17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 KASIM 2013 CUMA 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Öğrenciler hakkındaki davada savcıyı eleştiren yargıç mahkeme başkanı oldu ekleyen ne kendisi ne emrindeki AKP! Anayasaya aykırı bir yasayı yürütmeyi durdurma kararı mı aldı? “İşte ayağımıza çelme takan kurum Danıştay” diye feryat ediyor. Kimi işlerin, örneğin çözüm sürecinin tıkırında işlemediğini, aksadığını, ulusal yararlara aykırı olduğunu muhalefet açıkladı mı? “Kandan nemalanıyorlar. Terörün sona erdirilmesini istemiyorlar” diye muhalefet partilerini suçluyor. Gericiliğe prim veren her icraatını eleştirmek mi? Ülkenin özüne dönmesini kösteklemek! Sanki bir ulusal kurtuluş savaşının öncülüğünü yapıyorlarmış gibi, kadro halinde Birinci Millet Meclisi günlerindeki siyasal ve toplumsal gerçeklere dönüştüklerini açıklayıveriyorlar. HHH Onlara kalırsa memleket güllük gülistanlık! Bir de her şeye limon sıkan muhalefetle medya olmasa? Onlara göre, yaşam koşullarına isyan edenler, demokratik hakların çiğnendiğini, ülkenin polis devletine dönüştüğünü söyleyen, meydanları dolduran toplumsal eylemlerin hepsi AKP’yi, hatta rejimi devirmeye yönelik hareketler... Bu eylemleri destekleyenler ise ülkede huzuru istemeyen, iktidarın başarılarını kıskanan parlamento içi ve dışındaki muhalefet! Yahu, devlet adamlığı olgunluğuna eriştiğini kanıtlama amacıyla bir gün olsun şu ya bu olayda hatalıyız deyiver... Hayır! Benden büyük yok havasında, burnu Kaf Dağı’nda almış başını gidiyor... Kendinden menkul büyük, dünya çapında devlet adamlığından kaynaklanan palavra övünmelere devam et ama bir zahmet, ortadaki akıbetleri meçhule yol alan kimi sorunlara topluca bakıver. HHH Muhalefettekilere yüklediğin siyasal ve toplumsal istikrarsızlığın gerçek sahibi kimmiş göreceksin... Son genel seçimden beri ülkenin yeni bir anayasaya gereksindiğini savundun. Muhalefet de bu görüşte. Dört partinin katılımı ile bir uzlaşma komisyonu kuruldu. Bu komisyonun Meclis’te çoğunlukta olmana karşın, her partiden eşit sayıda üye ile oluşmasına olanak sağladığını yineleyerek günlerce övündün. Komisyon bir yılda yeni bir anayasa yapacaktı, lakin komisyon çalışmaları üç ayı buldu bulmadı. Ben bu anayasa çalışmalarından fazla umutlu değilim havası yarattın. Üç erki avcunun içine alacak; istedi mi yargıya, diledi mi yürütme organı hükümete, parlamentoya emir verecek konumda olacak Türk modeli bir başkanlık sistemi getirecek anayasa hazırladığını, bu komisyon yeni anayasayı hazırlayamazsa... şırrak diye kendi anayasanı Meclis’e sunacağını açıklayıverdin... Muhalefet engeller çıkararak masadan kalkmaya hazırlanıyor diye, uydurma bir gerekçeyle başkanlık sistemi tasarını piyasaya sürdün ve... ... Yeni anayasa çalışmaları tıkandı. O günden bugüne partiler arası uzlaşma ile hazırlanacak yeni anayasa rafa kaldırıldı. Oysa şaşıracak bir yanı yok bu gelişmelerin, bu sonucuna... Oyun baştan beri RTE’nin başkan olmak hayaliyle kurgulandı! Birkaç gün önce de çıktı grupta kürsüye; yeni anayasa çalışmalarının önünü muhalefet partilerinin kapadığını söylemez mi? Gerçeği bu denli yozlaştırma ustalığına da pes doğrusu!.. HHH Siyasal ve toplumsal huzursuzluğun mimarının bizzat kendisi olduğunu kanıtlayan olaylar, gelişmeler bitmedi... Zira sorun yaratmakta eşi enderi bulunmaz. Genel seçimlerde yüzde 60’larda beklediği oy yüzdesine dayalı hesaplarıyla doğrudan ilgili anayasa sorunu ortadayken dershane krizini tetikledi. Neye dönüştürüleceği hâlâ bilinmeyen dershane sorunu!.. ME Bakanı Nabi Avcı, Başbakan’ından aldığı emirle sorunu dershane sahipleriyle konuşup hal çaresi üretmek için bir toplantıdan diğerine koşuyor. Ocak ayına dek yasa hazır olacakmış. Acaba? Oysa derinden derine güçlenen bir olasılığın getirilerini AKP saptama aşamasında... Dershane krizinin parti oylarına ancak yüzde 1 oranında olumsuz etkileyeceğini hesap ediyordu AKP, ama bu varsayım giderek zayıflar. Hele karşı cephe Gülen cemaatinin oyları etkileyeceği sonucuna varırsa RTE... ... O saat arkasında dimdik durduğunu ilan ettiği sorunu, yerelgenel seçimlerden sonraya bırakıverir!.. HHH Ya demokratikleşme paketi? Bir parmak bal, şuna buna... Sonra ve şimdi paketin hazırlığına devam ediliyor masalları... Çözümlenmeyen kimi sorunların aylarca toplumsal gerginliğe neden olması, vız gelir ustaya... Ya çözüm süreci? Önceleri sürecin hemen her bölgede, üstelik Güneydoğu ve Doğu illerinde Kürt seçmen nezdinde yüzde 7080 destek gördüğünü söylüyordu... Diyarbakır’da aman ha, çözüm sürecine desteğinizi eksik etmeyin diye yalvar yakar sesleniyor. HHH Sorunsuz yaşama hasret ülkede sorun yaratan, yarattığı sorunu muhalefettekilere yükleyen bir iktidar! Cesur yargıca terfi ALİCAN ULUDAĞ Vali Coş’a komisyonda cezaevi tepkisi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Ayhan Sefer Üstün, Adana’daki cezaevlerinde yaşanan su sıkıntısıyla ilgili olarak isim vermeden Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’a tepki gösterdi. Üstün, “Su sorununu kabul edemiyorum. Vali var, başkan var, cumhuriyet savcısı var, cezaevi savcısı var. Bunlar bu sorunu çözemiyorsa, biz gidelim kazma kürekle kanal açalım, sorunu çözelim. Ayıp artık” diye konuştu. TBMM İnsan Hakları Komisyonu bünyesinde kurulan Cezaevi Alt Komisyonu, Adana F, E ve Karataş Kadın Cezaevleri’nde yaptığı incelemelerin ardından hazırlanan raporu dün kabul etti. Alt komisyon başkanı Ayşe Türkmenoğlu, raporda yer alan tespitleri özetledi. Türkmenoğlu, çıplak aramayla ilgili bazı şikâyetlerin bulunduğunu belirterek cezaevindeki tutuklu ve mahkumların sohbet hakkının kısa tutulduğunu kaydetti. Karataş Kadın Cezaevi’nde fare, yılan ve böcek sorunu yaşandığına dikkat çeken Türkmenoğlu, Adana E Tipi Cezaevi’nde 6 aydır su sorunu yaşandığı belirterek, “Bu kabul edilemez” dedi. Komisyon başkanı Üstün, cezaevlerinde yaşanan su sorununu kabul edemeyeceğini ifade etti. Adana’da vali, belediye başkanı, cumhuriyet savcısı ve cezaevi savcısı bulunduğunu söyleyen Üstün, “Bunlar bu sorunu çözemiyorsa, biz gidelim kazma kürekle kanal açalım, sorunu çözelim. Ayıp artık. Böyle bir şey artık duymak istemiyorum. Su sorununu artık konuşmak istemiyorum” dedi. CHP’li Levent Gök, “Başbakan’ın sözü benim için talimattır” diyen valinin TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun bu görüşünü dikkate alarak kendi işini yapması gerektiğini söyledi. CHP’li Mahmut Tanal, Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgelerindeki mahkumların batı illerine gönderilmesinin haksızlık olduğunu, bu insanların ailelerinden uzaklaştırıldığını ifade etti. Araya giren AKP’li Oya Eronat, “Bingöl’de 18 PKK’li kaçtı, çok şükür 17’si bulundu. Kaçanlardan biri oğlumu öldürdü. Ben oğlumu toprak altında ziyaret ediyorum 6 yıldır. Bu suçu işleyip kaçıyorsa bunlar uzağa gidecek, ailelerinden ayrı kalacak” diye tepki gösterdi. ANKARA Ankara Üniversitesi DTCF’de karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan kavgada beraat kararı verirken savcılığı eleştiren ve Cumhuriyet’in “Böyle yargıçlar da var” diyerek haberleştirdiği Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesi Yargıcı Mahmut Kaya, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na getirildi. Buna ilişkin HSYK toplantısında bazı üyelerin, yargıç Kaya’nın atamasını savunurken Cumhuriyet’in bu haberini örnek gösterdiği öğrenildi. Gazetemiz haberi 20 Kasım 2013’te 1. sayfadan yayımlamıştı. HSYK, 26 Kasım tarihli kararnamesiyle yargıda bazı yargıç ve savcıların görev yerlerini değiştirdi. Bu kapsamda yetki kararnamesi yayımlandı. Kararnamede, Kaya, Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’na getiril di. Kurulun toplantısında bazı üyelerin, Kaya’nın ataması görüşülürken Cumhuriyet’in 19 Kasım tarihli “Böyle yargıçlar da var” başlıklı haberini konuştuğu öğrenildi. Üyeler, habere konu davada yargıç Kaya’nın soruşturma yı eksik yapan savcılığı eleştirmesinin olumlu karşılandığı bildirildi. Haber, DTCF’de karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan kavgaya ilişkin üç solcu öğrenci hakkında açılan davada beraat kararı veren yargıç Kaya’nın gerekçeli kararında savcılığı eleştirmesini konu alıyordu. Mahmut Kaya beraat kararının gerekçesinde, “Soruşturma evresinde sanıkların savunmaları dahi alınmadan, herhangi bir yüzleştirme işlemi yapılmadan, eksik ve yetersiz soruşturma sonucunda kamu davası açılmıştır” demişti. Sarısülük davasında sanığın fotoğrafını isteyen ailenin avukatını reddetti Gizli sanık uygulaması ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Ethem Sarısülük’ü vurarak öldüren polis memuru Ahmet Şahbaz’ı “koruyan bir karara” daha imza attı. Sarısülük ailesinin avukatlarının, sanığın telekonferans yoluyla ifade vermek için hazır bulunacağı Urfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bulunma talebini reddeden mahkeme, Şahbaz’ın fotoğraflarının çekilerek, dosyaya getirtilmesi istemine ilişkin ise herhangi bir karar vermedi. Ethem Sarısülük davasının bir önceki duruşmasında mahkeme, sanık polisin savunmasının görevli bulunduğu Şanlıurfa ilinde telekonferans yoluyla alınmasına karar vermişti. Mahkeme, sanık polisin yanında avukatının da bulunmasına hükmetmiş, ancak ailenin avukatlarının oraya gitmesine izin vermemişti. Bunun üzerine Sarısülük ailesinin avukatları, Urfa’daki duruşma salonunda kendilerinin de bulunmak istediklerini belirterek mahkemeye başvurdu. Avukatlar ayrıca, sanığın boydan ve yüzden fotoğraflarının çekilerek kimlik tespitinin yapılmasını talep etmiş, bu yolla telekonferans yöntemiyle duruşmaya bağlanacak kişinin Şahbaz olup olmadığının belli olmasını bildirmişti. Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, müşteki avukatlarının sanıkla aynı ortamda bulunmaması için daha önce verdiği ilginç karardan geri döndü. Sarısülük ailesinin avukatlarının Urfa’daki duruşma salonunda bulunması talebini reddeden mahkeme, sanığın Emniyet tarafından görevlendirilen avukatının Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bulunmasına ilişkin daha önceki kararından da vazgeçti. Mahkeme, buna ilişkin SEGBİS Yönetmeliği’ni gerekçe gösterdi. Sarısülük ailesinin avukatı Kazım Bayraktar, şu eleştirilerde bulundu: “Sanığın dava dosyasında hâlâ tek bir fotoğrafı yok. Urfa’da kamera karşısına çıkarılacak şahsın gerçek sanık olup olmayacağını tespit etme hakkımızın yerine getirilip getirilmeyeceği konusu belirsiz bırakıldı. Sanık polis Ahmet Şahbaz’a tanınan bu yasadışı ayrıcalığın, bir çeşit gizli sanık uygulamasının nedenini anlamakta güçlük çekiyoruz. Kimdir bu Ahmet Şahbaz? Neden yüzü mahkemeden dahi gizlenecek kadar kayırılmakta ve kollanmaktadır?” OLAN İŞİNİ KAYBEDEN SUNUCU GÖZDE KANSU’YA OLDU Çelik ‘Müstehcen’ dedi ‘Aileden ayrı kalsınlar’ RTÜK reddetti FIRAT KOZOK ANKARA RTÜK, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik’in “Öyle bir kıyafet giymiş ki olmaz bu yani. Kimseye karıştığımız yok ama çok aşırı. Dünyada da kabul edilmez” sözlerinin ardından işinden olan sunucu Gözde Kansu’yu akladı. Çelik, Beyaz TV’de katıldığı programda isim vermeden Kansu’yu hedef almıştı. Kısa süre sonra Çelik’in işaret ettiği isim olduğu anlaşılan Kansu’nun Atv’de yayımlanan yarışma programındaki görevine son verilmişti. RTÜK de programla ilgili bir inceleme başlatmıştı. İzleme ve Değerlendirme Dairesi uzmanları tarafından hazırlanan rapor, önceki gün üst kurulun gündemine geldi. Raporda, sunucu kıyafetinin RTÜK yasasının yayın ilkeleri başlıklı 8. maddesi’nde yer alan “genel ahlaka aykırı yayın yapılamaz” hükmünü ihlal ettiği savunulurken, Ancak yapılacak değerlendirmede yayın kuruluşunun izleyici şikâyetleri ve tepkileri üzerine özdenetim mekanizmasını çalıştırmış olduğunun da dikkate alınabileceği kanaatine varılmıştır” denildi. Dairenin raporunu görüşen Üst kurulda, AKP kontenjanından seçilen 4 üyenin yanı sıra CHP kontenjanından seçilen 2, BDP ve MHP kontenjanından seçilen birer üyenin olmak üzere toplam 8 oyla kanala bir yaptırım uygulanmaması kararlaştırıldı. Oylamada yalnızca AKP kontenjanından seçilen Taha Yücel yaptırım uygulanması yönünde oy kullandı. Böylece RTÜK gündem yaratan sunucuyu, işini kaybettikten sonra aklamış oldu. Savcı: Amaçları yüzmek değil olay çıkarmaktı İstanbul Haber Servisi Gezi eylemleri sırasında gözaltına alınan 23 kişi hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianame eylül ayında İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Ancak iddianame mahkeme tarafından ‘suçun nasıl işlendiği ve suç delillerinin ne olduğu somut olarak belirtilmediği’ için iade edildi. Mahkeme iade gerekçesinde, “Maske, baret, deniz gözlüğü, motorcu kaskı, flama, sirke, solüsyon, sargı bezi silah değildir. Bazı şüphelilerin atılı suçu silahla işlediğine dair delillerin ne olduğu iddianamede yer almamaktadır” dedi. Mahkemenin iadesi üzerine iddianame, soruşturma savcısı Nazmi Okumuş’a gönderildi. Savcı Okumuş iddianameyi yeniden düzenledi. 23 şüpheli hakkındaki iddianamede savcı Okumuş, şüphelilerin hukuki hak arama yollarının dışına çıkarak yasadışı eylemler düzenlediklerini belirtti. İddianamede şüphelilerin Gezi Parkı’nı işgal ettiği, kamu ve özel mallara zarar verildiği, kolluk kuvvetlerine sopa, molotof, ses bombası ve sapan ile saldırıldığı belirtildi. İddianamede, mahkemenin ‘deniz gözlüğü ve gaz maskesi vb. eşyalar silah değildir’ gerekçesine savcı şöyle yanıt verdi: “Şüphelilerin deniz gözlüğü ve gaz maskeleri ile Taksim’de bulunan bir havuza yüzmek amacıyla gelmedikleri amaçlarının olay çıkarıp güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya girme amacı taşıdığı dosyanın içindekiler ile yapılan eylemlerden bellidir.” İstanbul 50. Asliye Ceza Mahkemesi’ne ikinci kez gönderilen iddianame mahkemece kabul edildi. Bağış’ın yengesine casus muamelesi RTÜK’te ilginç bir görevden alma öyküsü yaşandı. Kurulda 12 yıldır başkanlık büro müdürü olarak görev yapan Aysel Çıtır, kendisinde bulunması gereken evrakı eski Başkan Zahid Akman’ın özel kalem müdürü olan AB Bakanı Egemen Bağış’ın yengesi Cansel Bağış’a verdiği gerekçesiyle görevden alındı. RTÜK kulislerine yayılan ilginç olay şöyle yaşandı: Çıtır, kurulun son gündem toplantısına ilişkin ara kararı alarak çekmecesine koydu. Akşam evine giden Çıtır, ertesi sabah doktor randevusu olduğu gerekçesiyle çalışma arkadaşı Cansel Bağış’ı aradı. Çıtır, Bağış’tan çekmecesindeki evrakı alarak Başkanlık Özel Kalem’e iletmesini rica etti. Bu duruma tepki gösteren Kurul Başkanı Davut Dursun, 12 yıllık büro müdürünü anında görevden aldı. BDP’den alternatif çözüm raporu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP, Çözüm Komisyonu’nun sürece ilişkin raporuna alternatif raporunu, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e sundu. BDP’nin raporunda, komisyonun raporunun AKP üyelerince tek yanlı olarak işletilen hazırlık sürecinin sonunda ortaya çıktığı iddia edilerek, bunun, komisyonun tüm iradesini yansıtan parlamentonun bir çalışması olarak değerlendirilemeyeceği ifade edildi. Raporda, somut olarak atılması gereken adımlar şöyle sıralandı: l Toplumsal barışın kalıcılaşması için yasal zemin hazırlıklarına acilen başlanmalıdır. Çözüm ve müzakere sürecinin daha hızlı ilerlemesini sağlayacak gerekli yasal düzenlemelerin ve çeşitli yasalarda değişikliklerin acilen yapılması, çözüme giden yolun temizlenmesi elzemdir. l Çözüm Komisyonu’nun Kamu Güvenliği Müsteşarlığı tarafından koordine edilmiş olması büyük bir yanlışlıktır. Kürt sorununun bütün yönleriyle çözümlenip demokrasinin değişen ve dönüşen yapısını karşılayabilmesi için Toplumsal Barış ve Demokrasi Bakanlığı kurulmalıdır. l Öcalan tarafından kurulması önerilen 8 komisyondan biri olan Misakımilli Komisyonu, Meclis bünyesinde oluşturulmalıdır. Bu 8 komisyon sorunun kalıcı bir şekilde çözülmesinin formülünü sunmaktadır. l Demokratik ulus, demokratik vatan, demokratik cumhuriyet ve demokratik özerklik olguları tartışmaya açılıp gündemleştirilmelidir. İzmir’de bilirkişi raporu beklenecek İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun 397 yıl hapis cezası istemiyle yargılandığı “çete” davasının duruşmasına dün İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. CHP İzmir Milletvekili Mustafa Moroğlu ve belediye bürokratlarının da izlediği duruşmada, sanıklardan Selçuk Savcı’nın avukatı, iddianamede yer alan Çankaya Katlı Otoparkı’yla ilgili emekli Sayıştay müfettişlerinden oluşacak bilirkişi heyetinden rapor alınmasını istedi. Sanıklardan Yönetmen Faik Ahmet Akıncı da, “Bu davada ihaleye fesat karıştırmaktan suçlanıyorum. Ben ihaleye bile girmedim” dedi. Mahkeme, İZBAN tanıtım filmiyle ilgili bilirkişi raporunun bekleneceğini bildirerek duruşmayı 25 Şubat’a erteledi. Çankaya Katlı Otoparkı’yla ilgili bilirkişi talepleri reddedildi. ‘Anayasa Mahkemesi varlık nedenini kaybediyor’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner’i yargılandığı Ergenekon davasından tahliye eden eski Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, AKP’nin kapatma davasında vurgulanan, demokratik ve laik Cumhuriyete aykırılığın odağı olma kimliğinin sürdüğünü öne sürerek “Anayasa Mahkemesi’nin varlık nedenini gözetmesi gerekmektedir” dedi. Emekliliği için Yargıtay’da düzenlenen törende konuşan Ülker şunları söyledi: Terör mahkemeleri kapanmalı: 12 Eylül’ün ardından kurulan DGM’ler, 2004’te terör mahkemeleri adı altında görev alanı genişleyerek faaliyetlerini sürdürmektedirler. 12 Eylül’de güvenlik unsunu gibi görülen bu mahkemeler, şimdi ise terörle mücadele eden değil, adeta hukuk terörü yaratan mahkeme kimliğine bürünmüşler, adil yargılamadan uzaklaşmışlardır. Türkiye, hukuk devleti ile bağdaşmayan ve bu çağa yakışmayan bu mahkemelerden bir an önce kurtulmalıdır. AKP’nin kapatılması: İktidar partisi hakkında açılan kapatma davasında Anayasa Mahkemesi, demokratik ve laik Cumhuriyete aykırılığın odağı olarak nitelediği iktidar partisinin eylemlerini ağır bulmayarak hükümet görevini yürüten bu partiyi Hazine yardımından yoksun bırakmış, laik ve demokratik Cumhuriyet niteliğine aykırı demesine rağmen, bu partinin iktidar görevini yürütmesinde aykırılık görmemiş, demokratik olmayan partiye demokratik hükümet, laik olmayan partiye laik hükümet görevi yüklemiştir. Sadece sandıkla demokrasinin olmayacağı 12 Eylül’de görülmesine rağmen şimdi üstelik Anayasa Mahkemesi kararıyla aynı tablo yaşanır olmuştur. AYM varlık nedenini gözetmeli: İktidarın kendisi bir yana, iktidarın yasama organına hâkim olarak yaptığı yasalar bile artık Anayasa Mahkemesi tarafından etkin denetlenmek bir yana neredeyse denetlenemez olmuştur. 2010 değişikliğiyle neredeyse Anayasa Mahkemesi varlık nedenini kaybetmek üzeredir. Anayasa Mahkemesi başkanının bir konuşmasında evlenme vaadiyle kandırıldık söylemi çok manidardır. Anayasa Mahkemesi’nin yokluğu Türkiye’de neleri yaşatmıştır. Türkiye artık aynı şeyleri yaşamamalıdır, yaşamayacaktır. O nedenle Anayasa Mahkemesi’nin varlık nedenini gözetmesi gerekmektedir. Eski Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker’den çarpıcı açıklamalar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle