19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 EKİM 2013 PERŞEMBE CUMHURİYET [email protected] SAYFA KÜLTÜR 15 İyi görünmüyor u Türk çağdaş sanatının öncü imzalarından Nil Yalter üzerine ilk monografi, Galerist imzasıyla yayımlandı. Derya Yücel editörlüğündeki kitabın yayımı onuruna geçen günlerde Salt’ın konuğu da olan Yalter, sanatın kurumsallaşmasından duyduğu endişeyi “Bir genç sanatçı kuşağı yetişti bugün; ama onların hepsi işadamı, iş kadını. Artık bu sanat okullarında öğretiliyor. ‘Küratörlük’ nasıl öğretiliyorsa, bunlar da aynı şekilde öğretiliyor. Ben bu durumu çok iyi görmüyorum” diyerek özetliyor. EVRİM ALTUĞ Yasmine Hamdan Sanatçı Nil Yalter için durum: Turgut Özakman’ın Emaneti… Filozof şairimiz Cemal Süreya söylemişti: “Her ölüm erken ölümdür” diye… “Turgut Özakman aramızdan ayrıldı” haberini aldığım an, içime koca bir “Ah” yerleşti ve işte asıl bu, erken ölüm diye mırıldandım! Oysa Turgut Özakman’n 83 yaşında olduğunu, rahatsızlığını ve dolu dolu yaşamış olduğunu biliyordum. Ama bence yine de erkendi, çünkü daha yapmak istediği çok şey, yazmak istediği çok eser vardı. Ama ne mutlu bize ki, hayatı boyunca çalışmaktan, üretmekten geri kalmadı ve bize muhteşem bir hazine kazandırdı! Artık o hazine, bizlere emanet! Sanatçı Nil Yalter, Galerist imzasıyla Türkçe ve İngilizce olarak basılan monografisiyle bir daha ölümsüzleşti. 20 Ekim’e dek devam eden 13. İstanbul Bienali’nde, Antrepo No. 3’te Amerikalı sanatçı Judy Blum ile hazırladığı 1974 tarihli “Paris Işık Şehri” adlı ortak fotografik düzenleme çalışmasını sergileyen sanatçı, sınırlı sayıda basılan ilk kitabı ile Türkiye çağdaş sanat belleğindeki yerini daha da sağlamlaştırmış oldu. Tasarımı Vahit Tuna’ya ait kitapta, aynı zamanda kitabın editörü de olan AICA üyesi, bağımsız küratör ve akademisyen Derya Yücel ile, Juan Vicente Aliaga, Fabienne Dumont ve Melis Tezkan’ın metinleri yer aldı. Tansa Mermerci, Ari Meşulam, Melkan GürselMurat Tabanlıoğlu, Müge Sevil ve Taha Tatlıcı’nın desteğiyle raflardaki yerini alan kitapta ayrıca, İstanbul bienalinin geçmiş küratörlerinden Adriano Pedrosa’nın sanatçıyla Paris’teki atölyesinde yaptığı bir söyleşiye de yer verildi. Öte yandan, sanatçı geçen günlerde de yine bienale ev sahipliği yapan Salt Beyoğlu’nda, kurumun araştırma ve programlar direktörü Vasıf Kortun ile, ilk kitabı ve bienaldeki varlığı üzerinden söyleşerek, gündeme ilişkin önemli yorumlarda bulundu. Yalter konuşmasında, Taksim Gezi Direnişi sürecinden sonra kültür, sermayesponsorluk ve yaratıcılık ilişkisinin bugünü hakkındaki bir soru üzerine şunları aktardı: “…artık sanat dünyası ne derece sanat tarihçilerin veya sanattan anlayanların ya da ne derece paranın elinden çıkıyor? Bu artık önüne geçilmez bir şey ve bence çok büyük bir şekilde bu böyle. Artık milyon Avrolara satılan işler, resmen sanatçının atölyesinden müzelere bile gitmiyor, koleksiyonerin evine gönderiliyor ve oradan başka yerlere satılıyor. Bunun böyle olduğunu Çin’de de, Amerika’da da biliyorsunuz.” Yakın zaman önce İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nde geçmiş dönem video işlerini de sergileyen Yalter, son dönemde sayıları ve etkileri artan sanat fuarları ve bienallerin bugünkü durumu hakkındaki fikirlerini ise şöyle özetledi: “Bugünkü sanat fuarları artık müzelerden daha önemli olmaya başladı. Yine, o kadar çok bienal var ki bugün; müzelerde tematik sergi açılamaz oldu. Tabii ki bununla savaşmak lazım ama benim yaşım geçti. Ben elimden geldiğince az ticari olan galeriler seçtim kendime. Bir genç sanatçı kuşağı yetişti bugün; ama onların hepsi işadamı, iş kadını. Artık bu sanat okullarında öğretiliyor. ‘Küratörlük’ nasıl öğretiliyorsa, bunlar da aynı şekilde öğretiliyor. Ben bu durumu çok iyi görmüyorum. Örneğin Beaubourg çok kötü durumda. Tate Modern ise çok ilginç bir kurum. Kendi içinde Güney Amerika, Uzakdoğu, Afrika gibi farklı komisyonlar kuruyor.” Nil Yalter’in konuşmasının bir diğer bölümü ise süregiden ekonomik krize ilişkindi. Sanatçı, “Bugün dünyada para da yok, kriz var” diyerek izlenimlerini şöyle paylaştı: “Avrupa ve Amerika’da da bu böyle. Fransa’nın durumu acıklı mesela. Türkiye’nin durumu daha farklı. Sponsorluk meselesine daha yeni girildi. Türkiye’de de yalnızca üç dört işadamının kurduğu yerler var. Daha da iki müze açılacakmış duyduğuma göre. Santralistanbul vakası bunun en iyi örneği. Adamın orayı açması ve daha sonra hiçbir şey olmamış gibi çıkıp gitmesi, koleksiyonu bir müzayede yoluyla satması. Bu çok büyük bir rezalet. Zaten o kanun Türkiye’de de var. Satılamaz. Ama kimsenin kanunu dinlediği yok. Şimdi yine, kimi işadamları müze açıyor. Geçenlerde, Vasıf Kortun, ‘Ben giderim ama Salt yok olmaz’ demiş; bana göre çok optimist!” Nil Yalter konuşmasının tamamını YouTube üzerinden izleyebilirsiniz. SEZONUN İLK KONSER İ YAR IN Salon yeni sezona hazır Kültür Servisi Bu yıl da dünya müziğinin önemli isimlerini sahnesinde ağırlayacak İKSV Salon, yarın akşam Moddi konseri ile yeni sezonu açıyor. Salon’a Jim Jarmusch’un İstanbullu izleyicilerle ilk kez Filmekimi’nde buluşacak “Sadece Âşıklar Hayatta Kalır” adlı filminde küçük bir rolü olan Beyrutlu müzisyen ve söz yazarı Yasmine Hamdan da konuk olacak. 20. yüzyılın Arap kadın şarkıcılarının duygu yoğunluğundan ve ince toplumsal eleştirilerinden esinlenen Hamdan, 6 Ekim Pazar akşamı saat 20.00’de müzikseverlerle buluşacak. Salon, bu yıl da caz konserlerine devam edecek. Oslo’da kurulan ve Norveç’in en iyi genç caz müzisyenleri arasında gösterilen piyano caz üçlüsü In The Country 8 Ekim’de sahnede olacak. ABD’li caz trompetçisi, besteci ve prodüktör Christian Scott ise 22 Ekim’de konser verecek. Salon, caz ve funk doğaçlamalarıyla bilinen Teksas kökenli cazfunk topluluğu Snarky Puppy’yi de 23 Ekim’de ağırlayacak. Salon yeni sezonda Kudüslü ladino şarkıcısı Mor Karbasi ve Türkiyeli deneysel rock topluluğu “Replikas” gibi alternatif seslere de yer verecek. Salon ve Doğan Kitap işbirliğiyle düzenlenen söyleşiler yeni sezonda da devam edecek. İlki 21 Ekim’de gerçekleştirilecek olan söyleşinin konukları işletmeci, şef, TV programcısı Arda Türkmen ile yazar Mario Levi olacak. Oyun yazarlığından ‘Çılgın Türkler’e... Turgut Özakman’ı ben önce oyun yazarı olarak tanıdım ve sevdim. Yazdığı oyunlarla tiyatromuzun temel taşlarından biri olmuştu. Oyun yazmaya 16 yaşındayken başlamış ve yıllar içinde tiyatronun her türünde eser vermişti. “Ocak”, “Duvarların Ötesi”, “Paramparça”, “Sarıpınar 1914”, “Fehim Paşa Konağı”, “Resimli Osmanlı Tarihi” başta olmak üzere, sayısız oyunu, hem profesyonel tiyatrolarca hem de amatör ve okul tiyatrolarının repertuvarından düşmez oldu. Oyunların yanı sıra roman, senaryo ve meslek kitaplarını da yazmayı sürdürdü Turgut Özakman. Hangi türde eser verirse versin, bunların ortak yanları vardı: En başta özgün ve temiz Türkçe kullanması. Gösterişten uzak, (tıpkı kendi gibi) sahici ve yalın, duru bir dil. Sonra çok ayrıntılı gözlem gücü. Özenli seçim yapması. Müthiş akıcı ve akılcı diyaloglar. Ustalıklı dramatik kurgu. Eleştiriyi üstünlük taslamadan yapması. Mizahı, ince güldürüyü, düşündürücü kılması… Özetle tıpkı kendi gibiydi yazıları da... Alçakgönüllü, söyleyeceğini sessizce ama en etkili biçimde söyleyen bir yazardı… Sonra, sonra Türkiye, Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türkler” kitabıyla sarsıldı. Yüzlerce baskı, inanılmaz satış rakamları ve okur sayısı… Kitap rekordan rekora koşuyordu. Ardından “DirilişÇanakkale 1915”, “CumhuriyetTürk Mucizesi…” Çok kimse şaştı bu popülariteye. Oysa şaşılacak bir şey yoktu. Sonsuz bilgisine ve birikimine, şu yukarıda saydığım tüm özellikleri katmıştı Turgut Özakman… Bir de… bir de… Bir de, bir de… Nasıl söylesem ki: Ah son on yıldır Mustafa Kemal Atatürk’e ve silah arkadaşlarına yapılan hakaretler, yok saymalar, küçümsemeler… Kurtuluş savaşı destanının küçümsenmesi… Cumhuriyet mücadelesinin yok sayılması… Cumhuriyeti, kötülüklerin kaynağı olarak gösterirken Osmanlı’ya özenmeler… Söylenen bir yalan, bin kez tekrarlanınca herkes inanır sanılıyordu. Oysa bu doğru değildi. Ama yine de gerçeği öyle çok, öyle çok özlüyorduk ki! Kışkırtmalardan, yalanlardan ve kavgalardan bıkmıştık. Sevgiyi özlemiştik, saygıyı özlemiştik. İşte bu koşullarda ve ortamda usta bir yazar, belgelere dayanarak bize tüm ayrıntılarıyla bir mucizeyi, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Mucizesini anlatıyordu. Bir ulusun yoktan var oluşunu anlatıyordu. Bağımsızlık mücadelesini ama aynı zamanda yüzlerce, binlerce kadının, erkeğin, çocuğun, yaşlının hayatını anlatıyordu. İnsanı insan yapan değerleri, insanlık onurunu anlatıyordu. Hem de gerçeğini, özünü! Ne çok, ne çok özlemiştik! Turgut Özakman bize o çılgın Türklerin gerçekleştirdiği mucizeyi yeniden anımsattı. Işık içinde uyusun… Kayıtlar Başladı 78’liler Girişimi bünyesinde oluşturulan ve deneyimli gazetecilerle akademisyenlerin seminerleri yönlendireceği Röportaj Atölyesi 26 Ekim’de başlıyor. Gazetecilikte düz haberden sonra belki en önemli anlatı alanı olan röportaj yazarlığı son yıllarda basında neredeyse unutuldu. Bu atölyeye katılanlar, Türkiye ve dünyadan röportaj örneklerini derinlemesine inceleme, farklı gazetecilik yazım türlerinde çalışmalar yapma, edebi gazetecilik alanının sınırlarını keşfetme ve röportaj yazarlığı alanında kariyer başlangıcı yapma olanağını bulacaklar. Atölye Yürütücüleri Celal Başlangıç, Doç. Esra Arsan, Ragıp Duran, Prof. Yasemin İnceoğlu Atölye Konukları Bekir Ağırdır, Bekir Coşkun, Can Dündar, Cengiz Aktar, Doğan Akın, Erdoğan Aydın, Ergin Konuksever, Faik Bulut, Fikret İlkiz, Fikret Otyam, Göksan Göktaş, Hasan Cemal, Hıfzı Topuz, Hikmet Çetinkaya, Mete Çubukçu, Mihail Vasiliadis, Nazım Alpman, Pınar Öğünç, Rıdvan Akar, Sarkis Seropyan, Sırrı Süreyya Önder, Tuğrul Eryılmaz, Yalçın Pekşen Başvurular için son gün: 20 Ekim Mülâkatlar: 2324 Ekim Atölye başlangıcı: 26 Ekim Atölye süresi: 3 ay Başvuru formu için: http://www.78li.org/ [email protected] n Kültür ServisiİKSV Genel Müdür Yardımcısı Ömür Bozkurt emekliye ayrıldı. 1990 yılından bu yana İstanbul Kültür Sanat Vakfı ekibinde yer alan Bozkurt, festivalin konuk ağırlama bölümünde görev almıştı ve festivalin kaynak geliştirme çalışmalarına katkıda bulunmuştu. Ömür Bozkurt, 2008 yılından bu yana kurumsal iletişimden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak görev yapmaktaydı. İKSV Genel Müdür Yardımcısı emekliye ayrıldı Amazonlar’a yolculuk var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), 20132014 sanat sezonunda da “Amazonlar” adlı bale eserini sanatseverlerin beğenisine sunacak. Gücü, bereketi, koruyuculuğu simgeleyen ve Mezopotamya’da “Anatanrıça” inanç sisteminin de temelini oluşturan kadın savaşçı topluluk Amazonlar, 5 Ekim Cumartesi günü, saat 20.00’de, ADOB sahnesinde, bale eseri olarak yeniden canlanarak, sanatseverleri tarih öncesi, büyülü bir yolculuğa çıkaracak. Eserin bestesi Vakhtang Kakhidze’ye, librettosu Medeia Magalashvili’ye ve koreografisi Nugzar Magalashvili’ye ait. Ne çok özlemiştik TUNCEL KURTİZ SON OLARAK ZEYTİN ÜRETİCİLERİNİN MÜCADELESİNE SES VERDİ Çileyi seslendirdi OZAN YAYMAN İZMİR Geçen günlerde aramızdan ayrılan sinema ve tiyatronun büyük ustası Tuncel Kurtiz’in katkıda bulunduğu son çalışma, yaşamını Kaz Dağları’nda sürdüren insanlara ilişkin oldu. Yörede zeytin hasadı ve zeytinyağı üretimine katılan insanların uğraşlarını yansıtan fotoğraflar üzerine Menend Kurtiz’in yazdığı metni Tuncel Kurtiz seslendirdi. İzmir Fotoğraf Günleri kap samında ilk kez sanatseverlerin karşısına çıkacak videoda Zeytin Amatör Fotoğraf Derneği üyelerinin çektiği kareler yer alıyor. Yaz aylarını Kaz Dağları’ndaki Çamlıbel köyünde geçiren Tuncel Kurtiz bu yörenin insanlarıyla büyük dostluklar geliştirdi. Kurtiz, barışın simgesi zeytinin sevgisini ve insanların yaşadıkları zorlukları kendi sesiyle anlattı. Yaklaşık iki hafta önce tamamlanan çalışma, sanatçının son eseri oldu. Yazarımız bir süre yazılarına ara vermiştir. 21. YIL KURBAN BAYRAMI REZERVASYONLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR Bodrum’un Mavi Bayraklı Bitez koyunda doğanın güzelliğini cömertçe yansıttığı, yeşilin, kumsalın bütünleştiği ve sımsıcak dostlukların buluşma yeri. Kurban Bayramına Özel Eğlence Programları 10 Adımda Odanızdan Plaja Tatil Keyfi Denize sıfır özenle dizayn edilmiş kumsal plajı, 20 yılı aşkın kalite ve güler yüzün hizmete yansıdığı, evinizi aratmayacak lezzet ve damak tadını ön planda tutan titiz ve zengin mutfağı... • 2013 yılı restore edilmiş odalar • Tamamıyla yenilenmiş plaj alanı • Yepyeni restaurant, mutfak ve bar alanı • Odalarda uydu sistemli LCD TV • Kablosuz internet • Bitez’e özgü yürüyüş turları keyfi • LİG TV Keyfi TEL: 0252.363 79 04 • GSM: 0533.722 81 81 Daha fazla bilgi için: www.manuelahotel.com roportajatolyesi.blogspot.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle