19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 EKİM 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ [email protected] 11 Uluslararası Para Fonu kırılganlıkları azaltın, para ve maliye politikalarını sıkılaştırın dedi IMF’den ciddi uyarı Dengesizlikler hâlâ yüksek: Küresel finansal ortamın “daha az hoşgörülü bir nitelik arz ettiğine” dikkat çeken IMF, kısa ve orta vadeli politikaların temel hedefinin bu kırılganlıkların azaltılması olması gerektiğini vurguladı. Ekonomi Servisi Türkiye’deki 4. madde görüşmelerini tamamlayan Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, para ve maliye politikalarının sıkılaştırılması ve Türkiye’nin orta vadede büyüme gereklerini yerine getirebilmesi için yapısal reformların gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek çeşitli uyarılarda bulundu. Türkiye ekonomisindeki bazı gelişmelerin, örneğin işsizliğin düşük seviyelerde tutulmasının yer yer övüldüğü raporda Merkez Bankası politikaları da eleştirilerden payını aldı. Raporda özetle şunlara yer verildi: l 2012’de Türkiye, dengesizliklerinde memnuniyet verici bir azalmayı başardı. Pozitif büyüme oranını da sürdürdü. Ancak 2013 yılında hızlanan “büyüme tekrar yurtiçi talep kaynaklı olmaya başladı”. Dengesizlikler hâlâ yüksek seviyelerde. (Küresel finansal ortamı da dikkate alınarak) bu kırılganlıkların azaltılması kısa ve orta vadeli politikaların en temel odağı olmalı. l Yurtiçi talep öncülüğündeki büyüme, cari işlemler açığı ve enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskılar oluşturuyor. (Bu nedenle) büyüme yüzde 3.8 olabilir. Cari işlemler açığının, kıs Yitirilen İki Örnek Kişilik Sadık Baklacıoğlu, İbrahim Önen, kamuoyunun, geniş bir çevrenin tanımadığı, ancak dar bir çevrede de olsa kayıplarının büyük üzüntü uyandırdığı iki örnek insan. İbrahim’in kaybını, epey gecikmeli olarak Mülkiye’den bir sınıf arkadaşımızdan duydum. Hâlâ gerçek olmamasını, yanlış bir bilgilendirme olmasını diliyorum. Sadık Bey’in kaybını da HUV’dan (Hesap Uzmanları Vakfı) cebe gelen bir ileti ile öğrendim. HUV’dan her ileti geldiğinde yine kimi, kimleri yitirdik kaygısına kapılıyorum. İbrahim, Mülkiye’de sınıf, sıra arkadaşım. Son yıl sınıfta sıra arkadaşlığımız sonlandı. İbrahim idareci olmayı istiyordu, ben Maliye Bakanlığı hesap uzmanı olmayı aklıma koymuştum. Bu nedenle farklı şubeleri (idari ve mali) seçtik. İbrahim’le mezuniyetimizin ertesi yılı 1956 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde karşılaştık. Sözleşmemiştik ama hukuk fakültesi fark sınavlarını vermek amacıyla bir araya geldik. İbrahim maiyet memuru olarak atanmış, ben de hesap uzmanı muavini olmuştum. İbrahim’le daha sonra Ankara’da nadir olarak yaptığımız sınıf yemeklerinden birinde karşılaştık. 2005 yılı Mülkiye’den mezuniyetimizin ellinci yılını kutlama töreni, son buluşma günümüz oldu. Ben sosyal ilişkileri son derece zayıf bir kişiyim. Arkadaşlarımla dahi yakın bir ilişki kurup sürdüremiyorum, uzaktan izleyebiliyorum. İbrahim vali oldu, emniyet genel müdürlüğü yaptı. İbrahim çalışkandı, güvenilir kişiliği vardı, ilkeli idi. Bu tür idari görevlerde çok uzun süre kalamadı. Ayrılarak avukatlığa başladığını duydum. Hukuk fakültesi sınavlarını vermenin yararını görmüştü. Mülkiye’de hepimizin bir takma adı, lakabı vardı. İbrahim’in lakabı, Malatyalı olması nedeniyle “Kürt İbo” idi. Mülkiye’de Doğu’dan, Güneydoğu’dan gelmiş arkadaşlarımız çoğunlukta idi. Zaman zaman onlara “Kürdo, ula Kürdo” diye takılırdık. Sadece çocukça diyebileceğim bir takılma idi. Ayrım, küçük görme, aşağılama asla söz konusu değildi. Onlar bizim arkadaşlarımız, güvendiğimiz dostlarımızdı. TürkKürt ayrımı akıllardan bile geçmezdi. Ben “Kürt sorununu” oldu bitti yapay olarak görürüm. Emperyal güçlerce ortaya atılan bu sözcüğü kullandığım için özür dilerim, fıştıklanan sözde bir sorun. Yaşanan tatsız olayları, emperyalizmin Ortadoğu emelleri, Musul sorunu, daha sonraları ABD’nin Büyük veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (BOP veya GOP) dışında düşünemeyiz. Hırslı ancak nitelikleri sınırlı bazı politikacıların politika heveslerinin de bunu bir sorun haline getirip buradan kişisel olarak yararlanmayı planlamaları, istismarı da ne yazık ki olayları şiddetlendirmiş, kamuoyunda sorun algılamasını güçlendirmiştir. Ayrıca Türkiye’de sesyayar olarak kullanılan politikacı, sözde yazar, sözde bilim adamları yorumcular var. Bunlar da “Kürt sorunu edebiyatı” yapıyorlar. Bilgi düzeyleri sığ, bilgiç görünmek isteyen kişiler de kervana katılınca ve 12 Eylül yönetiminin hataları da eklenince, çözülmesi gereken bir sorun olarak konunun alalanması da kolaylaşıyor. Türkiye’de haksızlık yok mu? Ayrımcılık yok mu? Yoksulluk yok mu? Gelir ve servet dağılımı dengesizliği yok mu? Hepsi ne yazık ki giderek ağırlaşan şekilde mevcut. Ancak tüm bunlar TürkKürt ayrımcılığına indirgenemez. TürkKürt ayrımı yaratmaya kalkışmak, bana, arkadaşlarımıza karşı da bir haksızlık yapılıyor gibi geliyor. HHH Sadık Baklacıoğlu, maliyeci jargonu ile heyette benim üstadım, ben de çömezi idim. Heyette bazı uzmanlar iyi vergi incelemecisi, bazıları da araştırmacı olarak tanınırlardı. Sadık Bey, hem iyi vergi incelemecisi hem de araştırmacısıydı. İki özelliği başarılı bir şekilde birleştirmişti. Üstatçömez ilişkisinden sonra da Sadık Bey’le yaşantımızda kesişmeler oldu. Maliye Bakanlığı’nın bünyesinde oluşturulan bazı komisyonlarda görev aldık. Yayın, araştırma tutkunluğu, Bilimsel Yayınlar Derneği kuruluşunda bizi bir araya getirdi. Sadık Bey, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığı, Amortisman Kredi Sandığı Genel Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Daha sonra günümüzde Eximbank şekline dönüştürülen Devlet Yatırım Bankası’nda Sadık Bey, ekonomi grubunun başkanı iken, ben de uzman olarak çalıştım. 1980 öncesi Sümerbank Genel Müdürü iken, Sadık Bey de yönetim kurulu üyesiydi. Sadık Bey’in, eğitime olan yatkınlığı, bizi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak da buluşturdu. Türkiye Bankalar Birliği’nin Eğitim Merkezi’nin kurulmasında, hem programların hazırlanmasında hem de eğitmen olarak görev aldık. Ben 1979 yılında kesin olarak Ankara’dan ayrıldıktan sonra yaşantımızda kesişmeler, ortak noktalar sona erdi. Sadık Bey 1980 sonrası Sermaye Piyasası Kurulu’nun oluşmasında, yönetim kurulu üyesi olarak katkıda bulundu. Sadık Bey son derece alçakgönüllü idi. Gösteriş için iş görmezdi. Müsteşarlıktan, umum müdürlükten sonra pekâlâ tekrar uzmanlığa geri döner, bundan gocunmaz, yüksünmezdi. Onun için önemli olan yaptığı işi en iyi şekilde başarmaktı. Unvan düşkünü de değildi. İki yabancı dili tercüme yapacak kadar iyi bilmesine, yayın yapmasına karşın öğretim görevliliği yaptığı uzun yıllarda akademik unvan peşinde de olmadı. Son derece ilkeli ve onurlu idi. Birçok yasanın hazırlanmasında görev aldığı, hatta yasayı kaleme aldığı halde, bunun bir karşılığını beklemez, bunlarla böbürlenmezdi. İbrahim Önen de Sadık Baklacıoğlu da günümüzde giderek yaygınlaşan, kişiliksiz, yavan, sığ, gösterişsiz, kamu kesesinden tafra satan, şuraya buraya yamanarak külah kapan bürokrat tiplerinden çok farklı idiler. Türkiye’nin kurtuluşunu İbrahim Önen, Sadık Baklacıoğlu karakterinin, kişiliğinin yaygınlaşmasında görürüm. Ölümün ardından üzülmek dışında ne yazık ki elimizden bir iş gelmiyor. Türkiye’nin temel kırılganlığı: Dünya piyasalardaki dalgalanma Türkiye’nin temel kırılganlığı olan dış dengesizliği açığa çıkardı. TL değer kaybetti. Dış finansman ihtiyacı önümüzdeki birkaç yıl boyunca yüksek kalacak. Bütün riskleri azaltacak politikalar uygulanmalı. gulanıyor ve politikaların piyasalarla iletişimini daha karmaşık bir hale getiriyor. l Döviz rezervlerinden yapılan satışlara sadece aşırı dalgalanmaları gidermek amacıyla başvurmalı. Sınırlı net döviz rezervleri korunmalı. Sermaye girişlerinin tekrar başlarsa net döviz rezervleri artırılmalı. l Bankaların büyük ölçekli açık döviz pozisyonu yok ama özellikle, şirketler kesiminde döviz kaynaklı likidite veya ödeme kabiliyeti sorunları takibe düşen kredilerde hızlı artışa neden olabileceğinden, şirketlere verilen döviz cinsinden kredilere daha fazla önem verilmeli. Bankaların bilançolarının diğer tarafında ise, mevcut dış ortam göz önüne alındığında, bankacılık kesiminin döviz finansmanının miktar ve yapısının izlenmesi önemini koruyor. l 2013 yılı kamu maliyesi hedefleri yakalanabilir. Ancak halihazırdaki maliye politikası genişletici ve kontrol altına alınması gerekir. Bu yılın başından beri bir defaya mahsus gelirler performansı destekledi. Bununla birlikte, yüksek kamu gelirleri, nominal harcamalarda ciddi artışlara neden oluyor. Beklenenin üzerinde elde edilen kamu gelirleri tasarruf edilmeli. men altın ithalatındaki artışın da etkisiyle, bu yılın sonunda GSYH yüzde 7’nin üzerine çıkar. Enflasyon hedefin üzerinde gerçekleşecek. l Sermaye akımlarının zayıflaması ya da tersine dönmesi ihtimali Türkiye ekonomisi için temel bir zorluk. Yürütülecek politikalar bu risklerin azaltılmasına odaklanmalı. l Maliye politikası harcamaların kısılması yoluyla sıkılaştırılmalı. Böylece, küresel portföy akımlarının yeniden dengelenmesiyle tetiklenebilecek sermaye akımlarının tersine dönmesi ihtimali önemli ölçüde azalacaktır. l Para politikasında enflasyon hedefi ile uyumlu olacak şekilde ek sıkılaştırmaya ihtiyaç var. Yüksek ve artan cari işlemler açığı; başta bir haftalık repo faiz oranlarında olmak üzere, pozitif reel politika faiz oranını gerektiriyor. l Merkez Bankası para politikasını tekrar gözden geçirmeli. Mevcut çerçeve karmaşık ve çok hedefli. Dış ortam güçleştikçe para politikası artan bir şekilde piyasalar tarafından sor Asım Kocabıyık’a anlamlı ödül İstanbul Toronto Kanada merkezli Uluslararası Yaşlılık Federasyonu (IFA) ve TÜRYAK Yaşlılık Konseyi Derneği işbirliğiyle düzenlenen “Uluslararası İstanbul Yaşlılık Girişimi” etkinliğinde Borusan Holding’in kurucusu ve onursal başkanı merhum Asım Kocabıyık’a “Örnek Kıdemli Vatandaş” ödülü sunuldu. Yeşilköy WOW Uluslararası Kongre Merkezi’nde düzenlenen törende merhum Asım Kocabıyık adına ödülü oğlu Borusan Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Kocabıyık aldı. Bu ödül, meslek hayatlarındaki üstün başarıları, uluslararası saygınlıkları, sosyal konulardaki duyarlılıkları, lider konumları ve yaşama olan bağlılıkları ile toplumun takdir ve sevgisini kazanmış değerli insanlara veriliyor. Temel kırılganlık noktası Şirketlerin döviz açığı Büyüme yüzde 3.8 Gerçekçi faiz politikası şart Merkez Bankası’nın dikkatine Ekonomi 2004’ten bu yana yerinde sayıyor Ekonomi Servisi Türk Sanayici ve İşadamları Derneği’nce (TÜSİAD) Garanti Bankası sponsorluğunda düzenlenen CEO Forum toplantısına konuk olan; ekonomik büyüme konusunda dünyanın önde gelen uzmanlarından Prof. Robert J. Gordon, 2004’ten beri kişi başına düşen gelir göz önüne alındığında gerçek bir büyüme yaşanmadığını söyledi. Açılış konuşmasını TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın yaptığı toplantıda Gordon, “Ekonomik büyüme sona mı erdi?”, “Mevcut inovasyon trendi büyüme için yeterli mi?” gibi kritik soruları yanıtladığı sunumumda şu değerlendirmeyi yaptı: “Kişi başına düşen gelir dikkate alındığında, 2004’ten bu yana gerçek bir büyüme yaşanmadığını görüyoruz. Büyümeyi yavaşlatan etkenler, nüfus, eğitim, eşitsizlik ve borç. Örneğin ABD’de bireylerin üniversite eğitiminden dolayı 1 trilyon dolarlık eğitim borcu var. Ancak bu durum insanların işgücü becerilerine aynı şekilde yansımıyor. 1891 ile 1972 arasında yapılan büyük inovasyonlar dünyada ortalama yüzde 2’lik büyüme sağladı. Nüfus, eğitim, eşitsizlik ve borç alanlarında ters rüzgârların etkisiyle kişi başına gelirin ABD’deki büyüme oranı sadece yüzde 0.2. Üretkenlikteki büyüme ise ABD’de yüzde 1.47, Avrupa’da yüzde 0.79 ve Türkiye’de ise yüzde 2.51. Peki nereye gidiyoruz? İnovasyonlar devam etmezse büyümenin de devam edemeyeceği ortada… Ekonomik büyüme için teknoloji ve inovasyon önümüzdeki kırk yılda da geçmiş kırk yıl kadar önemli olacak. Geçmişteki icatları aynı hızla gelecekte de sürdürmeliyiz ama ne yazık ki bunu yapamayacağız gibi gözüküyor. İnovasyon yine olacak ama 1972 öncesinin yalnızca 3’te 2’si kadar etkili olacak. Bu da kaçınılmaz olarak, ekonomik büyümenin yavaşlamasına sebep olacak.” Sunumun ardından söz alan Brookings Enstitüsü Başkan Yardımcısı ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası Danışma Kurulu üyesi Kemal Derviş ise Gordon’ın tespitleriyle ilgili yorumlarını paylaştı. Yapı Kredi’ye 1.2 milyar dolar kredi Ekonomi Servisi Yapı Kredi, UniCredit Bank AG, London Branch koordinatörlüğünde, 15 ülkeden 37 bankanın katılımıyla 1 milyar 190 milyon dolarlık sendikasyon kredisi sağladı. İhracatın finansmanında kullanılacak 1 yıl vadeli sendikasyon kredisi, 302.5 milyon dolar ve 657 milyon Avro olmak üzere iki ayrı döviz cinsinden temin edildi. Kredinin toplam maliyeti Euribor/Libor + yüzde 0.75 olarak belirlendi. Banka, Eylül 2012’de sağladığı sendikasyon kredisini yüzde 100’ün üzerinde ve 60 baz puan daha düşük maliyetle yenilemiş oldu. Yapı Kredi CEO’su Faik Açıkalın, “Bu performansta Türkiye’nin olumlu ekonomik tablosunun payı elbette büyük” dedi. ‘POS’ cihazı esnafa tosladı TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken, bankaların cirosu yüksek olan işletmelere ücretsiz POS cihazı verirken cirosu düşük olan işletmelere 2 bin TL’ye sattığını belirterek, “yüz binlerce esnafın parasızlık nedeniyle yeni POS cihazını alamadığını” vurguladı. Şimdiye kadar sadece 50 bin esnafın yeni uygulama nedeniyle POS cihazını alabildiğini ve 250 bin esnafın alamadığını belirten Palandöken, eğer yeni süre verilmezse yeni nesil POS cihazı alamayan bu işletmelerin tamamının ceza yiyebileceğini vurguladı. Maliye Bakanı şimşekleri çekti u Maliye Bakanı Şimşek, üç yılda bir gerçekleştirilen 90 bin üyeli Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği’nin Genel Kurulu’na katılmadığı için eleştirildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği (TÜRMOB) Genel Başkanı Nail Sanlı, herkesin Gezi Parkı olaylarından ders alması gerektiğini, gençlerin siyasetin gerçek doğasını, amacını anımsattıklarını söyledi. TÜRMOB’un dün gerçekleştirilen 21. Olağan Genel Kurulu’na CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Maliye Bakan Yardımcısı Abdullah Erdem Cantimur, DSP Genel Başkanı Masum Türker, Sayıştay Başkanı Recai Akyel ve milletvekilleri katıldı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise katılmadı. Şimşek’in genel kurula katılmamasını eleştiren TÜRMOB Onursal Başkanı Mustafa Özyürek toplantıda yaptığı konuşmada, “Daha mütevazı toplantıları kaçırmayan bakanlarımız, TÜRMOB gibi 90 bin kişiyi bünyesinde barındıran bir camianın 3 yılda bir yapılan genel kuruluna katılma tenezzülünde bulunmadılar” diye sitemini bildirdi. TÜRMOB Başkanı Sanlı da Gezi Parkı odaklı olaylara değinerek “Biz o gençleri siyasetten uzak zannediyorduk, onlar siyasetin gerçek doğasını hatırlattılar” dedi. Demokratikleşme paketinden, meslek mensuplarının ve sivil toplum örgütlerinin yapılarını güçlendirecek ve kamunun vesayet yetkisini hafifleten açılımlar beklediklerini söyleyen Sanlı, “Güçlü ekonominin altyapısı güçlü muhasebe sistemi ve ekonomik denetim düzeninin kurulmasıyla oluşur. Bu da mali müşavir ve yeminli mali müşavirlerin varlığına bağlıdır. Haklarımızı kullandırmayanlar, Türkiye’nin geleceğinde var olmak için mesleğimizi ve meslektaşlarımızı el üstünde tutmak zorunda kalacaklar” dedi. Bu arada, genel kurulun başlamasından önce kendilerine yer ayrılmayan basın mensupları ile delegeler arasında kısa süre gerginlik yaşandı. Bunun üzerine basın mensupları, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu gelene kadar genel kurulun yapılacağı salona girmedi. Mısır olayları kimyanın önünü kesti Ocak eylül döneminde 12 milyar 972 milyon dolarlık ihracata ulaşan ve son aylarda ilk sıraya yerleşen kimya sektörü, Mısır’a yönelik ihracatta çıkan sorunlar nedeniyle bu ay otomotiv ve hazır giyimin ardından 1 milyar 423 milyon dolarlık ihracatla üçüncülüğe düştü. Uzun süredir kimyanın en önemli pazarı olan Mısır, eylül ayında yüzde 55 düşüşle altıncı sıraya geriledi. Yine de bu yılın başından beri yapılan kimya sektörü ihracatında Mısır, Irak ve Almanya ile birlikte ilk sırada yer alıyor. Güney Afrika ülkelerine yönelik ihracatta da rekor düzeyde artış var. Basın gerginliği Derince Limanı özelleştirilecek uTCDD’ye ait limanın 36 yıl süreyle ‘İşletme Hakkının Verilmesi’ yöntemiyle özelleştirilmesinde gerekirse açık artırma yapılacak. Ekonomi Servisi TCDD’ye ait Derince Limanı, 36 yıl süreyle “İşletme Hakkının Verilmesi” yöntemiyle özelleştirilecek. ÖİB’in Resmi Gazete’de yayımlanan ilanına göre geçici teminat bedeli 30 milyon dolar olarak belirlenen ve doküman bedeli 20 bin lira olan ihale, pazarlık usulü ile gerçekleştirilecek. İhale Komisyonu gerekli görürse pazarlık görüşmesi açık artırma suretiyle sonuçlandırılacak. Türk ve yabancı uyruklu tüzel kişiler ile ortak girişim gruplarının katılabileceği ihal için tekliflerin, 10 Aralık 2013 günü saat 17.00’ye kadar elden teslim edilmesi zorunlu olacak. Memur ‘geri geri’ yürüdü ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Kamu Çalışanları Hak Sendikaları Konfederasyonu (HAKSEN), üyeleri, memurların her geçen gün hak kaybına uğradığına dikkat çekmek için Kızılay’dan Maliye Bakanlığı’nın önüne kadar “geri geri” yürüdü. Güvenpark’ta toplanan konfederasyon üyelerine öncülük eden HAKSEN Genel Başkanı Ayhan Çivi, seslerini duyuramadıklarını ve dikkati çekmek için bu yolu denediklerini söyledi. Çivi, kamu çalışanlarının 10 yıldır yapılan toplusözleşmelerde her geçen gün kazanılmış haklarını kaybettiklerini söyledi. (FOTOĞRAF: NECATİ SAVAŞ)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle