15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 30 EYLÜL 2012 PAZAR [email protected] 16 PAZAR KONUĞU Kıbrıs Rum Başpiskoposluğu Danışmanı Yorgo Yakovu: Kıbrıs’ın Rum Kesimi İsrail’in tam anlamıyla himayesine girmiş durumda. Doğalgaz çıkarıp ortaklaşa para kazanma bahanesiyle Kıbrıs’ın güneyine yavaş yavaş yerleşen İsrail burada kaygılara da neden oluyor. Kıbrıs Rum Başpiskoposu Hrisostomos’un danışmanı Yorgo Yakovu hele de enerji söz konusu olduğunda İsrail’in bir daha adadan çıkmayacağı görüşünde. Ciddi ekonomik sorunlarla boğuşmalarına dikkat çeken Yakovu, “Bir zamanlar AB’nin en güçlü ekonomilerinden biriyken bugün AB’den para yardımına muhtaç hale geldik” diye yakınıyor. Kıbrıs sorununa çözümün ise Türkiye’nin yapacağı bir jeste bağlı olduğuna işaret eden Yakovu, “Türkiye istese Maraş’ı geri verip tarihi bir zafere imza atmış olur” diyor. Bölgemizle ilgili dikkat çekici çalışmalar yapıyorsunuz. Bölgede son birkaç yıldır yaşanan gelişmeler nedeniyle Kıbrıs sorununun artık çözümünün pek de kolay olmayacağı görüşündesiniz. Neden? Y. Y. Arap Baharı’nın patlak vermesi, Mavi Marmara gemisi olayı ve Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin yıkılması aynı yıl oldu. Bütün bunlar Kıbrıs sorununu sonsuza kadar değiştirdi. Bir daha da eskisi gibi olamaz. Bir yıl öncesine kadar hemen herkes sorunun çözümünü istiyordu. Bugün ise parametreler değişti. Bugün artık İsrail isimli bir müttefikimiz var. Doğalgaz çıkarma bahanesiyle Kıbrıs (Rum Kesimi) ve İsrail birbirlerine çok yakınlaştı. Ama artık herkes şunu anlamaya başladı: Özellikle Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin yıkılmasıyla birlikte hele de AB üyesi Kıbrıs, İsrail için Doğu Akdeniz’de yakınlaşabileceği tek ülkeydi. Bu stratejik manevrayı da gayet başarılı biçimde yaptı. Bu, İsrail için çok önemli bir açılım oldu. Dolayısıyla, kabul edin ya da etmeyin Kıbrıs (Rum Kesimi) çok kritik bir dönemde İsrail’in bu yeni stratejisiyle anahtar güç haline geldi. Yani İsrail bir anlamda Kıbrıs Rum Kesimi’ni kendi enerji çıkarları için mi kullanıyor? Y.Y. İsrail böylelikle kendi doğalgazını Avrupa’ya gönderebilecek. Kıbrıs’ı doğalgazı için üs, Yunanistan’ı da boru hattını geçireceği ülke olarak kullanacak. Bu boru hattı ya Mora Yarımadası ya da Girit’ten geçecek. Sanıyorum Girit Kıbrıs’a daha yakın olduğu için bu hat tercih edilecek. Bundan amaç Avrupa’nın BakuCeyhan ya da Rusya’dan gelen boru hatlarına bağımlılığını azaltmak. Aslında artık doğmadan ölen Nabucco ve Güney Akım da rafa kalktı gibi görünüyor. Galiba Azerbaycan bütün Anadolu’yu baştan başa geçecek Trans Anatolian Pipeline’a (TANAP) ağırlık vermek istiyor.... Y.Y. Evet. Bu yeni bir proje. Türkmenistan ve Azerbaycan ortaklaşa bu projeyi yürütmek istiyor. Böylece de Rusya’nın bu iki ülkeyle efsanevi ittifakının sona ereceği söyleniyor. Hiç de öyle değil. Bir kere Rusya büyük bir güç. Öte yandan İsrail’le yürüttüğümüz doğalgaz projesi çok önemli. İsrail zor zamanımızda bize yardımcı oldu. Yalnız tabii ki bu yardımın da kendilerine göre bir mantığı vardı. Bakın, 10 milyar dolara Kıbrıs’ta doğalgaz terminali inşa edecekleri söyleniyor. Bunun için kendi uzmanlıklarını ve işçilerini buraya taşıyacaklar. Bu iş için 810 bin İsrailli işçinin buraya gelmesi gerekecek. Düşünün, 10 bin işçi altıyedi yıl bu inşaatta çalışacağına göre ailelerini de birlikte getirecekler. On bin kişi olacak 2530 bin kişi. Bu 30 bin kişi Kıbrıs’ın her yerine yayılmayacak. Kendi küçük kasabalarını kuracaklar. Kıbrıs Rum polisi ya da askeri birliklerinin bu kasabanın güvenliğini sağlamasını istemeyeceklerinden eminim. İsrail için stratejik üs olduk A İ SÖYLEŞİ Vallahi Billahi Darbe Olabilir... Yazımın başlığını şiddetle destekliyorum; “Vallahi billahi darbe olabilir”. İzin verin, bu önemli iddiamı kanıtlayacağım. Şimdi efendim, Balyoz davası kararları çıktığından beri, “yetmez ama evetçiler”, “Başbakan ve Cumhurbaşkanı uçağına binmek için her türlü yalakalığı yapanlar”, KCK operasyonlarından yüzlerce seçilmiş hapsi boylarken, pankart açan öğrenciler yedi yıl yerken, eğitim sistemimiz kimselere sorulmadan altüst edilirken, PKK’li ve asker yüzlerce genç ölürken, yaşadığımız rejimin demokrasi bile değil ileri demokrasi olduğunu söyleyenlere bir hal oldu. Birdenbire verilen kararların hukuk dışı olduğundan, aşırı ceza verildiğinden söz etmeye başladılar. İşte ben bundan korkarım. Çünkü bunlar her devrin adamı olduklarından, araziye uymakta sonsuz bir yeteneğe sahip olduklarından, bunların burnu iyi koku alır. Demek ki ufukta bir darbe gözükmeye başladı. Siz bana inanın. Şimdi bunlar ansızın dönemezler, usuldan dönmeye başlarlar, bunda çok mahirdirler. Şimdiden tedbirlerini almaya başladılar. Hatta bazıları korkularını apaçık söylüyorlar. Ve ekliyorlar; yeni bir darbe çok daha yıkıcı ve kanlı olacaktır. Öyleyse usuldan mevzi almak gerekir. Bilirler ki, hiçbir darbe Amerikan hükümetinin bilgisi dışında yapılamaz! Bunu bildikleri halde, döküldüğü apaçık görülen ordunun sadece kendi iradesiyle darbe yaptığı yalanını söylemek işlerine gelir. Oysa bilirler, ordu sadece bir araçtır. İşte işin püf noktası burada. Durum biraz karışık, Irak’ta ne yaptığı pek anlaşılmayan ama bir milyon sivilin ölmesine neden olan, Afganistan’dan bir türlü çıkamayan Amerikan hükümetinin, daha doğrusu çokuluslu silah, ilaç ve gıda devlerinin ne yapacakları pek kestirilmiyor. Bu Arap Baharı da kafaları iyice karıştırdı. Kendi askerlerinin ölmesini istemeyen çünkü bu konuda epey bir muhalefet var Amerika’nın bizim orduya bakışında şiddetli bir değişim olabilir. Epey bir zamandır Türk ordusunun itibarının ve gücünün kendi ülkesinde apaçık sorgulanmasına göz yuman Amerika, birdenbire orducu kesilebilir. Çünkü Arap Baharı umulan neticeyi vermekten oldukça uzak görünüyor. Bu durumda bölgede kuvvetli bir orduya gereksinim var. Bu da Mehmetleri pek bol olan Türk ordusundan başkası olamaz! Öyleyse edilen sözlerin, yapılan hakaretlerin usul usul geriye çekilmesi ve yeniden orduya duyulan güvenin geliştirilmesi gerekiyor. İşleri durum değişikliğini sezmek ve kendini bu yeni duruma hemen uydurmak olanlar, usuldan ağız değiştirmeye başladılar. Öte yandan, AKP hükümetinin başı acayip belada. Çünkü “yaz” bitti, “kış” geliyor. Üretmeden, gelir eşitliğini düzenleyici reformlar yapılmadan, başkalarının parasıyla yaşadığımız tatlı yaz bitti. Doğru dürüst vergi toplayamayan hükümet, hemen en kolay yola başvurup bütçe açığını bizlerin sırtına yıktı. Zamların ucu bucağı belli olmuyor. Türkiye halkı son derece pratik bir halktır. Cebindeki paraya bakar. Cebindeki para azaldı mı canı fena yanar. AKP’nin gereğinden fazla bel bağladığı din faktörü de gücünü yitirir. Durum bu. Şimdi gelelim, ekonomik durum kötü, ordunun yeniden güç kazanması gerek, ölümler artık alışılmış bir şey olmaya başladı, bu durum nasıl düzelecek? Ansızın bir sabah tanklar yollara dizilebilir ve bir kriz hükümetine geçebiliriz. Benden söylemesi. Umarım sabah sabah canınızı sıkmadım. Eh Neşet Ertaş da öldü. Onunla birlikte muhteşem bir gelenek de öldü. Çünkü gidenin yerine ne yazık ki yenisi gelmiyor. Mehmet Ali Aybar’ın, Aziz Nesin’in, Uğur Mumcu’nun ve daha pek çok kıymetli insanın ölümüne en çok bunun için yanarım. Yerine yenisi gelmiyor. Neşet Ertaş’a, herkese örnek olması gereken duruşu ve güzelim türküleri için binlerce teşekkür. Ve her zaman, hiçbir şeyden korkmadan, eğilip bükülmeden düşüncelerini söyleyen, her daim muhalif Bülent Ersoy’a da teşekkürler. 12 Eylül darbesi ve yaşadığımız günler üstüne söylediği muhalif sözleri Habertürk programında tartışılınca programa telefonla bağlandı ve kendisini bıyık altından gülümseyerek izleyen ve çok önemli olduklarına pek bir inanan gazetecileri bence mosmor etti. Türkçesi, “Benim hiçbir yerden çıkarım yok, ya sizin” dedi. Helal olsun! LEYLA TAVŞANOĞLU rap Baharı’nın patlak vermesi, Mavi Marmara gemisi olayı ve Mısır’da Hüsnü Mübarek rejiminin yıkılması aynı yıl oldu. Bütün bunlar Kıbrıs sorununu sonsuza kadar değiştirdi. Bir daha da eskisi gibi olamaz. srail zor zamanımızda bize yardımcı oldu. Yalnız tabii ki bu yardımın da kendilerine göre bir mantığı vardı. Bakın, 10 milyar dolara Kıbrıs’ta doğalgaz terminali inşa edecekleri söyleniyor. P O R T Yorgo Yakovu Gazimagosa, Maraş, 1961 1974 Kıbrıs BaR doğumlu. rış Harekâtı sırasında ailesiyle birlikte Maraş’ı terk Limasol’a yerleşti. E edip Yükseköğrenimini California’da Stanford Üniversitesi’nde yaptı. Siyasal bilgiler dalında ABD’nin eski Dışişleri Bakanlarından Condoleezza Rice’ın yedi yıl süreyle öğrencisi oldu. Ayrıca ekonomide lisans ve uluslararası finans alanında yüksek lisans çalışması yaptı. Şimdi ABD ve AB’nin, Güneydoğu Akdeniz ve Batı Balkanlar’la ilgili dış siyasetleri konusunda doktora tezini hazırlıyor. Aynı zamanda Kıbrıs Rum Başpiskoposu Hrisostomos’a danışmanlık yapıyor. Rum Dışişleri Bakanlığı’nın Güneydoğu Akdeniz ve Batı Balkanlar’la ilgili koordinasyonunu yürütüyor. Ayrıca uluslararası alanda bir danışmanlık firmasının sahibi. Kendi ifadesiyle “İslami finans” çok ilgisini çekiyor. İsrail Kıbrıs’a yerleşir İsrail güçlü, etkili bir devlet. Ama bizim Kıbrıs olarak onlarla hiçbir alanda sağlam bir ortaklık kurmamız mümkün değil. Yani bu iş için kendi askerleri ve polislerini de beraberlerinde mi getirecekler? Y.Y. Büyük olasılıkla. Şimdi basit bir aritmetik hesap yaparak soruyorum. 30 bin kişinin güvenliği kaç polis ve askerle sağlanır? Dolayısıyla 20 bin İsrailli komandonun da adaya gelmesine hazırlıklı olalım. Öte yandan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin (Rum Kesimi) İsrail’le bir savunma anlaşması imzaladığı da bilinen bir gerçek. Bu anlaşma İsrail’e Kıbrıs’taki altyapıyı kullanma izni veriyor. Bu saatten sonra İsrail’in kendi güvenlik altyapısını kurma gibi bir saflığa düşeceğini hiç sanmam. 19. yüzyılda, siyonizmin babası sayılan Theodor Herzl’ın Osmanlı Sultanı’ndan Kıbrıs’ta küçük bir Yahudi devleti kurmak için izin istediği ancak başarılı olamadığı biliniyor. Siz tarihin tekerrür etmesinden mi korkuyorsunuz? Y.Y. Burada açık yüreklilikle konuşmak istiyorum. Evet, İsrail güçlü, etkili bir devlet. Ama bizim Kıbrıs olarak onlarla hiçbir alanda sağlam bir ortaklık kurmamız mümkün değil. Çünkü biz kendimizi Filistinlilere yakın hissediyoruz. Ayrıca Kıbrıs Kilisesi Mısır, Suriye ve Ortadoğu’da yaşayan bütün Hıristiyan toplumlarıyla bağlantıda. İsrail’le ilişkiler hiçbir zaman bu kadar yakın olmaz. İsrail’le tabii ki düşmanca bir tutum içine girmeyiz. Ama dostluk da kuracağımızı sanmıyorum. Tabii bu arada rastlantı sayılamayacak gelişmeler de oldu. Türkiye İsrail’le çok sıkı bir stratejik ortaklık kurmuşken birden Mavi Marmara gemisi olayı patlak verdi. Derken burada açık denizde zengin doğalgaz yatakları bulundu. Bir yıl içinde de Mısır’da Mübarek rejimi yıkıldı. Bence Mısır’da Mübarek rejimi İsrail için en yakın ve dost Arap hükümetiydi. Kıbrıs’a İsrail’den gelen ilk heyetin içinde daha çok ABD’den Amerikan Yahudi Komitesi üyeleri bulunuyordu. Cumhurbaşkanı Hristofyas’la görüştüler. O sırada İsrail’le bir ittifak kurma fikrine sıcak bakmamız için bir hayli zaman geçmesi gerekti. İkinci ziyaret Washington’dan yine Amerikan Yahudi Komitesi’nden David Harris ve üyelerinden bir grubun katılımıyla oldu. Bu ziyaret Mübarek rejiminin yıkıldığı zamana denk düşüyor. O görüşmede Kıbrıs’ın değil İsrail’in de çıkarlarının korunması gerektiğini söylediler. Böylece oyun değişmiş oldu. Federal Kıbrıs şart Tam o sıralarda Kıbrıs Rum ekonomisi epeyce dara düşmemiş miydi? Y.Y. Evet. AB’nin en güçlü ekonomilerinden birisi sayılan buranın ekonomisi AB’den para yardımına muhtaç hale gelmişti. Bu nedenle artık federal bir devlet altında birleşik Kıbrıs’ın kurulması gerekli hale geldi. İki bölgeli demiyorum, çünkü burada siyasi partiler iki bölgeli deyiminden hoşlanmıyorlar artık. Bir de bugünlerde Davutoğlu’nun “komşularla sıfır sorun” doktrini de tepki çekiyor. Garip bir biçimde şimdiye kadar sıfır sorun hedefine hiçbir şekilde ulaşılamadı. Ama tabii bu tür şeyler bir gecede başarılamaz. Zaman gerekecektir. Davutoğlu’nun, genel kanının aksine çok daha zeki olduğunu düşünüyorum. Muhtemelen bizim Kıbrıs’tan göremediğimiz büyük resmi o Çankaya’dan ya da Ankara’nın başka bir yerinden görüyordur. İsrail’in arabasındayız Yıllarca Yunanistan’la çok sıkı ilişkiler götürürken şimdi bu ilişkilerin bir hayli gevşemesini neye bağlıyorsunuz? Y.Y. Özellikle dış politikada artık İsrail’in arabasına bağlanmış durumdayız. Bu nedenle de Suriye devlet başkanı Beşşar Esad rejimiyle özel ilişkimiz artık devam edemeyecek. Bugün Kıbrıs’ın önündeki konu çözüm için ne yapmamız gerektiğidir. Bu konuda Kıbrıslı Türkler, hatta Türkiye ne yapmak istiyor? Kıbrıslı Rumların en büyük sorunu Türkiye’nin onlarca yıldır hiçbir şey vermeye yanaşmaması. Üstelik seksen milyonluk bir Türkiye karşılarındaki. Belki tam da şimdi Türkiye bir ödün vermeye yanaşabilir. Örneğin? Y.Y. Şu anda Magosa’nın burnunun dibindeki Maraş tam anlamıyla terk edilmiş durumda. Kıbrıs’ta güven arttırıcı önlemler almak için Maraş’tan daha iyi bir yer bulunamaz. Bu da Türkiye için muazzam bir dış siyaset zaferi olur. Askeri toplanma merkezleri, Meclis’in gündeminde ? ANKARA (AA) Askeri Toplanma Merkezleri’nin (KTM) durumu ve orada yaşandığı ileri sürülen olaylar ile askerdeki kötü muamele iddiaları, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’nun gündeminde. Komisyona, bugüne kadar konuyla ilgili 50’nin üzerinde dilekçe geldi. H.A. dilekçesinde, “KTM koğuşlarını tarif etmem imkânsız. Kocaman ağıl gibi barakalara tıkıldık. İçeride çarşafların mavi rengi kirden artık gri, siyah ve kahverengiye dönmüştü. Her sabah bağırışlar ve hakaretler altında zorla mıntıka temizliği yaptırılıyor. Yemekhane ve içtima alanında da bağırışlar ve hakaretler devam ediyor. 3 gün boyunca betonun üzerinde yatmak zorunda kaldım ve benim gibi pek çok asker var. KTM’lerin esir kampı haline dönüştürülmesinden rahatsız ve şikâyetçiyim” ifadelerini kullandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle