19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA l Af Örgütü’nün Gezi raporu HABERLER Gülsuyu’nda öldürülen Hasan Ferit Gedik üçüncü günde de polisin izin vermemesi yüzünden toprağa verilemedi. Anne Nuray Gedik: Oğlumun arkadaşlarından helallik almak istiyoruz. ALİ AÇAR / HAZAL OCAK 7 Sistematik hak ihlali Demokratikleşmeme... Adalet ve Kalkınma Partisi, hazırlandığı süreçte sızdırdığı ve yönlendirdiği haberler nedeniyle oluşturduğu umutların fos çıkmasıyla “Demokratikleşme Paketi”nin altında kaldı. Eleştirileri önceden suçlama yöntemi de yetmez oldu. Başbakan’ın açıklaması öncesinde kimi yazın organlarına uygulanan yok sayma ve açıklamanın yaklaşık 40 dakika süren edebiyat bölümünde demokratik lider olarak nitelendirdikleri bakımından irdelendiğinde paketin demokratikleşme ile ilgisi olmadığı anlaşılmıştı. Meclis’te seçtirdiği 15 milletvekiline müstantik (sorgu yargıcı) yetkisi vererek CHP ile bir kısım basını yargılatmaya başlayan Menderes’in ve 12 Eylül paşalarının koyduğu siyaset yasaklarının kaldırılmasını engellemeye çalışan Özal’ın örnek gösterilmesi, AKP’nin demokrasi anlayışını sınamak için yeterliydi. Erbakan Hoca’yı anması ise pakete en uygun düşen yaklaşımdı. Çünkü Erbakan “Rektörler başı örtülü kızlara selam duracak” diyerek tartışmalara yeni bir ivme kazandırmıştı. HHH Paketten yaratılan hava nedeniyle beklenti çoktu. Yaşanılan hukuk ve insanlık dışı uygulamalara görece de olsa çözüm geleceğini uman basın meslek örgütleriyle Alevilerin örgütleri hayal kırıklığına uğradılar. PKK’nin yönlendirdiği örgütler ile dinsel ağırlıklı örgütler ise verilen ödünleri azımsadılar. Demokratikleşme paketi, laik Türkiye Cumhuriyeti’ni tersyüz etme projesinin uygulanmasına yönelik önemli adımların bir başka yenisiydi. Son paket olmadığı müjdesi ise laik Cumhuriyet karşıtlarının yüreğine su serpmiş olmalı. Cumhuriyetimizin kurucusunu “Gazi Mustafa Kemal” diye anmayı yeğleyerek “Atatürk” sözcüğünü ağzına almayan bir yaklaşımın “Türküm” diye başlayan Öğrenci Andı’nı yasaklaması beklenen bir sonuçtu. Nasıl ki kararları herkesi bağlayan Anayasa Mahkemesi’nin öğretimde sıkmabaşı yasaklayan kararı değişmeden eğitim kurumlarında sıkmabaşın serbest bırakılmasıyla yetinilmeyip kamuya da yaygınlaştırılmasına geçilmişse Ant’ta da benzer yaklaşım yaşandı. Danıştay, Ant’ın kaldırılması için açılmış davayı reddederken, “Türk” sözcüğünün de bir ırka değil, ulusa vurgu yaptığını vurgulamıştı. Buna karşın PKK ve dincilerin istekleri kabul gördü. Sonunda Aziz Nesin bir kez daha haklı çıktı. 1994 yılında yayımlanan “Ben Demiştim” adlı kitabında bugünleri şöyle bilmişti: “Gün gelecek demokratikleşme adına Andımız’ı kaldıracaklar, Türküm demek ayıpken türbanlılar kamuda cirit atacak.” HHH Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi karar vermiş ve arazi Milli Emlak’ten Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne aktarılmışken Mor Gabriyel Manastırı topraklarının iadesinin demokratikleşme paketine koyulması, AKP’nin demokrasi anlayışının yeni bir göstergesi oldu. Paketin önümüzdeki üç seçimde oylarının düşeceği güçlü bir beklenti olan AKP’ye oy devşirmeye yönelik olduğunun bir başka göstergesi de tartışmaya açılan seçim yöntemi. Pakette yer alan her konu, biri dışında “yapılacak, edilecek, kaldırılıyor, gerçekleştirilecek” gibi kesin sözcüklerle anlatılmışken seçim yönteminin üç seçenekle tartışmaya açılmasının yeni bir manevra olduğu kesin. Zaten Başbakan “Anlaşma olmazsa kendi tercihimizi getiririz” diyor. Yüzde 10 barajının kaldırılması değil, yerele indirgenerek yükseltilmesi söz konusu. Hazine yardımının yüzde 3’e indirilmesinin BDP’ye yarayacağını söyleyenler ise başka bir âlem. BDP grup kuruyor ama seçime girmiyor ki! HHH Nefret suçunun tanımının yapılacağı ve ağır cezalar öngörüleceği açıklaması kimi çevreleri mutlu etti. Nefret suçuna ceza geleceği ilk söylendiğinde yandaş medyada kimi gün üç, dört nefret suçu işlendiğini belirterek “Bu yaklaşım AKP’nin kendi ayağına kurşun sıkması olur” diye yazmıştım. O nedenle şimdiden ümitlenmeyin derim. Öyle bir suç tanımı yapılır ki isteyenler istediklerini yazmaya devam eder. AKP karşıtlarının başları derde girer. Türk Ceza Yasası ile Terörle Mücadele Yasası’nda örneklerini gördük ve yaşadık. Uzun sözün kısası şu: “Çelebi böyle olur bizde de demokratikleşme dediğin...” Polis şiddeti cezasız Af Örgütü’nün Türkiye araştırmacısı Andrew Gardner da raporda görüştükleri kişilerin polisin kullandığı aşırı şiddetten dolayı cezalandırılmayacağını düşündüklerini belirterek “Hükümet muhalif görüşleri tolere etmiyor. Bunun kapsamı sadece sokak eylemleriyle kalmıyor. Gazetecileri, doktorları ve avukatları da kapsıyor. Polis hukuk çerçevesinde davranmayı bilmediğinden bu yaz ağır ve sistematik insan hakları ihlalleri yaşandı” ifadelerini kaydetti. 24 Haziran itibarıyla Türkiye genelinde Gezi Parkı eylemlerinde yaklaşık 4 bin 900 kişinin gözaltına alındığının kaydedildiği raporda, “Bu gözaltıların 3 bin 400’ü 31 Mayıs ve 2 Haziran arasında gerçekleşti. Ankara’da baro eylemleri sırasında gözaltına alınan 950 kişiye adli yardımda bulundu. Bu kişilerin 585’i sadece 2 Haziran günü yapılan gözaltılardan oluşuyor. İstanbul Barosu 1200 kişiye adli yardımda bulundu” denildi. Raporda hükümet yetkilileri ve siyasi parti temsilcilerine bir dizi çağrıda bulunularak şu görüşlere yer verildi: “Terörle mücadele yasaları da dahil diğer yasaların barışçıl gösteri düzenleme ya da barışçıl gösterilere katılım haklarını kullanan kişilere karşı kullanılmaması sağlanmalı. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nda, ihtar üzerine dağılmamak gibi barışçıl bir gösteriye katılımı suç sayan maddeler kaldırılmalı. Polis, güç kullanmadan önce çatışmayı önlemek için arabuluculuk ve müzakere yollarını kullanmalı.” Fotoğraflar: UĞUR DEMİR İstanbul Haber Servisi Uluslararası Af Örgütü’nün açıkladığı “Gezi Parkı eylemleri: Türkiye’de toplanma özgürlüğü hakkı şiddet kullanılarak engelleniyor” adlı raporda, hükümetin Gezi Parkı eylemlerini bastırma girişimleri sırasında geniş çaplı ve ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiği belirtildi. Gezi Parkı eylemleri sırasında yaşanan hukuksuzluklara ve hak ihlallerine değinilen raporda, hükümete ve çevik kuvvet ekipmanı tedarikçilerine, Türkiye’ye yapılacak ihracat ve sevkıyata acilen yasak koyma çağrısında bulunuldu. Siyasi partilere yapılan çağrıda ise toplanma ve gösteri hakkının önündeki engellerin kaldırılması istendi. Toplantıya, Hatay’daki Gezi Parkı eylemlerinde hayatını kaybeden Abdullah Cömert’in ağabeyi Zafer Cömert ve Sancaktepe’de Gezi Parkı olayları sırasında yoldan geçerken 5 polis tarafından darp edilmesi sonucu bir gözünü kaybeden Hakan Yaman da katıldı. Uluslararası Af Örgütü Avrupa ve Orta Asya Direktörü John Dalhuisen, polisin orantısız müdahalesinin muhalif seslerin büyük bir kararlılıkla susturulmak istenmesinden kaynaklandığını ifade etti. Hükümet tarafından geniş kitlelere otoriter bir tavır sergilendiğini belirten Dalhuisen, “Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı Demokratikleşme Paketi hükümete karşı fikri karşıtlıkları yok etmeyi amaçlıyor. Demokratikleşme Paketi aslında bir çeşit paketleme” dedi. Dalhuisen, Türkiye’ye gaz satışı ve toplumsal olaylara müdahale araçlarının satışının durdurulması için yaptıkları çağrının sonuçlarını önümüzdeki aylarda göreceklerini söyledi. Çekilin n’olur! Denizden silah çıktı CHP milletvekilleri İlhan Cihaner, Melda Onur ve BDP milletvekili Sebahat Tuncel de dün öğlen Hasan Ferit Gedik’in cenazesinin bulunduğu Armutlu Cemevi’ne gelerek aileyle görüştü. Onur burada yaptığı açıklamada cenazenin toprağa verilememesinden valilik ve hükümeti sorumlu tuttu. Onur “Demokrasi paketi açan başbakana sesleniyoruz. Gençlerimizin yakasından düşün ve anmaya izin verin” dedi. Sebahat Tuncel de Başbakan Erdoğan’a seslenerek “Tedbirin cenazeye değil daha önce Gülsuyu’nda insanları katleden çetelere karşı alınması gerekiyordu” dedi. Açıklamanın ardından Tuncel, Emniyet yetkilileri ile görüştü. Yetkililer Gülsuyu’nda provokasyon olabileceğini belirterek cenazenin gidişine izin veremeyeceklerini söyledi. Bunun üzerine Tuncel ve CHP’li milletvekilleri İçişleri Bakanlığı’nı arayarak konuyla ilgili görüştü. Aileyi ziyaret eden Antikapitalist Müslümanlardan Sedat Doğan ise cenazelerin İslamda kutsal olduğunu, burada devlet faşizmi uygulandığını söyledi. Hasan Ferit Gedik’in dedesi Mustafa Meray ve TAYAD üyelerinden oluşan 5 kişilik heyet akşam saatlerinde İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’yla görüştü. Mutlu’dan net bir yanıt alamadıklarını belirten Meray, “Gülsuyu’na gitmemize izin verilinceye kadar direneceğiz. Ferit Gedik Armutlu’nun güneşiydi şimdi Türkiye’nin güneşi oldu. Dünyanın güneşi olacak” dedi. Hasan Ferit Gedik ile 9 kişinin vurulduğu olayla ilgili polis, olayların elebaşısı olduğu iddia edilen G.K. ile E.Ç. ve E.K.’yi gözaltına aldı. Gözaltına alınan şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda 1.5 kilo esrar bulundu. Şüphelilerin sorgularında olayda kullanılan tabancaların Tuzla sahiline atıldığı belirlendi. Organize Suçlarla Mücadele polisi, Deniz Şube Müdürlüğü ekipleriyle birlikte Tuzla sahiline arama yaptı. Dalgıçların kullanıldığı arama çalışmalarında Gedik ile 9 ayrı şahısın vurulduğu olaylarda kullanıldığı iddia edilen 3 silah bulundu. Denizden çıkarılan silahlar incelenmek üzere Kriminal Şube Müdürlüğü’ne götürüldü. Uyuşturucu çeteleri tarafından öldürülen Hasan Ferit Gedik için Gülsuyu’nda cenaze töreni düzenlenmesine polisin izin vermemesi üzerine ailesi ve Halk Cephesi üyelerinin Armutlu Meydanı’nda başlattığı oturma eylimi dün de sürdü. Yol ortasında ateş yakarak oturma eylemi yapan gruptakiler zaman zaman şiddetini artıran yağmurdan korunmak için yol kenarına çadır kurdu. Gruptakiler yerlere taşlarla “Hasan Ferit Gedik ölümsüzdür” yazdı. Yağmur altında uzun bekleyişin ardından Gedik’in ailesi ile birlikte basın açıklamasın yapan Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği Başkanı Ali Kenanoğlu, inançları gereği yakınlarını defnederken kendi örf ve âdetlerinin geçerli olduğunu belirterek, “Burada şuna şahit oluyoruz ki cenazelerimizi, canlarımızı nasıl hakka uğurlayacağımıza da AKP iktidarı karar veriyor. Biz bu dayatmayı ve zorlamayı kabul etmiyoruz. Hasan Ferit Canımız inancımız gereğince de 7 kapı ötedeki komşusundan helallik almak zorundadır. Yolumuzun gereği de budur. Devlet baskıcı tavrından, canlarımızı nasıl yolcu edeceğimizi söylemesinden dayatmasından ve diretmesinden vazgeçmesini istiyoruz”dedi. İnancımızın gereği Hasan Ferit Gedik’in annesi Nuray Gedik de devletten barikatları kaldırmasını isteyerek, “Oğlumu bir an önce toprağa vermek istiyoruz. Katledildiği yerde de anma töreni düzenleyeceğiz. Lütfen yolları açın, bize izin verin”diye konuştu. Gedik’in dedesi Mustafa Meray da torununun dini inançlarının gereğini yerine getirmek istediklerini vurgulayarak özetle şunları söyledi: “Hasan’ın dedesi olarak, bir halk, bir Alevi olarak bizim örf ve âdetlerimizin yerine getirilmesini talep ediyoruz. Biz anma törenini mutlaka orada yapmalıyız. Bu bizim dini inancımızın gereğidir. Onu ben büyüttüm, hiçbir kötülüğünü görmedim. Onu saygıyla anacağım. Tüm insanlarımızın ona sahip çıkmasını onun bir güneş olduğunu bilmesini istiyorum.” Valiyle görüştüler Susurluk çetesi cinayetlerine ilişkin ilk davada 12 kişi hakkında ağırlaştırılmış müebbet istendi Mehmet Ağar’a cezaevi yolu ALİCAN ULUDAĞ ANKARA “Susurluk çetesi” tarafından işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin ilk dava resmen açıldı. Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 30 Eylül 1993 tarihinde kaçırılarak Ankara Haymana Yolu’nda infaz edilen dönemin Altındağ Nüfus Müdürü Abdülmecit Baskın’ın öldürülmesine ilişkin eski Emniyet Müdürü Mehmet Ağar, Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin ve emekli Yarbay Korkut Eken’in de aralarında bulunduğu 12 kişi hakkında hazırlanan iddianameyi kabul etti. İddianamede, şüpheliler “silahlı suç örgütü faaliyeti kapsamında tasarlayarak adam öldürmek”le suçlandı ve haklarında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Mahkemenin iddianameyi kabul etmesiyle Ağar’ın kalan cezasını çekmek için tekrar cezaevine girmesi bekleniyor. Ankara TMK Savcısı Mustafa Bilgili, 16 faili meçhul cinayete ilişkin yürüttüğü soruşturmada, Abdülmecit Baskın’ın dosyasını 20 yıllık zamanaşımı süresi 3 Ekim 2013’te (bugün) dolacak olması nedeniyle ayırmış ve iddianame hazırlamıştı. İddianamede Ağar, Şahin, Eken’in yanı sıra eski Özel Harekât polisleri Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Ercan Ersoy, Seyfettin Lap, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Alper Tekdemir’in isimleri “şüpheli” olarak yer aldı. Şüphelilere yüklenen suç ise “Cürüm (suç) işlemek için oluşturulan silahlı teşekkülün (örgütün) faaliyeti kapsamında adam öldürmek, adam öldürmeye iştirak etmek” olarak sayıldı. İddianamenin “Değerlendirme ve Sonuç” kısmında, şüpheliler Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve Korkut Eken’in cürüm işlemek üzere silahlı teşekkül oluşturdukları ve bu silahlı teşekkülün yöneticiliğini, diğer polislerin ise üyeliğini yaptıkları belirtildi. İddianamede, Baskın cinayeti şöyle açıklandı: “Şüpheliler İbrahim Şahin ve Korkut Eken, Özel Harekât’ta görev yapan polislerin seçilmesi, eğitilmesi konusunda görev aldı. Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar’ın, şüpheli Ayhan Çarkın’ın ifadesinde belirttiği üzere oluşturulan özel ekibin yaptıkları eylemden haberi vardı. Bu özel ekibin eylemleri ile ilgili olarak İbrahim Şahin diğer şüphelilere ‘Bunlar devletin bekası ile ilgili işler’ dedi, bölücü örgütlere yardım ve yataklık yapan bir listeden bahsetti, terörle mücadele için bunların bertaraf edilmesi gerektiğini söyledi. Bu kapsam ‘Ağar’ın haberi vardı’ da Abdülmecit Baskın’ı öldürmek için şüpheli Mehmet Ağar ve Korkut Eken’in bilgisi dahilinde, şüpheli İbrahim Şahin’in talimatı üzerine şüpheliler Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ercan Ersoy, Ayhan Akça, Seyfettin Lap, Ahmet Demirel, Ayhan Özkan, Uğur Şahin ve Alper Tekdemir’in, Baskın’ı kaçırdıkları ve Jandarma Kriminal raporunda belirtildiği şekilde iki silahtan ikişer kurşun sıkılarak Ayhan Akça ve Ziya Bandırmalıoğlu tarafından öldürüldüğü anlaşılmıştır.” Ağar, Eken, Şahin ile diğer özel timciler, ifadelerinde bu suçlamaları reddetti. Bursa’da bir bar çıkışı öldürülen Özel Harekâtçı Oğuz Yorulmaz’ın annesi Nurhan Yorulmaz, tanık olarak verdiği ifadede, oğlunun Veli Küçük ile bağlantılı olduğunu belirterek “Oğlumun polis memuru olduğunu sanıyordum. Ancak başka işlerde devlet tarafından kullanıldı. Sonra da konuşmasın diye oğlum, bunlar tarafından öldürüldü” dedi. Ağar, silahlı suç örgütü yöneticiliğinden 5 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. “Denetimli serbestlikten” yararlanan Ağar’ın kalan cezasını çekmek için tekrar cezaevine girmesi bekleniyor. ‘Oğlumu kullananlar öldürdü’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eşi Semra Sezer, 1 Ekim itibarıyla 20132014 sanat sezonunu açan Devlet Tiyatroları’na (DT) destek geldi. Sezer çifti, önceki gün prömiyeri gerçekleştirilen Turan Oflazoğlu’nun yazdığı, Murat Atak’ın yönettiği “Kösem Sultan” adlı oyunu izledi. Oyunu izlemeye gelen yurttaşlar, Sezer çiftini ayakta dakikalarca alkışladı. Sezer çiftinden DT’ye destek ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden yaptığı açıklamada, kara, deniz ve hava kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın personel mevcutlarına ilişkin bilgi verildi. Buna göre TSK’de 347’si general/amiral, 39 bin 451 subay ve 1893’ü sözleşmeli er/erbaş olmak üzere 647 bin 583 personel görev yapıyor. TSK personel sayısını açıkladı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle