Katalog
                    Yayınlar
                
                - Anneler Günü
 - Atatürk Kitapları
 - Babalar Günü
 - Bilgisayar
 - Bilim Teknik
 - Cumhuriyet
 - Cumhuriyet 19 Mayıs
 - Cumhuriyet 23 Nisan
 - Cumhuriyet Akademi
 - Cumhuriyet Akdeniz
 - Cumhuriyet Alışveriş
 - Cumhuriyet Almanya
 - Cumhuriyet Anadolu
 - Cumhuriyet Ankara
 - Cumhuriyet Büyük Taaruz
 - Cumhuriyet Cumartesi
 - Cumhuriyet Çevre
 - Cumhuriyet Ege
 - Cumhuriyet Eğitim
 - Cumhuriyet Emlak
 - Cumhuriyet Enerji
 - Cumhuriyet Festival
 - Cumhuriyet Gezi
 - Cumhuriyet Gurme
 - Cumhuriyet Haftasonu
 - Cumhuriyet İzmir
 - Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
 - Cumhuriyet Marmara
 - Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
 - Cumhuriyet Oto
 - Cumhuriyet Özel Ekler
 - Cumhuriyet Pazar
 - Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
 - Cumhuriyet Sokak
 - Cumhuriyet Spor
 - Cumhuriyet Strateji
 - Cumhuriyet Tarım
 - Cumhuriyet Yılbaşı
 - Çerçeve Eki
 - Çocuk Kitap
 - Dergi Eki
 - Ekonomi Eki
 - Eskişehir
 - Evleniyoruz
 - Güney Dogu
 - Kitap Eki
 - Özel Ekler
 - Özel Okullar
 - Sevgililer Günü
 - Siyaset Eki
 - Sürdürülebilir yaşam
 - Turizm Eki
 - Yerel Yönetimler
 
                        Yıllar
                    
                    - 2025
 - 2024
 - 2023
 - 2022
 - 2021
 - 2020
 - 2019
 - 2018
 - 2017
 - 2016
 - 2015
 - 2014
 - 2013
 - 2012
 - 2011
 - 2010
 - 2009
 - 2008
 - 2007
 - 2006
 - 2005
 - 2004
 - 2003
 - 2002
 - 2001
 - 2000
 - 1999
 - 1998
 - 1997
 - 1996
 - 1995
 - 1994
 - 1993
 - 1992
 - 1991
 - 1990
 - 1989
 - 1988
 - 1987
 - 1986
 - 1985
 - 1984
 - 1983
 - 1982
 - 1981
 - 1980
 - 1979
 - 1978
 - 1977
 - 1976
 - 1975
 - 1974
 - 1973
 - 1972
 - 1971
 - 1970
 - 1969
 - 1968
 - 1967
 - 1966
 - 1965
 - 1964
 - 1963
 - 1962
 - 1961
 - 1960
 - 1959
 - 1958
 - 1957
 - 1956
 - 1955
 - 1954
 - 1953
 - 1952
 - 1951
 - 1950
 - 1949
 - 1948
 - 1947
 - 1946
 - 1945
 - 1944
 - 1943
 - 1942
 - 1941
 - 1940
 - 1939
 - 1938
 - 1937
 - 1936
 - 1935
 - 1934
 - 1933
 - 1932
 - 1931
 - 1930
 
                    Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
                    Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
                    Sayfayı Satın Almak İstiyorum
                
            
                SAYFA	  CUMHURİYET	  29	KASIM	2013	CUMA  6  HABERLER  Ergenekon hükümlüsü Eruygur’un hastanedeki odasının camları demirli. Kızı isyan ediyor  ‘Ailecek kafesteyiz’ ‘SEHVEN YÜKLEME’ DAVASINDA SKANDAL BERAAT AYKUT KÜÇÜKKAYA  37 Yıl Sonra Bir CHP Lideri Washington Yolunda  ‘Üstünü örttüler’ CANAN COŞKUN  Ergenekon davasında 16.5 yıl hapis cezasına çarptırıldıktan sonra tekrar tutuklanan Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin, soruşturma kapsamında gözaltındayken Emniyet’te telefonuna Hizbut Tahrir üyeliğinden hakkında dava açılan Mahmut Oğuz Kazancı’ya ait rehber bilgilerini yüklediği iddia edilen polis memur Hanifi Öpaydın, görevi kötüye kullanma suçunun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle beraat etti. Çelebi’nin avukatı Serkan Günel, karara itiraz edeceklerini ifade etti. Çelebi’nin eşi Kezban Çelebi de kararın ardından “Beklenen bir şeydi. Yargılanan kişi aslında o kişiler arasında en masum olanıydı” dedi. İstanbul 18. Sulh Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşmaya CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, CHP milletvekilleri Tufan Köse ve Emre Köprülü ile CHP İstanbul il yönetim kurulu üyeleri de izledi. Müşteki olarak hâkim karşısına çıkan Çelebi, “Bugün Ergenekon ve Balyoz davalarında TSK’ye yönelik yürütülen dijital komploların açığa çıkacağı bir duruşmadayız” dedi. Çelebi’nin avukatı Günel  davanın, Ergenekon ve Balyoz gibi dijital komplo davalarının “Susurluk kazası” olarak nitelendirildiğini söyledi. Davanın 3 duruşmada karara bağlanmasına tepki gösten Günel şöyle konuştu: “Emniyet içerisinde komplo oluşturan çetenin bir ucu yakalanabilecekken siz sayın yargıcımız 3. duruşmada karar çıkartarak bu çetenin üstünü kara toprakla örteceksiniz.” Çelebi’nin diğer avukatı Celal Ülgen ise ortada polis içerisine sızmış bir çete olduğunu vurgulayarak, “Bu çeteye ‘aşağılık çete’ ismini koydum” dedi. Duruşmadan sonra Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde basın açıklaması yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan, duruşmada “bir çetenin üzeri nasıl örtülür”ün örneğini izlediklerinin altını çizerek “Soruşturma dosyası iddianame düzenlenirken daha mahkemenin önüne gönderilirken sanıklar nasıl beraat ettirilebilir, gerçek sanıklar nasıl gizlenebilirin üzerine kurgulanmıştır” diye konuştu. Çelebi’nin babası Muharrem Çelebi de bu davanın adının “sehven” değil “kasten yükleme davası” olduğunu belirterek dava sürecinde 6 savcının değiştiğini söyledi.  “Kurallar gereği hastane odasının camları demirli! Oda dışında 6 jandarma, 2 gardiyan. Bu kafes değil de nedir? Babam ile birlikte annem de bir kafeste yaşıyor...” Bu sözler İstanbul’da Şişli Etfal Hastanesi’nin beşinci katında tutuklu odasında kalan 20022004 döneminin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’un kızı Ayça Eruygur’a ait. İkinci Ergenekon iddianamesinin bir numaralı sanığı ve 5 Ağustos 2013’te hükümeti devirmeye teşebbüs suçundan müebbet hapse mahkum edilen Eruygur ağır sağlık sorunları yaşıyor ve bu sorunlar hastanenin sekiz ayrı kliniğin yetkililerinin imzalarını taşıyan 4 Kasım 2013 tarihli Sağlık Kurulu Raporu’nda tek tek sıralanıyor: “İleri evre (beyin kanaması yapmış) hipertansiyon. Böbrek yetmezliğine neden olmuş Tip 2 Diabetes Mellitus (şeker hastalığı). Konjestif kalp yetmezliği. Obstrüktif Sleep Apne. KOAH. Böbrek kanseri. Geçirilmiş beyin kanamasına bağlı ağır beyin fonksiyon bozuklukları. Major Depresyon (Remisyonda).” Rapordaki, “cezaevinde kalmasının uygun olmadığına tıbben kanaat getirilmiştir” görüşü üzerine Eruygur’un avukatı Filiz Esen tahliye talebiyle mahkemeye başvurdu. Mahkeme heyeti geçen hafta Adli Tıp Kurumu’ndan bir kez daha görüş istenmesine karar verdi. İşte Eruygur ailesinin itirazı da bu karara yönelik. Eruygur’un kızı, “Bırakın cezaevinde yalnız yaşamasını, babamın evinde dahi tek başına yaşaması mümkün değil” diye isyan ediyor. “Beni bile tanımıyordu” diyen Eruygur şöyle devam ediyor: “Kandıra Cezaevi’nde geçirdiği bir hipertansiyon atağı sebebiyle 17 basamaklı merdivenden düşerek hastaneye kaldırıldı babam. Beyin kanaması sebebiyle ameliyata alınan babamın aynı zamanda boyun kemiği 4 ayrı yerden kırılmıştı. Bu kazanın ardından birkaç gün içerisinde tahliye edildi, 1 ay boyunca yoğun bakım ünitesinde ölüm kalım savaşı verdi. Bir ay sonra yoğun bakımdan normal odaya çıkarıldığında ailesinin hiçbir ferdini tanıyamaz durumdaydı. Bana bakıp, ‘kızımı çağır’ demesi hâlâ kulaklarımda. Defalarca resmimi gösterdim kendisine. ‘İşte bunu çağır bana’ dedi. ‘Bu resimdeki benim baba, bak buradayım’ diye cevapladığımda sinirleniyordu bana.” Hastanedeki tetkikler sırasında babasında bu kez böbrek kanseri teşhisi konulduğunu, ameliyat edilerek bir böbreğinin büyük bir kısmının alındığını anlatan Ayça Eruygur, babasının mevcut sağlık koşullarında ve özellikle akli melekelerindeki ağır eksiklikler sebebiyle cezaevinde yaşayabilmesinin mümkün olmadığını belirtiyor. Eruygur şöyle devam ediyor: “Gün boyu aldığı bir sürü ilaç var ve saatleri karışık, sonra KOAH hastalığı sebebiyle günde 4 kez bir cihaza bağlanıyor ve bu cihaza ilaç konması gerekiyor. Ayrıca bu cihazın dışında günde 3 kez de ayrı bir ilacı içine çekmesi gerekiyor. Bunun dışında diğer hastalıkları için de bir sürü başka ilaç var, mümkün değil bu ilaçları tek başına kullanması.”  ABD’ye	‘Demokrasi’	 Mesajı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu yarın 4 günlük Washington ziyaretine çıkıyor. Gezi, CHP’den genel başkan seviyesinde ve ana muhalefet lideri sıfatı ile ABD’ye 37 yıl sonra yapılan ilk ziyaret özelliğini taşıyor. CHP kaynaklarına göre en son ziyaret eski genel başkanlardan Bülent Ecevit’in 1976’da yaptığı ziyaret. CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu ile dün yaptığımız görüşmeden edindiğimiz bilgilere göre oldukça dolu bir program hazırlanmış CHP lideri için. Ziyaret 5 ayak üzerinde kurgulanmış: 1. ABD yönetimi: Kılıçdaroğlu, Başkan Obama’nın Ulusal Güvenlik Konseyi’nde Avrupa İşlerinden Sorumlu Direktör Karen Donfried ile görüşecek. Yardımcısı Loğoğlu Pentagon’da, heyette yer alan CHP’li vekillerden biri de ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Türkiye’den sorumlu yetkililerle bir araya gelecek. 2. Kongre: ABD Kongresi’nde hem iktidardaki Demokratlar hem de muhalefetteki Cumhuriyetçiler, CHP ziyaretine önem veriyor. Resmi görüşmelerin yanı sıra Kılıçdaroğlu, bir akşam Demokrat parlamenterler, bir akşam da Cumhuriyetçi parlamenterler tarafından ağırlanacak. 3. Düşünce kuruluşları: Dört önemli düşünce kuruluşunda görüşmeler yapacak. Önce Brookings Enstitüsü’nde CHP’nin Türkiye ve bölge meseleleri ile Türk  Amerikan ilişkilerine bakışını anlatan bir sunum yapacak. Daha sonra Bipartisan Policy Center (BPC) ve Center for American Progress (CAP) isimli düşünce kuruluşlarında görüşlerini açıklayacak. BPC ve CAP’deki dar katılımlı bu toplantılarda, Türkiye üzerine çalışan uzmanların yanı sıra Amerikan yönetiminden etkili bazı isimler de yer alacak. Ayrıca John Hopkins Üniversitesi İleri Uluslararası Çalışmalar Okulu’nda da öğrencilerin sorularını yanıtlayacak. 4. Lobiler: CHP’nin Yurter Özcan başkanlığındaki Washington Temsilciliği’ni açarak burada ABD’nin çeşitli bölgelerinde yaşayan Türklerin çatı kuruluşları ve iş örgütleri ile bir araya gelecek. Ayrıca Amerikan yönetimi üzerinde etkili “Musevi lobisi”nin önde gelen temsilcileriyle de bir akşam yemeğinde buluşacak. 5. Basın: Kılıçdaroğlu Wall Street Journal gazetesine mülakat verecek, Washington Post gazetesi yazarlarıyla da toplantı yapacak. Son olarak Ulusal Basın Kulübü’nde düzenleyeceği basın toplantısı ile gezisini noktalayacak. Ziyaret gündeme ilk geldiğinde CHP kulislerindeki hava, Dışişleri Bakanı John Kerry ya da Ulusal Güvenlik Danışmanı Susan Rice ile görüşülebileceği şeklindeydi. Ancak muhalefet liderleri ile üst düzey görüşme geleneği olmayan Amerikan yönetimi başkana bağlı Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Türkiye ile ilgili direktörü Donfried’i belirledi. Geçmişte Türkiye’nin ABD Büyükelçiliği görevini de yürüten CHP Genel Başkan Yardımcısı Loğoğlu, yönetimle temas konusunda “Bu iki devlet arasında sorunların konuşulduğu bir ziyaret değil. Bir ana muhalefet partisi liderinin milletvekilleriyle yaptığı bir ziyarettir. Amerikan yönetimi ile herhangi bir konuyu müzakere etmeyeceğiz. Amerikan toplumunun etkili çevrelerine CHP’nin Türkiye ve bölge meselelerine bakışını anlatacağız. O yüzden, ille de şu olsun ya da bu olmasın gibi bir tavır içinde olmadık” dedi. “ABD başkentine ne mesaj vereceksiniz?” sorumuza ise Loğoğlu, “Türkiye ve bölgemiz için CHP’nin isteğinin demokrasi, özgürlük, hukukun üstünlüğü, sorumlu dış politika ve güçlü ekonomi olduğunu anlatacağız” karşılığını verdi. Kılıçdaroğlu’nun ziyareti, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 3 Kasım 2002 seçimlerine 9 ay kala muhalefet partisi lideri olarak yaptığı ilk ABD ziyareti ile çok benzer özelliklere sahip. Washington ve New York’u kapsayan ilk ABD ziyaretinde Erdoğan da düşünce kuruluşları, Musevi lobisi ve basın ile bir araya gelmişti. O ziyaretin en büyük eksiği ABD yönetiminden kimse ile görüşmemiş olmasıydı. AKP heyeti en azından ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı ile görüşmek istemiş, daha alt düzey bir Dışişleri yetkilisiyle görüşmeleri önerilince de bunu kabul etmeyerek yönetimden hiçbir yetkili ile görüşemeden Washington’dan ayrılmıştı. Bu olaydan 10 ay sonra, 3 Kasım 2002 seçimlerini kazanan lider olarak yaptığı ikinci ziyarette ise Erdoğan, bambaşka bir protokolle karşılandı. Irak’a müdahale için sabırsızlanan ve dönemin başbakanı Bülent Ecevit’ten o güne kadar istediği desteği bir türlü koparamayan ABD yönetimi, henüz milletvekili bile olmayan Erdoğan’ı el üstünde tutarak dönemin başkanı George W. Bush ve yardımcısı Dick Cheney ile bir araya getirdi. O ziyaret sonrasında Irak’ta ve bölgemizde yaşananları düşündükçe “Washington ziyaretlerinin ‘düşük seviyede’ olanı daha mı makbul acaba?” diye düşünmeden edemiyor insan...  ‘Beni	bile	tanımıyordu’  ‘Kimlik tespitini anneme yaptırdılar’ “Babamın	ne	ilk	sözü	alınabildi	ne	de	son	 sözü”	diyerek	Ergenekon	kararlarına	tepki	gösteren	Ayça	Eruygur,	babasının	kimlik	tespitinin	hastanede	yapılma	anını	ise	 şöyle	anlatıyor:	“Babam	28	Haziran	2012	 tarihine	kadar	duruşmalara	çağırılmadı.	 Bu	tarihte	ise	mahkeme	başkanının	sorularına	yanıt	veremeyince	Adli	Tıp’ta	2	hafta	boyunca	gözetim	altına	alındı.	Adli	Tıp,	 28	Aralık	2012	tarihli	raporu	ile	‘akli	arıza’	teşhisi	koyarak,	fiil	ehliyetinin	tam	olmadığı	yönündeki	görüşünü	mahkemeye	iletti.	Bu	rapor	üzerine	de	babam	hiçbir	şekilde	bir	daha	mahkemeye	çağırılmadı.	Yani,	tüm	yargılama	boyunca	ne	 kimlik	tespiti	yapılabildi	ne	ifadesi	alındı	 ne	de	savunma	verebildi.	Buna	rağmen	5	 Ağustos	2013	tarihindeki	karar	duruşmasında	müebbet	hapis	cezası	verildi.	Polisler	Çağlayan	Adliyesi’ne	götürdüklerinde	Adli	Tıp	Şube	Müdürlüğü,	genel	durumuna	ve	yine	Adli	Tıp’ın	1	sene	önceki	raporlarına	dikkat	çekerek	cezaevinde	kalmasının	mümkün	olup	olmadığının	tespit	edilmesini	istedi.	Bunun	üzerine	Şişli	Etfal’e	götürüldük.	Ertesi	gün	bir	heyet	 geldi	hastaneye.	Tutuklama	kararını	yüzüne	okumak	istediklerini	belirttiler.	Kimlik	 tespiti	aşamasında	babam	sorulara	yanıt	 veremeyince	soruları	annem	Mukaddes	 Eruygur	yanıtladı.	Tutanağa	da	‘eşinin	vasıtasıyla	kimlik	tespiti	yapıldı’	diye	yazdılar.	Böyle	bir	şey	olabilir	mi?”  ‘Bu	ilaçları	ona	kim	verecek?’  ‘Demokrasi’	mesajı	  28 ŞUBAT DAVASI’NDA GÜRÜZ SAVUNMA YAPTI  MGK kararları YÖK’ü de bağlar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)  28 Şubat davası kapsamında savunmasını yapan sanık eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Kemal Gürüz, iddianamede uygulamakla suçlandığı “Yavuz Psikolojik Harekât Planı”nın ilk olarak 1992’de yürürlüğe konulduğu, 1995 ve 1999’da yenilendiğinin belirtildiğine işaret ederek, “Bu plan ilk uygulandığı dönemde YÖK Başkanı olan arkadaşım Mehmet Sağlam, bugün AKP milletvekili olup, partisince TBMM Başkanvekilliği’ne layık görülmüştür. 1995’te Başbakan olan Tansu Çiller ise bu davanın bir numaralı mağdurudur. Haydi buyurun, içinden çıkın” dedi. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada Gürüz BGÇ’nin üyesi gibi çalıştığı suçlamasını kabul etmediğini BÇG’yi basından duyduğunu ifade etti. Gürüz, şunları kaydet ti: “Genelkurmay Baş kanlığı ve MGK Genel Sekreterliği’nden YÖK’e gelen ve arşivlenen resmi yazılar ortadayken, BÇG ile YÖK arasında kuryeler vasıtasıyla gizli bir haberleşme kanalı bulunduğunu ileri sürmek tutarsız ve abestir. İddianameye göre, Genelkurmay Başkanlığı ve MGK Genel Sekreterliği’nden sadece YÖK’e değil, bakanlıklara, MİT’e, RTÜK’e, Emniyet Genel Müdürlüğü’ne de çok belge gönderilmiştir. Şimdi soruyorum; bunlar da mı BÇG’nin uzantısı? Anayasal kurumlardan, resmi kanallardan gelen ve bir başka anayasal kurumda arşivlenen resmi yazıları darbe olarak kabul etmek, hukuk ve vicdana sığar mı?” YÖK Başkanlığı’na 1995’te geldiğine işaret eden Gürüz, “YÖK Başkanı kim o zaman? Mehmet Sağ lam. El Ezher’in denkliği Mehmet’in zamanında kaldırıldı. Eğer bu suçsa onu buraya çağırın, ona hesap sorun” dedi. Yurtdışındaki üniversitelerin denkliği konusunda beş kişilik kurul oluşturulduğunu söyleyen Gürüz, AKP hükümetleri döneminde bakanlık yapan Mustafa Sait Yazıcıoğlu ve Mehmet Aydın’ın da bu kurulda görev yaptığını dile getirdi. Gürüz, bir dizi kararla El Ezher ve bazı üniversitelerin denkliğinin kaldırıldığını bildirdi.  Köşk mönüsünde şarap YAŞ	çalışmalarına	verilen	öğle	 arasında,	Cumhurbaşkanı	Abdullah	Gül	şura	 üyeleri	onuruna	 yemek	verdi.	Yemeğin	mönüsünde	kırmızıbeyaz	 şarap”	yer	aldı.	 (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ)  Erdoğan	‘yönetim’	ile	görüşemedi	  YAŞ’ın gündemi ‘mağdurlar’ BARKIN ŞIK  ANKARA  Başbakan Tayyip Erdoğan başkanlığında toplanan Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ), Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) personeli ile ilgili konular ele alındı. Bu kapsamda, Balyoz davasından yargılandığı için, 2012 ve 2013 yıllarındaki Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında, “TSK Personel Kanunu’nda açık hüküm bulunmasına” karşın hükümetin baskısı nedeniyle görev süresi uzatılmayarak emekliye sevk edilen ancak Yargıtay tarafından suçsuz bulunan isimlerin mağduriyetinin de gündeme geldiği belirtildi. Bu durumda bulunan 10 general/amiralin yeniden TSK’ye dönebilmesi ile ilgili yasa hazırlıkları yapılırken hakkında mahkumiyet kararı verilen personelin lojman hakları ve diğer özlük haklarıyla ilgili de çalışmalar yürütülüyor. YAŞ çalışmaları, dün, Anıtkabir  ziyareti ile başladı. Aslanlı Yol’un başında komutanlar tarafından karşılanan Erdoğan, Atatürk’ün mozolesine çelenk bıraktı ve Anıtkabir özel defterini imzaladı.  Yasa	maddesi	çiğnendi  2010 ve 2011’deki toplantılarında tutuklanan general ve amirallerin görev süresini uzatmak yönünde formül uygulayan YAŞ’ın, 2012 ve 2013’te bu tavrını değiştirmesi üzerine yaşanan mağduriyetlerin şurada, TSK’nin personel durumu görüşülürken gündeme geldiği kaydedildi. Son iki yıldaki toplantılarda, yargılamanın noktalanmamasına karşın 4 yıllık görev süresi dolan general ve amiraller emekliye sevk edildi. Askeri kaynaklar, mağduriyete neden olan bu uygulama ile TSK Personel Kanunu’nun 65. maddesinin “ı” fıkrasının çiğnendiğini belirtiyor. Söz konusu yasa hükmü şöyle: “Soruşturma veya kovuşturmasının devamı  nedeniyle terfi edemeyen subay ve astsubaylardan; açığa çıkarılan, tutuklanan ya da açıkları kaldırılanlar veya tahliye edilenler hakkında, davaları neticeleninceye kadar, bu kanunun 32’nci maddesinin (b) bendinde yer alan en çok rütbe bekleme süreleri ile 8/6/1949 tarihli ve 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 40’ıncı maddesinde belirtilen rütbe karşılığı yaş hadleri uygulanmaz. Bunların Silahlı Kuvvetlerde kalabileceği azami süre, emsali neşetlilerin Silahlı Kuvvetler’deki görev süresi kadardır.” Toplantının ardından Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sitesinden yapılan açıklamada toplantıda “TSK hazırlık durumu, terörizmle mücadele, TSK’nin yeniden yapılandırılması çalışmaları, GATA’nın üniversite olarak yapılandırılması çalışmaları görüşülmüştür” denildi.  Haber	Merkezi	 Hrant Dink’in öldürülmesinin birinci yıldönümünde İstiklal Caddesi’ndeki olaylarda polisin ayağından vurduğu devlet memuru Kemalettin Rıdvan Yalın’ın tazminat talebini, “Vurulması kendi kusurundan kaynaklı” diye reddeden İstanbul 6. İdare Mahkemesi’nin kararı, Bölge İdare Mahkemesi’nce bozuldu. Üst mahkeme, devletin “hizmet kusuru” işlediğini saptayarak Yalın’a 2.500 TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti. Yalın’ı vuran polis Muhammet Gişi, “kasten yaralama” iddiasıyla 17.5 ay ceza almış ancak hükmün açıklanması geriye bırakılmıştı.  Polis kurşununa tazminat cezası   
            
    
