19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA 13 Birkaç yıl önce, bir can yoldaşımın Türkiye ile arasına mesafe koyması gerekti. Tabii Paris’e attı kapağı. Bana çok yakın oturan ortak bir arkadaşımızın yanına yerleşti. Biri Çıtır, öteki Fıstık, iki sarışın birbirlerine iyi geliyorlardı. Çalışmadığım ve uyumadığım tüm zamanı onlarla geçiriyor, kendi evime akşamdan akşama dönüyordum. Paylaştıkları nohut oda bakla sofa daire, kunt bir apartmanda, bir yanı ana caddeye, bir yanı sokağa bakan merkezi bir adresti. Tek dezavantajı, üst kat komşusu Hintli kadının harbi deli olmasıydı. Kocasının dayanamayıp terk ettiği kadın, sabaha kadar ağlıyor, bağırıyor, durduk yerde tepiniyordu. Apartman illallah demiş, zaten Fıstık da resmen şikâyet etmişti; ama Hintli deli kimseyi öldürmediği sürece yapacak bir şey yoktu. HHH Fıstık bir süre için İstanbul’a gidince, konuk ettiği Çıtır evde yalnız kaldı. Yabancısı olduğu bir ülke, kendisinin olmayan bir ev, dilini konuşmadığı insanlar, elbette gün içinde ben vardım ama gece gelir ya korkular, kolay değildi. Bir gece yarısı, hâlâ çalışıyordum. Telefon çaldı. O saatte ancak bir felaket haberi verilir. Yüreğim ağzımda, titrek bir sesle “Alo?” dedim. İstanbul’dan Fıstık arıyordu. Onun sesi titremiyor, resmen dişleri takırdıyordu. İki takırtı bir sözcük düzenindeki mors şifrelemesinin çözümü, aşağı yukarı şöyleydi: “Bizim Hintli karı ölmüş, cesedi kokmuş, Katil Elektrik Süpürgesi Çıktı! apartmanı polis basmış, Çıtır çok korkuyor...” Fıstık’la morslaşmayı kesip, Çıtır’ı aradım. Onun patlamasına her türlü önlem alınmıştı. Apartmanın içi polis kaynıyordu. Zaten gürültü, telefonda bile duyuluyordu. Fotoğraf : ALİ ARİF ERSEN da çeneleri atıyordu. Ödü patlamıştı. Bir pencereden yan sokağın kırmızı beyaz şeritlerle kesildiğini görüyordu, öbür pencereden ana caddenin. HHH Cadde her iki yönde trafiğe kesildiğine göre olay önemli, durum tehlikeliydi. Apartmanın önünde, sürü sepet polis arabasının dışında itfaiye kamyonu ve cankurtaran bekliyordu. Anlaşılan, cinayet ihtimalinden terörist saldırıya, intihardan gaz Çıtır, sığındığı yatak odasında usul usul bunları anlatırken, salondaki telsiz telefon çaldı. İstanbul’daki Fıstık çatlıyordu elbet. Çıtır’ın iki kulağında birer telefon, beyin fırtınasına başladık. Hintli deli karı ya ölmüş ya da öldürülmüş olmalıydı. Doğalgazla intihar ettiyse, gaz patlaması ihtimali de vardı. Kendini bir pencereden ötekine atıp polisin taşıdığı alet edevatı sayan Çıtır’a sordum: “Ceset torbası var mı, ceset rmek istediği torbası?” cinayet öyküsü yazarımmde, bir Ne de olsa gazetecilik . He bu sayede katil olmad rhalde var, serde. Başlığa ım.” sonuç çekilir, ceset PİERRE MAC ORLAN torbası varsa, ölü var demektir. O gün gülemedik bu lafa. Bugün çok gülüyoruz. Paris’te üç “Neye benzer ceset torbası, PKK’linin öldürüldüğü bilmiyorum ki...” diyebildi Çıtır. mekânın, Fransız Kapının deliğinden bakmasını polisi tarafından önerdim. izlenmemesi HHH mümkün olmadığı Meğer polis daha önce gibi, o dairenin davranmış, tam o sırada alt, üst ya da yan bizim kapıyı çalmasın mı? dairesinde yaşayan Çıtır, iki kulağında iki telefon, birinin mutlaka kapının önünde durakaldı. polis hesabına İstanbul’dan Paris’e, polisin gözcülük yaptığı da bir zile basıp, bir avucuyla kesindir. Bu üçlü vurduğu kapı sesini dinledik. cinayeti Fransız Çıtır yerinden kıpırdayamıyor, polisinin işlemediğini çünkü parkeler gıcırdıyor. düşünürsek, Dışardaki, içerde kimse işleyenler mutlaka olmadığına kanaat getirince, ve mutlaka, ya üçümüz birden rahat bir soluk Fransız polisine nal aldık. Bizim Çıtır usulca salona toplatacak kadar çekildi ve pencerede kiminle üst düzeyde bir gizli göz göze geldi dersiniz? servisin elemanı, ya Yukarı kata uzatılan da bizzat o mekâna merdivene tırmanan girip çıkanlar arasına itfaiyeciyle! sızmış, satın alınmış, O gece yukardaki dairede kiralanmış bir neler olup bittiğini, ertesi gün hizmetlidir. çok sevdiğimiz apartman Kıssadan hisse: kapıcısı Faslı Fatima’dan Tüm komşularıyla öğrendik: Evden günlerdir kavgalıyken, o gelen bir homurtudan komşulardan gelip işkillenen komşular, polise o komşulara kaçan haber vermişler. Polisin iç düşmanla barış gaz kaçağı, can çekişme yapmak, aptallık hırıltısı diye bölük sevk değilse, akıl hiç ettiği homurtu, deli karının değildir. Hele İsrail, kim bilir nereye giderken dostum dediğiniz çalışır bıraktığı elektrik Kuzey Irak’ta, kimi süpürgesinden gelirmiş Kürt aşiretlerin meğer... Yahudi kökenli Katil elektrik süpürgesiymiş, olduğunu iddia polis de fişini çekip gitmiş! ediyorsa... “Öldü Yanlış Bilinçlendirme Yıllardır yazdığım “Evet Hayır”lar çok zamandır yok. Elimde olmayan bir gecikme ya da unutmak değil. Yakama yapışan rahatsızlıklar... Hangi birini saymalı? Muğla Özel Yücelen ve İzmir Başkent hastanelerinde tedavi süreci... Yaşamını daktilo başında geçirmiş biri için üzücü. Beni seven, şöyle böyle elli yıldır okuyan on binlerce okuruma başka ne diyebilirim. Kiminiz duydunuz, kiminiz okudunuz benim son yazılarımda çektiklerimi. Diyeceksiniz ki yaşlandın dost, yazdın yazdın doymadın. Bu bir kendini beğenme mi, yoksa kendini aldatma mı? Susmak, bir kenara çekilip olup bitenleri izlemek bana yakışmıyor. Gazeteciliğe başladığım günlerde, bir eski gazeteci dostun dediklerini arada bir anımsıyorum. Sen yaşamını gazetecilikle geçireceksin, yazar olması da var, ama o güç bir iş, bir gazete köşesinde dünyada, ülkede ne var ne yok yazacaksın. Türk toplumu ne yazık ki sağlam yolundan dışarı çıkmış durumda. Bir ülkede gerçek devrimciler, halkın gerçek kurtarıcıları, özgürlüğü yaşam kadar önemli bulanlar gelmiş gitmiş, yazılar, kitaplar hep halkı bilinçli olmaya çağırır. Bir insanın bilinci kolay kolay oluşmaz, çoğu kez kendini aldatır. Bilinç sahibi olmak önce bilgiye dayanır. Bilgi de tepeden düşmez kafaya, nice yıllar kitaplar, çalışmalar gerekir kendini bilinçli bir adam saymaya. Yataklarda geçen birkaç ay sonra konuşan bir eski yazar, daha çok yazmak, daha çok ülkenin, halkın bitmeyen sorunlarını işlemek ister. Her yazı bir sorumluluktur. Yanlış bilinçleme diye de bir şey vardır, o da gerçeklerden kaçan, dinsel konuları benimseyip yaymaya çalışan kişilerin bilincidir. Buna ben yanlış bilinçlenme diyorum ki en büyük tehlikedir... Bu yanlış tutumlar, aldatıcı nitelikleriyle de toplumların ileri gidememesine neden olurlar. Çare ne, okumak okumak... Yanlış bilinçlenme üstüne daha çok yazmalı. Ama milyonlara gerçeği anlatmaya kalkmak da ayrı bir sorundur. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK G NOKTASI [email protected] ‘Maslak 1453’te 2013 Gazeteler pazar günleri emlak pazarının dev reklamlarıyla kaplanıyor. Tatil günlerini “daire bakmak”la geçirenler için en çekici canlandırmalarla tanıtılan “yaşam ayrıcalıkları”nın bini bir para... Bunlar arasında, sahibinin “ormanda at koşturarak” reklamını yaptığı “Maslak 1453” bir süredir “mahzun”; ona öykünerek ata binmek için hiç değilse “1+1” edinmek isteyenlerse şaşkın! Çünkü Orman ve Su İşleri Bakanlığı daha önce bir başka firmaya tahsis ettiği Fatih Ormanı’nın 1453’çülere izinsiz devredildiğini anlayınca kararından vazgeçmiş. 1453’te İstanbul’u fetheden Fatih’in torunu edasıyla dedesinin adını taşıyan ormanda devletin ağaçları arasında at koşturan emlak kralı patron da diyor ki: “Ormanı Hyde Park, Central Park yapacaktım. Alsın bakanlık yapsın...” (cnbce.com) sürüyor... “İmar planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırıdır” denilen bilirkişi raporuyla “eşzamanlı” reklam yapılması da dikkat çekiyor. Ayrıca mimarlar, aynı reklamda “yerlere atılan beğenilmemiş projeler” için de şunu belirtiyorlar: “Paftaların müteahhit tarafından çöpe atılırcasına süpürülmesi, mimarlığa en ağır hakaret olduğu gibi sanata duyarsız kültür ve uygarlık yoksunluğunun da göstergesidir.” Maslak 1453 için “kent suçu” tanımı yapan Şehir Plancıları Odası’nın görüşü ise özetle şöyle: “TOKİ marifetiyle kamu arazileri ayrıcalıklı imar hakları sağlanarak lüks konut ve ticaret amaçlı yapılaşmaya açılmaktadır. Bu örnekte de 10 bin kişilik yeni bir yerleşimle bölgede zaten tıkanmakta olan trafik felç edilecektir. Ormana bitişik alanda verilen yüksek yapı yoğunluğuyla kentin doğasına tecavüz tetiklenmektedir.” Maslak 1453’ün 2013’teki durumu işte böyle... BULMACA SEDAT YAŞAYAN ‘Kent suçu’ ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Bakanlık ne yapar bilinmez ama ilgili meslek odalarına göre Maslak 1453 zaten hiç yapılmaması gereken bir yerde... Ormanda at koşturma olanağını yitirse bile mimarlık ve şehircilik ilkeleriyle çelişiyor. Mimarlar Fethin 560. yılında rantın Odası basın İstanbul’u fethi: Maslak 1453 açıklamasında özetle diyor ki: “Proje alanı, kentin Şimdi düşünüyorum; en önemli ekolojik bu talanın patronlarını koridorlarından birindedir. sorgulamak ne işe yarar? Riskli jeolojik yapısı, Adam “yatırımcı..” rant dere koruma ve taşkın pazarında ne taklalar alanlarıyla Cendere atıldığını da biliyoruz.. Vadisi’ni de kapsayan Ancak, bir “Başbakan”lık bölge, büyükkentin ekolojik kurumu olan TOKİ, rezerv ve rekreasyon alanı elindeki imar yetkileriyle olması gerekirken TOKİ’nin böylesine ayrıcalıklara yetkileriyle yapılaşmaya nasıl olanak sağlayabilir? açılmıştır.” Dahası aynı rezalete nasıl TOKİ planları ortak olabilir? İstanbul’un yaşam Daha da önemlisi, kaynaklarını değil, TOKİ’ye bu yetkiler Maslak 1453’ü gözeterek “kente karşı suç”lara yapıldığından odanın önayak olması için mi 2010’da açtığı dava verildi? Mimarlar davacı HARBİ SEMİH POROY 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ Açıların öl 1 çülmesi ku ramı. 2/ Batı 2 Samoa’nın 3 başkenti... Bir 4 el işini gerçek 5 leştirmek için özel olarak ya 6 pılmış nesne. 3/ 7 Kimi giysilerin 8 bol olması için 9 yanlarına eklenen kumaş par1 2 3 4 5 6 7 8 9 çası... Bir topluluk 1 T E K T O N İ K içinde bir kimsenin 2 A K Ü B ON U S durumu ya da ka 3 Y E L V E A L İ zandığı saygınlık. 4/ T A Z İ Y E Güzel sanat... Meyve 4 K S E E ve sebzelerin suyu 5 O T E L 6 N E P A L T U T nu ya da yağını sıO T ME karak çıkarmaya ya 7 Ö L E A T AMA N rayan aygıt. 5/ Titre 8 T E me, titreyiş... Şiirde 9 K E R A V İ Y E iki ya da daha çok dizeden oluşan birim. 6/ Eski Mısır’da tapınılan kutsal boğa tanrı... Genişlik. 7/ Her tür organik yağa verilen ad... Telefon sözü. 8/ İçinde tek tohum bulunan ve olgunlaştığında kendiliğinden açılmayan kuru meyve... Yapılmış, gerçekleşmiş iş. 9/ Tel ve çiviyle yapılan bir el sanatı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Yaban kedisi... Söz, lakırdı. 2/ Müzikli tiyatro yapıtı... “Ölümdür yaşanan tek başına / Aşk kişiliktir” (A. Behramoğlu). 3/ Ekolojide, bir canlının varlığını sürdürebildiği yaşama ortamının en küçük birimi... Küçük kilise. 4/ Şaşma belirten bir ünlem... “Ağaç kavunu, armutkavun” gibi adlar da verilen bir meyve. 5/ Stronsiyum elementinin simgesi... Köpek. 6/ Kimi bitkilerin genellikle süt görünümünde olan özsuyu... Yiğit, kahraman. 7/ Görünüşe göre olacağı sanılan... Her yanı suyla kaplı olan kara parçası. 8/ Tepkili uçak... Kitap ya da yazı yazma. 9/ İstanbul’daki bir üniversitenin kısa yazılışı... Toplumda ya da bireyde, ölçü ve değerlerin çökmesi sonucunda oluşan dengesizlik durumu. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle