17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 KASIM 2013 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA 15 Kadın saçından tahrik olabilen erkeklerin beyin fonksiyonları, uzun zamandır ilgimi çeken bir konudur. Böyle bir beynin kadın saçı görünce anında çalışan uyarı/icraat mekanizması, nasıl bir fizyolojiyle açıklanabilir? Baş ile apış arasındaki düz kontak, beyin kıvrımlarının az olmasından mı ileri gelir, yoksa çok olmasından mı? Zekâ düzeyi nedir, vb. vb… AKP’li kadın milletvekillerinden bazılarının TBMM’ye türbanla girdiği gün, Brüksel’in ünlü kitapçısı Filigrannes’da dolaşıyordum. Günün anlam ve önemine pek uyan bir kitap çarptı gözüme: Tom Hickman’ın Türkçeye ana başlığını “Tanrı’nın Zamazingosu” diye çevirebileceğimiz “God’s Doodle: The Life And Times Of The Penis” adlı araştırması. Daha ilk satırlarda, yıllardır merak ettiğim bazı soruların yanıtına ulaştım: Meğer antikçağlardan günümüze, bütün erkeklerin zaten iki başı varmış! Çin’den Maçin’e, Sümerlerden Romalılara, Japonlardan Amerikalılara tüm tarih boyunca, erkeklerin kafasından “büyük baş”, pipisinden ise “küçük baş” olarak söz edilirmiş, iyi mi? HHH Bizim ellerde ancak ve yalnız kurbanlık hayvanların “büyükbaş” ve “küçükbaş” diye tanımlandığını düşününce, biraz tuhaf olmadım değil… Türkçeden başka hiçbir dilde herhangi bir hayvandan “baş” diye söz edilmediğine, zaten sarmısak, soğan ve çıban da salt bizim dilimizde baş olabildiğine göre; ister istemez yeni bir soru asıldı zihnimin çengeline: Acaba başka kültürlerin insanın erkek türüne yakıştırdığı büyük, küçük başları, kurbanlık ve kesim hayvanları için kullanan bizim kültür, sünnete mi gönderme yapıyordu? İşte size sorudan öte, kuşkusuz asla çözülemeyecek bir muamma... Devam ettim, kitabı okumaya. Leonardo da Vinci, “erkeğin iki başı”na ilişkin düşüncelerini, çağımızdan 500 yıl önce şöyle yazmış: “Penis, insan zekâsıyla doğrudan ilintili ve hatta bazen özgün Egemen Bağış’ın İtalyan kankası vinç operatörü, zaten Egemen Bağış’ı da kamyon şoförü sanıyor... İşte bu zevatın en az 3 çocuk emrini de hiç zorlanmadan ve hatta aşırı gayretkeşlikle yerine getirdiğine bakılırsa, Leonardo da Vinci haklı olabilir: Erkeğin küçük başı, büyük başından bağımsız bir akıldır. Beyni olmadığından zekâ yoksunu, zekâsız olduğu için de salakça akıl yürütmesi doğaldır... İşin kötüsü, tarihte pek çok bilge ve bilgin, erkek milletinin “büyük baş”ından çok “küçük baş”ıyla düşündüğü iddiasında hemfikir. Sofokles’e göre penis bir deli, sahibi de deliye zincirli ve deli nereye çekerse oraya giden bir zavallı. Yahudiler, aynı sonuca bir atasözüyle varmış: “Pipi kafayı kaldırınca, erkek beyni toprağa gömülür.” Zaten Antik Roma’da erkeklik organı, “dar zihin” anlamına gelen Latince “mentula” sözüyle ifade edilirmiş. 18. yüzyılda ise din bilginleri, yine Latince, ama “kuyruk” demek olan “penis” sözcüğünde karar kılmış. HHH İşte ilk sayfalarından bu bilgileri derlediğim kitabı bitiremeden Türkiye’ye dönmüştüm ki, patlamadan yakalanan canlı bomba haberi düştü önüme: Tüm vücuduna bomba sarılı Taliban, pipisini çevreleyen metal kılıfın ne işe yaradığı sorulunca, “Cennette verilecek 72 huriye karşı görevimi yerine getirmek için” demişti. Cennete parçalanmadan varması gereken yegâne organı, pipisiydi, o kadar. Çağdaş İslami cihadın şehit adayı bu canlı bomba, küçük başın yönettiği büyük başlara dair en taze kanıttı. Küçük baş delisi Taliban’ın fotoğrafını, tıp doktoru ve yazar dostum Selçuk Erez gönderdi. Ama son sözü, cuk oturanı, Bekir Coşkun (8 Kasım, Pipi Sendromu) yazısında söyledi: “Yok eğer çelik kılıf içinde bir pipi havada uçup önünüze düşerse... Pipi değildir, akıldır o.” Ne diyelim? Allah bunlara pipi versin! Bir Erkek, İki Baş… “Pipinin kök ucundaki gereksiz et kütlesine, erkek denir.” JO BRAND bir zekâya sahiptir. Sahibinin uyarmak istediği penis, oralı olmayabilir. Kimi kez, sahibi uyarmayı aklına getirmediğinde, hiç istemediğinde bile harekete geçebilir. Çoğu kez sahibi uyurken uyanır, uyanıkken uyur. Sahibi ne isterse istesin, tersini yapabilir. İşte bu yüzdendir ki bu yaratık (penis) özgün bir yaşama sahip ve erkeğin aklından bağımsız bir akıldır, diye düşünüyorum.” HHH AB Bakanı’nın “Ben kamyon kullanıyordum, Leonardo da vinci...” esprisinden beri Türkiye’de çoğu AKP seçmeni bazı yurttaşlar, Leonardo’yu Sonbahar Kadınları ve Çıplak Selviler Kasım ayında caddelerden hep sonbahar kadınları geçer yanlarında yapraklardan sapsarı şarkıları umutsuz merhametleri sevmezler siperde değil ki beklemeleri vitrinlerin önünde çekilmez eziyet gelmez ki kimseler her şeyden beter ayrılıklar kavuşmalar her şeyin ortasında küçük bir çocuğun sorusu çarpar kulaklara duymaz kimseler anne eski mezarlıklarda ölülerden daha mı çok üşür çıplak selviler A. KADRİ ERGİN Beddua Küfür müdür? Sözlükler, “küfür” sözcüğünü, “sövme, sövmek için söylenen söz. Sövgü” olarak açıklıyor. “Beddua” ise “ilenme, ilenç” ya da “ah etmek” karşılığında kullanılıyor. Sözlüklere bakma gereksinimi duydum; çünkü bileceğiniz gibi birkaç gündür Adana Valisi Hüseyin Avni Coş’un kendisine yüksek sesle “Allah belanı versin!” diye beddua eden bir yurttaşla ilgili olarak çevresindeki polislere “Allah belanı versin diyen o gavatı alın” yollu talimatı üzerinde bir tartışma sürüyor. Bir kişinin başka bir kişinin kötülüğünü istemesi, beddua etmesi o kişinin vali olup olmamasından bağımsız olarak hoş bir şey olmadığını kabul etmek gerekiyor. HHH Fakat atandığı ilde Türkiye Cumhuriyeti devletinin en yüksek temsilcisi olmak gibi önemli bir görev üstlenmiş bir mülki amirin bir yurttaşı hangi nedenle olursa olsun “gavat” olarak nitelemesi devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan son derece yakışıksız bir davranıştır. Adana valisi kendisine beddua eden, ah eden yurttaşı “pezevenk” olarak nitelemekte bir sakınca görmemiştir. Gavat sözcüğü Türk Dil Kurumu sözlüğünde “kavat” olarak geçen Ermenice kökenli bu sözcüğün anlamı da yine argo bir sözcük olan “pezevenk”tir. Söz konusu kelimenin anlamı ise şöyle veriliyor: 1. (İsim) Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden kimse, dümbük, godoş, muhabbet tellalı, kavat, astik, dasnik, 2. (Ünlem) Gizli ve yasal olmayan cinsel ilişki öncesinde aracılık eden anlamında kullanılan sövgü sözü. HHH Başbakan dünkü TBMM grup toplantısında, Adana valisinin kendisine beddua eden yurttaşa “muhabbet tellalı” anlamına gelen gavat sözcüğüyle karşılık vermesini onaylamadığını, hakkında inceleme başlatıldığını fakat buna rağmen “birilerine yedirmeyeceği” yollu bir açıklama yapmıştır. Talihsiz bir açıklama, talihsiz bir sahiplenmedir bu! Bu sahip çıkış kendisine beddua eden vatandaşlara küfürle karşılık vermeye dünden hazır “devlet temsilcilerine” cesaret verecektir. Basından izlediğimiz kadarıyla yetkili makamlar beddua ile küfrü eş gören bir yanlış içindedirler. Birinin yüksek sesle kötülüğünü istemek, bela okumak hoş bir şey olmamakla birlikte küfür değildir, hakaret değildir. Fakat birinin birisine “gavat” diyerek hakaret etmesi suçtur. Umut ederiz ki önüne geldiğinde yargı bu ayırımı yapacaktır. Adana Valisine önerimiz iş bu noktaya gelmeden o yurttaştan özür dileyip işgal ettiği makamı bir an önce boşaltmasıdır. Fotoğraf: Çelik Kılıflı Taliban GÖRÜŞ ŞÜKRÜ KARAMAN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Kıdem Tazminatı Ne Olacak? Kıdem tazminatı yıllardır temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilir, işçinin, sendikaların tepkisi, nabzı ölçülmeye çalışılır. Emekçilerin, sendikalı işçilerin en büyük güvencesi olan, emekli olduğunda önceki yıllarda başını sokabileceği ev alabildiği (günümüzde mümkün değil) kıdem tazminatının bundan böyle fona dönüştürülmesi isteği, amacı hükümetlerin sürekli gündeminde olmuştur. İşverenlerin de ısrarla talebi olan hükümetlerin bu isteğine Türkİş ve DİSK “kıdem tazminatını kaldırmak ‘genel grev nedenidir’” açıklamaları ile karşı çıkarak, böyle bir düzenlemeye karşı “genel grev” kararı almışlardır. Hakİş devlet garantili fona olumlu yaklaşırken işveren örgütleri, TOBB, TİSK ve TÜSİAD ise fon kurulmasını yıllardır büyük bir iştahla savunagelmiştir. Hükümet, 1 milyon 250 bin dolayındaki taşeron işçinin de kıdem tazminatından yararlanması amacıyla, çalışanların mevcut hakları korunarak, yeniden bir düzenlemeye gereksinim olduğu, sendikasız işçilerin yüzde 90’ının kıdem tazminatından yararlanamadığı gerekçesiyle konuyu yeniden gündeme getirdi. Kurulması öngörülen fona, işverenler belli oranda prim ödeyecek, kıdem tazminatını hak eden işçilere ödeme buradan yapılacak. Kıdem tazminatı, 1936 yılında, 5 yıl kıdemi olan işçiye yıl başına 15 günlük ücreti ödenmesi şeklinde başlamış, daha sonra bir yıla 30 günlük ücret düzeyine gelmiş ve askerlik, evli kadın işçinin işinden ayrılması, sağlık koşulları gibi çeşitli alanlarda genişleyerek bugünkü mevcut duruma gelmiştir. İşçi, kurulması öngörülen fondan tazminat alabilmek için ölümlerin dışında 15 yıl bekleyecek. Yeni düzenleme ile askere giden, evlenen işçiler kıdem tazminatını alabilecek mi? Çalışan işçiler belki bu fondan etkilenmeyecek, kazanılmış hakları korunacak, ancak gelecekte çocuklarının tazminatı ne olacak? Fonun hayata geçmesi ile işveren yıllardır “yük’’ olarak değerlendirdiği kıdem tazminatı ödeme yükümlülüğünden kurtulacağından işten çıkarmalar kolaylaşacak, iş güvencesi zayıflayacaktır. Hükümetin, “mevcut haklar korunacak, fon yeni işe başlayanlar ve taşeron işçiler için kurulacak” açıklamalarına karşın, fonlardan canı çok yanan, beklentilerini bulamayan, en önemlisi fonlardan önemli hak kaybına uğrayan emekçiler ve sendikalar, bu fona da haklı olarak karşı çıkmaktadır. Bugüne değin oluşturulan fonların amacı dışında başka alanlarda kaynak olarak kullanılması emekçileri kaygılandırmakta, fona kuşku ile bakmalarına neden olmaktadır. Sendikalaşmayı zayıflatacak, işçilerin satın alma gücünü geriletecek özel istihdam bürolarının kurulması, esnek çalışma modeli gibi düzenlemeler de zor günlerden geçen çalışma yaşamını iyice cendereye sokacaktır. Özel istihdam bürolarının kurulması ile yeni bir kölelik düzeni oluşturulacaktır. Hükümetin de yakındığı sendikasız işçilerin kıdem tazminatından yararlanmasının çözümü fon değil, sendikalaşmanın önündeki engelleri kaldırmaktır. İşçileri ve sendikaları zayıflatacak, daha esnek bir emek piyasası, daha ucuz işçiliği amaçlayan düzenlemeler hayata geçirilirken işçi sendikalarının endişeleri ve talepleri kesinlikle dikkate alınmalı, yeni yasa bu doğrultuda yapılmalı. HARBİ SEMİH POROY G NOKTASI [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN T.C. SİNCAN 2. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2013/64 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TAŞINMAZIN Özellikleri: Ankara il, Etimesgut ilçe, 45761 Ada No, 5 Parsel No, Topçu Mahalle/Mevkii, 9 Bağımsız Bölüm 1535 sk. 19 nolu Kaymak Apartmanında zemin kat 19/A nolu dükkânın bu adreste olduğu, yaklaşık 27,74 m2’dir. Dükkân kaloriferli sistemle ısıtılmaktadır. Duvarlar kartonpiyerli alçı, sıvalı ve boyalıdır. İçinde mutfak tezgâhı WC ve lavabo bulunmaktadır. Dükkânda yer döşemeler fayans kaplama ve dış cepheler renkli camlı demir doğrama kapı bulunmaktadır. Elektrik ve suyu vardır. Konum olarak anacaddeye 1512 nolu caddeye yakın olup etrafında birçok dükkânlar bulunmaktadır. Kıymeti: 40.000,00 TL KDV Oranı: %18 1.Satış Günü: 15/01/2014 günü 10.00 10.05 arası 2.Satış Günü: 11/02/2014 günü 10.00 10.05 arası Satış Yeri: SİNCAN ADLİYE MEZAT SALONU Satış şartları: 1 İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50’sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50’sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin %20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellaliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarım dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanunu’nun 133’üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi edenlerin 2013/64 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 04/11/2013 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:67761) SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Dil devri 1 minin ilk yıl 2 larında “belediye baş 3 kanı” anla 4 mında kul 5 lanılan söz6 cük... Baryum elemen 7 tinin simge 8 si. 2/ Bü 9 yük erkek kardeş... İş, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 hizmet buyru 1 F İ L A T E L İ ğu. 3/ Sarımsak 2 A R A B İ S L A lı yoğurt, nane, 3 R O K A N A İ L dereotu, mayda 4 E N E M A R K A nozla yapılan bir C tür meze, 4/ Yu 5 N İ R V A N A D A V S P A nan mitolojisinde 6 J 7 İ Ş A R E T İ L evlilik tanrıçası... O R U N I Bir zaman birimi. 8 T A 5/ Bir şeyin özü 9 MA Ş A T L I K nü oluşturan ana öğe... Hırvatistan’ın para birimi. 6/ Cana yakın, uysal, sevimli... Çanakkale’nin bir ilçesi. 7/ Bir adın ya da sözcüğün baş harfi. 8/ Sodyum elementinin simgesi... Beyaz mermerde bulunan ve “çört” de denilen sert kısım. 9/ Yapma, etme... Aksaklık, bozukluk. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Eskiden İstanbul’un belediye başkanlarına verilen ad. 2/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... İlkel dinlerde, üzerinde kurban kesilen taş masa. 3/ Arap abecesiyle yazılan bir yazı türü. 4/ Hile, düzen. 5/ Değerli madenlerin saflık derecesi... Yüz, çehre. 6/ At arabası tekerleğinin parmaklarından her biri... “Eğlenecek bulaman/ Gönlümdeki köşk olmasa” (Âşık Veysel). 7/ Bir soru eki... Serüven peşinde koşan, çapkın bir kimse için kullanılan sözcük. 8/ Bir gösterme sıfatı... Çözümleme. 9/ Tevfik Fikret’in, şimdi müze olarak kullanılan evinin adı... Bir nota.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle