Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 25 TEMMUZ 2012 ÇARŞAMBA 4 PES BAŞKANI STANİSHEV’DEN YAZARIMIZ BEHRAMOĞLU’NA MEKTUP: HABERLER YARGITAY’DAN ‘ÖZEL HAYAT’ KRİTERİ Gelişmeler kaygı verici Dört duvarla sınırlı değil kür etti. Türkiye’de demokrasi karHaber Merkezi Avrupa Sosşıtı uygulamalardaki tırmanıştan yalistler Partisi (PES) Geçici Başkaygı duyduklarını belirten Staniskanı Sergey Stanishev, gazetemiz hev, PES’in Türkiye’deki politik yazarı usta şair Ataol Behramoğdurumdan yakından ilgilendiğini lu’nun, “İki Kalp Ağrısı” başlıklı anımsattı. Stanishev mektubunda yazısı üzerine mektup göndererek şu görüşlere yer verdi: “İçinde buTürkiye’deki gelişmeleri yakından lunduğumuz geriye gidiş dönetakip ettiklerini, Türkiye hükümeminde ilerici değerlere ve insantinin “Cinsiyetler arası eşitliğe, eğitim sisteminin değiştirilmesi Stanishev lığın gelecek ufkuna meydan okunmaktadır. Türkiye’de azınve kürtaj yasası yoluyla kadın lıkların durumu, haksız tutuklamalar haklarına saldırarak gerçek yüzünü ve yargılamalar PES’in her zaman kaygösterdiğini” bildirdi. gı duyduğu ve duymakta olduğu bir koPES Geçici Başkanı Stanishev, Behranudur. Bir toplumda güçler ayrılığı moğlu’na hitaben gönderdiği mektupta, düzgün biçimde işlemez ve basın özgür“İki Kalp Ağrısı” başlıklı yazıyla Türkilüğü olmasa, demokrasiye ulaşılamaz.” ye’de süren sorunları anlattığı için teşekANKARA (AA) Yargıtay 12. Ceza Dairesi, plajda bir kadının izinsiz mayolu fotoğraflarını çeken ve bir dergide yayımlayan sanıkların beraatlarına ilişkin yerel mahkeme kararını bozdu. Bozma kararında, özel hayat kavramının, gözlerden uzakta, mahremiyet olmadığını vurgulayan daire, kamuya açık alana çıkan her kişinin, görüntü ve ses kaydının alınmasına rıza gösterdiğinin kabul edilemeyeceğini vurguladı. İzmir’de plajda şezlonga uzanarak güneşlendiği sırada rızası olmadan fotoğrafı çekilen ve bilgisi olmadan bir derginin ön kapağında fotoğrafı yayımlanan kadın, “özel hayatın gizliliğinin ihlal edildiği” gerekçesiyle fotoğrafı çeken kişi ve yayımlayan dergi sahibi hakkında dava açtı. İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi, “plajın gizli alan değil, kamuya açık alan olduğu” gerekçesiyle sanıkların beraatlarına karar verdi. Kararın temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay 12. Ceza Dairesi’ne geldi. Daire, yerel mahkemenin kararını oybirliğiyle bozdu. Özel hayat kavramının irdelendiği kararda, bu kavramın, kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı, kapalı kapılar ardında, dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret olmadığı vurgulandı. Bugünün En Önemli Sorunu AKP döneminde demokratik hak ve özgürlükleri sınırlamaya yönelik uygulamalar öncelikle kadınları hedef alarak ilerliyor. Yeni “disiplin rejimi”, “estetik rejimi” topluma kadınların toplumsal konumunu değiştirebildiği ölçüde giriyor. Bu tespit doğruysa, “kadın hakları” (buna bağlı, olarak “cinsel özgürlükler”), savunulması gereken en önemli mevzi konumuna yükselmiştir. Bu mevzi kaybedilirse toplum siyasal İslamın “toplumsal mühendislik” projesi karşısında tümüyle savunmasız kalacaktır... Bu saldırı dalgası, bir taraftan kadına yönelik şiddet olaylarının, günlük yaşamda erkek egemenliğinin “mikrofaşist” müdahale ve tacizlerinin baş döndürücü bir hızla artmasıyla, öbür taraftan AKP seçkinlerinin, siyasal İslamın entelektüellerinin kılık kıyafet, tecavüz, evlenme yaşı gibi hassas konularda açıklamalarıyla ilerliyor. Bu “de facto” saldırı giderek sezaryen, kürtaj, “ertesi günü hapı” vb. alanlarda yasalarla “de jure” olmaya başladı. Türkiye nüfusunun neredeyse yüzde 99’u Müslüman. AKP’ye gelene kadar süreç ağır aksak da olsa kadın haklarının, cinsel özgürlüklerin gelişmesinden yana işledi. Öyleyse bu saldırıyı halkın dini duyarlılıklarıyla doğrudan ilişkilendirmek doğru olmayacaktır. Ben “kadın sorununun” bugün ilk savunulması gereken mevzi konumuna yükseldiğini düşünmeye, “Bu saldırı neden AKP döneminde..” sorusuna cevap ararken başladım. İlk dikkatimi çeken, kadın haklarına yönelik saldırıları adeta gölge gibi işçi haklarına yönelik saldırıların izlemesiydi. Kürtaj, sezaryen tartışmaları gündeme girerken aynı anda kıdem tazminatını fiilen kaldırmayı amaçlayan tartışmalar başladı. Kadına yönelik şiddet olayları artarken “Kürt açılımı” hızla yerini KCK tutuklamalarına bıraktı. Kadının üzerinde iki baskı birden olduğu hep söylenir: Erkek egemenliği ve sermayenin baskısı. Ama bu ikisinin arasındaki ilişki üzerinde pek durulmaz. Liberalizmin etkisiyle, sermayenin, erkek egemenliğine gereksinim duymadığı, kapitalizmde erkek egemenliğinin ortadan kalkabileceği dahi düşünülür. Hem yakın hem de uzak tarihe ilişkin gözlemler, bu iyimserliği desteklemiyor. Kadınların özgürleşme sürecinde, kapitalizmin, “195070” arasındaki büyüme döneminde feminist atılımlar, yapısal krizin derinleşmesiyle birlikte, yerini kadın bedeninin giderek daha küçük yaşlardaki kızları kapsayacak biçimde metalaşmasının hızlanmasına, kadını çocuksulaştıran, çıplaklığını daha çok kullanan reklamcılığa, porno endüstrisindeki patlamaya bıraktı. Karşıt dalga, “yumuşak” pornografinin sıradanlaşmasına, nihayet Germain Greer’in bir keresinde vurguladığı gibi “kadın bedeninin daha erişilebilir kılınmasına” açıldı. Kapitalizmle erkek egemenliği arasındaki “sembiyoz” ilişkisini “uzak tarihe”, kapitalizmin doğuş dönemi Avrupası’na, Silvia Federici’nin, (Caliban and the Witch – Women The Body and Primitive Accumulation) çalışmasının ışığında baktığımızda da görebiliyoruz. Feodalizmin uzun krizi sırasında, birçoğuna kadınların liderlik ettiği ya da geniş bir biçimde katıldığı “protokomünist”, din karşıtı halkçı köylü/proleter hareketlerin yaygın biçimde patlak verdiği görülüyor. Federici’nın bulguları kapitalizmin, kilisenin, aristokrasinin ve tüccar sınıfların, bu isyanları bastırmak, serveti, ayrıcalıkları korumak, birikimini yeniden düzenlemek için başlattıkları karşı saldırı içinden doğduğunu gösteriyor. Bu anlamda kapitalizmin doğuş süreci feodalizme, mülkiyete karşı yükselen isyanları, kadın özgürlüğü, cinsel özgürlük dalgasını, bastıran bir “karşıdevrim” işlevi görüyor. Bu ittifak, isyanları bastırmanın, emeği ucuzlatmanın, nüfusu artırmanın yollarını arıyor. Ortak kullanılan toprakların özelleştirilmesi, yeni mülksüz, ama çalışma koşullarını kabul etmektense, serseriliği, eşkıyalığı seçen bir nüfus oluşturmaya başlıyor. Yeni kapitalist sınıf, yeni işçiler kuşağını üretemiyor. Bunun için kadının eve kapatılması, ücreti ödenmeyen ev emeği gerekiyor. Böylece, bugün bize hiç yabancı gelmeyen yasalar gündeme gelmeye başlıyor. Zaten tarihsel, dini kökleri olan kadın düşmanlığı körükleniyor; erkeğin sisteme olan tepkisi, öfkesi kadına yönlendiriliyor. Böylece işçi sınıfı daha doğarken bölünüyor. Kadına yönelik şiddet, hatta tecavüz, özellikle halk sınıflarının kadınları söz konusu olduğunda meşrulaştırılıyor, zorunlu evlilikler teşvik ediliyor. İtiraz eden, çocuk doğurmayı reddeden, sorgulamada ağlamayan kadın, cadı mahkemelerinde yargılanıyor, işkencelerle idam ediliyor. Kadının cinselliği, bedeni hızla disiplin altına alınıyor: Kürtaj, doğum kontrolü, evlilik dışı cinsel ilişki ölümle cezalandırılabilecek suçlar arasına katılıyor. Çocuk yapmaya yönelik olmayan cinsel ilişkileri, içki içmeyi, çıplaklığı cezalandıran yasalar çıkarılıyor. Yükselmekte olan kapitalist sınıf bu dönemde, meyhaneleri, eğlence yerlerini, halkın bir araya geldiği mekânları kapatmaya çalışıyor. AKP’nin başarısı tanımlanırken yükselmekte olan yeni bir kapitalist sınıfı temsil ettiği hep vurgulanır. Kadınları, cinsel özgürlükleri hedef alan saldırı, bence öncelikle bu sınıfın sermaye birikimi, emek disiplini gereksinimlerinden kaynaklanıyor. Öyleye, bu hakları öncelikle savunmak gerekiyor! Sevimli’nin tutuklanması Avrupa Konseyi’ne taşınırken sosyal medyada imza kampanyası başlatıldı Sevil’e uluslararası destek İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN ALİCAN ULUDAĞ namikzafer@yahoo.com ANKARA Fransa’dan Erasmus programı ile okumaya geldiği Eskişehir’de, yasal eylemlere katıldığı gerekçesiyle tutuklanan Sevil Sevimli’ye destek her geçen gün artıyor. Dünya çapında kitlesel eylemleri örgütleyen avaaz.org adlı sitede imza kampanyası başlatıldı. Sevimli ailesi de kızlarının durumunu Avrupa Konseyi’ne taşıdı. Sevimli’nin dosyası Ankara’dan, yeni terörle mücadale mahkemesinin kurulduğu Bursa’ya gönderildi. Anadolu Üniversitesi öğrencisi Sevimli; Grup Yorum konseri, Güler Zere belgeseli ve 1 Mayıs’a katıldığı gerekçesiyle “yasadışı silahlı örgüt üyeliği”nden 9 Mayıs’ta tutuklandı ve şu an Eskişehir H Tipi Cezaevi’nde yatıyor. Sevimli hakkındaki soruşturma dosyası, “yetkisizlik” kararıyla Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderildi. Hem Fransa hem de Türkiye vatandaşı olan Sevimli’nin annesi Sevim Sevimli, Lyon’dan gelerek yaklaşık 3 aydır Eskişehir’de kızının çıkmasını bekliyor. Fransa’daki yetkililerle görüşen baba Erdoğan Sevimli son olarak Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’a mektup yazarak yardım istedi. Sevimli ailesine Fransa’da hukuki yardımda bulunan avukat Ahmet Kiraz da yanına baba Er BAKANLIK DEVREDE Avrupa kamuoyunda Sevil Sevimli’nin tutuklanması nedeniyle Türkiye’ye yönelik tepkilerin artması üzerine Dışişleri Bakanlığı da harekete geçti. Bakanlık, konuya ilişkin Adalet Bakanlığı ve HSYK’den bilgi istedi. Edinilen bilgiye göre, HSYK ve bakanlık yetkilileri de soruşturmayı yürüten Özel Yetkili Ankara Başsavcıvekilliği ile görüştü ve konuya ilişkin bilgi aldı. doğan Sevimli’yi alarak, Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği yetkilileri ile görüştü. Konseyden Sevimli’nin serbest bırakılması için mücadele etmesi talep edildi. Konseyin de konuyu gündemine alması bekleniyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi’nin gelecek oturumunda Sevimli için bir önerge verilmesi amacıyla milletvekilleriyle görüşülüyor. Bunlara ek olarak, Avrupa Parlamentosu’nda da başvuru yapılacak. 10 bin imza toplandı Sevimli ailesinin Lion’daki Türk Konsolosloğu yetkilileriyle görüştüğünü anlatan avukat Kiraz, yetkililerin aileye “Sizi tanıyoruz. Sizin ve kızınızın herhangi bir terör faaliyeti içinde olmadığını biliyoruz. Bu durumu Ankara’ya rapor edeceğiz” dediğini aktardı. Sevimli için “avaaz.org” adlı site üzerinden imza kampanyası düzenlendi.“www.avaaz.org/en/petition/LiberezSevilSevimli” uzantılı site üzerinden şu ana kadar yaklaşık 10 bin imza toplandı. 15 farklı dilde yayın yapan sitede, “Sevil Sevimli’ye özgürlük!” başlığı atıldı. “Bu kampanya neden önemli?” başlıklı yazıda, şöyle denildi: “Türkiye’de aralarında çok sayıda gazeteci, üniversiteli, öğrenci ve entelektüelin de bulunduğu yüzlerce kişi terörle mücadele kapsamında tutuklu bulunuyor. Türkiye iktidarı bu yasaları protestoları engellemek için kullanıyor. Sevil’in davasında adaletsizlik göze çarpıyor çünkü suçlandığı eylemler ‘terör örgütü üyesi olduğu’ iddiası karşısında bir anlam taşımıyor. Sevil terörist ise, hepimiz teröristiz!” Bir sembiyoz ilişkisi TÜRKİYE’NİN 10 BİN AVRO ÖDEMESİNE HÜKMETTİ AİHM Kuray’ı haklı buldu Haber Merkezi 16 Haziran Hareketi adlı illegal örgütün kurucuları arasında yer aldığı ileri sürülen ve halen cezaevinde bulunan Sarp Kuray, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Ankara’ya karşı açtığı “adil yargılanma” davasını kazandı. AİHM, Türkiye’nin Kuray’a 10 bin Avro “manevi tazminat” ödemesine hükmetti. “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” gerekçesiyle 1993 yılında yargılanmaya başlanan ve 2008 yılında ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Kuray, yargı sürecinin uzunluğu ve adil yargılanmadığı gerekçeleriyle 2009 yılında AİHM’ye başvurdu. Davayı sonuçlandıran AİHM, Türk mahkemeleri önünde yaklaşık 15 yıl süren yargı sürecinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin makul bir süre içinde yargılanma hakkıyla ilgili maddesine aykırı olduğuna hükmetti. AİHM, Kuray’ın mahkum edilmesine temel teşkil eden tanık ifadelerinin Kuray’a sonradan tutanak biçiminde verilmiş olmasının kabul edilemeyeceğini belirtti. İzmir’de Kültürpark’taki Lozan Anıtı önünde toplanan yurttaşlar iktidara tepki gösterdi. (HİCRAN ÖZDAMAR) Lozan Barış Antlaşması’nın 89. yıldönümü yurtta etkinliklerle kutlandı ASKERİ CASUSLUK DAVASINDA KARAR CUMA GÜNÜ Unutturulmak isteniyor Haber Merkezi Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsızlık ve kuruluş anlaşmalarının en önemlisi olan Lozan Antlaşması kabul edilişinin 89. yılında, İstanbul, İzmir ve Adana’da kutlandı. Kutlamalarda AKP iktidarının Lozan’ın mimarlarına yönelik “karalama ve hakaret” yarışına girdiğine dikkat çekildi. İstanbul’da Sarıyer Belediyesi, ADD ve ÇYDD tarafından Sarıyer’deki Atatürk Anıtı önünde kutlama töreni düzenlendi. Etkinliğe CHP, İP, Bahçeköy Lozan Mübadilleri Derneği de destek verdi. Sarıyer Belediyesi Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen konferansta konuşan Prof. Dr. Özer Ozankaya Lozan’ın Türkiye’ye 90 yıllık kesintisiz barışı yaşatan, başka ülkelerin tarihinde örneği olmayan bir diplomasi zaferi olduğunu söyledi. Prof. Ozankaya Lozan Antlaşması’nın derininde yatan en önemli değerin özgürlük olduğunu, emperyalist devletlerin AKP iktidarı eliyle her alanda bu değere saldırdığını ifade etti. ADD Sarıyer Şube Başkanı Fahrettin Serdaroğlu da Cumhuriyeti kuran kadrolara hakaret etmenin bugünlerde moda haline getirildiğini söyledi. ‘Projem artık ABD’nin oldu’ HÜLYA KESKİN Askeri Casusluk ve Şantaj davasında sanık savunmalarını alan mahkeme, savunmalar yetiştiği taktirde davayı cuma günü karara bağlanacağını açıkladı. Savunmasını yapan Balyoz davasının tutuksuz, bu davanın ise tutuklu sanıkğı HAVELSAN görevlisi emekli Yarbay Seyfettin Alevcan, gazetelerde kısa bir süre önce yer alan “İnsanlı Heron Projesi”nin kendi projesi olduğunu belirterek, “Eğer ben tutuklanmasaydım bu proje Türk mühendislere ve askerlerine ait olacaktı” dedi. İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmada savunma yapan Alevcan, “Bu projeyi üstlerime sundum. Yeterli bütçe ayrıldı ve çalışmalara başladım. Ancak ben tutuklandıktan sonra proje durduruldu ve rafa kalktı. Daha sonra Amerika bu proje hakkında 5 yıldır çalıştığını açıkladı” dedi. Balyoz davasının tutuklu, askeri casusluk davasının ise tutuksuz sanığı Binbaşı Kemalettin Yakar da savunmasında, “PKK’ye de, bombalama faaliyetlerine de yardım ettiğim söyleniyor. Böyle bir şey olabilir mi? Beni örgüt üyesi olmakla da suçluyorsunuz. O zaman evimde ve ofisimde neden arama yapılmadı? Bana bu komployu kuranları lanetliyorum. Bunlara yardım edenlerin son nefeslerini kolay veremeyeceklerini biliyorum” dedi. Tutuklu sanık Deniz Mehmet Irak ise, “Benim olduğu iddia edilen bir CD’nin içine iki ayrı kişi tarafından hayvan pornosu yüklenmiş. Bu kişilerden biri Gölcük, diğeri ise Ankara’da” diye konuştu. MESAJLAR ‘Sırada Atatürk var’ İzmir’i Sevenler Platformu öncülüğünde Kültürpark’taki Lozan Anıtı önünde bir araya gelen topluluk adına açıklama yapan Nazan Sevil Keskin, “İktidar, Lozan Antlaşması’nın mimarı İsmet İnönü’yü ders kitaplarından çıkararak, onurlu Cumhuriyet tarihini genç zihinlerden silmek istemektedir. Sırada Atatürk vardır” dedi. Adana’da ADD öncülüğündeki ilk tören Atatürk Anıtı önünde gerçekleşti. Törene CHP, İP, DSP, Eğitimİş ve EğitDer ile çeşitli STÖ temsilcileri katıldı. ADD Şube Başkanı Mehmet Göl, “Bu antlaşma Anadolu bozkırından yükselen kutsal isyanın zaferidir” dedi. Katlımcılar daha sonra İnönü Anıtı önünde saygı duruşunda bulundu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: Lozan Barış Antlaşması ile atılan temel üzerinde demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak yükselen Türkiye Cumhuriyeti, her alanda gelişme yönündeki gayretlerini, ortaya koyduğu idealler çerçevesinde önümüzdeki dönemde de şüphesiz sürdürecektir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu belgeleri arasında yer alan Lozan Barış Antlaşması’yla, Misakımilli hedeflerine “büyük oranda” ulaşılmıştır. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu: Bu antlaşmaya ve onu müzakere edenlere karşı geçmişe yönelik olarak yapılan eleştiri ve saldırılar, tarih anlayışı ve vefa hissinden yoksun olanların marifetidir, haksız ve anlamsızdır. Halkımız bu karalamaların asıl hedeflerinin Cumhuriyetimizi kuranlar ve kurucu ilkelerimiz olduğunu bilmektedir. ‘Hak ihlallerine sessiz kalındı’ ? İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şube Başkanı Ümit Efe, avukat Hüseyin Boğatekin, İHD Yönetim Kurulu üyesi Ali Koçyiğit ve İHD Cezaevi Komisyonu üyesi Gönül Sonbahar, Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde yaşanan hak ihlallerine ilişkin raporu açıkladı. Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde hak ihlalleri yaşandığı, ilgililerin de “hak ihlallerine sessiz kaldığı” belirtildi. Yapılan işkence ve kötü muamelenin önlenmesi ve görevlilerin derhal görevden alınarak yasal işlem yapılması istendi. C MY B C MY B