19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 13 6 102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca, şirket ortaklarının, üçüncü bir kişiden veya ortak olduğu şirketten olan ve üzerlerinde sınırlı bir ayni hak, haciz ve tedbir bulunmayan, vadesi gelmiş alacağının bir sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulması mümkün. Bu durumda, şirket ortaklarının, “331 Ortaklara Borçlar” hesabında kayıtlı olan alacaklarını, ortak oldukları şirkete ya da bir başka şirkete ayni sermaye olarak koyması olanaklı. Ancak Türk Ticaret Kanunu’nun 343. maddesinde, bir sermaye şirketine ayni sermaye olarak konulan malvarlığı unsurlarının, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce tespit edilmesi gerektiği ise hükme bağlanmıştır. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın 15 Temmuz 2013 tarihli Genelgesi’nde de, bu hüküm pekiştirilerek ilgili işlem için şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanacak bilirkişilerce alacağa değer biçilmesi gerektiği ifade edilmişti. Oysa ki, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 2. maddesinde, serbest muhasebeci mali müşavirler ile yeminli mali müşavirlerin, mali konularda, inceleme, tahlil ve denetim yapmak, mali tablo ve beyannamelerle ilgili konularda yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek, tahkim, bilirkişilik ve benzeri işleri yapmakla görevli oldukları belirtilir. Yani meslek mensupları doğal görevleri gereği sermayeye eklenecek alacakların değer tespitini İş Ehline Teslim Edildi… yapabileceklerdir. Bu gerçeklik, tarafımızca gerekli tüm ortamlarda ısrarla dile getirilmiş ve işin ehline teslimi sağlanmıştır. Bu çerçevede, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı 27 Eylül 2013 tarihli Genelgesi ile Yeminli Mali Müşavir veya Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Raporu ile “331Ortaklara Borçlar” hesabında kayıtlı ortak alacaklarının tespitinin yapılabileceğini duyurmuştur. Anılan genelgede; Şirket ortağının, şirketten olan alacağını, bir başka şirketin kuruluşunda veya bir başka şirketin sermaye artırımında ayni sermaye olarak koyması durumunda, pay sahibinin şirketten olan alacağının varlığının tespitinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce hazırlanacak raporun ibraz edilmesi gerektiği, Ortağın şirketten olan alacağını, ortağı olduğu şirketin sermaye artırımında ayni sermaye olarak koyması durumunda ise alacağın varlığının tespitinde, yeminli mali müşavir veya serbest muhasebeci mali müşavir raporu ya da denetime tabi şirketlerde denetçinin bu tespitlere ilişkin raporunun da ibraz edilebileceği belirtilmiştir. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca yapılan bu düzenleme uyarınca, hem iş ehline teslim edilmiş oldu hem de mahkemeler zaten yoğun olan iş yüklerinden bir nebze de olsun kurtarılmış oldu. Ücreti bankadan ödemeyene ceza GÖRÜŞ HAKKI ÜLKÜ T NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM? 1 Aralık 1994 yılından beri sigortalıyım. 5226 gün ödenmiş primim var. Ne zaman emekli olabilirim. Hikmet Erden Gür İşe giriş tarihinize göre 25 yıl sigortalılık süresi, 54 yaş ve 5675 gün sayısını tamamlayarak emekli olabilirsiniz. SORU CEVAP Sorularınız için malicozum6ismmmo.org.tr adresine mail atabilirsiniz. Tüm sorular eposta ile tek tek cevaplanacaktır. ürkiye genelinde en az 10 kişi çalıştıran işverenlerin; işçinin, gazetecinin ve gemi adamının ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlü istihkakını bankalar aracılığıyla ödemesi zorunludur. 10 işçinin altında işçi çalıştıran işverenler için bu zorunluluk yoktur. Özellikle kayıt dışı istihdamın önüne geçilmesi amacıyla önemli olan “Ücret, Prim, İkramiye Ve Bu Nitelikteki Her Türlü İstihkakın Bankalar Aracılığıyla Ödenmesine Dair Yönetmelik” hükümlerine göre sistem 1 Ocak 2009 tarihinden bugüne uygulanıyor. Yönetmelik, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, 4857 sayılı İş Kanunu, 5953 Basın İş Kanunu ve 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamında çalıştırılan ve istisna tutulmuş olan güvenlik, istihbarat ve gizlilik dereceli tesislerde çalışanların dışında kalan işçi, gazeteci ve gemi adamının ücret, prim, ikramiye ve bu nitelikteki her türlü istihkak ödemesini düzenliyor. Bu yükümlüğe aykırı davranan ve bankalar aracılığı ile ücret ödeme yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverenler hakkında ise 2013 yılında her işçi için 134 lira, her bir gazeteci için 2 bin 195 lira ve her gemi adamı için 1756 lira idari para cezası uygulanıyor. Dersimiz Demokrasi Türkiyemizin bütün sorunları siyasetin yozlaşmasından kaynaklanıyor. Bugünkü siyasal yapıyı anlatmak istersek çok kısa olarak “yağmacı siyaset” diyebiliriz. Bu yağmacı siyasetin aktörleri (iktidar partisi mensuplarının çoğu) ülkenin sorunlarına çare arayacaklarına, bizzat kendileri sorun oluyor. Dokunulmazlıkların kaldırılmak istenmesi gündeme gelince bin dereden su getiriyorlar. Bir af yasası çıkarıyorlar. Katiller, hırsızlar ve devleti soyanları bırakıyorlar, niçin yargılandıklarını bilmeyen insanları yıllardır cezaevlerinde çürütüyorlar. Ele geçirdikleri yargıyı, bütün olaylarda diledikleri gibi dolaylı da olsa yönlendiriyorlar. Polis görevlerinde yansız davranamıyor... Eğitim yazboz tahtası oldu; ne öğrenim birliği kaldı ne de özgür bir ortamda eğitim. Sağlık tümüyle ticari oldu, hastadoktor ilişkisi yerine müşteridoktor ilişkisi hâkim kılındı. Oysa bize küçüklüğümüzden beri demokrasi nedir diye tarif eden büyüklerimiz ısrarla; halkın kendi kendisini yönetme sanatıdır, derlerdi. Hemen arkasından da doğrudan demokrasi için Atina’yı örnek (siteler) verirler, temsili demokrasi için de günümüz Türkiye’sini örnek verirlerdi. Ama biz AKP iktidarı döneminde “temsili demokrasi” niteliğini de giderek yitirmekteyiz. Kuvvetler ayrılığı dediğimiz yasama (TBMM), yürütme (Bakanlar Kurulu), yargı (mahkemeler) ve hatta dördüncü kuvvet dediğimiz basın. Hepsi ama hepsi artık iktidarın emrinde, hepsinin başı RTE. Ülkemizin komşularıyla sorunu var mıydı, hayır. Her komşumuzla dış ticaret hacmimiz artıyordu, biraz da olsa refahtan pay alanlar çoğalıyordu. En önemlisi de dış politikamız saygın diplomatlarımız eliyle yürütülüyordu. Diğer İslam ülkelerinin feyz aldığı, örnek aldığı yavaş ama kararlı bir demokratik ülke olma yolunda hızla ilerliyorduk. Önderimiz Mustafa Kemal’in “çağdaş uygarlık düzeyine erişmek” için “Yurtta barış, dünyada barış” sloganı pusulamızdı. 11 yılda Atatürk devrimlerinin hepsi rafa kaldırılıp intikam içgüdüsü harekete geçirildi ve geldiğimiz nokta, komşularla savaş, gerginlik ve silahlanma. Kısaca özetlersek; soygun ve vurgunların ardından koca bir ülkeyi savaşa sürüklemek. Tarih savaşın ve barışın gelgitleriyle kendi yolunda ilerliyor. Ama aslolan liderlerin kendi toplumlarını demokrasi yolundan sapmadan yönetmeleridir. Bunu çarpıcı bir örnekle açıklayalım. İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya, her gece İngiltere’nin sanayi kentlerini bombalamaktadır. O sıralarda Churchill başbakandır. Muhalefetteki işçi partisinin milletvekilleri parlamentoda yoğun eleştirilerde bulunmaktadırlar. Muhalefet partisinden bazı isimler Churchill’le görüşmeye giderler ve “Londra her gece bombalanırken arkadaşlarımızın yaptığı yoğun muhalefeti onaylamıyoruz. Eğer isterseniz size daha rahat çalışma olanağı için yardımcı olabiliriz” derler. Yani arkadaşlarımızı susturabiliriz, muhalefet yapmalarını engelleyebiliriz demek istemektedirler. Churchill’in verdiği cevap “Hayır, onları susturmayacaksınız. İngiltere için ‘demokrasi’, bu savaşı kazanmaktan daha önemlidir. Bu savaşı kaybedebiliriz, geçmişte de kaybettiğimiz savaşlar oldu, burayı işgal ettiler, ama topraklarımızda oturamadılar. Onları burada oturtamayan şey İngiliz insanının vatandaşlık ve ‘demokrasi şuuru’dur. Bu savaşı kaybedersek Adaları yine geri alırız. Ama demokrasimizi kaybedersek bu toprakları elimizde tutamayız” der. İşte vatandaşlık bilinci ve işte demokrasi dersi. Yoksa kendine muhalif olanları zindanlara atmak değil. Başka başka rejim arayışları içinde olmak hiç değil. Yerleri Doldurulamaz İki Kaybımız PERİHAN ERGUN KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] 2013’ün Eylül ayının son iki günü, eşi menendi bulunmaz iki değerli insanımız Hakk’a yürüyerek yakınlarına, dostlarına, sevenlerine yaprak dökümü mevsiminin hüznünü yaşattı. Bunlardan biri, (1 Eylül 193028 Eylül 2013) hukukçu, araştırmacı, yazar, bürokrat, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü, Bilgi Yayınları Danışmanı, en önemli yanıyla da Osmanlılık tutkusuyla Cumhuriyetin kuruluş tarihini küçümseyen uydurmacılara karşı, gerçeğiyle bilen ve bu birikimleriyle Atatürk Cumhuriyetinin tutkunu Turgut Özakman. HHH İkincisi de sinema ve tiyatronun göz kamaştıran, gönülleri ışıklandıran, yeri doldurulamaz yiğit savaşçısı Tuncel Kurtiz. 77 yaşında, 27 Eylül 2013 günü yaşamını yitirdi. HHH 28 Eylül günü Turgut Özakman’ın hastanede kalp yetmezliği tedavisi sırasında yaşamını yitirdiği haberini işittiğimde dondum kaldım. Nedense onun ölebileceğini hiç düşünmemiştim. Beyninden dökülen bilgilerle kültürünün, kalemiyle daha birçok kişiyi aydınlatacağına inancımla bu acılı günü içime sindiremedim. “Şu Çılgın Türkler” i yapıtlarıyla aydınlatmaya devam edeceği inancıyla Hakk’a yürüyüşüne dayanmaya çalışıyorum. Bu ne demek dediğinizi de duyar gibi olduğumdan nedenini kısaca anlatmaya çalışayım. Sayın Özakman’ı önceleri kitaplarından çok Devlet Tiyatroları’na verdiği hizmetleri ve yetiştirdiği öğrencilerinin ünüyle tanıyordum. Daha sonra epeyce emek verdiğim “Sait Faik 90 Yaşında” adlı çalışmamı kitaplaştıran Bilgi Yayınları’yla yakınlığım sırasında yayınevinin danışmanlığını yaptığını öğrendiğimde saygı ve ilgim ikiye katlanmıştı. Üstadın ünü birçok kitabı, senaryosu olduğu halde Kurtuluş Savaşı’nı romanlaştırdığı “Şu Çılgın Türkler”, “Diriliş Çanakkale 1915” yapıtlarıyla yazarlıkta tepe yaptı. Ulusumuz M. Kemal’i Çanakkale Zaferi’nde ortaya çıkan kahramanlığının ünüyle tanımıştı. Özakman da bu “vatanı kurtarma tarihini” romanlaştıran yapıtlarıyla gönüllerde yer aldı. Tarihi gerçeklerin yansımalarından edinilen bilgilere göre Osmanlı’nın hasta adam tanımıyla Batılı uluslarca isimlendirilen askeri güçleri de güçsüzleşmişti. İşte M. Kemal’in komutasındaki askerlerimizin Gelibolu ve Çanakkale zaferleri, Kurtuluş Savaşımızdaki askerlerimizi de etkileyerek, onlara kahramanlık destanları yazdırdı. HHH Özakman daha çok genç yaşlarında Ankara Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken Orta Anadolu’ya dolaşmaya çıkmış. Kurtuluşun yaşayan ihtiyar gazilerine ulaşarak zaferi hurafelerle önemsizleştirmeye çalışanlara karşı onlardan öğrendiği savaş gerçeklerini arşivleyerek o, satışlarında tepe yapan kitaplarını bu belgelere dayanarak yazmıştır. Benim tutkum olan “Şu Çılgın Türkler” de bunlardan biridir. Öyle ki bu yapıt benim başucu kitabım olmuş, kışlıktan yazlığa, yazlıktan kışlığa göç ederken bavuluma iki yıl süreyle ilk giren eşyam olmuştur. Bu yapıtlar Turgut Özakman’ı kuşaklar boyu yaşatacak, o hiç ölmeyecektir. HHH Gelelim ikinci kaybımıza; yiğit, yürekli, yeri doldurulamaz sinema ve tiyatro sanatçısı değerimiz Tuncel Kurtiz’e... Hiç yatağa düşmeden, 27 Eylül günü, sabah sporundan sonra evine geldiğinde fenalaşarak yere düşerken başını duvara çarparak yaşamını yitirmiş. Yaşam sürelerinin uzadığı çağımızda Kurtiz’in 77 yaşındaki ölümüne, erken diyorum. Bir söyleşisinde ölümü; “Belki bahar ülkesine açılan kapıdır” diye tanımlamasına karşın, onun bu sonbaharda Hakk’a yürümesini doğrusu içime sindiremiyorum. Rastlantıya bakınız, şu anda Ulusal TV’de Kurtiz’in bir toplantıda, sahneden “Derine hep derine kazıyoruz / Çağımızın o altın kalbini arıyoruz” dizeleriyle başlayan şiiri okuyuşunu duyuyorum. Şiirin sonunda gidişatla ilgili duruma isyanla; “Yetti artık yetti. Katil Amerika” sedalarıyla bitirdiği seslenişi alkışlarla sona eriyor. Senin bahar ülkesi diye tanımladığın ahrete gönderildiğin, evinin de bulunduğu Balıkesir’in Güre’sinde Çamlıbel’deki kabrinde rahat uyu. Çünkü sen sanatseverlerce hiç unutulmayacak, bıraktığın filmlerinle, sahnelediğin rollerinle beyinlerde hep yaşayacak ve daima anılacaksın. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaracı@gmail.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN HARBİ SEMİH POROY SOLDAN SAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Lavta aile 1 sinden, göv 2 desi armut biçiminde tel 3 li bir çalgı. 4 2/ Yüce, yük 5 sek... Osman6 lı ülkelerinde ticaretle uğ 7 raşan yaban 8 cı uyruklula 9 ra verilen ad. 3/ Koruyan, 1 2 3 4 5 6 7 8 9 acıyan, merha 1 S O M A T A O K met eden... “Şa 2 Ü L Ü Ş M E R A hinim var, bazla 3 rım var / alışkın 4 B E R K L İ K M Y İ V A R İ Z A sazlarım var” (KaA N A R racaoğlan). 4/ Ki 5 E K E N A R İ N A N İ ra... Beyoğlu sem 6 7 U S G Ü R Z L tinin eski adı. 5/ A Y A L İslamlıkta sünnet 8 L İ M A ehli denilen dört 9 A T E R İ N A A mezhepten biri. 6/ Kültür... Bizmut elementinin simgesi. 7/ “Kakım” da denilen kürk hayvanı... Sarp geçit. 8/ Alçıtaşı, jips... Başlıca belirtisi kısa, çabuk, değişken güçte istemsiz hareketler olan bir hastalık. 9/ Tıp dilinde “felçli” anlamında kullanılan terim. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Afrika kökenli olup daha çok Latin Amerika müziğinde kullanılan bir tür ksilofon. 2/ Dövülmüş buğday, mercimek ve nohutla yapılan bir tür çorba... Şifalı kaynak suları ya da çamurla tedaviyi amaçlayan kuruluşlara verilen ad. 3/ Sofrada kullanılan sahan altlığı... Tümör. 4/ Sofralık bir üzüm cinsi. 5/ Elektrik direnç birimi... Dar, uzun ve hafif bir yarış kayığı. 6/ Bir nota... Tek deste kâğıtla oynanan bir iskambil oyunu. 7/ Eski Rusya’da kooperatif şirket... Küçük tekne. 8/ Genellikle Uzakdoğu ülkelerinde B vitamini eksikliğinden doğan bir hastalık. 9/ “Aptal, ahmak” anlamında argo sözcük... İlave.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle