18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 KASIM 2013 PAZARTESİ 6 PAZARTESİ SÖYLEŞİLERİ Akdeniz’deki l Enerji sektörünün önde gelen şirketlerinden Turcas Holding’in yönetim kurulu başkanı Erdal Aksoy, özellikle Doğu Akdeniz Havzası’nda giderek daha çok doğalgaz kaynağına ulaşılmasının önemine vurgu yapıp Türkiye’nin bu süreçte aktif rol almasıyla gerek siyasi gerekse ekonomik anlamda ciddi kazanımları olacağını söylüyor. MİNE ESEN fırsat kaçmasın Dünya enerji sektörünün gözü Doğu Akdeniz’deki doğalgaz arama, çıkarma çalışmalarına çevrilirken bölgenin ana aktörlerinden Türkiye’nin bu iştah kabartan pastada pay sahibi olup olamayacağı tartışmaları da alevleniyor. Türkiye’de enerji sektörünün önde gelen şirketlerinden Turcas Holding’in yönetim kurulu başkanı Erdal Aksoy da bölgede istikrara katkı sağlayacağına işaret ettiği dev projede Türkiye’nin fırsatı kaçırmaması uyarısı yapıyor. Doğu Akdeniz’de önemli miktarda doğalgaz çıkarmaya başlayan İsrail’e, 2.5 milyar dolarlık bir yatırımla denizaltından Mersin’e ulaşacak yaklaşık 455500 kilometrelik boru hattı inşa etmeyi teklif ettiği haberleriyle geçen aylarda gündeme gelen Turcas Holding’in yönetim kurulu başkanı, bir dönemin siyasetçisi Erdal Aksoy’la Doğu Akdeniz’deki enerji yatakları ve bu çerçevede Türkiye’nin rolüne ilişkin sohbet ediyoruz. Türban Neyin Emri Başbakan dedi. Bu söyleminin, “hem dinen hem toplumsal olarak ne kadar yanlış olduğunu düşünmüyor”, demek hakaret olur. O halde sosyal ve politik olarak eleştireceğiz.. “Dinimizin gereği” mi? Yoksa Başbakan’ın ve benzerlerinin “inancının gereği” mi? Veya İslami iktidar politikasının bir gereği mi.. Veya hem inancının hem de İslami politikasının gereği mi.. Bunların hepsi birbirinden farklı şeyler... Bu söylem çok önemli, çünkü Başbakan en tepeden kadınları ikiye böldü, dinin gereğini yerine getirip başını örtenler, getirmeyip örtmeyenler! İlki “temiz”, “Müslüman” kadın.. İkincisi? HHH Başbakan “Kadınların başını örtmesi dinin emri” diyerek yanlış konuşuyor. Çünkü İslam ülkelerinde çok farklı uygulamalar var. Başını açanlar da örtenler de.. Hem de en yüksek düzeyde! İş yaptığı Körfez ülkeleri liderlerinin pek çoğunun eşinin başı açık! Ama Suudi Arabistan gibi ülkelerde kadınlar kesin bir dinsel örtünme yorumunun ve iktidardaki erkek uygulamasının büyük terörü altındalar.. Hep söylerim: Kadınlara saçlarını örtmesi emrini verenlerin hepsi erkek. Fetva kurumları dahil! Dolayısıyla, kadınların başını türbanlaması, egemen erkeklerin kadınlar üzerindeki üstüne üstlük din katmerli kadim baskısının bir parçasıdır... Bu bir.. İkincisi, Kuran’da Nisa süresinin farklı yorumu. Ben yorumlara bakarım bu önemli konuda, gerisi hiç benim işim değil.. Sünni erkek egemenler ve bunların Kuran yorumları / çevirileri “başını ört” biçimindeyken, örneğin ilk Türkçe Kuran çevirisini 1425 yılında yapan Muhammed bin Hamza’nın (Şeyhülislam Molla Fenari) Kültür Bakanlığı tarafından da yayımlanan Kuran mealinde bu tartışmalı ayeti şöyle çeviriyor (Nur Suresi 31. Ayet) “Ve söyle inanan kadınlara gözlerini (harama bakmaktan) sakınsınlar ve saklasınlar cinsel organlarını. Ve göstermesinler ziynetlerini ve yakaları üzerine bıraksınlar örtülerini.” Burada ziynetten kasıt göğüsleri.. Arabistan’da göğüsleri çıplak gezen kadınlara omuzlarından atacakları bir örtü ile göğüsleri örttürülüyor.. Kadınlar korunuyor. Başbakan “Kuran’ın emri” demiyor, neyse ki, “Dinimizin emri” diyor. Din, Kuran değildir! Din, Kuran’dan yola çıkılarak, din ulemalarının yorumları, fetvaları ve siyasi kararları ve uygulamalarıyla oluşturulan bir toplumsal sistemdir.. Dolayısıyla “din emri” burada böyle, orada şöyle, öbür tarafta başka türlü.. İslam ülkelerinin hepsinde farklı uygulamalar var.. Dolayısıyla, Başbakan “dinimizin emri” diyemez. Çünkü Türkiye’de dinin yaşanma biçimi de birbirinden farklı.. Başbakan, inancını, bir din emri olarak topluma dayatıyor! Bunu yapamaz, bence dini suç da işliyor! HHH İkincisi, bir başbakanın “bu bir din emridir” söylemi ayrıca toplumsal olarak da yanlıştır.. .. En tepeden verdiği fetva ile kadınları ikiye bölüyor: Dinin emri gereği türban takan kadınlar (makbul), dinin bu emrine uymayıp türban takmayanlar (onlar ne oluyorlar, dese de bilsek)... Ama başını örtmeyenlere nasıl baktığını, örtenleri kutsayışına bakarak çıkarsayabilirsiniz.. Başbakan için makbul olan, bütün kadınların başını örtmesidir.. Bu, siyasi totaliter zihniyeti pek çok konuda belli olan bir liderin, kadınlara büyük baskısıdır.. Nitekim devlet katında ve devletle iş ilişkilerinde makbul olan, başları bağlı eşleri olan erkeklerdir ve onlar yükseltilmektedir.. Başbakan, bu söylemiyle, partisinde başını örtmeyen kadınları da suçluyor olmakta.. Birbiri ardına hepsinin başlarını örtmesi, siyasi gelecekleri açısından bir zorunluluk oluyor sanki! Nitekim “dinin emrine” bir AKP milletvekili kadın daha uydu! HHH O halde “saç örtmesi”nin bir Kuran emri olduğu, en basitinden kesin tartışmalıdır (bence tartışmalı bile değil). Ayrıca bunun bir din emri olduğu da doğru değil. Çok farklı uygulamalar var. Sadece şunu diyebiliriz: Saç örtme, Başbakan’ın kendi dini inancı gereğidir.. Tabii, bu saç örtme meselesini siyasal iktidar söyleminin bir parçası olarak kullandığı için de, bu konu siyasal bir iktidar aracıdır... Kadın evine kapanacak, çocuk doğuracak ve yetiştirecek.. Uygulaması da budur.. Nitekim Türkiye’de kadının toplumsal konumu ve RTE politikaları da bunu öngörüyor: Doğur, doğur, doğur (kadınlara); beline kuvvet (bu da erkeklere)! HHH Başbakan, türban üzerine yorum yapmasın, türban dinin emridir yorumunu geri çeksin, toplumu bir de İslami olan ve İslami olmayan kadınlar diye ikiye bölmesin.. Din fetvalarıyla ülkeyi yönetmeye kalkarsa, ülkede bir de bu nedenle büyük bir iç kargaşa gelişir.. Bunu Başbakan’a söyleyebilen bir yiğit yok mu!? Veya zaten istenen, bir de bu mu! Kıbrıs’ın çözümüne katkı sağlar Siyasi açıdan projenin etkileri ne olur? Türkiye, İsrail, iki Kıbrıs’ın içinde olduğu proje bölgeye huzur, istikrar getirecektir ve uluslararası destek de bulacaktır. AB ve ABD için, bölgenin istikrarı için bu önemli. Yunanistan için de önemli. Gelin birliktelik yapın diyoruz. Bu meselenin Türkiye için de çok kritik noktaya geldiğini düşünüyoruz. Yani Türkiye’nin bu meseleyi çok iyi değerlendirdiği takdirde 50 yıldır çözülmeyen bir mesele olan Kıbrıs’ın çözümüne de katkı sağlayacağı kanaatindeyim. Siyasi yaklaşıma gelirsek İsrail, Türkiye, İran el ele verdiği takdirde neden Ortadoğu’ya düzen gelmesin ki? Ben bunu 20 yıldır söylüyorum, o noktaya da bir gün gelinecek. Bırakın ABD’yi falan, önce l Turcas Holding’in İsrail, Türkiye, Yönetim Kurulu Başkanı İran bölgeye Erdal Aksoy istikrarın gelmesi için oturacaklar. Türkiye ve İsrail birbirini ihmal edemez, ilişkiler inişli çıkışlı olsa da bir noktaya gelecektir. Şu Kıbrıs meselesini çözmemiz gerekir. Halklar arasında bir sorun yok, ilişkiler gelişiyor. Bunu politik sorun halinden çıkarmak gerekir. Çözüm durumunda Avrupa’da rahatlayacaktır, o zaman da bizim Avrupa’daki ilerlememiz de sürecektir. Türkiye’nin yeri AB’dir, bundan vazgeçilmez. Bu projeyi hayata geçirmeye hazırız, 23 yıl içinde bu gazı Türkiye’ye getirebiliriz. Doğu Akdeniz’deki doğalgaz yatakları bugünlerde dünya enerji piyasalarının gündeminde. Turcas olarak Türkiye’nin de bulunduğu bu bölgede enerji projelerinde ne adımlar atıyorsunuz? Aslında Doğu Akdeniz’de bizim gazla ilgilenmemiz geçmiş 20 seneye dayanmakta. Bölgede ilk gazı bulan ülke Mısır oldu. Biz 15 yıl önce British Gaz hatta Edison’la bir ortaklık girişimi içerisindeydik. O zaman ki gazı İsrail’e, oradan da Türkiye’ye getirme çalışmalarımız vardı. Ancak çok düşük gaz fiyatlarıyla, zor bir coğrafyadaki pahalı projenin yaşama geçmesi imkân dahilinde değildi. Projeyi yaşama geçirmedik. Ama Doğu Akdeniz’i hep takip ettik. Yukarıya doğru gelindikçe yeni yataklar bulundu. Doğu Akdeniz’i boş bırakmamak gerekir. Türkiye’nin o bölgeden devlet, özel ya da ortaklıklar içinde olması şart. Türkiye için önemli bir kaynak. İsrail gazını Türkiye’ye getirme yönündeki projenize AnkaraTel Aviv hattındaki krizin etkisi oldu mu? Doğu Akdeniz’de gaz çıkarılmaya başlanmıştır, İsrail de çalışmalarını sürdürmektedir, biz de bir boru hattı çalışması yapalım dedik. İsrail ilk başta çıkarılacak doğalgaza ihraç yasağı koymuştu, önce kendi ihtiyacımıza bakarız dediler. Güzel bir kapasite olduğu görüldü, 360 milyar küplük bir gazın ihracatına karar verildi. Ama malum İsrail ile siyasi kriz yaşadık. Biz yine de projeyi teknik olarak ilerletmeye çalıştık. İlk başta projemize olumlu yaklaşan İsrail tarafı krizle birlikte başka alternatifler bulalım noktasına geldi. Ama vazgeçmedik, politik bir sorun yokmuş gibi tüm altyapı çalışmalarını yapıyoruz, her iki ülkenin hükümetleri de bundan haberdar. Tabii en sonunda karar verecek olan iki hükümet. Boru hattı projemiz için Ankara’ya başvurduk. Petrol İşleri Genel Müdürlüğü’ne müracaat ettik. Lisans müracaatımız var, o beklemede. Top Ankara’da ağırlıklı. bu alınır alınmaz biz teknik olarak başlamaya hazırız. Ankara’nın da buna yol açacağı kanaatindeyiz. söyledim. Biz şimdi Güney Kıbrıs’ı da ikna edeceğiz ki onlar da bu boru hattı sistemi içerisine girsinler ve mümkünse bu sefer biz doğrudan doğruya denizin dibinden gelecek bir hat yerine gerekirse önce Kıbrıs’tan, kuzey veya güneyden geçip Anamur’dan Türkiye’ye gireriz, oradan da boru hattı çalışması yaparız dedik. Kuzey Kıbrıs da memnun oldu. Sonra da Güney Kıbrıs’a gittik, bu kez Türkler İsraillilerin projesini bozuyor tepkileri geldi. Biz onlara anlattık ki, tam tersine sizin de menfaatınıza olacak bir çözüm getiriyoruz. Nedir bu; siz LNG (sıvılaştırılmış doğalgaz terminali) diyorsunuz gel benim topraklarıma tesis kur diyorsunuz, bu çok büyük yatırım, yüksek miktarda gazın olmasını gerektiren bir sistem. Bunun için altyapı şu an oluşmadı. Siz gelin bu üçlü sistemde yani Türkiye, İsrail, Kıbrıs’ın bir arada olduğu projede olun. Nakit akışına geçelim sonrasında zaten gaz yeterli miktarda çıkarsa LNG olacaktır. Bankalar finansman verebilmek için bu gazın pazarlanmasını görmek, en kârlı şekilde satılmasını sağlamak isterler. Güney Kıbrıslılar önce tepki gösterdi ancak düşünüp tarttıktan sonra şimdi oradan projeye ilişkin güzel tepkiler duyuyoruz. Bizim de dediğimiz kuzey, güney gelirleri bölüşebilir, K. Irak’ta olduğu gibi bir sistem oluşturulabilir. Türkiye’ye ucuz gaz girer Ne kadarlık bir rezervden bahsediyoruz? Rezervi bulmak için para bulup sondaj yapmak gerekir. Büyük maliyettir. 15 yıl önce Mısır’da çıktı. Şimdi yukarı geldik İsrail ve ardından Kıbrıs’ta bulundu. Lübnan tarafına doğru geliyorsunuz, daha sonra da bizim Akdeniz havzasında Türkiye tarafında bulunacak. Bu projeler geliştikçe rezervleri bulmak amacıyla daha fazla delme işlemi için yatırımcıların iştahını, ilgisini çekecektir Türkiye. Bu çıkarma işlemlerinın dışında özel bir boru hattı işletmeciliği için konsorsiyum da kurulabilir, isterlerse devletin kamu kuruşları da bunun içinde yer alabilir. Bu gazın girmesi Türkiye’ye ne avantaj sağlar? Proje, Türkiye’ye ucuz gaz girmesine sebebiyet verecektir, enerji maliyetlerini düşürebilir. Türkiye belki en ucuz gazı K. Irak’tan alacaktır, daha kolay, az maliyetli olduğu için. Ama buna rağmen K. Irak, D. Akdeniz’den gelecek ucuz gaz Türkiye’nin önümüzdeki dönem biten sözleşmelerini tazelerken de elinde diğer kaynaklarla rekabet etme şansını artıracaktır. İyi bir pazarlık kozu olacaktır. Üçlü sisteme destek olun İsrail’le krizin yanı sıra Kıbrıs sorunu da projede bir Türk firmasının ana aktör olarak ortaya çıkmasında bir etken oluşturuyor mu? Boru hattı için İsrail’in yanı sıra Kuzey ve Güney Kıbrıs’ta da görüşmelerimiz var. İlk olarak Kuzey Kıbrıs’a giderek Enerji Bakanı ve Başbakan ile temaslara geçtik, basından değil bizden duyun dedik. Sizi de işin içine alacak bir görüşmeler için Güney Kıbrıs’a gideceğimi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle