19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 EKİM 2013 CUMA CUMHURİYET SAYFA Ekonomi Servisi Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Moody’s kredi kartlarına yönelik getirilmesi öngörülen düzenlemelerden Türk bankalarının olumlu etkileneceğini kaydetti. Öngörülen düzenlemelerin bankaların varlık kalitesini olumlu etkileyeceği belirtilen raporda, düzenlemelerin “hanehalklarının borçluluk oranlarını azaltacağı ve bankaların varlık kalitelerini koruyacağı” ileri sürülerek bu nedenle Türk banka EKONOMİ [email protected] 11 Moody’s’e göre yeni düzenlemeler bankalar için olumlu ları için pozitif olduğu değerlendirmesine yer verildi. Moody’s’e göre söz konusu düzenlemeler bankaları büyüklüğüne göre farklı şekilde etkileyecek. Küçük bankalar büyüklere göre düzenlemelerden daha fazla etkilenecek. “Şu an kredi kartı borçlarında küçük bir paya sahip olan bankalar büyüme şanslarının oldukça sınırlandığını görecek” uyarısında bulunan Moody’s, “Pazar payı kazanmak ve mevcut kart sahiplerini rakip bankalardan çekip kendi kartlarını kullandırmak üzere muhtemelen fiyatlar üzerinden rekabet edecekler. Dolayısıyla da kâr marjları üzerindeki baskı artacak. Buna karşılık kredi kartlarında büyük bir yere sahip olan bankalar yeni mevzuattan daha az etkilenecek” dedi. Kredi kartlarına yapılması planlanan düzenlemeler Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından Orta Vadeli Plan’ın açıklanırken gündeme getirilmişti. Demokrasi Paketi Demokrasi, demokratik açılım, demokrasi paketi denildiğinde belleğime, Mülkiye’de siyasi tarih hocamız rahmetli Prof. Dr. Ahmet Şükrü Esmer’in, kendine özgü şivesi ile anlattığı olaylar gelir. Birkaç kere de yazdım. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden önce, Roosevelt, Churchill ve Stalin, dünyaya yeni bir siyasal düzen vermek için Yalta Konferansı’nda bir araya gelmişler. Doğu Avrupa’nın, SSCB’nin nüfuzu, egemenliği altında kalacağı kesin, bölüşüm böyle planlanıyor. Ancak Roosevelt ve Churchill bundan kaygılı. Doğu Avrupa SSCB egemenliğinde kalsın, nüfuz bölgesi olsun ama bu ülkelerde demokratik cumhuriyetler kurulsun önerisinde bulunuyorlar. Stalin öneriyi kabul ediyor. Doğu Avrupa’nın kurtarılmış ülkelerinde demokratik cumhuriyetler kurulacak. Yıl 1946, üç büyükler savaş sonrasını değerlendirmek üzere PotsolomBerlin’de bir araya geliyorlar. Roosevelt ölmüş, yerini Truman almış. Churchill ve Truman, Stalin’e “Yalta’da Doğu Avrupa’da demokratik cumhuriyetler kurulmasını kararlaştırmıştık, sen komünist yönetimler kurdun” diye serzenişte bulunuyorlar. Stalin “Benim demokratik cumhuriyetten anladığım komünist yönetimdir” yanıtını veriyor. Demokrasi soyut bir kavram, yoruma açık. Tanım verseniz, kriterler koysanız bile, koyduğunuz kriterleri nasıl ölçeceksiniz? Nesnel ölçüsü var mı? Farklı şekilde algılanan, algı yöntemiyle farklı şekilde sunulabilen bir kavram, demokrasi. Bence günümüzde demokratik diye tanımlanan ülkelerde bile gerçek bir demokratik düzen oluşmamış. Demokrasi bana günümüzdeki şekliyle kapitalist düzenin, sermayenin çıkarlarının korunduğu siyasal söylem olarak geliyor. Bizde demokrasi iktidarı kapmanın ve iktidardan gitmemenin yollarının arandığı bir araç olarak görülüyor. Bu nedenle demokrasi paketinden çıka çıka türban serbestisinin çıkması şaşırtıcı değil. Benim demokrasiden anladığım türban serbestisidir diyebilirsiniz. Her siyasal ve ekonomik düzenin kendisine uygun insan tipi, insan davranışı vardır. “Her toplum layık olduğu hükümet tarafından yönetilir” yargısı, gözlemlere dayanır. Siz, rönesansı yaşamamış, dinde reform yapmamış, sanayi devrimi yapamamış, eğitim düzeyi düşük, değer yargıları, davranış biçimi çok da sağlıklı olmayan bir toplumda, olgunlaşmış bir demokratik düzen kuramazsınız. Ürkek, irdelemeyen, çabası eksik, olaylara kısa süreli kişisel çıkar açısından bakan, bilgi düzeyi sınırlı insan tipi ile demokratik düzen oluşturamazsınız. Demokrasi ancak haklarını bilen, mücadeleci, özveri gösterebilen, medeni cesareti olan, algılama yeteneği gelişmiş insanların siyasal düzenidir. Paketle filan demokrasi olmaz. Olsa olsa bu kavramın ardına bazı politik ve kişisel niyetler gizlenir. Ayrıca ülkede yalakalar, hükümetle iyi geçinip işlerini yürütmeye çalışan işadamları, yeteneksiz bürokratlar, sözde bilim adamları, kurgulanmış yazarçizer takımı da demokrasi için tehlike oluşturuyor. Buradan diktatörlük heveslilerini bu tür eğilimleri olmayanlarda dahi, aşırı övgülerle, başarı edebiyatı ile, “emredersiniz, keramet buyurdunuz” türü davranışlarla, alkışlarla ılımlı insanları bile “ben neymişim be abi” duygusuna kaptırıyorlar. Churchill’in dediği gibi demokrasi, eksiklikleri de olsa, yine de olgunlaşmış bir demokrasi, insan onuruna en yakışır yönetim tarzı. Bu nedenle olgunlaşmış, eksiklikleri giderilmiş bir demokratik düzene ulaşmak için savaşım, cesaret, özveri gerekiyor. Pakette demokrasinin geleceğini düşünmek bile demokrasiye aykırıdır, abesle iştigaldir. Haklar ancak savaşım sonucu kazanılmalıdır ve o şekilde değerleri anlamlı olur. Paketle ihsan edilen haklar, başka bir paketle değiştirilebilir, ortadan kaldırılabilir. Paketle demokrasinin geleceğini, olgunlaşacağını savunanlara, acımak mı, kızmak mı, yoksa üzülmek mi gerekiyor? Herhalde ülke adına üzülmek. Paketle gelen demokrasi ancak bu kadar ileri olur. Rüzgâr santrallarının kapasitesi 20 bin megavata ulaştığında yılda 4 milyar dolar karşılığı elektriğin bu yolla elde edilebileceğini belirten TÜREB Başkanı Ataseven, “Bu, ayda 100 lira elektrik faturası ödeyen bir hanenin faturasının 7080 liraya düşmesi demek” dedi. cebimizi ısıtacak Ekonomi Servisi Türkiye Rüzgâr Enerjisi Birliği (TÜREB) Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Serdar Ataseven, “mevzuatta yaşanan zorluklara rağmen yıl sonunda rüzgâr enerjisindeki kurulu gücün büyüklüğünün 3 bin megavata ulaşacağını” bildirdi. Ataseven, AA muhabiri Göksel Yıldırım’a yaptığı açıklamada, bugünlerde rüzgârdaki kurulu gücün 2 bin 700 2 bin 800 megavata ulaştığını, bu yıl için “kötü senaryoda” 3 bin, “iyimser senaryoda” 3 bin 300 megavatlık kurulu güce ulaşmayı beklediklerini ifade etti. Ataseven, “mevzuatta yaşadıkları zorluklara rağmen yıl sonunda işletmeye alınan rüzgâr santralı kurulu güç büyüklüğünün 3 bin megavata ulaşacağını” söyledi. Mevcut koşullarda 2015 sonunda 5 bin, 2023’te de 10 bin megavatlık rüzgâr enerjisi kurulu gücünün yakalanabileceğini belirten Ataseven, bu şekilde rüzgâr enerjisi açısından 2023 hedefinin tutturulamayacağını dile getirerek şunları söyledi: * Bunun için sadece parasal anlamda teşvikin ötesinde, rüzgâr yatırımlarının önünü açacak teşviklerin oluşması lazım. Özellikle inşaat süresi izinleri çok uzun, bunları kısaltacak yol ve yöntemleri geliştirmemiz lazım. 1 Kasım 2007 müracaatlarının yüzde 90’ı şu anda Orman ve Su İşleri Bakanlığı’ndan in2023 hedefindeki 20 bin megavata ulaşması halinde bu rakam yıllık 4 milyar dolar karşılığı elektrik üretimine denk gelecek. Bu, halkımız açısından ne demek? Bir hane aylık 100 lira elektrik faturası ödüyorsa, rüzgâr santralları ülkemizde yaygınlaştığı zaman 7080 lira ödeyecek, vatandaşın cebine bu şekilde, elektrik fiyatlarında ucuzlama olarak yansıyacak. * Türkiye’nin rüzgâr potansiyeli Avrupa’dan yüzde 2530 daha fazla. Sektörün hızla gelişmesi ekonomideki birçok başka alanı da olumlu etkileyecek. * Rüzgâr enerjisinde yerli ürün teşvikleriyle ilgili sertifikasyon sorununun aşılması önemli bir adım oluşturacak. Bundan sonraki süreçte bu santrallarda yerli ürün kullanımına ilişkin katkılar işlemeye başlayacak. Hem rüzgâr yatırımlarının hem de rüzgâr sanayisinin şahlanacağı zamanda inşaat izni verilmemesi süreci bizi çok olumsuz etkiledi. Bu süreç gerçekleşmemiş olsaydı, bugün 3 bin 3003 bin 400 megavatları görüyor olacaktık. Rüzgâr sektörü gelişecek ki ardından rüzgâr sanayisi, yan sanayisi gelişebilsin. * Sektör şu anda montaj ve bakımonarımın yanı sıra kısıtlı da olsa üretim alanlarında istihdam yaratıyor. Türkiye’de şu anda 6 kule, 2 kanat üreticisi var. Bunlar emek yoğun ve katma değeri yüksek işler. Sayıları arttıkça istihdam rakamları da yukarıya çıkacak. Rüzgâr enerjisi şaat izinleri için bekliyor. 6 yıldır izin, inşaat, lisanslama süreçlerini geçememişiz maalesef. Bunu hızlandıracak mekanizmalar oluşturulmalı. * Rüzgâr enerjisi santrallarının 2012 sonu itibarıyla ürettiği elektriğin parasal büyüklüğü yaklaşık 500 milyon dolar. Türkiye’nin Otogazcılar mercek altında Maliye Bakanı Şimşek, çeşitli illerde otogaz satışı yapan yaklaşık 1700 akaryakıt istasyonunun vergi incelemesine alındığını açıkladı. ANKARA (AA) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, otogaz satışı yapan yaklaşık 1700 akaryakıt istasyonunun vergi incelemesine alındığını açıkladı. Şimşek, Vergi Denetim Kurulu’nun (VDK) lüks araçların satışı, sigara kaçakçılığı, 10 numara yağ kullanımı, tefeciler ve turizm acenteleri gibi daha birçok alan ve sektörü yakından izlediğini anlattı. Şimşek, VDK’nin son olarak otogaz satışı gerçekleştiren akaryakıt istasyonlarını mercek altına aldığını belirterek şunları kaydetti: “Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) otogaza göre daha düşük olan, ‘tüplü’ ve ‘dökme’ diye tabir edilen LPG’nin, bazı akaryakıt istasyonlarınca amacı dışında satıldığı anlaşıldı. Bu çerçevede, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Kayseri, Malatya ve Samsun’da otogaz satışı yapan yaklaşık 1700 akaryakıt istasyonu vergi incelemesine alındı. Bu incelemenin sonuçları en kısa sürede tamamlanacak. Kayıt dışılığa göz açtırmayacağız.” İsrailli turist sayısı iki kat arttı Ekonomi Servisi Mavi Marmara saldırısından sonra beşte bire kadar düşen İsrailli turist sayısı, Türkiye’den özür dilenmesinin ardından başlayan yükselişini sürdürüyor. AA’nın Türkiye Otelciler Federasyonu’nun (TÜROFED) hazırladığı ekim ayı turizm raporundan derlediği bilgilere göre, yılın ilkyarısındaki İsrailli turist sayısı, geçen yıla göre yaklaşık 2 kat arttı. Geçen yıl ocakhaziran döneminde gelen turist sayısı 31 bin 652 olurken bu yıl aynı dönemde rakam 57 bin 82’ye ulaştı. Rapora göre, yılın 8 aylık döneminde, turizm gelirleri bir önceki yılın aynı dönemine göre 3 milyar 480 milyon dolar artarak 19 milyar 152 milyon dolara, turizm giderleri de 740 milyon dolar artarak 3 milyar 310 milyon dolara ulaştı. Türkiye, Akdeniz çanağındaki rakiplerini geride bırakarak turizmde en fazla büyüyen ülke oldu. Havalimanlarındaki yolcu sayısı 9 ayda 115 milyonu geçen Türkiye, yıllık 26 milyar dolarlık ciroyla, aralarında Gürcistan, Kırgızistan ve Kosova’nın da bulunduğu 88 ülkenin bütçesini geride bıraktı. Esnafın eli boş kaldı Ekonomi Servisi Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, 9 günlük bayram tatilinin esnafın beklentisini boşa çıkardığını belirterek, “Herkes tatil yörelerine ve memleketine gidince şeker ve lokumlar da elde kaldı” dedi. Esnafın Şeker Bayramı’nın ardından Kurban Bayramı’nda da umduğunu bulamadığını söyleyen Palandöken, “Maaşların erken ödenmesi sebebiyle esnafımız önce sevindi. Ümidimizi kurbana bağlamıştık. Ancak uzun süreli tatil nedeniyle sevinemiyoruz” diye konuştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle