12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2012 PAZAR 8 İstanbul B Edirne B Kocaeli PB Çanakkale B İzmir A Manisa A Denizli B Zonguldak PB Sinop PB Samsun PB Trabzon Y Giresun Y Y Ankara 34 39 34 34 34 37 38 29 28 31 30 29 33 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars B B PB A Y A A A A A PB PB Y 32 34 33 32 34 34 41 41 38 39 33 27 27 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel B Paris PB Bonn PB Münih Y Berlin Y Budapeşte Y Madrid A Viyana Y HABERLER 21 30 25 20 20 21 21 23 28 25 27 33 28 Belgrad A 36 Sofya B 33 Roma B 32 Atina A 36 Zürih Y 25 Moskova B 28 Aşkabat A 37 Taşkent A 36 Baku B 34 Bişkek Y 34 Tiflis PB 32 Kahire A 36 Şam A 37 Ülkemiz genelinin az bulutlu ve açık, zamanla kuzey ve doğu kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, Doğu Anadolu’nun kuzeyi, Batı Karadeniz’in iç kesimleri, Adana, Gaziantep, Ankara çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı olacağı tahmin ediliyor.Hava sıcaklığının iç ve doğu kesimlerde 3 ila 6 derece azalmasına rağman, ülke mevsim normallerinin üzerinde seyretmeye devam etmesi bekleniyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 29 Temmuz GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada İktidar; 3. yargı paketi ile hapishaneleri boşaltacağız, vekillerin tutuksuz yargılanmalarına olanak sağlayacağız diye topluma günlerce umut şırınga etti. Velakin asıl amaçlarını içeren gerçek, kaba yüzünü önceki gece Silivri’de sergiledi. Paket katilleri serbest bıraktı... Ergenekon davası tutuklularını, milletin vekillerini tahliye etmedi. Katilleri; vekillere, gazeteciye, devlete hizmet eden generale, ilim adamına yeğledi. Bu noktaya nasıl geldik: Pek çok çevre, önceki geceye kadar, 3. yargı paketi yasalaştıktan sonra sabırla, belki, ola ki diye başlayan cümlelerle tek başına iktidar Başbakan’ın da Silivri sanıklarına tahliye ışığı yakacağını umutla bekledi. Fakat Başbakan’ın kin ve nefret dolu bakışları arasında örneğin vekillerin tahliyesine dolaylı ifadelerle karşı çıkan açıklamalarına tanık olduk. Vekiller sorunun kendi partisinin değil; muhalefet partilerinin sorunu olduğunu söyledikçe… muhalefetin kimilerini içeriden kurtarmak için aday gösterip seçtirdiğini içeren, kısacası onların derdinden bana ne der gibi hukuka, insanlığa yakışmayan bir mantığa sarıldığını izledikçe… …daha ilk günden Silivri’de zaten hâkimler olmadığına inanan, ülke koşullarını benim gibi bilenler, bağımsız yargının bağımlı konuma geldiğini izleyenler, bu son yasadan yararlanarak vekillerin tahliye edilmelerini beklemiyordu. Mustafa Balbay, 19 Temmuz’da yazıp postaladığı, bana (karardan bir gün önce) 27 Temmuz’da ulaşan mektubunda şöyle diyor: “Size şu satırları yazarken mahkemenin ne zaman karar vereceğine ilişkin belirsizlik devam ediyordu. İşin mahkeme yanı artık hukuki olmaktan çıktı. O nedenle yargı paketlerine ya da yargılama sürecine dayalı bir tahminde bulunmak olanaksız.” Ülkenin ve özellikle yargının içine düştüğü ortamı içeride gerçekçi gözle yorumlayan Balbay’ın; mektubundaki bu satırlar tahliye olayına olumlu bakmadığını duyumsatıyor. ??? Silivri kararları ülkenin her açıdan içinde bulunduğu açmazı sergiliyor: Pek çok kişi; başta parlamento Silivri yargıçlarına gereken mesajı verdi diyen Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in, RTE nezdinde itibarlı bilinen Başbakan Yardımcısı, üstelik hükümet sözcüsü olarak konuşan Bülent Arınç’ın ve diğerlerinin 3. yargı paketinin vekillere tahliye kapısını araladığını yineleyen açıklamaları, RTE’ye vız gelir tırıs gider, biliyorduk! Zaten bu ülkede son 10 yıldır tek bir kişinin borusu ötüyor; çevresindekiler ne söyleseler, ne vaat etseler nafile! Son söz her zaman idarede de, dış ve iç politikada da, yargıda da RTE’nin! ??? Silivri’deki yargıçlar da tahliye taleplerini reddederken üç yıldır evire çevire açıkladıkları gerekçeleri yinelediler. Gerekçedeki trajikomik saptamalara bakalım: Mahkeme heyeti ile Ergenekon savcıları; ne hikmetse üç dört yıldır, örneğin Balbay, Özkan, Haberal, İlker Paşa ile ilgili “kuvvetli suç şüphesini” giderememiş. Akıntıya kürek çekmişler! Bu, bir! Buyurun ikinci garabet örneğine: Vekil seçilmiş Meclis’teki görevine koşacak Balbay’ın, üniversitedeki görevine dönmeye can atan Haberal’ın, mesleğine dönmeyi sabırla bekleyen Özkan’ın ve… Genelkurmay İkinci Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı ve iki yıl bu ülkeye Başbakan RTE’nin Genelkurmay Başkanı olarak hizmet eden Org. İlker Başbuğ’un, bulundukları bölgeden dışarı çıkmamaları koşuluyla tahliyelerini sağlayacak adli kontrolün yetersiz kalacağını söylüyor. Gerekçede “tanık ifadelerinin tamamlanmasını” öne sürüyor Silivri yargıçları. Sanıkların tutuksuz yargılanmaları sürecinde tanık beyanları alınamazmış gibi… Son olarak gülünç bir iddiayı yineliyor. Her biri kovsan bu ülkeyi terk etmeyecek “sanıkların kaçma şüphesiyle tahliye edilmediklerini” gerekçede gösteriyor. ??? Bu ülkede olup bitenlere, idareden yargıya izlediğiniz sindiremediğiniz gelişmelere sakın ola yuh demeyin. Hiç değilse pes yahu deyin! Rahatlar mısınız, bilmem! Suriye’nin kuzeyinde, daha önce Irak’ta olduğu gibi otonom bir Kürt bölgesinin kuruluşuna ilişkin Türk ve dünya basınına yansıyan görüntüleri izlerken, bünyesinde bizim gibi önemli oranda Kürt bulunduran İran’ın bu gelişmelere nasıl baktığını merak ettim. Tam da bu süreçte İran Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcısı Ali Bagheri’nin nükleer müzakereler için geldiği İstanbul’dan sürpriz biçimde Ankara’ya geçerek Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile görüşmesi de oldukça dikkat çekiciydi. İran kaynaklarından edindiğim bilgilere göre, Esad’ın bölgedeki en büyük müttefiki sayılan Tahran yönetimi Suriye’deki gelişmeleri büyük kaygıyla izliyor. Gelinen aşamada Suriye ve özellikle ülkenin kuzeyinde oluşmakta olan Kürt bölgesinde yaşananları İran yönetimi şöyle değerlendiriyor: 1. Esad gitmeyecek: Her ne kadar Başbakan Tayyip Erdoğan hem Rusya hem de İran’ın politikalarını değiştirdiğini söylese de İran yönetimi Esad’ın gidişi üzerine bir politika yürütmüyor. Yaşanan tüm şiddete rağmen Esad’ın koltuğunu koruyacağı düşüncesindeler. Rusya’nın da BM’de Esad rejimini kollayan vetosunu son ana kadar koruyacağına inanıyorlar. 2. Kürt sorunu genişleyebilir: İran da ‘Kuzey Suriye’den Rahatsız İran yönetimi son günlerde Esad’ın akıbetinden daha çok Kürt sorununun bölgesel bir hal alıp almayacağı konusunda endişe duyuyor. Irak’ın ardından Suriye’de oluşmakta olan otonom bölgenin önce Türkiye ardından da İran’da yaşayan Kürtler üzerinde etkiler yapabileceğinden kaygılılar. Ulusal düzeyde ülkelerindeki Kürtlerin sorunu bulunmadığını, PKK’nin İran kolu PJAK’yi de sınır dışına püskürttüklerini belirtiyorlar. Ancak konu Irak ve Suriye’den sonra bölgesel bir sorun halini aldığında Türkiye ile kendilerinin de başının ağrıyabileceği ihtimalini hesap ederek politika belirlemeye çalışıyorlar. ‘Esad düşmez’ Suriye’de elde ettikleri büyük kazanımda Türkiye’nin yürüttüğü dış politikanın etkisi olduğu görüşünü taşıyor İranlılar. Türkiye’nin en baştan “Esad gitmeli” diyerek Esad karşıtı muhalefete verdiği lojistik desteğin, ortaya çıkan tabloda rolü olduğu kanaatindeler. Suriye’nin kuzeyinde, sınırımızın hemen dibinde yaşanan gelişmeler için İranlı yetkililer “Bir işi başlatmanız çok kolay olabilir ama sonunun nereye varacağı sizin elinizde olmayabilir” yorumunu yapıyorlar. GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Ortak hareket edelim’ 4. Sorunu birlikte çözelim: Ankara ile ikili ilişkisine önem veren Tahran yönetimi, bunun Suriye krizi nedeniyle zedelenmesini istemiyor. Aynı Rusya gibi. O yüzden Türkiye’nin Suriye konusunda yürüttüğü politikaya yönelik görüş ve eleştirilerini kamuoyu önünde, yüksek sesle dile getirmekten kaçınıyor. Bunun yerine krizin başından bu yana müteakip defalar gündeme getirdikleri önerilerini son gelişmelerden sonra bir kez daha iletiyorlar Ankara’ya: “Suriye sorununu Türkiye ve İran ortak hareket ederek çözebiliriz...” Ancak, enerjisinin tümünü sadece Esad’ın gidişi üzerine odaklayan Ankara, kendisiyle ortak kaygılar taşıyan doğu komşusunu dinlemeye pek hevesli gözükmüyor bugünlerde... aşlatması kolay ama... 3. Türkiye’nin de sorumluluğu var: Kürtlerin B BAĞIŞ’IN AB VURGUSUNUN ÖNEMİ Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yürüttüğü Suriye politikasına sadece muhaliflerden değil iktidara yakın kesimlerden de yoğun eleştiriler gelirken, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iftar yemeğinde buluştuğu yabancı büyükelçilere dış politikayı “izah çabasına” girişmesine bu köşede değinilmişti. Önceki gece de AB Bakanı Egemen Bağış’ın iftarı vardı aynı büyükelçilerle. Beklentimin aksine oldukça kısa tuttuğu konuşmasında Suriye krizine tek bir kelimeyle dahi değinmemesi dikkatimi çekti. Onun yerine “İnsanlığın en büyük projesi olarak değerlendirilen Avrupa Birliği’nin, Türkiye’nin üyeliğiyle taçlanacağını ve hükümetin bu süreçteki kararlılığını” vurgulamakla yetindi. AB’ye alternatif arayışına girdiğimiz şu günlerde Bağış yerinde ve stratejik bir tercih yaptı. Bu akşam da Prof. Davutoğlu’nun iftarına davetliyiz. Bakalım o nasıl savunacak kendi politikalarını... Ya bize de gelirse?.. Şehit er Kayıkçı İstanbul’da, şehit Astsubay Aksu ise İzmir’de toprağa verildi Ağıtlarla uğurlandılar HÜLYA KESKİN OZAN YAYMAN ‘Türkiye’de ne eksik de olimpiyat yok’ LONDRA (AA) Başbakan Tayyip Erdoğan, Londra Olimpiyadı sırasında İstanbul’un olimpiyat adaylığıyla ilgili temaslarda bulunuyor. Erdoğan, Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Jacques Rogge ile Londra’da yaptığı görüşmeyle ilgili bir soruya, “Görüşme olumlu bir havada geçti” dedi. Erdoğan, şunları söyledi: “Halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede olimpiyat düzenlenmedi. Sorarlar insana niçin? Ne eksik de yapmıyorsunuz? İstanbul, Asya ve Avrupa kıtasını buluşturan ve medeniyetlerin kesiştiği bir şehir. Ekonomik olarak Avrupa ülkelerinin döküldüğü bir dönemde Türkiye şu anda çok daha farklı bir yerde. Gayet iyi durumdayız.” İSTANBULİZMİR Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, menfeze konulmuş patlayıcının askeri bir aracın geçişi sırasında patlatılması sonucu terhisine 15 gün kala şehit olan er Kadir Kayıkçı İstanbul’da, 22 yaşındaki 1 yıllık Astsubay Selman Aksu, İzmir’de son yolculuklarına uğurlandı. Şehit er Kayıkçı’nın cenazesine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de katıldı. Lice’de şehit olan Kayıkçı’nın cenazesi, önce Kâğıthane’deki baba evine götürüldü. Şehidin ağabeyi Besim Kayıkçı, kardeşinin tabutuna sarılarak uzun süre gözyaşı döktü. Şehidin anne ve babası, Belediye tarafından evin önüne kurulan çadırda taziyeleri kabul etti. CHP’li Süleyman Çelebi de aileyi ziyaret eden isimler arasında yer aldı. Aileyi arayan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu da taziyelerini sundu. Şehit, 5. Kısım Camisi’ndeki törenin ardından Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi. BU ACIYA CAN DAYANMAZ... İstanbul’daki törende Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şehit Kayıkçı’nın babasını teselli etti. İzmir de şehidini gözyaşlarıyla toprağa verdi. Fotoğraflar: AA EVREN ATALAY/BERK OZAN an içinizdeki tarlada yeşermeye başlar. Hele bazı mektuplar yediveren tohumu gibidir; başlangıcında esen rüzgârla birlikte sonuna doğru hiç öngörmediğiniz meyvelere durur. Kimi bölümleri yeniden okuduğunuzda tohum çoktan değişmiştir. Aldığım mektup yelpazesi içinde önemli bir yeri öteki hapishanelerden mahpustaşlarınki tutuyor. Çoğu “halden anlarsın” diye başlıyor. Suçu sabit görülüp hüküm giyse de, hangi suçtan yatarsa yatsın, hapishanedeki herkes önce insandır. Elbette öyle, bu zaten genel doğrudur, demeyin. Zira medyaya yansıyan pek çok haber, kamuoyundaki tartışmalar öyle söylemiyor. Mahpustaş mektuplarının ana konusu maddi sıkıntı. Bunun dışında hapse giriş öyküsünü paylaşanların sayısı da az değil. Kütahya Cezaevi’nden Hakan, Eskişehir Cezaevi’nden Muammer öyküsünü unutamadıklarım arasında. ??? Bir insan hapse girdiğinde ailesi ve tüm sevenleri de bundan payını alıyor. Aldığım mektuplar gösteriyor ki hapisteki insanın işi, moralinden önce bozuluyor. Maddi sıkıntı beraberinde her şeyi tetikliyor. Niğde Cezaevi’nden Bafra’ya, Şanlıurfa Cezaevi’nden Silivri’deki öteki cezaevleri zincirine kadar öylesine parasızlık anlatımları var ki... Bir mahpus aylardır eşine, çocuklarına telefon edememenin, onların sesini duyamamanın acısını anlatıyordu. Haftada bir kez 10 dakika telefonla görüşme hakkı var. Bir telefon kartı 4 lira. Cep telefonunu ararsanız bir kartı bir kez, sabit telefonu ararsanız 3 kez kullanabiliyorsunuz; 3. kullanımda geriye 60 kuruşluk pay kalıyor. Yaklaşık 45 dakikalık konuşma karşılığı. Kimi mahpuslar birkaç ayda bir o yarım konuşmalık kartı fakir mahpusa verirse, çocuklarının sesini duyabiliyormuş. “Babacığım sesini duysam bana yetiyor” diyor. Böylesi mektupların ardından şu düşüncemi kamuoyu ile paylaşmak istedim; acaba toplum hapistekilere, yardım edilebilecek kişiler gözüyle bakamaz mı? Hapisteki kişilerin başka bir genel sorunu da başka hapishaneye sevk. Kimi mahpuslar cezaları kesinleştikten sonra başka bir hapishaneye sevk istiyor. Eğer bu yönetimin tasarrufu değil de, mahpusun isteğiyse sevk bedeli kendisinden isteniyor. Salt bu bedeli ödeyemediği için hapisliğin üstüne bir de gurbetlik çeken pek çok kişi var. Maddi durumu çok kötü olanlar değişik şekillerde belirlenebilir. Örneğin büyük hapishanelerin olduğu illerde, kentte yaşayan farklı meslek gruplarından insanların oluşturduğu, Adalet Bakanlığı’nın da tanıdığı “izleme komisyonları” bulunuyor. Bu komisyonlar belli sürelerle hapishaneleri geziyor. ??? Televizyonlarda sık gösterildiği için pek çok kişinin izlediğini sandığım bir film var. Denzel Washington’ın başrolünü oynadığı 16. Raund filmi. Cinayetten hapse giren boksör yıllarca içerde kalıyor. Bir liseli gencin onunla ilgilenmesiyle yaşam seyri tümüyle değişiyor. Kelebek etkisiyle dava da farklı bir boyut kazanıyor. Hapisteki insanlar bir süre sonra toplumun içine karışacaklar. Ya da şu anda özgür dolaşan bir kişi, hiç beklemediği bir anda kendini içerde bulabilir. Cezanın amaçlarından biri de o kişiyi yeniden topluma kazandırmaksa, bu nasıl olacak? Tümüyle hayata küsmesini sağlayarak mı? Kendi kurduğu dünya içinde günlerini intikam duygusuyla geçirmesiyle mi? Ekonomik durumunu daha da bozarak mı? Bedenen toplumdan uzaklaşmasının ardından ruhen de uzaklaştırarak mı? Önümüz bayram... Hapiste bayramlar, gelmesi değil, bir an önce geçmesi dilenen günlerdendir. Bayram ve öncesi, insanların yardım duygularının biraz daha öne çıktığı dönemlerdir. Hapisteki insanlara yapacağınız yardımla sadece onların kalbini kazanmış olmayacaksınız, belki onların topluma kazandırılmalarının da önünü açmış olacaksınız. ‘Katiller hâlâ ‘Özerk Kürdistan’ çıkışı korunuyor’ Baydemir: Ortadoğu’da merkezi yönetim ortadan kalktı DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, “Bütün Ortadoğu coğrafyasında, Irak’ta olduğu gibi ya da benzeri İran’da da özerk Kürdistan olacaktır, Türkiye’de de özerk Kürdistan olacaktır, Suriye’ye de özerk Kürdistan olacaktır. Bunun başka bir yolu yoktur diye düşünüyorum” dedi. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, kentte görev yapan gazetecilere Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde iftar yemeği verdi. Yemekte Türkçe ve Kürtçe konuşan Baydemir, Suriye’de yaşanan gelişmeleri değerlendirirken, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Baydemir, sıkıntılı bir atmosferin arifesinde bulunulduğunu belirterek, “Ahlaki vicdani sorumluluğumun gereği olarak ifade ediyorum. Ahlaki ve vicdani sorumluluğumun gereği olarak Suriye’nin, Suriye Kürdistan’ının işgali bir cinnet olacaktır ve Ortadoğu’ya barışı olabildiğince uzaklaştıracaktır” diye konuştu. Baydemir, bundan sonra aşırı bir merkezi bir yapıyla ülkeyi yönetmenin ortadan kalktığını ileri sürerek, “Ortadoğu’yu yönetmek ortadan kalkmıştır. Benim yüreğimden geçen, bir insan olarak yüreğimden geçen, özerk Kürdistan’ın başşehri Kamışlı’dır. Özerk Kürdistan’ın başşehri Diyarbakır’dır, özerk Kürdistan’ın başşehri Hevler’dir, (Erbil) özerk Kürdistan’ın başşehri Mahabad’dır. Benim yüreğimden geçen Mahabad’dır, ama onlar karar versinler” dedi. İzmir’de hüzün Astsubay Selman Aksu için İzmir’deki Bostanlı Beşikçioğlu Camii’nde tören düzenlendi. Kürtçe ağıtlar yakan şehidin ailesi güçlükle teselli edildi. Anne Şerin Aksu, oğlunun askeri şapkasını tören boyunca elinden bırakmadı. Taziyeleri gözyaşları içinde kabul eden baba Hayrettin Aksu ise “Bu acı bizi de vurdu. Söyleyecek bir şey bulamıyorum” diye konuştu. İstanbul Haber Servisi Cumartesi Anneleri dün 383. kez bir araya geldi. Gazi Mahallesi olaylarının ardından gözaltına alınan ve cesedi kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın kardeşi Ali Ocak, işkence suçlamalarıyla yargılanan Sedat Selim Ay’ın atamasını kınadı. İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklama yapan Canan Kaftancıoğlu, Ay’ın Hasan Ocak’ı sorgulayan ve kaybeden timde yer aldığını ifade ederek “Hesap vermeyen, denetlenmesi mümkün olmayan baskıcı bir rejim, insan haklarına itibar eder mi” diye konuştu. İHD Genel Merkez yöneticisi avukat Gülseren Yoleri ise “Sedat Semih Ay üzerinden başlayan tartışma, devletin halen sistematik olarak işkenceyi ve katilleri korumayı devam ettirdiğini gösteriyor” ifadelerini kullandı. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle