12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 29 TEMMUZ 2012 PAZAR 14 Türk Eğitim Vakfı 45. yılını doldurdu. Genel Müdür Yardımcısı Güsel Bilal TEV’i anlattı Vehbi Koç: Kız sen çok zenginsin ŞULE KÖKTÜRK Ömrünün 45 yılını gençlerin geleceğine adamış bir sivil toplum neferi Güsel Bilal. Türk Eğitim Vakfı bu yıl 45’inci yılını doldurdu. Genel Müdür Yardımcısı Güsel Bilal’in TEV’deki görevi de, vakıf kadar eski. Bilal kuruluşundan bu yana TEV’de verdiği sivil toplum hizmeti ile bu alanda rekor kırmaya aday. Türkiye’nin en eski vakıflarından olan ve kurucuları arasında İşadamı Vehbi Koç, Dr. Nejat Eczacıbaşı, Aydın Bolak, Ord. Prof. Dr. Sulhi Dönmezer ile Nadir Nadi’nin de bulunduğu vakfın 45 yıllık genel müdür yardımcısı Bilal, hâlâ ilk günkü heyecanıyla yapıyor işini. TEV’den öğrencilere burs vermek için var olan gücüyle çalışıyor. Binlerce bursiyerin hayatına dokunarak, onların Güsel ablası olan Bilal, “Vakıf varsa ben de varım, Vakıf için elimden geleni yaparım, elim tuttukça vakıf için çalışırım. Sözün özü TEV benim her şeyim, ben TEV için yaşıyorum” diyor. Güsel Bilal ile “Geleceğin liderlerini yetiştiriyoruz” dediği TEV’i ve 45 yılık sivil toplum örgütü yöneticiliğini konuştuk. Vakıf 1967 yılında kurulduğunda, Vehbi Koç’un “bu senin yapacağın iş” tespitiyle, vakıfta göreve başlayan Bilal, TEV’de üstlendiği birçok görevin ardından TEV Genel Müdür Yardımcısı olarak görevine devam ediyor. 28 yıl Vehbi Koç’la birlikte çalışan Bilal, “Vakıf deyince aklıma Vehbi Koç gelir. Vehbi Koç, Türkiye’deki STÖ’lerin birçoğuna öncülük etmiş bir kişi. Bunların başında TEV, Eğitim Gönüllüleri, TEMA ve Aile Planlaması Vakfı’nı sayabilirim ilk etapta. Vehbi Koç, Türkiye’de ilk defa vakıfların kurulmasıyla ilgili kanun olan 903 sayılı kanunun çıkmasına çok büyük emek vermiştir. 903 sayılı kanun çıkmadan önce Türk Eğitim Tesisi adı altında kurulan TEV’in adı böylece Türk Eğitim Vakfı oldu” diye konuşuyor. Batman’da Güsel Bilal adı Batman’da görülen yaygın intihar olayları da, 2000’li yılların başında TEV’in çalışma konuları arasına girdi. TEV, 1980’li yıllarda Güneydoğu’da yaptırdığı 3 ilköğretim okulunu ziyaret etmek üzere 2000 yılında bir Doğu gezisi düzenledi. Güsel Bilal de bu ziyaret sırasında, TEV Kurucu Üyesi ve Yönetim Kurulu Üyesi Şahap Kocatopçu’yla birlikte, Batman’da görülen yaygın intihar olayları nedeniyle Batman Valisi İsa Parlak’la da görüştü. İntihar nedenlerini öğrendikten sonra, ne yapabileceklerini düşünen TEV üyeleri bir proje geliştirdi. Güsel Bilal projeyle ilgili şunları anlatıyor: “Kızlarımıza beceri kazandırırsak, kızlarımız hem bir şeyler öğrenir, hem de bir gelir elde edebilir ve böylelikle hem ailelerinin yanında kendilerini güçlü hissedebilir, hem de kendi istedikleri birçok şeyi de elde edebilirler. Batman’da çok amaçlı bir toplum merkezi açtık. Bunun açılması beni çok mutlu etti. TEV’deki 35’inci merkezin adının Güsel Bilal Çok Amaçlı Toplum Merkezi olması benim için çok anlamlı bir ödül.” yüksek lisans öğrencisi yurtdışında eğitim görüyor. Güsel Bilal, “Bu benim hayatımda en önemli ikinci mutluluktur. Paranın pulun, her türlü varlığın üstünde” diyor. Vehbi Koç’un zenginlik anlayışını şu sözlerle anlatıyor Bilal: “Bir gün bana ‘Kız sen çok zenginsin” dedi. ‘Neden?’ diye sorduğumda, ‘Her gittiğim yerde senden bahsediyorlar’ dedi. Bu onun zenginliğe bakış açısının bir göstergesi.” ‘Müslüman Demokratlık’ ve AKP Siyasal İslamdan, AKP’den yana kalem oynatanlar ortaya “Müslüman demokratlık” diye bir kavram attılar. Bakalım, anlamaya çalışalım. Hıristiyan dünyasında bireylerin özgürlüklerine dinsel müdahalenin en somut örneği Katolik ülkelerdeki boşanma yasağıydı. Bu yasak ilk olarak Fransa’da, 1789 devriminden sonra kaldırıldı. Öbür Katolik ülkelerden Portekiz 1910’da, İtalya 1974’te, İskoçya 1976’da, Brezilya 1978’de, İspanya 1981’de, İrlanda 1997’de, Şili 2004’te ve Malta 2011’de boşanmayı kabul etti. Bugün Katoliklere boşanma yasağının sürmekte olduğu tek ülke Filipinler’dir. İslamda ise dinin, faizden yeme içmeye, giyim kuşamdan kadınların eşleri tarafından cezalandırılmasına, cinsel ilişkiden boşanmaya kadar bireylerin toplumsal ve bireysel özgürlüklerine müdahale ettiği birçok örnek sıralayabiliriz. Hıristiyanlık 18. yüzyıldan sonra Hıristiyanların çoğunlukta olduğu ülkelerde devlet yönetiminde söz sahibi olmak iddiasından vazgeçmiş, bu ülkelerde din ve dünya işleri birbirinden ayrılmıştır. İslam ise doğuşundan bu yana bir devlet dinidir. Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde İslam, açık ya da örtülü olarak devlet yönetiminde birincil güç olarak hak iddia etmektedir. Bugün Arapİslam ülkelerinin çoğunda ve İran’da sultanlar, krallar, emirler vb. İslam/şeriat adına iktidarı ellerinde bulundurmakta, toplumları yönetmektedirler. Sonuçta, Batılılar tarafından Arap Baharı adı verilen isyan hareketleri de Mısır’da Müslüman Kardeşler’i, Tunus’ta da İslamcı Ennahda Partisi’ni iktidara taşıdı. Batılılar açısından işlerin iyi gitmediği ülke Libya oldu; burada yapılan seçimlerde Müslüman Kardeşler meclise 17 milletvekili sokabilirken, görece liberal gruplar 39 milletvekili kazanmayı başardılar. Şimdi sıra Suriye’de; Esad eğer devrilebilirse iktidarın görünür en büyük adayı burada da Müslüman Kardeşler’dir, doğal ki ülke üçe bölünmezse… Tekrar Hıristiyan Demokrasi’ye dönecek olursak… En güçlüsü Almanya’daki Hıristiyan Demokratlar/Hıristiyan Sosyal Birlik olan Batı’daki Hıristiyan demokrat partilerin tümü “burjuva partileri”dir. Dolayısıyla bu partiler tarihsel birikim olarak burjuva değerlerini içselleştirmiş örgütsel yapılanmalardır. Birey hak ve özgürlükleri, anlatım ve düşünce özgürlüğü, her sınıfın, her kesimin, her toplumsal grubun özgürce örgütlenme hakkı, fırsat eşitliği, demokrasi, çoğulculuk vb. kavramlar bu partilerin ortak değerleridir. Burjuva ahlakına sahip olmak ancak bu değerleri özümsemekle/içselleştirmekle mümkündür. Bu ahlakın oluşması kolay olmamıştır; bunun için ilkin o ülkelerdeki/toplumlardaki feodal ilişkilerin ortadan kalkması/kaldırılması ya da çözülmesi gerekiyordu. Bu da kimi ülkelerde burjuvademokratik devrimler yoluyla, kimi ülkelerde ise sanayileşmeye bağlı olarak feodal ilişkilerin çözülmesiyle gerçekleşmiştir. Bizim kuruluş/aydınlanma devrimlerimiz ise toplumdaki gerici/feodal güçlerin baskı ve engellemeleriyle kesintiye uğramış, feodal ilişkileri ortadan kaldıracak bir toprak reformu/toprak devrimi gerçekleştirilememiştir. Öte yandan 1950’li yılların sonlarında montaj sanayisi ile başlayarak 1980’lerle birlikte hızlanan sanayileşme ve büyüyen ticaret sektörü birçok “zengin” yaratmış fakat feodal bağlarla ilişkisini kopartamayan bu kesim burjuvalaşamamıştır. Ortaya ilkel, açgözlü, nobran, dayatmacı bir “sınıf” çıkmıştır. Anadolu sermayesinin belkemiğini oluşturduğu bu sınıf kendiliğinden sınıf olmaktan kendisi için sınıf olma bilincine ulaşamamıştır. Manzara tüyler ürpertici ve iç karartıcıdır. Altyapısı kapitalist/çağdaş, üstyapısı ise feodal/çağdışı olan bu üretim biçimi Türkiye için belirleyicidir. Klasik diyalektik düşünceye göre altyapının üstyapıyı etkileyip dönüştürmesi gerekirken üstyapı kendini yeniden üretmekte, bu süreç içinde üstyapı giderek dincileşmektedir. AKP’nin güç kaynağı da bu yapıdır. İslam, bir inanç sistemi olmanın ötesinde bir ideolojidir, toplumun ve bireylerin hayatlarını düzenleyen bir dünya görüşüdür. Hayatın her alanına ilişkin söyleyeceği bir sözü, buyruğu vardır. Dolayısıyla İslamda din ile dünya işlerini birbirinden ayırmak olası değildir. Nitekim başta Anadolu sermayesi ve dinci güçler ülkeye, topluma ve devlete ağırlıklarını koydukça laiklik zedelenmekte, yara almaktadır. Çaresi? Düşüneceğiz. Aklımda bir büyük adamın söylediği şöyle bir söz var: “Bir ideoloji ancak bir başka ideolojiyle göğüslenebilir!” Üzerinde durmaya değer sanırım. Güsel Bilal Bursu Güsel Bilal’in TEV yaşamında bir başka anlamlı olay da kendi adı ile verilen burs oldu. Vakıftaki 35’inci hizmet yılı dolayısıyla TEV Yönetim Kurulu Güsel Bilal’in başarılarından dolayı, her yıl yurtdışında yüksek lisans eğitimine gidecek bir gence “Güsel Bilal Eğitim Bursu” verilmesine karar verdi. 10 yıldır Güsel Bilal bursuyla her yıl bir ‘Artık torunlarım var’ ‘Çok akıllı kadınsın ama’ 1999 yılında meme kanserine yakalanan Güsel Bilal, bu hastalığı da yenmeyi başardı. Bursiyerleri, zor bir ameliyat geçiren Güsel Bilal’in, bu dönemde hep yanında oldu. Kemoterapi seanslarından sonra koşarak TEV’e gidip çalışan Güsel Bilal, doktorundan bir uyarı da almış. “Çok akıllı görünmenize rağmen, bu yaptığınız hareket hiç akla mantığa sığmaz. Dinlenmelisiniz” demiş doktoru Bilal’e ancak kansere karşı başarısını görünce “Sizin işinize devam etmeniz, bizim yaptığımız tedaviden daha tesirli olmuş” tespitini yapmış. “Bütün bunları evli olsaydım yapamazdım. İşim eşimden önce gelecekti. Bu da hiçbir erkeği mutlu etmezdi. O nedenle hiç evlenmedim” diyen Bilal kendisine kocaman bir aile kurmuş ve bu ailenin başını da hiç boş bırakmıyor. Çok sevdiği ve yakından tanıdığı bursiyerlerini birbiri ile tanıştırıp evlenmelerine de vesile oluyor. Bugüne kadar birçok kişiyi evlendirmiş ve 60’a yakın kişinin de nikâh şahidi olmuş. “Hem tanıştırıp hem nikâh şahitliği yaptıklarım var” diyen Bilal şunları anlatıyor: “Karşınızdaki mutluluğun size kattığı artı bir şey var. İki insan mutlu olursa, bir de onların başarılı bir çocuğu olursa çok mutlu olurum. Artık torunlarım da var.” KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Halk, Din ve Asker Ordumuzun en üst komutanlarından önemli bir bölümü bu ramazan ayını “hapis”te yaşıyorlar... Yakın geçmişte “darbe” yapmaya niyetlendikleri savıyla tutuklandıklarında denmişti ki: “Alnı secde gören komutan özlemi çekiliyor.” Ahmet Hakan’ın, bu sözü başlık yaparak aktardığı Zaman yazarı Hüseyin Gülerce’nin yazısı şöyleydi: “Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, bakanlar, kuvvet komutanları, Kocatepe Camii’nde aynı safta bir bayram namazı kılsalar ne olur? Söyleyeyim: Türkiye’de çifte bayram olur. Hani ordu millet kaynaşması diyorlar ya, hem de ne kaynaşma olur.” (Hürriyet 1 Eylül 2011) Şimdi de kimi “dindar”larımızın, özellikle tutuklu geneDahası, tarihi eserlerin korunmasını bile asker üstlenir. Örneğin Sarıkamış’ta Rus işgalinden kalma asırlık taş yapılar ordunun elinde olmasaydı çoktan yıkılmış, yerlerine abuk apartmanlar dikilmişti... Hatta bunlardan, Katerina’nın ünlü kışlık sarayındaki ahşapları yakacak olarak sökmesinler diye metruk binanın özel nöbetçileri vardı. Bina Hazine’nindi ama askeri bölge içinde korunuyordu. Sinema, TV’ye yenik düşmemişti. Gittiğimiz kentlerde orduevi varsa, mutlaka sineması da vardı. En iyi yerli ve yabancı filmler bu “halka da açık” askeri sinemalarda gösterilirdi. Aynı orduevlerinde sivillerin düğünlerini yapması, asker müzisyenlerden oluşmuş orkestraların mahalli oyunlar ve parçalar çalmaları HARBİ SEMİH POROY BULMACA Sarıkamış’ta askerin koruduğu Katerina Köşkü. SEDAT YAŞAYAN rallerin oruç tutup tutmadıklarını merak ettiklerini duyunca çocukluğuma gittim. İstanbul’da bir “Şeker Bayramı” arifesiydi; Rami Kışlası’nda topçu taburu komutanı olan rahmetli babam demişti ki: “Artık yaşın geldi, yarın sabah bayram namazına birlikte gidelim.” Fatih Camisi’nin avlusuna girince, önce Fatih Sultan Mehmet’in türbesini ziyaret ettik; ardından son cemaat yerindeki saflara katıldık. Namaz sonrası herkesle bayramlaşırken bir mahalle komşumuzun “Komutan, oğlanı da asker mi yapacaksın” sorusuna babamın yanıtını unutmadım: “İstediğini olsun; memleketini sevsin yeter.” Şimdi generallerimize “alnı secde görmemiş”ler denildiğini anımsadıkça, zamanın derinliklerindeki tanıklıklarımı düşünüyorum... Hele ki babamın tayin olduğu Anadolu kentlerinde yaşadıklarımı... bugün de sürüyor... Bütün bunlara ordunun halkla bütünleşmiş tarihi ve geleneksel saygınlığı da eklendiğinde, o kentte komutanlara birçok siyasetçiden daha fazla güven duyulduğunu söylesem, asla abartmış olmam. UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Yıpranan saygınlık İşte böylesi gelenekselleşmiş bir güven, 12 Mart ve 12 Eylül faşist darbelerinin “ordu gücü”yle yapılmasından ötürü büyük yaralar aldı. Halkın bağrına bastığı ordunun komutanları, halkın çıkarlarını savunanları susturmak isteyen sömürgecilerle işbirliğini yeğlediler... Askeri güçlerini yurtseverleri ezmek için kullandılar. Şimdi asıl sorgulanması gerekenler, sivil ya da üniformalı olsunlar, Silahlı Kuvvetlerimizi “faşizmin baskı gücü” ne dönüştürerek ordumuzun tarihsel saygınlığının “yıpratılması”na neden olanlar değil midir? Bu yıpranmadan yararlanarak, sözde “sivil”lik, sözde “demokrat”lık adına “Cumhuriyetin ordusu”na karşı Kurtuluş Savaşımızdan bu yana duydukları kini siyasette egemen kılanları ise yine halkın sağduyusu yargılayacaktır. T.C. ANKARA 22. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN DOSYA NO: 2011/157 TALİMAT Müdürlüğümüz dosyasından Cumhuriyet Gazetesi 23/07/2012 tarih ve 39604 basın numarası ile yayınlanan satış ilanında Ankara ili Yenimahalle İlçesi, Esentepe Mahallesi, Araş Sokak 191 kapı nolu olarak yayımlandığı, Aras Sokak olduğu ilan olunur. 27/07/2012 “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: Tashih) T.C. KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ İLAN ESAS NO: 2012/898 Esas KARAR NO: 2012/1605 Mahkememizin yukarıda dosya ve karar numarası yazılı kararıyla, Kocaeli ili, Gölcük ilçesi, Değirmendere Merkez Mahallesi nüfusuna kayıtlı NAZLI SÖNMEZ (T.C.No:60397033326) vesayet altına alınarak, kendisine 13/09/1993 doğumlu, AYŞE GİZEM SÖNMEZ (T.C.No:60394033480) vasi olarak atanmıştır. İlan olunur. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 47558) Bugün de öyledir... Yurdun özelikle geri kalmış yörelerinde “asker” sanki belediye gibidir. Bulunduğu köyün, kasabanın yollarını bile yapar; hatta camilerine de bakar... TÜRK KALP VAKFI 19 Mayıs Cad. No:8 Şişli / İSTANBUL Tel: (212) 212 07 07 (pbx) http://www.tkv.org.tr C MY B C MY B Asker ve kentler Kalbinizi Koruyun 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SOLDAN SAĞA: 1/ MuğlaAntalya sı 1 nırında, “ulusal park” kapsamına alınan ün 2 lü kanyon. 2/ Felse 3 fede, bilgi ile varlık 4 arasında ilişki kurduğu düşünülen kav 5 ram... Bir yeri ba 6 kımlı ve bayındır duruna getirme. 3/ İz 7 maritgillerden bir ba 8 lık... Yunan rakısı. 9 4/ Mayalı hamurdan 1 2 3 4 5 6 7 8 9 yapılan yassı ekmek... Küçük mağara. 3/ İngiliz ya 1 A R M U D İ Y E pımı bir tür makineli tü 2 R E İ S ME R T fek... Uluslararası Güreş 3 M İ U R A L İ Federasyonu’nun simgesi. 4 U S U L E N O K 6/ Rütbesiz asker... Bay5D R E S S AM rak, sancak. 7/ Letonya’nın A para birimi... Dövülmüş 6 İ M A N S I Z 7 Y E L A Z M A N buğday, mercimek ve noOM A K I hutla yapılan bir tür çorba. 8 E R T İ K A N I K 8/ Paylama, azarlama... Niğ 9 de ve Nevşehir yörelerinde yetişen, kaliteli bir şarap veren beyaz üzüm cinsi. 9/ Antalya ilinde, kayak merkezi olan dağ. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kalın su buğusu... Halk edebiyatında aruz ölçüsüyle yazılan şiir türlerinden biri. 2/ Kadastro haritalarında parseller topluluğu... Çekilerek balık avlamaya yarayan daire şeklinde el ağı. 3/ Kocaeli’nin Karadeniz kıyısında turistik bir yöre ve liman... Şenliklerde caddelere kurulan süslü kemer. 4/ “Çilbalığı” da denilen bir balık... Polonya’nın plaka imi. 5/ Peygamberleri Hud’u dinlemedikleri için Tanrı tarafından yok edilen kavim... Bir nota. 6/ İlgi eki... “Labada” da denilen ve yaprakları sebze olarak kullanılan bitki. 7/ Avustralya’da yaşayan bir cins devekuşu... Din adamlarının simgesi sayılan başlık. 8/ İnen, inmiş... Bir içki. 9/ Cam üretiminde ve sanayide kullanılan soda külü... Arka, geri.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle