09 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 TEMMUZ 2012 SALI 8 İstanbul PB Edirne PB Kocaeli PB Çanakkale B İzmir A Manisa B Denizli A Zonguldak PB Sinop Y Samsun Y Trabzon Y Giresun Y Ankara PB 30 33 30 31 34 33 33 25 25 25 26 26 28 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB Y A A A B B B B PB PB Y 27 25 21 35 35 34 32 33 29 32 27 23 21 Oslo PB Helsinki PB Stockholm PB Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y BudapeştePB Madrid PB Viyana Y HABERLER 20 20 22 21 22 23 22 22 24 22 27 35 30 Belgrad B 34 Sofya B 30 Roma B 32 Atina B 32 Zürih Y 23 Moskova Y 25 Aşkabat B 38 Taşkent B 37 Baku PB 26 Bişkek PB 37 Tiflis Y 22 Kahire B 36 Şam A 35 Ülkemizin kuzey kesimleri parçalı, yer yer çok bulutlu, Zonguldak ve Düzce dışında Batı Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusu, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu ile Ankara’nın kuzey kesimleri sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada sanısıyla dağda ovada PKK’ye savaş açtı. Başaramadı! Baktı ki tek başına bu sorunların üstesinden gelemiyor. Yerin göğün fatihi beyefendinin kafasına bu iki sorunu tek başına çözümleyemeyeceği nihayet dank etti. Beceriksizliğini, başarısızlığını, aczini itiraf edeceği yerde; “Bütün partiler, sivil toplum kuruluşları, medya, daha doğrusu kim, ne olursa olsun, ulusal iki davanın çözümünde elini taşın altına koymalıdır” diye ortalıkta gezinmeye… …ulusal iki sorunu ancak ulusal birlik ve beraberlikle çözümleyebiliriz demeye başladı. Umut, RTE’nin gıdası artık. Kim ki çözüme gidecek bir yol söylüyor. Üstüne atlıyor. ??? RTE’nin önüne ilk can simidini Kılıçdaroğlu attı. “Sadece ‘demokratik çözüm’ isteyen yöntem öneren, ama çözümden ne anladığı veya ne önerdiği, önereceği” hakkında ipucu veremeyen Kılıçdaroğlu başkanlığındaki Kürt uzmanlarından kurulu CHP heyetiyle görüştü. MHP, hayır deyince Kılıçdaroğlu’nun dörtlü komisyonu da, akil adamlar listesi de çöp sepetine. Seçme dersler arasına Kürtçeyi de ithal ederek Kürt kamuoyunu bir süre oyalayacağını hesap eden RTE; gökte aradığını yerde buldu. Leyla Zana, haydaaa, herkesi şaşırttı. Kürt sorununu RTE çözer, dedi. Görüştüler. Pazar sabahı Zana, RTE’ye söylediği Kürt dayatmalarını açıkladı: Öcalan ev hapsine alınmalı. Kürtçe eğitim sağlanmalı. Oslo görüşmeleri devam etmeli. RTE ile bir güzel alay etti. Başbakan’ın sürekli yinelediği PKK silahları bıraksın operasyonlar ancak o zaman durur sözünün “gerçekçi” olmadığını yüzüne söyledi. Şair ne demiş: “Umutlar döndü iğdeye / Sür eşeğini Niğde’ye.” ??? RTE sürdü uçağı Kayseri’ye… Kırgın, umutsuz. Hırçın. Fakat saldırgan konuşmalarında bir iki özellik sırıttı. Ulusal bir sorun diye yutturmaya çalıştığı, örneğin Suriye politikasını hiçbir çevrenin, ana muhalefetin, medyanın bir yerinden eleştiremeyeceğini ilan etti. Hükümet dış politikada ne yaptıysa, ne dediyse aynen onaylanmasını istiyor. Dış politikanın eleştirilmesine asla tahammül edemiyor. Türk medyasını zaman zaman düşman ilan etmekle yetinmiyor. ABD’nin en yüksek tirajlı gazetesi Wall Street Journal’ı da hedef aldı... Hakaretleri WSJ ile sınırlı değil. Amerikan gazetesine, hükümetin açıkladığının aksine uçağımızın uluslararası karasularında değil, Suriye hava sahasında vuruldu iddiasını mert isen “hangi güvenilir kaynaktan aldığını” açıkla, yoksa sen de, senin buradaki uzantıların da namerttir, diye saldırılarına nokta koydu. Oysa; 1 Bu denli hiddete, terbiye sınırlarını aşan saldırganlığa gerek yok! Yalanlarsın WSJ’yi olur biter! 2 Amerikan gazetesini “mertse, güvenilir kaynaklarını” açıklamaya davet ederken, her gün Türk medyasında önemli konularda partisinden veya hükümetinden bir bakanın “adını vermeden kimi gazetelere yaptığı” açıklamaların mertliğe sığmadığını hesaba katmıyor. RTE’de rastlanmayan, içimizde de böyle namertler var diyebilecek bir olgunluk sergilemiyor. Başkalarına mertlik dersi vereceğine önce sen aynaya bak, aynaya! ??? Kimi olaylara, sorunlara işine gelmeyince ulusal bakmayan bir kişide siyasal olgunluk aramak mı? Hadi canım sen de! Süper lige çıkan Kasımpaşa futbol takımını makamında kabul etmeye vakit ayırabilen RTE; Londra Olimpiyatları’na katılmamızı sağlayarak bir ilke imza atan, kadın ulusal voleybol ve basketbol takımlarımızdan günlerdir üç beş satırlık başarı, kutlama mesajını çok görüyor. Atatürk’ün kızları olmakla övündükleri için olsa gerek! ??? Ama ne ki RTE sanal başarılarla siyasal doyumun peşinde. İşte son başarısı: Hop! ÖYM yerine ÖGM! Gitti (Y) yetki, geldi (G) görev! Yutan da yok! Son yıllarda Türkiye’de eğlence sektörü giderek büyüyen bir talebi karşılamaya çalışıyor. Televizyon dizilerinden ardı ardına açılan restoran zincirlerine, reklamlardan müziğe, seyahatten düğüne kadar birçok alanda talep gittikçe artıyor. Talep artıyor, ama yazık ki arz o boyutta gelişmiyor. O yüzden de sürekli birbirine benzer, birbirini tekrarlayan işlerle karşılaşıyoruz. Eğlence sektörüne “star” olarak sürekli yeni birilerinin sürülmesi gerekiyor. Bunu anladık. Ama bu yeni “star”lar, birileri tarafından “marka”larını parlatmaları gerektiğine inandırılmış insanlar açık söylemek gerekirse son derece uydurma işlerle ortaya çıkıyorlar. Arkalarında kendilerini destekleyen şirketler, reklamlarını yapan sermaye, onları şişiren medya olsa da Markalar, Starlar, Yalanlar... sonuçta yapılan işin ne olduğu önemli. ??? Örneğin dünyanın en ünlü, en çok satan, en çok izlenen yıldızlarına bakın, belki muhteşem şarkılar söylemiyorlar, müzik kalitesi açısından eleştirilebilirler, ama en azından doğru düzgün şarkı söyleyip show yapıyorlar. Dünyanın neresinde kendi yaptığı asıl işi adam gibi yapmadan “star” olunabilir? Türkiye’de… Elbette eğlence sektörü her yerde para odaklı. Bir star yaratmak için her türlü oyun oynanıyor. Ama en azından bunu bu derece kör parmağım gözüne yapmamakta ve en azından bir yandan da kendi yaptığı işi belli bir düzeyde yapmak gerekmez mi? Bu kadar az emekle bu boyutta star yaratmak mümkün mü? Her şey bu kadar kolay olsaydı bu konuların anavatanı ABD’de her gün binlerce star yaratılırdı. ??? Son yıllarda yeni bir moda çıktı. Herkes önce kendi işini yapmak yerine önce “marketing”, pazarlama, reklam düşünüyor. Yazık ki bu işleri yapanlar da, kusura bakmasınlar, sandıkları kadar başarılı değiller. Önüne gelen ismi marka yapalım derken gerçekte uzun vadede onları da batırıyorlar. Kafası yalnızca en basit yoldan para kazanmaya, en kolay reklamı kapmaya, en uydurma imajlarla kitlelerin açıklarını kullanmaya odaklanmış insanlar gerçekte yapabilecekleri şeyleri de yapamaz hale geliyorlar. Başlangıçta komedi alanında, müzik alanında, oyunculuk alanında hatta spor alanında çok parlak, çok başarılı gördüğümüz birçok genç isim, bir iki yıl içinde aklı yalnızca daha fazla para kazanmaya çalışan, en kolay yoldan milleti nasıl uyuturum diye düşünen uyanık işadamlarına dönüşüveriyor. Vahşi Düğüne Vahşi Dış Politika “Son günlerin en vurucu haberi hangisi?” derseniz… Kadıköy’de düğün günü “sahte bilezik” dayağından geçirilen gelin haberi derim… Öylesine buram buram bir “yurdum insanı” haberi ki… Siz de bir yerlerde okumuş ya da izlemiş olmalısınız. Ben gene de özetleyeyim: Gelinle damat, düğüne giderken yolda “sahte bilezik” kavgasına tutuşuyor. Gelin, damat tarafının taktığı bileziği az buluyor ve “Bu ne biçim bilezik? Çok ince? Sahte mi yoksa?” diye damada çıkışıyor. Bunun üzerine kanı beynine fırlayan damat; “Vay! Sen ne hadle benim aileme sahtekâr dersin?” diyerek evire çevire gelini dövüyor. Derken aileler; “sopalar” ve havaya sıkılan “kurşunlarla” duruma müdahil oluyorlar. Sokak ortası kavgayı heycanla seyreylemekte olan aziz yurttaşlarımız; bu beklenmedik “tırmanma” karşısında ürküp, bu defa taban kuvvet “olay yerinden kaçmak için birbirini eziyor!” Küçücük bir kareye bundan büyük bir Türkiye fotoğrafı sığdırılabilir mi? Damat tamam… öküz, hayvan; kadına karşı şiddet kullanmayı marifet bilen maço şu bu… Doğrudur da… Gelinin densizliğine bakar mısınız? Kadının kolundaki bileziğe duyduğu aşk, hayatı paylaşmak için birlikte yola çıktığı adama duyduğu aşktan kat be kat üstün… Bileziğin gramajı; sevgi, aşk, tutku, yol arkadaşlığı, içtenlik, candanlık, terbiye, nezaket… gibi bir evliliğin temelinde bulunması gereken temel unsurların gramajından çok daha ağır çekiyor… Gelinin kafasını işgal eden öncelikli konu, koluna takılan bileziğin ederini ölçmek! Neden? Çünkü kendisine verilen önem, değer ve de biçilen saygı; yaşadığımız toplumun büyük kesiminde hâlâ “sevgi”, “aşk”, “kimlik”, “kişilik” gibi ne idüğü belirsiz kendinden menkul soyut değerlerle değil; somut ve birebir… “altın”/“takıyla” ölçülüyor. Bilezik… bir yandan kadının güvencesi oluyor; bir yandan da sosyal merdivendeki yerini belirliyor… Sırf bu sebeple gelinler düğünlerde takı tezgâhına dönüştürülmüyor mu? Dansöze yapıştırılan paralar gibi, gelinin orasına burasına al kırmızı kurdelelerle çil çil altın, para yapıştırılmıyor mu? Hatta bazı düğünlerde daha ileri gidilip; filancadan “burma bilezik!”, falandan “Reşat/Cumhuriyet altını!” diye “acaba kim ne taktı?” tecessüsüne cevap olsun masadıyla takılar mikrofon başında tek tek anonslanmıyor mu? Hal böyle olunca tabii… koldaki bilezik, salt bilezik olmaktan çıkıp, racon kesen bir araç haline geliyor… Son kertede damadın gücü belindeki silahla ölçülüyorsa, gelinin gücü de kolundaki bilezikle ölçülüyor… Bizim değerlerimiz bunlar: Altın, silah ve de güç… ‘Suriye’nin arkasındaki asıl güç İran’ Başbakan’ın siyasi danışmanı Yalçın Akdoğan, İran’ı açıkça eleştiren ilk AKP’li oldu ERDEM GÜL Bileziğin gramajı her şeye yeğ ANKARA AKP, İran’ı Suriye ile yaşanan kriz süresince hiç eleştirmeme politikasını ilk kez bozdu. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasi başdanışmanı, AKP Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, İran’ı açıkça ve ağır bir dille eleştirdi. Akdoğan, Suriye üzerinden eleştirdiği İran’ın, “Suriye’yi ön savunma hattı olarak gördüğünü” belirtti ve “Esad’ın temsil ettiği Nusayri ailelerin dindar halka baskı ve şiddetini mazur göstermenin İran İslam devrimi ilkeleriyle çeliştiğini” savundu. Akdoğan, İran devlet televizyonunun da “sürekli Türkiye’yi yerden yere vuran yayınlarını” gündeme getirdi. Erdoğan, hükümet ve parti sözcüleri Suriye ile krizin derinleşmesine karşın “Milli Görüş” has Bu kamplaşmadan gelişsasiyetiyle İran’ı açıktan meleri kendisi açısından eleştirmemeye hep özen hayati derecede önemli gösterdi. Ancak krizin tırgören asıl ülke İran’dır. manmasının ardından bu Ön savunma hattı: tutumu Erdoğan’ın en yaÇünkü İran, Suriye’yi ön kınındaki isim bozdu. Ersavunma hattı olarak gördoğan’ın siyasi başdanışmekte, Esad rejiminin demanı Yalçın Akdoğan’ın ğişmesi halinde ABD cepStar gazetesinin Açık Görüş ekindeki İran’a yöne Yalçın Akdoğan hesinin daha kolay kendisine yönelebileceğini lik eleştirileri şöyle: Rusya değil İran: “Suri varsaymaktadır. Bu noktada kenye’nin arkasında Rusya var, di güvenliği için Esad rejiminin Rusya’nın izni olmadan Türki devamını savunmak, ilkesel bir paye bir şey yapamaz” türü kaygı radoks ortaya koymaktadır. lar ifade edenlerin önce şunu anİslam devrimiyle çelişir: laması gerekiyor: TürkiyeRusya İslam devrimiyle oluşan bugünkü ilişkileri SuriyeRusya ilişkile yönetim (İran) İslami hassasiyeti rinden daha derin ve kapsamlıdır. yüksek halk gruplarının demoUluslararası dengeler açısından kratik haklara ulaşmasına karşı çeRusya’nın Suriye duruşu bir anlam lişkili tavır sergilemekle eleştirilifade eder ama Türkiye ile gelişen mektedir. Esad’ın temsil ettiği stratejik, ekonomik ve siyasi iliş Nusayri aileler, halkın ve dindar kileri daha fazla anlam ifade eder. kesimlerin üzerinde yıllardır her türlü baskıyı uygulamaktadır. Uçak olayı ObamaErdoğan tezgâhı: İran devlet televizyonu Press TV, Türkiye ile Suriye arasındaki gerilimi konu alan yazısında Türkiye’yi yerden yere vuruyor, Obama ile Erdoğan’ın bu olayı birlikte tezgâhladığını iddia ediyor. “Uçaklar muhtemelen Suriye’nin savunma sistemini test ediyordu ya da başka tepkileri ölçüyorlardı” şeklindeki yorumla Esad yönetimini aklamaya çalışıyor. İran devlet televizyonu zehirliyor: Elbette İran’daki her yayın yönetimi bağlamaz. Ancak İran’da her gelişmeyi ABD ve Yahudiler penceresinden değerlendirmeye alışkın yazarlar, bu olayı da mantık dışı aynı ezberle yorumlayarak Türkiye’ye haksızlık ediyor. Türkiye’ye karşı antipati oluşturuyorlar. LE MONDE ‘Sevil Sevimli’nin ış politika değeri: Ticaret, din, güç’ Yüksek reytingli bir dizi sahnesi olabilecek bu sahte bilezik dayağını okuduğum gazetelerden birinde dün bir dış politika uzmanıyla yapılmış bir de röportaj vardı... Röportaj Neşe Düzel’in. Cevapları veren de Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi uluslararası ilişkiler bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Gülden Ayman…. Düzel, Ayman’a, Suriye krizini soruyor. Ayman’dan İran’ın Türkiye siyasetini değerlendirmesini istiyor. “İran Türkiye’ye karşı örtülü bir politika izliyor” diye söze giren Ayman; İran’ın Türkiye algısını kısaca şöyle özetliyor: “(Gizli hasım konumunda olan) İran, Türkiye’nin önünü kesecek her şeyi yapıyor. Ama… Türkiye ile ilişkileri koparmamaya çalışıyor. Bunun için Türkiye’nin önem verdiği bazı şeyleri ona (Türkiye’ye) sağlıyor. Mesela İran altınlarının bir kısmının Türkiye’de olması. ‘Türkiye hiçbir şeye önem vermiyor. Yeter ki para gelsin’ diye bir algı var İran’ da…” Başka deyişle komşumuz İran, dış politikada bile değerler skalamızın başına “para”nın oturduğunu tespit etmiş. Bu tespit uyarınca; kapı önünde başka, arkasında başka oynayarak! Türkiye’yi parmağının ucunda çekip çeviriyor. Bitmedi! “Güçlü ülke” şişinmesiyle girilen hesapsız dış politika hatalarının analizini yapan Dr. Ayman; “Türkiye’nin dış politika olarak bugün sadece ticarete, dine ve güce yaslanmak gibi bazı eğilimleri var” diye ekliyor: “Türk kamuoyu gücü ve güçlü devleti seviyor. Türkiye’nin bölgesinde sözü dinlenen bir ülke olmasından çok hoşlanıyor. Ama bu güç kendisini güç gösterileri şeklinde ifade etmeye başlıyınca, güç olmaktan çıkıyor, bir zaaf haline geliyor. AKP… güç şovunda bulundu ve riskler aldı. Güçlü devletin bu kadar tezahürat yapmasına, güç gösterilerinde bulunmasına gerek yok… Güç, güçlüyüm dedikçe elde edilen bir şey değildir. Güç gösterisi yapmakla güçlü olunmuyor… Sürekli güçlüyüm demek, bir güçsüzlük işaretidir.” Düğünden… dış politikaya dek “sürekli güçlüyüm” demekten ve hayatın her alanında “güç gösterisinden” hoşlanan bir milletiz biz... Kola takılan “sahte bilezik” misali bu içi boş “güç tapınmasından” arınmadığımız sürece, başımızdan bela hiç eksik olmayacak. ‘D suçu ne?’ Pilotlar bulunamadı SURİYE HELİKOPTERLERİ UZAKLAŞTIRILDI Genelkurmay, sınıra yaklaşan üç Suriye helikopterinin F16’larla uzaklaştırıldığını açıkladı. Açıklamada, “1 Temmuz 2012’de Suriye’ye ait 1XMI8 tipi helikopterin, Hatay güneyinde ve Suriye hava sahasında uçarken Türkiye sınırına 2.5 mile kadar yaklaşması üzerine, İncirlik’te bulunan 2XF16 ‘Scramble Kolu’, AdanaHatay üzerinde kontrol amaçlı devriye uçuşu icra etmiştir. Aynı tarihte Suriye’ye ait 1XMI17 tipi helikopterin, Hatay güneyinde ve Suriye hava sahasında uçarken Türkiye sınırına 2.5 mile kadar yaklaşması üzerine, İncirlik’te bulunan 2XF16 ‘Scramble Kolu’, AdanaHatayKilis üzerinde kontrol amaçlı devriye uçuşu icra etmiştir” denildi. AKIN BODUR Yaralı üsteğmen şehit oldu ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hakkâri’nin Dağlıca bölgesinde PKK’li teröristlerin düzenlediği ve 8 askerin şehit olduğu saldırıda yaralanan Piyade Üsteğmen Murat Hasırcıoğlu şehit oldu. Evli ve 3 aylık çocuğu bulunan Hasırcıoğlu’nun cenazesi, memleketi Afyon’a götürülecek. Dağlıca bölgesindeki saldırının ardından operasyonlar sürerken, bölgede keşif uçuşları yapan İHA’lar dikkat çekti. Kent merkezinin dışındaki Emniyet Müdürlüğü’ne de dün gece PKK’li teröristler tarafından roketatarlarla saldırı düzenlendi. KANDİL VE ZAP VURULDU Genelkurmay Başkanlığı 2630 Haziran 2012 tarihlerinde Kandil ve Zap bölgelerinde terör örgütüne ait 3 hedefin vurulduğunu belirtti. Uçakların üslerine döndükleri kaydedilen açıklamada, “24 Haziran’da gerçekleştirilen hava harekâtında da 25 teröristin etkisiz hale getirildiği, 23 teröristin yaralandığı öğrenilmiştir” denildi. ? VAN (Cumhuriyet) Çatak ilçesine 15 kilometre uzaklıktaki Büyükağaç köyünde koruculuk yapan Zümeyra Can, önceki akşam meradaki koyunlarını sağmaya gittiği sırada PKK’liler tarafından kaçırıldı. Eşinin peşinden giden korucubaşı İsmail Can ve Zümeyra Can’dan haber alınamadı. C MY B C MY B PKK, karıkoca korucuları kaçırdı İSKENDERUN Suriye’nin hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle düşürdüğü Türk uçağını arama kurtarma çalışmaları sürüyor. Bölgede dün askeri sevkıyat ve hareketlilik yaşanmadı. Türkiye’ye sığınan Suriyeli sığınmacı sayısı 35 bine ulaştı. Suriye’nin düşürdüğü uçakta bulunan Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan ile Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’u arama kurtarma çalışmalarının 11. gününde de bir sonuç elde edilemedi. Keşif uçağının denizaltındaki enkazının çıkarılması için ABD’nin ünlü araştırma gemisi Nautilus’un bölgeye ulaşması bekleniyor. Nautilus, 1260 metre derinlikte batık olduğu sanılan RF4E tipi askeri keşif uçağının yerini belirleyip daha sonra çıkartacak. Haber Merkezi Fransa’nın etkili gazetelerinden Le Monde, 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Türk asıllı Fransız vatandaşı Sevil Sevimli’nin Grup Yorum konserine katıldığı ve parasız eğitim pankartı açtığı gerekçesiyle tutuklanmasını başyazısında ele aldı. Gazete, Başbakan Tayyip Erdoğan’a “Sayın Erdoğan Sevimli’nin suçu ne?” diye seslendi. Le Monde’un cuma günkü sayısında yer alan başyazında, Sevimli’nin, 1 Mayıs kutlamalarına katıldığı, Grup Yorum konserine gittiği, parasız eğitim pankartı astığı ve bir öğrenci derneğinin pikniklerine katıldığı için DHKPC üyeliğiyle suçlandığı hatırlatılarak “Fransız Büyükelçiliği yetkililerinin Terörle Mücadele Kanunu kapsamında yargılanan Sevimli’yi ziyaretine izin verilmedi. Hatta Sevimli’nin avukatlarının dava dosyasına erişimi yok” ifadelerine yer verildi. Yazıda, “O aslında hakkındaki suçlamalarla orantısız bir muamelenin kurbanı olan, hukuk devletine yakışmayacak bir yargının tutukladığı bir öğrenci. Sevil Sevimli’nin acilen serbest bırakılması ve Fransa’ya dönüşüne izin verilmesi gerekiyor” denildi. Yazıda 2010’dan bu yana Türkiye’de 600’den fazla öğrencinin ve 70 gazetecinin tutuklu olduğu vurgulanarak “Ülkeyi bilenler, eski kötü alışkanlıkların dönüşünden endişe ediyor” görüşü dile getirildi. Gazete, FransaTürkiye ilişkilerdeki bahar havasının Sevimli’nin tutukluluğu yüzünden kötüye gidebileceğine de dikkat çekti. Lion şehrinde işçi olarak çalışan Türk anne babanın çocuğu olan Sevimli, Erasmus programıyla Türkiye’ye gelmiş ve DHKPC operasyonu kapsamında gözaltına alınarak tutuklanmıştı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle