10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 TEMMUZ 2012 CUMARTESİ [email protected] 12 DIŞ HABERLER Muhalefet ve Şam, Hama’ya bağlı Treimsa köyünde yaşanan katliam için birbirlerini suçladı Suriye’de katliam: 200 ölü Dış Haberler Servisi Suriye’nin Hama kentindeki Treimsa köyünde yaklaşık 200 kişi öldürüldü. Şam rejimi ile muhalefet katliamdan birbirlerini sorumlu tuttu. Londra merkezli Suriye İnsan Hakları Gözlem Örgütü Başkanı Rami Abdülrahman, önceki gün meydana gelen olayın ardından 30 cesedin teşhis edildiğini söylerken, muhalifler, olayda öldürüldüğü öne sürülen 15 kişinin cesetlerini gösteren görüntüleri internete koydu. Abdülrahman, köyün küçüklüğü göz önünde bulundurulduğunda, olayın Suriye’de ayaklanma başladığından beri meydana gelen en büyük katliam olabileceğini belirterek Devlet Başkanı Beşşar Esad’ı suçladı. Birleşmiş Milletler ve Arap Birliği’nin Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan’ı suçladı. Örgütün açıklamasında, katliamdan gelişmelere seyirci kalan Suriye rejiminin müttefikleri İran ve Rusya ile birlikte Annan’ın da sorumlu olduğu belirtildi. Muhaliflerin oluşturduğu Suriye Ulusal Konseyi, olayın ardından Birleşmiş Milletler (BM) müdahalesi istedi. Konuyla ilgili açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin 7. maddeyi yürürlüğe sokması talep edildi. 7. madde, barışa tehdit oluşturan rejimlere karşı ekonomik yaptırımlar ve askeri müdahaleyi içeren sert önlemler öngörüyor. BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan, katliam karşısında “şok geçirdiğini ve dehşete düştüğünü” söyledi. Katliamı kınayan Annan, Suriye yönetiminin, ağır silahlar kullanmama sözünü çiğnediğini de vurguladı. Annan, Suriye’de şiddet ve vahşetin acilen durdurulması gerektiğini, bölgede etkisi olan ülkelerin daha çok çaba göstermesinin her zamankinden daha büyük önem kazandığını belirtti. Annan, BM gözlemcilerinin, koşullar uygun olduğu takdirde katliamı araştırmaya hazır olduğunu da duyurdu. Suriye’deki BM gözlemcilerinin şefi Tümgeneral Robert Mood da ateşkes ilan edilmesi halinde katliam bölgesine giderek soruşturma yapmaya hazır olduklarını bildirdi. Fransa ise BM Güvenlik Konseyi’nin katliam karşısında harekete geçerek Şam yönetimine yaptırım uygulanmasını öngören tasarıyı kabul etmesini istedi. Suriye’nin Hula kasabasında 25 Mayıs’ta yaşanan katliamda, ordu birlikleriyle Şabiha milislerinin 108 kişiyi öldürdüğü iddia edilmişti. Saraydan Kız Kaçırma… ‘Normalleşirken’ 90’lı yılların sonuydu. Topkapı Sarayı’nda ilk kez sergilenen ve büyüsünü bugün dahi hatırladığım etkileyici bir “Saraydan Kız Kaçırma” izlemiştim… Asırlık çınarlar, selviler arasında yükselen tepsi gibi bir mehtap… Fonda, Mozart’ın insanı avucunun içine alan müziği… Ve Yekta Kara’nın damgasını taşıyan İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin göz dolduran performansı… Topkapı Sarayı’nda 3. Opera Festivali vesilesiyle, 13 yıl arayla izlediğim “Saraydan Kız Kaçırma”da Yekta Kara’nın gene damgası var… Eseri Sevgili Yekta Kara sahneye koymuş…. Müziği Samsun Devlet Opera ve Balesi Orkestrası icra ediyor… Konstanze’yi canlandıran İtalyan soprano Eva Mei alabildiğine iyi. Belmonte’yi seslendiren Avusturyalı Bernhard Berchtold gayet başarılı… Ankara Devlet Operası’ndan başrol “Osmin”ı oynayan Tuncay Kurtoğlu, tek kelimeyle muhteşem. Karizmatik ve çok canlı olmasının ötesinde sesi de güçlü. Ama nedense aynı sihir yok… Nedir nedir… diye düşünürken farkına vardım. Mekân farklı! Topkapı Sarayı’ndaki “Saraydan Kız Kaçırma”. Bundan böyle “Saray kapısının önünden kız kaçırma”… olmuş! 99’da gördüğüm “Saraydan Kız Kaçırma”; Topkapı Sarayı’nın içindeki “Saadet Kapısı”, “Babüsaade” deydi. .. Bu defa; “Topkapı Sarayı müzesi turnikeleri ve bilet gişelerinin bulunduğu”; “Babüsselam”ın önündeyiz. Başka deyişle Topkapı Sarayı müzesinin dışındayız. Tarihi mekânlarda sahnelenen operalar, malumunuz mekânların içinde sergilenir… II. Dünya Savaşı yıllarından bu yana yaz aylarında prodüksiyonlarını hep Roma’nın en görkemli arkeolojik kalıntıları olan “Terme di Caracalla”ya taşıyan Roma operası mesela… Kalıntıların tam göbeğinde/içinde gösteri yapar… Pavarotti, Carreras, Domingo’nun bu kalıntılarda verdiği ünlü “Üç Tenör” konseri dünyaca nam salmıştır. Tarihle iç içelikle güdülen maksat geçmişi günümüze taşıyarak yaşatmak, dekora sıra dışı görkem katmak ve gece atmosferi içinde başka türlü görülemeyecek tarihi mekânların yarattığı elektrik ile müziğin elektriğini birbirine harmanlayıp, eklemlemektir… 2000’li yıllar başında, gene Topkapı’da geçen BBC yapımı şahane bir “Saraydan Kız Kaçırma” belgeseli için hiç unutmam Süher Pekinel, “Mozart müziğinin zenginliğini bu olağanüstü mekânda kullanmanın gücüne” dikkat çekerken; “Müziğin kendi içindeki yoğunluk, Topkapı ile birleşince teatral bir etki ve gerilim yaratıyor. Saray mı müziğe bu teatral etkiyi katıyor, müzik mi Topkapı’nın teatral gücünü arttırıyor bilemiyorsunuz” demişti… Bugün aynı gösteriyi müze kapısının önüne çıkarttığınızda; “o yoğunluğu” ve “aynı teatral etkiyi” elde edemiyorsunuz... Müze girişi önünde; bahçe içindeki görkemli selvilerin huzur veren dinginliğini, asırlık çınarların gönül okşayan kucaklayıcılığını ve yaşanmışlığını bulamıyorsunuz… İnsan kendini Topkapı Sarayı’nın kalın, geçit vermez, muhkem bir sur kapısı önünde gerçekte pek de istenmeyen, ötelenen, fazladan oraya iliştirilmiş zoraki bir konuk gibi hissediyor. Ne olmuş da “Saraydan Kız Kaçırma”; böyle aşılmaz kale görüntüsü veren kapı önüne taşınmış derseniz? Yönetmen “Hadi canım bu defa da böyle olsun! Geçen defa operayı saray bahçelerinde sergilemiştik, bu kez de sarayın kale kapısının önüne çıkalım” mı demiş? Hayır… Üç yıl önce yapılan İdil Biret baskınını hatırlıyorsunuz değil mi? Hani Alperenler “Bir gece ansızın gelebiliriz!” naraları atarak Talibanca dehşet saçan bir konser baskını yapmıştı… Sokakta toplu namaz kılıp tekbir getirerek; konser dinlemek üzere saray bahçesinde toplanan izleyicilere toplu lanet yağdırmışlardı… O baskın sonucunda “Talibanlık” kazanmış… Ve ikinci avlu Babüssaade fırsat bu fırsat… her çeşit gösteriye kapanmış! “Maarifi kapattık. Bundan böyle sükunetle eğitime devam edebiliriz” hesabı… Her şeye nasıl da alışıyor, alıştırılıyoruz... Bunu üstelik kimse mesele etmiyor artık. “Daha buna gelene dek…” demeyin… ‘Usta’nın “normalleşme” dediği olgu, böyle ilerliyor. Üç yıl önce bu konu günlerce konuşulmuştu… Birinci sayfalarda gerektiği gibi yer bulmasa da köşelerde ele alınmış; TV kanallarında saatlerce işlenmişti… NTV’de Banu Güven’in yaptığı bir yayın... çok iyi hatırlıyorum mesela, günlerce tartışılmıştı. Banu Güven gibi bu konuları kendisine mesele eden çok sayıda meslektaş artık yerinde yok… Diyeceğim o ki… Sarayın iç bahçelerinden gitgide böyle dış kapılara ötelenmek… içerdiği “derin sembolizmin” ötesinde birebir fiili bir durum tarifi yapıyor. am; medyayı, Müslüman; Kardeşler Annan’ı sorumlu tuttu Treimsa köyünün kuzeyindeki bir muhalif grubun lideri olan Ebu Muhammed, ordu birlikleri ile rejim yanlısı Şabiha milislerinin, helikopter, tank ve roketatarlarla köyü bombaladığını duyurdu. Muhalefet, Hama kentinin bir köyünde yaşanan katliamdan ordu birlikleri ile rejim yanlısı Şabiha milislerini sorumlu tutarken Suriye resmi haber ajansı SANA “kana susamış medya” ve “terörist çeteleri” suçladı. Olayda çocukların da katledildiği belirtilen haberde, “terör çeteleriyle işbirliği yapan kana susamış El Cezire ve El Arabiya gibi medya organlarının, Suriye’ye karşı kamuoyu oluşturmayı ve uluslararası müdahaleyi teşvik etmeyi amaçladığı” kaydedildi. Suriye Müslüman Kardeşler örgütü ise Ş uhalefet, çok sayıda kişinin M yaralandığı saldırılardan ordu birlikleri ile rejim yanlısı Şabiha milislerini sorumlu tuttu. Suriye resmi haber ajansı SANA ise “terörist çeteleri” suçlarken El Cezire ile El Arabiya’nın müdahaleyi teşvik etmeyi amaçladığını öne sürdü. (AP/AFP) BURASI ETİYOPYA Muhalif gazeteciler cezaevine Dış Haberler Servisi Etiyopya’da hükümet karşıtı görüşleriyle tanınan, aralarında gazeteci ve aktivistlerin bulunduğu 24 kişi “terör suçlamasıyla” 18 yıldan ömür boyu hapse varan çeşitli cezalara çarptırıldı. Karar insan hakları grupları ve ülkedeki muhalif cephede yoğun tepkilere neden oldu. Aralarında tanınmış gazeteci ve blog yazarı Eskinder Nega ile muhalif partinin önde gelen isimlerinden Andualem Arage’nin de olduğu sanıklar, ülkede “Arap Baharı örneğini medya aracılığıyla kullanarak hükümet karşıtı protestoları kışkırtmakla” suçlanıyorlardı. Sanıklar hakkında geçen ay suçlu oldukları kararı çıkmıştı. Dün ise mahkeme cezaları açıkladı. Bu çerçevede Nega 18 yıl hapse mahkum edildi. Nega, Etiyopya’nın “terör listesinde” yer alan Nega. ABD merkezli muhalefet grubu Ginbot Seven ile irtibat halinde olmakla suçlandı. Arage hakkında ise af hakkı verilmeden ömür boyu hapis cezası verildi. Her ikisinin de “terörist bir organizasyonun parçası olmak ve terör eylemleri planlamaktan suçlu bulunduğu” belirtildi. ABD merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi mahkeme kararını kınarken Etiyopya hükümetini terörle mücadele kılıfında barışçıl muhalif sesleri susturmaya çalışmakla suçladı. Sanık avukatları adil bir yargılama olmadığını, temyize başvuracaklarını açıkladı. Etiyopya’nın terörle mücadele yasası uzun süredir insan hakları örgütleri tarafından eleştiriliyor. Katar Emiri, eşi için Valentino’yu satın aldı ASLI KAYABAL MİLANO Katar emiri Hamad Bin Halife Al Tani, İtalyan moda devi Valentino’yu 700 milyon Avro’ya satın aldı. Jacqueline Kennedy’den Madonna’ya birçok ünlü ismin tercih ettiği bir marka olan Valentino’nun yıllardır müşterisi ve hayranı olan emirin eşi Moza Bint NasseralMissned’in isteğiyle eşi Al Tani, moda devini bütünüyle satın aldı. Katar Emiri Al Tani’nin, Valentino’nun yanı sıra Milan futbol takımının oyuncusu Zlatan İbrahimoviç’in, sahibi olduğu Paris SaintGermain’in kadrosuna katılması için Berlusconi’yle son ayrıntıları noktaladığı, İbrahimoviç’in 65 milyon Avro’ya satıldığı belirtildi. El Tani, Valentino için 700 milyon Avro ödedi. İtalyan moda sektöründe Gucci, Brioni, Fendi, Bottega, Veneta ve Bulgari’nin ardından Valentino, yabancı yatırımcılara satılan son halka oldu. Katar Emirliği, Çizme’de mo da sektöründeki yatırımları öncesinde Avrupa’da, Londra’da Harrod’s mağazalar zinciri, Paris’te ChampsElysèe’deki tarihi binalar, Vendome meydanında Hotel d’Evreux, Porsche ve Tiffany mücevherlerini de satın almıştı. Katar aynı zamanda, Wolkswagen’in yüzde 17’si, Hollywod’daki Miramax stüdyoları, Londra borsası (yüzde 20) ve Credi Suisse’de (yüzde 5) pay sahibi. İtalya’da teknik hükümetin başbakanı Mario Monti, Katar Emiri’nin geçen nisan ayında Roma’ya yaptığı ziyarette Emir’e İtalya’da yatırım yapmaları çağrısında bulunmuştu. Katar Emirliği’nin bu önerinin ardından İtalya’daki yatırımlarına ağırlık vermeye başladığı vurgulandı. Zoraki konuk gibi Talibanlık kazandı Kerç Boğazı sorunu çözülüyor DENİZ BERKTAY Dış Haberler Servisi Afganistan’da Laghman bölgesinde kadınlarla ilgili konulardan sorumlu müdür Hanife Safi, dün aracına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu hayatını kaybetti. Polis, manyetik bombanın patladığı sırada araçta bulunan Safi’nin eşi ve kızı ile yoldan geçen 4 kişinin de yaralandığını bildirdi. Eşinin ve kızının durumunun kritik olduğu kaydedildi. Yetkiler, suikasttan Taliban’ı sorumlu tuttu. Suikast, Kâbil’in kuzeyinde bir kadının zina yaptığı gerekçesiyle İslamcılar tarafından soğukkanlılıkla öldürüldüğünün ortaya çıkmasından birkaç gün sonra düzenlendi. Manyetik bomba, saldırıda doğrudan Safi’nin hedef alındığını gösteriyor. RİYAD’IN İZNİ HERKESİ SEVİNDİRDİ Afgan kadın hakları sorumlusuna suikast Sarah ve Vudjan ilk yarışı kazandı Dış Haberler Servisi Kadınların spor aktivitelerine katılmalarının yasak olduğu Suudi Arabistan’ın, 2 kadın atletin olimpiyatlara katılmasına izin vermesinin yankıları sürüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü kararı, Suudi Arabistan’da kadın sporcular için çok önemli bir adım olarak niteledi. Riyad’la Uluslararası Olimpiyat Komitesi arasında süren görüşmelerin arından Komite önceki gün, iki kadın sporcunun yarışmalara katılmak için Londra’ya gideceğini açıklamıştı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Jacques Rogge, Suudi kadın sporcuların olimpiyatlara katılacak olmasını “çok olumlu bir haber” ve “cesaret verici bir gelişme” olarak değerlendirdi. Komiteyle Suudi Arabistan arasında varılan anlaşmaya göre kadın sporcular şeriata uygun giyinecek ve yanlarında mutlaka erkek bir refakatçi olacak, ayrıca yarışmalar boyunca başka erkeklerle yan yana gelmeyecekler. Suudi yetkililer, kadın sporculara “onurlarını koruyacak” şekilde giyinmeleri uyarısında bulundu.Vudjan Ali Seraj Abdulrahim Şahrkhani judo dalında, Sarah Attar da 800 metrede yarışacak. KİEV Rusya ile Ukrayna, Azak Denizi’ni Karadeniz’e bağlayan Kerç Boğazı’nın statüsünün belirlenmesi konusunda prensip anlaşmasına vardı. Ukraynalı mevkidaşı Viktor Yanukoviç ile bir araya gelen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bundan sonra meselenin teknik kısmının kolayca çözülebileceğini belirtti. Rusya’daki nehir ulaşımının ve Hazar Denizi’ndeki gemilerin Karadeniz’e çıkış noktası olan Kerç Boğazı’nın statüsü konusu, iki ülke arasındaki en önemli anlaşmazlık konularından. Edinilen bilgilere göre Rusya, boğazın ortasında yer alan Tuzla Adası’nın Ukrayna toprağı olduğunu kabul ediyor. Böylelikle, boğazda gemilerin geçebildiği bölümde her iki yakanın Ukrayna’ya ait olduğu kabul edilmiş oluyor. Öte yandan, kanalın çıkış noktasının ortak yönetimde olması şartı getirilmekte. Gitmo’da ilaç altında sorgu Dış Haberler Servisi Guantanamo’da ciddi ruhsal sorunlar yaşayan bazı tutsakların, kendilerine ilaç verildikten sonra sorgulandığı ortaya çıktı. Bu sorgulamalardan elde edilen bilgilerin güvenilir olmayabileceğine dikkat çekiliyor. Fransız haber ajansı AFP’nin ele geçirdiği Pentagon (ABD Savunma Bakanlığı) raporunda, “Bazı esirlerin, tanısı konmuş tıbbi durumlar için, bireyin doğru bilgi verme yeteneğini zayıflatan psikoaktif ilaçlarla tedavi edildiği” ifadeleri yer alıyor. Bakanlık müfettişlerinin hazırladığı raporda, bununla birlikte “sorguyu kolaylaştırmak için esirlerde zihinsel işleyişe etki eden ilaçlar kullanılması yönünde talimat verildiğine dair bir kanıtın bulunmadığı” belirtiliyor. ‘Türkiye teröristleri destekliyor’ ? TAHRAN (Cumhuriyet) İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Hasan Firuzabadi, Türkiye’yi Suriye’deki “teröristlere” destek vermekle suçladı. İran’ın İSNA ajansına göre, Firuzabadi, “Suriye’nin Müslüman komşuları teröristleri desteklemekten kaçınmalı. Türkiye ve Ürdün sınırlarını teröristlerin üzerine kapatmalılar” dedi. İranlı komutan Türkiye’nin, Siyonistlerle hareket ederek prestijini kaybettiğini savundu. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle