14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 TEMMUZ 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER İstanbul’daki KCK davasının ilk duruşması da anadilinde konuşma tartışmasına takıldı 5 dersi veriyor şimdilerde utanmadan sıkılmadan... İçimde yüzyıllık bir yalnızlık ve hüzün! İçimde bir öfke ırmağı 19 yıldır dinmeyen! İçimde bir isyan duygusu! Bir kıyı kasabasında avaz avaz bağırmak istiyorum: “Ben aydınlık ve özgürlük delisiyim Varsın hainler gizlensinler soğuk bir taş altında Dürüstçe yaşadım ben, karşılığında Yüzüm doğan güneşe dönük öleceğim” ??? Sivas’ta onlarca can diri diri yakılırken devletin askeri, polisi seyretti... Bu bir katliamdı... Gözlerimi yumuyorum yine... Karanlık bir eski zamanın gizemli söylenceleri, soğuk suskunluğundaki yurdumun bozkırına götürüyor beni. Ölen çocuklarımızı, şehit düşen Mehmetçiklerimizi düşünüyorum. Suriye’nin düşürdüğü uçağımızı, şehit olan iki genç subayımızı... Burada deniz bitiyor, Akdeniz eskisi gibi gülümsemiyor... Saatler durmuş, sanki yıkıcılar gelmiş 19 yıl sonra... Nesimi Çimen ve Hasret Gültekin’in türküsü yayılıyor ansızın: “Benim dağ başlarında sürgünde bir denizim var...” İçimde hüzün, içimde acı... “Neye uzatsam elimi dağılıyor, Bütün eşyalarda ölümün tozu Aynı anda yakıyor genizleri Öfkenin ve gözyaşının tuzu” ??? Pusu 19 yıl önce Sivas’ta kurulmuştu... Kimlere karşıydı bu pusu? Yazarlara, şairlere, araştırmacılara, ozanlara, sanatçılara, semahta dönenlere, Pir Sultan Abdal’lara, Nâzım Hikmet’lere, Aziz Nesin’lere... Madımak Oteli alev alev yanarken devlet seyrediyordu... İçine ay ışığı düşmüş toprak, o lavanta öpüşlü kokular yoktu artık. Geceye masaldan düşmüş, Tecer Dağları’nda buz tutmuş iki akasya salkımı umutlarımızı alıp götürüyordu. Uzaklardan bir ses geliyordu... Uzaklardan: “Şimdi sen öldün ya Yumuşak bir çizgi Yeni doğan çocuklar Artık sevda yazgılarını O çizgiden okuyacaklar.” Bugüne gelince... “Amansız bir yurt yangınından bu düştü payımıza... İki hasret yumağıyız şimdi... Sen ordasın ben burda...” Yine Kürtçe krizi HATİCE TUNCER PKK’nin şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK’ye ilişkin Prof. Büşra Ersanlı ve yayıncı Ragıp Zarakolu’nun sanıkları arasında yer aldığı davanın görülmesine dün başlandı. İstanbul’daki 1. KCK davasının ilk oturumu “Kürtçe konuşma” tartışmasına sahne oldu. Kimlik tespiti sırasında sanıkların soruları Kürtçe yanıtlamaları üzerine mahkeme başkanı “Türkçe dışında bir dil konuşulduğunu” belirterek mikrofonu kapattı. Sanıklar ve izleyicilerin büyük kısmı Madımak katliamının yıldönümü nedeniyle siyah giysiler giydi. Tutuklu sanık Hasan Özgüneş “Tutuklu olmasaydık bugün Madımak katliamını anma törenlerine katılıyor olacaktık” diye konuştu. Mahkeme heyeti, Kürtçe savunma, görevsizlik yetkisizlik ve dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gön ‘BATI, BASINA DEVLET BASKISINI ANLAYAMIYOR’ AYŞEGÜL ÖZBEK Uluslararası yazar, yayıncı, basın ve insan hakları kurum temsilcilerinden Uluslararası Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Bjorn SmithSimonsen, Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin ve Hapisteki Yazarlar Komitesi Direktörü Sara Whyatt dün KCK davasını izleyenler arasındaydı. Temsilciler, duruşma sonrası Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nde Ragıp Zarakolu’nun da hazır bulunduğu basın toplantısı düzenledi. Ancak duruşma sonrası arabalarının soyulması nedeniyle toplantıya yalnızca Schoulgin katılabildi. Schoulgin, “Onca arabanın içinde yalnızca bizim arabamız soyuldu. Tuhaf olan şey ise sadece laptoplarımız, cep telefonlarımız ve kimliklerimiz çalındı. Arabada bulunan nakit paraya ise dokunulmamış. Ayrıca Silivri’de büyük bir polis ordusu vardı, ona rağmen bu soygun oldu” dedi. Schoulgin dava ile ilgili ise “Bu, Türkiye’deki otoritenin, ‘terörist eylemler’ ve ‘terör’ sözcüğünü ne kadar yanlış ortaya koyduğunun mükemmel bir örneğidir. Batı’nın anlamakta güçlük çektiği şey, Türkiye’de devlet tarafından basına uygulanan baskının ve sansürün çok modern, ‘incelikli’ bir şekilde uygulandığı” ifadelerini kullandı. derilmesi taleplerini reddetti. Duruşmayı BDP ve CHP milletvekilleri ile çok sayıda demokratik kitle örgütü temsilcisi, Uluslararası PEN Yazarlar Birliği temsilcileri izledi. İlk duruşma Ergenekon ve Balyoz dava larının görüldüğü duruşma salonunda dün birleştirilen davalarla 140’ı tutuklu toplam 205 sanıklı KCK davasına başlandı. Saat 10.15 sıralarında salona alınan izleyiciler aralarında Prof. Ersanlı’nın da bulunduğu tutuklu sanıklara alkışlar ve zılgıtlarla destek oldu. Sanıklar ise “Berxwedan JiyaneYaşamak Direnmektir” sloganıyla karşılık verdi. Davaya bakan Başkan Ali Alçık, üye hâkimler Kazım Kahyaoğlu ve Alparslan Uz’dan oluşan heyetin 10.20 sıralarında salona girmesiyle oturum açıldı. Duruşmada iddia makamını Savcı HAMİT YILDIRIM Ramazan Saban temsil etti. Duruşmaya katılan 120’yi aşkın avukatın çoğu bütün sanıkların avukatı olduğunu belirtti. Kimlik tespitine başlayan Başkan Alçık’ın sorularına sanıkların Kürtçe yanıt vermesi üzerine Alçık, “Türkçe dışında bir dil konuştuğu görüldü, mikrofonu alın” talimatını verdi. Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar ise söz alarak “Müvekkilim anadilinde sorulara cevap veriyor. Kimlik tespitine devam edin” dedi. Avukat Emin Aktar “Bilinmeyen bir dil diyorsunuz. Müvekkilimin ana dili olan Kürtçe konuştuğunu siz de biliyorsunuz. Türkiye’de 20 milyon Kürt vatandaşının konuştuğu dile ‘bilinmeyen bir dil’ diyerek yargılama yapılamaz” diye devam etti. Başkan Alçık ise “Ben ‘bilinmeyen dil’ demedim. ‘Türkçe dışında dil’ dedim. Ben Kürtçe bilmiyorum, benimle anlaşabilmesi için Türkçe konuşması gerekiyor” dedi. Sivas Katliamı: Bu Can Bu Hasret Zorbaların geçit törenleri... Zalimlerin acımasızlığı... 19 yıl önceye doğru uzun bir yolculuk... Karanlığı dağıtmak için duyulan sesler, sıkılmış bir yumruk, uzaklarda yanıp sönen donuk sarı ışıklar. Zalimliği acıdan daha iyi bilirim ben! Yaşamayı seçtiğimiz bu alacakaranlıkta, geceyi gündüzle karıştırdığımız yıllar, mevsimler... 2 Temmuz 1993... 19 yıl geçmiş Madımak katliamının ardından... Onlarca insanımız Sivas’ta Madımak Oteli’nde diri diri yakıldı... Şairlerimiz, aydınlarımız, yazarlarımız, sanatçılarımız, gençlerimiz. Hâlâ kulaklarımdadır arkadaşım Metin’in kızı Zeynep Altıok’un o sözleri: “....Ben babamı kaybetmedim, siz geleceğinizi kaybettiniz...” Sevginin ipliğini özenle boyayan, sisi gümüş bir rüzgâr gibi tepelerde eğiren Metin... Itır çiçekleri arasında yürüyen Behçet Aysan, gül bahçelerinde dolaşan Uğur Kaynar... Bulutların arasında sevdalı ıtır çiçekleri toplayan Nesimi Çimen, Hasret Gültekin, Asım Bezirci... Ve benim çocukluğumdan kalan bir şarkının içinde geçen yaşam... Sevgili Ataol Behramoğlu’nun o çok sevdiğim dizeleriyle kucaklaşıyor işte: “Yaşamak bu yangın yerinde Her gün yeniden ölerek...” ??? Duygularımın ve düşüncelerimin altüst olduğu bir temmuz sabahında maviler giyinmiş günü kucaklarken içimde derin bir acı. Kuşlar havalanıyor eski iskelenin üzerinden... 2 Temmuz 1993... Sivas’ta Madımak Oteli... Alçakça katledildi o canlar... Pusuya düşürülüp diri diri yakıldı... Ölüm vız geldi onlara... Yıllarca inlerinde saklı kaldı çoğu, yargı bu vahşeti algılamadı, sanıkların bazıları yurtdışına kaçtı. Kabaran bir dalgada, esen poyrazda görüyorum onları. Gerici faşist yaratıkları! Yobaz sürülerini! Kimileri “demokrasi ve özgürlük” Schoulgin Anter cinayeti zanlısı tutuklandı MAHMUT ORAL rofesöre ‘okur yazar mısınız’ sorusu Prof. Ersanlı, “okuryazar mısınız” sorusuna yanıt vermezken öğretim üyesi olduğunu söyledi. Sanık avukatlarından, BDP MYK üyesi Meral Danış Beştaş, sanıkların anadilinde savunma yapma taleplerinin kabul edilmesini ve duruşmada Kürtçe tercüman bulundurulmasını istedi. Avukat Beştaş, dava dosyasına konu olan olayların 2820 sayılı yasa kapsamında siyasi parti faaliyeti olduğunu ifade ederek “Yargılananların tamamına yakınının parti üye ve yöneticileri olması nedeniyle yetki gaspının önlenmesi için yetkisizlik ve görevsizlik kararı verilerek dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesini talep ediyoruz” dedi. P DİYARBAKIR Diyarbakır’da 1992’de Kürt aydın ve yazar Musa Anter’i öldürdüğü iddiasıyla gözaltına alınan Hamit Yıldırım, adliyedeki sorgusunun ardından çıkartıldığı mahkemece tutuklandı.Yıldırım’ın Anter cinayeti ve Koçyurdu köyünde 11 kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili sorgulandığı belirtildi. Diyarbakır’da uğradığı silahlı saldırıda öldürülen Kürt aydın ve yazar Musa Anter cinayetinde tetikçilik yaptığı belirtilen Hamit Yıldırım, geçen cuma günü Şırnak’ın Kumçatı bölgesinde gözaltına alınmıştı. Yıldırım’ın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’ndeki sorgusu sona erdi. Hamit Yıldırım, dün saat 11.00 sıralarında geniş güvenlik önlemleri altında adliyeye sevk edildi. Hamit Yıldırım, faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmayı yürüten özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Çalışkan tarafından sorgulandı. Sorgusunun ardından tutuklanma istemiyle mahkemeye sevk edilen Yıldırım tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yıldırım’ın Anter cinayeti dışında Şırnak’ın Güçlükonak ilçesinin Koçyurdu köyünde 15 Ocak 1996’da 11 köylünün bir minibüsün içinde kurşunlanıp yakılarak öldürülmesi nedeniyle de sorgulandığı belirtildi. KCK davasını izlemek için Silivri’ye gelen tutuklu yakınları ve kitle örgütleri jandarmanın arama noktalarındaki uygulamalarını protesto etti. (Fotoğraf: VEDAT ARIK) İzleyicilere engelleme CİHAN ORUÇOĞLU 3 talep de reddedildi Ara kararları açıklayan Başkan Alçık, davanın Kürtlerin, Kürtçenin, BDP’nin yargılandığı bir dava olmadığını, sanıkları terör örgütü üyesi olmakla suçlandıklarını söyledi. Görev ve yetkisizlik kararıyla dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesi talebi de reddedildi. Lozan Barış Antlaşması’nda Müslüman olmayan azınlıklara, bazı hakların tanındığı ifade edilen kararda Kürtlerin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu asli unsurları arasında yer aldığı kaydedildi. Kararda, sanıkların Türkiye’de doğup büyüdükleri, suçlamaları anlayabilecekleri belirtilerek “Kürtçe savunma talepleri” reddedildi. Sanık avukatları mahkemenin bu kararı üzerine duruşmayı terk etti. İzleyicilerin yuhlamaları ve zılgıt çekmeleri üzerine salona komandolar getirildi. Duruşmaya ara verildi. İstanbul’da görülmeye başlanan KCK davası öncesi Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonuna gitmek isteyen sanık yakınları arama noktalarında jandarma ile tartışmalar yaşadı. Birinci KCK davası için dün sabahın erken saatlerinde İstanbul’un çeşitli ilçelerinden Silivri’ye Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) otobüsler kaldırdı. E5, E6 ve TEM üzerinden mahkeme salonlarına ulaşmak isteyen partililer, otoban çıkışlarında polis tarafından durduruldu. Otobanların cezaevi çıkışlarında jandarma timleri barikatlar kurarak arama noktaları kurdu. Jandarmanın aramaları uzun tutması ve tutuklu yakınları, gazeteciler ve milletvekilleri dışındakilerin mahkeme salonuna alınmaması, tartışmalara neden oldu. Arama noktasından giren araçlar ise bomba arama köpeği tarafından kontrol edildi. Cezaevi çevresinde yaşanan yoğunluk nedeniyle jandarma ile BDP’li yöneticiler arasında tartışmalar yaşandı. Kalabalık gruba çadır alanının verilmesi ile tartışmalar sona erdi. Otobüslerin engellenip, dakikalarca insanla rın arama noktalarında bekletilmesini faşizan bir tutum olarak değerlendiren BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak, “İçeride BDP’nin faaliyetleri yargılanıyor. Arkadaşlarımıza ‘siz örgüt üyesisiniz, talimatlarla iş yaptınız’ diyorlar. Evet onlar BDP’li. Biz talimatları gönderdik, onlar uyguladı” dedi. BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü de “Türkiye’de Kürtler özgür olmadan kimse özgür olamaz” dedi. BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise AİHM’de Türkiye’nin hak ihlalleri dosyasının “boyunu aştığını” dile getirerek “Şimdi mahkemelere makyaj yapılıyor. Bu ülke savaş meydanlarında kurulmamıştır. Bu ülke mahkemelerde kurulmuştur. Şimdi yapılan da bunların devamı. Bu kampus lanetli bir kampus olarak anılacaktır” dedi. Gün boyu devam eden dava nedeniyle mahkeme salonu önünde ESP, ÖDP, TKP, KESK, SODAP, Halkevleri, HDK üyeleri flama ve pankartları ile bekledi. Sloganlar atan, halaylar çeken kalabalık gruplar, dava sona erene kadar mahkeme önünden ayrılmadı. BELEDİYE OPERASYONU DAVASINDA DURUŞMA 5 TEMMUZ’DA Kocaoğlu: İzmir tahliye bekliyor İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne geçen yıl düzenlenen 2 ayrı operasyonun ardından açılan davanın duruşması, 5 Temmuz’da görülecek. “Çete lideri” suçlamasıyla 397 yıl hapsi istenen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, tüm arkadaşlarının serbest bırakılmasını beklediğini söyledi. Özel Yetkili İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada, 18’i tutuklu toplam 130 sanık yargılanacak. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün, özel yetkili mahkemeleri eleştirdiği konuşmasında örnek göstermesi nedeniyle daha da önem kazanan İzmir Büyükşehir Belediyesi yargılamasında, tahliye istemleri de geliyor. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Kocaoğlu, özel yetkili mahkemelerin uygulamalarında sorun yaşandığı konusunda “herkesin” aynı düşüncede olduğunu belirterek, “Özel yetkili mahkemelerin yapısındaki değişiklik, bu duruşmaya nasıl yansır bilemeyiz. Ancak aylardır tutuklu arkadaşlarımız var. Zorlamayla bir ceza verilse bile hepsi yatılmış oluyor. Doğrusu tüm arkadaşların serbest bırakılmasıdır” dedi. CHP İzmir İl Başkanı Ali Engin de perşembe günü adliye önünde sessiz protesto eylemi gerçekleştireceklerini bildirdi. Engin, “09.0011.00 saatleri arasında, milletvekilleri, ilçe başkanları, sanatçı, yazar ve aydınlarla birlikte adliye önünde olacağız. Sessizce, slogan atmadan içeriden gelecek kararı bekleyeceğiz” dedi. TUTUKLU SAYISI 68 Askeri casuslukta 30 gözaltı daha İZMİR (AA) İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca “askeri casusluk” iddialarına yönelik başlatılan soruşturma kapsamında çeşitli illerde düzenlenen eşzamanlı operasyonda, aralarında muvazzaf askerlerin de yer aldığı 30’un üzerinde şüpheli gözaltına alındı. Gözaltına alınan şüphelilerin İzmir’e getirileceği öğrenildi. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nca “fuhuş yaptırılan kadınlar aracılığıyla yüksek rütbeli askeri personelin uygunsuz görüntülerini çektikleri ve bunlarla şantaj yaparak bazı askeri bilgileri elde ettikleri” iddia edilen suç örgütüne yönelik başlatılan soruşturma kapsamında, mayıs ayında iki ayrı operasyon düzenlenmiş, 13’ü askeri personel 45 kişi tutuklanmıştı. Soruşturma kapsamında 13 Haziran’da düzenlenen operasyonda ise 19 muvazzaf, 2 emekli asker, önceki gün de 2 zanlının tutuklanmasıyla sayı 68’e ulaşmıştı. AKP Genel Başkan Yardımcısı‘ndan öğretim görevlisi olduğu döneme ilişkin şok iddia: SAVCILIK: Vali odama bomba koydurdu BARIŞ YAMAN KONYA AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, 1995 yılında üniversitede görev yaparken dönemin valisi tarafından odasına bomba konulduğunu iddia etti. Çelik’in sözünü ettiği kişinin dönemin Van Valisi Mahmut Yılbaş olduğu iddia edildi. “Tanıtım Medya Günleri” toplantısında gazetecilerle bir araya gelen Çelik, terör sorununun çözümü konusundaki soru üzerine, “Geçmişte terör ile mücadelede başarılı olamamamızın temel sebepleri var. Devlet içerindeki çeteleşmeler, devlet gücünü kullanarak illegal faaliyet yapan terör mekanizmaları ki bugün Ergenekon olarak karşımızdadır. Maalesef kimin eli kimin cebinde belli değildir. 1995’te benim üniversitemdeki odama bomba konuldu. Kısa bir süre ile yiyecek ekmeğimiz varmış ki bir şey olmadı” dedi. Bombanın dönemin valisi tarafından odasına koydurulduğunu ileri süren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Günlerce ben kriminal laboratuvarı aradım ne oldu diye. En sonunda yetkililer bana, boşuna üstüne gitme zarar görürsün dediler. Nedir bunun adı? Siz bunu nasıl izah ediyorsunuz? Sonra dönemin emniyet müdürü geldi, bana dedi ki ilk kez burada söylüyorum. Vallahi dedi ki, ‘Sayın hocam ben ne diyeceğimi şaşırmış durumdayım. Sizin odanızdaki bombayı vali koydurmuş’ dedi. Türkiye bunları yaşadı; dolayısıyla terörün nereden çıkacağı, nereden geleceği belli olmayan bir tarafı var. Hangi taşın altından çıkacağı belli değil. Adam mayın döşüyor yola, sen geçerken uzaktan kumandayla patlatıyor. Terörle mücadele devam edecek. Terör silah bırakmadığı sürece bizim elimizi kolumuzu bağlayıp oturmamız mümkün değil” diye konuştu. Gazetecilerin bu valinin kim olduğu yönündeki soruları üzerine Çelik, “Bakın ben böyle demiyorum. 1995 yılında benim odama bombayı kimin koydurduğunu merak ediyorsanız, internete girerseniz o dönemin valisini çok rahat bulursunuz” dedi. Öcalan İmralı’dan çıkmadı BURSA (Cumhuriyet)Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın tutuklu bulunduğu İmralı Cezaevi’nden çıkarılarak MİT’in Bursa’daki misafirhanesine götürüldüğü iddiaları üzerine Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı açıklama yaptı. Savcılıktan yapılan açıklamada, “Öcalan hiçbir şekilde İmralı’dan çıkarılmamıştır” denildi. Konunun Meclis’te tartışılması üzerine geçen günlerde Adalet Bakanı Sadullah Ergin de iddiaları yalanlayarak, “İnanmayan gitsin baksın” demişti. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle