28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 TEMMUZ 2012 PAZAR CUMHURİYET SAYFA HABERLER 3 ADANA (AA) Adana’da çobanlık yapan bir kişi, karısının kendisini darp ettiğini öne sürerek polise sığındı. Merkez Seyhan ilçesi Emek Mahallesi’nde oturan İrfan D. (47), izin dönüşü işyerine gitmeyince, 10 yıllık karısı Ayşe D. (38) ile tartışmaya başladı. Ayşe D. tartışmanın büyümesi üzerine İrfan D’ye saldırarak darp etti. Bunun üzerine 155 Polis İmdat hattını arayarak yardım isteyen bir çocuk babası İrfan D, karısından şikâyetçi olduğunu belirtti. Sağlık kontrolü için İl Sağlık Müdürlüğü Adli Tıp birimine götürülen İrfan D, karısından sürekli şiddet gördüğünü belirterek, “Ben çalışıp paramı her ay eşime veriyorum. Bugün işe gitmek istemeyince bana taşla vurup, saldırdı. Kollarımı, vücudumu ısırdı. Daha önce de hep beni dövüyordu. Dayanamadım polise sığındım” dedi. Çiftin 7 yaşında bir erkek çocuklarının olduğu öğrenilirken, Ayşe D. gözaltına alındı. Tersine şiddet: Kocasını dövdü Yasak alanda denize girince canlarından oldular 3 kardeş boğuldu İstanbul Haber Servisi Karadeniz sahilinde bulunan Eyüp Kemerburgaz’daki Göktürk Ağaçlı köyü mevkiinde yasak alanda denize giren 3 kız kardeş boğuldu, 2 kişi ise son anda kurtarıldı. Bölgenin maden alanı olduğu ve kum çekildiği için çukurların meydana geldiği belirtilirken denize girmenin yasak olduğunu belirten uyarı levhalarına karşın, onlarca kişinin aynı yerden denize girmeye devam ediyor. Dün öğle saatlerinde meydana gelen olayda, 3 kız kardeş 1 hafta önce jandarma ekiplerince yapılan operasyon sonucunda insan kaçakçılarının batırdığı geminin parçalarına takıldı. Yaşları 12 ile 18 arasında değişen Bahar, Elif ve Narin Ulutekin kardeşler çevredekiler tarafından denizden çıkarıldı. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürülen 3 kız kardeş, yapılan tüm müdahalelere karşın kurtarılamadı. Kız kardeşlerle birlikte aynı yerden denize giren akrabaları Özlem ve Özgür Ulutekin ise boğulmak üzereyken son anda kurtarıldı. Boğulan kız kardeşleri kurtarmaya çalışan kişilerden Ahmet Danacı ise, bölgede bu tür olaylara sık rastlandığını belirterek “Yetkililerin önlem alması lazım. Hiç değilse burada bir ambulans bekletmeleri gerekiyor. Boğulan kızlardan biri ambulans olmadığından jandarma aracıyla hastaneye götürüldü. Bu duruma acilen bir çözüm bulunması gerekiyor” dedi. Şık, Orwell, Üster ve ‘Özgürlükler Yargıcı’ Önce cuma günü Medyatava’da yer alan Ahmet Şık haberine bakalım: “ABD gazetesi Washington Times’ta yayınlanan Luke Montgomery imzalı, ‘Büyük Birader, Türkiye’yi yine ziyaret ediyor’ başlıklı makalede, ‘Eğer bir insan hakkı aktivistiyseniz zaman her zaman 1984’tür. 4 Temmuz 1984’ü hatırlamak için güzel bir gündür’ diyerek gazeteci Ahmet Şık’ın 3 Temmuz’da çıkan ‘PusuDevletin Yeni Sahipleri’ kitabına dikkat çekti. Luke Montgomery, ‘PusuDevletin Yeni Sahipleri’ kitabı, 3 Temmuz’da yayınlandı ve bunu kutlamak için çok boş zamanı olan ve adalet duygusu zayıflamış bir savcı, Silivri’ye yeni bir iddianame sunarak Şık’ı ‘tehdit ve kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret etmek gerekçesiyle suçladı’ dedi. Montgomery, ‘Orwell’in kâbus gibi hükümetlerin kontrol vizyonu yılda yüzlerce defa gerçeğe dönüşüyor. 3 Temmuz’da ise Türkiye’de ortaya çıktı’ görüşünü dile getirerek, ‘Devlet yetkililerine hakaret edilebilir mi? Bu bir suç mudur?’ diye sordu. ‘Bu bana bir ya da iki Obama şakasını hatırlattı’ diyen Montgomery, ‘Mahkum olmuş bir suçluyla öğlen yemeğine Obama ne der?’, ‘Bir bağış yemeğidir’. ‘Obama’nın kabinesiyle bir hapishane arasındaki fark nedir?’, ‘Biri vergi kaçıranlar, şantaj yapanlar ve toplumu tehdit edenlerle dolu, diğeri tutuklular için inşa edilmiş bir yapıdır’ ifadelerini kullandı. ABD’de politikacılara hakaret edenlere dava açılmadığını hatırlatan Montgomery, ‘Belli ki bir yıl hapis Şık’ı boyun eğmeye zorlayamadı’ derken Fazıl Say’ın da İslama hakaret ettiği için soruşturmayla karşı karşıya kaldığının altını çizdi.” ??? Montgomery’nin gönderme yaptığı “Büyük birader”, Orwell’in 1984 adlı kara ütopya kitabındaki yöneticidir. 1984’te, dünya Okyanusya, Avrasya ve Doğu Asya olarak üç devlete bölünmüştür, kitap Okyanusya’da geçer. Burada insanlar, devlete egemen olan parti tarafından sürekli izlenir. Her yerde hem yayın yapan, hem de bulundukları yerdeki ses ve görüntüleri merkeze taşıyan teleekranlar vardır. “Büyük birader” bu yönetimin başıdır. İnsanların düşünceleri ise “Yenisöylem” diliyle biçimlendirilir. Çünkü bu dil bireyleri sadece partinin istediği biçimde düşünmeye ve düşüncelerini de bu biçimde ifade etmeye koşullamaktadır. Zaten ayrıca bir “Düşünce polisi” de kurulmuştur. Devletin ya da devleti denetleyen Parti’nin belirlediği düşüncelerin dışına çıkanlar, mevcut düzeni sorgulamaya çalışanlar bu polis tarafından izlenir, yakalanır ve işkenceden geçirilerek beyinleri yıkanır, “düzeltilir”. Parti görüşlerinin yani devlet düzeninin egemenliği “çiftdüşün” yöntemiyle sağlanır. “Çiftdüşün” düzenini kuran ve işleten egemen partinin sloganları şunlardır: Savaş barıştır. Özgürlük köleliktir. Cahillik güçtür. ??? Orwell’in bu muhteşem totaliter düzen eleştirisini Celal Üster yeniden Türkçeye çevirdi ve başına da “Bir İnsanlık Karabasanı” başlığıyla harika bir çözümleme yazdı. 1984’ü, yirmi yaşındayken ikinci kez okuduğunda Mamak Askeri Cezaevi’nde olduğunu belirtiyor ve kendi yaşamıyla romanın kahramanı Winston’un yaşamı arasındaki koşutluğa işaret ederek şunu söylüyor: “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, benim yaşadığım hücreler ya da koğuşlardan başka bir şey değildi.” Montgomery, günümüz Türkiye’sinde bu trajedinin yeniden yaşanmakta olduğuna işaret ediyor! ??? Montgomery’nin Ahmet Şık’ın kitabı üzerine yazısı olmasa da bugünkü yazımda yine Orwell’e ve 1984’e gönderme yapacaktım: Nedeni de, güya özel yetkili mahkemeleri kaldıran, ama aslında bunları aynıyla, daha da yaygınlaştırarak iktidarın yeniden yapılandırmasına olanak veren yeni yasada, tutuklama kararlarını vermek üzere “Özgürlükler Yargıcı” denilen özel bir yargıcın görevlendirilmesi. Tutuklamalara “Özgürlükler Yargıcı” karar verecek! 2012 Türkiye’sinin 1984 Okyanusya’sındaki “çiftdüşün” ve “düşünce polisi” sistemi ile “yenisöylem” dilini çağrıştırması için daha güzel bir örnek olabilir mi? (Yazıyı bitirdikten sonra, belki kırkıncı kez, bir hata yapmış olmayayım diye yeniden okurken, son cümlede sorduğum soruyu da yeniden düşündüm ve aklıma değişik bir yanıt geldi: “Evet olabilir: Bu hükümetin atadığı ve yıllarca uyum içinde çalıştığı Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, emekli olduktan sonra ‘Terör örgütü üyeliğinden’ suçlanarak hapse atılması!”) Bodrum’da ünlülere hırsız şoku Haber Merkezi Muğla’nın Bodrum ilçesi, Yalıkavak beldesinde, aralarında çok sayıda ünlü isme ait 30 villaya giren hırsızlar, para, mücevher ve çok sayıda değerli eşyayı çaldı. Jandarma, hırsızların yakalanması için bölgede çalışma başlattı. Ali Şen’in Fenerbahçe’nin 100’üncü yılı nedeniyle 100 adet üretilen 12 bin Avro değerindeki saati de çalındı. Yalıkavak’ta son 3 gün içinde aralarında eski Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Şen, Gaziantep Spor Kulübü Başkanı İbrahim Kızıl ve Kuveyt Emiri El Sabah’ın oğlu Nasser Sabah el Ahmet El Jaber el Sabah’ın da aralarında bulunduğu pek çok ünlü isme ait korunan farklı yerlerdeki 30 kadar villadan hırsızlık yapıldı. Ali Şen, “Hırsızların bunu bir organizasyon yapmadan başarmaları çok güç. Çünkü bu villalar çok iyi korunuyor ” dedi. Güvenlik güçleri hırsızlığın 8 ayrı araçla gelen 30 kişilik çete tarafından yapıldığı üzerinde duruyor. EHOORQDNDPSDQ\DDQDWRO\D[LQGG  C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle