18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZİRAN 2012 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 5 ne de Başbağlar katliamını anımsar... 40 yıl kıyımlarla yaşamış yurdum insanı, bir süre sonra Uludere katliamını da unutacaktır. Benim burada anlatmak istediğim, laik demokratik bir cumhuriyet olan Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerin yavaş yavaş elimizden Prof. Dr. Teziç, AKP’nin laikliğin içini boşaltmak istediğini söyledi Gedik açma girişimi Muhalefet: İLHAN TAŞCI AKP’nin ideolojik rengi AYŞE SAYIN ANKARA Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, anayasadan Diyanet’in görevini düzenleyen 136. maddedeki “laiklik” ilkesinin çıkarılması önerisine muhalefetten sert tepki geldi. Konuya ilişkin Cumhuriyet’in sorusun yanıtlayan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışmalarını yürütürken, hükümetin sürekli komisyonu yönlendirmeye ve baskı oluşturmaya çalıştığını söyledi. Laiklik anlayışının yeniden tanımlanabileceğini, ancak kaldırılmasını kesinlikle doğru bulmadıklarını belirten Demirtaş, şu görüşleri dile getirdi: “Bugüne kadar laiklik anlayışı, halk tarafından, toplum tarafından yanlış algılamaya yol açmıştır. Laiklik, ‘din karşıtlığı’, Kemalizmle özdeşleştirilmiştir ama gerçekte böyle değildir. Laiklik herkesin din ve inancında özgür olması, devletin din konusunda herkese eşit mesafede olmasıdır. Onun için de anayasada mutlaka olmalıdır. Laiklik ilkesinin anayasadan çıkarılması demek, AKP’nin ideolojik rengini dayatması demektir. Asıl Diyanet, YÖK, MGK gibi darbe ürünü kurumlar anayasadan çıkarılmalıdır.” ANKARA Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın, anayasada Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “laikliğin izin verdiği kadar din anlatan ve hizmet veren” yapısı olduğunu, anayasanın ilgili maddelerinin değiştirilmesi gerektiğine ilişkin değerlendirmesi tartışma yarattı. Prof. Dr. Erdoğan Teziç, temel amacı “laiklik anlayışında bir tür gedik açma, laikliğin içeriğini dolduran anayasanın 24. maddesinin son fıkrasını etkisiz hale getirmek” olarak niteledi. Teziç, laikle laik olmayan arasındaki temel farkı, “Laiklerin anlayışında, neye inanırsan inan, ama kendin sorumlu ol ilkesi vardır. Laik olmayanlar ise neye inanırsan inan, ama bizim ölçülerimize göre davran” sözleriyle ortaya koydu. Bozdağ, anayasanın 136. maddesinin Diyanet İşleri Başkanlığı’nı düzenlediğini belirtirken “Bu madde içinde laiklik ilkesiyle bağdaşmayan bir husus var. Yeni düzenlemede laiklikle bağdaşmayan bu hususun da Diyanet İşleri Başkanlığı’nı düzenleyen maddeden çıkarılmasında fayda vardır” değerlendirmesini yapmıştı. Prof. Dr. Erdoğan Teziç, laikliğin dar bir kıskacın içine alınıp yorumlanmasının doğru olmadığına işaret ederTeziç ken “Anayasanın 24. maddesinin son fıkrası laikliğin çerçevesini oluşturuyor. Nedir o? ‘Kimse, devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa, din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama amacıyla her ne suretle olursa olsun, dini veya din duygularını yahut dince kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.’ Kenar başlığı vicdan ve din hürriyetini düzenleyen bu maddenin son fıkrasını laikliğin bir açıklaması olarak değerlendirmek gerekir. Laiklikten neyin kastedildiği var” değerlendirmesini yaptı. Cumhuriyetin değiştirilemeyecek temel niteliklerinden birinin laiklik ol duğunu vurgulayan Teziç, “Laiklikte, sayılan bu ilkeler bir bütün olarak değerlendiriliyor. ‘Diyanet İşleri Başkanlığı’nın laikliğin izin verdiği kadar din anlattığı’ biçimindeki değerlendirmenin hiçbir hukuki zemini yok. Hukuki zemini olmayan açıklamalar bir anlam kazanmaz, eğer hukuk zemininde konuşacaksak” dedi. Prof. Dr. Erdoğan Teziç, bu çıkışın temel amacını ise şöyle açıkladı: “Laiklik ilkesi değiştirilmezlik kapsamında. Laiklik anlayışında bir tür gedik açma, anayasanın 24. maddesinin son fıkrasında çizilen çerçeveyi ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Böyle yorumlamak gerekir. Laiklik sözcüğü korunacak, çünkü değiştirilemez. Amaç, laikliğin içeriğini dolduran, ifade eden 24. maddenin son fıkrasını etkisiz hale getirmek.” Teziç, laikle laik olmayan arasındaki temel farkı ise “Laiklerin anlayışında, neye inanırsan inan ama kendin sorumlu ol ilkesi vardır. Laik olmayanlar ise neye inanırsan inan, ama bizim ölçülerimize göre davran anlayışı vardır” sözleriyle anlattı. ‘Kürtaj Haktır, Uludere Katliamdır!..’ Yazı masamın başına oturup “Bugün ne yazmalıyım” diye düşünürken aklıma şu soru geldi: “Türkiye’de siyasal gündemi kim belirliyor?” Sorunu yanıtı kolaydı: “Başbakan Erdoğan!” Erdoğan’ın gündem yaratmada usta olduğunu yadsıyacak değilim. Uludere’de kaçakçılık yapan gençlerin, terörist sanılarak savaş uçaklarından atılan bombalarla cayır cayır yanarak ölmeleri büyük tepki çekmişti... Hele hele bugüne değin sorumlularının ortaya çıkarılmaması karşısında hükümete karşı içeride ve dışarıda eleştiriler başlamıştı. Başbakan ne yapsın? ??? Kafasında gündem yaratacak bir sürü tasarı var... Bunları şimdi olmazsa yarın başkanlık sistemiyle yaşama geçirirdi... Bir yandan başkanlık sistemi, öte yandan özgür sivil anayasa hazırlıkları. Halkımız da zaten derin bir uykuda... Ne yapsın onlar da... Ekmek elden su gölden, kömür, gıda torbası AKP’den... Eh, halkımız uyurken Tayyip Bey, bombasını patlattı bu kez: “Her kürtaj bir Uludere’dir!” Kürtajı cinayet olarak görmek bir ortaçağ kafasıydı aslında. Kürtaj ve sezaryen konusunda yapılan açıklamalar, en son Diyanet İşleri Başkanı’nın “Kürtaj haramdır” sözleri ne anlama geliyordu? Bir totalitarizm tutkusu ya da özlemi! ??? Uludere eğer bir cinayetse, bunun sorumluları bulunmalıydı... Kadın kuruluşları ayağa kalktı! Türkiye’nin hemen hemen her yerinde kadınlarımız yürüdü ellerinde pankartlarla. “Kürtaj haktır, Uludere katliamdır...” Türkiye katliamlara alışıktır... Yurdum insanı ne Sivas katliamını Camilerin ahır yapıldığı iddialarında ‘siyasete girmeyiz’ diyen Görmez çark etti Diyanet siyasete ısındı FIRAT KOZOK Bozdağ ve Görmez’in sözleri tartışılıyor. CHP varken yapamazlar TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu Üyesi ve CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ise Bozdağ’ın sözlerinin aslında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın sözleri, duyguları, düşüncelerini yansıttığını söyledi. Bu açıklamaların Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in 1995 tarihli makalesinde Cumhuriyet değerlerine dönük, rövanş ve husumet duygularının yansıması olduğunu ifade eden Kart, “AKP’nin anayasa çalışmalarındaki en önemli hedeflerinden birinin de laikliğin içinin boşaltılması olduğu görülüyor. Ama orada CHP var ve CHP’nin olduğu yerde, AKP bu hedeflerin ulaşamayacak, biz elbette buna izin vermeyeceğiz” dedi. AKP’nin Diyanet yapılanmasının “inanç çoğulculuğunu yok eden ve AKP’nin arka bahçesi haline getiren” bir anlayışı kurumsal hale getirmeyi içerdiğini belirten Kart, CHP olarak bütün bu hedefleri gördüklerini söyledi. Anayasa yapım sürecinde, bütün bu anlayışı sorgulayacaklarını kaydeden Kart, “AKP Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarına müdahale etmenin ötesinde, aslında o çalışma zemininden kaçmanın, sabote etmenin altyapısını ve gerekçesini oluşturuyor” görüşünü dile getirdi. ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın CHP iktidarları döneminde camilerin ahır yapıldığı yönündeki açıklamalarının ardından, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’i “Başbakan söyledi diye sesinizi kesmeyeceksiniz. Onurlu bir din adamı olarak çıkıp söyleyeceksiniz” diyerek açıklama yapmaya çağırmıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı ise bu çağrıya “Başkanlığımızın günlük siyasetin konusu haline getirilmesi ve bunun bir parçası olmasına yol açacak bir davete muhatap olması üzücü olmuştur” yanıtını vermişti. Diyanet’in bu siyaset dışı duruşunun kürtaj konusunda neden değiştiği merak konusu oldu. Başbakan Erdoğan, nisan ayında CHP’yi, geçmiş iktidarları döneminde camileri ahıra çevirmekle suçlamıştı. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da Erdoğan’ın bu açıklamalarına alınması. Korkarım bir süre sonra 12 Eylül faşist askeri darbe dönemini arar olacağız. ??? Bu ülkede yaşayan yurttaşların yarısı başbakandan, bakanlardan hele hele Diyanet İşleri Başkanı’ndan “dinsel onay alarak” yaşamıyor. Çünkü Türkiye “şeriatla” yönetilen, tek adamın egemen olduğu bir ülke değildir. Gerici bir siyasal iktidar bugün Türkiye’yi ileriye değil geriye götürüyor. Hayatını dinsel onaylarla yaşamak isteyenler, ister kara çarşaf giyer, ister on çocuk doğurur... Ne AKP ne de bir başka siyasi parti kadın bedenine, onların özgürlüklerine, kimliklerine karışabilir. Türkiye ne İran’dır, ne Malezya ne de Mısır... Devlet kadının kimliğine bu ülkelerde karışabilir... Türkiye’de karışamaz! Kadınlar bedenlerini, emeklerini, kimliklerini devletin, erkeklerin, egemen güçlerin eline bırakmaz. ??? Kadıköy’de binlerce kadın yürürken ben bunları düşündüm. Baskıcı bir kafa gündem değiştirmek için elinden geleni yapıyor ve başarıyor. Bir yandan havayolu emekçilerine grev yasağını onaylayan yasayı çıkarıyor hükümet, öte yandan kadınların bedenleri üzerinden siyaset yapıyor. Bir baskı rejimine doğru gidiyor Türkiye... Medya patronları olup bitenleri görmezden geliyor, açık bir muhalefet sergilemiyor. Fazıl Say’ın başına gelenler, dünyanın saygın gazetelerinde yer alırken, Türkiye’nin dışarıdan görüntüsü çok kötü... Demokrasi ve özgürlüklerin olduğu bir ülkede, kürtaj için Diyanet İşleri Başkanı “Kürtaj haramdır” diye “fetva” verir mi? Uluslararası Kadın Sağlığı Koalisyonu Başkanı: partisinin 17 Nisan’daki grup toplantısında yanıt vermişti. Diyanet İşleri Başkanı’nı göreve çağıran Kılıçdaroğlu, şöyle konuşmuştu: “Doğruları ama doğruları, her yerde ve her ortamda söylemek, bu ülkeyi seven her yurttaşın görevidir. Bu görev sadece bana düşmez. Diyanet İşleri Başkanı’nı da göreve çağırıyorum, hiçbir zaman hiçbir dönemde hiçbir cami ahır yapılmamıştır. Başbakan söyledi diye sesinizi kesmeyeceksiniz. Onurlu bir din adamı olarak çıkıp söyleyeceksiniz. Sizin kitabınız söylüyor bunu, sizin ansiklopediniz söylüyor. Niye sesinizi çıkarmıyorsunuz? İlla CHP’nin genel başkanı mı söyleyecek? Yalan üzerine yalan üretiyorlar.” Bir gün sonra çağrıya yanıt veren Diyanet, yaptığı yazılı açıklamada, “Kutlu Doğum Haftası’nda, Başkanlığımızın günlük siyasetin konusu haline getirilmesi ve bunun bir parçası olmasına yol açacak bir davete muhatap olması üzücü olmuştur” demişti. Ancak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu siyaset üstü duruşu, söz konusu Başbakan Erdoğan’ın başlattığı kürtaj tartışmaları olunca, 1.5 ayda değişiverdi. Kürtajı haram ilan eden Başkan Görmez, “Kürtaj haram ve cinayettir. Çocuk düşürmek ve aldırmak gebeliği önleyici tedbirlerden değildir. Çocuk aldırmak cinayet hükmündedir” sözleriyle yapılacak siyasi düzenlemeye önayak oldu. Milyonlarca müslümanı etkiler Dış Haberler Servisi Uluslararası Kadın Sağlığı Koalisyonu başkanı Adrienne Germain’in ABD gazetesi New York Times’a gönderdiği açık mektubunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı kürtaja katı bir yasak getirmeyi öngören girişimleri nedeniyle tepki gösterdi. Kadın hakları ve kadın sağlığı mücadelesinin önde gelen isimlerinden Germain, yarın Türkiye’ye gelecek olan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’dan da, kadın sağlığı için mücadele veren örgütlere destek vermesini istedi. Her evli çiftin üç çocuk sahibi olması gerektiğini söyleyen Erdoğan’ın kürtaja yönelik bu politikasının kadınları “merdiven altı” uygulamalara iterek, nüfus artışından ziyade, can kayıplarına yol açacağını belirten Germain, Romanya ve Şili örneklerine atıfta bulunarak Başbakan Erdoğan’ın “tarihten ders çıkarması gerektiğini” belirtti. Germain, “Kürtaja katı bir yasak getirmek, doğumları arttırmaz, Erdoğan’ın üç çocuk sahibi olsun dediği kadınların ölümüne yol açar” ifadelerini kullandı. Erdoğan’ın bu eylemlerinin İslam dünyasındaki diğer kürtaj karşıtlarını da harekete geçireceğini kaydeden Germain, bunun milyonlarca kadının sağlığını tehlikeye atacağından endişe duyduğunu vurguladı. Fetva vermeye çalıştı CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in kürtajla ilgili açıklamasına “fetva vermeye kalkışmıştır” diye tepki gösterirken anayasa ve yasalar tarafından belirlenmiş olan yetkisi dışına çıkmaması gerektiğini söyledi. Sarı “Diyanet İşleri Başkanı bir devlet memuru olarak anayasaya ve yasalara uygun davranmak ve yetkilerini bu sınırlar içinde kullanmak zorundadır.” Lice şehitlerine veda naaşı, top arabasına konulANKARA/OSMAdu. Bu sırada şehidin eşi NİYE (Cumhuriyet) Fatma Kurt, önce askerlerin Diyarbakır’ın Lice ilçeomuzlarında geçen eşinin sinde mayına basarak naaşına el salladı. Kurt, Ceşehit olan Lice İlçe Janbeci Askeri Şehitliği’nde darma Komutanı Bintoprağa verildi. başı Ercan Kurt ve UzŞahit Uzman Çavuş Abman Çavuş Abdullah dullah Acıcı’nın cenazesi Acıcı, dün Ankara ve Binbaşı Kurt ise Osmaniye’de önce baOsmaniye’deki törenbaevine getirilerek helallik lerle son yolculuklarına alındı. Envarul Hamit Cauğurlandı. misi’ndeki törende babası Şehit Binbaşı Ercan Mustafa Acıcı (74), eşi Kurt (38) için dün KoSongül Acıcı (33) ve çocatape Camii’nde cenacukları Oğulcan (11), Veze töreni düzenlendi. Tödat (10) ve Eyşan (2) ve yarene, şehidin eşi Fatma, kınları gözyaşlarına boğulçocukları Koray (6), Gökçe (2), babası Ah U. Çavuş Acıcı du. Şehidin naaşı Karacalar Mezarlığı’na defnedildi. met, annesi Zehra ile Afganistan’da görev yapan ağabeyi aza kurşunuyla şehit Yarbay Baki Kurt’un yanı sıra Öte yandan Hakkâri’nin YükTBMM Başkanı Cemil Çiçek, CHP Genel Başkanı Kemal Kı sekova ilçesindeki Taktik Sınır lıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Jandarma Tümen KomutanlıBahçeli, Genelkurmay Başkanı ğı’nda görev yapan 21 yaşındaOrgeneral Necdet Özel ile Kuvvet ki piyade er Kerim Uluhan, foKomutanları, Emniyet Genel Mü toğraf çektirdiği sırada arkadadürü Mehmet Kılıçlar katıldı. şının silahından çıkan kaza kurÖğle namazını müteakip kılınan ce şunuyla şehit oldu. Olayla ilgili naze namazının ardından Kurt’un soruşturma başlatıldı. ‘İsteyen kürtaj da olur sezaryen de’ Anne adaylarından yasaklama tepkisi SEVİL ARINAN 10 KİŞİDEN 7’Sİ SERBEST PKK’ye kaçırılanları bırakın çağrısı MAHMUT ORAL Binbaşı Kurt’un ailesi DİYARBAKIR Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği (İHD) ve MAZLUMDER Diyarbakır şubeleri, terör örgütü PKK tarafından kaçırılan asker ve polisler ile kaymakam adayı ve AKP Kulp İlçe Başkanı Veysel Çelik’in serbest bırakılmasını istedi. Çağrıdan birkaç saat sonra Iğdır’da kaçırılan ikisi kamu görevlisi 10 kişiden 7’si serbest bırakıldı. Terör örgütü PKK, internetten yaptığı açıklamada “3 kişinin soruşturmaları halen devam etmektedir” denildi. K Uzman Çavuş Acıcı’nın ailesi ANKARA Ankara’nın en fazla doğum yaptıran hastanelerinden Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ndeki hamile kadınlar ve hasta yakınları, sezaryen ve kürtaj konusunda yapılacak sınırlamaya tepki gösterdi. Hastane günde 70100 arasında doğumu ev sahipliği yapıyor. Doğum yapmasına çok kısa süre kalan Filiz Erbudak, diğer iki çocuğunu sezaryen yaptığı için aynı yöntemle 3. doğumu gerçekleştireceğini kaydetti. Beden sağlığının normal doğuma elverişli olmadığını söyleyen Erbudak, “ Burada keyfilik söz konusu değil. Kürtaj ise başlı başına bir tartışma konusu. Hasta anneler var, bebeği hasta doğacak kadınlar, yanlışlıkla hap içtiği için bebeğin de hasar oluşan hamileler var” dedi. Doğuma 2 haftasının kaldığını söyleyen 42 yaşındaki Ayşe Baş ise : “Gebeliğim yaşım nedeniyle riskli kategorisine giriyor. Bu yüzden normal doğum yerine sezaryen olacağım. Yani fiziksel şartlarım doğum tercihimi etkiledi. Benim gibi vücudu normal doğuma uygun olmayan bir sürü anne adayı var. Onların bu hakkını sınırlandırmak anne ve bebek sağlığı açısından doğru değil.” İsmini vermek istemeyen bir hastane doktoru ise Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarını “uydurma” olarak yorumlayarak “Kadınlar panik yapmasın. Hastanın doğum şekline biz karar veririz. Son sözü doktorlar söyler. Bize dayatma yapılmış da değil. Zaten yapamazlar da” dedi. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle