19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
13 OCAK 2013 PAZAR CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Kültür fizik değil, kültür çizik ? “Düzenli olarak kültür fizik değil, kültür çizik” yapan Masaracı, kültür hayatımızda karikatür açısından eksiklik yaşandığını düşünüyor. “Sanat olmazsa insan boyut erozyonuna uğrayabilir. Bu yüzden tüm sanat dallarıyla temas halindeyim” diyor. CEREN ÇIPLAK Alev Sururi yaşamını yitirdi ? Alev Sururi, bir dönemin unutulmaz İstanbul Tiyatrosu oyuncularındandı. Gülriz Sururi, sanatçının özellikle komedide başarılı olduğunu ama sahneden erken koptuğunu belirtti. Kültür Servisi Tiyatro ve sinema sanatçısı Alev Sururi dün yaşamını yitirdi. 5 Mayıs 1929 yılında İstanbul’da dünyaya gelen sanatçı, 15 gündür yoğun bakımdaydı. Sanatçının cenazesi bugün Bodrum Torba Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından Torba Mezarlığı’nda eşi, tiyatro ve sinema oyuncusu Ali Sururi’nin yanında toprağa verilecek. Bir dönemin unutulmaz özel tiyatrolarından olan İstanbul Tiyatrosu’nun sanatçılarından Alev Sururi, aynı zamanda tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi’nin de yengesiydi. Gülriz Sururi, Alev Sururi’nin ölümüyle ilgili olarak şunları söyledi: “Her ölüm erkendir, bu da erken bir ölüm oldu. Kendine çok iyi bakmadı. Tiyatrodan da erken uzaklaştığını düşünüyorum. Amcamla (Ali Sururi) Bodrum’da yaşamayı tercih etti. Tiyatro dünyasından uzak olunca da yaşam nedenlerinden ayrılmaya başlamış oldular. Oysa ki çok iyi bir oyuncuydu. İstanbul Tiyatrosu’nun en iyi oyuncularından biriydi. Özellikle komedide başarılıydı. Unutulmayacak, güzel kompozisyonları vardır...” Sahneye ilk kez Muammer Karaca Topluluğu’nda çıkan Alev Sururi, daha sonra İstanbul Tiyatrosu’na geçmiş, Ali Sururi ile evlendikten sonra da kendi tiyatrolarında sanat yaşamına devam etmişti. Alev Sururi’nin oynadığı oyunlar arasında “Çılgın Yenge”, “Kaldırım Serçesi” ve “Halide” sayılabilir. Oyunculuğu bıraktıktan sonra eşi ve çocuklarıyla Bodrum’a yerleşen sanatçı, 1998’de eşi Ali Sururi’yi kaybettikten sonra İstanbul’a döndü. Sanatçı “Zerda”, “Karakolda Ayna Var” gibi televizyon dizilerinde de rol almıştı. Kâmil Masaracı 17 yılın “Kültür Çizik”lerini kitaba dönüştürdü Yalnızca kültür haberleri sunan bir kanalın spikeri, yıllardır izleyicisine esprili haberler aktarıyor. Bu öyle bir kanal ki, ne dizi var ne de reklam, 24 saat edebiyat, müzik, tiyatro, baleden haberdar eden “kültürlü hadiseler” var! Kâmil Masaracı, 1996’dan bu yana gazetemizin kültür sayfalarında “Kültür Çizik” adlı köşesinden yaptığı yayını, şimdi de bir kitaba dönüştürdü. 17 yılın birikimi şimdi bir seçki halinde “Kültürlü Hadiseler” adıyla Carretta Yayınları’ndan çıktı. “Düzenli olarak kültür fizik değil, kültür çizik yapıyorum” diyen Masaracı, gazetemizde yıllardır “Çizgilik” adlı köşesinden de çizimlerini izleyici ile buluşturuyor. Peki Masaracı, daha çok siyasi karikatürlerin varlık gösterdiği çizer gündeminde, kültürsanat alanında çizmeye nasıl başladı? veriyor” diyor. Ne demek değişik çevrelerde tur atmak? “Karikatürcünün her yerde volta atması gerekir. Çünkü karikatür hayatın kendisidir. Malzemenin bolluğunu ise ancak zum yapınca görüyorsunuz. Ekonomi ‘mühim’ ama kültür ve sanat olmazsa insan boyut erozyonuna uğrayabilir. Bu yüzden mümkün olduğunca tüm sanat dallarıyla temasta bulunuyorum.” Final cümlesi ise havalı: “Fazla kültürde gözümüz yok, hava atacak kadar olsun yeter!” “Ekonomi, siyaset ve spor konuşuyoruz, biraz da kültür hayatımıza zum yapmak gerekir. Bu alanda karikatür anlamında bir eksik olduğunu düşündüm. Bu bir mesleki kaygıyla başladı sonra ‘hadise’ye dönüştü. Değişik çerçevelerde tur atmak ve çizmek bana daha çok keyif Sinemaya ‘gitkurtul’ yasası Masaracı’ya son dönem “kültür hadiseleri”yle ilgili yorumlarını da sorduk: Düzenlenen operasyonla ünlü piyanist beste yaparken tuşüstü yakalanıyor. Yetkililer, diğer dallarda olduğu gibi resim sergilerine de yoğun ilgi gösteriyorlar. Örneğin nü sergilerine gidip çeşitli temaslarda bulunuyorlar. Nankörlük etmeyelim. Tiyatro ve bale için de olumlu çalışmalar var. Örneğin kısa tiyatro perdesi örf ve âdetlerimize uygun olarak uzatılacak (diz altı) açıkta olan piyanonun bacakları da örtülecek. Önümüzdeki iki yıl içinde Türk müziğinden üç nota atılması bekleniyor. Etrafımıza baktığımız zaman şu yakınmayı duyuyoruz. Vakit bulup sinemaya, tiyatroya, sergiye gidemiyoruz. Aldığım duyumlara göre bu konuda bizi rahatlatacak üst düzey çalışmalar yapılıyor. Yakında gitkurtul yasası çıkacakmış. Hediye Güven “Yengeç” (We Play) David Hockney çağrışımlı bir kapakta 16 kutu yan yana, yamuk yumuk. İçinde toprakla gökyüzü arasında, denizin karşısında dans eden bir aşk kadını bize bakıyor. Endişelenmeyin, ODTÜ’lü olmasına rağmen sakıncalı bir şarkıcı değil Hediye Güven. Öğrencilik yıllarında molotofkokteyli yapmayı öğrenememiş, ama Yıldız İbrahimova’dan aldığı dersler onu iyi bir şarkıcı yapmaya yetmiş. Bu sevda onu doğup büyüdüğü yerlere, Avusturya’ya kadar sürmüş, dönüşte de bir albüm sahibi yapmış. Bir de 2001 yılında kurduğu Playground adlı cover topluluğunu unutmamak lazım. “Yengeç” albümündeki şarkı larda hayat, hüzün ve mutluluk var fazlasıyla. Apar topar çıkarılmış bir albüm değil; uzun süre demlenmiş, şarkı şarkı servis edilmeden önce. Türkçe ve İngilizce şarkılar bir arada. Melodik bas yürüyüşlü groove şarkı “Armies On Hold”, albümün doruk noktalarından. Albüme adını veren parça ile açılıştaki “Suya Orak” ise klasmanda ilk üçe girenlerden. Cesur bir kız Hediye, müzikal manada; Jülide Özçelik, Birsen Tezer, Jehan Barbur ve Elif Çağlar’dan sonra dokunaklı sesler zincirine eklenecek yeni halkalardan. Yanı sıra geride bıraktığımız yılın son kalıcı albümlerinden, iyi seslerinden biri “Yengeç” ve Hediye. [email protected] lışmaları, gruba yeni bir soluk da kazandırmış. Müziklerinde farklı kanallardan beslenen eklektik etkileşimler hep vardı ama bu kez sound açısından daha bütünlüklü bir albüm çıkmış ortaya. Çarpıcı perküsyonlar, gitar titreşimleri, iddialı, abartılı hiçbir şey yok “Fade”de; tersine, arınmış bir sound hâkim. Grup, bundan önce 2009’da çıkan “Popular Songs”da işaretlerini verdiği yolu bu kez daha derinliğine kat edip, indie rock/dream pop sevenlere sıcacık, kendiliğinden akıp giden, altyapısı sağlam, romantik bir albüm armağan etti. Sakin bir gün, dingin bir mevsim veya bütün sıkıntıların geride kaldığı dönemler için çok uygun bir soundtrack olabilir. www.zulalkalkandelen.com Yo La Tengo “Fade” (Matador Records) Amerika’dan çıkan alternatif rock gruplarının arasında içtenliği ve duyarlılığıyla kendine has saygın bir yeri var Yo La Tengo’nun. 13. stüdyo albümleri de, geçmişe duyulan özlemin yarattığı hüzün kadar mutlu anları da barındırıyor. Kentli insanın kurduğu ilişkilerin ilginç ayrıntılarını yansıtan sözlerde olgunluk var. Ira Kaplan, albümün genelinde ses tonunu yükseltmeden, çoğunlukla adeta fısıldarcasına şarkı söylüyor. 1993 tarihli “Painful”dan beri son 20 yıldır bütün albümlerinin prodüktörlüğünü yapan Roger Moutenot’nun yerine John McEntire ile ça MONET’NİN BAHÇESİ 76 günde 150 bin kişi izledi ? Kültür Servisi Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi’nde (SSM), 9 Ekim 2012’de ziyarete açılan “Monet’nin Bahçesi” sergisi sona erdi. Sergiyi 76 günde 150 binden fazla kişi ziyaret etti. Marmottan Monet Müzesi işbirliğiyle düzenlenen sergi kapsamında çocuk ve yetişkinlere özel tasarlanan eğitimler, konferanslar, film gösterimleri de gerçekleştirildi. Ayrıca Monet ailesine mensup sanat eleştirmeni Philippe Piguet de sergi kapsamında “Claude MonetNilüferler, Doğal Ortamında Bir Eser” isimli bir konferansla sanatseverlerle buluştu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle