19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 EKİM 2013 PERŞEMBE 6 HABERLER Vali gazeteciye hakaret ve tehdit postasını önce kabul etti, sonra çark etti MURAT İNCEOĞLU Eskişehir’de Ali İsmail Korkmaz’ın öldürülmesi ile ilgili haber yapan Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz, sanıkların başka bir kentte yargılanmasını isteyen Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna tarafından tehdit edildi ve hakarete uğradı. Vali Tuna, Radikal gazetesi muhabiri İsmail Saymaz’a saat 04.00 sıralarında “Oğlum İsmail” diye başlayan bir eposta gönderdi. [email protected] adresinden gönderilen epostada “Oğlum İsmail, yine rahat durmuyorsun. Benim Ali İsmail ile ilgili söylemediğim bir sözü tekrar ısıtıp veriyorsun ki sana özel olarak telefonda bunu izah ettiğim halde her fırsatta alçaklıkla bunu tekrar ediyorsun. Failler belirlendi, tutuklandı, yargılanıyor. Bunlardan pek memnun olmadın herhalde. Sana malzeme kalmadı derken mahkeme bize bir soru soruyor. Biz de savcılık da kamu düzenini düşünerek yüz binlerce insanın yaşadığı bu şehirde olay çıkmasın diye görüşümüzü yazıyoruz. Bunlar her nasılsa yandaş avukatlarınız tarafından herhalde anında sizlere servis ediliyor. Kuşlar söyledi deme sakın inanmam! Neyse hiç önemli değil. Zaten biz ne dersek diyelim siz vermek istediğinizi veriyorsunuz. Siz bizim Ali İsmail Gazeteciye mektup: durmuyorsun için çok üzüldüğümüze de inanmazsınız. Demokratik tepkiye eyvallah ama amaçları kaos çıkarmak olanların fırsat beklediği bir ortamda bu davanın başka yerde görülmesini istemek Eskişehir’e ve halkın yararına bir şey yapmak demektir. Tabii ki takdir yargının. Diğer konulara girmiyorum çünkü yargılama devam ediyor. Ama siz zaten hem savcı, hem hâkim, hem avukatsınız. Müebbet bile sizi kesmez. Bir daha aynı şekilde yorum yaparak bu konuyu işlersen sen adi ve şerefsizsin. Yerin altı da var unutma, eninde sonunda orada görüşeceğiz” ifadeleri yer aldı. Yine rahat Gül ve Erdoğan, Fark? Cumhurbaşkanı A. Gül’ün Meclis’i açış konuşması çeşitli kalemlerce değerlendirildi. İki yıldır yazdığım şu saptamada bir değişiklik yok: Gül, eğer ikinci kez cumhurbaşkanı olmaz, seçilmezse AKP içinde liderlik arar. RTE ile farklı kişiliklere sahipler, birbirlerinin gölgesi veya siyasi yedekleri değiller. Gül’ün AKP liderliğinde rolü, RTE’ye göre farklı etkiler yapar. Akademisyenliği nedeniyle de olaylara yaklaşımı daha anlamaya yöneliktir. RTE gerektiğinde ve kendini güçlü hissettiğinde ne kadar diklenirse (ve zayıf durumda yelkenleri suya indirirse), Gül Batı ve değerleriyle daha uyumlu ve “istikrarlı”. Burada yazdıklarımın sadece gözlemlerden yola çıkan değerlendirmeler olduğunu ve önümüzdeki seçim sürecinde tercihleri içermediğini, okura öncelikli bir not olarak ileteyim... HHH Gül, Gezi protestolarının Türkiye’yi sardığı sırada yapması gereken güçlü uyarılardan kaçındı, sadece bir kez, 3 Haziran’da ciddi bir vurgulama yaptı: “Herkesin kendi ülkesinde en geniş şekilde kendisini özgür hissetmesi gerekir… Demokrasilerle tabii ki seçimlerle halkın iradesi ile her şey ortaya çıkar. Ama demokrasi demek sadece seçim demek de değildir. Verilen bütün.. mesajlar da alınmıştır...” Sonra sustu, sahneye yok edici kimliğiyle güçlü bir şekilde RTE çıktı! Sonuçta, dün Uluslararası Af Örgütü’nün de sonuçlarını açıkladığı bir cinayet, yaralama, korkunç bir RTE ve devlet şiddeti dalgası bütün ülkeyi sardı. RTE bu kafasıyla on demokrasi paketi açıklasa, yaşanılan şiddetin sorumluluğundan kaçınamaz. Gül, ABD gezisinde ve Meclis açılışında RTE gölgesinden kurtulacaktı: “Gezi Parkı’nda çevre duyarlılığı sergileyen gençliğin eylemlerini demokrasinin tezahürü olarak gördüm... Uzun yıllar yargısız infazlarla, işkenceyle ve vahim insan hakları ihlalleriyle anılmış olan ülkemizin, bu kez, gelişmiş demokrasilerdekilere benzer kaygı ve taleplerle gündeme gelmesinden çekinilecek bir husus yoktu” dedi; ölenlerin ailelerine başsağlığı dileyerek şu sonucu çıkardı: “Bu tecrübeden demokrasimizin katılımcı ve çoğulcu vasıflarını güçlendirme yolunda yararlanmalıyız... Demokratik sahiplenme şiddetle ve tehditle olmaz...” Kutuplaşma üzerine: “Her tartışmaya siyahbeyaz, doğruyanlış, haklıhaksız, bizdenonlardan, dostdüşman zaviyesinden bakamayız. Kutuplaşmalardan kaçınarak demokrasimizin değer ve erdemlerine toplum olarak sahip çıkalım.” Kuruculara gönderme: “Cumhuriyetin 27. yıldönümünde doğmuş ve onun en önemli erdemlerinden biri olan fırsat eşitliğinden yararlanmış bir Türk vatandaşı olarak...” ve “Kurtuluşumuzun, kuruluşumuzun ve demokrasimizin ocağı olan bu Meclis, istiklal ve istikbalimizin de nihai teminatıdır” cümleleri, hem kuruculara saygı mesajı hem de milletvekillerine ve Meclis’e “bağımsız kişilik” vurgusuydu... Demokrasi ve basın özgürlüğü farklılığı: “Demokrasi bir fren ve dengeler sistemi... Kuvvetler ayrılığı, özgür basın ve etkili muhalefet demokrasinin olmazsa olmazları arasında… Yasama, yürütme ve yargının etkin ve verimli çalışması; ciddi, yapıcı, güçlü bir muhalefetin varlığı; özgür, eleştiren, tarafsız ve bağımsız bir medya ülkelerin demokratik gelişimi açısından çok önemlidir. Anayasa ve yasalarla teminat altına alınmış özgürlüklerini kullanma iradesine sahip bir medyanın varlığı, demokrasimize güç katar... Tüm bu konularda ortaya çıkan eksikler veya yanlış uygulamaların düzeltilmesi tüm ülkemizin yararınadır... Zira, demokratik hak ve özgürlüklerin en geniş biçimde kullanılmasına imkân sağladığı için geriye gitmiş, bundan zarar görmüş dünyada tek bir ülke dahi yoktur...” Bu yaklaşımların RTE’den 304590180 derece faklılıklar içerdiğini belirtelim... HHH Okurlar, “Gül’ün kendine farklı bir siyasi program oluşturduğu”nu çok çok önceden yazdığımı anımsar... Bu söylemleri, inşa ettiği bu siyasi programın içeriğini oluşturuyor. Bu program ve konuşma, şüphesiz önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı (2014 Ağustosu) ve genel seçimlere (2015) yönelik bir açıklamadır. 10 ay sonra görevi bitiyor ve kendine yol çiziyor, RTE’den farklılıklarını ilan ediyor. Gül’ün bu açıklaması, şüphesiz kamuoyuna olduğu kadar (ki AKP seçmeninden güçlü bir ilgi görebilir!), AKP örgütüne ve Meclis grubuna da yöneliktir! Kendini Erdoğan’ın iki dudağı arasında ezilmiş, kişiliği ve özgürlüğü bastırılmış veya bir hiç hisseden partililer, hükümet üyeleri ve milletvekilleri, bu seste hoşlarına gidecek güçlü tınılar bulabilir... Tabii en önemlisi, asla sürdürülebilir olmayan, demokrasiye düşmanlığı, otoriterliği ve diktacı tutumuyla baş aşağı giden RTE’nin yerine, Gül’ün siyasi söylemi, AKP’lilerce “kurtarıcı” bir nitelikte görülebilir... Gül, elini iyice açmıştır. RTE’nin ne yapacağını bekleyeceğiz. Anlaşma mı, çatışma mı... Kilidi çözecek temel soru, RTE’nin, bugünkü yetkileriyle Cumhurbaşkanlığına çekilip siyaseten daha pasif bir makamı tercih edip etmeyeceğidir... HHH Önemli bir nokta: Gül, ülkede yapılan bunca yargı haksızlıklarına, içeride bulunan milletvekillerinin ve kesin masum olmalarına rağmen mahkum edilen dizi dizi insanların, Balyoz palavrası sanığı yüzlerce subayın durumu için tek laf etmedi. Bu yargı ucubeleri hemen ve derhal temizlenmeden, Türkiye’de yeni bir siyasete başlangıç yapılamayacağını herkes biliyor. Gül de biliyor mu? Tuna yapmıyor Ben görevimi yapıyorum Vali Azim Tuna’dan gelen eposta ile ilgili olarak görüştüğümüz İsmail Saymaz, “Benim bir süredir yapmakta olduğum haberlerin kendisini bunalttığını anlıyorum. Orada 4’ü tutuklu 8 kişinin yargılandığı bir dava ile bu meselenin kapanması gerektiğini düşünüyor anladığım kadarı ile. Oysa ki, vali henüz görevini yapmış değil, o gün sözlü emirle görev yapan 40 kadar sivil polis var. Ve Ali İsmail’in dövüldüğü noktadaki 11 ayrı kamera kaydına göre polisler Eskişehir’in caddelerinde ve sokaklarında elleri sopalı kişiler ile ellerinde copları ile koşuyorlar. Sadece bu manzara bile valinin o görevden çekilmesini gerektirdiği halde, bunu yapmadığı gibi, kendi tasarrufu altında olmasına rağmen ne bir polisi açığa aldı, ne bu sözlü talimatı veren görevliyi belirledi. Kendi yapması gerekenleri yapmadığı gibi yapılmasını isteyen gazetecileri de susturma veya gözlerini korkutma yoluyla halledebileceğini zannediyor. O maili atarken bunun da haber yapılacağını bilmesi gerekirdi” dedi. Saymaz sözlerine, Vali Tuna’nın epostasında “failller belirlendi” ifadesinin kullanmasının sanıklar açısından da sıkıntılı bir durum olduğunu belirterek, “Onlar da fail biz değiliz diyorlar. Ayrıca olayı Ali İsmail ile sınırlı tutmaya çalışarak failler belirlendi diyor. Benim bütün polisler suçlu, önüne gelen polisi yargılayın diye bir yaklaşımım yok ki. Benim burada 11 kameraya eli sopalı sivillere beraber koşan polislere bu sözlü talimatı kimin verdiğinin belirlenmesi gibi mesleki bir derdim var” diyerek devam etti. Önce kabul etti, sonra vazgeçti Radikal, Vali’nin korumasına ulaştı. Tataristan’da bulunan Vali Tuna, koruması aracılığı ile epostanın kendisi tarafından gönderildiğini iletti. Eposta ile ilgili haberlerle ilgili görüşü sorulan İçişleri Bakanı Muammer Güler, konuyu soruşturacağını söyledi. Açıklama sonrasında Hürriyet’e konuşan Vali Tuna bu kez, eposta adresinin kendisine ait olduğunu, içeriğine katıldığını ama kendisi tarafından yazılmadığını söyledi. Saymaz, Tuna tarafından gönderilen epostada yer alan hakaret ve tehditler ile ilgili yasal haklarını kullanacağını açıkladı. l Twitter paylaşımı Muhabire OZAN YAYMAN diktatör Emniyet’ten Savcılık, Meclis önünde tutuklu öğrenciler için pankart açan ve gözaltına alınan 17 yaşındaki kız öğrenciyi, ailesi şehir dışında diye zorla devlet yurduna göndermeye kalktı soruşturması İZMİR Yurt gazetesinin İzmir muhabiri Ahmet Çınar hakkında, Twitter hesabına, “Diktatörler istifa etmez devrilir’ diyor siyaset bilimciler. O halde devrilecek. Nokta” ifadesini yazdığı için savcılık tarafından hazırlık soruşturması başlatıldı. Çınar, Twitter hesabından farklı zamanlarda paylaştığı, “‘Diktatörler istifa etmez devrilirler’ diyor siyaset bilimciler. O halde devrilecek. Nokta”, “11 Haziran gecesi itibarıyla CNN International dünyaya ilan etti: Avrupa’nın yeni Hitler’i Tayyip” ve “Son on gündür İmamın Ordusu’nun saldırılarıyla yaralanan, ölen, darbe alan, travma yaşayan herkesin hesabı sorulmalıdır” yönündeki ifadeleri nedeniyle suçlandı. Önceki gün Alsancak Karakolu’nda ifade veren Çınar, şunları söyledi: “Kurduğum her cümlenin arkasındayım. Siyaset bilimcilerin genel bir kanaatini paylaşmak neden suç olsun? CNN International’ın dünyaya ilan ettiği bir yorumu takipçilerimle paylaşmak neden suç olsun?” Diktatör vurgusuyla kimi işaret ettiği soruan Çınar bu soruya, “Esad’ı kastettim. Bölgede ondan başka diktatör var mı!” yanıtını verdi. Türkiye Gazeteciler Federasyonu ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Atilla Sertel de basın özgürlüğünün ayaklar altında olduğunu söyledi. göz yaşartan çaba l Roketatarlı saldırıyı Gezi’yle ilişkilendirmek istediler ALİCAN ULUDAĞ Devlet eylemciye el koydu ALİCAN ULUDAĞ l Öğrencilere gözaltı Atalay yuhalandı MUĞLA (Cumhuriyet) Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’ndeki 7. Ulusal Sosyoloji Kongresi’nin açılışını gerçekleştiren Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, etkinliğin açılış konuşmasında, demokratikleşme paketine değinerek “Demokratikleşme çalışmalarında her bölgede yaşayan vatandaşlarımızın hassasiyetlerini gözetmemiz gerekiyor. Hassasiyetleri de göz önünde bulundurmamız gerekiyordu” dedi. Konuşması sırasında Atalay’ı yuhalayan ve daha sonra “Her yer Gezi, her yer direniş” sloganı atmak isteyen 8 öğrenci ise sivil görevlilerce engellendi. Öğrencilerin daha sonra gözaltına alındığı öğrenildi. ANKARA Yeni yasama yılının başladığı gün Meclis’in önünde “Tutuklu öğrenciler serbest bırakılsın” şeklinde pankart açmak isteyince yaka paça gözaltına alınan öğrencilerden 18 yaşından küçük olan T.Ö’ye devlet resmen el koymak istedi. Anne ve babası şu an şehir dışında bulunan kız öğrenci, avukatları yerine yurda verilmek istendi. Avukat Engin Gökoğlu’nun uzun uğraşları sonunda 17 yaşındaki kız, bir gününü gözaltında geçirdikten sonra serbest kalabildi. Gençlik Federasyonu üyesi üç genç, önceki gün TBMM’nin Dikmen Kapısı önünde, “Tutuklu öğrenciler serbest bırakılsın” pankartı açmak istedi. Durumu fark eden polisler, üç genci yaka paça gözaltına aldı. Yaşı 18’den büyük olan iki eylemci, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’na muhalefet suçundan basın savcılığına ifade verdi ve serbest kaldı. Ancak 17 yaşındaki T.Ö. adlı kız öğrenci o kadar şanslı değildi. Geceyi karakolda geçiren T.Ö, dün sabah saatlerinde çocuk savcısının karşısına çıkarıldı. İfadesi alınan T.Ö’nün serbest bırakılması bekleniyordu. Ancak savcı, ayrı olan anne ve babası şehir dışında olan T.Ö’yü avukatına teslim etmedi. Savcılık, ailesi gelip teslim alana kadar genç kızın Sosyal Hizmetler yurduna verilmesine karar verdi. Yani, devlet resmen eylemci kıza “el koydu”. T.Ö. yurda gönderilmek üzere karakola götürülürken, avukat Engin Gökoğlu, buna engel olmak için girişim başlattı. T.Ö. ancak dün akşam saatlerinde tutanak karşılığında Gökoğlu’na teslim edildi. Avukat Gökoğlu, yaşananlara anlam veremediğini belirterek, “Bu yaşananlar nedeniyle genç kızın psikolojisi bozuldu” dedi. ANKARA – Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) binalarına yönelik RPG roketatar silahıyla yapılan saldırı olayı Gezi eylemleriyle ilişkilendirilmek istendi. Saldırı sonrası çıkan çatışmada yaralı olarak yakalanan DHKP/C üyesi Serdar Polat’a sorgusunda “Gezi olayları ve Gezi olaylarında ölenleri örgütün sahiplenme çabasının sebebi nedir? Bu maksatla yapılacak silahlı eylemler herhangi bir ülkenin destek ve teşvikiyle mi yapılmaktadır” diye soruldu. Dikmen’de bulunan polis evi ile EGM’ye bağlı sosyal hizmet binalarına 20 Eylül günü roketle saldırı gerçekleştiren DHKP/C üyesi Serdar Polat, önceki gün tutuklandıktan sonra tedavisinin tamamlanması için Numune Hastanesi’nin mahkum koğuşuna alındı. Emniyet ve savcılıkta susma hakkını kullanan Polat, kendisini tutuklayan TMK hâkimine ise kısa açıklama yaptı. Saldırıya katılmadığını ve çatışmanın olduğu civarda inşaatta çalıştığını ileri süren Polat, “Bira içiyordum. İsmini Ahmet olarak bildiğim Muharrem Karataş’la rastlaştık. Bende küçük tabanca vardı. Roketle alakam yok. Özel harekât polisleri bize ateş etti. Ben kimseye ateş etmedim. Şu an sağlık durumum iyi olmadığı için olayı hatırlamıyorum” dedi. Polat, ifadesinin devamında ise susma hakkını kullandı. Mahkeme zanlıyı “anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” suçundan tutukladı. Emniyet ise mahkemeden önce hastanede dinlediği Serdar Polat’a şu ilginç soruyu yöneltti: “DHKP/C terör örgütünün bildirilerinin yayımlandığı www. halkinsesi.tv adresli internet sitesinde yayınlanan DHKP/C 416 ve 417 No’lu bildirilerde, yapmış olduğunuz silahlı eylemi; 31 Mayıs 2013 tarihinde ülkemizde başlayan ve Gezi eylemleri olarak anılan eylemde ölen 6 şahsın intikamı için yaptığınız belirtilmektedir. Bu eylem planının DHKP/C tarafından sözde ayaklanma şehitleri intikamı için yapılmış olduğu ve en son saldırı ile hedefine ulaşıldığı belirtilmektedir. Gezi olayları ve Gezi olaylarında ölenleri örgütün sahiplenme çabasının sebebi nedir? Bu maksatla yapılacak silahlı eylemler herhangi bir ülkenin destek ve teşvikiyle mi yapılmaktadır?”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle