19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 OCAK 2013 CUMA 12 haklar getiriliyordu. Dolayısıyla, o ay 125 liraya razı olan ben, çifte aylıkla, bir yıllık bursu peşin almış gibi oldum! Ancak Yeni Sabah gazetesinin sahibi Safa Kılıçlıoğlu’nun kışkırttığı patronlar, yasayı kınamak amacıyla üç gün gazete yayımlamadılar. Çalışanlar da yasayı gösteriler ile kutladılar. Ankara Cumhuriyet çalışanları beni büroda nöbetçi bırakıp gösterilere katıldılar. İşte “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı’nın” kökünde “toplumsal güvenlik” yatar. Sonrasında kent sendikaları “Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın (TGS)” şemsiyesi altında birleşerek güçlendiler. “Uluslararası Gazeteciler Sendikası’na (FİJ)” üye olan TGS’yi Cumhuriyet Yazıişleri Müdürü ve dış siyasa yazarı Ömer Sami Coşar temsil etti. 1971’de birlikte temsile başladığımızda “12 Mart Muhtırası” Türk demokrasisine gölge düşürdü. FİJ’in 1972 genel kurulu İstanbul’da yapılacaktı. Üye ülkeler, “demokrasinin olmadığı ve cezaevinde gazetecilerin bulunduğu” bir ülkede toplantı yapmayı reddettiler! “Dışarıdan gazel okumak kolay, gelin içeride bizimle birlikte uğraş verin!” diyerek ikna ettik. İstanbul’da olağanüstü bir toplantı yapılmakla kalınmadı cezaevindeki gazetecileri ziyaret edip “cuntayı” da kınadılar. Aradan yıllar geçti… Gazeteci patronların yerini holding patronları aldı. Biri, “sendika dışarı, ben içeri” söylemini kullanarak, yeni bir gazeteyi genel yayın yönetmeninin öncülüğü ile devir aldı. Çalışanlar, noter huzurunda sendikadan istifa etmek zorunda bırakıldılar. Toplumsal haklar yok oldu. Kimileri faturalarını gazeteye ödettikleri ve vergiden düşülen Petrus şarapları ile çoğunluktakiler ise adı olan, varlığı olamayan “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Bayramı’nı” kutlar oldular. DIŞ HABERLER Suriye Dışişleri Bakanlığı, Ankara’yı BM’ye şikâyet etti [email protected] Gazeteciler Bayramı! Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Ecvet Güresin’in kabulü ile 13 Kasım 1960’ta gazeteciliğe öğrenciyken başladım. Ecvet Bey, ne kadar aylık istediğimi sordu. Şöyle düşündüm: “Basın piyasasını bilmiyorum. Öğrenci bursu 125 lira. Kardeşim de üniversiteyi kazandı. Babam yeni emekli oldu. İzmir’deki bir emeklinin Ankara’da iki öğrenciyi okutması olanaksız... İki burs bedeli olan 250 lira isteyeyim, ne kadar koparırsam kârdır!” 250 liralık yanıtımı duyan Ecvet Bey güldü… Alay edecek diye korktum… Şu yanıtı verdi: “Sana ayda 500 lira aylık vereceğim. Ayrıca gece nöbetlerinden 125 lira, İzmir’de çıkan Demokrat İzmir gazetesine bazı haberleri okuma karşılığında da bir 125 lira daha alacaksın…” İçimden “alay ediyor” diye geçirirken, “Sabahları okula gideceksin, öğleden sonra gazeteye geleceksin. Sınıfta çakarsan kovarım… Şimdi git, 1 Aralık’ta gel, göreve başla…” diye ekledi. Yanıtın ciddiliğini anlayınca, 1 Aralık’a kadar köprülerin altından başka sular akmaması için “Ben bugün başlayayım. Ay başına kadar ücret almadan çalışıp bazı şeyler öğreneyim…” dedim. O gün başladım. O tarihte gazeteciler ücretlerini çalıştıktan sonra alıyorlardı. Dolayısıyla o zamanın moda deyimiyle ilk ay “çaysimite talim” edecektim… Milli Birlik Hükümeti, Kurucu Meclis öncesinde çalışan gazeteciler için 10 Ocak 1961’de 212 sayılı yasayı yürürlüğe koydu. Bu yasa ile ücretler ay başında ödenecekti. Ayrıca çalışanlara kıdem tazminatı gibi çeşitli toplumsal ünyada pek çok olay D yaşanırken, bugün anılara yer vereceğim için özür dilerim! ‘Bin fabrika Türkiye’ye kaçırıldı’ alep’teki fabrikaların Türk yönetiminin bilgisi dahilinde kaçırıldığını öne süren Şam yönetimi, bunu “korsanlıkla eşdeğer bir eylem” olarak niteledi. Suriye’de şiddet ortamı sürerken çatışmalardan kaçarak kamplara sığınan mülteciler ise şimdi de sert kış koşullarıyla boğuşuyor. (Fotoğraf: AFP) kelerin iç işlerine karışmama prensiplerini çiğnediği savunulan mektuplarda, Türkiye’ye uluslararası tepki gösterilmesi istenildi. Bakanlık, BM Güvenlik Konseyi ve BM Genel Sekreteri’nin “sabotaj ve terörizm eylemleri” karşısında açık bir kınama yayımlamasını ve gerekli önlemleri almasını talep etti. Mektuplarda, fabrikalardan çalınanların geri verilmesi ve doğan zararın tazmin edilmesi, bu gibi eylemlerin bugün ve gelecekte tekrarının önlenmesi de istenildi. Dış Haberler Servisi Suriye Dışişleri Bakanlığı, Halep kentindeki bin fabrikanın Türkiye’ye kaçırıldığını öne sürdü. Bakanlık, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi Başkanlığı ve BM Genel Sekreteri’ne gönderilen iki mektupta, Türk hükümetinin bilgisi dahilinde yapıldığı belirtilen “hırsızlık”, “korsanlıkla eşdeğer yasadışı bir eylem” olarak nitelendirildi. Mektuplarda, Türkiye’nin, Suriyelilerin yaşam ve ekonomik kaynaklarına yönelik “saldırganlık” içinde olduğu kaydedilerek “Bu eylem bir kez daha Türkiye’nin Suriye’deki krizde sabote edici rolünü ve niyetlerini gösteriyor” denildi. Türkiye’nin, iyi komşuluk ve ül H Erdoğan yine ‘heykel’ konuştu Dış Haberler Servisi Afrika ziyaretinin son durağı olan Senegal’de Afrika’daki köle ticaretinin merkezi Goree adasını da ziyaret eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, söz konusu ticareti simgeleyen ve Fransa’dan gönderilen bir heykel için “Bunu Fransa’ya göndermek lazım” dedi. Bu, Başbakan’ın “ucube” olarak nitelendirdiği Kars’taki “İnsanlık Anıtı” heykelinden sonra ikinci heykel yorumu olarak değerlendirildi. Adada yerel dans gösterisiyle karşılanan Erdoğan, bağımsızlık sonrası müzeye dönüştürülen evlerde, Amerika’ya satılmadan önce tutulan kölelerin kaldığı odaları dolaştı. Yetkililerden, kölelerin Amerika’ya gönderilmeden önce 36 ay arasında bu evlerde yaşlarına ve cinsiyetlerine göre tutuldukları bilgisini alan Erdoğan, kölelerin ayak ve boyunlarına takılan zincirleri de inceledi. Ziyaret sırasında en çok “Dönüşü Olmayan Kapı”dan etkilendiği belirtilen Erdoğan, giyotine giden bir köleyi betimleyen heykeli görünce “Bu heykeli aslında Fransa’ya geri göndermek lazım” dedi. Erdoğan, anı defterine “(...) Türkiye olarak Senegal başta olmak üzere Afrika’nın uyanışını ve geleceğe emin adımlarla yürüyüşünü gönülden destekliyoruz. Yaşasın TürkiyeSenegal dostluğu” cümlelerini yazdı. Pakistan’da kanlı gece Pakistan bombalı saldırılarla sarsıldı. Quetta ve Mingora kentelerinde düzenlenen saldırıda toplam 115 kişi hayatını kaybetti. Patlamalarda 270 kişi de yaralandı. Quetta şehrindeki ilk saldırı pazaryerinde gerçekleşti 12 kişi hayatını kaybetti. 40’tan fazla kişi de yaralandı. İkinci saldırı ise bir bilardo salonunda gerçekleşti. Salona giren bir intihar eylemcisi üzerindeki bombaları ateşledi. 5 dakika sonra ise bu kez salonun önündeki bir araç havaya uçtu. Bu saldırıda 81 kişi hayatını kaybetti. Olayda 120 fazla da yaralı var. Saldırıları Birleşik Beluç Ordusu isimli bir örgüt üstlendi. Son saldırı ise Mingora’da bir camiye düzenlendi. 22 kişi öldü, 70’ten fazla kişi de yaralandı. ‘Otyam’ adlı bir marka! ntalya Büyükşehir A Belediyesi’ni ve başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’ı gösterdikleri bir “vefa” nedeniyle candan kutluyorum. Ressam, fotoğrafçı, yazar, gazeteci ve insan gibi insan Fikret Otyam’ın adı verilen bir sanat galerisi birkaç gün önce Antalya’da açıldı. “Demirciler İçi Fikret Otyam Sanat Galerisi’nin” açılışına dostum Otyam (86) ve eşi Filiz katıldı. Bazı insanlar yalnızca adları, bazıları ad ve soyadları ile bazıları da yalnızca soyadları seçimle gelen TBMM muhabirliğinin yanı sıra Anadolu’da röportajlar yapması için Otyam’ı Cumhuriyet’e kazandırmıştı. Ben, yalnızca iyi bir masa komşusunu değil, büyük bir dost, büyük bir eğiticiyi de kazanmıştım. Fotoğraf çekmede ya da röportajlarda özellikle vurgulanması gereken verileri 10 yıl süre ile ondan öğrenecektim. Hepimiz sırayla haftada 12 kez nöbete kalırdık. Otyam’ın nöbetleri antik Yunan “symposion” (birlikte yemeiçmesöyleşi şölenleri) gibi idi. Nöbete başlamadan Sakarya Caddesi’nde en taze balığı alıp mutfağa girer, yemeği hazırlarken ben telefonlara bakardım. Sonrasında cebine rakısını ya da şarabını koyan dostlar teker teker kapıda görünürlerdi. Kimler mi? Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olan sınıf arkadaşı Orhan Peker, Turhan Erol gibi ressamlar… Ara Güler gibi fotoğrafçılar… Orhan Kemal gibi romancılar… Elinde sazı ile Âşık Veysel gibi halk ozanları ve daha niceleri… Bu ortamda gel de bir şeyler öğrenme! Onun ya da benim nöbetçi olmadığımız gecelerde ise aynı şölen evinde yaşanırdı. Bir gece ilk eşi Ayten yengenin doğum sancısı tuttu. Otyam, apar topar eşini hastaneye taşıdı. O gece kızları Elvan ve İrep’e çocuk bakıcılığı yaptım. Ertesi günü eve üçüncü kızları Döne ile döndüler. Sevgili Otyam’lara da nice, sağlıklı, mutlu, uzun ömürler diliyorum… Çöküşün son halkası BAHADIR SELİM DİLEK Gerilim tırmanıyor Masa komşum Otyam. ile çağrılırlar. O’nun soyadı olan Otyam, “marka” niteliğini kazanmıştır! Yanılmıyorsam 2 Ekim 1962 idi… Cumhuriyet Ankara Temsilcisi Ecvet Güresin, ünlü tiyatro yazarı ve gazeteci büyüğümüz Cevat Fehmi Başkut’un yerine genel yayın yönetmenliğine atanmıştı. Daha önce Vatan gazetesinde birlikte çalıştığı ve yerine getirdiği Kemal Aydar’ı o gün bizlere tanıştırmıştı. Ecvet Bey’in yanında, simsiyah saçlı, yakışıklı bir genç vardı. O genç, Otyam idi. Ulus gazetesinde çalışıyordu, ama bir dostluğumuz yoktu. Ecvet Bey, 1960 devrimi sonrasında ilk ANKARA Başbakan Antonis Samaras’ın Ege ile Akdeniz’de Yunan kıta sahanlığının dış sınırlarını deklare etmek için Birleşmiş Milletler’e başvurmasına yönelik kararı, Türkiye ile Yunanistan arasında sıcak çatışmaya kadar uzanabilecek kritik bir sürecin işaret fişeği oldu. Samaras’ın bu kararı, iki ülke arasında sorunların tanımlanıp çözüm paketi oluşturulmasını öngören istikşafi görüşmelerin de parametlerini değiştirirken; uluslararası hukuk uzmanı Prof. Hüseyin Pazarcı, Yunanistan’ın münhasır ekonomik bölge için BM’ye başvurup koordinat vermesi durumunda, Türkiye’nin bunun tanı mayacağını açıklaması ve protesto etmesini istedi. Yunan hükümetinin Ege konusunda yaptığı girişimleri Cumhuriyet’e değerlendiren Pazarcı, şu noktaların üzerinde durdu. ? BM’ye benim ülkemin münhasır ekonomik bölgesidir (MEB) dediği zaman bu ilandır. İlan ettiği zamandan itibaren işleme koymuş demektir. Galiba MEB’i bildirme yoluna gidecek. ? MEB’i ilan ettiğinde sadece Ege için etmeyecek. Nitekim, Mısır’la, Libya ile Arnavutluk ile sınırları var... Benim öngörüm, Girit ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) arasında Doğu Akdeniz arasında sınırlandırmasını yapacak. İkincisi, Meis’in güneyi benimdir, KKTC o alana giremez dediğinde çok daha büyük bir sorun ortaya çıkıyor. ? GKRY’nin batı kısmı üzerinde bizim iddialarımız var. Doğu Akdeniz’i ve buradaki ilişkilerimizi zehirleyecek ortam doğuyor. AB devletleri ve ABD’de de GKRY’nin Doğu Akdeniz’deki MEB ilanını tasvip eder bir tutum içindeydiler. ? Hükümetin, Başbakan’ın ve Davutoğlu’nun sıfır sorun dedikleri ilişkilerde Yunanistan ile potansiyel olarak sorun vardı ama bu sıfır beklentisi de ters çıktı. ? İstikşafi görüşmelerin içeriği ile ilgili taraflar çok ketum. Olmayan yeni bir unsuru, MEB unsurunu devreye sokuyor. ? Bu iddiayı tanımıyoruz demek şart. ? Dış Haberler Servisi Keşmir’de Hindistan askerlerinin açtığı ateş sonucu bir Pakistan askerinin öldüğü bildirildi. Pakistan ordusu, iki ülke arasında ihtilaf konusu olan sınır bölgesinde bir karakola ateş açıldığını duyurdu. Son olayla birlikte, son beş gün içinde 2 Pakistan, 2 de Hindistan askeri öldürüldü. İki ülke de Müslümanların çoğunlukta olduğu Keşmir bölgesi üzerinde hak iddia ediyor. ? Dış Haberler Servisi Hindistan’da 23 yaşındaki bir kadının otobüste toplu tecavüze uğraması ve aldığı ağır darbeler sonucu hayatını kaybetmesiyle ilgili davada yargılanan zanlıların ifadesinin zor kullanılarak alındığı iddia edildi. 5 zanlıdan 3’ünün avukatı M.L. Şarma, polisin ifadeleri alırken güce başvurduğunu ve zorla suçu itiraf ettirdiğini belirtti. Avukat, müvekkillerinin işlemedikleri suçu kabul etmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Sanıklara işkence iddiası Genelkurmay, İncirlik’teki saldırı iddiasını yanıtladı ‘Kuran parçalanmadı mescitte zarar var’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, İncirlik Üssü’nde Kuranıkerim’in parçalandığı yönündeki iddiaları yalanladı. Mescitte zarar olduğunu doğrulayan Genelkurmay, konuyla ilgili soruşturma başlatıldığını açıkladı. Genelkurmay Başkanlığı, Adana’daki bir yerel gazeteye dayandırılarak basında yer alan İncirlik Üssü’nde ABD askerlerince mescide zarar verildiği, Kuranıkerim’in parçalandığı ve zarar nedeniyle caminin ibadete kapatıldığı iddialarına internet sitesi aracılığıyla yanıt verdi. Kuran parçalandığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı belirtilen açıkla Bir anımsatma… Bir düzeltme… Daha önce de yazmıştım, ama son zamanlarda artan öneriler nedeniyle bir kere daha yazmak istedim. “Facebook, Tvitter…” gibi çeşitli toplumsal paylaşım sitelerinde adıma açılmış bir hesap yoktur. Adımın geçtiği sitelerin benimle ilgisi bulunmuyor. Okurlarımdan kendi sitelerine katılım önerilerini de üzülerek yerine getiremiyorum. Son yazımda Rus din adamı Rasputin’in “bir fahişeyi öldürmeye kalktığı” izlenimi doğuyor. Tam tersine fahişe Rasputin’i yaralamıştı. Düzeltirim… mada şu ifadeler kullanıldı: “Kimliği belirlenemeyen şahıslar tarafından birlik mescidinin bazı camlarının kırıldığı ve ufak çapta bir hasar meydana geldiği ilgili birlik komutanlığınca tespit edilmiş; aksaklıklar aynı gün giderilerek mescit ibadete açılmıştır. İncirlik Kışlası’ndaki mescidin tahribat neticesinde ibadete kapatıldığı ve Kuranıkerim’in parçalandığı iddiaları asılsızdır. Mescitteki hasara kimlerin neden olduğu bilinmemekte olup olayla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı tarafından açılan idari tahkikat devam etmektedir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle