28 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2013 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Oslo’da örgüt elebaşılarıyla yapılan müzakerelere benzetilmemesini istiyor. Açık kapı bırakıyor. Görüşmelerden olumlu sonuçlar alınırsa; Oslo’da veya bir başka yerde “müzakere” aşamasına geçilebileceğini söylüyor. Fakat Başbakan, yurtdışında PKK koşutundaki örgüt yetkililerinin ağzı ile Kandil’in yaptığı açıklamaların farklı olduğuna değiniyor. Sonuç olarak şu sıra İmralı+PKK ile müzakere aşamasına geçilmesindeki olanaksızlığa işaret ediyor. ??? Başbakan’ın Afrika’ya giderayak yaptığı açıklamalar, yapısını bilenleri hayrete düşürmeyecek içerikte. Terör sorununun çözümünde yalnız Kandil ile yurtdışındaki PKK uzantılarının birbiriyle çelişen ifadelerinden şikâyetçi değil Başbakan. Görsel basın ile sivil toplum örgütlerinin hükümetin açılımlarına tam destek vermemelerinden de yakınıyor. Ana muhalefete bakış açısının yaygınlaşan iyimserlik havasına katkıda bulunduğunu da söylemek zor. Kılıçdaroğlu’nun ola ki amacını aştı diye yorumlanabilecek bir ifadesini, CHP’nin terör konusunda işbirliğine kapıyı aralayan söylemini örten bir davranış gibi ele alan açıklamalarını iyi niyetli bir yaklaşım olarak irdelemek ve nitelemek, olanaksız. Üstüne üstlük CHP’nin işbirliği yapabilmek için öne sürdüğü 4 koşulu yanıtlayacağı yerde; Başbakan’ın tek bir kredi sözcüğüne takılı kalması, siyasal açıdan yadırganacak bir davranış. Bugüne dek hükümetin aldığı, alacağı önlemleri hemen her çevrenin, yalnız medyanın, sivil toplum kuruluşlarının değil; muhalefetin de gözü kapalı desteklenmesini isteyen, kapalı kapılar arkasında teröristlerle yaptığı, ulusal yararlara ters düşen pazarlıkları açıklamaktan kaçan ve gizleyen Başbakan… …CHP’nin İmralı ile başlatılan yeni sürecin; açık, samimi, şeffaf olmasını istemesini neden sindiremiyor? Takmış diline terör sorununun çözümünde sağlıklı işbirliğini sağlayacak, 4 koşulla özetlenen “yeni kredi” sözcüklerini; CHP’ye, “Muhtacı himmet bir dede, nerede kaldı gayrıya yardım ede” diyen aşağılayıcı bir üslupla saldırıyor... Oysa yıllardır siyasal ve askersel bütün olanaklar elinde iken terör sorununu çözümlemeyen bu iktidarla… …gelinen noktada “asıl muhtacı himmet dede; gayrılardan (muhalefetten) himmet bekleyen” bu Başbakan’dır. ??? “İmralı’da başlayan süreç, müzakere (pazarlık) aşamasına gelinen süreç değildir” diyor Başbakan. İyi ama Başbakan’a yöneltilen şu soru, yanıtı ve lakin merak konusu konulardaki kimi açıklamaları ne ola? İşte soru: “İmralı’dan gelen somut talepler var mı?” Yanıt: “Her şeyi sizinle paylaşamam. Paylaşacağım şeyleri ifade ettim zaten. Paylaşacaklarım var. Paylaşamayacaklarım var. Ama bunların çoğunu uygulamalarda görürsünüz. Paylaşılmaz ama uygulanır.” ??? Başbakan söz hokkabazlığı yapıyor. İmralı’dan gelen somut öneriler arasında basınla paylaşacakları ve paylaşamayacakları olduğunu söyleyen Başbakan; 4. yargı paketiyle ilgili bilgi verirken PKK’ye genel af ve Öcalan’a ev hapsi olamayacağını, altını çizen ifadelerle açıkladı... Bu açıklama; İmralı’nın, Kandil’in, siyasal uzantıları BDP’nin, öteden beri ve hâlâ savunduğu; PKK’ye genel afla Öcalan’ın örgütle doğrudan diyalog kurabilmek için ev hapsine çıkmasını içeren önerilerinin İmralı görüşmelerinde söz konusu olduğunu hem doğruladı... …hem de basının İmralı’dan olası somut öneriler sorusunu böylece yanıtlamış oldu. ??? Bilgi notu: “PKK ile müzakere ediyor diyen şerefsizdir” diyen Başbakan’la, pazarlık müzakerelerine ucu açık görüşmelerle başlayan Başbakan aynı insandır!.. Hükümetin PKK’ye silah bıraktırma amacıyla İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşmeleri yeniden başlatma kararına CHP’nin verdiği destek kamuoyunda takdir toplarken, Başbakan Tayyip Erdoğan’dan ‘teşekkür’ yerine ‘fırça’ gelmişti. Kılıçdaroğlu’nun ‘kredi veriyoruz’ açıklamasına Erdoğan’ın yanıtının, CHP’de “Verdiğimiz desteğin kıymetini bilmiyorlar, uzlaşma niyetleri yok” şeklinde değerlendirildiğini dün bu köşede aktarmıştık. Erdoğan’ın sözlerinin kendi partisinde nasıl değerlendirildiğini kurmaylarından AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile konuştuk. “CHP’nin desteğini başından beri önemsiyoruz” diye söze giren Çelik, CHP liderinin ‘kredi verdik’ sözlerine Başbakan’ın gösterdiği tepkiyi şöyle değerlendirdi: “Türkiye bu işi çözerse, çözümün şerefi hepimize ait. Kaybedersek hepimiz kaybederiz, 75 milyon kaybeder. CHP’nin desteğini başından beri önemsiyoruz. Başbakan’ın tepkisi üsluba yönelik. CHP lideri Sayın Kılıçdaroğlu, ‘Geçmişte iktidar şöyle şöyle yaptı. Ama biz kanın, gözyaşlarının durması için atılacak adımları yine de destekliyoruz’ deseydi daha şık olurdu. Lütfeder gibi ‘kredi açtık’ deyince Başbakan tepki gösterdi. MHP Türkçülük, BDP ise Kürtçülük üzerinden politika yaparken CHP’nin bu sürece desteği çok önemli. Kendi içindeki tartışmalar nedeniyle değişiklik olmazsa CHP’nin verdiği bu desteğin devam etmesinin sürece olumlu bir katkı sağlayacağını düşünüyoruz.” HABERLER ba yeni müzakere süreci için de anket yaptırdılar mı? Çelik şöyle yanıtlıyor: “Yaptığımız her ankette halkın en büyük sıkıntısını soruyoruz. Önceleri ekonomi ve işsizlik çıkardı. Artık hep terör ve güvenlik çıkıyor. Peşinden işsizlik, ekonomi geliyor. Ama silahların susması ve kanın durması diye sorduğumuzda yüzde 80 destek çıkıyor.” Akademisyenler AKP: Üslubunu Eleştirsek 12 Ocak’ta Yürüyor Af demek intihar de CHP’nin Desteğini demek Kar alarmı yüzünden gazete baskıya erken giBu yüksek oran, yanlış hesap decek. Bu vesileyi, bu köşede önemli bir duyuÖnemsiyoruz yapılması durumunda hüküruya yer vermek için kullanmak istiyorum. CHP’ye bilgi verilmesi doğru olmaz. Ama bir yol ayrımına gelinir, önemli bir karar alınacaktır. Davet edilir ya da gidilir, görüşülür. Şu anda görüşülecek bir şey yok ortada. Şekillenmiş somut adım olmadan sadece istihbarat bilgilerinin muhalefetle paylaşılması da doğru değil. Şu anda bir iki kişi dışında kimse de neler konuşulduğunu bilmiyor zaten.” Görüşmeler hakkında kendisinin ‘gerçekçi iyimser’ olduğunu belirten Çelik, “Bu süreçte yapılabilecek en büyük hata duygusal kararlar almaktır. Duygusallığın aklın önüne geçmemesi gerekir. Romantik iyimser değil, realist iyimserim. Balık çıkacak yere olta atmakta fayda var” diye konuştu. Müzakerelerin ne kadar süreceği konusunda ise “Pehlivan tefrikası haline getirip halkı yormamak lazım” dedi. Öcalan ile görüşmeler sonrasında PKK’nin Kandil ve Avrupa kanadından yapılan açıklamaları da Çelik şöyle değerlendiriyor: “Herkes ‘bizimle de görüşün’ diyerek rol çalma peşinde. Bizim tek muhatabımız Öcalan. Bu süreç Öcalan’ın örgüte ne kadar hâkim olduğunu da ortaya koyacak.” AKP hemen hemen her konuda karar almadan halkın nabzını tutan bir parti. Acametin ağır bedel ödeyeceğini de gösteren bir oran aslında. Nitekim Çelik de hemen müzakarelerin çerçevesinde ne olmadığını vurgulama çabası içine giriyor: “Genel af, Öcalan’a villa gibi iddialar olacak şeyler değil. Ak Parti kesinlikle ‘intihar’ etmek niyetinde değil! Bu konunun çözümü için Kürtleri tatmin etmek kadar, Türkleri ikna etmek de gerekli. Bu ülkede farklılıklara rağmen gökkuşağı oluşturmalıyız. İçindeki renkler birbirine zıttır ama birlikte bir armoni sağlanır.” Bakalım örgüte hâkim mi? ncak karar aşamasında görüşürüz’ AKP ile CHP bu süreçte buluşabilir mi? Çelik’e göre buluşmanın olup olmayacağını ve zamanlamasını İmralı ile müzakerelerin gelişimi belirleyecek: “MİT’in yaptığı her görüşme ya da İmralı’ya yapılan her ziyaret sonrasında ‘A Yüzde 80 destek iddiası Kamuoyunda yanıtı aranan soru, ‘Öcalan ile müzakereler karşılığında neyin verileceği’ sorusu. Çelik, “Kendi vatandaşlarımızla ilgili adımları Öcalan istedi diye atacak değiliz. Biz gayrimüslimlerin, Alevilerin, mütedeyyinlerin haklarını da iyileştiriyoruz. Bunu bu gruplar kafamıza silah dayadığı için değil, demokrasi ve insan hakları standardımızı geliştirmek için yapıyoruz. Bizim için ölçüt, Avrupa standartlarıdır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinde yazan düşünce özgürlüğü kriteri bizim için temel kriterdir” dedi. ??? Çelik’in sözleri, liderler seviyesinde yaşanan polemiklere rağmen, hükümetin CHP’nin verdiği krediyi kolayca geri itmesinin mümkün gözükmediğini ortaya koyuyor... Ölçü Avrupa standardı Önümüzdeki (12 Ocak) Cumartesi günü akademisyenler Ankara’ da bir yürüyüş düzenliyorlar. ODTÜ’de yakılan ateşin meşalesini taşımak için harekete geçen akademik çevrelerin geniş katılımlı olmasını bekledikleri yürüyüşe öğrenciler ve basın mensupları da davetli... “ODTÜ’yü kınayan bir metne emirle imza atan rektörler akademi adına yüzümüzü kızartırken, ODTÜ ile birlikte ayağa kalkan tüm akademisyen ve öğrenciler, geleceğe ve ülkeye olan inancımızı tazelediler” satırlarının yer aldığı bir bildiri ile yapılacak yürüyüşü duyuran ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi önünden başlayacak eyleme katılacak kurumlar şunlar: Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Akdeniz Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği, Başka Hacettepe Yok İnisiyatifi, Isparta Öğretim Üyeleri Derneği, Mülkiyeliler Birliği Derneği, ODTÜ Mezunları Derneği, ODTÜ Öğretim Elemanları Derneği, Trakya Üniversite Öğretim Elemanları Derneği, Üniversite Konseyleri Derneği ve Van Üniversite Öğretim Elemanları Derneği... Gösteriye katılacağı belirtilen diğer kuruluşlar arasında ayrıca Türk Tabipleri Birliği, Tüm Hemşireler Birliği ve İnönü Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği de bulunuyor. AKP hükümetinin baskılarına ve yeni YÖK tasarısına karşı bir araya gelmeye hazırlanan akademisyenlerin bildiri metninin tamamı şöyle: Üniversitelerde piyasacılığa, baskıya, gericiliğe hayır! Son bir yıl boyunca öğretim üyelerine, üniversite emekçilerine ve öğrencilere uygulanan baskı ve yıldırma politikaları üniversitelerde gericilikle birlikte çığ gibi büyüdü. Yeni YÖK Yasa Taslağı ise gericiliğin örttüğü özelleştirme, üniversiteleri doğrudan sermayeye bağlama, akademisyenlerin iş güvencesi ve akademik özerkliğini yok etme planlarını dışa vurdu. ODTÜ’de yaşananlar AKP’nin YÖK de dahil olmak üzere onca gücü ele geçirmesine rağmen üniversitelerdeki direnci kıramadığını gösterdi. ODTÜ’yü kınayan bir metne emirle imza atan rektörler akademi adına yüzümüzü kızartırken, ODTÜ ile birlikte ayağa kalkan tüm akademisyen ve öğrenciler geleceğe ve ülkeye olan inancımızı tazelediler. Biz aşağıda isimleri bulunan kurumlar bu koşullarda 12 Ocak 2013 tarihinde üniversitelerdeki baskı, yıldırma, YÖK Yasa Taslağı ve son dönemde ODTÜ özelinde cereyan eden akademiyi kişiliksizleştirme çabalarına karşı merkezi bir “akademisyen yürüyüşü ve basın açıklaması” düzenliyoruz. Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin önünden 12.00’de başlayacak yürüyüş Sakarya Meydanı’nda basın açıklaması ve halka bildiri dağıtılmasıyla son bulacaktır. Söz konusu etkinliğe emekten, toplumsal ilerlemeden yana tüm kitle örgütleri davet edilmiştir. Değerli basın mensuplarını, tüm akademisyenleri, üniversite emekçilerini ve öğrencileri yürüyüş ve basın açıklamasına katılmaya çağırıyoruz. Saygılarımızla… YÖK taslağına karşı Karadayı, DYP’nin çökertilmesini anlatan notları kabul etmedi ‘BÇG lideri’ suçlaması ALİCAN ULUDAĞ Öğrencilerden boykot TUNCELİ (Cumhuriyet) Tunceli Üniversitesi’nde ODTÜ’ye destek afişi asmak isteyen 20 öğrencinin geçen cuma günü gözaltına alınmasının ardından gerginlik dün de sürdü. 700 öğrenci Rektör Prof. Dr. Durmuş Boztuğ’u (solda) istifaya çağırıp bir hafta boyunca dersleri boykot karararı aldı. Rektörlük binasına doğru yürüyen öğrencilerin önünü çevik kuvvet polisleri kesti. Daha sonra yürüyüşlerine devam eden öğrenciler, “rektör istifa”, “Yandaş Rektör istemiyoruz” sloganları attı. Gerginlik nedeniyle kampusa Elazığ’dan takviye çevik kuvvet polisi getirildi. Osman Sakalsız yaşamını yitirdi ? İstanbul Haber Servisi Eski Türkiye İşçi Partisi’nde (TİP) birçok görev üstlenen Osman Sakalsız yaşamını yitirdi. Uzun bir süredir akciğer kanseri ile mücadele eden Sakalsız, Almanya’da tedavi görüyordu. Türkiye Birleşik Komünist Partisi (TBKP) Genel Sekreter Yardımcısı (1988) olan Sakalsız, SBP ve ÖDP’nin de kurucuları arasında yer aldı. 1960’lı yıllarda bir işçi olarak TİP’e giren Sakalsız, 12 Mart döneminde tutuklanan TİP üyeleri arasında yer aldı. Sakalsız, 12 Eylül’ün ardından yurtdışına çıkarken TBKP sürecinin de içinde yer aldı. Göktepe’yi anıyoruz İstanbul Haber Servisi Alibeyköy’de, 8 Ocak 1996’da Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen tutukluların cenaze törenini izlerken gözaltına alınan ve polis tarafından dövülerek öldürülen Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe, katledilişinin 17. yıldönümünde mezarı başında törenle anılacak. Esenler Atışalanı Kemer Mezarlığı’nda saat 11.00’deki anma töreninde Göktepe ailesi, yakınları ve meslektaşları cinayeti bir kez daha lanetleyecek. Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde Ümraniye Cezaevi’nde öldürülen iki tutuklunun cenaze törenini izlemek üzere gittiği polis ablukasındaki Alibeyköy’de gözaltına alındı. Göktepe, gözaltına alındıktan sonra Eyüp Kapalı Spor Salonu’na götürüldü ve Eyüp’te feci şekilde dövüldü, işkenceye uğradı, cesedi polisler tarafından salonun yakınlarındaki bahçeye bırakıldı. Göktepe’nin dövülerek öldürülmesinden 3.5 yıl sonra 6 polis, 7.5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Emniyet Amiri Seyit Battal Köse’nin cezası daha sonra 1 yıl 8 aya düşürüldü. Polisler 1.5 yıl hapis yattıktan sonra aftan yararlanıp tahliye edildiler. Öğrenci servisi devrildi: 14 yaralı ? EREĞLİ (Cumhuriyet) Konya’nın Ereğli ilçesinde meydana gelen kazada, Karapınar Sağlık Meslek Lisesi öğrencilerini taşıyan Mahmut Ünlü yönetimindeki 42 YT 720 plakalı minibüs, iddiaya göre, buzlanma nedeniyle kontrolden çıkıp şarampole devrildi. Kazada, sürücü Ünlü ile 1 öğretmen ve 12 öğrenci yaralandı. Çağrılan ambulanslarla Ereğli Devlet Hastanesi’ne kaldırılan yaralıların sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. TGF’den AA’ya tepki ANKARA (ANKA) Türkiye Gazeteciler Federasyonu (TGF) Genel Başkanı Atilla Sertel, federasyon hakkında “Anadolu Ajansı’nda (AA) doğrulatılmadan yayımlanan ve bazı basın yayın organlarında yer alan haberleri” eleştirdi. Sertel, yaptığı yazılı açıklamada 23 Eylül 2012 günü gerçekleştirilen genel kurulda yapılan seçimi 131 oy alarak kazandıklarını belirterek “Seçim sonrasında TGF’ye ve bize yakışır şekilde muhalif adayla birlikte fotoğraf çektirip salondan el ele, kol kola ayrıldık. Ancak daha sonra aynı şahıs kimden ya da kimlerden talimat aldı bilinmez, önce mahkemeye koşmuş, ardından olağanüstü kongre için imzalar toplanmıştır. İmza aşamasında bizlere ‘Korkmayın seçime gelin’ diye seslenenler, yapılan olağanüstü genel kurulda salona dahi gelme gücünü kendilerinde bulamamışlardır” dedi. CHP’de görevden alma ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Ankara il yönetimi dün akşam saatlerinde yaptığı toplantıda Yenimahalle örgütünde yaşanan sorunları tartıştı. Görüşmelerin ardından yapılan oylamara 25 kabul, 6 ret ile CHP Yenimahalle ilçe yönetiminin görevden alındı. ANKARA 28 Şubat soruşturmasında sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya, RefahYol hükümetinin ortağı “DYP’nin çökertilmesini” konu alan notlar soruldu. Notların “4 Nisan 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu (BÇG) lideri” tarafından hazırlandığını anlatan savcı, Karadayı’ya “Bu notları siz mi hazırladınız” diye sordu. Karadayı ise “Bu belge ve belgedeki yazılar kesinlikle bana ait değildir” yanıtını verdi. Dönemin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, 28 Şubat soruşturması kapsamında mağdur tanık olarak ifade verdikten sonra yaptığı açıklamada, kendisine gösterilen bazı belgelere çok şaşırdığını söylemişti. Çiller’in “çok şaşırdım” dediği belgeler, ilk kez Karadayı’nın savcılık sorgusunda ortaya çıktı. “4 Nisan 1997 tarihli Batı Çalışma Grubu (BÇG) lideri” tarafından alınan notlarda, “Bugünkü ortamda öncelikli hedef DYP’nin çökertilmesi, dolayısıyla hükümetin derhal iktidardan çekilmesini sağlayıcı önlemleri almaktır. DYP’nin hükümetteki oy potansiyelini kırmak örtülü yapılmalıdır” ifadeleri yer aldı. Notların “acil tedbirler” bölümünde, RP ile ilgili “yumuşak karnının tespiti, menfaat çatışması yaratmak, söyleyen ve yapılanlar arasındaki çelişkiler, ahlaki anlayışlarının çürüklüğü”, DYP konusunda da “Liderlerinin sağladığı menfaat, DYP liderinin düşürülmesi, liderden kurtulmanın parti için kazançlı olacağı” tespitlerine yer verildi. Bu notlardan yola çıkan savcı Mustafa Bilgili, “BÇG lideri tarafından alınan bu notlardan, BÇG çalışmalarının bir darbe çalışması olduğu ve amacının hükümeti askeri müdahale ile devirmek olduğu anlaşılmaktadır. Bu belgeyi siz mi hazırladınız?” diye sordu. Karadayı, ifadesinde “Bu belge ve belgedeki yazılar kesinlikle bana ait değildir” yanıtın verdi. Karadayı, 22 sayfalık ifadesinde şunları da anlattı: Ülkemizde milletimizin ve silahlı kuvvetlerimizin fevkalade hassas olduğu Cumhuriyetimizin anayasada belirtilmiş olan temel nitelikleri aleyhine bazı gelişmeler var ise ki vardır buna hiçkimse tepkisiz ve tarafsız olamaz. Ancak bunların çözüm yeri TBMM’dir. Bu çatı altında herşeyin çözülebileceğine ve çözülmesi gerektiğine inanıyorum. Yasal mevzuat haricinde herhangi bir şeye bilerek ve isteyerek imza atmadım. Benim 28 Şubat süreci ile ilgili kendim isteyerek TBMM Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonunda ayrıntılı ifade verdim. Ordaki ifademde özellikle bütün gerçekleri ve doğruları olduğu gibi anlattım. O ifadem aynen doğrudur. Konuya ilişkin olarak Ege Öğretim Elemanları Derneği’nden (EGÖDER) gelen bir açıklama da ilişikte şöyle diyor: “Üniversitelerin büyük bir saldırı karşısında olduğu ve aslında herkes için çanların çalındığı bir dönemden geçiyoruz. Bu ülkenin yetiştirdiği aydınlar olarak bu dönemde bize düşen ‘Ben tek başıma ne yapabilirim ki?’ çaresizliğiyle ya da ‘aman bir şey olmasın’ endişesiyle harekete geçmemek değil, tam tersi kendimizin, çocuklarımızın, öğrencilerimizin ve ülkemizin geleceği için ayağa kalkmak ve birlikte hareket ederek bu saldırılara karşı durmaktır. Bu, Cumhuriyetin akademisyenleri olarak hepimizin boynunun borcu ve vatani görevidir…” Ankara’ya transferleri ayarlamak için EGÖDER şu notu da iliştirmiş: “Yürüyüşe katılmak isteyen dostlarımızın 10 Ocak 2013 Perşembe günü, 15.00’e kadar isimlerini [email protected] adresine bildirmelerini rica ederiz.” “Susma, sustukça sıra sana gelecek!” sloganının sıradan bir slogan olmaktan çıkıp; ete kemiğe büründüğnü düşünen herkese duyurulur. Düzeltme: Son yazımda “profesör” olarak bahsettiğim Ayşe Hür, profesör unvanı taşımayan “tarihçi” bir araştırmacı yazarmış... Bu yanlış algının oluşmasına yol açan neden Ayşe Hür’ün bazı kaynaklarda profesör sıfatıyla anılmasıdır. İnternette çeşitli haber ve köşe yazısında, Hür’den “profesör” olarak söz ediliyor. Her halükârda yazımın özünü değiştirmeyen bu maddi hata için özür dilerim. ‘Çanlar herkes için çalıyor’ On Numara devretti ANKARA (AA) On Numara’de 10 bilen çıkmayınca 256 bin 566 lira devretti. Numaraların; 2, 5, 9, 12, 13, 16, 28, 31, 33, 37, 45, 47, 48, 50, 53, 57, 59, 64, 67, 68, 75 ve 79 olarak belirlendiği çekilişte 9 bilenler 2061 lira, 8 bilenler 102 lira, 7 bilenler 19.45 lira, 6 bilenler 3.25 lira ve hiçbir numarayı tutturamayanlar 2.25 lira kazandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle