21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 AĞUSTOS 2012 CUMARTESİ 14 SAĞLIK DÖNER CİNAYETLERİNDE KORKUNÇ ŞÜPHE Uzmanlar en önemli nedenin sıvı eksikliği ve yanlış beslenme alışkanlıkları olduğunu belirtiyor Ağız kokusunda 10 hata UZMANLAR UYARIYOR Bağımlılık tedavi hizmeti yetersiz SİBEL BAHÇETEPE Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi bünyesinde hizmet veren Alkol Madde Bağımlılığı Araştırma, Tedavi ve Eğitim Merkezi’nde (AMATEM) geçen yıl 21 binden fazla kişi ayaktan poliklinik hizmeti aldı, binden fazla kişi de yatarak tedavi oldu. 18 yaş altı çocukların tedavi gördüğü Çocuk ve Ergen Madde Bağımlıları Tedavi Merkezi’nde (ÇEMATEM) ise 7 binden fazla tedavi olarak sağlığına kavuştu. Ülkemizde uyuşturucu madde ve alkol kullanımının giderek arttığını, belirten uzmanlar, “Annebabalar alkol ve madde hakkında bilgi sahibi olurlarsa, çocuklarına doğru bilgi verebilir. Yakın ilişkide olun, kiminle arkadaşlık yaptığı, nerelerde görüştüğüne dikkat edin, para kullanımında artış varsa bunun nedenini araştırın” önerilerinde bulundu. Çeşitli madde ve alkol kullanımı giderek yaygınlaşırken; bağımlı hale gelen bireyler ise tedavi olarak İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Elazığ, Adana, Samsun başta olmak üzere 21 tane bağımlılık merkezi ile bazı üniversite hastaneleri bünyesindeki kliniklere gidebiliyor. Uzmanlar bağımlılık tedavisinin bir ekip işi olduğu ancak ülkemizde bu hizmeti veren yerlerin yetersiz olduğuna dikkat çekti. İstanbul Haber Servisi Sıvı ve gıda eksikliği ağız kokusuna yol açıyor.Memorial Suadiye Tıp Merkezi Ağız ve Diş Hastalıkları Bölümü’nden Diş hekimi Aslı Tapan, ramazanda ağız kokusunun en önemli nedenlerinden birinin yanlış beslenme alışkanlıkları olduğunu söyledi. Tapan, ağız kokusunu artıran 10 önemli hatayı, özetle şöyle sıraladı. Sarımsak ve soğanı çiğ yemek: Mutlaka tüketilecekse, sarımsak ve soğanın pişirilerek tüketilmesi tercih edilmelidir. Süt ürünlerini fazla tüketmek: Yumurta ve peynir gibi besinler ağız kokusunu artırır. Tuzlu suyla ağzı çalkalamak, yeşil çay, her türlü çerez, su içeriği bol sebzeler ve meyvelerden özellikle elma, ağız kokusunu engelleyici ? Diş hekimleri, dişlerin gün boyu fırçalanamaması, diş üzerindeki bir takım bakterilerin zaman içerisinde istenmeyen kokuları ortaya çıkarmasına neden olduğunu belirtti. özellikleri nedeniyle tüketilmelidir. Şeker ve baharatlı gıdalar yemek: Ramazanda şekerli, yağlı ve baharatlı gıdaların tüketimi minimuma indirilmelidir. Bilinçsiz diyet ve zayıf lama ilaçları: Düşük karbonhidratlarla yapılan diyetler, kötü nefes kokusuna neden olur. Zayıflatıcı ilaçlar da ağızdaki tükürük miktarını azalttığı için ağız kokusuna neden olur. Enerji içecekleri tüketmek: Bu içeceklerin uzun süre kullanımı, diş minesinde kayıplara neden olur, bu da ağız hijyeninin bozulmasına ve ağız kokusuna neden olur. Bu içeceklerin sık tüketimi halinde pipet tercih edilmeli ve arkasından su içilmelidir. Sigara içmek: Dikkatli diş fırçalamaya özen gösterilmeli, ağız gargarası kullanılmalıdır. Çay, kahve ve kola tüketimi: İftar ve sahurda bol miktarda su içilmesi, kafeinli içeceklerden kaçınılması ağız hijyeni açısından çok önemlidir. Lokmaları az çiğnemek: Gıda artıklarının ağız içinde girinti ve çıkıntılara yerleşmesi, dişlerin arasında kalması, birtakım bakterilerin ağız içinde birikmesine ve ağız kokusuna neden olur. Lokmalarınızı çok çiğneyin. Et ve şarküteri ürünlerini bolca yemek: Pastırma başta olmak üzere; salam, sucuk ve sosis gibi şarküterinin tüketimin de ramazanda sınırlandırılmalı. Naziler Türklerden ajan devşirmiş OSMAN ÇUTSAY Egzersize hafif tempo ile başlamak sakatlanma riskini büyük ölçüde düşürüyor Önce esneme ve germe İstanbul Haber Servisi Yaz aylarında dış ortamda geçirilen zaman diliminin artması ve daha fazla egzersiz yapılması birçok sakatlanmayı da beraberinde getiriyor. Uzmanlar, sakatlanmalardan korunmanın mümkün olduğunu belirterek “Spordan önce mutlaka esneme hareketleri yapın, ağır tempoyla egzersize başlamayın, denize balıklama ve çivileme atlarken dikkatli olun, magnezyum ve potasyumdan zengin olan muz, kayısı ve baklagil gibi gıdaları bol tüketin” gibi önerilerde bulundular. Acıbadem Maslak Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Burak Beksaç, özellikle yaz aylarında en sık karşılaşılan ortopedik sorunlar ile dikkat edilmesi gerekenleri şöyle özetledi: ? Egzersize 1. viteste başlayın: Spordan önce mutlaka esneme hareketlerini yapın, çok ağır tempoyla egzersize başlayın. Yürümeden koşmak ya da bisiklette birden hızlanmak kaslarınıza ağır zararlar verebiliyor. Bisikletin ayarının boyunuza uygun olmasına dikkat edin. Aynı beden ölçülerinde olmadığınız kişilerin bisikletini kullanmayın. ? Kramplara karşı kayısı, muz ve baklagil tüketin: Çok terlemek vücutta bazı elektrolit ve minerallerin kaybına neden oluyor. Bu eksiklikler kramplar meydana geliyor. Kramplardan korunmak için magnezyum ve potasyumdan zengin beslenmeniz gerekiyor. Özellikle sıcak havalarda günde 3 4 kayısı, 1 muz ve baklagil yiyin. ? Bol sıvı tüketin: Muz ve kayısı gibi gıdaları spordan önce yiyebildiğiniz gibi spor sırasında da tüketebilirsiniz. Bol su içilmeli. ? Egzersizden 2 saat önce karbonhidratlı ürünler yiyin: Karbonhidratlı yiyecekler kasları uzun süreli aktiviteye hazırlıyor. Bu nedenle spora başlamadan 12 saat önce karbonhidratlı ürünlerden tüketin. Burun ameliyatı sonrası buz ve aspirin kullanmayın İstanbul Haber Servisi Estetik operasyonların başında gelen “burun ameliyatı” öncesinde ve sonrasında dikkat edilmesi gereken bazı önemli noktaların olduğunu belirten hekimler “Ameliyat öncesi kişinin doktoruyla yapacağı görüşme ile ameliyat sonrasında ise oluşacak şişlik ve morluklar için ilk 24 saatte buz desteği, asprin veya kan pıhtılaşmasını engelleyici ilaçların kullanılmaması, ameliyattan sonra en az iki hafta süreyle efor gerektiren egzersizlerden kaçınılması, üç ay süreyle doğrudan güneş ışınlarına maruz kalınmaması çok önemlidir” dedi. Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahi Uzmanı Op.Dr. Bahadır Baykal, hekiminizle yapacağınız ilk görüşme ve muayenenin oldukça önemli olduğunu belirterek “Neyi istediğiniz elbette önemlidir ama daha önemli olan neyi istemediğinizdir. Sizi mutsuz edecek bir burnun nasıl olduğunu doktorunuza en ince ayrıntısına kadar tariflemenizde fayda var” dedi. Esrar kullanımı yüksek AMATEM Klinik Şefi Doç. Dr. Cüneyt Evren, Türkiye’de gençler arasında özellikle esrar kullanımının yüksek olduğunu söyledi. Bazı maddelerin bir kez denenmesinin bile bağımlılık yapabileceğini vurgulayan Evren, geçmişte İstanbul’da lise 2.’nci sınıflar arasında yapılan “madde kullanımı” ile ilgili bir araştırmada esrar kullanım ilk sırada geldiğini, bunu eroin ve ecstasy’nin izlediğini anlattı. AMATEM’de günde 200’e yakın poliklinik hizmeti verildiğini, her gün 3040 yeni vaka ile karşı karşıya kaldıklarını vurgulayan Evren, “Asıl sayının çok daha yüksek olduğunu tahmin ediyoruz. Bağımlılık uzun mücadele edilmesi gereken ve tedavi edilebilen bir hastalıktır. Kişinin tedavi olmadaki isteği, ailesinin ve çevresinin desteği, AMATEM gibi profesyonel bir kurumdan yardım alınması çok önemlidir” dedi. ÇEMATEM doktorlarından Arzu Çiftçi Demirci ise çocukların bu alışkanlıklarının verdiği zararları anlayamadıklarını, anlasalar bile maddenin keyif yönünün baskın geldiğini söyledi. Demirci, özetle şunları söyledi: “Standart tedavi süremiz yataklı tedavide 2 ay. Hayatın madde kullanmadan da keyifli olabileceğini anlatmak için dış aktivitelerimiz, seramik boyama gibi hobilerimiz var.” Prof. Dr. COŞKUN ÖZDEMİR FRANKFURT Almanya’da iç istihbarat ve Emniyet’in en üst düzeydeki yöneticileri art arda görevden alınırken 8 Türk, 1 Yunan ve 1 de kadın polisi öldürdükleri ileri sürülen “Neonazi çete NSU” ile ilgili yeni ipuçları, gerilimi iyice artırdı. NSU’nun halen cezaevindeki kadın üyesi Beate Zschäpe’nin Alman istihbaratı için çalıştığı, ayrıca bu kanlı öyküde “Türk şeriatçılarla bozkurtlardan” ajan devşiren Andreas Temme adlı bir istihbarat elemanı ve Türk asıllı ajan Mevlüt Kar’ın da rolü olduğu öne sürüldü. Almanya’nın önde gelen araştırmacıgazetecilerinden Jürgen Elsässer, tüm ipuçlarının Beate Zschäpe’nin Neonazi çevrelerde gizli servis için çalışan bir ajan olduğu kuşkusunu güçlendirdiğini savundu. Bulgularını ve çıkardığı sonuçları önceki gün yayımlayan ve ardından da Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Elsässer, “Beate Zschäpe bir ajandı. Belki de bir kurbandı. Hatta belki de istihbarat içinde bir başka istihbarat vardı” diye konuştu. Elsässer, genel yayın yönetmenliğini yaptığı “Compact” adlı aylık dergide son ipuçlarını değerlendirdi. Eski yargıtay başkanlarından Dr. Gerard Schäfer’in Thüringen istihbaratıyla ilgili 273 sayfalık denetim raporunu da irdeleyen Elsässer, yıllarca korunan ve sonra birdenbire adının NSU olduğu duyurulan bu Neonazi çetede gizli servisin yerinin sorulması gerektiğini belirtti. Dr. Schäfer’in raporunda kadın militan Beate Zschäpe’nin istihbarat için çalıştığı yolundaki işaretleri de değerlendirdiğini ancak bunları “Thüringen’deki ajan ve muhbir listesinde adı yok” diye reddettiğini hatırlatan Elsässer, son gelişmelerin bu kolaycılığı taşıyamadığını savundu. Elsässer, belge imhasının NSU’lu Uwe Mundlos ve Uwe Böhnhardt’ın “intiharlarından” neredeyse hemen sonra yapılmasının, geçtiğimiz günlerde de apar topar istihbarat ve polisin en üst düzey yöneticilerinin değiştirilmesinin, ortaya yeni kuşkular attığını belirtti. 2006 yılında Sol Parti çerçevesinde Alman iç istihbaratı BND ile ilgili Meclis Araştırma Komisyonu’nda da çalışmalar yapan Elsässer, geniş analizinde bazı ipuçları ışığında yeni sorulara yer verdi: “Uwe Böhnhardt ve Uwe Mundlos 4 Kasım 2011 öğleden önce öldükten ve Beate Zschäpe kaçtıktan sonra, Zschäpe’nin cep telefonu birilerince aranmıştı. Üstelik bu telefonlar Güneybatı Saksonya Emniyet Müdürlüğü’nden ve Saksonya Eyalet İçişleri Bakanlığı’ndaki bir cep telefonundan açılmıştı. Devlet kurumlarının, hem de en sonuna kadar Beate Zschäpe’yle bağlantı içinde olduğunu kim reddedebilir?” “Beate Zschäpe’nin bir kadın ajan olduğunu anlamak için uzman falan olmak gerekmiyor, iki ile ikiyi toplamak bile yeter” diyen Jürgen Elsässer, NSU üçlüsünün iki erkek üyesi Mundlos ve Böhnhardt’ın “intiharlarının” da bir inandırıcılığı olmadığı tezini yineledi. Büyük bir skandalın içinden geçildiğini belirten Jürgen Elsässer, Mevlüt Kar’ın bulunmasını, “intiharların yaşandığı” karavandan kaçan üçüncü şahsı gören tanığın ve DIA raporunu hazırlayan muhtemelen Alman istihbaratçının dinlenmesini de istedi. Kuşkulu intiharlar Eriyen çeneye yapay kemik İstanbul Haber Servisi Dişlerini kaybettiği için çene kemiği eriyen, bu nedenle diş yapılma şansı olmayan hastaya, “box teknik”le hayvan kemiğinden yapay çene kemiği yapıldı. İtalyan Üniversitesi’nden Dr. Andrea Menoni ve Dr. Morella’nın 2 yıldır uyguladığı “Yapay çene” tekniğini İtalya’da yaptığı çalışmalarla geliştiren Dr. Nihat Tanfer yöntemi Türkiye’ ye getirdi ve uygulamalara başladı. Tanfer Klinik’ten yapılan açıklamaya göre, ağız ve çene cerrahı Nihat Tanfer’in gerçekleştirdiği operasyonda, biyorejenerasyon adı verilen yeni bir yöntem ve “box teknik” ile hastanın kaybolan kemiğinin yerine hayvandan alınan doğal kemik blokları yerleştirildi. Bu teknikle çene kemiği tamamen sıfırlanan Erol Taktak adlı hastaya 4 santimetre boyunda ve 1.5 santimetre yüksekliğinde yeni bir çene kemiği yapıldı. Ancak aynı yöntemle bütün bir çene kemiğini yapmanın da mümkün olduğu belirtildi. Yine ihmal yine ölüm ? İstanbul Haber Servisi Baltalimanı’nda önceki akşam arkadaşlarıyla sahilde yüzen Veysel Geçen (17), denizden çıktıktan sonra Sakıp Sabancı Caddesi’ndeki kaçak yapan aydınlatma direğinin elektrik akımına kapıldı. Veysel Geçen tüm müdahalelere karşın kurtarılamadı. Çocuklarda motive önemli Foça yangınında çifte müebbet ? İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir’in Foça ilçesinde 3 hektar kızılçam ormanının kül olduğu yangını çıkardıkları belirlenen M.S. (21) ile H.K’nin (24) yargılandığı davada İzmir Ağır Ceza Mahkemesi, çifte müebbet cezası verdi. Terör örgütü PKK’ye üye oldukları öne sürülen zanlılar, suçlamaları son duruşmada da kabul etmezken mahkeme heyeti, “Orman yakmak suretiyle devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işledikleri” iddiasıyla H.K ve M.S’yi müebbet cezasına çarptırdı. Faciadan kıl payı dönüldü Artık televizyonlarda, gazetelerde ve internet yolu ile bazı mucize ilaçlar serbestçe pazarlanıyor. Tam bir özgürlük içinde. Bu da ileri demokrasinin bir göstergesi olmalı. “Bütün organ hastalıkları o organın kanlanma yetersizliğinden ileri gelir. Damar sertliği sadece infarktüse ve felçlere değil daha pek çok hastalığa yol açıyor. Bu damar hastalıkları için ilaçlar kullanılıyor. Bypass ameliyatları yapılıyor, stent takılıyor. Ama bütün bunlar çok yetersiz. Yarın yeniden tıkanacak o damar. Asıl olan, tüm damarları açmaktır. Biz bunu yıllardır çalışarak hazırladığımız ilaçlarla başarıyoruz. Tam tıkalı damarı açıyoruz. Bir koah hastası bu tedavilerden sonra çıkıp maç yaptı. Biz insandaki fayları bulu Mucize İlaçlar ve Türkiye Gerçeği yoruz ve yok ediyoruz. Bunlar tıp literatüründe yok, bizim buluşlarımız bunlar.” Şunu eklemek isterim. Dr. Eraslan bu alanda yalnız değil. Ona rekabet eden zaman zaman sözünü ettiğim ve çeşitli kanallarda görünen akademik ünvanlı çeşitli pazarlamacılar da var. Onlar gazetelerde de boy gösteriyor. Ama en ünlüsü Eraslan. Sağlık Bakanlığı’nın bitişiğine de reklamını asmış. Ona meydan okuyor. TV kanalları ve basın Dr. Eraslan’ın sunduğu bu heyecan verici program benim izleyebildiğim 10 kadar TV kanalında yayımlanıyor ve sık sık yineleniyor. Gazeteler de bu muhteşem buluşlara ilgisiz kalmıyorlar. Orada da Clavis Panax isimli mucize ilacın reklamını görüyoruz. İlaç değil bitkisel gıda diyerek kamuflaj yapılıyorsa da hastalık adları anılarak iddia ediliyor ki bunlar çok çeşitli hastalıklara iyi geliyor. Şurası son derece ilginç, aynı gazetenin aynı sayfasında bir taraftan bu bitkisel ilaç reklamı yapılırken, sayfanın üstünde bir uzman, “Sakın şeker hastalığının çaresini bitkilerde aramayın” uyarısı yapıyor. Bu programda danışma ve ilaç siparişi için telefon numaraları veriliyor. Ben onlardan birini aradım ve bazı şikâyetler söyledim “Amca, hemen adresini ver 375 lira karşılığında bir aylık ilacı gönderelim ama bunları her ay tekrarlayacaksın” dediler.. Teşhise gerek yok, çünkü nasıl olsa bu mucize ilaçlar [email protected] C MY B C MY B her şeye iyi geliyor. Şimdi acaba Nobel’e layık (!) bu buluşlar neden Sağlık Bakanlığı ve üniversitelerimiz, tıp fakülteleri tarafından ilgi görmüyor, tabip odaları bu muhteşem(!) keşifle neden ilgilenmiyor diye sormuştum... İlgilendiler ve bir komisyon oluşturdular (İstanbul Tabip Odası). Toplantıda bu konuda hem duyarlı hem uzman meslektaşlarla bir arada olduk. Bu komisyon çalışmalarının yararlı ve etkili olacağını, yetkili makamları uyaracağını ve denetim mekanizmalarını harekete geçireceğini umabiliriz. Gerçi bu olanlar başlıca bir sistem sorunudur ama bugünün koşullarında benim aldatılmaya karşı muafiyet kazanmış sevgili halkımı da uyarmak ve aydınlatmak gerekiyor. ? BALIKESİR (AA) Ayvalık’tan aldığı yolcuları mavi tura çıkaran ve adaları gezdiren “Didim Mavisi” adlı tekne, Küçükköy açıklarında yanmaya başladı. Alevler bir anda tekneyi sararken kaptan, tekneyi yakınlardaki koya yanaştırdı. Yolcular tahliye edilirken bazıları yüzerek kıyıya çıktı. Ayvalık Kaymakamı Nihat Nalbant, “Ölen ya da yaralanan yok” dedi. Türk personelli gemiye el konuldu ? İstanbul Haber Servisi 19 Türk personeli bulunan Malta bayraklı kuru yük gemisine, kaçak yolcu taşıdığı iddiasıyla Brezilya’da el konulduğu öğrenildi. Dryson Limited Şirketi’ne ait “MV Şeref Kuru” adlı kuru yük gemisine Brezilya’nın Paranagua Limanı’nda Kamerunlu kaçak yolcunun giriş yapması üzerine el konulduğu belirtildi. 27 Haziran’dan beri el konulan gemideki Türklerin serbest bırakılması istendi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle