10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 8 TEMMUZ 2012 PAZAR 8 İstanbul Y Edirne PB Kocaeli Y Çanakkale PB İzmir B Manisa B Denizli B Zonguldak Y Sinop Y Samsun Y Trabzon PB Giresun PB Y Ankara 30 36 30 32 35 36 35 23 26 26 26 28 30 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB B B B B B B B PB PB Y 27 30 25 34 33 32 38 38 34 37 31 26 22 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid A Viyana PB HABERLER 20 25 21 22 23 24 22 23 29 27 36 33 35 Belgrad Sofya Roma Atina Zürih Moskova Aşkabat Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam PB PB A A Y PB A A PB Y Y A A 36 32 30 36 25 26 41 38 30 38 30 36 36 Ülkemizin kuzey ve doğu kesimleri parçalı, yer yer çok bulutlu, Marmara’nın kuzeydoğusu, Batı ve Orta Karadeniz, İç Anadolu’nun kuzeyi, Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusu ile Bayburt ve Artvin çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak diğer yerlerin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 8 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada Bundan böyle türlü çeşit doğal afetlerde suçlu aramayınız lütfen! Samsun’da konuşan bakanların biri aldı sözü, bıraktığı yerden öteki devam etti ve halkımıza suçluyu ilan ettiler kısa, kestirme yoldan: “ TOKİ evlerinin dere yatağının yanı başında yapılmasında ilgililerin suçu yok mu?” “Hiçbir sakınca olmadığını saptadık.” “ Yani suçlu?” “Suçlu mu? Bir santimetrekareye bir saniyede şu kadar ton yağmuru birden sele dönüştüren doğa!” Bakan Bayraktar tartışmaya noktayı koydu: “Onu bunu suçlamak ucuz bir şey ucuzculuk!” Şu açıdan da doğru; Türkiye’de insan yaşamı ucuz mu ucuz! İnsanların insan gibi yaşayamadığını irdelemekse “ucuzculuk!” Suçlu aramak zor bu ülkede! ??? Son dört ayda kadın cinayetleri artıyor. Kadına şiddete karşı yasa çıkarılıyor. Çoğunda erkek, boşanma davası açan ya da boşanan kadını sokak ortasında öldürüyor. Son örnek: Kadın polis. Eşi de komiser. Boşadığı kocasının sürekli ölümle tehdit ettiği kadın, devlete başvurup koruma istiyor. Savcılık talebi kabul ediyor. İşlemler uzuyor. Koruma sağlanamıyor. Önlem olarak komiserin zimmetindeki tabancaya da el konulmuyor. Devletin koruyamadığı devlet memuru kadını, devletin polisi devletin verdiği tabancadan çıkan dört kurşunla öldürüyor. Dört kurşun kime? Sokak ortasında katledilen kadın polise mi? Yok hayır! Dört kurşun insanını koruyamayan devlete! ??? Cinayetler, toplumdaki huzursuzluk nasıl önlenecek? Yasal önlemlerle mi? Bir kez daha yazalım. Caddelerde her model, marka arabayı kullanan, kılık kıyafetleriyle üstelik okumuş, aydın diye tanımlayacağınız kişi; erkek veya kadın, bir eli direksiyonda öteki eli cep telefonunda. Yasa araba sürerken telefonla konuşmayı yasaklamış! Vız geliyor. Geçende bir dosta, şehiriçlerindeki çoğu trafik kazasını arabayı böyle kullananların yaptığını söyledim. Otomobil kullanırken telefonla konuşanlara trafik polisinin vurdumduymazlığından yakınınca; gülümsedi, “Bizim insanımız yasalara karşı durmayı sever” dedi. ??? Terörü de, geri kalmış ülkelere özgü kadın cinayetleri gibi toplumsal olayları da önleyemiyoruz diye dert etmeye gerek yok! AKP iktidarı (RTE), amaçlarına hizmet eden bir Diyanet İşleri Başkanı (DİB) buldu: Mehmet Görmez! Milli Eğitim Bakanı (MEB) Ömer Dinçer harıl harıl normal okulları bir bir imam hatip liselerine çevirir, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay opera ve tiyatro binalarında mescit yapılması üzerinde çalışırken Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez boş duracak değil ya! O da üniversitelere el attı. Çukurova ve Marmara üniversitelerinden sonra Niğde Üniversitesi’nde de yapılan caminin açılış töreninde yaptığı konuşmada, “Bütün üniversite kampuslarında cami inşa ediyoruz. Türkiye’de hiçbir üniversite camisiz kalmayacak” dedi. DİB ile MEB el ele verdi. Din yoluyla gençliğimizi, halkımızı toplumsal terbiyeye, anlayışa, eğitime ve yaşama hazırlıyorlar. ??? Hemen her gün okul yerine pek çok sayıda cami yapılıyor diyenlere RTE; “Az bile” diye karşılık verdi. Acaba diyorum; her sokakta bir cami veya mescit yapımına, Kuran kurslarına ne zaman başlayacaklar? Suriye tarafından düşürülen F4 uçağında şehit olan başarılı pilotlarımız Gökhan Ertan ile Hasan Hüseyin Aksoy önceki gün düzenlenen törenle toprağa verildi. Yaşanan olayla ilgili Türkiye ve Suriye en üst düzeyde açıklamalar yaparak pozisyonlarını ortaya koydu. Uçağın Suriye tarafından uluslararası askeri angajman kuralları hiçe sayılarak uyarı yapılmadan vurulduğu kesin. Uçağın nerede vurulduğu konusunda ise Ankara ve Şam’ın açıklamaları birbirinden çok farklı. Üçüncü taraflar da Türkiye’nin ‘uluslararası hava sahası’ tezini bugüne kadar teyit etmiş değil. tışmasında ise kimsenin elinde net bilgi yok. Bilinen tek şey şu, bölgeyi izleyen radarlarda füze izine rastlanmamış olması. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY vermiyor Kimse Esad’a hak Uydular ‘Suriye Hava Sahası’ Diyor Esad’a karşı çok daha sert tonda bir açıklama yapmaları gerektiği düşünülüyor. 4. Türk Dışişleri Bakanlığı’nda olayın ardından yabancı büyükelçilere verilen brifingdeki “Biz de 5 dakika süren hava ihlali yaptık” sözleri yabancı diplomatlarda ilk görüntü var ABD ve Rusya’da İlk kuşku brifingde Ankara’daki yabancı diplomatlar da uçağın düştüğü günden bu yana aralarındaki toplantılarda hep bu konuyu tartışıyor. Dün, krizin tarafı olmayan ancak tartışmayı yakından izleyen bir büyükelçi ile konuştum. Edindiğim bilgilere göre, başkent diplomasi kulislerinde uçağın düşürülüşü konusunda şunlar konuşuluyor: 1. ABD ve Rusya’nın elinde uydu görüntüleri var. Bu görüntülere göre uçak ‘Suriye hava sahasında’ vurulmuş gözüküyor. 2. Görüntülere göre uçak hava sahasına ilk girişte değil, çıktıktan sonra ikinci girişinde vuruluyor. kuşkuyu yaratmış. Bahsedilen sürenin ‘yanlışlıkla ihlal’ tezi açısından çok uzun bir süre aralığı olduğu kanaatindeler. 5. Enkazın Suriye karasularında bulunması da vurulduktan sonra bulunduğu hava sahasını terk etmeye çalıştığının bir işareti kabul ediliyor. 6. Uçaksavar mı füze mi tar 7. Ankara’daki diplomatlar, uçağın Suriye hava sahasını ihlal etmesinin Esad’a onu vurmak için meşruiyet kazandırmayacağı konusunda da hemfikir. Uyarı yapılmadan ateş açılmasını “Esad bilerek vurdu” şekinde yorumluyor. 8. Esad’ın uçağı Türkiye ve ABD’ye ‘ben ayaktayım’ mesajı vermek için vurduğu anlayışı hakim. 9. Tüm bunlarda hemfikir gözüken yabancı diplomatlar tek noktada ikiye bölünmüş durumda: “Türkiye kısa sürede misilleme yapar” diyenler... Ve “Yapamaz çünkü turizm sezonu” diyenler... ESAD’A GİDİLMELİ MİYDİ? Bir hafta önce sarayının kapısından girerken Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad ile yapacağım röportajın böylesine büyük yankı yaratacağı aklımın ucundan dahi geçmedi. Kendilerini örnek aldığım ve yetişmemde katkısı olan büyüklerim başta olmak üzere meslektaşlarımdan, Cumhuriyet okurlarından ve toplumun çok değişik kesimlerinden gelen olumlu tepkiler, ‘İyi ki gazeteciyim’ dedirtti. Hepsine içten teşekkür ederim. Aynı şekilde, mülakatın içeriğine ilişkin yorum ve eleştirileriyle eksiklerime dikkat çekenlere de teşekkürü borç biliyorum. Bugün hâlâ “Esad’a gidilmeli miydi?” diye soranlar varsa, şehit pilotumuz Gökhan Ertan’ın, Şam dönüşü beni arayan amcası İhsan Ertan’ın şu sözleriyle bu tartışmayı kapatmak isterim: “Oraya giderek bizi çok memnun ettiniz. Birilerinin gidip bu soruları Esad’a sorması lazımdı. Aldığınız yanıtların bir bölümünü inandırıcı bulmuyoruz. Özellikle de ‘Türk uçağı olduğunu bilmiyorduk’ sözlerini. Ama haklı bulduğumuz değerlendirmeleri de var. Geçen seneye kadar dostumuz olan Suriye ne oldu da bizim düşmanımız oldu? Biz yaşadığımız bu acıya rağmen, Suriye’yi düşman olarak görmüyor, savaş istemiyoruz...” NE İŞE YARADI? Esad’la röportajda amacım; gerek uçak düşürme hadisesi gerekse o ülkede yaşananlar ve TürkSuriye ilişkileri konusunda kamuoyunun elindeki bilgilerin artması ve çeşitlenmesini sağlamaktı. Dönüp ardıma baktığımda, Türkiye ve dünya kamuoyunun gündeminin birinci sırasındaki Suriye tartışmasına şu mütevazı katkıları sağlamaktan memnunum: Esad’ın kaderini Rusya’nın elinde gördüğünü, ‘geçiş hükümeti’ konusunda Rusya’nın pozisyonunu benimseyeceğini... Türk hükümeti ile köprüleri atmasına rağmen Türkiye ile savaş istemediğini... Düşürdükleri uçak konusunda pişmanlık duyduğunu ama özür dilemeyeceğini... Türk ve Suriye arasında 15 yıldır PKK ile mücadelede yürürlükte olan askeri diyaloğun bir süredir ortadan kalkmış olduğunu... Türkiye’ye karşı PKK kartını oynamaktan çekinmediğini... Ülkesindeki vahşete ilişkin BM raporlarına hiç aldırmadığını ve muhaliflerine şiddeti daha da sertleştirme eğiliminde olduğunu... AKP dış politikasının bölgemizde ‘mezhepçi’ bir algı yarattığını... ??? Ben gazeteci olarak üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum. Gerisi okurların ve kamuoyunun takdiridir... icciardone’den gelen teyit 3. ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone’nin olayla ilgili açıklamasında uçağın vurulduğu yere değinmeksizin, sadece uyarı yapılmadan vurulmasını eleştirmesi de bu uydu bilgilerinin teyidi şeklinde algılanıyor. Amerikan yönetiminin elinde Türkiye’nin tezini destekleyen bulgular olsa R Öğretmen adayına sınav zulmü MUSTAFA ÇAKIR Değişen yönetmeliğe göre memur adayları her yıl KPSS’ye girecek geçerlilik süresi bir yıldır” ibaresi eklendi. Böylece öğretmen adaylarına her yıl KPSS’ye girme zorunluluğu getirilmiş oldu. Yönetmelik değişikliği ile KPSS’ye hazırlık için dershanelere para ödeyen öğretmen adayları şimdi her yıl kurslara gitmek zorunda kalacak. Harcamaları ikiye katlanacak. Birçok öğretmen kadro olmadığı için atanamıyor. Yeni düzenleme ile kadro olmadığı için atanamayan öğretmenler de her yıl sınava girmek zorunda kalacak. ANKARA Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın (KPSS) ilk oturumları dün gerçekleştirilirken sınav öncesinde önemli bir yönetmelik değişikliği yapıldı. Değişiklikle öğretmen adaylarına her yıl KPSS sınavına girme zorunluluğu getirildi. İki gün sürecek KPSS’nin ilk oturumları dün gerçekleştirildi. KPSS öncesinde ise acele yönetmelik değişikliği yapıldı. Yönetmelik ? Türkiye KamuSen ve Türk EğitimSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, kararın son derece yanlış olduğunu söyleyerek Türkiye’nin öğretmen ve memur adayları için sınav cehennemine dönüştüğüne dikkat çekti. Resmi Gazete’de yayımlandı. Buna göre atanmak için bekleyen öğretmen adaylarına her yıl KPSS’ye girme zorunluluğu getirildi. “KPSS sonuçları iki yıl süreyle geçerlidir. Ancak bu süre içinde yeni bir sınavın yapılamaması durumunda, sınav sonuçları, bir sonraki sınava kadar geçerli olmaya devam eder” hükmünün yer aldığı yönetmeliğin 11. maddesine, “Ancak, öğretmen adayları için KPSS’de elde edilecek puanın (Fotoğraf: ERHAN KIZILGÜL) KCK’de KPSS dalgası İZMİR (AA) ÖSYM tarafından düzenlenen memurluk ve üniversite sınavlarına, sahte belgelerle adayların yerine başka kişilerin girmesini sağlayan KCK bağlantılı suç örgütüne yönelik İzmir merkezli olarak 8 ilde gerçekleştirilen operasyonda 40’tan fazla kişi gözaltına alındı. Terör örgütü PKK’nin şehir yapılanması KCK ile bağlantılı olduğu suç örgütünün, üniversiteye giriş ya da kamu kuruluşlarına yerleştirme amacıyla yapılan sınavlara, kendilerine yakın kişilerin yerine sahte belgelerle başkalarının girmesini sağladıkları ve bu kişileri üniversite ya da kamu kuruluşuna yerleştirdikleri iddia edildi. Bu şekilde sınavları kazanan üniversite öğrencileri ile araştırma görevlisi, avukat, öğretmenlerin de arasında olduğu 150’ye yakın kişinin tespit edildiği öğrenildi. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, operasyonu eleştirirek “Cemaat KPSS kepazeleğinde yakayı yine ele verince, işi KCK’ye vurmuş anlaşılan” dedi. YİNE SINAV YİNE HİLE İDDİALARI Haber Merkezi KPSS genel kültür, genel yetenek ve eğitim bilimlerinin yapılmasının ardından “hile iddiaları” tekrar gündeme geldi. KPSS’nin ardından internet sitelerinde ve sosyal medyada KPSS sorularının çalındığı öne sürülerek çalınan KPSS kitapçığına ait olduğu iddia edilen fotoğraflar yayımlandı. ÖSYM ise yaptığı açıklama ile iddiaları yalanladı. ÖSYM tarafından yayımlanmamasına rağmen soru kitapçığındaki bazı soruların sosyal medyada paylaşılması, 2010 KPSS, 2011 YGS sınavlarındaki soruların çalınması, bazı kişilere verilmesi iddialarını akıllara getirdi. Sınava giren öğrenciler durumun açıklığa kavuşturulmasını istedi. İddiaların ortaya atılmasının ardından Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Twitter hesabında, “ÖSYM Başkanımız Prof. Ali Demir’i aradım. KPSS ile ilgili usulsüzlük ithamlarının gerçekdışı olduğunu öğrendim”diye yazdı. ÖSYM’den yapılan açıklamada da iddialar yalanlandı. ‘Karardan dönülmeli’ Türkiye KamuSen ve Türk EğitimSen Genel Başkanı İsmail Koncuk, kararın son derece yanlış olduğunu söyledi. Türkiye’nin zaten “sınav cehennemi” haline getirildiğine işaret eden Koncuk, “Bu kararı alanlar Türkiye’de yaşamıyor mu? Sınavların çokluğunu bilmiyorlar mı? Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer bunu bilmiyor mu? Son derece yanlış bir karar. Kaygı verici bir durum. Kınıyorum. Mutlaka karardan dönülmeli” dedi. Sınavın geçerlilik süresinin eskisi gibi iki yıl olmasını isteyen Koncuk, öğretmen adaylarına her yıl sınav zorunluluğunun sakıncalarını da şöyle sıraladı: “Sınavın geçerlilik süresinin iki yıl olması makuldur. Bu şekilde her yıl öğretmen adaylarına sınav azabı yaşatacaksınız. Bir yandan da sınav için para harcayacak, dershaneye gidecek. Stres bir yandan, psikolojisinin bozulması bir yandan, maddi kayıp bir yandan. Bu çekilir mi ?” alatasaray Meydanı’nda bir araya gelen Cumartesi Anneleri, 380’inci haftalarında “Yargı paketleriniz kayıplar için ne getirdi? Bizim taleplerimizin yer almadığı yargı paketlerinizle hangi reformlardan bahsediyorsunuz?” diye sordu. Cumartesi Anneleri adına konuşan İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Cezaevleri Komisyonu üyesi Gönül Sonbahar, kamu görevlilerinin işledikleri insanlık suçlarında “cezasızlık zırhıyla” korunduklarını belirtti. Sonbahar, AKP’nin “sözde yargı reformları” ile de devlet görevlilerinin yargıya karşı olan zırhlarını daha da güçlendirdiğini, suça teşvik ettiğini söyledi. Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız ise “Sosyalist basının yanındayız, onlar susmayacak bizim sesimizi duyuracaklar” dedi. ‘Bize reform yok’ G daha tartışılacak. İlk aşamada görünen şu: Kol kırılır paket içinde kalır! 3. yargı paketinin tam olarak anlaşılamamasının başlıca nedeni bu. Artık gizlenmeyen, açıkça dile getirilen paylaşıma göre, iktidarın parti kanadı ile camia kanadı son anda anlaştı, mahkemeleri bölüştü. Türkiye’nin her şeye karşın bir hukuk birikimi var. Yargı hiç bugünkü kadar tartışmalı duruma düşmemişti. Konunun bu yanı bütün yaz gündemde kalacak. Sonbaharda da 4. paketle yeni yargı konularımız gündeme gelecek. Bugünü paketin doğuracağı sonuçlara ilişkin tartışmalara ayıralım. Ana konu, tutukluluk. Her şey bir yana bırakıldı, uzun tutukluluğun sona erip ermeyeceği, 3. paketin bu konuda netlik getirip getirmeyeceği arayışına girildi. ??? Camianın tek kriteri var: Tutuklamalar, tutuklu yargılamalar devam etsin. İlk aşamada bunu garanti etmeye çalıştılar. Silivri davalarının ÖYM’lerde kalmasıyla birlikte bu konuda ipin kendi ellerinde olduğunu düşünen camia medyası yine de çok rahat görünmüyor. İktidarın camiayı rahatlatmak isteyen kanadı ise şu mesajı veriyor: “Alın işte ÖYM’ler sizin. Bundan sonra onların vereceği karar sizin de kabulünüz olmalı...” Peki ÖYM’lerin dışında yeni kurulacak bölge ağır ceza mahkemeleri nasıl bir uygulama benimseyecek? Bu sorunun yanıtını vermeden önce aklımıza şu soru geliyor: Bölge mahkemelerinde nasıl bir yapılanma oluşacak? Kamuoyundaki hâkim görüş, Başbakan’ın bunda etkin olacağı yönünde ama, sonuçta son sözü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) söyleyecek. Yine açıkça dile getirilen paylaşıma göre, HSYK’nin hükümetten gelen eğilimlere uygun mahkemeler kuracağı kesin değil! Her krizi çözmek için yeni paket hazırlama alışkanlığı devam ederse işin ucunu kestirmek olanaksız. Böylesi tartışmalardan hemen bir pay çıkarmaya giriştiğimiz düşünülmesin ama, Silivri davaları işte bu yargı paketleri mantığıyla yürütülüyor. Bir deyim vardır; yolun başında yaptığınız hata sonuna kadar devam eder. Şimdi herkesin anlayabileceği bir hale geldi ki, hükümet yargıya başından beri, “nasıl bana ait bir kurum haline getirebilirim” gözüyle baktı. Zamanında bu konuda yapılan uyarılar dikkate alınmadı, görmezden gelindi. Geldiğimiz nokta ortada; yargının akordu bozuldu. Düzeltmek için mevcut tellere dokunmadan bir yenisini daha takıyorlar. ??? Hukuk sisteminde “esas”la “usul” arasındaki önem farkını anlatmak için şöyle bir söylem vardır: Usul, esasın kapısıdır. Yanlış kapıdan doğru yere giremezsiniz. Bunu, yasaların yapılışına da uyarlayabiliriz. Bir yasayı yanlış usullerle yaparsanız, esasına da zarar vermiş olursunuz. Dahası esasa ulaşamazsınız. Türkiye’nin yıllardır tartıştığı ÖYM’ler bir gece yarısı önergesiyle biçim değiştirdi ve kopyalandı. Yargının birliği ilkesi zaten bozuktu. Şimdi daha da bozuk hale geldi. Bütün bunlardan daha vahim olan da, bu bozukluk neredeyse aynı bozuklukla tartışılıyor. Deprem tartışmalarında gördüğümüz bir manzara vardı. Her deprem profesörü kendi fay hattını anlatır, önemini vurgular, herkesin kafası karışırdı. Yargıda da benzer durumla karşı karşıyayız. Faydalıyla fay dalı birbirine karıştı, gerçek hukukçuların elinden hasar tespit çalışmasından başka bir şey gelmiyor. Ateşe verip kaçtılar ? TUNCELİ (AA) Tunceli’de terör örgütü mensupları, durdurdukları 5 TIR’ı ateşe verdikten sonra kaçtı. Tunceli Valiliği’nden edinilen bilgiye göre, TunceliErzincan karayolunun 30’uncu kilometresindeki Alacık köyü yol ayrımında önceki akşam bir grup terörist, yolu keserek araçları durdurdu. 5 TIR’ı ateşe veren teröristler, sürücüleri serbest bıraktıktan sonra kaçtı. Kaçan teröristlerin yakalanması için güvenlik kuvvetlerince bölgede hava destekli operasyon başlatıldı. Kullanılamaz hale gelen araçların karayolları ekipleri tarafından yol dışına alınmasının ardından TunceliErzincan karayolu ulaşıma açıldı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle