28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ 8 İstanbul A Edirne A Kocaeli A Çanakkale A İzmir A Manisa A Denizli A Zonguldak A Sinop A Samsun B Trabzon PB Giresun B A Ankara 34 38 35 35 38 40 35 30 29 31 29 31 35 Eskişehir Konya Sıvas Antalya Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars A A A A A A A A A A PB PB Y 35 35 31 41 37 34 42 42 38 40 34 28 27 Oslo Y Helsinki Y Stockholm Y Londra Y AmsterdamY Brüksel Y Paris Y Bonn Y Münih Y Berlin Y Budapeşte B Madrid A Viyana Y HABERLER 17 21 20 19 18 18 19 21 22 21 34 33 25 Belgrad Y 37 Sofya A 35 Roma A 31 Atina A 37 Zürih Y 22 Moskova PB 25 Aşkabat A 36 Taşkent A 34 Baku Y 33 Bişkek Y 34 Tiflis Y 31 Kahire A 39 Şam A 41 Ülkemizin kuzeydoğu kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Artvin, Ardahan, Kars, Erzurum, Ağrı ve Iğdır çevrelerinin kısa süreli ve yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 14 Temmuz GÜNCEL Katiller dışarıda! CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada ??? “Hür doğdum hür yaşarım / hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım” diyenler kırkelli yıl sonra Recebistan Cumhuriyeti’nde; hür doğduklarına, hür yaşayacaklarına bin pişman, Silivri zulümhanesinde zincir yerine dar hücrede yıllardır ömür tüketiyorlar. Yargı bağımsız ve tarafsızdır temel kuralı; yargı tek söz sahibi RTE’nin müsaadesi nispetinde bağımsız ve tarafsızdır kuralına dönüştüğü bir dönemden geçiyor ülke. Örneğin bir hâkim, 3. yargı paketine dayanarak hem ağlarım hem giderim diyen gelin gibi, hem ağlaşıyor hem de 7 genci katledenleri, üçdört siyasal cinayete karışan katili tahliye ediyor. Bir başka hâkimse; suçları Aydınlanma çağının gereklerine hizmet etmek olan Soner Yalçın, Prof. Yalçın Küçük, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan gibi ülkenin yüz akı isimlerin 3. yargı paketi gereği tahliye istemlerini reddediyor. Egemenliğin kayıtsız koşulsuz ulusal iradeye ait olduğunu yıllardır savunan bu ülkenin yarım yamalak, işine geldiği kadar demokrat başbakanı; halkın özgür iradesiyle seçilen vekillerin tahliyesini isteyen muhalefet partilerini, tabii aynı çizgide olan bir kısım medyayı… …tutuklu ulusal iradenin özgürlüğe kavuşmasının beklendiği günlerde; “tutuklu şahısları aday gösterilerek milletvekilliğini adam kaçırma” diye suçluyor... …haksız, insafsız, yersiz suçlamalarla yetinmiyor: Tutuklu vekillerin tahliyelerini “davaları boşa çıkarma girişimine dönüştürme” diye yorumlayabiliyor. ??? 12 Eylül siyasal matematiği iki buçuk partiye oturtmayı başaramadı. Yıllar sonra siyasal tabloyu üç partiye indirgeme hazırlıkları birden ivme kazandı: AKP ve CHP ile kendine özgü kuralları, inançlarıyla iki partiden ayrılan MHP! Genel Başkan RTE, HSP Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’u AKP’ye katılmaya davet etti. Son genel seçimlerde binde iki veya üç oy alabilen bir partiyi, yüzde 50’liler dolayında oy alan AKP’ye katılmasını istemenin oy bazında beş paralık değeri yok! AKP’ye çanak tutan yazarlara göre; AKP’de 2014’te RTE Çankaya’ya çıkarsa yerine AKP liderliğine kimin geleceği hesapları yapılıyor. Kurtulmuş’u şimdiden lider adayı olarak gösteren yorumlara rastlanıyor. Bir başka görüntü AKP’ye bağımlı yazarları rahatsız ediyor mu acaba: Kurtulmuş’u genel başkanlığa ve başbakanlığa layık gördükleri ilk günden beri yazılarında, TV yorumlarında; genç yaşında elbette emekli olamayacağını yazdıkları Çankaya’daki AKP’linin geleceğinden söz etmiyorlar. Ne olacak Çankaya’da AKP’ye onca yıldır hizmet eden gül gibi yoldaşları? ??? Ana muhalefette durumun özeti, “demokrasi ve değişim” kurultayı. Değişim de nasıl bir değişim? Örneğin bir ara medyaya sızdırılan, sonra sözü edilmeyen; Rus salatasına benzeyen; “a) sosyalizm b) sosyal demokrasi c) sosyal liberalizm d) Atatürkçülük” diye özetlenen bir program mı tartışılacak kurultayda? Ya da nasıl bir “değişim programı” var gündemde? Basın haberlerine göre ne bu ne de şu! “34. olağan kurultayda dikkatler parti meclisine girecek isimlerde olacak.” İlk seçimlerde genel başkanlığa elcağızıyla oturtan Önder Sav’a, ikinci seçimlerde ise Gürsel Tekin’e yakın isimleri parti meclisine yerleştiren Kılıçdaroğlu; genel başkanlıktaki yerini sağlama bağladıktan sonra, artık dün bugündür demiyor, “kendi listesini hazırlıyor.” Sütunlar dolusu kurultay haberlerindeki şu isimler gidiyor PM’den bu isimler geliyorun dışında; yeni programla ilgili üç beş satır olsun habere rastlanmıyor. Öyleyse ne değişiyor CHP’de? Genel Başkan’ın dayatacağı liste ile PM değişiyor, bir! Partinin özü, çimentosu Atatürkçülük, laiklik, devrimcilik anlam değiştiriyor, iki. Cumhuriyet’in temel taşlarından, unutulmaz hizmetlere imza atan İsmet İnönü ve hatta yer yer Atatürk adının ders kitaplarından çıkarılmasına ses çıkarmayan bir Genel Başkan yönetiminde partinin geçmişini savunmaktan çekinen bir değişim geliyor CHP’ye, üç! ??? Bu durumun özetinde iyi günler Türkiye! ‘Bol yasaklı’ anayasa AKP’nin yeni anayasa taslağıyla ilgili yaptığı önerilerde, türbana her alanda özgürlük getirirken ‘genel ahlak’ ve ‘milli güvenlik’ sınırlamaları dikkat çekiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda bazı maddelerle ilgili önerilerini ileten AKP, türbanın kamu ve eğitimin her kademesinde serbest bırakılmasını, cemaatlerin din eğitimi verebilmesini isterken; basın, düşünceyi yayma gibi özgürlük alanlarında ise “milli güvenlik, kamu düzeni, genel ahlak, aile hayatının korunması” gibi sınırlamalar getirilmesini istiyor. TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarını 1 Ağustos’a dek erteledi. AKP’nin komisyona ilettiği bazı maddelerle ilgili tartışma yaratacak önerileri şöyle: GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY GREV HAKKINDA DA SINIRLANDIRMALAR VAR AKP’nin önerisinde “Çalışma, teşebbüs ve sözleşme hürriyetleri; milli güvenliğin, genel sağlığın, genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması amaçlarıyla sınırlanabilir” deniliyor. Düzenlemeyle grev yasağı korunmuş oluyor. Haberleşme özgürlüğünün “milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel sağlığın, genel ahlakın veya başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması veya suç işlenmesinin önlenmesi sebepleriyle hâkim kararıyla” engellenebilmesi isteniyor. CHP ve BDP özellikle “genel sağlık, genel ahlak” kavramlarına itiraz ediyor. BDP, birçok maddede “milli güvenliğin sağlanması” gerekçesiyle sınırlama getirilmesine tepkili. yaşama, açıklama, din ve inancını değiştirebilme hürriyetini de içerir” deniliyor. Bu öneriyle kamuda ve eğitimin her kademesinde türbana serbestlik yolunun açılmasının hedeflendiği belirtiliyor. Bu düzenlemeyle cemaatlere din eğitimi verme yolu da açılıyor. Mevcut anayasadaki “devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa din kurallarına dayandıramayacağı ve din duygularının istismar edilemeyeceği” ifadesi ise kaldırılıyor. CHP’li üyeler, bu düzenlemenin laikliğin kaldırılması anlamına geleceği görüşünü dile getiriyor. sinde ifade özgürlüğünün “milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel sağlığın, genel ahlakın, başkalarının haklarının, özel veya aile hayatının korunması, suçların önlenmesi, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanması, savaş kışkırtıcılığının, ayrımcı BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNE SINIRLAMA: AKP’nin öneri lık, düşmanlık veya kin ve nefret savunuculuğunun engellenmesi” amaçlarıyla sınırlanabileceği belirtiliyor. Mevcut anayasadaki “Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması” ise sınırlama gerekçeleri arasında yer almıyor. sinde basın özgürlüğünün “milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın, başkalarının haklarının, özel veya aile hayatının korunması; suçların önlenmesi, yargının bağımsızlık ve tarafsızlığının sağlanması, savaş kışkırtıcılığının, her türlü ayrımcılık, düşmanlık veya kin ve nefret savunuculuğunun engellenmesi amaçlarıyla” sınırlanabileceği ifade ediliyor. Öneride “Masumiyet karinesinin ihlaline yönelik yayın yapılamaz” ifadesiyle “masumiyet karinesi” gibi yeni bir ölçütün de anayasaya girmesi isteniyor. TÜRBANA KAMUDA SER BESTLİK: AKP’nin “Din, vicdan ve inanç hürriyeti” maddesiyle ilgili önerisinde “Herkes din ve vicdan hürriyetine sahiptir. Bu hak tek başına veya topluca açık veya kapalı olarak ibadet, eğitim, öğretim, uygulama ve tören yapmak suretiyle dinini veya inancını İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNE SINIRLAMA: AKP’nin öneri Uçaksavarla vurulmadı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, Türk RF 4 uçağı ile ilgili 36 saat içinde yaptığı ikinci açıklamada, ‘denizden hiçbir yeni kanıt’ çıkarılmamasına karşın, “Suriye tarafından iddia edildiği gibi bir uçaksavar ateşi ile düşürülme ihtimalinin ortadan kalktığı görülmüştür” dedi. Bir önceki açıklamasında, “Suriye tarafından düşürüldüğü iddia edilen” diyen Genelkurmay, bu ifadeden de vazgeçti. Genelkurmay, “Önemli parçaların çıkarılıp incelemeleri tamamlandıktan sonra uçağımızın Suriye tarafından nasıl düşürüldüğünü tespit etmek mümkün olabilecektir” açıklamasını yaptı. Genelkurmay, Akdeniz’de düşen Türk uçağı ile ilgili yeni bir açıklama yaptı. Açıklamada, şunlar kaydedildi: “... Bugüne kadar su yüzeyinden toplanan malzemelerin kriminal inceleme sonucu kamuoyu ile paylaşılmıştır. İnceleme sonucuna göre; uçağımızın düşürülme nedenleri arasında, Suriye tarafından iddia edildiği gibi bir uçaksavar ateşi ile düşürülme ihtimalinin ortadan kalktığı görülmüştür. Deniz dibindeki önemli parçaların çıkarılıp incelemeleri tamamlandıktan sonra uçağımızın Suriye tarafından nasıl düşürüldüğünü tespit etmek mümkün olabilecektir. ... Kurtarma faaliyetlerine kısa bir zaman sonra yeniden başlanacaktır.” Genelkurmay’ın yaptığı açıklama ile düşürülen uçak olayına yeni bir boyut geldi: CHP lideri ‘Sorumluluk hükümetin’ dedi ‘Genelkurmay şamar oğlanı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türk jetinin düşürülmesi konusunda Genelkurmay ve hükümetten yapılan çelişkili açıklamaları değerlendirirken “Genelkurmay tam bir şamar oğlanına döndü. Bırakın açıklamayı başbakan yapsın. Milli Savunma Bakanlığı dururken niye bütün sorumluluğu Genelkurmay üstleniyor?” dedi. “Bir ordunun yönetim kadrosunun yüzde 30’u işlevsiz hale getirilmişse savaş kabiliyetini kaybetmiş demektir” diyen Kılıçdaroğlu, “Kara kuvvetlerinin 7’de biri, hava kuvvetlerinin 4’te biri, deniz kuvvetlerinin de yarısı işlevsiz hale geldi, tutuklu” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarıyla bir araya geldi. Uçağın düşmesinden sonra Başbakan Erdoğan’ın masa başında oturarak kendilerine brifing verdiğine dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Masanın başında o durdu, bırakın açıklamayı o yapsın” diye konuştu. Son açıklamalardan Genelkurmay’da yeterince istihbari bilgi olmadığı yönünde yorumlar yapıldığının anımsatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “İstihbarat MİT’teyse MİT açıklama yapsın. Ordu kendi kendisini toplumun gözünde itibarsızlaştırıyor” dedi. Kılıçdaroğlu, Suriye bölgesindeki askeri güçlerden sorumlu komutanın şu anda tutuklu ve cezaevinde olduğuna dikkat çekti. Mühimmat izi yoktu! Genelkurmay’ın bir önceki açıklamada ise şu ifadeler yer almıştı: “... Malzemeler üzerinde petrol türevi herhangi bir yangın başlatıcı ve hızlandırıcı madde profiline, patlayıcı madde artığına ve herhangi bir mühimmata ait olduğu değerlendirilen bulguya rastlanmamıştır.” En iyi yasa, kötü bir yargıcın elinde olumsuz sonuçlar doğurabilir. En kötü yasa, iyi bir yargıcın elinde olumlu sonuçlar doğurabilir. İşte tam böyle bir dönemin içinden geçiyoruz. Meclis’te kabul edilen 3. yargı paketinin özel yetkili mahkemeler ve onların yerine kurulan bölge ağır ceza mahkemeleriyle ilgili unsurlarını geçen hafta kaleme aldık. Bugün tutukluluğa ilişkin yeni yasanın getirdiklerini, tartışmaları ve beklentileri sütuna yatıralım. ??? Tutukluluk bağlamında tablonun özeti şu: Meclis 50 saate yaklaşan bir çalışma temposuyla 3. yargı paketini çıkarıyor. Cumhurbaşkanı, “Bu yasadan yararlanacaklar var” değerlendirmesiyle birkaç saat içinde imzalayıp Başbakanlığa gönderiyor. Aynı gece Resmi Gazete’de yayımlanıp ertesi gün yürürlüğe giriyor. Yürürlüğe girdikten birkaç saat sonra tahliyeler başlıyor. Buna karşılık Silivri’deki mahkemelerin fiili tutumu ise şöyle: Bu yasa çıkabilir, hemen uygulamaya konmuş olabilir, ama ben kendi takvimim çerçevesinde aylık tutukluluğu gözden geçirme hakkı içinde konuya bakacağım. Bu aşamadan sonrasını kamuoyunun yorumuna bırakalım, yasanın ayrıntılarına geçelim. Tutuklamaya ilişkin iki temel yenilik var: 1 Tutuklamanın somut olgulara dayanması, tutuklamaya devam kararı verilirken gerekçelerinin açıkça ve her sanık için tek tek belirtilmesi. 2 Tutuklama yerine adli kontrol önlemlerinin artırılarak yargıçlara yeni seçenekler sunulması. Her iki şık belli ölçülerde daha önce de vardı. Yeni yasayla hem altı daha kalın çizildi hem biraz daha ön plana çıkarıldı. Hukuk biliminin yüzyıllar süren birikimiyle şu ilke yerleşti: Şüpheden sanık yararlanır. Cümle hiçbir tartışmaya meydan vermeyecek derecede açık. Eğer suçsanıkdelil bağlantısında şüpheli bir durum varsa, bu sanık lehine yorumlanır. Türkiye’deki mevcut uygulama ise şöyle: Şüpheden savcı yararlanır. Savcılar her türlü bilgiyi, belgeyi, duyumu, iddiayı kendileri için kullanıp mahkemenin önüne koyuyorlar. Mahkemelerin takdir hakkını nasıl kullandığı ortada. Örneğin yasada “kuvvetli şüphe” diye bir kavram var. Bu durumda “tutukluluğa devam” kararı veriliyor. Yeni yasa yargıçlara, “Salt kuvvetli şüphe deyip tutuklayamazsın, bunun somut olgularını da açıkça yazman gerekir” diyor. Tutukluluk bir “tedbir” olarak değerlendirildiğinde bunun yerini tutabilecek adli kontrol seçenekleri de artık salt “yurtdışına çıkış yasağı” ile sınırlı değil. Bunun yanında ülke sınırları içinde kullanılabilecek, oturduğu bölgenin dışına çıkmamaktan belirlenen yerlere gitmemeye kadar 6 yeni seçenek var. Tutuklama özünde bir hüküm, bir yargılama kararı değil; tebdir, idari karar. Bu anlamda “tutukluluğa devam” kararı, ilk tutuklamadan daha ağır sorumluluk gerektiriyor. ??? 3. yargı paketiyle birlikte doğal olarak her kesimde bir beklenti oluştu. Yasanın yürürlüğe girmesinin hemen sonrasında mahkemelere tahliye dilekçeleri yağdı. Bütün dileğim, yargıçların takdirlerini olabildiğince geniş bir kesim için özgürlüklerden yana kullanması. Tutuklu milletvekilleri, belli bir sembol olarak ayrıca öne çıktı. Gerek yargıdaki gelişmeleri gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Türkiye’yi de ilgilendiren kararlarını ayrıntılarıyla ve özenle kamuoyuna aktaran Sedat Ergin’in altını çizdiği bir kavram var: Meşru beklenti hakkı. Milletvekili seçilen bir kişiye oy verenler, doğal olarak onun Meclis’te görev yapmasını, kendilerini temsil etmesini beklerler. Bu beklenti meşrudur ve haktır. FARKLI AÇIKLAMALARI ŞEHİT PİLOTUN AMCASI DEĞERLENDİRDİ: ‘Adaylar istihbarat raporlarına göre elendi’ iddiası ‘Kafamızı karıştırdılar’ Polis okulunda fişleme BARKIN ŞIK BEDAŞ direnişi sürüyor BEDAŞ işçileri, direnişlerinin 54.gününde Galatasaray Meydanı’nda toplanarak Beyoğlu’ndaki BEDAŞ Genel Müdürlüğü Binası’na yürüdü. BEDAŞ önüne geldikten sonra, genel müdürlüğü işgal etmek isteyen işçilere polis ve güvenlik görevlileri engel oldu. Çıkan arbedede özel güvenlik görevlilerin ve polislerin uyguladıkları şiddete rağmen, müdürlük bahçesine girmeyi başaran 10’a yakın işçi basın açıklaması yapmak istedi ancak işçilere izin verilmedi. EnerjiSen Genel Başkanı Kamil Kartal “Bizi ne kadar gözaltına alsalar da, direnişimize son veremeyecekler” dedi. (PERVİN ÇÜTCÜ) ANKARA Akdeniz’de düşen Türk uçağında şehit düşen Pilot Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın amcası İhsan Ertan, olayla ilgili Genelkurmay ve hükümetten yapılan farklı açıklamalar konusunda, “Kafamızı karıştırdı bu olay” dedi. Ertan, “Biz uçağın düşürüldüğüne inanıyoruz. Suriye dışında bir ülkede uçağı düşürmüş olabilir” diye konuştu. Pilotlara yapılan otopsiyle ilgili kendilerine resmi bir bilgilendirme yapılmadığını kaydeden Ertan, “Genelkurmay’ın son açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna, “Türkiye nasıl değerlendiriyorsa biz de öyle değerlendiriyoruz. Suriye uçağı düşürdü dediler. Yetkili ağızların tamamı öyle dedi. Şimdi ise Genelkurmay ‘iddia’ kelimesini kulllandı. Tamamen kafamızı karıştırdı bu olay” diye yanıt verdi. “Uçağın teknik bir sebeple düştüğünü düşünüyor musunuz? İhtimal veriyor musunuz?” sorusunu ise Ertan, “Düşünmüyoruz. Uçağın düşürüldüğüne inanıyoruz” diye yanıtladı. Kendilerine resmi bilgilendirme yapılmadığını kaydeden Ertan, “Resmi bilgilendirme yok. Ama uçağın düşürüldüğünü söylüyorlar sürekli” dedi. DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) Emniyet Müdürlüğü’nde psikolog olarak görev yaptıktan sonra istifa eden Hakan Yılmaz, görev yaptığı süre içerisinde Polis Meslek Yüksekokulu’na öğrenci alınması amacıyla katıldığı 4 komisyonda, polis adaylarının adli sicil kaydı ile değil, gayri resmi ve gayri hukuki terörle mücadele ve istihbarat raporlarının fişlemeleriyle elendiğini iddia etti. Diyarbakır Emniyet Müdür lüğü bünyesinde psikolog olarak görev yapan Yılmaz, yarı zamanlı çalışma isteği kabul edilmeyince, konuyu mahkemeye taşıdı. Şikâyette bulunmasından sonra 6 ayda hakkında 10 soruşturma açıldığını ifade eden Yılmaz, Sinop’a sürüldüğünü, bir emniyet müdür yardımcısının, Sinop’a telefon açarak “Sıkıntılı bir personel gönderiyoruz, ona nefes aldırmayın, göz açtırmayın” dediğini ileri sürdü. Mayıs ayında istifa eden Yılmaz, “Bir mülakatta, bayan arkadaşa sorulmuştu: ‘Sivas nasıl bir yer?’ diye. O da ‘Sivas güzel bir şehir ama halkı biraz tutucu’ demişti. Aday dışarı alındıktan sonra komisyon başkanı, ‘Bu arkadaşın insan ve şehirlerle ilgili önyargısı var. Bundan polis olmaz’ dedi ve o arkadaşı eledik. Yılmaz, adaylardan birini sabıka kaydı temiz olmasına rağmen istihbarat raporlarına göre misyonerlik faaliyetlerinde görüldüğü gerekçesiyle elediklerini söyledi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle