterlerinin ön tarafının arka tarafına göre daha ağır bastığı belirtiliyordu. Helikopterin dengelenmesi için arka tarafına ağırlık konulması durumunda ise teknik şartnamedeki ağırlığın üzerine çıkılıyordu. Ağırlık farkı ise Güneydoğu Anadolu’da dağlık arazide görev yapacak olan helikopterlerin istenilen irtifaya çıkmasını ve havada kalış süresini etkiliyordu. Sivil Savunma Müsteşarlığı’nın bu nedenden ötürü ATAK helikopterlerinin teknik şartnamesinde değişikliğe gittiği bilgisi kulislere yansımıştı. Acil ihtiyaç kapsamında, mevcut ATAK projesine ek olarak 2010’da 9 adet T129 alımına karar verilmişti. T129A erken duhul helikopterinin ilk ikisinin öncelikle öğretmen pilotların eğitimlerinde kullanılması, geçen mart ayından itibaren de Güneydoğu’ya kaydırılması planlanıyordu. Ancak Kara Kuvvetleri hem Kasım 2012’de hem de geçen hafta yapılan kabul testlerinde helikopterlere onay vermedi. Bu projenin ardından ise TAI’nın, 51 adet T129 teslimatına başlaması öngörülüyordu. Erken duhul helikopterlerinin kabul edilmemesi ortak üretimi yapılacak ve 3 milyar dolar maliyeti bulunan 50 helikopterin geleceğini de belirsizliğe soktu. yaşıyoruz. Bu yıl, Rumeli ile Batı Trakya’nın Osmanlı’nın elinden çıkmasını takvime bağlayan Londra Anlaşması’nın, acılarla dolu büyük Balkan göçünün 100. yılıydı. 2014, I. Dünya Savaşı’nın başlamasının, Rusların Doğu Anadolu’ya girişinin, Mısır’da İngiliz yönetiminin ilan edilişinin 100. yılı. 2015, Çanakkale Savaşları’nın, Ermeni olaylarının, İngiltere, Fransa ve Rusya’nın İstanbul ve çevresiyle ilgili yaptıkları gizli anlaşmanın 100. yılı. HHH Tarih, gerçekler bir yana, onu yazanla şekillenir. Örneğin Afrika’nın önemli bir tarihsel başarısı yoktur. Çünkü Afrika tarihini Afrikalılar yazmamıştır! Beni kronoloji karıştırmaya iten Yeni Zelandalı sinema sanatçısı Russell Crowe’un çekmeyi planladığı Çanakkale Savaşı’nı konu eden filmi oldu. Crowe, 2015’te, yani 100. yılda gösterime girmesi planlanan film için Türkiye’ye geldi. Daha çok magazin yönüyle haber oldu. İstanbul trafiğinden yakındığına ilişkin haberleri okuyunca mırıldanmıştım: “Eee bizde sadece Çanakkale değil, İstanbul trafiği de geçilmez...” Gazete haberlerine göre; Crowe, oğulları Çanakkale Savaşı’na katılan bir babayı oynayacak. Filmde Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve Mert Fırat’ın da oynaması bekleniyor. Amerika’da yayımlanan Variety dergisi filmin konusuyla ilgili geniş bir habere yer vermiş. Çanakkale Savaşı, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın tarihinde çok önemli bir yer tutuyor. Onlar için yenilgi ile sonuçlanmasına karşın, “Ulus olma bilincini bu savaşla edindik” derler. 5 ciltlik Avustralya savaş tarihinin bir cildini Çanakkale, onların deyişiyle Gelibolu oluşturur. Anzak; Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere’nin okyanus ötesindeki ülkelerde kurduğu askeri birliklerin ortak adıydı. Açılımı şöyle: Australian and New Zealand Army Corps. (ANZAC) Biz Türkçe okunuşuyla dilimize çevirdik, Anzaklar dedik. 1985’te, savaşın 70. yılında Gelibolu Yarımadası’nda mutlaka adlarını taşıyan bir yer olması istemlerine Türkiye de evet dedi. 25 Nisan 1915’te çıkarmanın yapıldığı Arıburnu’nun adı Anzak Koyu oldu. Buna karşılık Avustralya’nın başkenti Canberra’da Atatürk Anıtı ve Bahçesi oluşturuldu. Anzaklar kendi tarihlerine duydukları saygıyı ve bağlılığı yıldönümlerinde Türkiye’ye de gelerek gösteriyorlar. 100. yıl yaklaşıyor, yine en etkili şekilde yaşamak ve dünyaya duyurmak için yıllar öncesinden harekete geçmişler. Russell Crowe filmle ilgili hedefini şöyle açıklamış: 2015 Oscar ödülünü almak. HHH Çanakkale, Anzaklar için önemli de bizim için önemsiz mi? Turgut Özakman, “Çanakkale, Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözüdür” derdi. Necmettin Halil Onan’ın, “Bir Yolcuya” şiiri de şöyle anlatır Çanakkale’yi: “Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,/ Bu toprak, bir devrin battığı yerdir./ Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,/ Bir vatan kalbinin attığı yerdir. Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,/ Gördüğün bu tümsek, Anadolu’nda,/ İstiklal uğruna, namus yolunda,/ Can veren Mehmed’in yattığı yerdir. Bu tümsek, koparken büyük zelzele,/ Son vatan parçası geçerken ele,/ Mehmed’in düşmanı boğduğu sele,/ Mübarek kanını kattığı yerdir. Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin/ Yaptığı bu tümsek, amansız, çetin,/ Bir harbin sonunda bütün milletin,/ Hürriyet zevkini tattığı yerdir.” Anzaklar elbette filmlerini çeker, kendilerini ifade eder. Ne sözümüz olabilir ki? Ama tarihe baktığımızda başrolünü Mehmetçiğin oynadığı bir savaş, filme çekilirken Türkiye’den yardımcı oyuncu aranıyor. Kardeşimiz Russell, asıl. Biz yedek... Tarihi yapma gücü yetmiyor. En az onun kadar önemli olan, anlatabilme gücü. HALKIN KURTULUŞ PARTİSİ ÖNCÜLERİNDEN Kıvılcımlı ölümünün 42. yıldönümünde anıldı İstanbul Haber Servisi Halkın Kurtuluş Partisi, Türkiye’de sosyalist hareketinden önderlerinden Hikmet Kıvılcımlı’nın ölümünün 42. yıldönümü nedeniyle anma toplantısı düzenlendi. Maltepe’deki Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde düzenlenen etkinliğin açılışında, “Türkiye devriminin önderi Hikmet Kıvılcımlı’yı, aramızdan bedence ayrılışının 42. yıldönümünde, son günlerde yoğun abluka altında tutulan Gülsuyu Mahallesi’nde yapılacak salon anmasıyla anıyoruz” denildi. Enternasyonal Marşı eşliğinde Kıvılcımlı’nın yaşamıyla ilgili sinevizyon gösterisi yapıldı. Kıvılcımlı’nın “Türkiye devriminin teorik ve pratik önderi olduğu” anlatılan konuşmalarda “Hikmet Kıvılcımlı, 1902 yılında dünyaya geldiği yaşamında, aramızdan ayrıldığı 1971 yılına kadar bir kez bile eğilmedi, onurlu yaşamından vazgeçmedi. Hikmet Kıvılcımlı, Türkiye Komünist Partisi Merkez Komite üyesi, Genç Komünistler Birliği Başkanı, Vatan Partisi ile İşsizlik ve Pahalılıkla Savaş Derneği kurucusu ve ömrünün 50 yılını MarksizimLeninizm davasına adamış bir devrimciydi” denildi. İkinci kez reddedildi ANKARA Türkiye’den Suriye’ye sınırı yasadışı yollardan geçmeye çalışan bir aracı, tekerleklerine ateş ederek durduran Yeşilce Hudut Karakol Komutanlığı’nda görevli askerler, araçta 50 kilogramlık 20 çuval kükürt ve kapakları mühürlenmiş içeriği bilinmeyen 8 adet varil ele geçirilmesi üzerine alarma geçti. Variller, afet ve acil durum müdürlüğüne bağlı kimyasal biyolojik radyolojik nükleer (KBRN) ekibine teslim edildi. Genelkurmay Başkanlığı, Hatay Narlıca’da yaşanan olayla ilgili olarak yaptığı bilgilendirmede, 2 Kasım günü birinci derece askeri yasak bölge içerisinde Türkiye’den Suriye’ye doğru sınırı yasadışı yollarla geçmeye çalışan 3 aracın tespit edildiğini kaydetti. Hudut devriye timi tarafından söz konusu araçlara “Dur” ikazında bulunulduğunu kaydeden Genelkurmay, ikaza uymayan araçları durdurmak amacıyla uyarı için havaya ateş açıldığını, ancak araçların yasak bölgede hızla Suriye’ye doğru ilerlemeye devam ettiğini belirtti. Araçları durdurmak maksadıyla, araçların lastiklerine doğru ateş açılması sonucunda, araçların içindeki şahısların araçlarını bırakarak yaya olarak Suriye tarafına kaçtığını kaydetti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle