19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2013 PAZAR İNCELEME Erda l İn ön ü’y e gö re bilim ve siya set CUMHURİYET SAYFA 7 Hasan Âli Yücel ‘Kendinizi küçük görmeyin’ demişti ilim insanı ve siyasetçi Erdal İnönü, bilim tarihine de büyük önem veriyordu. Bilim tarihi konusundaki çalışmaları daha sonra onun yeni bir siyasi bakış açısı geliştirmesine yol açtı. Erdal İnönü, bu yeni siyasi bakış açısını çeşitli ortamlarda dile getirdi. Türk Bilim Tarihi Kurumu’nun 25 Nisan 1992 tarihinde, Prof. Dr. Erdal İnönü’ye ilk şeref üyeliği payesini vermesi vesilesiyle bu kurumun Yıldız Sarayı’ndaki merkezinde yapılan toplantıda Erdal İnönü kendisine bu onursal payenin verilmesiyle ilgili olarak bir teşekkür konuşması yaptı. Daha sonra Bilim Tarihi dergisinde yayımlanmış olan bu ilginç konuşmada İnönü, bilimin tarihteki ve toplumsal gelişmedeki rolü üzerine olan düşüncelerini açıkladı. Erdal İnönü’nün 21 yıl önce yaptığı bu konuşmanın bazı önemli bölümleri şu şekildedir; ‘Çalışan Gazeteciler’ Sevgili, “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü”nü Silivri’de geçirdim. Çünkü, şu anda gazeteciler içinde en ilginç ve en önemli üretimin orada yapıldığına inanıyorum. Belki pek inandırıcı bulunmayacak ama önce duygularımı ifade etmek istiyorum. Doğrusu oraya dayanışma olarak, biraz da içerideki arkadaşlara “Biz buradayız, hep yanınızdayız” demek, moral vermek için gitmiştim. Kendim moral buldum. Onları duruşma salonunda arslanlar gibi dimdik görünce, içimdeki sıkıntı dağılıverdi. Teslim olmamışlardı ve orada yıllardır tutsak edilmiş nice aydın, yazar, hoca, tabip, emekli subay yaşam dolu, cıvıl cıvıldılar. Doğrusu, çok içeride kalmışlığım, çok hapishane ziyaretçiliğim olmuştur. Ama bu son defaki duyguyu ilk kez duydum. Ondan önce, onları orada görmekten duyduğum tedirginlik, iki adım ötemde duran ve bizim için orada yatan dostlara, arkadaşlara, meslektaşlara bir el uzatamamanın yol açtığı eziklikle birleşiyordu. ??? Bu kez öyle olmadı. İlk zıplar gibi neredeyse koşar adımlarla salona giren Mustafa Balbay’ı gördüğümde mi, Tuncay Özkan el salladığında mı, çok parlak olmayan sağlık haberlerine karşın, gayet iyi görünen Mehmet Haberal’ı gördüğümde mi kapıldım bu hisse bilmiyordum. Sonra düşündüm çıkardım. Galiba her zamanki kalpağı ve kızıl atkısıyla mahkeme salonunda sanki kendisine ayrılan alanın daraltıldığının hiç farkında olmayan ya da umursamayan, bir çöl arslanı fütursuzluğuyla gezinen Yalçın Küçük ile başladı moral bulma duygusu. Koca salonun devi, o çöl arslanı edasıyla dolanan ve hiçbir şeyi dert etmeden, bir yandan “heyeti hâkime”yi, bir yandan salondakileri, yüzünden eksik olmayan gülümsemesiyle izleyen Yalçın Küçük’ü, ben de sanki belli edersem büyü kaybolacakmış gibi çaktırmadan izliyordum. Bakıyordum salondakilere... Gerçekten teslim olmayanlar kaybetmiyorlardı. 10 Ocak 2013 yaşamımın en anlamlı “Çalışan Gazeteciler Günü” idi. Ertesi gün Cumhuriyet’in ikinci sayfasında “Cumhuriyet Kitapları”nın Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan ile ilgili ilanını gördüm. Sağ üst köşede “Mustafa Balbay 1408 gündür tutuklu”, “Tuncay Özkan 1571 gündür tutuklu” diye kayıt düşülmüştü. Ve de ilan başlığı: “Onlar hapiste de üretiyorlar.” Evet, hem de dönemin en anlamlı, en onurlu, en değerli üretimlerinin sahipleriydiler. “Arada için daralınca, ufkun kararınca, git gör o hapiste de üretenleri!” derim. ??? Sevgili, Değerli bir genç dostum var; genç diyorsam bana göre genç, hoş zaten bana göre genç olmayanların sayısı da öyle azaldı ki. Her neyse, dostum Ahmet Kadri Ergin bana göre iyi bir şair, arada Mine Kırıkkanat da köşesinde şiirlerine yer veriyor. Bugün de burada, yeni yitirdiği bir çocukluk “arkadaşına” yazdığı şiiri okuyalım: GEÇ KALMIŞ BİR AĞIT Buralardan sana dönemem artık şapkam atkım eldivenlerim var şimdi. Üstelik ayaklarım üşüyor ve yüreğim de çok önceleri ramazan geceleri davulcu olup geçerdim evinizin önünden türkü söylerdim gizlice çıkardım kayısı ağaçlarına deli çocuk babam görecek kaç çabuk sesleriyle bütün yıldızlar bütün gökyüzü dönerdim sokaklarda sabahlarla soğuk olur Çorlu’da kış akşamları çocuklar yattıktan sonra masallar da buz tutar çıkarıp gömleğimi karlara yatardım Yılmaz Güney’li filmlerden sonra İnce Memed okudum okul müdürünü vurdum sen bir yana, ben bir yana nerde olduğunu bilmiyorum nerde olduğumu bilmiyorsun buralardan sonra sana dönemem artık şapkam var eldivenlerim var şimdi üstelik ayaklarım üşüyor ve yüreğim de B Bilim tarihinin önemi “... Ben de yakın geçmişte bilim tarihi ile uğraşmaktan büyük bir zevk aldım. Sayın Hocam Prof. (Celal) Saraç bize bu konuda yol göstermiştir. Ben de fizik öğrenimi yaptıktan sonra fizik konusunda araştırmalar yaparken biraz da üniversite hayatımızda gördüğümüz zorlukları ya da aklımızdaki gelişmeyi o kadar hızla gerçekleştirememenin sıkıntılarını yaşarken ‘Acaba geçmişte nasıl olmuş, niçin başka yerlerde bilim daha çabuk ilerlemiş de Türkiye’de bugün ilerlemiş görünmüyor, bunun nedenleri nedir’ diye ister istemez düşündüm. Birçoklarımızın ve Cumhuriyet döneminde Türkiye’de bilimle uğraşan bütün kuşakların yaptığı gibi bir taraftan bilimde araştırma yapmaya, bir taraftan da yeni bilimi gençlere öğretmeye çalışırken diğer taraftan da niye istediğimiz sonucu bir türlü alamıyoruz konusuna eğilmek insanı ister istemez bilim tarihi çalışmalarına yöneltiyor.” “... Bilimin gelişmesini, bugün bazı konuşmalarda da görüyorsunuz değerlendirmeye çalışıyorum. İnancıma göre toplumların değişmesinde en önemli etken, bilimin katkısı, tabii bilimin ve uygulamanın, bilimin ve teknolojinin katkısıdır. Toplumları değiştiren, gerçekten değiştiren. Bunu bugün de yaşıyoruz, geçmişte de yaşandı. Bu açıdan bilim tarihi bu gelişmeleri takip eden ve bunları değerlendiren bir araştırma alanı olarak son derece önemli. Hem tarih olarak önemli, hem de bugünkü hayatımız için önemli. Tıpkı öbür tarih konuları gibi ama geçmişteki bir bilim adamı olarak bilim tarihine çok daha önem veriyorum. Çünkü bilimin katkısı toplumu gerçekten değiştiriyor. Bilimin değiştirmesi, bir daha geri dönmeyecek şekilde bir değiştirmedir. İnsanların isteklerine, becerilerine, öbür insanlar üzerindeki nüfuzlarına bağlı değil, toplumun yapısını değiştiriyor, öyle akımlar ortaya çıkıyor ki, bu akımlar içerisinde herkes değişiyor, değişmezse unutuluyor, gidiyor, mecburen değişiyor. Ama işte bunun kaynağında bilimin, Yararlanılan KAYNAKLAR teknolojinin getirdiği yeni yaklaşım, yeni olanaklar, yeni anlayış var. İşte onu bilim ve teknoloji yapıyor. Ve bunu değerlendirmek, bilim ve teknolojinin temelindeki fikirleri ortaya çıkarmak gerekiyor. Onları da yapan fikirler öncelikle neden çıkıyor? O fikirlerin uygulanmasıyla gerçekle ilgili olduğu ortaya çıkınca, bu defa bütün manzara değişiyor, bütün ortam değişiyor. Bunun arkasındaki fikirler nasıl gelişiyorlar, nasıl bu hale geliyorlar? O insanlar bunu nasıl buluyorlar? Anlaşılabildiği kadar tabii.” “... Fen Fakültesi’nin açılışından bahsetti Sayın Saraç. O açılış benim için de çok değerli bir açılış olmuştur. Birçok yerde o açılıştan ben de bahsettim gençlerle konuşurken. Bazı törenler insanın hayatında unutulmaz yer tutuyor. O fakültenin açılışı da bende öyle bir yer tutmuştur. Hasan Âli Yücel’den bahsetti Sayın Saraç. O dönemin belki bir özelliğiydi. Yeni şeyler yapmak isteyen ve yaptıklarının değerli olduğuna inanan insanların, si niz. Kendinize güvenin, hiç kendinizi küçük görmeyin, araştırma yapın, siz de onlar gibi olursunuz’ dedi. “Geçenlerde büyükelçilerin buSonra başımızdan türlü olaylar lunduğu bir toplantıda Libya büyükelgeçti. Amerika’da ben doktora çisi de vardı. Orada konuşurken ‘Fizan öğrenimimi yaptım. Araştırma iyice gelişti mi?’ diye sordum. O da ‘Çok hayatına girdim. Başkaları yapgelişti’ dedi. Vaktiyle Fizan, Osmanlı İmpatılar, yapmadılar. Ve gördüm ki, ratorluğu’nun pek gelişmemiş bir yöresiydi gerçekten Hasan Âli Bey’in o ve oraya insanlar bir çeşit sürgün yeri diye gün söylediğini daha ciddiye gönderilirdi. Tanınmış bir matematikçimiz alsaydık, daha önemli araştırvardı. Onu da oraya göndermişlerdi. O oramalar yapabilirdik. Kendimize dayken çalışma yapmıştı ve bir Fransız daha çok güvenseydik, gittiğidergisinde ‘Fizan’dan Mehmet Nadir’ miz yerlerde veya Türkiye’de diye bir matematik problemi yayınlandıaraştırma yaparken gerçekten ğını da ben gördüm, dedim. Tabii çok bizim de Avrupa’daki bilim adamhoşlarına gitti.” ları kadar iyi şeyler yapabileceğimize onun söylediği kadar inansaydık, Erdal İnönü, gerçekten daha büyük şeyler yapar25 Nisan 1992 dık. Bunu sonradan fark ettim.” Fizan’dan gelen çözüm Aslolan bilimsel devrimdir Erdal İnönü, bu konuşmasından 11 yıl sonra, bu kez Türkiye Bilimler Akademisi Akademi Konferansları çerçevesinde 17 Şubat 2003 tarihinde TÜBA’nın İstanbul bürosunda, “Bilimsel Devrim Üzerine Düşünceler” başlıklı bir konuşma yaptı. Bu konuşmasının ana fikrini oluşturan sözleri şunlardı: “... Fransız ihtilali, Rusya’da komünist ihtilali, Amerika Birleşik Devletleri’nin bağımsızlık mücadelesi. Bunların hepsine devrim diyoruz. Bütün bu devrimleri karşılaştırınca, kendi kendime karar verdim ki, bilimsel devrim hepsinden daha önemli; çünkü daha uzun erimli sonuçlar veriyor. Siyasal devrim, meydana geldiği toplumda rejimi değiştiriyor, yaşam biçimini değiştiriyor, ama bir süre sonra herkes yeni düzene alışıyor ve yaşam bu yeni biçimde devam ediyor. Devrim bitmiş oluyor. Bazen başka toplumlar da bu devrimden etkileniyor ve onlar da değişiyor, ama sonunda onlar da yeni yaşam biçimine alışıyorlar ve devrimi bitiriyorlar. Yalnız Çin’de Mao sürekli devrim yapmak istedi, ama başarılı olamadı. Siyasal devrim bir süre sonra bitiyor. Ama bilimsel devrim öyle değil. Bu devrim, 16., 17. yüzyıllarda dünyaya her alanda egemen olma yolunu insanlara açan, geçerli, kalıcı bilgiler üretme yöntemini öğretti ve bu yöntem hâlâ tü yasetle de bu tavrı gösterdikleri bir dönem. Formal tören konuşmaları gibi değerlendirilebilecek konuşmaları yaparken bile önemli bir şey söylemeye çalışıyorlardı. Ben de liseyi bitirip gelmiş bir öğrenci olarak heyecanla yeni fakültenin açılışında bulunan bir öğrenci olarak o törene gelmiştim. Ama yine de tabii, ‘törenler törenlerdir, fazla bir şey çıkmaz törenlerden’ diye düşünüyordum. Hasan Âli Yücel’in büyük törenden sonra söyledikleri de ilginçtir. Sınıfta toplanmıştık. Bize geldi ve bize de kısa bir konuşma yaptı. İşte bize başarılar diledi. Sonra da dedi ki: ‘Kendinizi küçük görmeyin. Siz burada dünyada ne öğretiliyorsa onları öğreneceksiniz. Amerika’da, Avrupa’da büyük bilim adamları ne söylüyorlarsa burada size onları söyleyecekler ve siz onlar gibi olabilirsi kenmedi. 17. yüzyıldan sonra gerçekleştirilen tüm bilimsel atılımlar ve onların getirdiği sanayi devrimi, atom çağı, uzay çağı, bilgi çağı, hep bilimsel devrimle gelen yeni bilgi üretme yönteminin uygulanmasıyla elde edilen gelişmeler. Böylece bilimsel devrim bitmiyor, hep devam ediyor. Onun için siyasal devrimlerden farklıdır, daha kalıcı, daha önemlidir ve üzerinde biraz daha durmak gerekir diyorum.” “... Bana öyle geliyor ki, bilimsel devrim Batı toplumlarının gelişmesini doğrudan doğruya etkileyen bir olay. Etkileri sadece matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp, mühendislik gibi alanlarda kalmıyor. İnsanların düşünme şeklini değiştiriyor. Böylelikle demokrasiye giden yolu açıyor. Kapitalizm, liberalizm, sosyalizm gibi tüm siyasal akımları etkiliyor. Bunları söyleyince sosyal bilimciler, ‘o kadar da ileri gitme’ diyebilirler. Kanıtlarımı yetersiz bulabilirler. Ancak arkadaşlarımı bu konuda düşündürmek istiyorum. Nasıl siyasal devrimlerin getirdiği değişmenin iyi anlaşılması için devrimden önceki siyasal yapıya bakmak gerekiyorsa, bilimsel devrimin getirdiklerini iyi anlamak için de 16. ve 17. yüzyıllardan önceki düşünüş ve arayış biçimleriyle sonrakileri karşılaştırmak gerekir.” Tarihsel değerdeki bu iki konuşma, uluslararası düzeyde bilimsel başarılar sağlamış bir bilim insanımızın, bilimin toplumsal gelişmedeki önemli rolü konusundaki görüşlerini ve yeni bakış açısını ortaya koymaktadır. Erdal İnönü’nün gençlik anılarından, Hasan Âli Yücel’in de bilime ne kadar önem verdiğini, ulusuna ve gençlere olan güvenini ve gençleri ulusun geleceğinde alacakları role hazırlama yönündeki büyük tutkusunu görüyoruz. Bahçeli’ye Silivri onayı ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Adalet Bakanlığı, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Silivri Cezaevi’nde bulunan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ’u ziyaret etmesine onay verdi. Bahçeli, aynı zamanda Silivri’de tutuklu bulunan MHP İstanbul Milletvekili Engin Alan’la da görüşecek. Sinirlioğlu ABD’ye gidiyor ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu 1416 Ocak tarihlerinde ABD’ye bir ziyaret gerçekleştirecek. ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı William Burns’un daveti üzerine gerçekleşecek ziyarette iki ülke gündeminde yer alan konular ile bölgesel gelişmelerle ilgili görüşmelerde bulunulacağı kaydedildi. Bilim Tarihi, Sayı 8, Haziran 1992. Erdal İnönü; Bilimsel Devrim ve Stratejik Anlamı, 3. baskı, Cumhuriyet Kitapları, İstanbul, 2010.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle