19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET [email protected] 26 EKİM 2013 CUMARTESİ 16 KÜLTÜR Sanatçının hesaplaşması ÖZLEM İNAY ERTEN Seyhun Topuz’un ‘42 Yıldan Bir Seçki: 19712013’ sergisi Proje 4L’de Tuncer Uçarol yaşamını yitirdi ‘Türkçenin tüm renkleri’ Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, Dil Devrimi’yle yenileşen Türkçenin bütün renklerinin Uçarol yazılarına yansıdığını söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dil Derneği üyesi, yazın emekçisi Tuncer Uçarol yaşamını yitirdi. Uçarol için bugün Ankara Kocatepe Camisi’nde cenaze töreni düzenlenecek; yarın da İstanbul’da, Karacaahmet Gömütlüğü’nde son yolculuğuna uğurlanacak. Uçarol, 1941 yılında Adana’da doğ du. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni 1964 yılında bitiren Uçarol, Ticaret Bakanlığı’nda maliye müfettişi olarak çalıştı. “Abdullah Baştürk İşçi Edebiyatı Ödülleri”nin kurumsallaşmasında büyük emeği olan Uçarol, Dil Derneği Çağdaş Türk Dili dergisi yazı kurulunda görev aldı. Birçok dergide, özellikle de şiir üzerine günceler yazdı. Yazarın kaybına ilişkin yıllardır üyesi olduğu Dil Derneği’nin başkanı Sevgi Özel yaptığı açıklamada şöyle dedi: “Tuncer Uçarol’u yitirmenin üzüntüsü içindeyiz; hastaydı; umutla, iyi dileklerle iyileşmesini bekledik; olmadı. Devleti üst düzeyde temsil eden ilkeli, dürüst bir Cumhuriyet aydınıydı. Konuşurken olduğu gibi eleştirel yazılarıyla da sesini yükseltmeyen ama doğru bildiğini dillendiren tam bir yazın emekçisiydi. Birçok dergiye, özellikle şiir üstüne günceler yazdı; ayrıntıları gözden kaçırmadan, uzun araştırmalar sonucu kaleme aldığı onlarca yazısı, yazın tarihçileri için önemli bir kaynak olacaktır. Dil kullanımı açısından da titiz, özenliydi; Dil Devrimi’yle yenileşen Türkçenin bütün renkleri yazılarına yansıdı. Derneğimizin üyesiydi; en önemlisi gözümüz kapalı güvendiğimiz, salt yazına ilişkin değil yaşama ilişkin sevincimizi, tasamızı, suyumuzu paylaştığımız dostumuzdu. Eşi Aytül Uçarol’un, oğullarının, yakınlarıyla dostlarının acısını paylaşıyoruz.” Proje 4L, Seyhun Topuz’un “42 Yıldan Bir Seçki: 19712013” isimli sergisine ev sahipliği yapıyor. Kare, üçgen, daire gibi geometrik formlardan yola çıkarak oluşturduğu soyut heykelleri ve espasın önemini vurgulayan yalın tavrıyla Türk heykelinde kendine özgü bir yer edinen Seyhun Topuz’un Düğümler, Ortak Bellek, Duvar ve Yer Heykelleri gibi farklı dönemlerinden seçilmiş örneklerinin yer aldığı ve 27 Aralık’a kadar sürecek serginin düzenlemesi mimar Nevzat Sayın’a ait. Sergi ve kitap fikri nasıl doğdu, oldukça uzun bir süreci kapsayan bu sergi için seçim yaparken neleri göz önünde bulundurdunuz? Kitap, kalıcı bir belge/bellek. Kapsamı da uzun yıllar içinde yaptığım işlerin bir arada izlenmesine, bir tür iç hesaplaşmaya olanak veriyor. Sergide her dönemden 23 iş koymaya çalıştım. Çeşitli dönemlerimi aynı mekânda, bir arada görmemiştim, bu benim için güzel bir deneyim oldu. Ayrıca heykellerimi serginin tasarımını yapan mimar Nevzat Sayın’ın getirdiği farklı bakış açısı içinde görmek inanın beni de heyecanlandırıyor. Her heykelinizin daha sonraki işlerinizin temelini oluşturması ve seriler halinde çalışmanızın nedeni özgün olma arayışından mı kaynaklanıyor? Seriler halinde çalışıyorum; çünkü uzun u Seyhun Topuz, sergi ve kitabının, uzun yıllar içinde yaptığı işlerin bir arada izlenmesine, bir tür iç hesaplaşmaya olanak verdiğini söylüyor. Sanatçı, ‘Heykellerimi serginin tasarımını yapan mimar Nevzat Sayın’ın getirdiği farklı bakış açısı içinde görmek beni de heyecanlandırıyor’ diyor. süre boyunca kafamda bir şey tasarladıktan sonra o heykeli bir tek yaparsam yazık hem de eksik kalmış olur, onun versiyonları, bazı nüansları olması lazım diye düşünüyorum. Biliyorsunuz kendimi çok az biçimle sınırlıyorum. Önce formu tasarlıyorum, gerçekleştirmede kullanılacak malzeme ile olanakları sonra geliyor. Yeni bir şey yapacaksam gecelerce uyumadığım oluyor. 42 yıllık bu süreç içinde üzerinde en çok durduğunuz mesele neydi ve zihninizde tasarladıklarınızı gerçekleştiremediğiniz oldu mu?  İşlerimi önce zihnimde tasarlıyorum, bu uzun bir süreç, sonra maketler ve uygulama döngüleri geliyor. Gerçekleştirildiğinde zorluklar aşılmış oluyor. Projelerimin bir ikisini beni tatmin edecek şekilde ger çekleştirmeyi başaramadım, bunlar sonraki yıllarda yeniden ele alınmayı bekliyor. Benim referanslarım kendi heykellerim ve birikimim diyebilirim. Bu serginizde de yer alan Ortak Bellek isimli heykellerinizin kaynağı çocukluk oyuncaklarınız, heykellerinizin genellikle kendisinden başka hiçbir şeyi temsil etmediğini düşünürsek bu heykellerinizle diğer çalışmalarınız arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?  2003 yılında Maçka Sanat Galerisi’nde açtığım sergide birçok modülden oluşan ço cukluk oyuncaklarımı büyütmüştüm. İnteraktif bir sergiydi, izleyicinin katılımıyla sürekli değişerek yaşıyordu. Bu işlerde de geometrik formlar ve renk kullanılmıştı; ancak modüller, malzeme ve boyutlar dışında oyuncaklarım ile birebir örtüşüyordu. Heykellerim genellikle herhangi bir şeye göndermeler yapmaz, ama bu benim için bir tabu da değil. Özel koleksiyonlarda çok sayıda heykeliniz var, örneğin Taksim Meydanı gibi kamusal bir alanda da heykeliniz olması sizi memnun eder miydi? Hayır, şu sırada hiç etmez. Kamusal alana bir heykel yapılacağı zaman buna heykelci, mimar, sanat tarihçisi ve eleştirmenlerinin ağırlıklı olduğu jürilerin karar vermesi lazım, bütün heykelci arkadaşlarım için de bunun böyle olması gerektiğini düşünüyorum. Seyhun Topuz: 42 Yıldan Bir Seçki: 19712013, Proje 4 L, 24 Ekim 2013 27 Aralık 2013 Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması 30. yaşını kutladı Daha iyi bir dünya için ASLI ULUŞAHİN Aydın Doğan Vakfı tarafından düzenlenen Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nın 30. yılı Hilton Convention Center’daki törenle kutlandı. Vakfın Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner’in ev sahipliğindeki geceye, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu ve Doğan Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan ile karikatür sanatının uluslararası temsilcileri, çok sayıda sanatçı ve gazeteci katıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de gönderdiği mesajla yarışmanın 30. yılını kutladı. u Kazananlara ödüllerinin verildiği gecede, Aydın Doğan Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, konuşmasını “daha özgür, daha mutlu, çevresiyle daha barışık, bağnazlıktan uzak, kimseyi dışlamayan bir dünya” dileğiyle bitirdi. geliştirme, duyarlılığınızı artırma özelliği olduğunu vurgulayan Boyner, konuşmasıBirinci olan Polonyalı Krzysztof’un karikatürü. nı “daha özgür, daha mutlu, Hanzade Doğan Boyner konuşçevresiyle daha barışık, bağmasında, karikatürlerin gerçekle nazlıktan uzak, kimseyi dışlamari insanların yüzüne vurduğunu, yan bir dünya” dileğiyle bitirdi. onları düşündürdüğünü, hepimiVali Mutlu, Mustafa Kemal zin ortak derdine parmak bastığı Atatürk’ün “Her şey olabilirsinı belirtti. Sanatın gerçek gücü niz ama sanatçı olamazsınız” sönün de işte bu uyarı, algılarımızı züne göndermede bulunarak özellikle karikatür sanatına hayranlık duyduğunu belirtti. Mutlu’nun yakında Cumhuriyetin 90. yılını kutlayacağımızı hatırlatıp Atatürk ve Cumhuriyeti kuranlara şükranlarını sunması salondakilerden alkış aldı. Yarışmanın seçici kurul üyesi Ralp Steadman, “En değerli şey söyleyemediğin şeydir ama sen o söyleyemediğini çizebilirsin” sözünü alıntılayarak karika türlerin her şeyi hızla anlatabildiğini ifade etti. Geceye katılan, yarışmanın danışmanı, usta çizer Tan Oral ise etkinliğin “30 yılı devirmesinin önemli olduğunu” söyledi. Konuşmaların ardından bu yıl dereceye giren isimlere ödülleri verildi. Üçüncülük ödülü, Kanal D plaketi ve 3.500 Dolar değerindeki ödül Lüksemburglu Pol Leurs’a; ikincilik ödülü, Hürriyet Gazetesi Altın Plaketi ve 5 bin Dolar değerindeki ödül Asuman Küçükkantarcılar’a sunuldu. Birinci olan ve 8 bin Dolar kazanan Polonyalı Krzysztof Grzondziel’in ödülünü ise oğlu Kamil Grzondziel aldı. Ustalara Saygı toplantıları Turgut Özakman gecesiyle başlıyor Kültür Servisi Ustalara Saygı toplantıları, dokuzuncu sezonuna yakın zaman önce kaybettiğimiz, başta tiyatromuz ve edebiyatımız olmak üzere kültür hayatımıza sayısız katkısı bulunan Turgut Özakman gecesiyle başlıyor. 28 Ekim Pazartesi günü saat 20.00’de Melih Cevdet Anday Sahnesi Akatlar Kültür Merkezi’ndeki etkinlik ücretsiz gerçekleşecek. Etkinlikte Özakman’ın yaşamı fotoğraflar eşliğinde anlatılırken, ustanın radyo kayıtlarından konuşmalar da dinletilecek. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nın bu sezon yorumladığı “Ocak” adlı Özakman yapıtından bir bölüm de gecede seyircilere sunulacak. Özakman ailesinin katılımıyla gerçekleştirilecek gecenin sunuculuğunu Elçin Temel üstleniyor. Özel tiyatrolara destek kurulu üyesi Erduran: Nâzım’ın biri yitik, biri unutulmuş iki şiiri gün ışığında Muhalif ayrımı ‘Henri Martin’in Sesi...’ yapılamaz Melih Güneş, Bilkent Üniversitesi’ndeki Nâzım Hikmet Sempozyumu’nda, Türkçesi henüz bulunmamış olan ‘Henri Martin’in Sesi’ şiirini kendi çevirisiyle sundu. SELDA GÜNEYSU ANKARA Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca her yıl özel tiyatrolara sanat sezonu başında yapılan destekle ilgili bu yıl “Gezi eylemleri” tartışmasının yaşanmasına, olayın tanıklarından, kurul üyesi Refik Erduran da tepki gösterdi. Erduran, “Kurul toplantısı sırasında da bir tiyatro hakkında ‘bu muhalif, bu muhalif değil’ ayrımı yapmanın yanlış olduğunu, bunun bakanlığa yakışmayacağını söylemiştim. Şimdi tekrar ediyorum, böyle bir anlayış Türk tiyatrosu açısından kabul edilemez” dedi. Erduran, dün gazetemizde yer alan özel tiyatrolara destek kurulu jürisindeki bakanlık yetkililerinin, Gezi eylemlerine destek veren bazı tiyatrolara yardım yapılmamasını istediği, söz konusu tiyatrolar arasında Genco Erkal, Ferhan Şensoy ve Levent Kırca’nın topluluklarının da olmasına ilişkin haberimiz üzerine bir açıklama yaptı. Erduran, “Muhalif ayrımı yapmak yanlıştır. Ancak şu hususu da belirtmek gerekir, bazı tiyat roları tenzih ediyorum ama bazıları da yalan söylüyorlar. Bakanlıktan yardım aldıktan sonra ‘Bizim üzerimizde baskı var, yardım alamıyoruz, karanlığa itiliyoruz, tiyatro özgürlüğü yok’ diyorlar. Elbette Türkiye’de tiyatroların ne kadar özgür olduğu tartışılabilir. Baskı da olup olmadığı da tartışılabilir ama kendisine herhangi bir baskı yapılmamışken ‘Bana baskı yapılıyor’ denilmesi de yanlıştır, etik değildir” dedi. Erduran, şunları söyledi: “Bir değerlendirme yapılırken artı ve eksi kıstaslarımız var. Ona göre, kurulda, özel tiyatrolara yapılan destekler azaltılıyor da çoğaltılıyor da... Ama bu kıstaslar elbette ‘Bu tiyatro muhaliftir, ona yardım vermeyelim’ demek değildir. Kurulda da bunu dile getirdik. Tiyatro bir akıl karışıklığı içinde, doğru. Bu durum da can sıkıcı. Ancak tartışmalar da Türkiye’deki kutuplaşmanın sağlıklı zemine oturmasıyla olur. Bazen kavgalar, farklı düşünceler de sağlıklıdır. Fikirlerin çatışmasından gerçekler ortaya çıkar.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Nâzım Hikmet’in iki yeni şiiri daha ortaya çıktı. Nâzım Hikmet’le ilgili çalışmalarıyla tanınan yüksek mimar Melih Güneş, dünyaca ünlü şairin iki şiirini gün ışığına çıkardı. Ankara’da iki gündür süren, Bilkent Üniversitesi Türk Edebiyatı Merkezi tarafından büyük şairin ölümünün 50. yıldönümü nedeniyle düzenlenen “Vatan, Dünya ve İnsanlık Şair Nâzım Hikmet’in Dünya Edebiyatındaki Yeri” başlıklı uluslararası sempozyumda, Güneş’in “Nâzım Hikmet Külliyatı’ndaki Eksikler ve Yitikler” başlıklı bildirisiyle ilk kez okuduğu birkaç şiirden biri yitik, diğeriyse unutulmuş. Güneş, Nâzım Hikmet’in 192161 yılları arasını kapsayan şiirlerinden seçerek oluşturduğu, 1961 yılında Rusça yayımlanmış kitabını incelerken Türkçe son baskılarda göremediği “Bir Cezaevinde, Tecritteki Adamın Mektupları” bölümündeki bir şiirinin, Ekber Babayev’in hazırladığı Sofya baskılarında olduğunu araştırmaları sonunda buldu. Güneş, ayrıca Vera Tulyakova Hikmet Arşivi’ndeki 60 yıllık gazete kupürleri arasında, ünlü şairin 5 Ağustos 1951’e tarihlediği ve hiç yayımlanmadığını düşündüğü bir başka şiirini fark etti. Yapıtlarındaki izlerden anlaşıldığına göre Nâzım Hikmet Türkiye’den ayrıldıktan ve Moskova’ya ulaştıktan sonra ilk seyahatini, 3.’sü gerçekleştirilen “Dünya Gençler ve Öğrenciler Festivali”ne katılmak üzere Berlin’e yaptı. Fransa ve destekçilerinin, Vietnam ve destekçilerine karşı savaş açtığı Birinci Hindiçini Savaşı kahramanlarından, o yıllarda tutuklu bulunan, Picasso, Sartre gibi yaratıcıların da yapıtlarıyla destek verdiği Henri Martin için yazılmış bir şiir bu. Türkçesi henüz bulunamamış olan ‘Henri Martin’in Sesi’ adlı şiirin Güneş tarafından yapılan çevirisinin bir bölümü şöyle: “Sen buradasın Henri Martin / Türkülerle ve bayraklarla karşıladık seni / arkamızda bütün Berlin. / Türkülerimiz gençliğin türküsüydü / yaşamın türküsü, barışın türküsü / alnına çizgi, saçına ak düşmemişlerin türküsü. / Güvercinler havalandı bayraklarımızın gösterdiği yoldan gökyüzüne...” (Şiirin tamamı, cumhuriyet. com.tr’de.) ‘Bir Daha Asla!’ sergisinin açılışında konuşan Alaton ‘Türk toplumu yüzleşmeli’ Kültür Servisi Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür işbirliğiyle hazırlanan “Bir Daha Asla! GeçProf. Dr. Elazar mişle YüzleşBalkan, Osman me ve Özür” Kavala, İshak Alaton isimli sergi DEPO’da açıldı. Sergide çeşitli toplumların geçmişlerinde yaşanan çatışmalar, toplu cinayetler ve soykırım uygulamalarıyla nasıl yüzleştikleri fotoğraf, video, belge ve tanıklıklarla anlatılıyor. Açılış öncesi düzenlenen basın toplantısında konuşan Açık Toplum Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı İshak Alaton “Artık yüzleşmenin zamanı geldi. Türk toplumu geçmişle yüzleşmeli ve huzura ermeli. 1915 tartışması, 67 Eylül olayları, 12 Eylül’ün insanlık dışı uygulamaları, şu günlerde çok yoğun tartıştığımız barış sürecine giden yolda yaşanan hatalar titizlikle irdelenmeli ve devlet tarafından uzlaştırıcı adımlar atılması gereken konulardır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle