18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 HAZİRAN 2012 ÇARŞAMBA 4 HABERLER CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kürt sorunu zirvesi öncesinde ‘çözüm için yöntem arayışında’ olduklarını söyledi: Öneriyoruz, dayatmıyoruz ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’la bugün yapacağı görüşme öncesinde “Efendim yeni bir açılım mı yapıyorsunuz? Hayır efendim, biz çözüm yöntemi öneriyoruz. Şöyle çözülsün, diye bir dayatmamız yok. Şehit cenazelerinde hep ‘Bu son olsun’ ‘Analar ağlamasın’ diyoruz. Bu son olacaksa siyaset kurumuna düşen görev var” mesajı verdi. CHP’nin dünkü grup toplantısına sendikacı kökenli milletvekilleri Süleyman Çelebi ve Musa Çam, “THY’de işten atılmalara hayır” yazılı tişörtlerle katıldı. Şehit cenazesine katıldığı için toplantıya geciken Kılıçdaroğlu, “Eğer parlamento milli iradeyse, halkın sesiyse o zaman ortak bir çabada buluşabilmeliyiz. Milli irade var olan sorunlarla ilgili çözümler üretebilmeli” dedi. Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’la bugün yapacağı görüşmeyle ilgili olarak da şu açıklamaları yaptı: “CHP çözüm üreten bir partidir. Efendim yeni bir açılım mı yapıyorsunuz? Hayır efendim. Biz Sıkıcı Yazılar Kürtaj, sezaryen tartışmaları başladığından bu yana liberal yazarların köşeleri, sıkıcı, karma karışık savlarla, bıktırıcı yakınmalarla dolup taşıyor. Buna karşılık siyasal İslamın önde gelen yazarlarının köşelerinde çoğunlukla, keskin, berrak, “durumun” özelliklerine uygun yazılara rastlanıyor. Heyette kimler var? CHP heyetinde Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Genel Başkan Yardımcıları Sezgin Tanrıkulu ve Faruk Loğoğlu yer alırken AKP heyetinde Grup Başkanvekilleri Mustafa Elitaş ve Mahir Ünal ile Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik’in yer alacağı öğrenildi. ‘TEK İSTEĞİMİZ ŞEHİT CENAZESİ GELMESİN’ NTV’ye konuşan Kılıçdaroğlu, görüşmede Erdoğan’la, ‘bir daha şehit cenazesi gelmemesi için neler yapılabileceğini’ konuşacaklarını kaydederek şöyle dedi: “Arzu etmememe rağmen bugün bir şehit binbaşının cenazesinde bulundum. Her şehit cenazesine gitmek beni üzüyor, yıkılıyorum. Her şehit haberi geldiğinde dünyam kararıyor. Ve hükümetin başı olarak sayın Başbakan’a ‘bir daha şehit gelmemesi için ne yapabiliriz’ çözüm arayışı için gidiyorum.” MHP’nin eleştirilerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, “Yoksa CHP hiçbir terör örgütünün yanında ya da arkasında değildir. Terör örgütüne destek sağlamaz. Tek isteğimiz analar ağlamasın, şehit cenazesi gelmesin” diye konuştu. Yoksa ben safdillik mi etmişim? Geçenlerde bunlardan biri tüm şaşkınlıkları, yakınmaları, bunlara yol açan liberal yanılgıları, “stratejik cehalet” tercihlerini bir yazıda toplamayı başardı. Söz konusu yazar “Artık inanmıyorum ki”... “Bütün o ‘ileri demokrasi’ lafları doğru değil” diyor. Yazar hep grilere inanmış. Hep ara alanlarda yazmış, “Kategorik yazar olamadım” diyor. “Şu insan, şu sistem, şu parti, şu ideoloji kötüdür” diyememiş. Her şeyin iyi yanları da var kötü yanları da var diye düşünmüş. Şimdi şaşkın: “Yoksa ben safdillik mi etmişim?” Saflığa sığınmak için çok geç. Sorun ta baştan, “safdillik etmekten” değil, en iyi niyetli bir yorumla, düşünce yerine kanaatlerle karar vermekten, kimi zaman da “ben işime bakayım yeter” diyen “stratejik cahillik” tercihinden kaynaklandı. Kanaat sanki ideolojik değilmiş gibi edinilen, hangi değerler sistemine ait olduğu irdelenmeden benimsenen, sarf edilen, yeniden üretilen ifadelere ilişkin bir kavram. Düşünce ise, hangi ideolojiye, değerler sistemine ait olduğunu bilerek eleştirel bir süzgeçten geçirdikten sonra edinilen, bu dikkatle sarf edilen ifadelere ilişkin. Bu cins yazarlar, toplumda bağımsız tutum almanın, ortalama bir yerde durmanın erdem olduğuna inanmamızı isterler. Halbuki bu tutum, bir davayı ciddiye almak ona bağlanmak yerine, kendi hazlarının, bunlara ulaşmayı kolaylaştıracak savların peşinden gitmekten kaynaklanan bir zaafa işaret eder. Dante bu tipleri cehennemin ilk katına koyuyordu, hayatlarında Tanrı’dan yana olmadıkları, ama Tanrı’ya da karşı çıkmadıkları, gerçek bir davanın peşinde koşmamış oldukları için. Bunlar saçlarında eşekarılarıyla sonsuza kadar koşacaklardı... Bunlar hayatlarında, bu tavırlarıyla her zaman güçlü olanın, yükselen güçlerin programına alet olurlar. Sonra süreç onları aşmaya başlayınca da ortada kalırlar şaşkınlıklarıyla... Dante’nin birinci kata layık gördüğü önemsiz günahkârlar gibi... çözüm yöntemi öneriyoruz. Anayasa konusunda bir araya geliyoruz, niçin bu konuda gelmiyoruz? Halk yüzde 100 çözülsün, diyor. Hiçbir önyargımız yok. Şöyle çözülsün, diye bir dayatmamız yok. Düşüncemiz var ama söylemiyoruz. CHP dayatıyor diye bir algı çıkmasın. İyi niyetle gidiyoruz. Bu ülke çözüm üretecek kapasitededir, yetenektedir. Bütün milletin kollektif iradesini sorunun çözümü için anahtar olarak kullanalım. Şehit cenazelerinde hep, bu son olsun, analar ağlamasın, diyoruz. Bu son olacaksa siyaset kurumuna düşen görev var. Dayatmacı değiliz, aklımızı kullanacağız. Parla mentoda ortak aklı egemen kılmalıyız. Çözüme yönelik insancıl politikalar üretmeliyiz.” Ali Akel’e sahip çıktı Medyaya yönelik baskılar üzerinde de duran Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ı eleştirdiği için Yeni Şafak gazetesinden atılan Ali Akel’in yazısından bir bölüm okuyarak “Çıkıp özür dilemediği sürece Uludere olayı onun yakasında hep kalacaktır. 34 yurttaşımızın öldürülmesinin bir tek sorumlusu vardır, o da hükümettir, Erdoğan’dır” dedi. Kılıçdaroğlu, “bazı aydınların yeni yeni uyandığını” ifade ederken “Geç de olsa uyansınlar” dedi. Ger ginlik yaratan politikaları eleştiren Kılıçdaroğlu, “Toplumu germek senin diktatör yapına süre kazandırmak için mi? Güç gösterisi firavunlaşmaktır. Karşımızda tek AKP devleti var, valisinden kaymakamına. Bu yapı nereye kadar gidecek” diye sordu. Kılıçdaroğlu, sendikaları eleştirirken de “Bir sarı sendikacılık var, günümüzdeki adı maşalı sendikacılık. Türkİş’in internet sitesine girdim, grev yasağı için ne yapmışlar diye baktım, genel sekreter açıklama yapmış ‘yanlarındayız’ diye. Hiç yanında olduklarını gördünüz mü, neredeler? Türkİş utana sıkıla ayıp olmasın diye bir basın açıklaması yapmış” dedi. TUTUKLU VEKİL AKTAŞ KRİZİ İĞNELİ FIRÇA ZAFER TEMOÇİN STK’LER DAVA AÇIYOR BDP’den Çiçek’e jet ziyaret AYŞE SAYIN AKP’li Eronat ağzını bozdu MAHMUT ORAL ANKARA Yargıtay tarafından 2 yıl 1 aylık cezası onandığı için milletvekilliğinin düşmesi gündemde olan ve halen tutuklu olan Van Bağımsız Milletvekili Kemal Aktaş’ın dosyasının Meclis’e gönderildiği bilgisi üzerine BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Gültan Kışanak, TBMM Başkanı Cemil Çiçek’e sürpriz ziyaret gerçekleştirerek, dosyanın dönem sonuna bırakılmasını önerdiler. Ancak Çiçek, yargı kararı kesinleştiği için dönem sonuna bırakılamayacağını, başkanlık olarak da çok fazla bekletme yetkisi olmadığını bildirdi. 12 Haziran seçimlerinde BDP blogunun desteğiyle seçilen ve siyasi yasağı nedeniyle “bağımsız” kalan milletvekili Aktaş’ın 2 yıl 1 aylık cezasının onanmasının ardından gözlerin çevrildiği Yargıtay, Adalet Bakanlığı aracılığıyla dosyayı Meclis’e gönderdi. [email protected] DİYARBAKIR Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2 Haziran’da Diyarbakır’da düzenlenen miting öncesinde açıklama yapan 169 sivil toplum kuruluşunun “Erdoğan’dan beklentimiz yok” açıklamasına tepki gösteren AKP Diyarbakır Milletvekili Oya Eronat, “STK’ler ve BDP’liler, ağızlarıyla değil başka yerleriyle konuşuyorlar” dedi. Yerel basına konuyla ilgili demeç veren Eronat, BDP’liler için “emir alan zavallılar” nitelendirmesinde bulundu. STK’lerin de bölgenin temsilcisi olmadığını ileri süren Eronat, bir zamanların ırkçı “Ya sev ya terk et” sloganına benzer sözler kullanarak “STK’ler ve BDP’liler ağızlarıyla değil, başka yerleriyle konuşuyor” dedi. Bunun üzerine harekete geçen STK’ler Eronat’ı mahkemeye vereceklerini açıkladı. Halbuki saflar... Halbuki saflar baştan kesin bir biçimde belirlenmiştir. Ama bu saflaşma, başlangıçta kendini böyle sunmaz, “yararlı salakları”, “tarafsızları” ürkütmemek, “stratejik cehalete” fırsat tanımak için, hoşgörüden, “ötekinin gözüyle bakmayı başarmaktan”, hatta olumlu bir vurguyla “değişimden” söz eder. Bu siyasikültürel operasyonun labirentlerinin içinden kanaatlerle çıkılmaz; sistemli, değerleri, sadakatleri berrak, bir düşünme çabası gerekir gerçekte ne olduğunu anlayabilmek, tutum alabilmek için. Siyasal İslamın kimi önde gelen entelektüellerinin yorumlarında bu berraklığı ve erdemi (kendi davasına sadık olmak anlamında) görmek olanaklı. Bu yorumlarda, çoğu kez, kanaatler değil, neye, hangi projeye sadık olduğunu bilen sistemli düşünceler var. Örneğin, şu saptamalara bakabilirsiniz: “[B]u noktayı ‘haklar teorisi’ açısından ele aldığımızda sonuçta şu veya bu referansa göre düzenleme yapmamız kaçınılmazdır... Netice itibarıyla bir kaynağa, bir değerler sistemine, bir kabuller paketine göre düzenleme yapmak durumundayız.”(abç) “Sorun, bedenin Allah’ın müdahalesi dışında tutulmak istenmesidir... Kürtajla ilgili düzenlemeyi de ‘dinin dışında’ tutma mücadelesi verenler, diğer her sosyal, politik ve iktisadi alan gibi bedeni de özerkleştirmek suretiyle sekülerleştirmektedirler. Arada ve zahirde uygunluk ya da benzerlik arz eden hak ve özgürlükler olsa da, temelde Batı’dan iktibas ettiğimiz ‘insan hakları paketi’ Allah karşısında özerkleştirilmiş seküler insan tasavvurundan neş’et etmektedir.” Bence bu açık, parlak bir saptamadır. Evet olayın özü de burada: Belli bir “hakikat rejimi”ni, “beden yönetimi rejimini” savunan yazar, kürtaj konusunda bir düşünce üretmekte, iki farklı “hakikat rejimi” arasında, tarafsız ya da ikisinin ortalaması bir alan olmadığını vurgulamaktadır. Yazara göre kürtaja karşı çıkanlar Allah’ın iradesinden bağımsız olmak, Allah karşısında özerkleşmek, Allah’a karşı çıkmak isteyenlerdir. Yazar, adeta, “Cehennemin 1. katı size az gelir” demektedir. Bu yüzden, bugün “ne oluyor yahu” diyerek şaşıranlara, “bir şey olduğu yok, sizinle birlikte yürüyen bir pasif devrim süreci artık, yeni mevziler elde etmek üzere sizleri de geride bırakarak yoluna devam ediyor” demek gerekiyor. Bu sırada, bir bakanın “Kürtaj darbe ürünüdür” sözleri de, türbanın aslında türban olmadığını, darbe savlarının başka bir şey olduğunu, bu sürecin buraya nasıl geldiğini, grev yasağı, kürtaj tartışması da yeni adımlarla nereye gittiğini gösteriyor. ‘Dönem sonuna bırakılsın’ Anayasanın 84. maddesine göre, hakkında kesin hüküm bulunan milletvekilinin TBMM üyeliği, mahkeme kararının TBMM Genel Kurulu’na bildirilmesiyle sona eriyor. Buna göre, TBMM Başkanlığı’nın Kemal Aktaş hakkındaki yargı kararını Genel Kurul’da okutması durumunda, milletvekilliği oylamaya gerek kalmaksızın otomatik olarak düşecek. Bu gelişmeler üzerine Demirtaş ve Kışanak, dün Çiçek’i ziyaret ederek, bu konuda girişimde bulunmasını istediler. Edinilen bilgiye göre Demirtaş, anayasanın 83. maddesine göre Aktaş’ın dosyasının dönem sonuna bırakılmasını istediler. Ancak Çiçek’in ise anayasanın 84. maddesine göre, Aktaş hakkındaki yargı kararı kesinleştiği için bu dosyayı dönem sonuna bırakmanın mümkün olmadığını, genel kurulda kararın okunmasıyla milletvekilliğinin düşeceğini bildirdi. Çiçek, anayasanın 83. maddesindeki “Verilmiş ceza hükmünün yerine getirilmesinin dönem sonuna bırakılacağı”na ilişkin düzenlemenin anayasanın 14. maddesi doğrultusunda kovuşturma seçimler öncesinde başladığı ve yargılamanın üye seçildikten sonra da sürdüğü için Aktaş’ı kapsamayacağını ifade ettiği kaydedildi. Çiçek’in, bu duruma, Meclis’e türbanlı giren eski Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı olayını da buna örnek gösterdiği kaydedildi. BDP’lilerin dönem sonuna bırakılması için gerekçe gösterdiği anayasanın 83. maddesinin 3. fıkrası şöyle: “TBMM üyesi hakkında seçimden önce veya sonra verilmiş yargı hükmünün yerine getirilmesi üyelik sıfatının sona ermesine bırakılır.” Çiçek’in gerekçe olarak gösterdiği anayasanın 84. maddesinin 2. fıkrası şöyle: “Milletvekilinin kesin hüküm giyme veya kısıtlanma halinde düşmesi bu husustaki kesin mahkeme kararının TBMM Genel Kurulu’na bildirilmesiyle olur.” ERDOĞANKILIÇDAROĞLU GÖRÜŞMESİ İÇİN STK’LERDEN SAMİMİYET ÇAĞRISI MAHMUT ORAL DİYARBAKIR CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorununun çözümü için bugün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yapacağı görüşmeyi değerlendiren sivil toplum örgütleri görüşmeden umutlu olduklarını belirterek iki lidere “samimiyet” çağrısında bulundu. STK’ler sorunun çözümü için somut adımlar atılmasını istedi. Diyarbakır’da gözler, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Kürt sorunuyla ilgili yol haritası konusunda bugün Başbakan Erdoğan ile yapacağı görüşmeye çevrildi. Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır gezisine ilişkin “Beklentimiz yok” açıklaması yapan sivil toplum örgütleri temsilcileri, bugün yapılacak görüşmeyi önemsediklerini belirtti. Diyarbakır Barosu Başkanı Mehmet Emin Aktar, sorunun Kürt meselesinden çıkıp Türk meselesi halini aldığını ifade ederek “Kürtler talepleri konusunda çok netler ve bunu her alanda dile getiriyorlar. Asıl mesele Kürt halkının taleplerinin iktidar ve muhalefet tarafından nasıl anlaşılacağıdır” dedi. İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, görüşmenin önemli olduğuna dikkat çekerek her iki taraftan da samimiyet beklediklerini vurguladı. Bilici, “Kürt sorununa Türkiye’nin meselesi olduğu yönünde bakılmalı. Biz İHD olarak CHP’nin de diğer partilerin de Kürt sorununu çözmek için ortaya koyduklarını destekleriz” diye konuştu. Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası (DTSO) Başkanvekili Diyadin Gezer ise “Ana muhalefetin de elini taşın altına koyması önemlidir” dedi. Merve Kavakçı örneği MÜZAKEREYLE NEYİ KASTETTİĞİNİ SORDU BAHÇELİ’DEN AKP, CHP VE BDP’YE TEPKİ: Demirtaş: Erdoğan kendisiyle çelişiyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “kürtaj günahtır, cinayettir” diyen Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’e, “Uludere helal midir, mübah mıdır? Kuran’ın neresinde böyle bir katliamı onaylayın, sessiz kalın denmiştir” sözleriyle yüklendi. Demirtaş, CHP’nin Kürt sorunu konusunda başlattığı girişimi, BDP olarak yakından izlediklerini ve önemsediklerini belirtti. AKP’nin elinde “ölümü ve şiddeti” durduracak proje olmadığının Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “Kürt sorunu bitmiştir, çözülmüştür” açıklamalarıyla bir kez daha ortaya çıktığını belirten Demirtaş, ardından da “BDP ile müzakere ederiz” diyerek kendisiyle çelişkiye düştüğünü ifade etti. Bölücülüğün şeytan üçgeni oluşturuldu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) MHP lideri Devlet Bahçeli, CHP’nin TBMM’de Toplumsal Mutabakat Komisyonu, TBMM dışında da Akil İnsanlar Grubu kurulmasına yönelik önerisi hakkında “CHP’yle çöküş planını konuşmayacağız” diyerek tepki gösterdi. Bahçeli; AKP, CHP ve BDP’nin bölücülüğün şeytan üçgenini oluşturduğunu savundu. Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Akil Adamlar Komisyonu önerisinin İmralı tarafından daha önce gündeme getirildiğini belirterek öneriyi “bölünmeye çanak tutacak ihanet hazırlığı” olarak nitelendirdi. Bahçeli, “Biz geçmişte AKP’yle yıkım projesini konuşmadık, bugün de CHP’yle çöküş planını konuşmayacağız” dedi. TSK’den ‘kontrgerillanın anayasası’ istenecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu bünyesinde oluşturulan 1960 Darbesi ve 1971 Muhtırası Alt Komisyonu’nda CHP’li Ahmet Toptaş’ın önerisi üzerine “kontrgerillanın anayasası” olarak bilinen “Sahra Talimatnamesi”nin Genelkurmay’dan istenmesi ve “komando kamplarının” araştırılması kararlaştırıldı. Alt komisyonun dünkü toplantısında 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e 1960 darbesi ve 1971 muhtırasına ilişkin sorulacak sorular konusunda görüş alışverişi yapıldı. Komisyon üyeleri sorulacak soruları hazırlayıp bugün gerçekleştirilecek üst komisyon toplantısına sunacak. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle