19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2013 PAZAR [email protected] 14 Durbaş’ın sağlık durumu iyi ? Kültür Servisi “Kuş Tufanı”, “Çırak Aranıyor”, “Çaylar Şirketten”, “Nereye Uçar Gökyüzü” gibi kitapların şairi ve gazeteci Refik Durbaş, geçirdiği rahatsızlıktan sonra sağlık durumunun düzelmesi üzerine hastaneden taburcu oldu. Durbaş, hafta başında geçirdiği iç kanama dolayısıyla İstanbul Medeniyet Üniversitesi Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne kaldırılmıştı. Durbaş için yapılan acil kan çağrısına okurları ve dostlarından çok sayıda başvuru geldiği öğrenildi. Durbaş’ın tedavisinin evde süreceği ve bir süre dinlenmesi gerektiği belirtildi. KÜLTÜR İlk sahnelenişinin 60. yılında Beckett’in ‘Godot’yu Beklerken’i •199798 sezonunda İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Orhan Alkaya’nın sahnelediği “Godot’yu Beklerken”de Vladimir’i Savaş Dinçel, Estragon’u Engin Alkan oynamıştı. • 196364 sezonunda Ankara Sanat Tiyatrosu’nda oynanan “Godot’yu Beklerken”i Ferit Edgü çevirmiş, Asaf Çiyiltepe sahnelemişti. Karmakarışık Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası, Sascha Goetzel yönetiminde “Yeni Yıl Konseri” veriyor. 2012’nin son günlerinde aramızdan ayrılan Asım Kocabıyık’a adanan bir konser... Onun o bilge ve her daim gülümseyen yüzü yerleşiyor gözümün önüne... Babacan, hep sanatın, sanatçının yanında olan, evrensel değerleri misyon edinmiş bir kişilik... O portrenin gerisinde sahnede, ülkemin aydınlık, çağdaş yüzünü simgeleyen orkestra çoktan yerini aldı bile. ??? (Konsere zor yetiştim. Çağlayan’da Adalet Sarayı’ndaydım. PEN Yönetim kurulu olarak, savcılıkta ifade verme işlemi uzun sürdü. Biz ‘Şüpheli Şahıslar’, tek tek soruları yanıtladık. Fazıl Say’ı niye destekledik, amacımız neydi, vb... Savcı bey çok nazik ve kibardı. Birimiz içerideyken, ötekiler kapının dışında birbirimizi bol bol güldürmeye çalıştık...) ??? Lütfi Kırdar Salonu’na Franz Lehar’dan Johann Strauss’a; İmre Kalman’dan Josef Strauss’a, valsler, polkalar, operetlerden uvertürler, aryalar yayılıyor... Konserin iki solisti Viyana’dan gelmiş, kendi alanlarının en iyilerinden: Soprano Alexadra Reinprecht ve tenor Herbert Lippert. Onlarla ve bu çok nitelikli, dinamik orkestrayla, biz ölümlü dinleyiciler de dalgalanmaya, için için “dans etmeye” başlıyoruz... ??? (İfademi verirken, gözüm hep, Savcı Bey’in arkasındaki Atatürk fotoğrafına takılıyordu. Atatürk’ün bakışları ileriye, ufka yönelmişti. Ben ileriye bakamıyordum. Belki de utançtan. Atatürk’ten mi utanıyordum? Geldiğimiz durumdan mı? Devletten mi utanıyorum? Yoksa şimdi burada söylemek zorunda kaldığım sözlerden mi? 40 yıldır aynı duvarlara çarpmaktan mı? İnsanlık onurum ha bire darbe yediğinden mi?) ??? Her iki eser arasında maestro Sacha Goetzel, açıklamalar yapıyor. Ama kuru kuru müzikal açıklama değil, tuzu biberiyle, toplumsal yaşantısıyla, ekonomik politik göndermeleri, aşk meşk hikâyeleriyle örülü açıklamalar... Şefin müzikal yeteneğini bilirdim de, konuşma yeteneğini bilmezdim doğrusu! 19. yüzyıl Viyana’sı ve Orta Avrupa’sı gelip sahneye bir güzel yerleşiyor... ??? (İçimizden biri doktordu aynı zamanda, haftanın bir günü yaşlı annesini ziyaret edebiliyordu. Bu hafta ziyaret yattı çünkü ifadeye geldi. İçimizden biri öğretim üyesiydi, dersini bırakıp geldi. İçimizden biri karda düşüp belini incitti ama gelememezlik edemezdi... İçimizden biri Viyana’da doğmuş olsaydım, şimdi “şüpheli şahıs” olmazdım diye geçirdi aklından ve aklından bu geçtiği için müthiş utandı. ) ??? Konser sona erdi ama dinleyici bırakmıyor. Alkışlar alkışlar, yeniden yeniden “bis” yapılıyor... Coşku dorukta... Şef ve müzisyenler almışlar bizi bulutların üzerine çıkarmışlar. Orada güler yüzlü insanlar arasında dans ediyoruz... Lehar’ın “Dein ist mein ganzes Herz” aryasından beri benim gözlerim yaşlı. Çocukluğumda babam evde avaz avaz bu aryayı anneme söylerdi: “Sen benim mutluluğumsun!”... Bu konser bitmese hiç... Yeni Yıl Konseri... Peki ben neden ağlıyorum: Babamı çok özledim ondan mı ... Yoksa özlediğim Atatürk mü? Demin “insanlık onuru” dedim ondan mı? Yoksa hapisteki meslektaşlarım, aydınlar yaşadıklarını yaşarlarken, aklımdan böyle şeyler geçtiği ve yazdığım için duyduğum o büyük utançtan mı??? Tchumburidze, Soylu için çaldı ? Kültür Servisi Genç yetenek Veriko Tchumburidze ilk resitalini İş Sanat’ın Parlayan Yıldızlar Serisi ile geçen perşembe günü verdi. 7. Uluslararası Çaykovski Genç Müzisyenler Yarışması birincisi 16 yaşındaki Tchumburidze, Brahms’ın Keman Sonatı ile Çaykovski’nin Mi Bemol Majör Melodie eserlerini yorumladı. Piyanist Marina Cincaradze’nin eşliğinde gerçekleştirdiği konserin ikinci yarısına Eugène Ysaye’nin Solo Sonatı ve Franz Waxman’ın Carmen Fantasy’si ile devam etti. Sanatçı, genç yaşta yaşamını yitiren İş Sanat’ın yönetmeni Meriç Soylu’yu anmak için Edward Elgar’ın La Capricieuse eserini de seslendirdi. Parça tesirli bomba gibi ?Parça tesirli bombanın patlamasıyla eşdeğer durumdu oyunun ortaya çıkışı. Öyle ki bir yıl geçmeden, Muhsin Ertuğrul’un yönetmenliğinde bizde de gündemi belirleyecekti. ENİS BATUR Semaver’de çarşamba konserleri ? Kültür Servisi Semaver Kumpanya çarşamba konserleri kapsamında 16 Ocak saat 20.30’da Erkan Oğur İsmail Hakkı Demircioğlu, 30 Ocak’ta ise Gevende konserleri izlenebilir. Şubatta da devam edecek olan konserler kapsamında 6 Şubat’ta Bülent Ortaçgil, 13 Şubat’ta Korhan Futacı ve Kara Orkestra, 20 Şubat’ta Büyük Ev Ablukada ve 27 Şubat’ta ise Birzen Tezer sahnede olacak. PARİS 20. yüzyılda, tiyatro sanatının repertuvarına eklenen çok sayıda oyun yazıldığı, sahnelendiği tartışılmaz; iki yazarın ötekilerden ayrıldığını, Sahne’ye birer göktaşı gibi düşerek ortalığı kasıp kavurduğunu söylemek sanırım abartılı olmaz: Bertolt Brecht ve Samuel Beckett. “Godot’yu Beklerken”in sahneye ilk koyuluşunun 60. yıldönümünde, kimbilir kaçıncı kez, bu öncesi olmayan tiyatro olayının önemi ve kalıcılığı üstünde yeniden durulacaktır şüphesiz. Parça tesirli bombanın patlamasıyla eşdeğer durumdu oyunun ortaya çıkışı; öyle ki, bir yıl geçmeden, Muhsin Ertuğrul’un çevirisiyle ve yönetmenliğinde bizde de gündemi belirleyecek, AST çalışanlarının elinden soluklu bir ilginin kaynağına oturacaktı: Asaf Çiğiltepe’nin, Ferit Edgü’nün, Berent Enç’in, Akşit Göktürk’ün girişimleri ve çevirileriyle, repliklerin Türkçe karşılıkları duvarlarda yankı landıktan sonra gerisi çorap söküğü gibi gelmiş, Beckett’in romanları ve öyküleri de o gün bugün okurunu beş kıtada olduğu gibi Türkiye’de de bulmuştu. Paris’teki garip, sessiz İrlandalı, türünün ikinci örneğiydi. Öncüsünün, James Joyce’un peşi sıra yola düşmüş, “usta”ya bağlılığı başına dert açmıştı. O dönemde, ayakları Joyce’unkiler gibi küçük görünsün diye kendisine ufak gelen ayakkabılar aldığı rivayet edilir. Bütün bunlar bir yana, Beckett’in asıl kaygısı, yazı masasında Joyce’un güçlü etkisinden nasıl kurtulacağıydı. İlgilendiği her konuda her şeyi öğrenme ve yapıtına yükleme eğilimindeki “Ulysses”in yazarının seçimleriyle taban tabana zıt bir uca yerleşmekte bulmuştur Beckett, çıkışı: Hepten yalıtmaya, arındırmaya yatkın bir üslup arayışı onu, zamanla, herhangi bir duygusal bağlanım içinde olmadığı yabancı bir dilde yazmaya dek götürmüştü. “Godot’yu Beklerken”i yazmaya koyulduğunda (194849), sayıları bini bulmayan seçkin bir okur topluluğunun az çok tanıdığı bir romancıydı Beckett. Oyun yazarı olarak tek deneyimiyse sağlığında yayımlamaya gönül indirmediği, bir bozgun saydığı “Eleutheria”ydı. Tiyatro dünyasının bile oyuna “hazır” olmadığını söylemek gerekir mi? Kitabın yayımlanması da, oyunun sah ne ve sahneye koyucu bulması da çaba, sabır, zaman gerektirdi. Birkaç yıl boyunca, Beckett’in eşi Suzanne’ın yılmadan olası her kapıyı çaldığı biliniyor. Sonunda, Artaud’nun ve Adamov’un yakın arkadaşı, yönetmenliğinden çok oyunculuğuyla dar bir çevrede tanınan Roger Blin bütün rizikoları göze alarak işe koyuldu. Uzun sürecek benzersiz bir dostluğun başlangıcı oldu bu karşılaşma. Beckett, yıllar sonra, “iki yumurta gibiydik” diyecektir: “Yan yana nasıl duracağımızı bilmiyorduk.” Bu cümleyi sahici dostluğun ana parolası sayarım. “Godot olayı” hemen patlak vermemiştir. Haftalar boyunca yarı yarıya seyircili ufak bir salonda sessizce izlenişinin ardından, tıpkı kırk yıl öncesinde smokinli dinleyicilerin Stravinski’nin “Bahar Ayini”ni ıslıkladıkları gibi, tiyatro salonunun öteki yarısını sıkıntıdan patlayan öfkeli ve muhafazakâr burjuvalar doldurmuş, çıkan arbede sayesinde ilgi patlaması yaşanmıştı. “Godot’yu Beklerken”, başta sahneye hiç gelmeyen Godot’nun ne anlama geldiği sorusu, yıllar içinde sayısız yorum doğurdu. Bizim bu konuda da çorbada tuzumuz oldu son yıllarda: Selçuk Altun’un Godot’ya ilişkin yorumu Beckett uzmanı çevre ve yayınlarda yankı buldu. Oyun dekorunun tek süsü çıplak bir ağaçtır. Giacometti’nin tasarladığı bir versiyon üne kavuşmuştu. Çok olmadı, Beckett’in son aylarını geçirdiği Üçüncü Zaman huzurevini ziyaret ettim ve giriş katındaki odasının penceresinin baktığı daracık iç avluda tek bir ağacın olduğunu öğrendim… ‘Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar’ ‘Sevgili kızım, biriciğim...’ Kültür Servisi 1993 Sivas katliamında gericiler tarafından öldürülen şair Metin Altıok ’un, kızı Zeynep Altıok Akatlı’ya yazdığı mektuplar Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından “Metin Altıok’tan Zeynep’e Mektuplar” adıyla hafta başında kitapçılarda. Metin Altıok’un Bingöl’den, İzmir’den, uzaklardan “sevgili meleğine, biriciğine” yazdığı mektuplarda, Metin Altıok’un iç dünyasının iniş çıkışları, sarsıntıları, sitemleri ve özlemleri yer alıyor.Şair Metin Altıok’un yanı sıra, baba Metin Altıok’u tanımak isteyenler için kitaptan bir bölüm: “Sevgili kızım, biriciğim; uzun bir süredir sana mektup yazamadım. Nedenleri vardı. Aramızdaki kopukluk duygusal değil, bir iletişim kopukluğuydu. Senin için canımı bile verebileceğimden kuşkun olmasın. Özlemin taş gibi göğsümde duruyor. Düşlerime giriyorsun. Sokakta bir kız çocuğunun ‘baba’ diye bağırması yüreğimi kanatıyor. Kaç zamandır bana baba demene hasretim. Bu yazı seninle birlikte geçirmeyi ne kadar isterdim bilemezsin. Ama olmadı, olamadı.” ‘Sessiz Ev’ Man Asya listesinde ? Kültür Servisi Nobel Edebiyat Ödülü sahibi yazar Orhan Pamuk’un “Sessiz Ev”i Man Asya Edebiyat Ödülleri’nin kısa listesinde yer aldı. Sonuçları martta açıklanacak 2012 ödülünün kısa listesinde ayrıca şu isimler yer alıyor: Musharraf Ali Farooqi (“Between Clay and Dust” Pakistan), Hiromi Kawakami (“The Briefcase” Japonya), Tan Twan Eng (“The Garden of Evening Mists” Malezya) ve Jeet Thayil (“Narcopolis” Hindistan). Ödül, 2007 yılından bu yana, İngilizce yazılan ya da eserleri İngilizceye çevrilen Asyalı yazarlara veriliyor. Eleştirmenler ‘Argo’ dedi ? Kültür Servisi 7 dalda Oscar adayı olmasına karşın Ben Affleck’e “En İyi Yönetmen” dalında adaylık getirmeyen “Argo”, Eleştirmenlerin Seçimi Film Ödülleri’nde en iyi film ve en iyi yönetmen ödüllerini kazandı. Aksiyon kategorisinde “Skyfall”un en iyi film, Daniel Craig’in de en iyi aksiyon aktörü seçildiği ödüllerde, Jennifer Lawrence komedi kategorisinde “Umut Işığım”, aksiyon kategorisinde “Açlık Oyunları”yla en iyi kadın oyuncu seçildi. Komedi dalının en iyi filmi de “Umut Işığım” olurken Bradley Cooper’a aynı dalda en iyi erkek oyuncu ödülü değer görüldü. Yabancı film kategorisinin en iyisi ise “Aşk” oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle