19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2012 SALI 8 HABERLER Ulusal Kanal çalışanlarının da yargılandığı ErgenekonİP davasının görülmesine başlandı Oğul Perinçek hâkim karşısında BÜLENT ARINÇ ‘Davalar bir an önce sonuçlanmalı’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç uzun tutuklulukla ilgili bir çıkış daha yaptı. “Uzun tutukluluk süreleri kamu vicdanında derin yaralar açıyor” diyen Arınç, Ergenekon, Balyoz gibi davalara dikkat çekerek “Bu davalar bir an önce sonuçlandırılmalı ki beraat edecekler beraat etmeli” dedi. Arınç, gazetecilerin CMK 250. madde değişikliğiyle ilgili hükümetin yürüttüğü yasa çalışmasına ilişkin sorularını yanıtlarken Türkiye’de çok önemli davaların görülmeye devam ettiğini anımsattı. Arınç şu değerlendirmede bulundu: “Bu davalar bildiğiniz gibi muvazzaf askerleri de emekli askerleri de birtakım sivilleri de içinde barındıran güçlü iddianamelerle açılmış davalar. Bir kısım sanıklar tahliye edildi az da olsa. Büyük bir kısmı da tutuklu olarak duruşmaları devam ediyor. Benim bu CMK 250 vesaire konularından önce tek talebim bu davaların bir an önce sonuçlandırılmasıdır. Bu davalar bir an önce sonuçlandırılmalı ki beraat edecekler beraat etmeli. Ceza verilecek olanlar da Yargıtay temyiz sürecinden bir an önce geçirilmelidir. Birinci isteğim, birinci arzum bu önemli davaların, kamuoyunun yakından takip ettiği davaların bir an önce sonuçlandırılmasıdır. İkincisi de uzun tutukluluk sürelerinin kamu vicdanında derin yaralar açtığını biliyorum. Mahkemelerin tutukluluk süreleriyle ilgili, sık sık gözden geçirerek olumlu karar vermeleridir. Bunun dışında yapılacak değişikliklerin doğrusu nasıl sonuçlanacağını hepimiz Meclis’teki görüşmelerden takip edebiliriz.” ? Sanıkların, “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etmek”, “hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek” suçlarından 9 ile 21 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. HATİCE TUNCER Şeytan Bunun Neresinde? Bu davada aslında kim yargılanacak? Fazıl Say hakkında, “halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama” suçlamasıyla açılan davada Fazıl Say mı, yoksa alıntı yaptığı Ömer Hayyam mı yargılanacak? “Rubailer”iyle dünyanın her yerinde tanınan Hayyam’ı, bin yıl sonra üstelik dünyaca ünlü bir piyanist üzerinden yargılayarak yine uluslararası bir başarıya imza atmaya hazırlanıyoruz. Hayyam’ın kitapları her yerde yıllardır basılıp satılıyor. Onları da mı toplatacağız? Edebiyatımız, bugünlerde pek yazılması mümkün olamayacak sertlikte ve açıklıkta, hatta en kaba küfürlerin edildiği hiciv örnekleriyle doludur. Hatta bunların büyük bölümü de devlet büyüklerine söylenmiş, yazılmıştır. Örneğin Osmanlı edebiyatının ünlü isimlerinden Nef’i’den alıntı yapmak tehlikeli olabilir günümüzde: “Ya Rab dilimi kusur ve hatadan koru/ Düşüncemi yalan ve ikiyüzlülükten koru/ Rubai vadisinin yoluna ayak bastım/ İki ayaklı anlayışsız eşeklerin ayıplamasından koru...” ??? Şair Eşref şimdi yaşasa böyle ağzına geleni yazabilir miydi bilmem ama o sıralarda yazmış: “Vakti istibdatta söz söylemek memnu idi/ Ağlatırdı ağzını açsan hükümet mananı/ Devri hürriyetteyiz şimdi değişti kaide/ Söyletirler evvela, sonra ...........” Namık Kemal’e ne demeli peki? “Edepsizlikte tekleriz/ Kimi görsek etekleriz/ Hak’tan ümit bekleriz/ Ne utanmaz köpekleriz (...) Dalkavuklukta irtikab/ İşte etti bizi harab/ Sen söyle ey Şevketmeab/ Ne utanmaz köpekleriz” Diyeceksiniz ki, bunları yazanların da başı dertten kurtulmamıştı zamanında. Aynen öyle. Zamanında... ??? Fazıl piyanosunu çalsın, konuşmasın diyenler de var. Ama bu sefer de ne çaldığına bakmak lazım! Halk şiirinden bir örnek vereyim isterseniz, gerçi piyano değil bağlama, ama durumu özetliyor Dertli: “Telli sazdır bunun adı/ Ne ayet dinler ne kadı/ Bunu çalan anlar kendi/ Şeytan bunun neresinde/ Abdest alsan aldın demez/ Namaz kılsan kıldın demez/ Kadı gibi haram yemez/ Şeytan bunun neresinde...” İşçi Partisi yöneticileri ve üyeleri ile Aydınlık ve Ulusal Kanal çalışanlarının yargılandığı ErgenekonİP davasının görülmesine dün Silivri’de başlandı. Ergenekon davasından tutuklu yargılanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in oğlu Mehmet Perinçek’in tutuklu bulunduğu davanın “görevsizlik” kararı verilerek Yargıtay’a gönderilmesi talebi reddedildi. Sanıkların, “silahlı terör örgütüne üye olmak”, “açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etmek”, “hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek” suçlarından 9 ile 21 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi Yerleşkesi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen 4’ü tutuklu 14 sanıklı davanın ilk oturumu gerçekleştirildi. Tutuklu sanıklar İP Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Başkanvekili Mehmet Bedri Gültekin, İP İstanbul İl Başkanı ve Genel Baş Erkan Önsel’e destek için bir grup eczacı ve Mehmet Perinçek’e destek için İstanbul Üniversitesi’nden bir grup akademisyen de duruşma salonu önünde basın açıklaması yaptı. kan Yardımcısı Erkan Önsel, İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi Mehmet Perinçek, Ulusal Kanal Genel Yayın Yönetmeni ve İP Merkez Karar Kurulu üyesi Turan Özlü katıldı. Tutuksuz sanıklar Aydınlık gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Sabuncu, Aydınlık gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Mehmet Bozkurt, Ulusal Kanal Van Temsilcisi İlyas Gümrükçü, Aydınlık gazetesi Yurt Haberler Şefi Özlem Usta, emekli Hâkim Yarbay İP Çorlu ilçe yöneticisi Bahadır Berk, Ulusal Kanal Trabzon Temsilcisi Zafer Şen, Aydınlık gazetesi İstihbarat Şefi Caner Taşpınar, İP Çorlu İlçe Başkanı Ertuğrul Orta ve Cumhuriyet Güçbirliği Trabzon Milletvekili adayı İP üyesi Bülent Baş da duruşmada hazır bulundu. Tutuksuz sanık Aydınlık gazetesi muhabiri Ruhsar Şenoğlu ise duruşmaya katılmadı. Hâkim Hasan Hüseyin Özese başkanlığındaki heyet, bir süredir Ergenekon duruşmalarına girmeyen üye hâkimler Sedat Sami Haşıloğlu ve Hüsnü Çalmuk’tan oluşturuldu. İddia makamında Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ve bir süredir duruşmalara girmeyen Savcı Nihat Taşkın yer aldı. Duruşmada kimlik tespiti yapılması sırasında tusanık Ertuğrul Orta, maaşını “994 lira 36 kuruş” diye beyan etti. Davada yargılanan sanıklar adına söz alan avukat Hasan Basri Özbey, Siyasi Partiler Kanunu’na göre siyasi partilerin faaliyetlerine ilişkin soruşturma ve yargılama makamının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ve Anayasa Mahkemesi olduğunun altını çizerek “İşçi Partisi hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılmış bir soruşturma dahi yoktur” dedi. Avukat Özbey, iddianamede İşçi Partisi’nin yasal parti faaliyetlerinin suçlama konu su yapıldığına dikkat çekerek şöyle şunları kaydetti: “İddianame, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in hazırlamış olduğu bir yazı dizisinin Cumhuriyet gazetesinde yayımlatmak isteği de suç ve Cumhuriyet gazetesini ele geçirme girişimi sayılmıştır. Oysa bütün siyasi partiler, politikalarını halka ulaştırmak için görüşlerinin basın yayın organlarında yayımlanması için çaba harcarlar.” Özbey, müvekkillerin “İşçi Partisi yöneticisi sıfatıyla yürüttükleri faaliyetler hakkındaki iddiaların ayrılmasını ve dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesini” talep etti. Mahkeme reddetti Tutuklu gazeteciler Tanıklık Günleri bugün başlıyor kendilerini sorumlu tutanlar! Saçlarını uzatanların saçların kesenler, küpe takan erkek çocuklarını hastanelik yapanlar! Onlardan iyi komando olur ve her öldürdükleri kişinin kulaklarını kesip saklarlar. Başbakan en sonunda açık etti. “Öz evlatlarınız” dedi, öz evlatların olduğu yerde üvey evlatlar da vardır. Normal bir zamanda olsak aklıma hemen Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler hikâyesi gelirdi, ama acayip bir zaman diliminden geçiyoruz, asla başkaldırmayanlar, hiçbir olayı sorgulamayanlar, sadaka almak için gün sayanlar, geleceği Allah’a bırakanlar, bir yerlerden devlete bulaşıp zengin olanlar, en lüks ciplerle hava atanlar, Kuran kurslarını dolduran öz evlat ya, üvey evlatlar başkaldıran, hak arayan ve mağdur olan herkes. Erdoğan tıpkı Hitler ve Stalin gibi sadece ve sadece kendinin güdeceği “öz evlatlar” istiyor. Onların, çoğalması kendi iktidarının garantisi çünkü. Ülkede düşündüğünü doğrudan açık eden, böylece hâlâ özgürlüklerin ve demokrasinin olduğunu iddia eden yalakalara da dersini veren bir yönetici var ki, Başbakan bile eline su dökemez. Fetvacı Melih Gökçek ne demiş: “Anası olacak kişinin hatasından dolayı çocuk niye suçu çekiyor. Anası kendini öldürsün!” Bu sözün bir sonrası “Kürtaj yaptırmak isteyen kadın öldürülsün!”dür. Bunun için her mahalleye, her köye kürtaj takip hafiyeleri yerleştirilsin. Bunlar mahalledeki doğurma potansiyeli olan her kadını sabah akşam denetlesin. Kadınların âdet günleri listelensin. Bir aksama mı var, hafiyemiz diğer hafiyeler aracılığıyla kadını takibe alsın ve şüpheli bir durumda kadın yakalanıp, bence idam cezası da yeniden devreye sokulacağı için, darağacında sallandırılsın ve eskiden olduğu gibi küçücük çocuklara ibret olsun diye seyrettirilsin. Bunları yazarken korkmaya başladım. Bu toprakları koruduğuna inandığım geçmiş uygarlıklara ait tanrıların birer ikişer bizleri terk ettiği duygusuna kapıldım. Hey geri gelin! Ve bize güç verin. Buna her zamankinden daha çok ihtiyacımız var... Gazetecilere Özgürlük Platformu’nun (GÖP), cezaevlerindeki tutuklu bulunan gazetecilerin serbest bırakılması, Türk Ceza Kanunu (TCK) ile Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) basın ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan hükümlerinin kaldırılması için “Tanıklık Günleri” bugün başlıyor. GÖP Dönem Sözcüsü Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, “Bu kampanya kapsamında her gün tutuklu 6 gazetecinin mesai arkadaşları, avukatları ve aileleri bu gazetecilerin gazeteciliğini anlatacak” dedi. “Tanıklık Günleri” kapsamında bugün saat 12.00’de İstanbul’da Çağlayan adliyesi önünde Turan Özlü, Zeynep Kuray, Kenan Kırkaya, Mehmet Güneş, Sedat Şenoğlu ve Sevcan Atak’ın çalışma arkadaşları, avukatları ve aileleri gazetecileri anlatacak. Savcı Pekgüzel ise dava konusunun İşçi Partisi’nin faaliyetleri değil, iddia edilen “Ergenekon terör örgütü faaliyetleri” olduğunu ifade ederek avukat Özbey’in “görevsizlik” talebini reddetti. Başkan Özese tarafından açıklanan mahkemenin ara kararında, Anayasaya Mahkemesi’nin yargılama yetkisinin siyasi partilerin mali ve kapatılmayı gerektirecek faaliyetleri ile sınırlı olduğunu söyledi. Kararda, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının “tedbir amaçlı” olduğuna dikkat çekildi ve davanın birleştirme talepli olduğu vurgulandı. İLK LİSE KONYA’DA AÇILACAK ‘Kirli Bebekler’ ‘Güçlü Bebekler’ ‘Öz Evlatlar’ Türkiye’de hayat hızla George Orwell’in “1984” romanına tıpatıp benzemeye başlıyor. Ülkeyi sözüm ona yönetenler, şimdi de bebekleri ötekileştirmeye başladılar. Sağlık Bakanı, “Tecavüzden doğan bebeği kirli görmek insanlık dışıdır” diyor. Tecavüz bebeklerinin kirli olduğunu kim söyledi ki... Ama demek ki, Sağlık Bakanı şu dünyaya gelmekten öte hiçbir olayın sorumlusu olmayan tecavüz çocuklarını kirli görüyor. Tecavüze uğrayan gençler ya da kadının geçirdiği travmalar, acılar önemli değil. Bakan bu kirli bebekleri devletin himaye edeceğini de söyledi. İşte George Orwell burada devreye giriyor. Tecavüz çocuklarından bir ordu düşünün. Annebaba sevgisinden mahrum büyümüşler. Onlara sadece belli kurallara uymaları öğretilmiş. Ve kendi gibi düşünmeyenlere karşı “kinle” dolu olmaları. Çünkü onlara kirli oldukları ve kirli bir eylem sonucu bu dünyaya geldikleri defalarca söylenmiş. Onlara her şeyi yaptırmak mümkün. Kendilerinden olmayanları öldürtmek bile. Bosna savaşı sırasında Sırplar Müslüman kadınlara sistemli tecavüz uygulamışlar ve gebe kalanları doğurmaya zorlamışlardı. Çünkü daha kalabalık bir Sırbistan istiyorlardı ve acımasız bir ordu. Bu örnekler çoğaltılabilir. Orwell romanını aşan, Hitler Almanyası’na selam gönderen bir tanımlama da bir kadın Bakan’dan Fatma Şahin’den geldi. “Güçlü bebekler!” Ne demek “güçlü bebek, güçlü çocuk.” Bu tanımlamanın ucu son derece açık. Kahrolsun, kalbi doğuştan hasta bebekler, kahrolsun kiloları az olanlar, kahrolsun içe dönük çocuklar! Yaşasın arkadaşlarının oyuncaklarını zorla alıp kahkahalar atanlar! Çete kurup kızları dövenler! Ergenlikte “mahallenin namusundan” Uluslararası imam hatipler geliyor SİNAN TARTANOĞLU ANKARA 4+4+4 yasası ile “eğitim sistemini imam hatipleştirmeyi” hedefleyen Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), imam hatip liselerine uluslararası nitelik kazandırmaya hazırlanıyor. Bakanlık, Konya’da Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi açacak. Milli Eğitim Bakanlığı, bir yandan hangi okulun imam hatip ortaokuluna dönüştürüleceğine ilişkin çalışmalarını sürdürürken bir yandan da Türkiye’de ilk kez yabancı öğrencilerin eğitim alacağı “uluslararası nitelikli bir imam hatip lisesi”ni Konya’da açmaya hazırlanıyor. İmam hatip liselerinin uluslararası platforma taşınması amacına ilişkin ilk sinyali MEB Din Öğretimi Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Şencan, “İmam Hatip Liseleri 3. Uluslararası Arapça Yarışması”nda vermiş, “Türkiye’nin imam hatip tecrübesini dünyaya aktaracağız. Avrupa’da, Asya’da, Afrika’da imam hatip liseleri açacağız” demişti. Uluslararası nitelik taşıyan bir imam hatip lisesinin Türkiye’de açılacağı haberini ise Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Orhan Erdem, Türkiye İmam Hatipliler Vakfı’nın 21 Mayıs’ta Konya’da düzen lediği “İmam Hatipli Olmak” konulu öykü yarışmasının ödül töreninde verdi. Erdem burada yaptığı konuşmada, Konya’nın Bosna Hersek Mahallesi’nde boş halde bulunan bir okulun “Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi” olarak açılacağını söyledi. Erdem, “Bu okulumuzda, 71 ülkeden gelen gençler imam hatip okuyacak ve buradan dünyaya dağılacaklar” dedi. Konya’nın merkez Selçuklu ilçesi Bosna Hersek Mahallesi’nde öğretmen lisesi ve görme engelliler ilköğretim okulu olarak hizmet veren eğitim tesisi, bir süredir kullanılmıyordu. Bakanlık tarafından kurulacak olan Uluslararası Mevlana Anadolu İmam Hatip Lisesi, 4 katlı 4 bloktan oluşan bu tesiste kurulacak. 71 ülkeden Konya’ya gelecek öğrencilerin imam hatip eğitimi alacağı tesiste, öğrencilerin barınması için 12 tane de lojman olacak. Konuyla ilgili yazışmaların Bakanlık Din Eğitimi Genel Müdürlüğü’nden Selçuklu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne kadar her kademede tamamlandığı bildiriliyor. Böylece MEB, Türkiye’de ilk kez yabancı öğrenciler için “uluslararası” adıyla imam hatip lisesi kurmuş olacak. Uluslararası imam hatip lisesinin açılması için ilgili mevzuatta bir hüküm bulunmuyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle