25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 EYLÜL 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA kultur@cumhuriyet.com.tr KÜLTÜR 15 AKM büyük tehlike atlattı ‘Thick As A Brick’ albümünün 40 yıl sonra ilk kez canlı çalındığı konserde Jethro Tull klasikleri de yankılandı ? Leylek duruşlu flüt virtüözü şarkıcının arkasındaki ekip biteviye yeni, ama yaman bir orkestra. Ian Anderson ise zamanı durdurmuş gibi... ‘Thick As A Brick’in ardından yaş ortalaması hayli yüksek izleyicilerin bekledikleri Jethro Tull klasikleri çalınıyor: ‘My God’, ‘Budapesh’, ‘Aqualung’ ve ‘Locomotive Breath’. 40 yıl hatırları var MURAT BEŞER İki gece önceki Red Hot Chili Peppers konserinden sonra, pastoral bir Georges Seurat tablosunun içinde geziniyor, sanki bir kır düğününe gelmiş gibi keyifli hissediyor insan kendini Küçükçiftlik Park’ta. Ian Anderson’s Jethro Tull konseri için mükemmel bir hava var. Özel bir gece, çünkü burada “Thick As A Brick” albümü, 40 yıl sonra ilk kez canlı çalınacak. Dışarıda sucuk ekmeğini yiyip, birasını içenler ağır ağır kuyruğa giriyor ve içerde pozisyon almaya başlıyor. Saatler dokuz buçuğu gösterdiğinde de kafasında siyah bandanasıyla 44 dakikalık tek bir şarkıdan oluşan beyaz süiti başlatıyor, Anderson. Leylek duruşlu flüt virtüözü şarkıcının arkasındaki ekip biteviye yeni; evet, gedikli gitarcı Martin Barre bile yok. Yeni, yaş ortalaması düşük ama yaman bir orkestra. Alman gitarcı Florian Apahle biraz hardrock kafalı olmasına rağmen senfonikprogresif rockın ruhunu ve soundunu iyi biliyor. Arada bir çılgın sololara imza atan klavyeci John O’Hara kraliyet çalgıcısı gibi, hayatımda gördüğüm frakla darbuka çalan tek adam. Davulcu Scott Hammond ile basçı David Goodier kusursuz iki görev adamı. Topluluk genel olarak 60 ve 70’lerdeki progresifsenfonik rock ruhunu diri tutuyor. Albümü hatırlamak icap ederse: Rock tarihinin antikaları arasında, en nadide parçalardan biri gazete görüntüsü içindeki “Thick As A Brick”. Konu İngiltere’de çocuklar arasında yapılan bir şiir yarışmasıyla ilgili. Şiirinde yoğun bir ironi ve eleştiri taşıdığı için birincilik ödülü elinden alınan sekiz yaşındaki hayali karakter Gerald Bustock’ın hikâyesi. Bu aslında Anderson’ın kendisi. Tutucu değerlere karşı çıkan çocuksu yanıyla tanıştırır dinleyiciyi Anderson burada, toplumsal muhalefetin ve asi duruşun yoğun işaretleriyle yüklüdür albüm. İlk bölümün ardından, bu yıl “Thick As A Brick 2” adıyla çıkan albümdeki parçalara geçiliyor. 40 yıl sonra Anderson, sanki yeni kuşakların algılama ve dikkat sürelerinin kısalmasına istinaden şarkıları üç dakikadan uzun tutmamış. Ama aynı yalnızlık, karamsarlık, değişken ruh halleri ve epik yaklaşımlar sürüyor tabii. Anderson rock müzisyenlerinde sıkça rastlanmayan entelektüel bir mirasa sahip. Konsept öyküleri gücünü buradan alıyor; bir de şair ruhundan. Aradan geçen yıllarda dünyada her şey değişti, ama Anderson zamanı durdurmuş gibi, rock müziğinin o güzel yıllarına tam boy sadakat anlamında. Etkileyici çevikliği ve yaşlanmaya meydan okuyan akciğerleriyle Anderson şimdi 64 yaşında. Kendinden esinlenerek yarattığı çocuk ise 48. Son bölümde yaş ortalaması hayli yüksek izleyicilerin en çok bekledikleri Jethro Tull klasikleri çalınıyor: “My God”, “Budapesh”, “Aqualung” ve bisteki “Locomotive Breath”. Bir kuşağın müzik sevdalıları için felekten bir geceydi; gerçekten duvardaki tuğlanın 40 yıl hatırı varmış, birbirleriyle dans eden minik bulutlar şahidimiz. muratbeser@muratbeser.com Yine tadilat yine yangın İstanbul Haber Servisi Taksim’de restorasyon çalışmaları süren Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) havalandırma boşluğunda yangın çıktı. Yangın itfaiye ekipleri tarafından kısa sürede söndürüldü. Yangın sırasında AKM’nin önünde bulunan Hüseyin Kaya adlı yurttaş ağır bir koku hissettiğini, daha sonra duman çıktığını gördüğünü, bunun üzerine itfaiyeye haber verdiğini söyledi. Kaya, “Dumanlar çatının iki tarafından da çıkıyordu. Alev yoktu fakat çok ağır bir koku vardı” dedi. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan yangının çıkış sebebine ilişkin “Kesim esnasında havalandırma boruları içerisinde var olan kimyevi maddelerin kaynak makinesiyle temas etmesi sonucu için için yanma denilen durum söz konusu olmuş. Yangın alevi tarzında değil. Herhangi bir ciddi hasar veya tehlikeden söz edemeyiz” diye konuştu. ÇİZGİLERLE TÜRKİYEAB İLİŞKİSİ dOCUMENTA, tarihe eleştirel zihinle yeniden bakmamızı öneren işler içeriyor ‘AKM’yi yok edecekler’ ? Geçen yıl da Haydarpaşa Garı’nda tadilat çalışmaları sırasında büyük bir yangın çıkmıştı. Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Başkanı Üstün Akmen ise yetkililerin sözlerine inanmadığını belirterek şunları söyledi: “AKM Sabancı’nın inayetiyle restore ediliyor diye sevinenler dahi artık gerçeği görmekte. Kültür Bakanlığı ile Sabancı arasındaki sözleşme metnini devlet sırrı gibi saklıyorlar. AKM’nin restorasyonuna dair hiçbir şey bilmiyoruz. Önlem alınmadan restorasyona başlanılır mı? Çalışmaların başında devletin yetkilileri, örneğin AKM’nin müdürü bulunmaz mı? AKM’yi göz göre göre yok etmek istiyorlar.” ‘Geri dönüşüm’ iyidir... Karikatürlerle ‘Uzun, İnce Bir Yol’ Kültür Servisi Tarih Vakfı ile “The Cartooning for Peace” oluşumu, geçmişi 50 yılı aşan TürkiyeAB ilişkilerinin bir türlü mutlu sona eremeyen yolculuğunu “Uzun, İnce Bir Yol Karikatürlerle TürkiyeAB İlişkileri” sergisine taşıdı. 19 Eylül’de Cezayir Lokantası’nda açılacak sergi, yalnızca Türkiye’den değil, 2006 yılında ünlü Fransız karikatürcü Plantu’nun önderliğinde kurulan “The Cartooning for Peace” üyelerinin eserlerinden de oluşuyor. Türkiye’den eserleri sergilenen karikatürcüler arasında Ali Ulvi, Altan Erbulak, Bülent Düzgit, Ferruh Doğan, İsmail Gülgeç, Nehar Tüblek, Oğuz Aral ve Turhan Selçuk gibi artık aramızda olmayan karikatürcülerin yanı sıra, Bedri Koraman, Emre Ulaş, Ercan Akyol, Haslet Soyöz, Latif Demirci, Musa Kart, Tan Oral, Osman Turhan gibi çizerler de yer alıyor. “The Cartooning for Peace”den ise Plantu, Aurel, Patrick Chappatte, Mikhail Zlatkovsky, Damien Glez gibi dünyaca ünlü çizerlerin eserleri yer alıyor. 1 Ekim’e kadar sürecek sergiye paralel olarak 19 Eylül’de Taksim City Center Hotel’de düzenlenecek panelde çizerler, TürkiyeAB ilişkilerine yaklaşımlarının yanı sıra karikatürcülüğün farklı toplumlarda karşılaştığı sorunları da ele alacak. Panele, Ercan Akyol, Aurel, Michel Kichka, Norio, Tan Oral, Semih Poroy, İzel Rozental ve Nicolas Vadot konuşmacı olarak katılacak. Belçika asıllı karikatürist Michel Kichka ise Gözlem Yayıncılık’tan çıkan “İkinci KuşakBabama Söyleyemediklerim” adlı kitabını 20 Eylül’de Leman Cafe’de gerçekleşecek imza gününde, okurları için imzalayacak. Sanja Ivekovic “İtaatsizler / Devrimciler”. EVRİM ALTUĞ KASSEL Neue Galerie, Ottoneum ve Documenta Halle gibi tarihi ve kültürel yapılarla zenginleşen ve 16 Eylül’de sona erecek dOCUMENTA (13)’ün belki de en karakteristik keşif alanlarından birini, Anri Sala’nın da dev bir gerçeküstü saat ile taçlandırdığı Karlsraue Parkı teşkil ediyor. Karlsraue Parkı, bünyesinde nice ilginç işi barındırıyor. Bunlar arasında Paris’te yaşayan Kâbilli Barmak Akram’ın şehvet ve cazibe dolu kadınlı erkekli kâğıt kesikleri, Berlin’de yaşayan 1972 Kudüs doğumlu Omer Fast’ın, her nevi savaş, cinsiyet suçları ve emperyalizm karşıtı döngüsel sürreel videosu, Çinli Song Dong’un, parka hâkim düzlüğün tam ortasına biyolojik uygarlık atıklarını kullanarak neon yazı ile “Hiçbir Şey Yapmamak” yazdığı dev yapay (ve gerçek) bitki bonsaisi ve Pedro Reyes’in, sanattan şifa umanları kabul ettiği dOCUMENTA (13) “Sanatoryumu”nu saymamız mümkün. Neue Galerie olarak anılan kültür kompleksinde de sıkı işler yok değil. Sözgelimi bir ucu Bamiyan’daki anaokullarına uzanan sanat tarihsel bir semineri de içeren, 1978 doğumlu Pakistanlı Khadim Ali imzalı “Şahname” temalı dört minyatür, dOCUAnri Sala’nın çalışması yaparak, oyuncak eşeklere Martin Luther King, Anna Politskovskaya veya Hrant Dink gibi isimler veriyor. Böylece tarihi bir kez daha insanlık namına rezil rüsva ediyor. Etkinlikleriyle Kanada ve Kâbil’e de uzanan dOCUMENTA(13)’ün bize göre bunlar dışında elbette öne ? Karlsraue çıkan iki “yıldız”ı daha var: Füsun Parkı’ndaki yapıtlarla Onur ve Cevdet Erek. Her ikisi de öne çıkan etkinlikte, SAHA Derneği tarafından desteklenerek etkinlikte temsil edilen saözellikle Sanja natçılardan Onur, biri geçmişten buIvekovic’in Hrant güne uzanan “İsimsiz, 19932012” Dink’e de seslenen diğeri yeni iki yapıtı “Kargaların hümanist yerleştirmesi Dansı” ile izleyenleri Neue Galerie’de selamlarken, etkinlik kapsaile Türkiye’den Füsun Onur ve Cevdet Erek’in mında Onur adına tasarlanan sanatçı kitabının ise “kapanın elinde kaestetik çabalarını lacak” kıymette olduğunu söyleanmak gerekiyor. meden geçmemeli. Cevdet Erek ise etkinliğe bir yarı kamusal alan olan Alman C&A AVM’sinin bir katına lışmasını, sanırız Zagrebli Sanja Ivekovic, yerleştirdiği, zamanmekân ve müzikal tem“İtaatsizler / Devrimciler” adlı düzenlemesi poya dayalı uzama dair Ritimler Odası düile yapıyor. Sanatçı eserinde, 1933 Nisanı’nda, zenlemesi ile katılıyor. Sanatçının “sonik zaKassel’in Opernplatz Meydanı’nda ibret ol man dilimleri”ni temel alarak kurguladığı bu sun diye bir Nazi askeri eşliğinde teller ar duyusal ve ölçeksel bazlı, çok katmanlı ilginç dında, eşek üzerinden teşhir edilen, sembo işin bir parçası, ilgili AVM’nin cephesinden lik olarak Yahudi ya da “alt insan”a nazire de tecrübe edilebiliyor. MENTA Halle’de izlenen ressam ve felsefeci Etel Adnan’ın soyut resim ve dokumaları ya da Yan Lei’nin devasa “Limited Art Project” adlı müzefabrika deneyi, Doğu’yu Batı’da keşfederek yeniden bilmemize olanak yaratıyor. Ancak dOCUMENTA (13)’ün en iyi ça Viyana Fuarı’na İstanbul’dan 6 galeri, 36 sanatçı katılıyor Kültür Servisi Viyana Çağdaş Sanat Fuarı, “Dialog: Art From İstanbul / Diyalog: İstanbul’dan Sanat” sergisiyle ikinci kez çağdaş Türk sanatını ağırlıyor. Avusturya merkezli enerji grubu OMV’nin işbirliğiyle, Messe Wien Sergi ve Kongre Merkezi’nde 2023 Eylül tarihleri arasında gerçekleşecek sergiyle, İstanbul’da bulunan galeri ve sanat merkezleri ile Viyana’da yaşayan Türk kökenli sanatçılar arasında bir platform oluşturulması hedefleniyor. Sanat eleştirmeni Nazlı Gürlek’in küratörlüğünü üstlendiği sergide İs Sanatta diyalog zamanı tanbul’daki 6 galeriden 36 sanatçının işleri yer alacak: The Empire Project’ten Erdoğan Zümrütoğlu, Burhan Kum, Jasper de Beijer, Ali Taptık, Yuşa Yalçıntaş, C. M. Kösemen ve Mehmet Güleryüz; MARS İstanbul’dan Pınar Öğrenci, Kemal Seyhan, Canan Dağdelen, Behrouz Heshmat, Luk Berghe, Mustafa Pancar ve Gürkan Coşkun (Komet); Galeri Nev İstanbul’dan Nazif Topçuoğlu, Tayfun Erdoğmuş ve İnci Eviner; NON’dan Aslı Çavuşoğlu, Erdem Ergaz, Ext rastruggle, Sefer Memişoğlu, Meriç Algün Ringborg, Erdem Taşdelen ve Güneş Terkol; Rampa’dan İnci Furni, Nevin Aladag, Leyla Gediz, Selma Gürbüz, Nilbar Güreş, Ahmet Oran ve Güçlü Öztekin; Rodeo’dan Banu Cennetoğlu, Emre Hüner, Gülsün Karamustafa, Shahryar Nashat ve Christodoulos Panayiotou. Küratör Gürlek, bu sergiyle İstanbul’daki sanat galerileri, sanat kurum ve inisiyatiflerinin daha görünür hale geldiğini, böylece daha kapsamlı ve sağlam bir temel atılacağını belirtiyor. PROF. DR. İREPOĞLU’NUN YENİ KİTABI Tasarım ile tarihin birleşimi Kültür Servisi Her kadın mücevherlere ilgi duyar ama mücevherler üzerinden bir tarih okuması yapmak her kadının aklına gelmez. Mimar ve sanat tarihçisi Prof. Dr. Gül İrepoğlu’nun “Osmanlı Saray Mücevheri – Mücevher Üzerinden Tarihi Okumak” kitabı işte tam da bunu yapıyor. Bilkent Kültür Girişimi Yayınları’ndan çıkan kitabın yapısını mimar kimliğiyle oluşturup, sanat tarihçisi kimliğiyle yazdığını söylüyor İrepoğlu ve kitapta romancı kimliğinin ürünü olan 8 adet özel hikâye de yer alıyor. “Bir mücevheri işler gibi, büyük bir altın bir zemin üzerinde tek tek yakutlar, zümrütler gibi kendi yarattığım hikâyeleri kitaba yerleştirdim. Bilimsel bir kitap için bu yöntem bir ilk oldu” diyor İrepoğlu. Mücevherleri tasarım ile taMurassa rihin bir birleşimi olarak nitelehançer/ yen İrepoğlu’na göre bir Topkapı mücevheri kimin tasarlahançeri. dığına, kimin için tasarlandığına, hangi taşların kullanıldığına, onu kim taktığı ya da kime hediye edildiğine, motifine ya da malzeme kalitesine baktığımızda bir tarih panoraması karşımıza çıkıyor. Daha önce bu yöntemle bir tarih okuması yapılmadığını vurgulayan İrepoğlu, “Artık yeni şeyler söylemek lazım” diyor. Mücevherle ilk makalesini 16 yıl önce yazdığını ve o günden bugüne mücevherle iç içe olduğunu anlatan İrepoğlu, kitabı 3 yılda yoğun bir çalışma sonucunda bitirebildiğini söylüyor. Fotoğraf: UĞUR DEMİR Nazif Topçuoğlu’nun çalışması C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle