19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2013 CUMA 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada topluma da iyimserlik egemen oldu. MHP dışındaki partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, özellikle şehit derneklerinin İmralı görüşmelerine yeşil ışık yakması, terörle mücadeleye olumlu ivme kazandırdı. Ana muhalefetin desteği önem sırasında baş sırada ve kuşkusuz CHP’nin terörü sonuçlandıracak girişimleri desteklemesi önemli ve elbette olumlu. Ancak bir soru sorulmuyor, söylenmiyor ama gündemde. Bakalım RTE, ana muhalefetin koşullarına, davranış ve söylemleriyle ne ölçüde olumlu yanıt verecek? Zira Kılıçdaroğlu’nun İmralı görüşmelerini destekleyen 4 koşulu; RTE’de 2002’den bugüne dek izlenmeyen davranış ve söylemleri içeriyor. Olmayacak duaya amin der gibi, RTE’ye “samimi ve dürüst olacaksın” diyor. “Kişisel bir ajandası olmamasını” istemekle; RTE’nin tabiatına aykırı bir koşul öne sürüyor. Koşulların 3 ve 4. maddelerini bir arada irdelersek önümüze yine RTE’nin doğasından kaynaklanan aşılması zor bir engel ortaya çıkıyor. Tek başına iktidara getiren yüzde 50 oya dayanarak, topyekun millet böyle emrediyor diye dilediği yönde yasal ve yönetsel uygulamalara girişen… Meclis’teki çoğunluğunu bütün bir millet sanan ve muhalefet partilerini asla sindiremeyen... tek adamlığını çoktan ilan etmiş, zorba mı zorba bir kafaya, “millete izah edemeyeceği angajmanlarda bulunmamayı” önermek; aslında RTE’nin doğasına ters düşüyor. ??? Şayet RTE, ana muhalefet ile teröre çözüm yolları aramakta gerçekten içtenlikle samimi ve dürüst olacaksa; öncelikli koşul, Kılıçdaroğlu’nun açıkladığı kredinin 4. maddesi. Hükümet, İmralı görüşmelerinden ana muhalefeti (veya milleti) bilgilendirmek zorunda. Örneğin, RTE iktidarı bu zorunluluğu yerine getireceğine ana muhalefeti inandırmak istiyorsa; BDP’lilere göre “sayın”, ulusal yargıya göre İmralı’daki cani ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan’nın hükümet adına yaptığı ilk görüşmenin temel öğelerini CHP’ye iletmeliydi. İçtenliğini kanıtlamak istiyorsa bir ilke imza atabilir: MİT Müsteşarı’nı göndererek Kılıçdaroğlu’nu bilgilendirebilirdi. Müsteşarı gönderemiyorsa, terörle mücadele ve alınan önlemleri emanet ettiği bir bakanını ana muhalefeti bilgilendirmekle görevlendirebilirdi. Bu yapıcı davranışları, partiler arası diyaloğu benimseyebilseydi; ancak o zaman RTE’nin terörle ortak mücadele kararlılığı öncelik kazanır; en başta PKK’nin silahları bırakmasını içeren önkoşulda ana muhalefetin desteğini arzuladığı ve terör konusunda atılacak müşterek adımlara gerçekten gereksindiği konusunda inandırıcı olabilirdi. Ne yazık ki ortada iktidar partisinde, terör sorununu CHP ile birlikte çözümlemek, İmralı görüşmelerini aktarmak ya da sayın cani ile bir yol haritası çizildi ise içeriğinden ana muhalefeti bilgilendirmek gibi bir eğilimin, bir amacın bulunduğunu bugün söyleyebilmek olanaksız. ??? Hükümet ne planlıyor? Sayın caniyi ziyaret eden, Kürt açılımlarının önderlerinden Ahmet Türk’ün açıkladığı, İmralı’nın “devletin kabul edemeyeceği koşullar” öne sürmeyeceğini hükümet de biliyor ve kabul ediyor mu? Bu koşullar gerçekten kabul edilmesi olanaklı koşullar ise gerginliğin azaldığı, terör konusunda umutların yeşerdiği ortamı daha güçlendirmek için bu koşulları açıklamak gerekmez mi? Görüşmelerde söz konusu oldu mu; İmralı çözüme yardımcı olabilmek amacıyla eve çıkmayı istiyor mu? Bilinmiyor. Ama BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Kandil’deki yandaşları başlayan sürecin ilk koşulu olarak, “İmralı artık kapatılmalıdır” diyor. RTE’den, Afrika’nın bir ucundan “eve çıkmayacak” diye yanıt geliyor. O kadar şeffaf ki ortam… RTE’ye göre her şey milletin gözü önünde oluyor ve… ...kamuoyu bu konularda hiçbir şey bilmiyor! ??? İyimserliğin iki baş aktörü; sayın cani ile Başbakan. Terör siyasetinde bir ipte iki cambaz.. Biri düşünce ipten; o zaman göreceğiz… ...hangisi hokkabaz, kim cambaz! Hükümet ile İmralı arasında başlatılan görüşmelerin sabote edilmesini amaçlayan girişimlerin Ankara’da kaygı yarattığını duyurmuştuk. Güvenlik birimleri, Hakkâri’de kış koşulları altında 100 kişilik bir grupla jandarma karakoluna saldırılmasının arkasında, Öcalan’a karşı çıkan ‘Bahoz’ kod adlı Fehman Hüseyin’in olduğunu tespit etmiş ve sınır birliklerini alarma geçirmişti. Müzakareleri hedef alan bir başka saldırı önceki gece Paris’te gerçekleşti ve PKK’nin Avrupa’da yaşayan üst düzey üç kadın yöneticisi öldürüldü. HABERLER mücadeleye bağlı kesimler olarak biliniyor. Hatta Yayman’ın hatırlattığı bir örneğe göre 2004 yılında Kandil’de yapılan bir PKK kongresini örgütün kadın kanadı basarak itirazlarını dile getirmiş. Bu noktayı Yayman’dan habersiz biçimde, BDP’nin Avrupa ile ilişkilerinden sorumlu isim olan İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel’in de vurgulaması dikkat çekici. Tuncel’e göre, “Özellikle siyasi kimliği olan üç kadının seçilmesinin siyasi bir mesajı var. Kadınlar Kürt özgürlük mücadelesinde de barış sürecinde de hep en ön safta yer almıştır. Yapılan, kadınların özgürlük ve eşitlik talebine yönelik bir saldırıdır.” ARKADAŞLARINA SELAM VERDİLER Açık görüşte meydan dayağı ALİCAN ULUDAĞ PKK’de ‘Feminist’ Kanada İnfaz: Olağan Şüpheli Yine ‘Bahoz’ şeklinde. Örgüt içinde bir iç hesaplaşma olasılığı yoğun biçimde dile getiriliyor. Cesetlere kapı kırılarak ulaşılması, saldırıyı düzenleyenlerin evden kapıyı kapatarak çıktıklarını gösteriyor.” Fransız basınına konuşan Fransız Emniyet yetkilileri de, “Büyük olasılıkla örgüt içi bir çatışma yaşandığını” vurgularken suikastların Türkiye tarafından işlenmesi olasılığı için de, “Düşünülemez ve hatta saçma” değerlendirmesini yaptı. Cansız’ın geçmişte ciddi görüş ayrılığı içine düştükleri biliniyor. Bazı kadın militanların ölüme gönderilişi nedeniyle Cansız’ın tepkili olduğu, Hüseyin tarafından tehdit edildiği ileri sürülüyor. Cansız ile bir arada olduğu için öldürülen diğer kadınlar Doğan ve Söylemez’in “Kürt sorununun müzakere ile çözümüne yakın isimler” oldukları da ‘infaz’ yorumlarını güçlendiren bilgiler arasında. Bu teze göre müzakerelere destek veren kesimlere bu saldırıyla “sonunuz bu olur” mesajı verilmek isteniyor. Fransa ‘iç hesaplaşma’ diyor Saldırının yapıldığı yer PKK’nin Avrupa’daki şemsiye kuruluşlarından Kürdistan Enformasyon Merkezi. Öldürülenlerden Fidan Doğan merkezin sözcüsü. Örgütün Avrupa kanadında bilinen bir isim. Ev sahibi konumunda. Diğer iki kadın ise Avrupa’nın iki ülkesinden gelmiş. Sakine Cansız Almanya’dan, Leyla Söylemez ise Hollanda’dan. İkisi de Fransa’da yerleşik değil. Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu ile görüşmemizde Fransız kamuoyunun soruşturmaya bakışını şöyle aktardı: “Yapılan yorumların genel havası, Türkiye’de başlatılan süreci baltalama amaçlı bir provokasyon olduğu Müzakere biter, Avrupa etkilenir Tuncel saldırının gerçekleştiği yeri daha önce görmüş, “Çok güvenlikli bir yerdir. Sıradan biri elini kolunu sallayarak giremez” diyor. Ancak ‘örgüt içi infaz’ iddialarını dışlayarak sorumluluğun Fransa ve Türkiye’ye ait olduğunu ileri sürüyor. Tuncel’in bundan sonraki sürece ilişkin kötümser senaryosu ise şöyle: “Bu suikast aydınlatılmazsa müzakere ortamının sürdürülmesi mümkün olamayabilir. Hatta bu sorun Türkiye’nin demokrasi sorunu olmaktan çıkıp Avrupa’nın da sorunu haline döner!” Oklar ‘Bahoz’u gösteriyor Ankara’da devletin PKK konusunu yakından takip eden birimlerindeki değerlendirmelerde de “örgüt içi infaz” saptaması ön plana çıkmış durumda. Hüseyin, ile PKK’nin kurucu kadrosunda yer alan ancak 90’lı yıllardan bu yana ön plana çıkmayan Sakine BDP’li Tuncel: Özellikle kadınlar hedef Kürt sorunu üzerine araştırmalarıyla tanınan Hüseyin Yayman da “öldürülenlerin üçünün de ‘kadın’ olmasına” dikkat çekiyor. Hem PKK’de hem de Kürt siyasi hareketinde kadınlar öteden beri en diri, ANKARA 1 Mayıs ve 8 Mart’a katılmak, Güler Zere belgeselini izlemek gibi eylemler nedeniyle 8 aydır “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklu bulunan ODTÜ İnşaat Mühendisliği öğrencisi İlhan Kaya ve ODTÜ mezunu inşaat mühendisi Barış Önal ile kendilerini ziyarete gelen beş arkadaşı açık görüş sırasında birbirlerine “selam” verdikleri gerekçesiyle gardiyanların saldırısına uğradı. Gözaltına alınan 5 kişi mahkemenin “adli kontrol” kararıyla serbest bırakıldı. İlhan Kaya ve Barış Önal, 8 Mayıs’ta Ankara’da yapılan DHKPC operasyonunda gözaltına alındı. Kaya ve Önal “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklandı. Aynı hücrede kalan iki mühendis, dün açık görüş için ziyaretçileri ile bir araya geldi. Kaya’ya iki, Önal’a ise üç arkadaşı geldi. Masaların yan yana olduğu açık görüş sırasında, iki grup birbirine selam vermek ve konuşmak istedi. Gardiyanlar, “selam vermek ve konuşmak yasak” diye uyarıda bulundu ve masaları ayırmak istedi. İki tutuklu ile ziyaretçilerin buna karşı çıkması üzerine, 20 kadar gardiyan sert müdahalede bulundu. Önal ve Kaya, zorla hücresine götürülürken ziyaretçiler ise gardiyanlar tarafından “etkisiz hale getirildi” ve polise “teslim edildi”. Polisteki ifadelerinin ardından Sincan Adliyesi’nde savcı tarafından sorgulanan 5 kişi sevkedildikleri mahkemece “adli kontrol” kararıyla serbest bırakıldı. Avukat Evrim Deniz Karatana, müvekkillerinin gardiyanların saldırısı nedeniyle kollarında, bacaklarında yaralanmalar oluştuğunu kaydetti. Avukat Ülgen, Balyoz hâkimi Diken’in açıklamalarını ‘yargılamanın hangi yöntemle yapıldığının çok somut bir göstergesi’ olarak nitelendirdi HOZAT’TAKİ ESKİ AMİRLER DİNLENDİ ‘Balyoz sanıkları kamuoyu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balyoz davasına bakan mahkemenin başkanı Ömer Diken’in “Genelkurmay’ın gönderdiği Balyoz belgeleri suç unsuru taşıyan belgeler değil. Bunlar sadece dijital belgelerin doğruluğunun denetlenmesi ve sağlamasının yapılması için kullanıldı” açıklaması tartışma yarattı. Davanın sanık avukatlarından Celal Ülgen, “Özrü kabahatinden büyük. Yargılamanın hangi yöntemle yapıldığının çok somut bir göstergesi” dedi. Mahkemenin gerekçesinin bütün gücünün “Teslim edilen yazılı belgeler ile asıllarının Genelkurmay Başkanlığı tarafından askeri birimlerde asılları bulunduğu belirtilen taranmış belgelerin dijitaller içerisinde yer alması, delillerin doğruluğu konusunda sanıkların aksi yöndeki savunmalarını bertaraf ederek mahkemede tam bir kanaat oluşturmuştur” iddiasına dayandığını anlatan Ülgen, “Ömer Diken, şimdi bu lafını geri almakla neyi düzeltmiş olacak? Bir mahkeme başkanı neyi kastdettiğini gerekçeli kararda yazmak zorunda. Bu açıklaması ile özrü kabahatinden büyük” dedi. Gerekçeli karar açıklandığında kamuoyunun dikkatini çeken tek cümlenin belgelerin Genelkurmay’da bulunduğu iddiası olduğunu söyleyen Ülgen, şöyle devam etti. “Eğer bu doğruysa avukatlığı bırakırdım. Ama doğru değil. Başkan’ın bu açıklamaları tek bir sözcük ile ayıp. Yargılamanın hangi yöntemle yapıldığının göstergesi. Peşin bir hüküm var. Kurt ile kuzu hikâyesi gibi. ‘Siz ne yaparsanız yapın, ne ederseniz edin sizi mahkum etmek zorundayım, benim başka seçeneğim yok’ diyor. Ömer Diken diyor ki: ‘Kararımızın tümü okunsaydı bu yanlış anlaşılmazdı.’ Bir defa Ömer Diken, mahkeme başkanı olarak bu sonucu istedi. Bu sonucu, yanlış anlaşılmasını istediği için kararı önce avukatlara vermedi. Kararın belirli bölümleri önce basına servis edildi. Basının bize ilk sorusu, ‘Belgeleri Genelkurmay da doğrulanmış, ne diyorsunuz’ oldu. Demek ki istediği şey buydu. Aksi takdirde kararı önce bize verirdi. Kamuoyu bilinçli olarak yanıltıldı.” “Balyoz sanıkları, kamuoyu nezdinde aklanmıştır” diyen Ülgen, dava konusu belgelerin asıllarının olmadığını, bunların fabrikasyon, sahte belgeler olduğunu kaydetti. Mahkemenin buna karşılık yaptıkları savunmayı görmezden geldiğini dile getiren Ülgen, “Mahkeme delil üreten şebekenin ortaya çıkmaması için elinden gelen bütün çabayı göstermiştir” dedi. ‘Arkadaşlar almış olabilir’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hozat’taki fişleme skandalının yapıldığı dönemde Hozat İlçe Emniyet Müdürü olan Murat Uçar, “Ne benim bulunduğum dönem, ne önceki, ne sonraki dönemde bizim teşkilat etiğimiz olarak Emniyet amirinin bilgisi dışında bir şey yapılmaz” dedi. 20102012 döneminde görev yapan Oktay Kaygısız da envanterde olmayan fişleme dosyalarının bulunduğu harici harddiskin Emniyet’teki memurlarca alınmış olabileceğini ifade etti. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nda oluşturulan alt komisyon Hozat’ta görev yapan eski ilçe Emniyet müdürlerini dinledi. 20052007 yılları arasında Hozat’ta İlçe Emniyet Müdürü olarak görev yapan Oğuz Kaan Akçay, fişleme dosyalarına ilişkin olarak “Ne böyle bir emir verdik, ne böyle bir emir aldık. Hayretle karşıladım açıkçası” dedi. İçişleri Bakanlığı raporunda fişleminin yapıldığı 15 Ağustos 2007 21 Nisan 2010 tarihlerinde İlçe emniyet Müdürü olan Murat Uçar da istihbari çalışmaların yapıldığını ancak bunun fişlemelerdeki gibi olmadığını belirtti. Uçar, Hozat’ta emniyet teşkilatının yanı sıra jandarma, adliye ve iç güvenlik tugayının da bulunduğunu belirterek “Fişler Emniyet’te çıktı ama harici harddiskler taşınabilir. Polis olarak biz en son halkayız” dedi. Harddiskin hangi tarihte alındığını hatırlamadığını ifade eden Kaygısız ise İçişleri Bakanlığı raporunda kendisinin harddiski kullandığı yönündeki ifadelerin anımsatılması üzerine de “Alınma gayesi ilçemize yapılan faaliyet videolar ve fotoğraflardır. Fişleri medyada gördüm” dedi. Yine madende göçük: 1 ölü Yurt Haberleri Servisi Zonguldak Kozlu’da 8 madencinin göçük altında kalarak yaşamını yitirmesinin ardından dün de merkeze bağlı Gelik beldesinde özel bir şirkete ait maden ocağında göçük meydana geldi. Göçük nedeniyle 1 maden işçisi öldü, 1 işçi yaralı olarak kurtarıldı. Öteyandan Zonguldak’ta Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü maden ocağındaki patlamada 8 madencinin ölümüyle ilgili firma yetkililerinin de aralarında olduğu 6 kişi gözaltına alındı. Zanlıların 2’si savcılık tarafından 4’ü ise “Birden fazla kişinin taksirle ölümüne sebebiyet verme” suçundan sevkedildikleri mahkeme tarafından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Kozlu’da kayıp 3 işçiyi arama çalışmalarına devam edildi. Acılı aileler “Bize yakınlarımızı verin” diyerek müessese müdür yardımcısı Ali Demirsoy ’a tepki gösterdi. Üç madenciden bugün (dün) haber alınamayacağını söyleyen Demirsoy’un “Bakın hepinizin başı bağlı. Başı bağlı olması önemli değil, şu anda öyle bir noktadayız” şeklindeki sözleri dinleyenleri şaşırttı. CHP MİLLETVEKİLİ ATİLLA KART: Mahkemeden oda başkanlarını sevindiren karar Kayseri’de bir yolsuzluk ağı var ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Kayseri Büyükşehir Belediyesi ile ilgili yolsuzluk iddialarına ilişkin, “Ortada bir yolsuzluk ağı var. Belediyenin, adliyenin, valiliğin karıştığı bir ağ” dedi. Yolsuzluk iddialarını ortaya atan belediyenin eski işçisi Hacı Ali Hamurcu, “Ben dün emir kuluydum, bugün günah keçisi oldum” dedi. CHP Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu, Konya Milletvekili Atilla Kart, Muğla Milletvekili Ömer Süha Aldan, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki’yle ilgili iddialarda bulunan Hacı Ali Hamurcu ile birlikte Meclis’te basın toplantısı düzenledi. 2005 yılında sözleşmeli işçi olarak belediyede çalışmaya başladığını anlatan Hamurcu, şunları söyledi: “Ben basit bir işçiyim. Bana dediler ki ‘Senin işin kuryelik, kuryelik yapacaksın, git şu adamdan şu parayı al’ dediler, ben gittim aldım, getirdim. Beni pis işlere alet ettiler. Bu nedenle yaşadıklarımı deftere yazdım. Bu defteri herkes görmezden geldi. Ceza alacağımı bilerek gerçeği anlattım. Olayı adalete teslim ettim, hayal kırıklığına uğradım.” Adaylık engeli kalktı Türk: AKP’deki 3 dönem kısıtlaması etkilenir Anayasa Mahkemesi’nin kararı tlagözlerin AKP’nin ‘3 dönem kısı i Esk . açtı yol e esin rilm çev masına’ i Sam et Hikm Adalet Bakanı Prof. n Türk, söz konusu kararın “AKP’ni milem dön 3 tüzüğünde yer alan il letvekilliği, belediye başkanlığı, en ya da ilçe yöneticiliği yapanlar, ı az bir dönem ara vermeden, ayn lını kura r” azla görevlere aday olam da etkileyebileceğini savundu. seçTürk, Anayasa Mahkemesi’nin ” tlak “mu kını hak ilme seç me ve olarak gördüğünü vurgulayarak tü“AKP’den 3. döneme takılanlar züğü yargıya taşıyabilir” dedi. Bedellide ikinci fırsat ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bedelli askerlikten yararlanmak için ikinci taksiti yatırmayanlar ve bedelli askerlik şartını taşıdığı halde hiç başvuruda bulunmayanlara yeni fırsat veren yasa teklifi, TBMM Milli Savunma Komisyonu’nda TSK Disiplin Kanunu Tasarısı ile birleştirilerek kabul edildi. Bedelli askerlik uygulaması için yine 30 yaş ve 30 bin TL kriteri korundu. AKP’li milletvekillerinin verdiği önergeyle tasarıda değişiklikler de yapıldı. Buna göre, disiplin soruşturmasını yürütecek disiplin soruşturma heyeti başkanı, disiplin soruşturması yapılacak kişiden rütbe veya kıdemli olacak. Komisyonda, “TSK marka mı?” tartışması yaşandı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi (AYM), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nde (TOBB) mevcut oda ve borsa başkanlarının yüzde 80’inin önümüzdeki seçimlere girmesine engel düzenlemeyi iptal etti. İptal kararı ile birlikte başta TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu olmak üzere aynı durumdaki mevcut oda ve borsa başkanlarına seçimlere katılma yolu açıldı. Sabah saatlerinde toplantı yapan AYM, Ankara 13. İdare Mahkemesi ve Ankara 7. İdare Mahkemesi tarafından yapılan iptal başvurularını değerlendirdi. Değerlendirme sonucunda yüksek mahkeme, “‘İki dönem başkanlık yapanlar, 2 dönem ara vermedikçe yeniden bu göreve seçilemez’ düzenlemesi anayasaya aykırı” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle