19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 OCAK 2013 PAZAR 4 HABERLER Yanık Saray Sevgili, Salı gecesi TV ekranından yüreğim yanarak izledim, Galatasaray Üniversitesi yangınını. Benim de aklıma önce, “burayı da otel mi yapmak için yakıyorlar acaba” sorusu takılıyor. Sonraki günlerde, insanların çoğunluğunun aynı kaygıyı dillendirmesi, Türkiye’nin nasıl vahşi bir yağma ülkesi olduğunun kanıtı. Doğrudürüst hiçbir ülkede, böyle bir olay karşısında insanların ilk aklına gelen soru bu olmaz. Ama bizde oluyor. Demek ki, yanan yalnız bir buçuk yüzyıllık tarihi ‘Feriye Sarayı’ değil, biz hepten yanmışız. Yangını izliyorum içim yana yana. Anılarım yanıyor gözümün önünde. Yanan bina benim yedi yaşında içine adım attığım yatılı ilkokulum ve ilk hapishanemdi. Ekranda alevleri izliyorum, yıllarca kâbusum olmuş olan bir binanın yanmasına bu kadar mı yanılır!.. HHH Okuluma ilk hapishanem dememi bilmem yadırgadın mı? Evde el bebek gül bebek büyütülmüş, sokakta oynamasına bile izin verilmemiş içine kapanık bir çocuk, yedi yaşının bir gününde, birdenbire elinden tutulduğu gibi, bir yatılı okula bırakılıverirse, ne hisseder ki? Neyse boş ver şimdi bunları, ben o yıllarımla barıştım artık. Oraya yeniden dönmek istemem ama içimdeki burukluk geçti. Hem bilançoyu da eşitledik. Genç yaşlarda edindiğim hapishane tecrübesi, ileri yaşlar için alıştırma oldu, yadırgamadım. Hatta hatırlıyorum, sızlanan bir kader arkadaşıma son derece doğallıkla şunu sormuştum: Yahu sen hiç yatılı okulda okumadın mı? Aslında belki de, belki de değil kesinlikle haksızlık ediyorum. Her ne kadar, içeri tıkılmışlık, kapatılmışlık duygusu dolayısıyla hapishane algılamasında haklı bir yan bulunsa da, orası aynı zamanda bir özgürlükler ve harikalar diyarıydı. Dördüncü sınıfta, trenle Eskişehir’e gideceğim hafta sonunun arifesinin sevinciyle kanatlanmış, dışarıda lapa lapa kar yağarken, ben beyaz gecede Faik Sabri Duran’ın “Bir Türk Kızının Şileple Amerika Yolculuğu”na katılarak, Manhattan’da Empire State Building’in tepesine asansörle orada çıkmıştım. Kafa göz yararak, ana avrat söverek de olsa yine orada bir dili öğrenmiştim. Sorgulamayı, incelemeyi , itiraz etmeyi, tartışmayı öğrenmiştim o binada. Okul hiç hapishane olur mu? HHH Her neyse diyeceğim o ki, o binayla, o binada geçen yıllarla barıştım son yıllarda. Tam ben barıştım ki, bina gitti, benim ve benim gibi orada anıları olan nice Galatasaraylının da içini yakarak... Galatasaraylıların belleğindeki ikinci yangındır bu. Birincisi geçen yüzyılın başında kendi adını taşıyan semtteki ana binanın yanmasıdır. O kısa zamanda, onarılmış yeniden eğitim hizmetine sunulmuştu. Şimdi bunun da öyle olması için kollar sıvanmış durumda. Galatasaraylılar, seferber oldular, Vakıf ve Kulüp Başkanları’nın önderliğinde örgütleniyorlar, binanın yeniden GS Üniversitesi’nin hizmetine girmesi, (şu anda derslikler yanmadığından ve eğitim orada devam edeceğinden hizmetin sürmesinden söz etmek daha doğru olur) bütün önlemleri almaya, girişimleri yapmaya hazırlanıyorlar. Ama dünkü köşesinde, Yalçın Bayer “Galatasaraylılar’a Ciddi Uyarı” başlığı altında, bütün benzeri girişimlere rağmen yine de otel olmaktan kurtulamayan, Ortaköy’deki Gazi Osmanpaşa Ortaokulu’nun durumunu anımsatıyordu. Galatasaray camiası henüz olayın sıcaklığı içinde kararlılıkla haykırıyor: Yok yok, bu sefer aynı şey olmayacak! İnşallah dedikleri gibi çıkar da aynı şey olmaz. Ama ben Y. Bayer’in uyarısını çok ciddiye alıyorum ve buradan bir daha uyarıyorum: Aman Galatasaraylılar dikkat! İşin ucunu bırakmaya gelmez. Bu avanta ve talan düzeni her kutsalı ezer geçer. ‘Türkiye için risk’ ESKİ YARGITAY BAŞKANINA GÖRE ‘TERÖRLE SAVAŞAN TERÖRİST’ YARATAN BİR HUKUK SİSTEMİMİZ VAR Venedik Komisyonu Başkanı Gianni Buquicchio’dan ‘başkanlık sistemi istikrarı bozar’ uyarısı Selçuk: Her şey yanlış İLHAN TAŞCI u Türkiye için başkanlık sistemine geçmenin büyük risk olacağını söyleyen Venedik Komisyonu’nun Başkanı Gianni Buquicchio, ‘’Gücün tek kişinin elinde toplanması çok tehlikeli. Parlamenter sistemi terk etmek için hiçbir neden görmüyorum. Aksine, Meclis tarafından yürütmenin denetimi güçlendirilmelidir’’ dedi. BAHADIR SELİM DİLEK Özetle, mevcut ana ANKARA Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere 400’e yakın tutuklu askerle ilgili yakındığı uzun tutukluluğun nedenleri ve yarattığı sonuçlar konusunda Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk’un öne çıkan değerlendirmeleri şöyle: Hukukun yanlışı bulaşıcıdır: Türkiye’de bir yargı sorunu olduğu kesin. Türkiye’de hukuk kavramları yanlış yerleşmiş, uygulama da yanlış. Hukukta kavramlar birbirleriyle ilgilidir. Hukukun kendi iç dili vardır. Kavram dilinden uzaklaşırsanız, bu sonuçların doğması doğaldır. Bunlardan bir tanesinde yanlış yaparsanız bu yanlışlık bulaşıcıdır. Türkiye’de bunların hiçbirisi yerleşmemiştir. Bu kadar tutuklu kalınmaz: Bir ülkede bu kadar tutuklu ve tutukluluk süresi olmaz. Başbakan’ın ifade ettiği de bunlardan bir tanesinin yansımasından ibarettir. Onun için bunları yadırgamıyorum. Bu kadar sorunu olan yargılamanın elbetteki sonuçları da böyle olur. Benim kanımca adli hata oranı çok yüksektir. Bunun en çarpıcı örneği Doğan Öz davasında olmuştur. Pınar Selek ruyor: “Beni neden tutukladınız? 1 yıl, 2 yıl, 3 yıl, 4 yıl yattım.” Yargı bunun cevabını vermek zorunda; veremiyorsa derhal tahliye edecek. Kaçar mı diye düşünemezsiniz. Olasılıklara dayanarak hüküm kurulmaz: Öyle olasılık hesaplarıyla değil kesin kanıtlarla hüküm kurulacak. Bunu da duruşmayı yapan yargıçlar yapacak. İnsanlarla temas eden, onları gören, değerlendiren yargıçlar. Duruşu Türkiye’de hukuk kavramlarının ma yargıcı asla ve kata değiştirilemez. Türkiye’de yanlış yerleştiğini, uygulamanın da usul hileleriyle yayanlış yapıldığını belirten Prof. Dr. Sami pılıyor. Yargıç ölSelçuk, ‘’Bir ülkede bu kadar tutuklu düğünde ise duruşmalar en başve tutukluluk süresi olmaz. İnsan yapılmalıdır. yıllarca yatıyor ve soruyor; ‘Beni neden tan Çünkü yeni yartutukladınız? 1 yıl, 2 yıl, 3 yıl, 4 yıl gıç neler yaşanyattım.’ Yargı bunun cevabını vermek dığını bilmiyor. Başbakan hak zorunda; veremiyorsa derhal lı ama hukukçu tahliye edecek’’ dedi. olmadığı için sonuçlarını biliyor sonra kalkar, “Kuşku üzerine dava açıldı ama kesin kanıt yok, sa ama nedenlerini bilnığın aklanmasını istiyorum” der. miyor. Türkiye’de bu olaylar her gün Ama bizde böyle olmuyor. Dehşete düşüren olay: Savcı da yaşanıyor. Sadevayı açtıktan sonra tartışma aşama ce Ergenekon’da, sında o kadar uzak şeyler yaşanıyor Balyoz’da l, diki, hâlâ insanlar neden suçlandığını ğer yargı organbile bilmiyor. Dehşete düşüren bir larında da yaşaolay. İnsan yıllarca yatıyor ve so nıyor. davasında da yaşanıyor bu örnekler. Terörle savaşan terörist!: Aklınız eriyor mu, bir Genelkurmay başkanı, terörle savaşan bir adamı terörist diye tutukluyorsunuz. Neye dayanıyorsunuz, bunun somut kanıtları var mı? Varsayımlarla, zan üzerine hüküm kurulmaz. Hüküm kesin kanıtlara göre kurulur. Savcı yasada belirtilen “yeterli kuşku” ile davayı açar ama aynı savcı mahkemeye gider, kanıtlar tartışıldıktan Başbakan Erdoğan’a ‘Gönderecek komutan kalmadı’ dedirten tablo 263 muvazzaf subay tutuklu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terörle mücadele için gönderecek komutan bulamıyoruz” sözünün ardından gözler halen cezaevinde olan muvazzaf subaylara çevrildi. Bugün itibarıyla 263 muvazzaf subay, çeşitli davalardan tutuklu bulunuyor. Muvazzaf subaylar halen devam eden Ergenekon ile İstanbul ve İzmir’de görülen askeri casusluk davalarında tutuklu sanık olarak bulunuyorlar. Yargıtay’da devam eden Balyoz davasında da halen alt mahkemenin haklarında hüküm verdiği tutuklu muvazzaf subaylar var. Tutuklu subaylar arasında toplam 33 general yer alıyor. Tutuklu muvazzaf subayların rütbelerine göre dökümü ise şöyle: 1 orgeneral, 2 korgeneral, 2 koramiral, 9 tümgeneral, 4 tümamiral, 9 tuğgeneral, 6 tuğamiral, 165 albay, 33 yarbay, 19 binbaşı, 9 yüzbaşı, 3 üsteğmen, 1 teğmen. Tutuklu en üst düzey muvazzaf subay Orgeneral Bilgin Balanlı. Halen Balyoz davasında tutuklu bulunan muvazzaf generaller şunlar: Orgeneral: Bilgin Balanlı 18 yıl. Koramiral: Abdullah Can Erenoğlu 18 yıl. Korgeneraller: Turgut Atman 18 yıl, Rıdvan Ulugüler 16 yıl. Tümgeneraller: Gürbüz Kaya 18 yıl, Halil Helvacıoğlu 18 yıl, İsmail Taş 16 yıl, Bülent Kocababuç 16 yıl, Atilla Özler 16 yıl, Ayhan Gümüş 16 yıl, Tümamiraller Ali Semih Çetin 18 yıl, Ahmet Sinan Ertuğrul 18 yıl, Erdem Caner Bener 16 yıl. Tuğgeneraller Mustafa Erhan Pamuk 16 yıl, Bulut Ömer Mimiroğlu 15 yıl, Mehmet Eldem 16 yıl, Hakan Akkoç 16 yıl, Kubilay Baloğlu 16 yıl, Tuğamiraller Levent Görgeç 18 yıl, Abdullah Gavremoğlu 18 yıl, Fahri Can Yıldırım 16 yıl, Osman Kayalar 16 yıl, Şafak Yürekli 16 yıl, Ali Sadi Ünsal 16 yıl. STRASBOURG Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu’nun anayasal konular daki danışma or ganı olan Venedik Komisyonu’nun Başkanı Gianni Buquicchio, Türkiye’de önemli bir tartışma konusu olan başkanlık sistemine ilişkin uyarıda bulundu. Buquicchio, “Ben bir başkanlık sistemine geçmek için çok riskli olacağını düşünüyorum” dedi. Buquicchio, Strasbourg’da Cumhuriyet’in sorularına şu yanıtları verdi: l Venedik Komisyonu’nun görevi çerçevesinde Türkiye ile ilişkileriniz ne düzeyde? l Venedik Komisyonu, Türkiye’deki yargı reformu ile ilgili, Adalet Bakanlığı ile çok iyi işbirliğimiz var. Anayasa Mahkemesi ile yakın temas içindeyiz. Venedik Komisyonu, yeni anayasanın hazırlanması konusunda Türkiye ile işbirliği yapmaya hazır, ancak Türkiye bizden henüz yardım talep etmedi. l Yeni anayasa hazırlanmasında sıkıntılar var, mevcut anayasa da yeterli değil. Türkiye bir anayasa açmazında mı? l Mevcut anayasa, askeri yönetim döneminde hazırlandı. Son yıllarda metinde bazı gelişmeler oldu. Ancak bunlar yeterli değil. Anayasa hâlâ hazırlandığı dönemin ruhunu yansıtıyor. Türk toplumu birçok ilerleme yaptı. Ama bu ilerleme anayasa metnine yansımıyor. Büyük değişikliklere ihtiyaç var. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ÇELİK ‘Uzun tutukluluk zarar veriyor’ Haber Merkezi Ertuğrul Günay’ın yerine Kültür ve Turizm Bakanı olarak görevlendirilen Ömer Çelik, TSK içerisinde geçmişte yanlış yapanlar olduğunu belirterek “Suçlu varsa cezalandırılmalarının arkasındayız. Ama ceza sürelerini aşan tutukluluk süreleri gelecek inşamıza zarar veriyor” dedi. Çelik katıldığı televizyon programında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, “Birçok şeyin yedeği var, silahlı kuvvetlerin yedeği yok” diyen Çelik şunları söyledi: “Bu coğrafyada güçlü bir silahlı kuvvetlere ihtiyaç var. Bir kurumun töhmet altında kalması, o kurumun gelecek inşasına zarar vereceği gibi ülkenin geleceğine yapacağı hizmete de zarar verir. Türkiye insan malzemesini hoyratça harcamamalıdır. Uzun tutukluluk süreleri insan malzemesinin hoyratça hırpalanmasına yol açıyor” dedi. yasa devletin üzerine odaklanmış durumda, Türkiye’nin gelecekteki anayasası birey odaklı olmalı. l Türkiye, yeni anayasada nelere öncelik vermelidir? l İnsan haklarına ilişkin hükümler gözden geçirilmeli ve insan hakları konusunda daha az kısıtlama olmalı. Bu ilk olarak bütün ifade ve medya özgürlüğüyle ilgili... Siyasi partileri yasaklamak için daha zor hale getirilmeli, parlamentonun rolü güçlendirilmeli... Ülkenin yönetimi daha az merkezi olmalı ve yerel özyönetim güçlendirilmeli. Laiklik ve parlamenter demokrasi muhafaza edilmeli... l Başbakan Re cep Tayyip Erdoğan, güçler ayrılığı ilkesine karşı olduğunu açıkladı. Bu bağlamda, Türkiye’deki başkanlık sistemi tartışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başkanlık sistemi Türkiye için uygun mu? l Ben Başbakan Erdoğan’ın tam ne dediğini bilmiyorum. Güçler ayrılığı bir başkanlık sistemi içinde önemli bir ilkedir. Parlamenter bir sistemde, hükümet, mecliste çoğunluğu olan parti tarafından desteklenir, bu nedenden ötürü ikisi arasındaki ayrım daha az kesindir. Ben bir başkanlık sistemine geçmenin çok riskli olacağını düşünüyorum. Eğer ideolojik olarak kutuplaşmış partiler varsa ki şu anda bunu ABD’de gözlemleyebiliyoruz, başkanlık sistemi orada iyi çalışmıyor. Otoriter geleneği olan bazı Avrupa ülkelerinde gücün tek bir kişinin elinde yoğunlaştığı zaman çok tehlikeli olduğunu gördük. Avrupa’nın çoğunda parlamenter demokrasi sistemi vardır. Türk parlamenter sistemi, ülke için istikrar sağladı ve ben onu terk etmek için hiçbir neden görmüyorum. Aksine, meclis tarafından yürütmenin denetimi güçlendirilmelidir. lAKP çoğulculuk yerine çoğunluk kavramı kullanıyor. Bu çoğunluk diktatörlüğü anlamına gelmez mi? l Hükümetler halkın çoğunluğu tarafından seçilirler ve halkın çoğunluğunun beklentilerini uygulamaya koyarlar. Ancak bu anayasa ile öngörülen sınırlar içinde meşrudur. Mesela bir soru, örneğin için anayasa değişiklikleri, nitelikli oy çoğunluğu gereklidir. Bu noktada, seçim sistemi veya büyük dış politika yönelimleri gibi toplum içinde büyük bir uzlaşı gerektiren bazı başka alanlar da vardır. Bunlar birbirine çok bağlıdır, bu yine de ülkenin siyasi kültürü ile ilgilidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle