19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EKİM 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER Aselsan mühendisi Hüseyin Başbilen’in bıraktığı iddia edilen mektubun yer aldığı flash diski kaybeden iki jandarma görevlisi hakkında iddianame düzenlendi 7 ‘Sır cinayet’te ilk dava ALİCAN ULUDAĞ Yetim Kaldınız Ey Çevreciler Derin koyu siyah bir sessizlik indi önce. Işık kayboldu. Sonra yavaşça beliren alaca karanlıkta Oktay’ın gür sesini duydum. Sonra yine karanlık. Anlatabileceğimi sanmıyorum. Denemem bile tuhaf olur. Salı buluşmalarında hikâyelerinden bir yenisini söylemek için, sözün sonunu bulamayanları nasıl sabırla beklediğini biliyorum. O derin ağrısını nasıl gizlediğini de biliyorum. Yüzüne yansıyan sancının içinde yitip gittiğini hatırlarken, söylemem gerek ki ey çevreciler, artık yetim kaldınız. Acelesi vardı ve sancısının derinlerinde bile defterinin içindeki randevuları birbiriyle çakıştırmadan düzenler, tümüne de yetişirdi. Bir son buluşma varmış, ne bileyim. HHH Yetim kaldınız ey çevreci kardeşler. Belki de siz çevreciliğin entelektüel boyasının henüz dışına çıkamadınız; yollara düşen bu dev adamı pek de iyi tanıyamadınız. Babanızdı o sizin. Sizin korumak için çabaladığınız, dertlendiğiniz çevrenin yakın arkadaşı, dostuydu. O çevreyi anlatırken çevre onu dinler, köylüler ırmaklarının kenarına dizilir, yeşil tüm tonlarıyla ortaya çıkardı. Kitaplarının ağırlığından bel vermiş kitaplığının önündeki ahşap masasının üzerinde duran eski telefon, eski bir sesle çaldığında o birine, bir şeye yetişmek için masasından doğrulurdu. Yanında küçücük kaldığım bu dev çevreci ile arada bir yaşlarımızı karşılaştırdığımızda, sırayı bozmaması gerektiğini söylerdim. Hiç niyeti de yoktu çekip gitmeye, ama nasıl oldu bilmiyorum, pek çoğumuzu atlattı, sırayı bozdu. Beklemeyi bilemediği için, işte şu derin siyah sessizliğin içinde kızgınım ona. HHH Hep acelesi olan adam, hep acelesi olan çevreci, hep acelesi olan mimar, hep acelesi olan Azeriydi o. Onun Ayhavar’lı hikâyeleri de bir salı akşamı başladı. Yaşadığımız günleri anlatır, pek güzel kullandığı lehçesini gazete sayfasına taşırken, muzip çizgilerle yüzünde beliren incecik sevinci de görmüştüm. Çünkü bir şeyi başarmanın çocuksu sevincinin ne demek olduğunu bilen büyük adamdı o. Arada bir salı masasında soluklandığında anlattığı hikâye de acelesi olanın, çevrenin, yavaş yavaş kendini yitiren kentin, İstanbul’un, öteki kentlerin, yitip giden dünyanın hikâyesiydi zaten. Kentlerin kimyasını bozanlarla, rant peşinde koşan para babalarıyla kavgalarında aldığı yaraları gururla anlatırken, yüzünde gittikçe derinleşen izleri kim biliyor ki? O izlerin arkasında yitirdiği dostlarının, hapistekilerin, zulme uğrayanların isimleri vardı; hepsini tek tek andığı arkadaşları, dostları resmedilmişti. Hastane odasında bunca talana, bunca ihanete rağmen güzelliğini hâlâ koruyan Boğaz’a bakarken duyduğu hüznü anlayabiliyorum da, ey çevreci kardeşler siz de anlayın ki artık, babanız öldü. HHH Babanız öldü çevreci kardeşler, mimar arkadaşlar, gökdelenlerle gökyüzleri delinen kent sakinleri, yetimsiniz artık siz de biraz benim gibi. Ben sırasını beklemeyi bilmeyen aceleci arkadaşımı yitirdim. Siz belki biliyorsunuz, belki daha bilemediniz, daha bilincine varamadınız ya, babanız öldü. Doktorlarının “artık beynini yormayacaksın” dediğinde kendisinden olmazı istediklerini bildi Oktay. “Peki, yazıh beynim niye ganadı; meni bu hallere tüşürdü? Dohtor dedi ki: ‘İnden bele (bundan böyle) beynini yormayacan, gafanı her şeye tahmayacan...’ Men de dedim ki: ‘Başüste! Emma görek bu ne cür (nasıl) olacah?’ Bunu fikrederken gördüm ki odadaki televizyada ‘Balyoz’ davasınnan söz açıp... hamı deyir ki: ‘Huguk galmadı.’ İndi deyin görüm ay dostlar, men bu yazıh beynime ne diyim; ‘Senin eyi olman üçün gerek heç oralı olmayasan, aldırmayasan’ diyebilmeh golay mı? İşte bele bir hastalığa yagalanmışam ki ya beynimi gandıracığam ya da gerçehleri yoh gabul edecem...” Kandıramadı beynini Oktay. Siz de işte böyle yetim kaldınız ey çevreciler, ey kent düşkünleri... Farkında mısınız bilmiyorum, babanız öldü. ANKARA Aselsan mühendisi Hüseyin Başbilen’in şüpheli ölümüne ilişkin yürütülen cinayet soruşturmasında ilk dava, Başbilen’in yazdığı iddia edilen intihar mektubunun yer aldığı flash diski kaybeden iki jandarma görevlisine açıldı. Savcılık, dönemin Altındağ İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Erkan Şakir ile belleği kendisine teslim ettiğini söyleyen Astsubay Başçavuş Şükrü Karakuş hakkında “adli görevi ihmal” suçundan iddianame düzenledi. Flash belleğin kaybolması nedeniyle intihar mektubunun oluşturulma tarihinin tespit edilemediği belirtilen iddianamede, şüphelilerin flash diski kaybederek soruşturmanın etkin şekilde tamamlanmasına engel oldukları vurgulandı. Davanın ilk duruşması 21 Kasım’da görülecek. Aselsan’ın Ankara’daki merkezinde mühendis olarak görev yapan Hüseyin Başbilen, 30 yaşında ve 2 aylık evliydi. KAYIP BELLEK İÇİN BİRBİRLERİNİ SUÇLADILAR Hüseyin Başbilen Hüseyin Başbilen’in ölümüne ilişkin soruşturmayı devralan savcı Murat Demir, dönemin Altındağ İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Erkan Şakir ile Astsubay Başçavuş Şükrü Karakuş hakkında adli görevi ihmal suçundan 1 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Ankara 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, flash diskin suç tarihi olan 6 Ağustos 2006’da Başbilen’in Aselsan’daki masasının çekmecesinden alındığı ve bilgisayara takılarak intihar mektubunun çıktısının alındığı ve bu işlemi şüpheli Karakuş’un yaptığı, daha sonra İlçe Jandarma Komutanlığı’ndaki odasına götürdüğü ifade edildi. İddianamede, “Karakuş’un savunmasına göre belleği diğer şüpheli Şakir’e teslim ettiği ancak Şakir’in alınan savunmasında belleği gördüğünü ancak kendisinin bu belleği adliyeye intikal ettirmesi için talimat verdiğini ve Karakuş’un belleği alarak odadan çıktığını, suçlamayı kabul etmediğini beyan ettikleri anlaşılmıştır” denildi. Milli Tank ve F16 uçaklarının modernizasyonu gibi önemli projelerde görev alan Başbilen, 5 Ağustos 2006 tarihinde PursaklarAyancı Yolu’nda aracının içinde bilekleri ve boğazı kesilmiş halde bulundu. Olayla ilgili başlatılan soruşturmada savcılık, Başbilen’in ölümünün intihar olduğu kararıyla dosyayı kapattı. Başbilen ailesi, olayın cinayet olduğunu söyleyerek karara itiraz etti. Sincan Ağır Ceza Mahkemesi de takipsizlik kararını kaldırınca soruşturma kaldığı yerden devam etti. Hüseyin Başbilen’in hayatını kaybettiği araçta bir mektup bulundu. İmzasız ve bilgisayar çıktısı şeklindeki mektupta Başbilen, ölümünden kimsenin sorumlu olmadığını yazıyordu. Başbilen’in bilgisayarında yapılan aramada da mektubun bir örneğinin flash diskinde olduğunu içeren bir yazı çıktı. Başbilen’in intihar mektubunun yazıldığı tarih olan 4 Temmuz tarihinde işe git mediği soruşturma sırasında anlaşıldı. Savcı Veli Dalgalı, Aselsan’da arama yaptırdı ancak bellek bulunamadı. Daha sonra ise söz konusu flash diskin soruşturmada görev alan jandarma görevlileri tarafından bürodan alındığı anlaşıldı. Savcılık, jandarmadan bu belleği istedi. Jandarma, flash diskin kayıp olduğunu bildirdi. Bunun üzerine olayla ilgili iki jandarma görevlisinin şüpheli olarak ifadesi alındı. Yasal zeminde müzakere istedi Bayık’tan ‘üçüncü taraf’ şartı DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Terör örgütü PKK’nin yürütme konseyi KCK’nin Eşbaşkanı Cemil Bayık, çözüm süreciyle ilgili müzakerelerde 3 tarafın da bulunmasının şart olduğunu belirterek “Öcalan’ın müzakere koşulları yaratılması ve serbest hareket etmesi sağlanmalıdır. Sorunun çözümü için herkes ile görüşmeler yapabilmelidir. Bu da artık gizli saklı değil, yasal zeminde ve yasal altyapısı hazırlanarak sürdürülmelidir” dedi. Bayık, örgüte ait bir internet sitesine yazdığı “Karşılıksız Fedakârlık” başlıklı yazıda çözüm sürecini değerlendirdi. PKK’nin Öcalan’ın çağrısıyla ateşkes ilan ettiğini ve Türkiye’den çekildiğini anımsatan Bayık, “İmralı’da yapılan anlaşmaya göre, ateşkes ve geri çekilme ile birlikte hükümet yasal adımlar atacaktı ancak hükümet hiçbir adım atmadı ve PKK’nin attığı adımları izlemekle yetindi. Bu tek başına bile hükümetin çözüm sürecine ciddi yaklaşmadığını gösteriyor. AKP hükümeti ve devlet çözüm sürecine sahip çıkmadı. Her şeyi gizli yapmak istediler. Hukuki hiçbir adım atmayacaklarını söylediler. Bizden bir şey istemememizi ve mücadeleyi bırakmamızı istediler” dedi. Türk ve Kürt halkının çözüm sürecine büyük destek verdiğini ve karşılıklı adımların atılmasını beklediğini vurgulayan Bayık, “AKP oyalama politikalarından vazgeçmiyor. Hükümet çözüm sürecine, ateşkes ve geri çekilmeye de bir anlam ve önem vermemiştir. Bu adımların bir karşılığının olmadığını söylemiş ve geri çekilmeyi anlamsız kılmıştır. Biz de geri çekilmeye durdurduk. Çözüm için fırsat olması açısından ise ateşkesi sürdürme kararı aldık ancak açıkladıkları paket, davranış ve söylemleri ile ateşkesi de anlamsız kılmaya çalışıyorlar” diye konuştu. ‘PKK adına para topluyorlardı’ iddiası Siirt’te operasyon: 4 tutuklama SİİRT (Cumhuriyet) Siirt’te terör örgütü PKK adına yurttaşlardan para topladığı iddia edilen 6 kişi polis tarafından gözaltına alındı. Emniyet’teki işlemlerinin ardından Siirt Cumhuriyet Savcılığı’na çıkarılan 6 kişi, sorgularının ardından tutuklama talebiyle nöbetçi mahkemeye sevk edildi. Mahkemede ifadesi alınan şüphelilerden S.B, M.K, A.N. ve V.Ç. tutuklanırken, A.N. ve M.K. ise denetimli serbestlik kapsamında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Olayla ilgili soruşturmaya Siirt Cumhuriyet Başsavcılığı’nca devam edildiği bildirildi. ‘PKK şehitliği’ne ziyaret Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesindeki Kato Dağı’nda PKK’lilerin mezarlarının bulunduğu ve ‘PKK Şehitliği’ olarak adlandırılan mezarlık, BDP’li Beştüşşebap Belediye Başkanı Yusuf Temel ve BDP’li il genel meclis üyeleri ve vatandaşlar tarafından ziyaret edildi. Şırnak bölgesinde değişik tarihlerde çıkan çatışmalarda öldürülen 17 PKK’li için Kato Dağı’nda yaptırılan ve ‘Kurtay Faraşin Şehitliği’ adı verilen mezarlıkta okunan duaların ardından bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Konuşmaların ardından grup mezarlıktan ayrıldı. (Fotoğraf: DHA) Kışanak, Erdoğan’ın BDP’ye yönelik eleştirilerine sert yanıt verdi ‘Söz susarsa ne konuşur bilirsin’ SİİRT (DHA) BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, “BDP verdiği mesajlarla Adalet Bakanlığımızla arasını açmamaya gayret etsin. Eğer verdiği mesajlar bu dozda gidecek olursa ipler kopar” sözlerine sert yanıt verdi. Kışanak, “Siyaset yapmaya çalışıyoruz tehdit ile susturmaya çalışıyorsun. Sözün sustuğu yerde neyin konuştuğunu sen benden daha iyi biliyorsun” dedi. Partisinin Siirt İl Başkanlığı’ndaki bayramlaşma törenine katılan Kışanak, hükümetin diyalog kanallarını daralttığını belirterek “Çözümün önündeki bütün kanalları tıkamaya çağırıyorsun. Bu da yetmiyor ‘BDP ile diyaloğu keseriz’ diye bir tehdit savuruyor. Valla Başbakan tehdidinizi size iade ediyoruz. Kesmek istiyorsanız kesebilirsiniz ama çıkıp bunu mertçe açıkça söyleyin. Deyin ki ‘Biz BDP ile de PKK ile de Öcalan ile de diyaloğu kesiyoruz, çözüm aramıyoruz’. Bahane üretmeyin, kaçak güreşerek bu süreci yönetemezsiniz. BDP’yi rehin mi alacaksın? BDP’yi tehdit mi ediyorsun? Senin çözüm yaklaşımın bu mu? BDP susarsa çözümün bütün imkânları ortadan kalkar. Bunu anlaman lazım. Sözün sustuğu yerde neyin konuştuğunu sen benden daha iyi biliyorsun. Onu ben söylemeyeyim” diye konuştu. Silahların susmasının çok değerli olduğunu ancak tek başına çözüm getirmediğini vurgulayan Kışanak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Siz ateşkes mi istiyorsunuz? Siz çözüm mü istiyorsunuz? Ateşkes istiyorsanız bunu da çıkın amenna söyleyin. Deyin ki ‘Bizim şimdi çözüm niyetimiz yok. Biz hiç değilse ateşi, akan kanı durduralım, hiç değilse bir süre daha bir bakalım ne yapabiliriz’. Çıkın bunu söyleyin, bunun için de size katkıda bulunalım. ‘Çözüm istiyoruz’ deyip bir ateşkes ortamı yarattıktan sonra ‘çözümden vazgeçtim’ demek en hafif deyimiyle namertliktir. Böyle yönetilemez ülke, böyle yönetilemez çözüm süreci. Sabah akşam yat kalk dua et, Sayın Öcalan aradan çekilmesin. İplerin kopmasını sağlayacak şey budur. Bu kadar açıktır.” ‘Çözümden vazgeçtim demek namertlik’ ACI KAYBIMIZ Mimarlar Odası Eski Genel Başkanı, Yüksek Mimar ve köşe yazarı ACI KAYBIMIZ Çok değerli dostumuz 33 yıllık canımız arkadaşımız OKTAY EKİNCİ’yi kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşıyoruz. Ölümüyle, çevre ve doğaseverler başta olmak üzere kentleri ve barışseverleri öksüz bırakan Ekinci, yeri doldurulamaycak bir mücadele insanı olarak hatırlanacaktır. Gelecek kuşaklara beton yığını değil, yaşanabilecek kentler ve doğa bırakmak isteyen herkesin saygıyla anacağı Oktay Ekinci’ye Allah’tan rahmet; ailesine, yakınlarına, mimar arkadaşlarına ve medya camiasına başsağlığı dilerim. Verdiği mücadelesi ile her zaman hatırlanması dileğimle. Mimar OKTAY EKİNCİ’yi zamansız ve çok erken kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Anıları belleğimizden, sevgisi yüreğimizden silinmeyecek. Can dostumuza Allah’tan rahmet, çok sevdiğimiz eşi Zehra, oğulları Kerem ve Esat’a sabırlar dileriz. Işıklar içinde yatsın. İnş. Müh. Şükrü Genç Sarıyer Belediye Başkanı AYSUN ENVER TUNA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle