22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 OCAK 2013 SALI 4 HABERLER Düzenlemenin ‘artık dinlensin’ kararı verilen bakanların değiştirilmesi şeklinde olacağı belirtildi Fatih Hilmioğlu İçin İnci gibi el yazısıyla yazılmış olan şu, 16 Aralık 2012 tarihli mektubu hep birlikte okuyalım lütfen: “Sayın Ali Sirmen, Bu sabah yazınızı okurken annenizin vefat ettiğini büyük bir üzüntü ile öğrendim. Üzüntünüzü paylaşıyorum. Olağanüstü duyarlı yazınızı da ömrün boyunca unutmayacağımı söylemek istiyorum. Sayın Sirmen, yıllardır yazılarınızı okuyan bir okurunuzum. Bugünlerde de Silivri Cezaevi’nde duvar manzaralı, demir parmaklıklı penceremin yanında oturarak her sabah sizi okumaya devam ediyorum. Bu sabah annenizi kaybettiğinizi ifade eden yazınızı okurken sizinle birlikte ağladım. Sayın Sirmen, size sabır ve dayanma gücü diliyorum. Bizim için çok değerlisiniz kendinize iyi bakın. Saygılarımla Turgay Erdağ Emekli Amiral Balyoz davasından tutuklu Silivri 5 No’lu Ceza İnfaz Kurumu Koğuş: C – 4” ??? Gazeteye her gün uğramıyorum, mektuplarımın oraya gelip sonra bana ulaşması bazen zaman alıyor. Bunu da bir iki gün önce aldım. Aldım okudum ve ağladım. Ağlamam ne annemin ölümü, ne ölüm karşısındaki çaresizliğimdendi. Ölüm önlenmesi mümkün olmayan bir şey, ama önlenmesi mümkün olan olaylar karşısındaki tavrımız beni çıldırtıyor. Bu tavrı nasıl tanımlasam bilmem ki; çaresizlik mi, yeterince ilgilenmemek mi? Turgay Erdağ’ın başsağlığı dileyen sıcak mektubunu aldığım zaman, düşündüm, o nahak yere yattığı hapishanesinde, kendi acısını kalbine gömmüş, bizim üzüntülerimize, acılarımıza ortak oluyor, o bize ağlıyor. Peki, biz onun için ne yapıyoruz? Onun için, Mehmet Haberal için, Mustafa Balbay için, Tuncay Özkan için, Yalçın Küçük için, öbürleri için ne yapıyoruz? Her gün hatırlıyor muyuz tekrar tekrar hayali bir suçla suçlanan bu insanların başkalarının günahlarının haçını sırtında taşıyan İsa misali bizim adımıza yattıklarını? Her sabah, yok belki de her sabah değil. Arada sırada bir sabah, onların aynı güne hangi koşullarda göz açtıklarını anımsıyor muyuz? Kendi acılarını içlerine gömüp bizimkilerine ağlayan bu insanlara ağlamayı bırakalım bir yana ne kadar ilgi gösteriyoruz? ??? Turgay Erdağ’ın mektubu elime geçtiği günlerde yoğun bir biçimde, eski Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nu düşünmekteydim. Fatih Hilmioğlu, Ergenekon davasından 4 yıldır tutuklu. O bir yandan kendi hakkındaki suçlamaların asılsızlığını ortaya koymaya çalışırken öte yandan tutukluluk koşulları altında diyabet, siroz ve kanserle boğuşuyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi 13 Ekim 2012 günü trafik kazasında kaybettiği oğlunun acısıyla yaşıyor, sağlık durumu son derecede kritik; yaşamsal tehlike içinde olan ve Avcılar Murat Kölük Hastanesi’nde tedavi altında bulunan Hilmioğlu hâlâ tahliye edilmiyor. Pek yakında artık tahliye kararı gelse bile kıymeti harbiyesi olmayacak, çünkü ortada tahliye edilecek kimse kalmayacak. Kaçmasına imkân olmayan, delilleri karartma olanağı bulunmayan Hilmioğlu’nun tutukluluğu bir hukuki tedbir değil, bir yargısız infaz, bir intikam... Dünyanın neresinde olursa olsun, Hilmioğlu misali bir bilim adamının bu koşullar altında intikam infazına maruz bırakılması halinde, toplum vicdanı isyan eder, insanlar harekete geçer, ayağa kalkarlar ve toplumun yönetimden ilk talebi, bu insanın hemen tahliyesi olur. Hepimiz Hilmioğlu’nun ve tahliyesini sağlamak üzere harekete geçmeliyiz. Tabii eğer toplumda vicdanın zerresi kalmışsa! Hemen belirteyim ki, acele etmezsek, çok kısa bir süre içinde ikinci bir Kuddusi Okkır olayı yaşayacağız. Bu toplum bu zillete daha ne kadar tahammül edecek? Kabinede düzenleme ERDEM GÜL ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika seyahatinin dönüşünde kabinede değişikliğe gitmesi bekleniyor. Kabine değişikliği, beklentilerin tersine yerel seçimlerde belediye başkan adayı olacak isimler yerine, “artık dinlensin” kararı verilen bakanların değiştirilmesi şeklinde olacak. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in de kabine dışı kalabileceği belirtiliyor. Erdoğan, partisinin 30 Eylül’deki büyük kongresinde partiyi yeniden yapılandırdıktan sonra kabinede de revizyon planlıyordu. Ancak Erdoğan kabine revizyonunu Mart 2014’teki yerel seçimleri Ekim 2013’e çeken anayasa değişikliğinin gerçekleşmesi sonrası yapacak. Böylece AKP tüzüğündeki 3 dönem sınırına takılan bakanlardan büyükşehir belediye başkanlıklarına aday gös ? Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Afrika seyahatinin dönüşünde kabinede değişikliğe gitmesi bekleniyor. Parti içinde en çok tepki gösterilen isim olan İçişleri Bakanı Şahin’in de kabine dışı kalabileceği belirtiliyor. Değiştirilecek isimler arasında Milli Eğitim Bakanı Dinçer, Maliye Bakanı Şimşek, Kültür ve Turizm Bakanı Günay, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker, Sağlık Bakanı Akdağ’ın da adı geçiyor. tereceği isimleri kabine dışı bırakması bekleniyordu. Ancak MHP ile anlaşılarak Meclis’te yapılan oylamada 367’nin altında kalıp yerel seçimlerin öne çekilmesi gerçekleşmeyince Erdoğan bu operasyonu erteledi. İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşmelere paralel olarak kabine revizyonu gündeme yeniden girdi. Önceki günden itibaren hız kazanan kabine revizyonu beklentisi AKP’de yeni bir kırmızı plaka heyecanına neden oldu. Erdoğan, Afrika seyahatinin ardından, kabine revizyonunu gerçekleştirecek. Revizyon beklendiği gibi 3 dönemlik bakanların belediye başkan adaylıkları için değiştirilmesine yönelik olmayacak. Kabinedeki değişiklik, parti yönetimi ve milletvekilleri arasında da açıkça isimleri konuşulan bazı bakanların, Erdoğan tarafından “bir süre dinlenin” denilerek değiştirilmesi şeklinde gerçekleştirilecek. Erdoğan’ın “Parti yönetimi ve milletvekilleriyle uyumlu çalışma” kriterine göre yapması beklenen değişikliğin 4 ya da 5 bakanı kapsayacak “mini revizyon” olacağı ifade ediliyor. Değiştirilecek bakanlar arasında Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın isimleri geçiyor. Kabine dışı kalacak isimler arasında sayılan Dinçer, Şimşek ve Günay’ın iki dönemdir milletvekili oldukları için tüzükteki üç dönem sınırına takılmayan isimler olması dikkat çekiyor. dından ilk kez bakan olmuş, özellikle toplumsal muhalefete yönelik açıklamaları ve gaflarıyla öne çıkmıştı. Kırmızı plaka Revizyonun güçlü bir olasılık olarak ortaya çıkması AKP milletvekilleri arasında kırmızı plaka heyecanına yol açtı. Milletvekilleri arasında revizyon İmralı ile görüşmelerden daha fazla konuşulmaya başlandı. AKP’de gidecek bakanların yerine AKP grup başkanvekilleri Nurettin Canikli, Mustafa Elitaş, Mahir Ünal, Başbakan Erdoğan’ın doktorluğunu da yürüten TBMM Sağlık Komisyonu Başkanı Cevdet Erdöl, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın isimleri geçiyor. Erdoğan tarafından ekonomiden sorumlu genel başkan yardımcısı yapılan Numan Kurtulmuş’un da dışarıdan bakan yapılacağı kulislerde konuşuluyor. Şahin’in durumu Kabine değişiminin partinin gündemine gelmesiyle değişip değişmeyeceği en çok merak edilen isim İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin oldu. Parti çevrelerinde Erdoğan’ın kafasındaki sayının sınırlı olduğu ancak bir kabine revizyonu yaparken Şahin’i de değiştirmesinin güçlü bir olasılık olduğu ifade ediliyor. Şahin, 11 Haziran seçimleri sonrasında 9 yıllık AKP Genel Sekreterliği’nin ar Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan büyükelçilere mesaj ÖCALAN’LA GÖRÜŞME ‘Devlet hükümettir’ BAHADIR SELİM DİLEK Abdüllatif Şener: İZMİR Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin yurtdışında görev yapan büyükelçilerine “AKP’nin büyükelçileri olması gerektiği” mesajını verdi. Davutoğlu, AKP hükümetinin dış politikasının uygulanması konusunda büyükelçilere “Demokrasilerde devlet hükümet ayrımı olmaz, hükümet devlettir, devlet de hükümettir” dedi. Davutoğlu, 5. Büyükelçiler Konferansı’nın kapanışında, konferansa katılan büyükelçilerle değerlendirme toplantısı yaptı. Basına kapalı yapılan toplantıda, Dışişleri Bakanlığı’nın sistemik yapısı konuşuldu. Irak ve Suriye konuları doğrudan gündeme gelmedi, ancak Davutoğlu, büyükelçilerin bulundukları merkezden her şeyi yazmamalarını istedi ve “Resmin genelini görün” dedi. Büyükelçilere hükümet ve devlet politikalarının ayrı olmayacağını anlatan Davutoğlu, demokrasilerde devlet hükümet ayrımının olmayacağını ileri sürdü ve Türkiye’de böyle bir ayrımın olmaması gerektiğini savundu. Büyükelçilere nasihatlarda da bulunan Davutoğlu, “Devlet hükümet, hükümet de devlettir” dedi. Toplantıda, Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan, büyükelçi eşleri ko Kim müfteri kim şerefsiz Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, İzmir’deki temasları sırasında Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ile görüştü. Kocaoğlu, Bakan Davutoğlu’na İzmir’in sembollerinden saat kulesinin maketini hediye etti. (Fotoğraf: AA EVREN ATALAY) nusunu gündeme getirip, büyükelçi eşlerinin de diplomasi yapısı içine alınması gerektiğini söyledi. Tan’ın bu önerisine olumlu yaklaşan Davutoğlu, gelecek yıl yapılacak olan konferans sırasında, büyükelçi eşlerinin de teknik olmayan bazı oturumlara alınmasını istedi. ‘İstikamet AB’ Büyükelçilerin kendi aralarında yaptığı toplantıda AB konusu gündeme taşındı. Akdeniz Havzası oturumunda, Suriye’deki gerginlik ve yaşanan iç savaş ikinci plana atılırken AB’nin önemi vurgu landı. Bir büyükelçi bu önemi “AB bir kredi kartı gibidir. Önce bir miktar kredi yüklenir, o nedenle limiti dikkatli harcamak gerekir” mesajı verdi. Büyükelçiler Türkiye’nin yöneliminin AB olması gerektiği ve AB hedefinden uzaklaşılmaması gerektiği yönünde görüş birliğine vardı. Ayrıca AB içinde bulunduğu dönüşüm sürecinde Türkiye’nin yeniden devrede olması gerektiğini vurgulayan büyükelçiler, yeni bir Lizbon Anlaşması’nın gündemde olduğuna ve bunun içinde Türkiye’nin de olması gerektiğine dikkati çekti. Büyükelçilerin kendi aralarında yaptığı bir başka oturumda ise kamuoyunun yönlendirilmesi konusu gündeme geldi. Bu bağlamda, siyasi etkilerden arındırılmış biçimde kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi gerektiği üzerinde duruldu. AB’ye Türkiye’de olan desteğin yüzdesi ve buna bağlı olarak bu desteğin azalmasının sakıncaları örnek gösterildi. Bir başka oturumda ise Suriye konusu ele alındı. Hükümetin Suriye politikasında artık geri dönülmez bir noktada olduğu değerlendirmesi yapıldı. ANAYASA MAHKEMESİ’NE DİLEKÇE AKİT GAZETESİ YİNE HEDEF GÖSTERDİ ‘Bireysel başvuru harcı iptal edilsin’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvurularda alınan 172 liralık harcın iptali için dava açıldı. Avukat Sedat Vural, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde harç alınmadığını anımsatarak Türkiye’de alınmasının anayasaya ve uluslararası sözleşmelerin temel hak ve özgürlüklerine ilişkin düzenlemelerine aykırı olduğunu vurguladı. Anayasa Mahkemesi’ne başvuran avukat Sedat Vural dilekçesinde, vergi ve benzeri mali yükümlülüklerin adaletli ve dengeli dağılımı ile her yurttaşın mali gücüne göre vergi ve harç vermesinin anayasal ilke olduğuna işaret etti. “Adalete ancak parası olan ulaşır hükmünün” evrensel olan “adil yargılanma” ile “etkin hukuk yollarına başvurma” haklarına aykırılık oluşturacağı belirtilen dilekçede şöyle denildi: “Vatandaşın gerek ilk yargı, gerekse üst yargı aşamasında ödediği yargılama harçları yanında, yargılamanın veya herhangi bir kamu gücünün temel hak ve özgürlükleri ihlal eden karar ve uygulamaları karşısında, bir hakkın tespiti için Anayasa Mahkemesi’ne yapacağı bireysel başvuru için harç ödenmesi zorunluluğunun getirilmesi bir hakkın elde edilmesini zorlaştırdığından hukuk devleti ilkesine aykırıdır.” Sedat Vural, asgari ücretin üçte biri oranına denk düşen harcın iptal edilmesini istedi. Atılgan’a bilim dünyası sahip çıktı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Akit gazetesi tarafından “Marksist” olduğu gerekçesiyle hedef gösterilen Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi siyaset bilimcisi ve dekan yardımcısı Doç. Dr. Gökhan Atılgan, açıklama yaparak haberi tekzip ettiğini belirtti. Farklı üniversitelerden 417 bilim insanı bildiri yayımlayarak Atılgan’a destek verdi. Akit gazetesi tarafından “Bu nasıl hoca?” başlığıyla yayımlanan haberde, “Marksist olduğu ve PKK propagandası yapan ögrencileri koruduğu” iddiasıyla hedef gösterilen Atılgan, haberi tekzip ederek bir açıklama yaptı. Atılgan’ın, avukatı aracılığıyla yaptığı açıklamada, “Fakültedeki mevcut özgürlük ortamının AÜ İletişim Fakültesi’nin ‘sol ve bölücü grupların kontrolünde olduğu’ şeklinde değerlendirilmesi, müvekkil yanında öğrencileri, fakülteyi ve üniversite yönetimini hedef alan ve üniversitede kaos ortamı yaratmaya yönelen, maksatlı bir haberciliğin ürünüdür” ifadeleri kullanıldı. Haberin ardından 417 bilim insanı Atılgan’a destek verdi. Bildiride şunlar kaydedildi: “Bu yayınlar, hiç kuşku yok ki geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de başbakana dönük protestolar ve ona karşı polis şiddetiyle başlayan tartışmalardan, başbakanın öğrencisine ve birbirine sahip çıkan öğretim elemanlarını suçlayan demeçlerinden bağımsız düşünülemez” denildi. Haber Merkezi Abdullah Öcalan’la müzakereler konusunda Ulusal Kanal’a konuşan eski devlet bakanı ve eski Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener, “Daha önce görüşme yaptığımızı ispatlamayan müfteridir, şerefsizdir diyen başbakan, müzakere yapıldığını kendisi açıkladı. O zaman başbakana soruyorum, kim müfteridir? Kim namussuzdur? Kim şerefsizdir?” dedi. Görüşmelerden somut bir şey çıkacağını sanmadığını belirten Şener’in Ulusal Kanal’daki konuşması şöyle: “Benim gördüğüm kadarıyla sadece süreci idare ediyor. Yani Başbakan ülkenin sorunlarına odaklanmış değil, doğrudan doğruya kendi geleceğine odaklanmış durumda. Kendi konumuna, kendi çıkarlarına ve kendi geleceğine odaklanmış durumda. Yakın bir süre öncesine kadar idamdan bahsediyordu. İdamdan her bahsettiğinde Öcalan’ın adını anıyordu. Kamuoyunda sanki bir idam senaryosu hazırlanıyor intibaı veriyordu. Bunu haftalarca kullandı, arkasından dokunulmazlıklara geçti. ‘Terör örgütüyle kucaklaşanların dokunulmazlıklarını elbette Meclis kaldıracaktır. Yargı da gerekeni yapacaktır’ dedi. Ancak şimdi görüyoruz ki bir taraftan ‘idam’ diye bağırırken, bir taraftan ‘dokunulmazlıkları kaldıracağım’ derken el altından da görüşmeler yapıyormuş. Bu görüşmelerin yapıldığını önce başbakan kendisi açıkladı. Buradan okunması gereken şey şudur: Başbakan doğrudan doğruya seçmene oynuyor. ‘İdam’ derken bir kesim seçmene hitap ediyorsa yine ‘müzakere’ derken başka bir seçmen kesimine hitap ediyor. Bir taraftan ülkeyi ayrıştırıyor. Ayrıştırdığı insanlara farklı şekilde seslenerek oy toplamaya çalışıyor. Önümüzde seçimler var. Somut bir şey çıkacağını sanmıyorum.” SOSYOLOG İSMAİL BEŞİKÇİ Tutukluluk için Meclis izni gerekecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu içinde oluşturulan Anayasa Yazım Komisyonu’nda milletvekillerinin tutuksuz yargılanmasını sağlayacak biçimde “Meclis izni” formülü üzerinde anlaşma sağlandı. Vekillerin soruşturma, sorgulanma teknik takip, tutuklanma ve yargılanmaları Meclis’in iznine bağlı olacak. Meclis, vekilin yargılanmasına izin verse bile tutuklanmasını engelleyebilecek. TBMM Ana ‘Üniversite olsa darbe olmazdı’ MAHMUT ORAL yasa Uzlaşma Komisyonu’nun dünkü toplantısında yeni anayasanın temel hak ve özgürlükler başlığı altında yer alan “kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı maddesi ele alındı. Toplantıda maddeye “Soruşturma ve kovuşturma aşamaları için ayrı ayrı azami tutukluluk süreleri kanunla belirlenir” ifadesinin konulmasında uzlaşıldı. DİYARBAKIR Sosyolog İsmail Beşikçi, “Türkiye’de gerçek bir üniversite olsaydı darbeler olmazdı” dedi. Mezopotamya halklarının anadillerinde eğitim yapabilecekleri bir üniversitenin kurulmasını hedefleyen Mezopotamya Vakfı’nın kuruluş toplantısı Sümerpark Repepsiyon Salonu’nda gerçekleşti. Toplantıda bir konuşma yapan İsmail Beşikçi, Türkiye’de şu an 171 üniversitenin olduğunu ifade ederek “Üniversitelerin sayısının çoğalması bilim yönteminin uygulandığını ve yaşama geçtiğini göstermiyor. Türkiye’de gerçek bir üniversite olsaydı darbeler olmazdı. Üniversite, yargı ve basın bu darbelere çanak tuttu” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle