17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 KASIM 2013 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 ‘O isim’ en tepede İLHAN TAŞCI Başbakanlık’taki ‘böceği’ bulan Aktepe, MİT’i koordine edecek birimin başında ANKARA MİT bünyesinde güvenlik birimlerinin istihbarat edinimlerini koordine etmek amacıyla oluşturulan Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi (MİKM) Genel Sekreterliği’ne, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın çalışma ofisindeki “böceği” bulduğu belirtilen, MOBESE’nin de yaratıcılarından Basri Aktepe getirildi. FBI mezunu olan Aktepe, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) kuruluşuyla birlikte kuruma teknik daire başkanı olarak atanmış, 2011 yılında ise MİT Elektronik Teknik İstihbarat Daire Başkanlığı’na getirilmişti. Hem öteden beri süren istihbarat birimleri arasındaki bilgisel çatışmaların önüne geçebilmek hem de yurt genelindeki istihbaratın tek elde toplanabilmesi hedefiyle geçen günlerde Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi (MİKM) oluşturulmuştu. MİKM’nin ana hatlarıyla görev tanımlaması terörle mücadele kapsamında istihbarat birim ve ünitelerinin elde ettiği bilgileri bir havuzda toplamak ve bunlardan hareketle analiz raporu düzenlemek olarak şekillendirildi. Bu yolla istihbaratta çok başlılığın önüne geçilmesi hedeflendi. İstihbaratın “can evi” olarak öngörülen Müşterek İstihbarat Koordinasyon Merkezi Genel Sekreterliği’ne de Emniyet İstihbarat kökenli Basri Aktepe getirildi. Türkiye’deki “istihbarat havuzu” olarak nitelendirilebilecek bu merkezin başına getirilen Basri Aktepe uzun yıllar Emniyet İstihbarat Dairesi’nde çalıştı. ABD’de eğitim gören Aktepe, 1996’da FBI National Academy’den mezun oldu. Sırrı Süreyya Önder’den CHP’ye Sürpriz İttifak Çağrısı MOBESE’nin yaratıcısı İstihbarat Dairesi Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü görevini yürüten Basri Aktepe’nin adı MOBESE’nin yaratıcısı olarak gündeme gelmişti. MOBESE, aralarında Aktepe’nin de bulunduğu İstanbul Emniyet Müdürlüğü Bilgi İşlem Şubesi’nde çalışan 7 görevlinin isimlerinden oluşmuş, MOBESE’nin “b”si Basri Aktepe ismini simgeliyordu. 2006’da Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın kurulmasıyla birlikte Basri Aktepe, bu kuruma teknik daire başkanı olarak atandı. Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığı’na gelmesinin ardından, MİT Elektronik Teknik İstihbarat Daire Başkanlığı’na atandı. Aktepe’nin bu görevini sürdürürken Başbakan Erdoğan’ın ofisinden “böcek” olarak tabir edilen dinleme cihazlarını ortaya çıkardığı dile getirilmişti. Basri Aktepe, kamuoyunda “Böcek Komisyonu” olarak bilinen TBMM Yasadışı Dinlemeleri Araştırma Komisyonu’nda da milletvekillerine sunum yapan ekipte yer almıştı. Komisyonun CHP’li üyelerinin MİT yetkililerine “(Böceği) Prizde mi parkede mi buldunuz?” sorusu yanıtsız kalırken, ısrarla detay sorulması üzerine Basri Aktepe, “Böceği ben buldum, prizde buldum” karşılığını vermişti. ‘İlkede Anlaşırsak Ben Feragat Ederim’ Sırrı Süreyya Önder, İstanbul Büyükşehir Belediyesi başkan aday adaylığını önceki akşam katıldığı CNN Türk’teki Ankara Günlüğü programında açıklarken, CHP’nin en güçlü aday adayı olan Mustafa Sarıgül’e de meydan okumaktan geri durmadı. Önder ile programda ve sonrasında İstanbul adaylığının yanı sıra çözüm süreci ve Türkiye ile Irak Kürtleri arasında yaşanan görüş ayrılıklarına konuşma fırsatı bulduk. Sarıgül’e hem kullandığı dini söylemler hem de Şişli Belediye Başkanlığı performansına yönelik ağır suçlamalar yöneltti. Ancak Sarıgül’e yönelik meydan okumalara karşın, kendisinin CHP ile olası bir ittifaka kapı kapatmadığı izlenimi edindim. CHP’nin Sarıgül dışında başka bir ismi gündeme getirmesi halinde adaylıktan vazgeçebilecekmiş gibi bir havada konuştuğunu fark ettim. Nitekim dün bu izlenimimi kendisine aktarmak için arayınca, isim bazında konuşmak istemediğini vurgulayarak şu mesajı verdi: “Biz ilkesel ve şeffaf yapılacak bir ittifaka açığız. Bunu yapabileceğimiz partilerin arasında da CHP gelir. İlkelerimiz belli. Kente karşı suç işlememiş olacak. İnsanlık suçu işlememiş olacak. Bunları kabul edenler olursa oturur konuşuruz. Böyle bir ittifak doğması halinde de ilk feragat edecek kişi ben olacağım.” mralı’dan gelen İstanbul tavsiyesi BDP’den, yeni kurulan HDP’ye geçen Önder’in partisinin İstanbul adayı olup olmayacağı aralık başında netleşecek. Ancak Önder, tam isminin gündemde olduğu şu günlerde İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüştü. Önder’in adaya gidişinin temel nedeni tabii ki seçimler değil, çözüm süreciydi. Ancak üç saatlik görüşmede yerel seçimler ve İstanbul da gündeme gelmiş gözüküyor. Öcalan, Önder’e “Kaplama alanını yani tabanını genişletecek temaslar yapması” tavsiyesinde bulunmuş. Önder’in ve partisi HDP’nin görüşebileceği muhatapları kimlerden oluşacak? Diğer sol partiler, Gezi Parkı Direnişi’ne katılan gruplar ve sonrasında oluşan forumlar. Önder’in Öcalan ile görüşmesi sonrasında adaylığını daha güçlü biçimde seslendirir hale geldiği izlenimindeyim. İ Öğrencileri rahatsız ettiği için karakola götürülen sivil polis yolda kaçırıldı ODTÜ’de Emniyet komplosu Siber savaş konferansı BARKIN ŞIK ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Türk Silahlı Kuvvetleri Siber Savunma Komutanı Cengiz Özteke, bugün “Uluslararası Siber Savaş Konferansı” konulu konferansta ilk kez konuşma yapacak. Türkiye’nin ev sahipliğindeki konferansa ABD, Azerbaycan, Brezilya, Finlandiya, Güney Kore, İngiltere, İtalya, Kanada ve Macaristan’dan siber saldırı uzmanı sivil ve askeri yetkililer katılacak. Zengin katılımcı listesi bulunan konferansta, siber saldırı sırasında, bir ülkenin hava ve kara trafiğinin sinyalizasyon sistemlerinin değiştirilmesi, baraj kapaklarının açılması, su dağıtım sistemlerinin kapatılması, enerji santrallarının hedef alınması, finans sektörünün durdurulması gibi senaryolarla ülke halkının nasıl kaosa sürükleneceği tartışılacak. ANKARA Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde (ODTÜ) kendilerini takip eden sivil terörle mücadele polisini deşifre eden araştırma görevlisi, öğrenci ve bu kişiyi karakola götürmek isteyen üniversitenin özel güvenlik müdürünün başına gelmeyen kalmadı. Şikâyet üzerine tarafları almak için karakoldan gelen polisler, esrarengiz şekilde üniversite kapısından döndü. Yargıya taşınan bu ilginç olay, 12 Nisan’da ODTÜ kampusunda yaşandı. Üniversitede araştırma görevlisi olan Mehmet Mutlu, öğrencilerinden Yoldaş Aydın ile kampus içinde yürürken bir kişi tarafından ısrarla takip edildiklerini fark etti. Mutlu’nun öğrenci kimliğini sorması üzerine sivil kişi, “Polisim” demek zorunda kaldı. Mutlu, durumu özel güvenlik müdürü Veli Yıldızhan’a anlattı. Polis olduğunu söyleyen bu kişi, nöbetçi amirliğe götürüldü. Öğrenciler polis hakkında şikâyet dilekçesi yazarken, özel güvenlik müdürü de olaya ilişkin tutanak hazırladı. Daha sonra güvenlik amiri Veli Yıldızhan, Balgat Karakolu’nu arayarak olayı anlattı ve bir ekip gönderilerek tarafların alınmasını istedi. Ancak kapı görevlileri, gelen polis ekibinin çok kısa zaman önce buradan ayrıldığını ifade etti. Yolda aracın önü kesildi Bunun üzerine güvenlik müdürü, olayın taraflarını orada bırakmak istedi. Ancak sivil polisin, “Beni karakola siz götürün” demesi üzerine tekrar araçlara binildi. Ancak karakola doğru ilerleyen aracının önü, yolda TEM’e ait olduğu öğrenilen bir araç tarafından kesildi. Araçtan inen üç kişi, silahlarını çekerek “İnin lan aşağıya” dedi. Bu arada araçtaki sivil polis, “Aa bizim ekipmiş” dedi ve araçtan atlayarak arkadaşlarının yanına gitti. Polisler gidince, ODTÜ’lüler geri dönmeyerek karakola gitti ve kendilerini takip eden bu sivil polis ile araçlarının önünü kesen üç kişi hakkında şikâyetçi oldu, müşteki sıfatıyla ifade verdi. ODTÜ’lüler, polisler hakkında dava açılmasını beklerken, büyük bir şokla karşılaştı. Olaya ilişkin soruşturma başlatan savcılık, araştırma görevlisi Mutlu, öğrenciler Yoldaş Aydın ve Buse Arslan’ın arasında bulunduğu 6 kişi hakkında “hürriyeti tahdit, kasten yaralama, memura görevinden dolayı hakaret ve tehdit” suçlarından dava açtı. Yargıda ‘sehven’ skandalı BDP Barzani’nin rakiplerine yöneliyor Irak Bölgesel Kürt Yönetimi lideri Mesud Barzani’nin Diyarbakır ziyareti öncesinde BDP ile aralarında yaşanan “Suriye” geriliminin mağduru Kandil’deki PKK yöneticileriyle görüşmeye giden Önder olmuş. Uçak korkusu nedeniyle sadece karayoluyla hareket edebilen Önder’i daha önceki ziyaretlerinde Habur’dan sonra Barzani güçleri alarak Kandil’e götürüyordu. Ancak geçen hafta yaşanan BarzaniBDP krizi sonrasında sınırda Önder’e çok büyük zorluk çıkarılmış. Sınırın Irak tarafında karşılanmayan Önder, bütün işlemlerini tek başına yaparak geçmişte üç saatte gittiği Kandil’e yedi saatte ulaşabilmiş. “Suriye’de PYD’yi desteklediğimiz için Barzani yönetimi bize ayar çekmeye kalktı” diyen Önder, buna tepki olarak dönüşü Barzani’nin en büyük rakibi olan Celal Talabani’nin partisi KYB’nin kontrolündeki Süleymaniye’den yapmış. Önder’in yaşadığı bu deneyim, BDP ile Barzani arasındaki krizin aşılmadığını ve BDP’nin bundan sonra Barzani’nin rakipleri Goran hareketi ve KYB güçleri ile daha yakın işbirliği içine gireceğinin ilk işareti sayılmalı. amanlamada AKP’nin rolü? ALİCAN ULUDAĞ Z ANKARA Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Yüksel Caddesi’nde Halkevleri üyelerinin yaptığı Reyhanlı protestosuna ilişkin 13 kişi hakkında 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet suçundan dava açtı. Halkevleri üyesi 20 kişilik grup, 50’nin üzerinde kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırılarını protesto etmek amacıyla eylem yaptı. Grubun Başbakanlık’a yürümek istemesi üzerine polis biber gazıyla yürüyüşe müdahale etti. Eylemcilerden Uğur Uzunpınar, Deniz Can Aydın, Nuri Umut Kılınç, Eylem Karadağ, Gül Onat, Banu Gülhan gözaltına alındı. Nöbetçi mahkeme, “tutuklama talebinin reddine” karar verdi. Olaya ilişkin soruşturmasını tamamlayan basın savcılığı, aralarında tutuklamaya sevk edilen 6 kişinin bulunduğu 13 kişi hakkında 2911 sayılı yasaya muhalefet etmek suçundan dava açtı. Ankara Basın Savcılığı, tutuklamaya sevk edip serbest bırakılan eylemciler hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığı kararı verdi. Kararda, 6 şüphelinin mahkemeye sevk işleminin sehven yapıldığı belirtildi. Gezi Direnişi’nde ön safta yer aldığı için aylarca İmralı yasağına maruz kalan Önder’in, “CHP’ye karşı güçlü bir aday olarak ortaya çıkması istendiği için” yeniden müzakere heyetine alınarak Öcalan ile görüşmesinin sağlandığı iddiası da kulislerde yoğun biçimde dillendiriliyor. “AKP iktidarının böyle plan yapacak anlayış ve ferasetten uzak olduğunu” düşünen Önder bu yorumlara katılmıyor ve “Böyle bile olsa ben bu oyunu bozarım” diyerek iddialı bir tutum sergiliyor. HP’ye ‘Sarıgül’süz ittifak’ çağrısı Adaylık konusunda netleşen Önder’in öncelikli hedefi CHP’nin güçlü aday adayı Sarıgül. Önder CHP’den gelen “Sırrı Süreyya aday olursa oylar bölünür ve AKP kazanır” tezine büyük tepki duyuyor. C Taşrada küçük bir mahkeme salonu. Davacı, davacı yakınları ve zanlılar. Hâkim mahkemeyi başlatıyor, savcı iddianamesini sunuyor. Davacı genç bir liseli kız. Önce fırıncı olan babasının 55 yaşındaki bir arkadaşının tecavüzüne uğruyor. Olayın ardından kız, ailesine durumu söyleyemiyor ve okuldaki din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmeninden yardım istiyor. 52 yaşındaki din ve ahlak bilgisi öğretmeni kendisinden yardım isteyen kıza adeta alay eder gibi tecavüz ediyor. Şöyle düşünmüş olabilir: “Kızın zaten tadını almışlar, bir de ben alsam ne çıkar. Akşam iki rekat namaz daha fazla kılar, Tanrı katında günahımı bağışlatırım.” Küçük yer, taşra, olay duyuluyor. Kızın babası şikâyetçi oluyor ve dava açılıyor. Bu arada şikâyet edilen din ve ahlak bilgisi öğretmeni başka bir kente atanıyor. Öğretmenimiz meğerse daha önce de bir başka taşra kentinde görev yaparken öğrencilerini taciz ettiği gerekçesiyle 6 ay uzaklaştırma cezası almış. Durum bu. Savcı tüm somut delilleri mahkemeye sunuyor ve mahkeme zanlıların dinlenmesine karar veriyor, küçük kız da orada. Zanlılar suçlarını inkâr ediyorlar. Hâkim, dakikalarca süren açık mahkemeyi sadece kız ifade verirken kapalı hale getiriyor ve savcının sanıkların tutuklanması istemini reddederek davayı şubat ayına bırakıyor. Bence bu ülkede vicdanları karartan bir virüs dolaşıyor. Hâkim bey, durum çok açık ortada, adam daha önce uzaklaştırma cezası almış, sicili bozuk, neden tutuklamıyorsunuz? Size göre acaba kız yalan mı söylüyor? Çocuğunuz var mı bilmiyorum, bir an tecavüze uğramış kızcağızın yerinde kendi çocuğunuzu düşünün! Davayı açık tutarak kıza nasıl bir eziyet yaptığınızı düşünün! Hiç kimse durup dururken ben tecavüze uğradım demez. Hele bizim ülkemizde hiç demez! Çünkü bu ülkede kadınların büyük çoğunluğu kendilerinin birer kurban olduğunu çok küçük yaşlarda öğrenmişlerdir. Vicdanı Kararan Bir Ülkede… Bu nedenden en haklı oldukları zamanda bile susarlar. Ama kız artık susmamış, siz neden susuyorsunuz? Yoksa kız rızasıyla mı bu işi yaptı? Böyle mi düşünüyorsunuz, bu davalara bakan pek çok hâkim gibi. Bu vicdan karartan virüs bu kadar mı sizi ele geçirdi? Ülke tuhaf, her yere takım elbiseyle giden Barzani, ülkemize gelirken peşmerge giysisinin daha uygun olacağını düşünmüş. Adama hak vermemek elde değil; kıyafetler, el sıkışmalar, sırt okşamalar diplomatik lisanda sürekli bir şeyleri işaret eder. Barzani de savaş üniformasıyla Diyarbakır surlarını kahraman bir komutan edasıyla selamlamak istemiş. Hayırlı olsun. Barzani’nin gelişinde yapılan tantana, bana geçen yıl Nevruz’un hemen ardından ikinci gün, surlara yakın bir yerde, yerdeki enjeksiyonları toplayan çocuk yaşındaki bir delikanlıyı anımsattı. Delikanlının ölümü yakındı, çünkü bir eroin müptelasıydı ve o bölge ne yazık ki eroin kullananların bölgesiydi, taşlı yolda kullanılmış pek çok enjeksiyon vardı. Daha sonra konuştuğum Diyarbakırlılar, gençler arasında uyuşturucunun çok yaygın olduğunu söylediler. Ben de bütün Türkiye’de yaygın olduğunu söyleyecek oldum, itiraz etmişlerdi, “Burada durum başka” demişlerdi, “eroin özellikle bol ve ucuz, sanki bir el piyasaya hiç durmadan eroin sürüyor ve bizim gençlerimizin büyük çoğunluğu işsiz ve umutsuz olduklarından bu belaya çabuk bulaşıyorlar”. Bunları duyunca epeyce üzülmüştüm; yere atılmış, kullanılmış enjeksiyonları toplayan eroin müptelası çocuk hiç aklımdan gitmedi. Şimdi bu Barzani tantanasına koşarak giden BDP’li milletvekillerini ve Belediye Başkanı’nı görünce, o çocukların neden uyuşturucudan medet umduklarını daha iyi anladım. Kimselerin Kürt’ün yoksulunu düşünmediğine iyice bir kanaat getirdim, zengin Kürtler zengin Kürtleri ağırlıyor. Yersen! Not: Bu her iki olay da bu topraklarda oldu. Hayal ürünü değildir. SORUŞTURMADA AŞAMA KAYDEDİLMEDİ Dilan’ı vuran polisler gizleniyor ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Gezi Parkı eylemleri sırasında polis tarafından vurularak öldürülen Ethem Sarısülük için Kızılay’da düzenlenen anma toplantısına yapılan polis müdahalesinde Akrep’ten atılan gaz bombası kapsülü ile üniversite öğrencisi Dilan Dursun’un vurularak ağır yaralanmasına ilişkin soruşturmada bir ilerleme sağlanamadı. Emniyet’in, olay günü Dilan’ın vurulduğu yerde bulunan Akrep araçlarında görevli 5 polisin ismini göndermesine karşın, savcılık 5 aydır bu ki şilerin ifadesine başvurmadı. Savcılığın görevlendirmesi üzerine hazırlanan bilirkişi raporunda, Dilan Dursun’un Akrep’ten atılan gaz bombası ile yaralandığı anlatılırken, Akrep’in plakasının okunamadığı ifade edildi. Emniyet Akreplerdeki gaz bombası kullanmaya yetkili E.B, K.B, A.Ş, A.Ö. ve A.H. isimli polislerin adını gönderdi. Ancak savcılık bu isimleri çağırıp ifadelerine başvurmadı. Dursun’un avukatı Tonguç Cankurt polislerin “gizlendiğini” belirterek “Dosyayı AİHM’ye taşımayı değerlendiriyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle