14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 2012 SALI 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli A Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon Y Giresun PB Ankara B 26 29 28 27 30 32 33 24 24 24 22 22 26 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B A B A A A A A A A Y Y PB 26 24 25 32 36 34 35 35 32 34 26 22 20 Oslo Y Helsinki Y Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih PB Berlin Y BudapeştePB Madrid B Viyana B HABERLER 15 17 18 20 19 19 22 22 25 25 30 31 28 Belgrad PB 30 Sofya PB 26 Roma B 26 Atina B 30 Zürih Y 24 Moskova B 16 Aşkabat A 32 Taşkent B 35 Baku Y 22 Bişkek B 33 Tiflis Y 23 Kahire B 33 Şam B 33 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Trabzon, Rize, Hopa, Ağrı, Iğdır, Van ve Hakkâri çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak; diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 11 Eylül GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK KCK gazeteciler davası, avukatların yer sorunu ve anadilinde savunma tartışmalarıyla başladı ? Baştarafı 1. Sayfada gazetelere saldırıyor. Baş edemediği PKK’nin giderek azgınlaşmasından medyayı sorumlu tutuyor. Afyonkarahisar’da patlayan bombaları haberleştiren, kısa sürede olayın nedenlerinin ortaya çıkmasını irdeleyen yazılı ve görsel basını; “Bazıları 12 saatte netice bekliyor. Sürekli tahrik ediyorlar. Bunları (AKP’ye) ne kadar vurabiliriz derdindeler” diye suçluyor. Köşe yazarlarının, “Toplumu moralize etmeleri gerekirken karşıt güçlerle beraber demoralize etmenin gayreti içerisine girdiklerini” söylüyor. Pazar günü medya saldırganlığına ara vermedi. Araştırıcı nitelikteki yazılarla haberlerin “eleştiri niteliğini aştığını, kurumları, kişileri linç hareketine dönüştüğünü” söyledi. “Canım ne olmuş yani. Genelkurmay Başkanı’na halı vs. vererek yöreyi tanıtmaya olanak sağladım” diyen Afyonkarahisar Valisi’nin emrivakisi karşısında armağanları almak zorunda kaldım mazeretine sığınan Org. Özel’i savundu. ??? 2002’den beri yandaşları dışında kalan medya ile RTE arasında gizli, açık bir savaşım sürüp gidiyor. Düşünebiliyor musunuz; Hasan Cemal medyanın eski günlerini arar oldu. Yedi gün önceki “N’olacak bizim medyanın acıklı halleri?” başlıklı yazısında; “Benim de katıldığım TRT’nin 1980’lerdeki siyasal programlarını hatırlıyorum. Her parti liderini karşısına (sağdaki) Tercüman’dan (soldaki) Cumhuriyet’e kadar basın yelpazesini bir uçtan obürüne temsil eden gazeteciler oturur, istedikleri gibi soru sorarlardı” diyor. Dünü bugünle kıyaslayan saptamalara katılmamak olanaksız. Ama bir küçücük noktayı anımsatalım Cemal’in, ülkeyi bugün içinden çıkılmaz noktaya getirinceye kadar, yakın yıllara değin RTE’yi ülke demokrasisini istenilen ve özlenen düzeye getiriyor diye destekleyenleri de kendini de unutmaması koşuluyla. ??? Bu özet bile RTE’nin nasıl bir medya istediği sorusunu akla getiriyor. Soruyu yanıtlayacak son somut örnek: Geniş bir salon. Beş koltuk yan yana. Karşıda tek bir koltuk. Beş koltuğa; yan yana, omuz omuza beş gazetenin beş genel yayın müdürü, Hasan Pulur’un anlatımıyla “sebilhane bardağı gibi” dizilmişler. Yandaş namıyla ünlü; Bugün, Star, Zaman, Sabah ve Türkiye gazetelerinin beş genel yayın müdürü! Tek koltukta, tek başına iktidarın Başbakanı RTE! Başbakan’a açıklamak istediği konulara çanak sorular yönelten genel yayın müdürlerine RTE; “Şehit haberleri verilmesin” buyuruyor. “Şehit haberlerini vermek gazetecilik mesleğinin öncelikli görevidir” demesi beklenen Beşler’den ses çıkmıyor. PKK’nin propaganda amaçlı eylemler yaptığını belirten Başbakan, bu haberlerin medyada “Tek sütun görmemesi lazım” diyor. Beşler’den yanıt yok. Bunun üzerine RTE, “Gazetecilik böyle mi prim yapıyor?” diye soruyor. Beşler dut yemiş bülbül! RTE, medyayı bu hale getirmek istiyor! ??? Kimi gazetelerde Beşler’in eleştirildiği gün, 6 Eylül 2012: Bir zamanlar Başbuğ Türkeş’in kanlı canlı MHP’sinde hayli etkili konumda olan Taha Akyol, Hürriyet’teki “Objektif” köşesinde, “AKP ve CHP” başlıklı bir yazı yayımladı. Yazının ilk cümlesi şöyle: “Sayın Başbakan’a önce şunu belirteyim, AKP diye yazmamda bir kasıt yoktur. Yazımın başlığı tek satır olsun diye öyle yazdım.” Cümleye eleştiriler yoğunlaşınca; 7 Eylül’de, Akyol açıklama yapmak zorunda kaldı: “…Başbakan, AKP denilmesini düşmanlık sayıyor! Ben onun bu sert tavrını, ‘Başlığın tek satır olması için AKP yazdım’ diyerek hicvettiğimde, bazı keskin muhalifler, Başbakan’dan korktuğum için falan böyle yazdığımı zannettiler, çünkü önyargıları böyle…” dedi. Bu örnek medya tarihine yalakalığa somut örnek diye mi geçer? Ya da patronun “RTE’nin hışmını bir kez daha üzerime çekmeyin” anlayışından mı kaynaklanmaktadır? Nasıl yorumlarsınız bilemem. Ama Akyol’un açıklamasından anladık ki; AK Parti yerine AKP diyerek meğer Başbakan’ı hicvediyormuş! Hicvin böylesi de yersen rafta dolma var deyişini anımsatıyor! Savunmaya yer kalmadı HİLAL KÖSE KCK basın komitesinde yer aldıkları öne sürülen, çoğu Dicle Haber Ajansı ve Özgür Gündem gazetesi çalışanı olan 36’sı tutuklu 44 gazeteci dün İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargıç karşısına çıktı. Dava, avukatlarla mahkeme başkanının yer tartışması nedeniyle gergin başladı. Mahkeme Başkanı Ali Alçık, ayakta kalan avukatların izleyicilerin bölümüne geçmesini isteyince tartışma çıktı. Başkan, salonu boşaltmak isteyince de izleyiciler alkışlarla ve sloganlarla protesto eylemine başladı. Tutuklu sanıkların salondan çıkarılmasının ardından heyet de salonu terk etti. Dava daha başlayamadan 13.00’e ertelendi. Gecikmeli olarak saat 13.30’da başlayan duruşmada, tutuksuz gazeteciler, yoklama sırasında, Kürtçe “Ez li virim (buradayım)” diye yanıt verdi. Duruşmada ilk söz alan avukat Baran Doğan, 6352 sayılı yasaya göre bu mahkemelerin artık tartışmalı ha le geldiklerine dikkat çekerek “Bu mahkeme geçici bir mahkeme. Mevcut davalar bitince görevine son verilecek. Gerekçe ise ‘adil yargılamanın sağlanacağı yeni mahkemelerin kurulması’ olarak gösterildi. Bu mahkemede yargılamaya devam ederseniz, adil yargılama hakkını ihlal etmiş olacaksınız” dedi. Bu mahkemede görev yapan yargıçların sonunun ne olacağının belirsiz olduğunu da ifade eden Baran şunları söyledi: “Birçok mahkeme başkanı, asliye ceza mahkemelerine atandılar. Yani burada güvenceli yargıç da yok. Başbakan, ‘Yargıya talimat verdik’ diyor. Yargıtay Başkanı da ‘Hangi özgürlüklerin kötüye kullanıldığını biliyoruz’ karşılığını veriyor. Bu açıklamaların ardından emir ve talimat almadığınızı söylemek komik olur.” Tutuklu gazeteci Dicle Haber Ajansı editörü Ertuş Bozkurt’a anadilinde savunma yapma isteğini Kürtçe dile getirmek isteyince söz hakkı verilmedi. Bunu eleştiren avukata “Türkçe konuşmayacaksa niye söz veriyoruz ki?” diyen mahkeme başkanı, tutanağa “Kürtçe konuştuğu için beyanı alınamadı” diye yazdırdı. Tutuklu Özgür Gündem yazarı Yüksel Genç ise anadilinde savunma taleplerine ilişkin sanıkların ortak hazırladığı dilekçeyi Türkçe okudu. Genç, “Anadilinde konuşmak nefes almak gibidir. Siz nefes alma hakkı diye bir hak duydunuz mu? Bir dönemin ‘Vatandaş, Türkçe konuş’ politikası bugün akan kanın da sorumlusudur” dedi. Avukatlar da sanıklar için tercüman görevlendirilmesini talep etti. Avukat Eşber Yağmurdereli, “Diyarbakır’da iki yıl önce başlayan KCK davasında Kürtçe için ‘bilinmeyen dil’ ifadesi kullanılıyordu. Bugün sanıkların ‘Kürtçe’ konuştuğu tutanağa geçiyor. Daha ileri bir adım için ‘Anadili nefes gibidir’ ‘Kürtçe’ tutanakta Kürtçe savunma hakkının kullandırılması gerekir” dedi. Bu arada, duruşmada, avukat Abdulbaki Boğa’nın, eleştirilerine yönelik konuşan ‘Başkan Alçık’ın sözlerinin muhatabı olarak Başbakan Tayyip Erdoğan’ı işaret etmesi üzerine ‘Başkan Alçık, “Hayır bir dakika sözlerime açıklık getireyim. Avukat beyin sözleri üzerine böyle bir şey söyledim” diye açıklama yaptı. Dava öncesi Çağlayan’daki adliye önünde açıklama yapan BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyerek, “Suçlama gösteriyor ki Türkiye’de gazetecilik, devlet nezdinde, hükümet nezdinde tehlikeli bir suçtur” dedi. Bağımsız Van Milletvekili Aysel Tuğluk ise “Bu arkadaşlarımız bugün tutsaksa, Başbakan’ın protokol basınından olmadıkları içindir” diye konuştu. Duruşmayı BDP ve CHP’li milletvekillerinin yanı sıra aralarında Prof. Dr. Büşra Ersanlı’nın da bulunduğu akademisyenler izledi. ERGENEKON DAVASI ‘İrtica karşıtı afişler asıldı’ HATİCE TUNCER Genelkurmay da Erdoğan gibi uygulanan stratejileri eleştirenleri hedef aldı: Emekliyi dinlemeyin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, dün yaptığı açıklamada, 6 Eylül itibarıyla teröre 88 şehit verildiğini kaydetti. Ancak, Türkiye, 9 Eylül’de de 3 şehit verdi. Bu 3 şehidin bilgilendirmeye niye girmediği anlaşılamadı. Genelkurmay açıklamasında, “2000 yılı öncesinde bölgede görev yapmış kişilerin yorumlarına yer verilerek kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir” ifadeleri dikkat çekti. Genelkurmay, terörle mücadeleye yönelik operasyonların tamamen uzman personelden oluşan taburlar tarafından yapıldığını belirterek, şehitlerin, kısa süreli eğitim görmüş, zorunlu askerlik sisteminden dolayı silah altına alınmış personelden olduğu şeklindeki yorumların doğru olmadığını bildirdi. Açıklamada, basın yayın organlarında yapılan bazı yorumlarda, yeterli istihbarat alınamadığı, önceden duyum alınmasına rağmen terörist saldırılarına hazırlıksız yakalanıldığı, karakol ve üs bölgelerinin korumasız olduğu, saldırıya uğrayan karakollara müdahalede geç kalındığı, askerlerin yeterli eğitim almaması nedeniyle çatışmalarda zayiat verildiği şeklinde ifadeler yer aldığı kaydedildi. Kamuoyuna doğru bilgilerin aktarılabilmesi için İç Güvenlik Harekâtı (İGH) hakkında bilinmesi gereken bazı temel konularda açıklama yapılmasına gerek görüldüğü belirtildi. “6 Eylül 2012 itibarıyla verdiğimiz şehit sayısı 88 olup şehitlerimizin 54’ü profesyonel askerdir” denilen açıklamada şunlar kaydedildi: “İnsansız hava araçları, uydudan alınan resimler gibi geniş bir alanı değil, kameraların özelliği nedeniyle 200x200 metrelik bir alanın (yaklaşık 6 futbol sahası) resmini alabilmektedir. Bu nedenle geniş coğrafyada devam eden terörist faaliyetlerin tamamını aynı anda izleme imkânı bulunmamaktadır. Güvenlik güçlerinin karakollarda ve üs bölgelerinde hareketsiz kaldığı yönündeki söylemler doğru değildir. ŞubatAğustos 2012 tarihlerinde 330 ölü, 10 yaralı, 33 yakalama olmak üzere yurtiçinde 373 terörist etkisiz hale getirilmiştir. Ayrıca, 24 terörist teslim olmuştur.” Açıklamada ayrıca, “2000 yılı öncesinde bölgede görev yapmış kişilerin yorumlarına yer verilerek kamuoyu yanlış bilgilendirilmektedir” ifadelerine de yer verildi. SELAHATTİN GÖKATALAY Ergenekon davasında tanık olarak dinlenen Aykut Öztürk, Tekirdağ Jandarma Alay Komutanlığı’nda görevliyken üstleri tarafından Jandarma Genel Komutanlığı tarafından gönderilen afişleri asmakla görevlendirildiğini anlattı. Öztürk, vatandaşları irticaya karşı bilinçlendirmeye yönelik olan afişlerde siyasi parti isminin yer almadığını belirterek “Atatürk’ün özdeyişleri vardı” dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi yerleşkesi bitişiğindeki salonda görülen davanın 227. duruşmasında dinlenen tanık Uzman Çavuş Aykut Öztürk, 2004 yılında sıralı amirleri tarafından bazı afişleri vatandaşların görebileceği toplu yerlere asmak üzere görevlendirildiğini belirtti. Öztürk, komutanlık tarafından vatandaşları irticaya karşı bilinçlendirmeye yönelik olarak hazırlanıp gönderilen afişlerin Tekirdağ’ın diğer ilçelerine de dağıtıldığını, köy meydanlarına, kahvehanelere, derneklere, lokallere, yemekhanelere asıldığını söyledi. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, tutuksuz bulunan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’da bulunan bir sunumdaki afişleri perdeye yansıttı. Pekgüzel’in “Astığınız afişler bunlar mıydı” sorusunu Öztürk “Evet” diye yanıtladı. Pekgüzel, çağdaş ve şeriat başlığıyla kıyafet, yaşam, adalet, eğitim konularındaki karşılaştırmalı afişleri göstererek “Bunların Eruygur’un gönderdiğini nereden biliyorsunuz” diye sordu. Tanık Öztürk, “Herkes biliyordu” diye yanıt verdi. Emekli Orgeneral Hurşit Tolon’un avukatı İlkay Sezer’in ise “Size gösterilen afişlerde siyasi parti adı var mıydı” sorusu üzerine Aykut Öztürk “Siyasi parti adı yoktu. Atatürk’ün özdeyişleri vardı” diye konuştu. Duruşmada salona çağırılan İnternet Andıcı dosyasının tanığı emekli Albay Yusuf Duva ise görev yaptığı süre boyunca hükümet aleyhine internet sitesi işlediğini görmediğini söyledi. Öte yandan, Avukat İlkay Sezer, yaptığı basın açıklamasında, “Tanıklara gösterilen fotoğraflar nedeniyle İlker Başbuğ’un üniformalı fotoğrafın gösterilmesi, TSK’nin yargılandığını bir kez daha ıspatlamaktadır. Bu fotoğrafının dosyadan çıkarılmasını talep ediyorum” dedi. İlker Başbuğ’un fotoğrafı Şehitler uğurlandı Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde çıkan çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Güner Erdem ile Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde mayın patlaması sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Gökhan Öz, son yolculuklarına uğurlandı. Şemdinli’de şehit olan Çetin Doğan ise bugün Sivas’ın Zara ilçesindeki cemevinden son yolculuğuna uğurlanacak. Beytüşşebap ilçesinde mayın patlaması sonucu şehit olan Piyade Uzman Onbaşı Gökhan Öz, memleketi Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı Çiftehan beldesinde toprağa verildi. Terörün lanetlendiği cenaze törenine şehidin yakınları Niğde Vali Vekili Hacı İbrahim Türkoğlu, CHP Niğde Milletvekili Doğan Şafak, askeri yetkililer Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan ile yurttaşlar katıldı. Baba Recep Öz, oğlunun fotoğrafını öperek “Hakkını helal et oğlum, onları sevindirmemek için ağlamayacağım” diye konuştu. DENİZ FENERİ DAVASI Akman ve Karaman seneye yargılanacak İstanbul Haber Servisi Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri e.V Derneği aracılığıyla Türkiye’de faaliyet gösteren Kanal 7 televizyonu başta olmak üzere bazı şirketlere yasadışı yollardan para transferi yapıldığı iddiasıyla haklarında dava açılan Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi Zahid Akman ile Zekeriya Karaman 16 Ocak 2013’te yargıç karşısına çıkıyor. İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan ve Ankara 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin yetkisizlikle gönderdiği 520 sayfalık iddianameye ilişkin incelemesini tamamlayan İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi “yetkisizlik” kararını yerinde görerek davanın ilk duruşmasının 16 Ocak 2013’de İstanbul Adalet Sarayı’nda yapılmasına oybirliği ile karar verdi. 15 günlük yetim: Hakkâri’nin Şemdinli ilçesindeki çatışmada şehit olan Piyade Uzman Çavuş Güner Erdem de Hekimhan ilçesinde düzenlenen ve yaklaşık 5 bin kişinin katıldığı törenle toprağa verildi. Şehidin 15 gün önce bir oğlunun dünyaya geldiği öğrenildi. Şehit Uzman Çavuş Erdem’in eşi Sonay Erdem, tabutun başına gelerek faryat etti. Gözyaşlarına boğulan acılı eş, güçlükle ayakta durabildi. Erdem’in cenazesi törenin ardından Sarıkız köyünde toprağa verildi. Yeni evlenmişti: Şemdinli’deki çatışmada şehit düşen Jandarma Er Çetin Doğan’ın da Sivas’ın Zara ilçesindeki baba evine ateş düştü. Şehidin babası Haydar Doğan (48), annesi Hatun (48) ve eşi Makbule Doğan, Zara Cemevi’nde taziyeleri kabul etti. Doğan’ın askere gitmeden bir hafta önce evlendiği ve terhisine 70 gün kaldığı öğrenildi. Doğan’ın cenazesi bugün toprağa verilecek. (AA) ODATV DAVASI Sessiz kayıtlara itiraz edildi İstanbul Haber Servisi Ergenekon soruşturması kapsamında internet sitesi Odatv’nin bürosunda 14 Ocak 2011 tarihinde yapılan aramaların görüntüleri geçen günlerde, davanın görüldüğü mahkemeye gönderildi. Ancak CD’nin sessiz olduğu anlaşılınca avukatlar duruma itiraz edip görüntülerin sesli halinin gönderilmesini istedi Avukatların talebi üzerine Odatv davasına bakan İstanbul 16. Ağır Mahkemesi, Odatv’nin bürosunda aramaya ilişkin bütün görüntülerin mahkemeye gönderilmesini istedi. Mahkemenin kararıyla birlikte İstanbul Emniyet Müdürlüğü 2 farklı kameradan kaydedilen görüntüleri mahkemeye gönderdi. Görüntülerde, polisler ofiste inceleme yapıyor ve CD’ler ve kasetlere el konuluyor. Ancak mahkemeye gönderilen görüntülerde ses olmadığı anlaşılınca avukatlar bu görüntülere itiraz etti. Avukatlar Serkan Günel ve Hüseyin Ersöz, mahkemeye dilekçe sunarak, görüntülerin sesli halinin gönderilmesini ve görüntülerdeki polislerin arasındaki diyalogları duymak istediklerini belirtti. C MY B C MY B Sanık askere ‘fırça’ Malatya Zirve Yayınevi davasında, “Ergenekon’a değil Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlıyım” diyen asker sanığa, Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa, “Mahkeme heyetini, avukatları dinlemişsiniz. Sen kimsin de mahkeme heyetini dinliyorsun?” dedi. Davanın dünkü duruşmasında asker sanıkların savunmaları ve çapraz sorguları gerçekleştirildi. Katliamda öldürülen Tilman Geske’nin Susanne Geske duruşmaya koruma eşliğinde katıldı. Sanıklardan İstihbaratçı Astsubay Murat Göktürk, savunmasında hakkındaki suçlamaları redderek kendilerine komplo kurulduğunu sa vundu. Sanık Murat Göktürk, “Hakkımdaki suçlamalar ve iftiraları kabul etmiyorum. Ben sözde Ergenekon terör örgütü üyesi değilim. Üyesi olduğum örgüt Jandarma Genel Komutanlığı’dır” diye konuştu. Başkan Kısa’nın, “Bu kadar yakın takibe aldığınız adamlara yönelik bir saldırıyı hissetmediniz mi” sorusuna Göktürk, “Böyle bir saldırı olacağı yönünde bilgimiz yoktu. Olsa bunu mutlaka üstlerimize bildirirdim” yanıtını verdi. Bunun üzerine Başkan Kısa, “Mahkeme heyetini, avukatları dinlemişsiniz. Sen kimsin de mahkeme heyeti ve müdahil avukatları dinliyorsun?” dedi. Sanık Göktürk ise soruya “bilgisinin olmadığı” yanıtını verdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle