19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 EKİM 2013 CUMARTESİ 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada vurulan “ben yaptım oldu ya da ben istemiyorum olmayacak” damgasını faşizan bir anlayış diye reddediyor. Maşallah Allah bize böyle demokrat bir lider, başbakan bahşetti diye, yalakalarla yandaşların sevindiği gün; gazeteleri açanlar; korku belası neredeyse görünmeyecek kadar küçük verilen, kimi artık olağan sayılan, ne çare Başbakan’ın kişiliğine uygun, en basit demokratik kurallara aykırı haberlerle karşılaşıyorlar... Yaşanan, demokrasiye aykırı içerikteki haberlerin tek biri bile, kişiliğini aklamaya çalışanların söylemlerini yalanlamaya yeter de artar bile... Ben yaptım olduyu yalanlıyor ama Gezi eylemlerine, Gezi Parkı’ndaki demokratik hakların genişletilmesinden başka hiçbir art düşünce ve istekleri olmayan; kadın, erkek, genç, yaşlı insanlarımıza orantısız saldırıyı emreden... Parktaki çadırları, eylemcilerin basit ihtiyaçlarını karşıladıkları basit barakaları yıkma ve önüne çıkana biber gazı ile sert müdahale emrini polise verdiğini açıklayanın bizzat kendisi olduğunu unutmuş görüyor ya da unutulduğunu sanıyor... Oysa, AB İlerleme Raporu tarihe not düşüyor. Hükümetin, Gezi Parkı olaylarını; isyan, darbeye önayak olacak eylemler diye yanlış ve anlamsız biçimde yorumladığını, ad vermeden Başbakan’ın o sırada demeç ve açıklamalarıyla yatıştırıcı olmaktan uzak, polisin sert uygulamalarını kışkırtıcı dil üslubunu... ... Tabii, anlayana sivrisinek saz, anlayamayana davul zurna az misali kayda geçiriyor. HHH Hele “Benim için kafasına eseni yapıyor, kimseye sormuyor” diyen cümlesinin ardından; ancak yakın çevresinin ola ki Erdoğan ailesinin inanacağı bir ifade kullanıyor; “İstişare etmek benim değişmez prensibimdir” diyor. Tek adamlığın, sivil vesayetin uygulandığı rejimlerde, liderlerin herhangi bir konuda istişare mekanizmasını nasıl kullandığı biliniyor. Lider, kafasına koyduğu uygulamadan laf olsun diye bir söyleşide çıtlatıyor ya da besleme gazetecilerden birine yazdırıyor. Tıpkı demokratikleşme paketi öncesi gibi, bir paket hazırlanacağını ve içeriğiyle ilgili sonradan çoğu doğrulanan bilgiler tartışılıyor diye basına sızdırılıyor. Ve liderin bu paket üzerinde saptadığı istikametten ayrı düşmeyecek biçimde, daha önceden fikir ve bilgiyle hazırlanan parti yönetimindeki yetkililerle, liderin istişare ettiği yayılıyor ve... Böylece Başbakan’ın değişmeyen prensibi kanıtlanmış oluyor! HHH Günlerdir Başbakan’ın “iki yol arkadaşından” söz eden açıklamaları medyada geniş yer aldı. Demokratik ülkelerde MİT gibi istihbarat örgütünün başındaki kişilerle, o ülkenin silahlı kuvvetlerinin başındaki kişi, başbakanların siyasal ve partisel amaçlarının değil, yasaların verdiği doğrultuda görev yaparlar ve o ülkelerde bu kişiler başbakanların yol arkadaşı diye tanımlanmazlar... Bizde ise: Başbakan çıkıyor medyanın önüne, adeta çevreye meydan okuyan bir üslupla, MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanı’na “yol arkadaşlarım” diyor. Ama ne yazık ki, RTE’ye; devlet memuru olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Özel’in yol arkadaşları olduğunun ne demeye geldiğini düne kadar muhalefet liderleri ya da medyanın ünlü TV bülbülleri arasından soran çıkmadı. Ben, diyor: “Müdellel (kanıtlayan) belgeler olmadıkça son günlerde eleştirilerin odağındaki iki yüksek bürokratı; Fidan ile Özel’i ‘yedirmem’” diyor. Yedirmemenin koşulu nedir? Müdellel belge olmaması... Ayol sen hep karşı çıktığın; tek adamın egemen olduğu bir ülkenin lideri misin?.. Demokratik hukuk devletinin başbakanı olduğunu unuttun mu?.. Elbette müdellel belgeler olursa; MİT’e diktiğin fidana da, Silahlı Kuvvetler’in başına getirdiğin özel kişiye de yol vermek zorundasın!.. HHH Montaigne adındaki düşünürün seçkin söylemler arasında yer alan şu sözü; RTE’nin son günlerdeki demokratlığına toplumu inandırmaya çalışan açıklamalarına uygun düşüyor: “İnsanların en çok inandıkları şeyler, en az anladıklarıdır!” HABERLER Skandal sözler SİNAN TARTANOĞLU GÜNDEM MUSTAFA BALBAY n Baştarafı 1. Sayfada bir çocuk doğduğunda, evlenirken kerestesini satıp düğün yapmak için kavak ağacı dikilir. Ege’de “Torunun için iyi bir şey yapmak istiyorsan zeytin ağacı dik” diye bir söz vardır. ODTÜ ormanı, bugünkü hükümet üyelerinin yaş ortalamasından daha uzun bir zaman diliminde bugünkü görünümüne kavuştu. Orada kıyılan her ağaç, geçmişteki 23 kuşağın mirasının yok edilmesi, gelecekteki 23 kuşağın da hakkının yenmesidir. ODTÜ’deki ağaç kıyımı, yangından bile beter bir durumdur. Bir orman yandığında toprak kendini hemen yenilemeye girişir. Kısa sürede canlılık başlar. Hatta öyle ki, geçmiş on yıllardan kalan, ormanın altında yeşerme olanağı bulamayan pek çok tohum yeniden filizlenir. Orman mühendisleri bu yolla kimi kaybolmuş türlerin bile yeniden gün ışığına çıktığını söylerler. HHH ODTÜ’deki ağaç kıyımı sadece yok edilen ağaçların sayısıyla ilgili bir durum değil. Medeni insan, dünyayı babamızdan miras aldığımızı düşünmez, çocuklarımızdan ödünç aldığımızı düşünür. Medeni ülkelerde kentin ortası insan odaklıdır, bizde araç odaklı. Belki de her şeyi araç olarak gördüğümüzden! Medeni ülkelerde kentin ortasından su geçer, bizde otoyol geçiyor. Sular da kurtuluyor. Dünyanın pek çok ülkesinde “kent parkları” denilen büyük yeşil alanlar vardır. Daha küçük olanlara “semt parkları” adı verilir. Bizim kentlerimizde “büyük” dediğimiz parkların çoğu, bu ülkelerdeki semt parklarından daha küçüktür. Şili’nin başkenti Santiago’da kent parkının ortasında nefes nefese tırmanabildiğim, ağaçlarla örülü bir tepe anımsıyorum. İspanya’nın başkenti Madrid’in ortasındaki Returo Parkı’nda yürüye yürüye ne güzel kaybolmuştum. Girdiğim kapıya dönmem için sadece parkın içinde sefer yapan araçları önermişlerdi. Bizde ise yenileri eklenmek bir yana mevcut yeşil alanlar yok ediliyor. Atatürk Orman Çiftliği, talan çiftliğine döndü. Bugün ODTÜ’ye kıyısından vurulan tırpan, yarın yüreğine inecek bir hançerin habercisidir. ODTÜ arazisine ilişkin kimi imar planı oyunları bunun ipuçlarını vermektedir. HHH ODTÜ öğrencilerinin başlattığı kıyımı durdurma girişimi belli ölçülerde başkentlilerden de destek buldu. Öğrencilere yönelik saldırının artması, işin içine eli sopalı karanlık kişilerin de girmesiyle ODTÜ’ye destek şehirler arası hale geldi. Bu durum Gezi ruhunun canlılığını koruduğunu gösteriyordu. Başbakan’ın bu gelişmeler karşısındaki tutumu şaşırtıcı değildi. Bir süredir yeri geldikçe altını çizdiğimiz “karşıtlıktan beslenme” anlayışı devam ediyordu. İktidarın izlediği yol şu: Ağaç kıyımına karşı çıkanların üzerine çok sert gidilecek. Böylece eylemlerin kitleselleşmesi engellenecek. Sert müdahale ile oluşan gergin ortamın sorumluluğu eyleme katılanlara yüklenip “çevreciliği savunanlar marjinal kavgacı gruplardır” propagandası yapılacak. Ardından da her şeyin sorumluluğu ana muhalefet partisine yüklenecek. Bu oyunun bozulması, kenti korumanın bütün kente mal edilmesinden geçiyor. Öncelikle ne yapıp edip iktidarın karşıtlık üretme girişimlerini boşa çıkarmak gerekiyor. Gezi’nin ruhu her şeye ama her şeye karşın güler yüzlü direnmeydi. En büyük güç, mizahtı. Ne olursa olsun onu elden bırakmamak gerekiyor. Bu yol, toplumsal sempatiyi de beraberinde getirecektir, “halktan kopuklar” algısı üretilmesini engelleyecektir. ODTÜ bunun formülünü bulacaktır. Onca formülü çözen ODTÜ’lüler böyle bir formül mü bulamayacak! Tarsus Milli Eğitim Müdürü türbana serbestlik getiren düzenlemeyi tepki gösterenleri tehdit etti, kolsuz giyinmeyi üstsüz benzetmesi yaptı ANKARA Mersin Tarsus İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Sefa Demir, türbana serbestlik getiren kılık kıyafet düzenlemesini protesto etmek için “özgür kıyafet” eylemine başlayan Eğitim Sen Tarsus Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Tayfun Cengiz’i, “Seni okula gönderirim, mahkeme bitene kadar tuvalet temizlersin” sözleriyle tehdit etti. Demir, eyleme kolsuz giysiyle destek veren EğitimSen Tarsus Şube Başkanı Yasemin Yücel için “Yasemin Hanım üstsüz de gidiyor mu?” dedi. Müdür Demir, “Serbest kıyafetle üstsüz gitmenin ne alakası var?” sorusuna, “Kolsuz giyiniyor mu yani?” karşılığını verdi. İlçe Milli Eğitim Müdürü Demir, ilk olarak eyleme “top sakal” bırakarak katılan Eğitim Sen Tarsus Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Tayfun Cengiz ile tartıştı. Cengiz’in aktardığı bilgilere göre Demir, Cengiz’e “Sen top sakal da mı bırakıyorsun” sorusunu yöneltti. “Evet müdür bey serbest kıyafet eyleminden dolayı” yanıtına Demir, “Seni okula gönderirim mahkeme bitene kadar tuvalet temizlersin” tehdidi ile karşılık verdi. Milli Eğitim Müdürü Demir ardından Eğitim Sen Tarsus Şube Başkanı Yasemin Yücel’i kastederek “Yasemin Hanım üstsüz de gidiyor mu?” sorusunu sordu. Tayfun Cengiz, “Serbest kıyafet ile üstsüz gitmenin ne alakası var” karşılığını verince müdür Demir’in tepkisi, “Kolsuz giyiniyor mu yani” oldu. üpe takıyorsun ‘gay’ misin?’ Tartışmada, Tayfun Cengiz’in küpesini de gündeme getiren müdür Demir, “Küpe takmak yönetmeliğe göre yasak değil yani” dedi. Cengiz, “Evet ayrıca dava kazanan öğretmenimiz de var” açıklamasını yapınca Demir, “Şimdi sen gay mi oluyorsun. Sağa takan gay, sola takan bilmem ne gibi tabirler var” dedi. ‘K Çirkin benzetme Sadece ismi değişti Nevşehir Üniversitesi’nde Hacı Bektaş Veli Enstitüsü kurulmasına yönelik başvuru 4 yıldır sümen altı edilirken Alevi Bektaşi fakültesine de vize verilmedi MAHMUT LICALI ANKARA YÖK’ün, ismi Hacı Bektaş Veli olarak değiştirilen Nevşehir Üniversitesi’ne uluslararası üniversitelerde örnekleri olduğu gibi kurumun adını taşıyan kişi ve düşünceleriyle ilgili araştırmaların yapıldığı bir enstitü kurulmasına ilişkin başvuruyu 2009 yılından beri bekletttiği ortaya çıktı. AKP hükümetinin demokratikleşme paketi kapsamında Hacı Bektaş Veli’nin isminin üniversiteye verilmesi yönündeki düzenleme önceki gün TBMM Milli Eğitim Komisyonu’nda kabul edildi. Komisyonda söz konusu düzenleme ele alınırken, Hacı Bektaş Veli’nin yaşamı ve felsefesiyle de ilgili bilimsel araştırmaların yapılacağı bir enstitü kurulması da önerildi. İsim değişikliğiyle birlikte enstitü kurulması önerisine AKP milletvekilleri de destek verdi. Nevşehir Üniversitesi bünyesinde Hacı Bektaş Veli’nin hayatı ve düşüncelerinin araştırılacağı bir enstitünün kurulmasına yönelik önerinin daha önce üniversite tarafından YÖK’e iletildiği belirlendi. Enstitü kurulmasına yönelik başvurunun 2009 yılında yapıldığı, YÖK’ün 4 yıldır başvuruyu beklettiği ortaya çıktı. Enstitü başvurusunun YÖK’te 4 yıldır sümen altı edildiğinin belirlenmesinin ardından Milli Eğitim Bakanlığı değişikliğin yalnızca bir isim değişikliğiyle sınırlı kalmaması için başvurunun en kısa sürede sonuçlandırılmasını istedi. Enstitünün yanı sıra üniversite bünyesinde lisans düzeyinde Alevi Bektaşi fakültesi kurulması yönündeki öneri ise kabul görmedi. Milli Eği Abdullah Gül: Üniversite reformunun zamanı geldi FİGEN ATALAY KAYSERİ Kendi adını taşıyan Kayseri’deki Abdullah Gül Üniversitesi’nin resmi açılışına katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Artık köklü üniversite reformunun zamanı geldi” dedi. Gül, üniversitelerin yabancı öğrenci ve öğretim üyelerine de kapısını sonuna kadar açması gerektiğini söyledi. Kamu olarak üniversitelere büyük kaynaklar aktarıldığını anlatan Gül, üniversite reformunun bugünkü ihtiyaçlara göre yapılmasının gerektiğini söyledi. “Türkiye birçok alanda köklü reformlar yaparken eğitim ve üni versitede köklü reformun da süresini geciktirmemeli” diyen Gül, üniversitelere çağrıda bulunarak “Yükseköğretim Kurumu’na da ‘yabancı öğrenci ve öğretim üyesi getirmekten çekinmeyin’ derim.Her üniversitenin artık kendi kendine öğrenci alıyor olması Türkiye’ye büyük katkı sağlar” dedi. Bu arada törende Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın yeniden düzenlediği İstiklal Marşı’nın ilk defa çalındı. Abdullah Gül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İhsan Sabuncuoğlu, ocak ayında 124 öğrencinin dil eğitimi için Amerika’ya gideceğini açıkladı. Yeni İstiklal Marşı çalındı ‘Fakülteye de ret’ tim Bakanı Nabi Avcı, mevcut yükseköğretim sisteminde ilahiyat fakülteleri bulunduğunu, Alevi Bektaşi fakültesinin iki başlılık yaratacağını belirtti. Demokratikleşme paketinde Alevilerle ilgili tek öneri olan Hacı Bektaş Veli’nin isminin üniversiteye verilmesiyle ilgili olan düzenlemenin komisyondan geçmesinin ardından TBMM Genel Kurulunun gündemine ne zaman geleceği konusunda iktidar kanadında ilginç açıkla malar yapıldı. AKP’li komisyon başkanı Fikri Işık komisyonda kabul edilen yasa önerisinin tüm partilerin karar alması durumunda TBMM Genel Kurulu’na getirilebileceğini ifade etti. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Genel Başkanı Ercan Geçmez de yaptığı değerlendirmede “Üniversite isminin değişmesiyle Türkiye’deki Alevilerin sorunları ‘Göz boyama’ nın giderileceğini düşünmeleri yanılgı içinde olduklarını gösteriyor” dedi. Alevilerin Hacı Bektaş Veli’nin isminin bir üniversiteye verilmesi talebinde bulunmadığını kaydeden Geçmez, “Türkiye’de bir sürü siyasetçinin ismi üniversitelere verildi. Bunlar yalnızca göz boyamaya, insanları aldatmaya yönelik adımlar. Alevilerin ihtiyacı Hacı Bektaş’ın isminin bir üniversiteye verilmesi değil. Böyle bir ihtiyaç yok” dedi. Çapan adaylığını açıklıyor n İstanbul Haber Servisi Esenyurt’un kurucu Belediye Başkanı Dr. Gürbüz Çapan için Gürbüz Çapan Gönüllüleri, Esenyurt Cumhuriyet Meydanı’nda Pazar günü saat 14.00’te organize edilen toplantıyla Çapan’ın aday adaylığını açıklamasını isteyecek. Gönülüler, Çapan’ın toplantıya katılarak Esenyurt halkına hitap etmesini ve CHP’den Esenyurt Belediyesi başkan adaylığını açıklaması isteyecek. BDP, Müslim için Barzani’ye tepkili DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Suriye ve Irak arasındaki Semalka sınır kapısını kapalı tutan Kuzey Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin DTK heyetinin ardından PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’in geçişine izin vermemesi büyük tepki çekti. PKK, BDP ve Suriye’deki Kürtler Mesud Barzani’nin liderliğindeki KDP’yi sert sözlerle eleştirdi. PKK’nin Avrupa sorumlularından KongraGel Eşbaşkanı Remzi Kartal, Sterk TV’ye yaptığı açıklamada, “Bu Rojava’da Kürtlere yönelik saldırıların da içinde olmak anlamına gelir. Amaç Rojava Kürtlerinin Cenevre’ye gidişini engellemektir” dedi. Grup Başkanvekili Pervin Buldan da “PYD eş başkanının güneye girişinin engellenmesi manidardır. Yine Cenevre toplantısı öncesi Müslim’in engellenmesi düşündürücüdür” dedi. PKK’lilere işkence Süryani kilisesi soruşturması genişliyor 2 aydır tehdit ediliyor DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Tunceli’nin Pülümür ilçesi kırsalında 27 Nisan 2011’de güvenlik güçleri ile çatışmaya giren PKK militanları Serhat Başalak, Kenan Taş, Ercan Veske, Hakan Gem, Uğur Utanç, Şeyhmus Alak ve Şahabettin Can öldürüldü. PKK’li Şeyhmus Alak ve Uğur Utanç’ın aileleri, olaydan sonra avukatları aracılığı ile Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptıkları suç duyurusunda, çocuklarının kimyasal silah ile öldürüldüğünü ve cesetlerine işkence yapıldığını belirtti. Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı, görevsizlik kararı ile dosyayı Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcılığı’na gönderdi. Savcılık, Erzurum Savcılığı’nın maktüller hakkında otopsi, kimyasal ve toksikolojik inceleme yaptırmasından dolayı bir kez daha bu incelemenin yapılmasına gerek duymayarak söz konusu raporların tetkiki konusunda isnat edilen suçların işlendiğine dair herhangi bir veriye ulaşmadığından takipsizlik kararı verdi. Ailelerin Avukatı Serdar Çelebi, askeri savcılığın takipsizlik kararına itiraz etti. 2. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi, tam bir vicdanı kanat oluşturulması gerektiği belirtilerek “Askeri savcılıkça yeniden bir değerlendirme yapılması amacıyla soruşturmanın genişletilmesine oybirliği ve kesin olarak karar verilmiştir” dedi. Yurt Haberleri Servisi Mardin’in Midyat ilçesine bağlı İzbırak köyünde bulunan Süryani Mor Dimet Kilisesi’nde yaşayan rahip ve rahibeler kimliği belirsiz kişiler tarafından 2 aydır tehdit ediliyor. Geçen günlerde kiliseye giden 15 kişi “Sizi burada yaşatmayacağız” diyerek din adamları tehdit etti. ANF’nin haberine göre Mardin’in Midyat ilçesine 20 kilometre uzaklıktaki İzbırak köyünde bulunan Süryani Mor Dimet Kilisesi’ndeki din adamları yaklaşık 2 aydır tehdit ediliyor. Köye bir hafta içinde değişik zamanlarda gelen ve kimlikleri tespit edilemeyen 3 kişi, kiliseye girmek istedi. Sözlü tacizde bulunan kişiler daha sonra olay yerinden ayrıldı. 17 Ekim gecesi ise 3 araçla köye gelen yaklaşık 15 kişilik bir grup, “Sizleri burada yaşatmayacağız” diyerek kiliseye girmek istedi. Kilisedekilerin kapıyı açmaması üzerine tehditler savurarak köyden ayrılan grup jandarmaya şikâyet edildi. Saldırıların, Süryani yurttaşların çözüm süreci kapsamında köylerine dönmeye başladıkları dönemde yaşanması dikkat çekti. Süryaniler yetkilileri, sivil toplum örgütlerini, siyasetçileri duyarlılığa çağırdı. n MUŞ (Cumhuriyet) Gazeteci yazar ve 21. yy. Türkiye Enstitüsü Başkanı Prof. Ümit Özdağ, “Milli Eğitim’in gözü aydın. Eğitimi gayri milli yapan Nabi Avci bakanlıktan istifa edip Eskişehir Belediye Başkan Adayı oldu. Bakalım yeni gelen Bakan öğrenciler üzerinde hangi sistemi deneyecek” yazdı. Bunun üzerine Muş’ta bir açıklama yapan Bakan Avcı, iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek “Messi, jübileni yapmadan Barcelona’nın teknik direktörü olarak gel diyor. Los Angeles Lakers’tan teklifler var. Dolayısıyla bunların hepsini değerlendireceğiz” dedi. Avcı istifa etmediğini duyurdu n İstanbul Haber Servisi Ülke Politikaları Vakfı, bugün, Akatlar Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelde, Siyasi Partiler Yasası’nı (SPY), seçim yasalarını ve seçim barajlarını masaya yatırıyor. Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in yöneticiliğini yaptığı panel saat 14.00’te başlayacak. Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu, Prof. Dr. Seyfettin Gürsel ve Erol Tuncer de panele konuşmacı olarak katılacak. Panelistler, “yasalardaki yasaklar, kısıtlamalar ve barajlar ile seçimler ne kadar seçimdir?” gibi birçok konunun sorularına yanıt arayacak. Seçim yasası masaya yatırılacak
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle