14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 EYLÜL 2012 SALI 6 HABERLER Çoğu hiç okulöncesi eğitimi almamış 66 aylık minikler okullu oldu; üçer, dörder sıraları doldurdu! Beton zeminde ‘oyun’ ? Minikler dün “okullu” oldu. Annelerinin eteklerine yapışmış, babalarına sarılmış, bırakmak istemiyorlar onları. Aileler “çocuğum damgalanır” korkusuyla rapor almamış ama içleri de rahat değil... FİGEN ATALAY Büyük Komploda Susmak 3 Haziran 2009’da İstanbul Emniyeti’ne kimliği bilinmeyen bir ihbar gelir. Ertesi gün de Ankara’da avukat Serdar Öztürk’ün bürosuna baskın yapılır. Polis, eski evrakların bulunduğu klasörlerin birinde, eliyle koymuş gibi bir “belge” bulup alır. Üzerinde “İrticayla Mücadele Eylem Planı” yazmaktadır. Kâğıt, fotokopidir. Altında Albay Dursun Çiçek adına konmuş bir imza vardır. “Belge”nin üzerinde hiçbir parmak izi yoktur. Ne Çiçek’in ne de avukat Öztürk’ün. Öztürk ile Çiçek arasında bir ilişki yoktur, telefon görüşmesi dahi. İşin ilginci, avukat Öztürk, şeref madalyası olan gazi bir üsteğmendir! Ne polis ne savcı ne de mahkeme, bu belgenin Öztürk’e nasıl verildiğini bile araştırmamıştır. Zaten özel yetkili mahkemeleri genellikle “belge”nin doğruluğunu araştırmak gibi bir konu ilgilendirmiyor. Önemli olan, hedef seçilen kişi ve kurumlar aleyhinde kullanılabilecek böyle bir kâğıt parçasının veya içine birtakım suçlayıcı yazılar konmuş CD’lerin ellerine verilmesi, dosyalara konmasıdır. Hukukları budur. ??? Hedef şüphesiz ki Albay Çiçek’tir, tabii Albay üzerinden Genelkurmay karargâhıdır.. Albay Çiçek, Genelkurmay ve Deniz Kuvvetleri Karargâhı’nda 14 yıl görev yapmış, doktoralı, başarılı bir kurmay subay. Okuma yazma bilmeyen bir ana babanın, çıra ışığında okumaya başlamış oğlu. 10 yıl yatılı okumuş, “uluslararası bir bankada görev yapan doktoralı bir finans mühendisi ile yüksek lisanslı avukat” iki çocuk yetiştirmiştir. Hazırlanan “belge”, altına konan imza gibi sahtedir! “İrticayla Mücadele Eylem Planı”, tıpkı Odatv davasına ve arkadaşlarımızın tutuklanmasına neden olan “Ulusal Medya2010” sahte belgesi gibidir. Bu belge de “Bakın Ergenekon gizli terör örgütü dışarıda faaliyetini sürdürüyor” görüntüsünü vermek için hazırlanmıştı ve hâlâ Soner Yalçın ve iki Barış’ın içeride tutulmasının gerekçesidir. Bu uyduruk belgenin, Odatv bilgisayarlarına dışarıdan virüs yoluyla gönderildiğinin kanıtlanmasına rağmen... ??? Tabii hemen soruşturma açılır, avukat ve Albay Çiçek tutuklanır! Sahte belge, tabii hemen Taraf adlı, Cemaatin ve ABD’nin pek sevgili, bütün bu operasyonların bir numaralı basılı kâğıdına teslim edilir. Onlar bunu nasıl kullanacaklarını iyi bilirler! Tıpkı Balyoz sahtekârlığını başarıyla kullandıkları gibi! “Gülen Cemaatini ve AKP İktidarını Bitirme Planı” gibi cafcaflı bir başlıkla yayımlarlar! Medyada büyük bir karalama kampanyası başlar. Alçaklık ve onun ikizi namussuzluk, tam takım ve bütün yüzleriyle bu yeni görevde de hemen işbaşı yapar! Albay Çiçek’in telefonları, henüz sahte belge ihbarı yapılmadan önce, 9 Mart’ta dinlemeye alınmıştır. Bu bile, komplonun önceden planlandığını gösterir. ??? Albay Çiçek’i suçlayan uyduruk belgenin fotokopi olması ve altında ıslak bir imzanın bile bulunmaması üzerine, bu kez 6 ay kadar sonra, aynı kâğıdın sözde ıslak imzalısı polise veya savcılığa gönderilir. Böylece dava “Islak İmza Davası”na döner! Bu bile tezgâhın psikolojik boyutunu gösteren bir kamuoyu yaratma çalışmasıdır. Belli ki, taklit edilen bir imza ile bu metin yazıldı, önce fotokopisi gönderildi. Millet aylarca nerede ıslak imzalısı diye tartıştırıldıktan sonra, işte o da var, diye piyasaya sürüldü! Bu taktik, belgenin “doğruluğu”na inandırma amaçlıdır, bir psikolojik savaştır... Kimsenin şüphesi olmasın, bu konularda uzman Amerikalıların kılavuzluğunda (CIA), bu operasyonların arka planında iktidar ve ortakları vardır. Bunların hepsi günü geldiğince bir bir ortaya çıkacak... Şunu de belirtelim ki, Çiçek’in avukatları, Amerika’dan getirttikleri imza makinesi ile benzer imzaların nasıl taklit edildiklerini de gösterdi. Albay Çiçek, hapishanede emekli edildi, intikam ve kin güdüsüne bakın ki, üstüne üstlük Balyoz ve İnternet Andıcı davalarında da tutuklandı! Esas davasının tek tutuklusu! Çiçek, davalarında tek yetkili ve sanki Ordu kararlarında arkadaki gizli genelkurmay başkanı gibi! Sahtekârlık biraz daha çalışsa, kim bilir daha ne “kararlar”ı ona yükleyecekler... ??? Kızı, avukatı İrem Çiçek’in davayı bütünüyle deşifre eden açıklamalarını şu sitede görebilirsiniz: http://islakimza.wordpress.com İrticayla Mücadele Eylem Planı adlı paçavra belgeyi 15 noktada çürüten açıklamasını da yine aynı yerde http://islakimza.wordpress.com/2011/01/12/baba mnedenmasumdur/ adresinde okuyun lütfen... Dursun Çiçek diyor ki: Masum insanların evine suç aleti koymak ve sonra onları arama kararlarıyla yakalatmak, sonra da yargılamak.. Bu insanlık sorununu kim çözecek? Demokrasi ve hukuk devleti ilkesinin gereğini kim yapacak? İşkenceye dönüşen bu yargısız ve yargılı infazlar nasıl bitecek… Ergenekon, Balyoz, Odatv, Poyrazköy, Andıç, Islak İmza… Topu ve tümü, büyük insanlık ve hukuk cinayetlerinin temel konusudur... Susmak, bu cinayetlere ortak olmanın bir parçası olarak gerçekleşecektir. 4+4+4 sistemi, dün 66 aylık miniklerin “okullu” olmasıyla başladı. Çoğu hiç okulöncesi eğitim almamış olan minikler ve velileri, “uyum programı”nın ilk gününü çok tedirgin geçirdi. Çocuğu damgalanmasın diye rapor almayan veliler, ilk gün okul bahçelerinden ayrılmadı, teneffüslerde çocuklarını tuvalete götürdü, karnını doyurdu. Bu hafta boyunca günün 3 saatini okulda geçirecek olan minikler, bahçesi uygun olmayan okullarda hep sınıflarda kalacak. Kurtuluş’ta bir ilköğretim okulunun bahçesindeyiz. Minikler, annelerinin eteklerine yapışmış tedirgin bir bekleyiş içindeler. Ağlayan yok, ama mutlu görünen de yok! Hepsi forma giymiş. Fotoğraf: UĞUR DEMİR 4+4+4 sistemiyle 66 aylık minikler dün okullarına “uyum” amaçlı başladı. Sınıfların hayli kalabalık olduğu gözlenirken veli ve öğretmenler miniklerin “okul korkusu”nu yenmeleri için uğraştı. inicik çocuklarda forma yakışmamış... Koyu gri etek ve pantalon, beyaz tişört. Hiç yakışmamış bu forma minicik çocuklara. Hele de kızların etekleri çok uzun, bol. Nasıl oynayacak çocuklar M bu uzun eteklerle? Şortlar, taytlar, eşofmanlar giyseler daha uygun olmaz mı yaşlarına? 5.5 yaş civarındaki çocukların anneleri çok tedirgin. Çocukları damgalanır korkusuyla rapor almamışlar, ama içleri hiç rahat değil. Okulun 1E şubesi öğrencilerinden 69 aylık Ali, hiç okulöncesi eğitim almamış. Annesi Feriha Yalvaç, oğlunu geçen yıl bu okulda anasınıfına yazdırmak istemiş, ama küçük olduğu için kabul edilmemiş, özel anaokulu için de paraları yokmuş. Rapor için gittikleri Şişli Etfal Hastanesi’nden de elleri boş dönünce, Ali, hiç hazır olmadan “okullu” oluvermiş. Mine’nin annesi Hatice Ka rabulut, hemşire olduğu için rapor almayı aklından bile geçirmemiş. Karabulut, “Sağlık Bakanlığı’nda, alınan her ilaç, her rapor, her tetkik, sağlık dosyalarına işleniyor, ‘gelişimi uygun değil’ raporları da bu dosyada ömür boyu kalacak, hangi çocuğun ne zaman karşısına çıkacağı belli olmaz. Ama gene de çevremizde çok rapor alan oldu, mecbur kaldılar çocukları çok küçük olduğu için. Veliler topyekun ayaklanmalıydı bu sisteme karşı, o zaman geri adım atılabilirdi belki” diyor. nuşma yapıyor, “4+4+4’e en hazır okullardan biriyiz. Boyamız, badanamız, tadilat işlerimiz yapıldı” diyor. +4+4+’e en hazır okulda bile... Bahçe denilen yer küçük, beton zeminli bir alan. Çocuklar koşarken düşse, başını, kolunu çarpsa ne olur diye düşünmeden edemiyor insan. Öğretmenlerden öğrendiğimize göre, çok yaralanmalar oluyormuş zaten. 1. sınıfların çok oyun saati olacak. Bu “4+4+4’e en hazır” okulda, miniklerin oynayacağı alanın, çocuk parklarındaki gibi kauçuk zeminle kaplanması gerekmez miydi? 4 oya badana ile hazırlık! Okul müdürü bahçede ko B “Bahçe, 1. sınıfa başlayan miniklere hiç uygun değil, ama belki okulun içi gerçekten hazırdır 4+4+4’e” diyerek giriyoruz içeriye. Mine, sınıfına girmeden tuvalete gitmek istiyor, birlikte gidiyoruz. Üç kabin var, üçü de alafranga. Tuvalet kâğıdı da yok, kâğıt takabilecek bir mekanizma da. Tuvalet musluğuna uzun bir hortum takılı. Çocukların ayakları takılmaz mı bu hortumlara? Mine’ye annesi yardım ediyor tuvalette. “Tuvalet kâğıdı olmadan çocuklar ne yapar?” deyince Mine yanıtlıyor: “Eteğime silerim!” Mine’nin boyu yaşıtlarına göre uzun olduğu için musluğa yetişebiliyor. Sıvı sabun bitti bitecek! Muhtemelen ilk teneffüste biter, yenisi konulana kadar çocuklar ellerini bile temizleyemeyecek. Bu ortamda, kâğıt havlu ya da el kurutma makinesinden söz etmek bile yersiz kaçacak! Çocuklar anneleri gittikten sonra bu tuvaletleri nasıl kullanacak? Elleri musluğa yetişemeyenlere kim yardım edecek bu kalabalıkta? Bu okul çok kalabalık değil, girdiğimiz sınıf 35 kişi, gelmeyenler de varmış. Bir sırada üç çocuk oturuyor. Her çocuğa bir sıra olması gerekirken sıkış sıkış oturmuşlar. Bu mu hazır olmak? Renksiz, albenisiz, sevimsiz bir sınıf. Çocukların ilgisini çekecek, onları mutlu edecek, eğlendirecek hiçbir şey görünmüyor ortada. Haksızlık da etmeyelim, karatahtada, camlarda ‘gülen surat’ çizimleri var! ‘Eğer kâğıt yoksa eteğime silerim’ ATANAMAYANLAR SIKINTILI Ayşegül Ökmen Seda Alpdoğan ‘Atama değil ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), 40 bin öğretmenin atamasını yaptı. 40 bin kadro için yaklaşık 100 bin öğretmen adayının başvurması dikkat çekti. Ataması yapılmayan öğretmenler ise bakanlık önünde KPSS skandalı kapanmadan yapılan atamalara “Gerekli makamlar bu olayları bir an önce kapatmanın yolunu seçerek atamaları başlatmışlardır” tepkisini gösterdi. Milli Eğitim Bakanlığı Başöğretmen Toplantı Salonu’nda 40 bin 164 öğretmenin atamasının yapılması nedeniyle tören düzenlendi. MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hikmet Çolak, toplam 140 branşın olduğunu, bunların 114’ünde norm açığının bulunduğunu dile getirdi. MEB’in açtığı 40 bin kişilik kadro için 100 bin öğretmen başvurdu ‘Kadro ve güvence istiyoruz!’ İstanbul Haber Servisi Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu (AYÖP) İstanbul Sözcüsü Duygu Özgümüş, 300 bin civarında öğretmenin atama beklediğini belirterek “Atanmayan öğretmenler sorunu KPSS ile başladı. Başlangıçta bu sistemden önce mezun sayısı ile atama sayısı aynı olduğu için pek sıkıntı yaşanmazdı. Pek çok arkadaşımız ataması yapılmadığı için meslekten vazgeçmek zorunda kaldı. Her sene yarış atı gibi sınavlara sokularak psikolojimiz bozuluyor” dedi. 2004’ten bu yana 33 öğretmenin intihar ettiğini belirten Özgümüş, “Birçok arkadaşımız ise toplumun ‘yine mi atanamadınız’ serzenişlerinden dolayı memleketine gitmiyor. Artık bizler de kadrolu, güvenceli iş istiyoruz” dedi. Konya Selçuk Üniversitesi Almanca Öğretmenliği bölümünden 2008 yılında mezun olduğunu belirten Seda Alpdoğan (26) ise “Hakkımız olan mesleği tırnaklarımızla kazıya kazıya elde etmeye çalıştığımız halde karşılığını alamıyoruz. Atama bekleyen 4 bin 19 Almanca mezunu varken 3 kişilik kontenjan öğretmenlerle dalga geçmektir” diye konuştu. skandalı kapatma’ şehre pozitif ayrımcılık’ Çolak, en çok öğretmen ihtiyacı duydukları 29 şehire pozitif ayrımcılık yaptıklarını ve bunlara 22 bin öğretmen dağıttıklarını kaydetti. Çolak, İstanbul’a ayrıca 6 bin atama daha yaptıklarına işaret ederek, “İstanbul’da yüzde 50 gibi bir oranla ihtiyacı karşıladık. Diğer illerde de yüzde 35 gibi bir oranla bunu yaptık. Toplam 740 bin öğretmenimiz var. Bunların 75 bini eğitim kurumu yöneticisi. Bugün itibarıyla da 29 Salonda bulunanlar arasında ekranda atandıkları illeri öğrenen adaylar, sevinç çığlıklarıyla gözyaşlarına boğuldu ve mutluluklarını yakınlarına sarılarak paylaştı. (Fotoğraf: NECATİ SAVAŞ) ‘Havuz temizliği yapıyorum’ Adnan Menderes Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden 2009’da mezun olan İsmail Tunç ise 5 yıl boyunca üniversite okuduğunu ve artık hiçbir umudunun kalmadığını belirterek “2 yıldır otel sektöründe çalışıyorum. Çim kestim, sulama yaptım ve ağaç diplerini temizledim. Şimdi de başka bir otelde havuz görevlisi olarak çalışıyorum” dedi. Kocaeli Üniversitesi Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü’nden 10 yıl önce mezun olan Cem Kurşun ise “KPSS sürdüğü sürece Türkiye’de öğretmenlerin intiharı da sürecektir” diye konuştu. 2010’da mezun olan Ayşegül Ökmen de “Bu ülkede artık adaletten, emekle bir yere gelmekten kimse söz edemez” dedi. sayımız 780 bine çıkacak” diye konuştu. Bir kısım kontenjanın atama sonunda boş kalacağına dikkati çeken Çolak, ek yerleştirmeyle 40 bin 164 kadronun da atamayla tamamlayacaklarını anlattı. Çolak, son 10 yılda 317 bin öğretmen aldıklarını belirtmesinin ardından, salonda bulunan bir öğretmen adayının 4 yaşındaki kızını kürsüye çağırarak atamayı başlattı. Atama için toplam 101 bin 743 aday başvuruda bulunurken, ilk atama yoluyla 35 bin 914, açık ilk kurum atama yoluyla 308, açık kurum yeniden atama yoluyla 256, milli sporcu atama yoluyla 74 olmak üzere toplam 36 bin 552 öğretmen ataması gerçekleştirildi. Atanan öğretmenler, bugünden itibaren göreve başlayacaklar. inçer sus, Demir istifa et’ Bakanlıkta atamalar gerçekleşirken, dışarıda ataması yapılmayan öğretmen adayları sızdırma ‘D iddiaları ile gündemden inmeyen KPSS’yi protesto etti. Öğretmen adayları, “Skandallar daha çözüme kavuşturulmamışken, iki aydır cevaplanamayan onlarca soru dururken, gerekli makamlar bu olayları bir an önce kapatmanın yolunu seçerek atamaları başlatmışlardır. Ne atanan ne de ataması yapılmayan arkadaşlar bu atamalarda huzurludur. Ömer Dinçer sus, Ali Demir istifa et!” açıklamasını yaptı. Adı seçmeli aslı zorunlu Eğitim Servisi Seçmeli ders sisteminin bu haliyle uygulanması imkânsız. Bu nedenle okul yönetimleri, derslik ve öğretmen mevcuduna göre “ders seçtirme” yoluna gidiyor, yani dersleri öğrenci ve veli değil, yönetim seçiyor! Sultanbeyli’de bir ortaokulda, okuldan verilen seçmeli ders formunu dolduran bir veli, okul yönetiminin seçilen derslere “öğretmen olmadığı ve başka çocuklar tarafından seçilmediği” gerekçesiyle karşı çıktıklarını anlattı. Formun en başında Kuranıkerim, Hz. Muhammed’in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler derslerinin yazılı olduğunu, çocuğunun bu dersleri seçmeyeceğini okul yönetimine söylediğini belirten veli, “Çoğunluk seçerse sizin çocuğunuzun seçmeli dersleri de bunlar olacak. Bu derslere girmezse devamsızlıktan kalır” yanıtını almış! Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, “Bir seçmeli dersin en az 10 öğrenci tarafından seçilmesi halinde grup oluşturulacak ve o ders seçmeli ders olarak okutulacak. Bu çok iyi niyetli bir yaklaşım, ancak uygulanması imkânsız. Ancak okullardaki mevcut dersliklerin tamamı doludur. Hatta öğrenci sayısındaki artış nedeniyle laboratuvar, kütüphane gibi bölümleri bile dersliğe çeviren okullar vardır. Bu durumda öğrenciler nerede ders işleyecektir?” dedi. 7 kişiye 30’şar bin TL ? ANKARA (AA) On Numara’da 10 bilen 7 kişi, 30 bin 800 lira 45’er kuruş ikramiye kazandı. Şanslı numaraların 3, 5, 6, 9, 10, 13, 17, 18, 23, 26, 28, 30, 35, 38, 39, 42, 43, 45, 50, 61, 64 ve 66 olarak belirlendiği çekilişte, 9 bilenler 851 lira 15’er kuruş, 8 bilenler 54 lira 75’er kuruş, 7 bilenler 12 lira 15’er kuruş, 6 bilenler 2 lira 40’ar kuruş ve hiçbir numarayı doğru tahmin edemeyenler 2 lira 40’ar kuruş ikramiye alacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle