17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2013 PAZARTESİ 4 HABERLER İstanbul Belediyesi başkan adayı gösterilmesi beklenen Sarıgül’ün üyeliği 44 oyla kabul edildi Sarıgül CHP’de AYŞE SAYIN İnsanca Bir Mola… Kitap Fuarı insanca bir moladır. Giden, gezen okurlar, çeşitli standların önünde durup her konuda yazılmış kitaplara bakarken uygarlığın kokusunu alırlar. Kitap imzalamak için gelmiş yazarlar, okurlarıyla kısacık konuşup kitaplarını imzalarken uygarlığın kokusuna katılırlar. İnsanca bir moladır bu. Yazılar, en eski uygarlıklardan beri insanların “kalıcı olmak” için taşlara oydukları, madenlere kazıdıkları öyküler olmuştur. Tabletler, papirüsler, parşömenler bize ne çok şey getirmişlerdir. Kent duvarlarına yazılan grafitiler, hapishane duvarlarına yazılan duygular, insan derisine kazınan sözler insanların kalıcı sesleridir. Yazılar, başkalarına iletilen seslerdir. Kimi zaman da sesler uygarlığın sesi olur. HHH Şafak Pavey, bir kadının ağzından uygarlığı anlattı. Kadın yaşamı üzerinden yürütülen baskıcı inanç sistemine dikkat çekti. Kadının giyimi, kadının toplumdaki yeri, kadının doğurganlığı, kadının üretime katkısı hep inanç üzerinden baskılanmıştır. Tarih boyunca böyle, bütün inanç sistemlerinde böyle. Kadını erkekle eşitleyen uygarlıktır. Uygarlık da uğrunda bin yıllardır mücadele verilen, verilmeye devam edilen bir insanlık aşamasıdır. Şafak Pavey’in sesi, insanca bir molaydı. HHH Haydarpaşa Numune Hastanesi’ndeyim. Acil serviste oturmuş, çevremi dinliyorum. Telaşlı insan sesleri, “Sen git barkotu al”, “D oktorun yeri neresi”, “Kalk hadi, sıramız geldi” diyen sesler. Geçen bir hasta arabasının içinde bacağı alçıda bir genç, alçılı koluyla yürüyen hastanın yanındaki yakını. Hastane sesleri. İnsanca bir mola. İnsanların gelip burada yarım saat oturmalarını düşünüyorum. Bir terapi gibi, hastalıklar üzerinde düşünme saati. Başkalarının sıkıntılarını görmek, anlamak, insana kendisini anlama fırsatı verir. Hastalar, yaralılar, acil odasına koşanlar size büyüttüğünüz sıkıntıların hiç de önemli olmadığını anlatır. Yaşamın getirdiklerini bir kez daha düşünürsünüz. İnsanca bir moladır bu. Ve tıp doktorları, meslektaşlarım, en zor koşullarda çalışırken yaptıkları işin insan yaşamına ne büyük katkıları olduğunu bilirler. Her zaman bunu düşünmeye fırsatları olmaz ama içlerinde hissederler. Hastalığına yardım edilmiş insan, yarası sarılmış yaralı, iyileşme bekleyen hasta, doktorlarına şükran duyar. Bir tıp doktorunun yaşamında alacağı en büyük ödül de budur. Ben de kardeşimin geçirdiği kazadan sonra verdikleri destek için, ameliyatları için, çabaları için emek veren meslektaşlarıma şükran duyuyorum. Doç. Dr. Hasan Bombacı, uzm. doktorlar Mehmet Karan, Gülden Turan, asis. Dr. Fatih Çetinkaya, yardımcı Serdar Bozdoğan güç koşulların üstesinden geldiler. Desteği ile kardeşim Prof. Dr. Faik Altıntaş da her zaman yanımızda oldu. Meslektaşlarım hayatımızda insanca bir mola yarattılar. Tıp bilimi uygarlıkla gelişmiştir. İnsanlıkla da buluşmuştur. Hastanelerin acil servislerinde koşuşan insanlara yardım için görev yapan doktorlar, o hastane seslerinin içinde kendilerinden bekleneni bilirler, vermek için uğraşırlar. Değerleri nadiren bilinir. Ama bir tıp doktoru için en büyük ödül, bir insana yardım ettiğini bilmenin kendisine verdiği dinginliktir. İnsanca bir mola. Değerini bilene armağandır. BAŞBAKAN ERDOĞAN: ‘Şerefsizlere karşı cesur olmalıyız’ EMİNE KAPLAN KIZILCAHAMAM Başbakan Tayyip Erdoğan, 30 Mart seçimleri için partililerden daha çok çalışmalarını isterken “Menzile giden yolda çok dikkatli olmalıyız. En küçük rehavet, milletten aldığımız emanet ve sancağın yere düşmesine neden olur” dedi. Parti teşkilatının iftira atanlara karşı daha cesur ve cüretkâr olmasını isteyen Erdoğan, “Alçakların, şerefsizlerin cesareti kadar namusluların eğer cesareti olmazsa kaybederiz. Defansta kalarak olmaz, biz ofansif olacağız” diye konuştu. Muhalefetin genel başkanlarının adını ağzına almayacağını söyleyen Erdoğan “Arkadaşlarım gerekli yanıtı veriyor, yargı veriyor. Bol bol da paralar geliyor zamanı gelince açıklayacağım” dedi. Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad için “Şam’daki Yezid” ifadesini kullandı. Erdoğan, partisinin Kızılcahamam Kampı’nın kapanış konuşmasında özetle şu görüşleri dile getirdi: Herkese kulak veriyoruz: Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizde farklı kesimlere bu kadar kulak veren, gönlünü bu kadar açan bir başka hükümet olmamıştır. Her görüş eşi bulunmaz değerdedir. Kuşkusuz ilkelerimiz, politikalarımız ve çizgilerimiz var. Ama bu başkalarını dinlememize engel değildir. Şam’daki Yezid: 1374 yıl önce Kerbela’da Hz. Hüseyin ve ailesi katledil di. Hâlâ Kerbela’nın tam olarak anlaşılmadığını görüyoruz. Hz. Hüseyin’in şehadetinden intikam, öfke, husumet, ayrışma, kardeş katlinin caiz olduğu sonucunu çıkaranlar Hz. Hüseyin’i, Kerbela’yı anlamamıştır. Suriye’de kardeşine kasteden herkes Hz. Hüseyin’in aziz hatırasını çiğnemiştir. Suriye’nin her bir köşesinde mini bir Kerbela yaşanıyor. Şam’daki Yezid kendi halkına vatandaşına her gün yerden ve gökten ölüm gönderiyor. “Susun, konuşmayın, görmeyin’ diyorlar. Görmezsek, duymazsak, oradaki acıyı hissetmezsek yarın biz Hz. Hüseyin’in yüzüne nasıl bakarız? Rabia işareti yaptı: (Rabia işareti yaparak) Rabia işareti sadece Mısır halkının haklı davasının işareti değildir, dünyanın her yerinde ölümlere katliamlara yeter, darbeye dur işaretidir. Biz bitaraf olamayız, bitaraf olan bertaraf olur. Kimse Türkiye’nin bu barışçıl tutumundan rahatsız olmasın. Menzile giden yol: 30 Mart seçimleri 3 Kasım seçimleri kadar önemlidir. 3 Kasım’da milletin emanetini omuzladık. Zirveye doğru yola çıktık. Soluklanalım dersek o dik yokuştan millettin emaneti ve sancağı düşer. Menzile giden yolda çok ama çok dikkatli olmak zorundayız. En küçük rehavet, tüm kazanımların heba olmasına neden olur. Sancağı ve emaneti taşırken, zemini sağlam taşlarla döşeyeceğiz, sonraki nesillere yollar açacağız. ANKARA CHP Parti Meclisi (PM) , İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı’na aday göstermeyi planladığı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün CHP’ye dönüşüne “vize” verdi. Sarıgül, dün Parti Meclisi’nin kararıyla yaklaşık 8.5 yıl sonra yeniden CHP’li oldu. 2005’te partiden ihraç edilen Sarıgül’ün disiplin suçunun affedilerek, “üyeliğinin iadesi” istemini içeren başvurusu, 10 ret oyuna karşın 44 oyla kabul edilirken, karşısına rakip olarak çıkmaya hazırlanan Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, “açık” oy kullanarak üyeliğine olumlu oy kullandı. İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler ile PM Üyesi Murat Karayalçın oy kullanmadan PM’den ayrılırken, 4 oy da boş çıktı. PM kararıyla “resmen” CHP’li olan Sarıgül’ün rozetini 9 Kasım’da Genel Merkez’de düzenlenecek törenle Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu takacak. 10 RET OYUNA KARŞI 44 KABUL CHP Parti Meclisi’nde Sarıgül’ün basına yansıyan ve “af” talebini içirmeyen “dilekçesi” tartışma konusu oldu. Bazı üyeler af talebi içermeyen dilekçenin tüzüğe aykırı olduğunu ifade etti. Ancak “af” talebini içeren dilekçe okununca, Sarıgül’den her olasılığa karşı “çift dilekçe” alındığı ortaya çıktı. Murat Karayalçın ve Birgül Ayman Güler oylamaya katılmadan toplantıdan ayrılırken, Sarıgül ve daha önce ihraç edilen 4 kişinin partiye dönüşü oylandı. Sarıgül’ün “af” başvurusu 10 ret oyuna karşılık 44 oyla kabul edilirken, 4 üye de “boş” oy kullandı. 6 MYK üyesinin, “boş” ya da “ret” oyu kullandığı iddia edildi. Cihaner’den sert eleştiri Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan PM’nin yaklaşık 7 saat süren toplantısında Sarıgül dahil 5 üyenin af istemini karara bağlayarak, tekrar partiye kabul ederken, 295 yerdeki belediye başkan adaylarına da onay verdi. Toplantıda bazı PM üyeleri Sarıgül’ün par tiye dönüşüne de, aday gösterilmesine de tepki gösterdi. Karşı görüş bildirenlerden Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Sarıgül’ün dönüşüne “yöntem ve içerik” olarak karşı çıktığını ifade etti. Cihaner, Sarıgül’ün bazı “cemaatlerle” ilişkisine dikkat çekerek, bu cemaatlere “yardım” yaptığını açıkladığına dikkat çekti. Sarıgül’ün geçmişteki CHP aleyhine yaptığı açıklamaları ve “Beni genel başkan kaydedin” sözlerini anımsatan Cihaner, “Partiye dönüşü adaylık süreciyle bağlantılı görünüyor. Bazı sermaye gruplarının dayatması olarak aday gösterildiği yönünde bir algı var. Ayrıca kamuoyuna bazı cemaatlere bağış yaptığını açıklıyor. Bunlar CHP politikasına uygun değil. Böyle bir kişinin partiye kabul edilmesi Türkiye’de oluşan Gezi ruhuyla atmosferine aykırıdır” görüşünü dile getirdi. İz mir Milletvekili Oğuz Oyan da Gezi olaylarının Türkiye’de yeni bir “kentlilik” anlayışını da ortaya koyduğunu belirtirken PM Üyesi Benan Baykal da Sarıgül’ün partiye dönüşüne karşı çıkan isimler arasında yer aldı. ‘Adaylık değil, üyelik’ Söz alan Ercan Karakaş , Sarıgül’den “aday” gibi söz edildiğine dikkat çekerek, “Partiye üye olmak başka, adaylık meselesi de gündeme gelince konuşuruz” görüşünü dile getirdi. Kılıçdaroğlu da Sarıgül’ün “adaylığının” değil, başvurusunun görüşüldüğünü belirtti. Toplantıda ikinci ana konu “türbanlı milletvekilleri” karşısındaki tutum oldu. Kılıçdaroğlu izlenen tutumdan memnuniyetini dile getirirken, Birgül Ayman Güler, “Ama ben hiç mutlu olmadım. Laiklik tehdit altında. Tutumumuz yanlıştı” diye tepki gösterdi. ‘Bozguna uğrattık’ Kimsenin türban üzerinden mağdur edebiyatı yapamayacağını söyleyen Kılıçdaroğlu, bu konuyu gündemden sildiklerini belirtti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP’li kadın milletvekillerinin “türbanla” TBMM Genel Kurulu’na girmeleri konusunda ilk kez “açık” toplantıda konuşan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin tutumunu “Parlamentoda tarih yazdık” sözleriyle dile getirirken “Artık hiç kimse türban üzerinden mağduriyet edebiyatı yapamayacak, onu ellerinden aldık. Hazırlıklarını ona göre yapmışlardı, saldırılarını da ona göre hazırlamışlardı, tam bir bozguna uğradılar” dedi. CHP Parti Meclisi, Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplandı. Toplantıda, CHP’nin İstanbul’dan Büyükşehir Belediyesi başkan adayı göstermeye hazırlandığı Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ün partiye “katılım vizesi” niteliğindeki “ihraç kararının kaldırılıp üyeliğinin iadesi”ne ilişkin “af” talebi ile il ve ilçe örgütlerinden ihraç edilen 4 kişinin başvurusu ve MYK’de karara bağlanan 295 belediye başkan adaylığı için oylama yapıldı. Kılıçdaroğlu, eski SHP Genel Başkanı Erdal İnönü’yü ölümünün 6. yılında andığı konuşmasında “İnönü soyadı gibi ağır bir yükün hakkını verdi. Siyasette ikircikli bir tavır sergilemedi. Yasaklara, darbelere karşı direndi. Siyasete atılacaktı, 12 Eylül ona yasak getirdi, direndi” görüşünü dile getirdi. Toplantı öncesinde açıklama yapan CHP lideri, konuşmasına “Bu parti meclisinin Türkiye’nin demokratikleşme hamlesinde önemli açılımlar gerçekleştireceğine inanıyorum” sözleriyle başladı. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, partisini ve kendisini hedef alan açıklamalarına da yanıt veren Kılıçdaroğlu’nun konuşması, ana başlıklarıyla şöyle: Elimize su dökemezler: CHP’yi her yönüyle eleştirebilir, her eleştiriye de saygı duyarız. Ama bir konu var ki, o konuda asla eleştiriye tahammül edemeyiz. Demokrasiyi bu ülkeye getiren, demokrasinin derinleşmesi için çaba harcayan, onun için bedel ‘PARTİ DEVLETİ İLE MÜCADELE’ Sivil dikta: Bir sivil dikta ile karşı karşıyayız. Demokratik ortam içinde iktidardaki bir partiye karşı mücadele vermiyoruz, bizim mücadelemiz AKP devletine karşı. Üniversiteleriyle, yargısıyla, medyasıyla, valisiyle yani kamu bürokrasisiyle karşımızda bir AKP devleti var. Çok partili rejimden tek partili devlete doğru gidiyoruz. Erdoğan’ın askerleri: Yasama organını kendi arka bahçesi haline getirdi. AKP, milletvekillerini iki dudağından çıkan söze göre parmak indirip kaldıran askerlere dönüştürdü. Parlamentonun olağanüstü toplantı tarihini bile bu diktatör belirliyor. Meclis Başkanı çıkıp, ‘Bu Meclis’in başkanı benim, parlamentonun hangi tarihte toplanacağına ben karar veririm, siz değil’ diyemiyor. Neden, koltuğunu diktatöre borçlu da ondan. ödeyen, genel başkanlarını hapse götürülen, milletvekilleri tutuklanan, il, ilçe başkanları öldürülen başka siyasal parti yoktur. “Siz demokrasiyi getirmediniz” demek en hafif deyimiyle tarihi bilmemektir. Kimse demokrasi konusunda elimize su dökemez. Ülkeye hayrı olmaz: Diyanet İşleri Başkanlığı’nı, imam hatipleri, ilahiyat fakültelerini biz kurduk ama çıkıp meydanlarda bunun siyasetini yapmadık. Bunu yapmayanlar, dini siyasete alet ettiler. Bütün yurttaşlarıma söylüyorum; dini siyasete alet eden insanlara güvenmeyiniz, onlar sizin en temiz inançlarınızı sömürüyorlar. Cami avlusunda miting yapan adamın bu ülkeye hayrı olmaz. Kendisine, bu diktatöre defalarca söyledim; çık milletin önüne de ki: “Ben kul hakkı yemedim arkadaş.” Diyemiyor ama biz deriz. Cam gibi tertemiziz, bir taraftan bakarsanız, öbür tarafı görülür. Karanlık dünyaların insanları değiliz, ama karanlık dünyanın insanları bu ülkeyi yönetiyor. Tarih yazdık: Bu hafta Meclis’te gerçekten tarih yazdık. AKP’liler hazırlanmışlardı. Medyaları, kalemşorları hazırlanmış, kıta kıta bekliyorlar; CHP’ye saldıracaklar, püskürtecekler, CHP’lileri ezecekler... CHP kendisine yakışan tavrıyla parlamentoda yerini aldı, konuşmaları yaptı. Şu gerçek ortaya çıktı, biz CHP olarak kadının bedeni üzerinden, kadının giysisi üzerinden siyaset yapmayı doğru bulmuyoruz. Düne kadar kadının bedeni ve giyimi üzerinden siyaset yaptılar. Utanmadan dönüp CHP’yi suçladılar. Biz çok önemli bir gerçeği Türkiye’nin gündeminden sildik, aldık. Artık hiç kimse türban üzerinden mağduriyet edebiyatı yapamayacak, onu ellerinden aldık. Tam bir bozguna uğradılar. Pavey ve İnce’ye teşekkür: İki arkadaşımız konuştu, ikisine de yürekten teşekkür ediyorum. Özellikle Sayın Pavey’in konuşması o kadar etkili oldu ki o çevrelerde, alkışlamaları gerekirken saldırmaya başladılar. Neden saldırıyorsunuz, çünkü bunu beklemiyorlardı, ezberleri bozuldu. El Kaide eleştirisi: Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, terör örgütleriyle kol kola gezerse, uluslararası alanda meşruiyet tartışmasının içine sokulmuş olur. En tehlikeli olan budur. Türkiye şimdilik bu sürecin içindedir. Bazen ağzı kapalı, örtülü, “El Kaide terör örgütüdür” diyorlar, kulakları çekildikten sonra. Biz söylediğimiz zaman niye söylemiyorsunuz? El Kaide’nin terör örgütü olduğunu bütün dünya kabul ediyor, siz niye kabul etmiyorsunuz? HER YER ‘BÜTÜNŞEHİR’ OLACAK Pantolon önümüzdeki hafta Meclis gündeminde AKP hedefi büyüttü EMİNE KAPLAN ANKARA Başbakan Tayyip Erdoğan, muhalefet partilerinin sert şekilde eleştirdiği, yerel demokrasiye darbe vurduğunu belirttiği ve eyalet sistemine geçiş yolu olarak değerlendirdiği “bütünşehir” uygulamasının yerel seçimlerin ardından büyükşehir dışındaki illere de getirileceğini açıkladı. AKP’nin dün sona eren Kızılcahamam Kampı’nda Başbakan Erdoğan, milletvekillerinin sorularını yanıtlarken öneri ve eleştirilerini dinledi. Bir milletvekili, büyükşehir belediye başkanlığı seçimlerinde tüm il sınırları içindeki seçmenin oy kullanmasını öngören bütünşehir uygulamasının 30 büyükşehir dışındaki 51 ilde de uygulanmasını istedi. Erdoğan, bu modelin önümüzdeki yerel seçimde büyükşehirlerde deneneceğini, ilerleyen süreçte diğer iller için de gündeme geleceğini söyleyerek, “Benim de gönlüm bu yönde” dedi. Toplantıda bazı milletvekilleri dershanelerin kapatılması kararıyla ilgili olarak kendilerine çok sayıda şikâyet geldiği, konunun siyasi olarak algılandığı değerlendirmesi yaptı. Bunun üzerine Erdoğan, çocukların sınavlarda eşit yarışmasını istediklerini ancak dershane sisteminin fırsat eşitsizliği yarattığını belirterek “Kimse spekülasyon yapmasın” dedi. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı da sistemin adaletsizlik yarattığını belirterek eğitimin tek merkezden yürümesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, belediye başkanları adaylarının belirlenmesiyle ilgili çalışmaları anlatırken “Denizli’de bir aday çıkmış ‘Denizli’ye deniz getireceğim’ demiş. Bazı adaylar isim yapmak için çıkıp aday oluyor. Biz adaylarla ilgili olarak gerek temayül yoklaması gerekse anketler yoluyla bir değerlendirme yapacağız” dedi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) AKP Grup Başkanvekili Nurettin Canikli, Genel Kurul’a türbanlı vekillerin girmesinin ardından gündeme gelen pantolon giyilmesine izin verilen yasa teklifinin önümüzdeki hafta Anayasa Komisyonu’na getirileceğini açıkladı. Canikli, bir soru üzerine “Önümüzdeki hafta Anayasa Komisyonu’nda gündeme getirilecek ve yasalaştırılacak. Bizim için engel yok. Geniş yorumlamakla çözülebilir. İçtüzükteki 56. maddeyi değiştirdik. ‘Kadın vekiller tayyor giyer’ ifadesinden sonra ‘veya’ ekleyerek ‘tayyör veya ceket ve pantolon giyebilir’ ifadesini getiriyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle