19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 HAZİRAN 2012 SALI 4 HABERLER Başbakanlık Etik Kurulu’nun ihlal raporlarını kaldırmasının altında, belediye başkanının davası yatıyor Erdoğan Kürt Sorununu Çözmek İstiyor mu? Başlıktaki sorunun ilk bakışta fazla bir anlamı yok gibi görünüyor. Çünkü Kürt sorunu bu şekilde sürdüğü takdirde, ne denli güçlü görünürse görünsün, her iktidarın başını yiyecek kadar önemli olan Türkiye’nin en büyük sorunudur ve dolayısıyla, hangi iktidarın başı olursa olsun, o sorunu tabii ki çözmek ister. Ama istemek kavramına soyut bir niyetin dışında, bir hedefe varmayı, onun için gerekli olanları da yapmayı göze alarak amaçlamak anlamını yüklersek, o zaman soru, “Tayyip Bey acaba Kürt sorununun çözümü için zorunlu olanları göze almaya hazır mı?”ya dönüşür ki, ona da kolaylıkla evet yanıtı vermek mümkün değil. Başbakan’ın Kürt sorunu konusunda bir süredir izlediği siyaset, onun bu alanda nereye kadar gidebileceği sorusunu kendi kafasında netleştirdiği izlenimini veriyor. Edinilen izlenim, Tayyip Bey’in bir zamanlar yürürlüğe koymaya çalıştığı, içeriğini kimseye doğru dürüst açıklayamadığı “açılım” ortamını çoktan geride bırakmış olduğu yolundadır. Bugün uygulamaya çalıştığı terörle mücadelenin, siyasi alanda müzakere olarak adlandırılacak olan politikanın ise bu ortamda sonuca varabilmesi güç görünüyor. Bu politikanın sonuç vermesi güçtür. Çünkü her şeyden önce, müzakere konusunda “muhatap kimdir, onunla nasıl diyaloğa girilecektir?” sorusunun yanıtı henüz yok. Yani iki ayağı da sağlam olmayan, topal bir politikadır söz konusu olan. ??? Kaldı ki, bu politikanın müzakere ayağı kadar, mücadele ayağı da darbeye açıktır. Tayyip Bey’in, terörün, önemli ölçüde geriletildiği bir ortam sağlanmadan, müzakere alanında yeni adımlar atabilmesi güç görünüyor. Öte yandan, KCK davaları devam ederken, buna bir de BDP’liler için fezleke eklenince, müzakere yolunda mesafe alınması daha da güçleşiyor. Taraflardan her ikisi de karşısındakinin manevra imkânını azaltacak hamleler içinde olunca, şu soru gündeme geliyor: İçinde bulunduğumuz koşullar değişmeden, Kürt sorununda çözüme yönelik olumlu adımlar atmaya imkân var mıdır? Ya da dilerseniz soruyu geliştirip şu şekle de sokabiliriz: İçinde bulunduğumuz olumsuz koşulları aşmak ve çözümün önündeki engelleri kaldırmak için, taraflar neler yapmalıdırlar? Burada da bir kısırdöngüyle karşılaşıyoruz, çünkü koşullar değişmeden, taraflar yeni adımlar atıp, yeni yaklaşımlarda bulunabilecek gibi değiller; onlar yeni yaklaşımlarda bulunmadıkları sürece de koşullar değişecek gibi görünmüyor. Görülüyor ki, Kürt sorununda çözüme yönelik yeni adımların atılması, aynı zamanda ortamın objektif koşullarına da bağlı ve onlar da şu sırada hiç elverişli değil. ??? Peki Tayyip Bey, son Diyarbakır ve Urfa gezilerinde yaptığı konuşmalarda yeni bir yaklaşımın ipuçlarını verdi mi? Bu soruya da olumlu yanıt vermek mümkün görünmüyor. Tayyip Bey’in konuşmalarını okuduğumuz zaman politikasının temel taşı olarak, din kardeşliğinin Kürt Türk kaynaşmasını sağlayacağı inancını görüyoruz. Oysa AKP bu politikayla varabileceği noktanın sınırına ulaşmış bulunmaktadır. Başbakan’ın, bunun dışında, hem kendi kamuoyunun hem de Kürt kamuoyunun kabulüne mazhar olacak yeni bir önerisi olduğunu gösteren ipuçları yok konuşmalarında. Böyle bir ortamda, CHP ve BDP konusunda ileri sürdüğü hususlar da göz önünde bulundurulunca, sorunu aracısız çözeceğini söyleyen Başbakan’ın CHP’nin önereceği sürece olumlu yaklaşması olasılığının fazla olduğu söylenemez. Kaldı ki, MHP’nin baştan ortaya koyduğu tavır, CHP’nin girişiminin olumlu bir gelişimi sağlama ihtimalini de ortadan kaldırıyor. Bütün bu gerçekler göz önünde bulundurulunca, yarınki, Erdoğan Kılıçdaroğlu görüşmesine fazla bir umut bağlamak, gerçekçi görünmüyor. Sansürün nedeni Uğurlu FIRAT KOZOK ANKARA Soru önergelerine de konu olan Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun gündem yaratan raporlarının internet sitesinden kaldırılmasına Karaman Belediye Başkanı AKP’li Kamil Uğurlu’nun dava açmasının neden olduğu öğrenildi. Kurul, Uğurlu’nun davasının ardından raporları siteden kaldırdı. Başvurusu idare mahkemesi tarafından geri çevrilen Uğurlu, temyizden de eli boş dönerse hakkındaki rapor yeniden yayımlanacak. Kamu görevlileri hakkında ihbarlar üzerine harekete geçen ve hazırladığı raporlarla “etik dışılığı” deşifre eden Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Anayasa Mahkemesi’nin “Raporları Resmi Gazete’de ? Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun gündem yaratan raporlarının internet sitesinden kaldırılmasına Karaman Belediye Başkanı AKP’li Kamil Uğurlu’nun dava açmasının neden olduğu öğrenildi. Hazırladığı raporlarla “etik dışılığı” deşifre eden Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu, Anayasa Mahkemesi’nin “Raporları Resmi Gazete’de yayımlayamazsınız” kararının ardından kişi ve kurum isimlerini gizleyerek raporlarını internet sitesinden yayımlamaya başlamıştı. yayımlayamazsınız” kararının ardından yeni bir formül geliştirmişti. Kurul, kişi ve kurum isimlerini gizleyerek raporlarını internet sitesinden yayımlamaya başlamıştı. Bu çerçevede özellikle Karaman Belediye Başkanı Kamil Uğurlu ve Başbakanlık Yatırım ve Tanıtım Ajansı Başkanı İlker Aycı hakkında hazırlanan raporlar kamuoyunda geniş yankı uyandırmıştı. Ancak Kurul, Aycı hakkında hazırladığı raporun hemen ertesinde ani bir kararla raporları sitesinden kaldırmıştı. Başkent kulislerinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Aycı hakkında hazırlanan rapordan rahatsız olduğu, Kurul’un bu nedenle böyle bir yola başvurduğu konuşulmuştu. CHP Grup Başkanvekili Muharrem İnce de, kurulu kararlarının internet sitesinde yayımlanmasına neden son verildiğini TBMM gündemine taşımış ve Başbakan Erdoğan’a, bunun kurumun 13 bin Avro maaş alan İlker Aycı hakkındaki tespitiyle ilgisi olup olmadığını sormuştu. Konunun bu boyutuyla ilgili tartışmalar sürerken, ortaya çıkan bir ayrıntıyla, Kurul’un “raporzedelerle” başının dertte olduğu da anlaşıldı. Karaman Belediye Başkanı Kamil Uğurlu ve önceki raporlardan etkilenen bazı kamu görevlileri Etik Kurul’u mahkeme verdi. Kamil Uğurlu, adı ve belediyesi gizli tutularak da olsa hakkındaki raporun Anayasa Mahkemesi kararı gereği internet sitesinden yayımlanamayacağı iddiasıyla idare mahkemesine başvurdu. Ancak idare mahkemesi Uğurlu’nun bu başvurusunu geri çevirdi. Şimdi ise gözler Belediye Başkanı’nın temyiz yoluna başvurup başvurmayacağında. Başbakanlık yetkilileri, temyiz başvurusundan da Kurul lehine karar çıkması durumunda Uğurlu ve diğer kamu görevlileri hakkındaki raporların yeniden yayımlanabileceğini belirtiyor. Öte yandan Etik Kurul, benzer tablolarla tekrar karşılaşmamak için, raporların yayımlanmasının önünün açılması noktasında Meclis’ten bu konuda yeni bir düzenleme bekliyor. DARBE KOMİSYONU TMMOB GENEL KURULU SONA ERDİ Süleyman Demirel dinlenecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu, ilk olarak 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i dinleyecek. Komisyon, Demirel’i perşembe günü Güniz Sokak’taki evinde ziyaret edecek. TBMM Darbeleri Araştırma ve İnceleme Komisyonu’nun, 27 Nisan dışında tüm darbe ve muhtıralarla ilgili görüşlerine başvurmak üzere Demirel’den istediği randevuya yanıt geldi. Demirel, komisyona 7 Haziran için randevu verdi. Komisyon Sözcüsü AKP Çankırı Milletvekili İdris Şahin, yaptığı yazılı açıklamada, Demirel’in, “1960 darbesine, 1971 muhtırasına, 1980 darbesine ve 28 Şubat muhtırasına tanıklık etmiş olması nedeniyle”, üç alt komisyonu temsilen görevlendirilecek üyelerle görüşeceğini bildirdi. Şahin, yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için komisyonun yetkisi dahilinde bir ifade alma durumunun söz konusu olmadığını vurguladı. Komisyonun görüşme talebinin kendisine ulaştığını belirten Demirel, Cumhuriyet’e şu değerlendirmeyi yaptı: “Görüşmek istiyoruz diye rica ettiler. Reddetmek durumunda olmadım. Sürmekte olan dava süreçleriyle bir alakası yok. Bir ifade almaya gelmiyorlar. Bilgi ve görgüme müracaat olacak. Onlar bana ‘Darbeler hakkında konuşmak istiyoruz’ diyorlar. Bu çok geniş bir alan. Benim söyleyeceklerim onların sorularına, ne öğrenmek istediklerine bağlı.” ‘Kral çıplak demeye devam edeceğiz’ rel yönetimler; kamusal üretim ve hizmetANKARA ler ile bütün Türk Müçalışma yaşahendis ve Mimı, eğitim ve mar Odaları sağlık alanları Birliği’nin gerçekleşen (TMMOB), sosyoekono42. Olağan mik dönüşüm Yönetim Genel Kurukapsamında kurulunun lu’nda yeni piyasalaştırılyönetim belirönümüzdeki mış ve otoriter lendi. Yönetekelci bir sigünlerde görev tim kurulunun yasi üstyapıya dağılımı gelecek güntabi kılınmış lerde yapacağı yaparak, durumdadır. görev dağılı 2011 seMehmet mı ile Mehçimleri önceSoğancı’yı met Soğansinden günüyeniden cı’nın yeniden müze kadar TMMOB Yösüren kanun TMMOB Genel netim Kurulu ve kararnameBaşkanlığı’na Başkanlığı’na lerle şekillenseçmesi seçilmesi bekdirilen devlet leniyor. Genel bekleniyor. yapısı, AKP kurulun sonuç iktidarının bildirgesinde diktatoryal kaise, “TMMOB’nin rakterini pekiştirmiş, büAKP’nin saldırılarına tün ülkeyi rant alanı halikarşı duruşunu sürdü ne dönüştürmüştür. receği, ‘kral çıplak’ de AKP iktidarı, sermameye devam edeceği” ye, yargı, güvenlik ayvurgulandı. gıtları, üniversiteler, bilim 400 bini aşkın üyesi kurumları ve medyayı tesbulunan TMMOB, 42. lim almış, sendikal alanOlağan Genel Kurulu’nu da da yandaş oluşturmuş hafta sonu gerçekleştirdi. durumdadır. Türkiye’nin Seçimlere “Devrimci, en temel sorunlarının baDemokrat, Yurtsever, şında gelen Kürt sorunuİlerici ve Çağdaş Mü nun çözümündeki tıkanhendis Mimar Şehir ma ve şiddet artışı sürPlancıları”nın önerdiği mektedir. tek listeyle girildi. Yeni AKP iktidarı, emperyönetim kurulu şu isim yalist güçlerin bölgedeki lerden oluştu: Zeyneti sözcülüğünü ve jandarBayrı Ünal, Kübülay malığını yapma hevesi ve Özbek, Ekrem Poyraz, Kürt sorunundan kaynaklı Yücel Erdem, Hakan korkuları nedeniyle, OrGünay, Recep Özmetin, tadoğu’da yaşanan geriAli Fahri Özten, Feyyaz limli süreçlerdeki yaklaAtaç, Züber Akgöl, Mu şımıyla da ülkemizi sarat Fırat, Osman Sun vaşın eşiğine sürüklemişgur Ecemiş, İrfan İnan, tir. Hüseyin Can Doğan, Türkiye yarı açık haMehmet Soğancı, Zehra pishane haline getirilmişGüner, A. Deniz Özde tir. Bütün muhalif kesimmir, Bahattin Şahin, ler düzmece iddianameMehmet Deniz, Meh lerle sindirilmeye çalışılmet Çelik, Ayşegül İbi maktadır. Gündeme gelen ci Oruçkaptan, Ayşe Işık Ezer, Murat İlhan, 4+4+4 eğitim yasası ile M.Tevfik Kızgınkaya. biat eden, dindar ve kinGenel kurulda, dar nesiller yetiştirilmesi TMMOB’ye bağlı 24. amaçlanmaktadır. İşçiler, oda olarak “Bilgisayar emekçiler, kamu çalışanMühendisleri Odası”nın ları sürekli şiddete maruz kurulması da benimsendi. kalmaktadır. Tiyatro, saGenel kurulun ardından nat, toplumsal hayat dinsonuç bildirgesi de ya ci, muhafazakâr baskı alyımlandı. “TMMOB, tındadır. AKP’nin yaşam alanAKP’nin meslek alanlarımıza ve örgütümüze larımıza dair uyguladığı yönelik her türlü saldı neoliberal politikalar ile rılarına karşı duruşunu kentlerimiz, kıyılarımız, sürdürecek, ‘kral çıplak’ ormanlarımız, akarsulademeye devam edecek rımız, tarım alanlarımız, tir” denilen bildirgede, doğal, kültürel ve tarihi özetle şu değerlendirme mirasımız ve kamusal delere yer verildi: ğerlerimiz sermayenin ta Kamu idari yapısı, lanına sınırsızca açılkamu personel rejimi, ye maktadır. MUSTAFA ÇAKIR Aleviler ‘savaşa hayır’ dedi SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF) tarafından düzenlenen ve birçok siyasi parti, sendika, emek ve meslek örgütünün destek verdiği “Savaşa hayır” mitinginde konuşan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Genel Başkanı Kemal Bülbül, “Savaşın kazananı yoktur. Bizler, Türkiye’nin ne Suriye’ye, ne İran’a ne de herhangi bir ülkeye saldırıp onlarla savaşmasını istemiyoruz. Çünkü savaş bir değil, bin bir cinayettir” dedi. ABF tarafından Adana’da Uğur Mumcu Meydanı’nda düzenlenen ve birçok siyasi parti, sendika, emek ve meslek örgütünün destek verdiği “Savaşa hayır” mitingine binlerce kişi katıldı, “Katil ABD işbirlikçi AKP”, “Katil ABD Ortadoğu’dan def ol”, “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” sloganlarının atıldığı mitinge halk müziği sanatçısı Musa Eroğlu türküleriyle destek verdi. Mitingde konuşan PSAKD Genel Başkanı Kemal Bülbül, “Emperyalistler vaktiyle, Enver Paşa’nın eliyle Osmanlı Devleti’ni Birinci Dünya Savaşı’na soktukları gibi, yakın zamanda Irak’ı yöneten Saddam Hüseyin’i Kuveyt’e saldırttıkları gibi, bugün de Erdoğan’ın eliyle Türkiye’yi Suriye ile savaşa sokmak istemektedirler. Savaşın kazananı yoktur. Tarih bunun örnekleriyle doludur. Ne Enver Paşa, ne Saddam Hüseyin, ne Hitler ne de Musolini kazanmıştır. Aksine yol açtıkları savaşın kanlı çığlıkları arasında hepsi yok olup gitmiştir. Biz Aleviler, hiçbir askerin savaşlarda ölmesini, hiçbir asker anasının tabutta gelen yavrusunun başucunda ağlamasını istemiyoruz. Hiçbir şey anaların gönlündeki evlat acısının sızısını dindiremez. İşte bu yüzden bizler, Türkiye’nin ne Suriye’ye ne İran’a ne de herhangi bir ülkeye saldırıp onlarla savaşmasını istemiyoruz. Çünkü savaş bir değil, bin bir cinayettir” diye konuştu. İzmir CHP ‘Engin’ dedi HAKAN DİRİK Zahid Akman yeniden patron FIRAT KOZOK Ziya Hepbir yaşamını yitirdi Ekonomi Servisi Önceki gün yaşamını yitiren 1950’li yıllar sendikacı kuşağının önemli isimlerinden Ziya Hepbir bugün toprağa veriliyor. 1924 yılında İstanbul’da doğan Hepbir, genç bir işçi iken İstanbul Akaryakıt İşçileri Sendikası’na üye olmuştu. Bu sendikanın önce Ortaköy şube başkanı, 1953’te genel başkanı olan Hepbir, işkolundaki işçilerin tek bir sendikanın çatısı altında örgütlenmeleri için önderlik etti ve Petrolİş’in kurucuları arasında yerini aldı. 1967’de sağlık sorunları ve yürütülen grevlerdeki siyasi baskılar nedeniyle genel başkanlıktan ayrılmak durumunda kaldı. 1968 öncesi Türkiye’de, çok önemli bir dönüm noktasını oluşturan “Petrol Millileştirilmelidir” kampanyasına Türkiye Milli Talebe Federasyonu ile birlikte öncülük eden isimler arasında yer aldı. 1970’li yıllarda Türkİş İstanbul Bölge Temsilciliği görevini yürüttü. Sendikal gündemden hiç kopmayan Ziya Hepbir uzun süredir ciddi sağlık sorunları yaşıyordu. Ölümünden sonra Türkİş tarafından yayımlanan bildiride, “Değerli Ağabeyimiz Ziya Hepbir, teşkilatımıza verdiği büyük emek ve sahip olduğu bilgi birikimiyle her zaman yolumuza ışık tutmuştur” ifadelerine yer verildi. Cenazesi bugün Zincirlikuyu Camii’nde kılınacak ikindi namazının ardından aynı yerde toprağa verilecek. İZMİR CHP İzmir İl Başkanlığı’na, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve Parti Meclisi üyesi Alaattin Yüksel ekibinin desteğini arkasına alan Ali Engin seçildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katılımıyla 9 yıl aradan sonra “çarşaf listeyle” gidilen seçimde Ali Engin 253 oy alırken, rakiplerinden Parti Meclisi üyesi Levent Eyipişiren 166, son il başkanı Tacettin Bayır 71 oyda kaldı. 619 delegeden 43’ü sandığa gitmedi, 86 oy da geçersiz sayıldı. CHP Sözcüsü Birgül Ayman Güler’in divan başkanlığında gerçekleştirilen kongrede adaylar, kürsüye serilen gazetemiz yazarı ve CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’ın fotoğrafının olduğu tişört önünde konuşmalarını yaptı. Eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Yüksel Çakmur, kaybeden Eyipişiren’in listesinde olmasına karşın kurultay delegesi olmayı başardı. Ali Engin, CHP İzmir’i Kocaoğlu ve Yüksel’in yöneteceği yolundaki eleştirilerine “Listeler hazırlanırken Aziz Bey’in de Alaattin Bey’in de müdahalesi olmadı. Aziz Kocaoğlu ‘Çok sıkışırsanız beni bile yazmayın’ dedi” sözleriyle yanıt verdi. ANKARA Almanya’da faaliyet gösteren Deniz Feneri e.V Derneği aracılığıyla Türkiye’de faaliyet gösteren Kanal 7 televizyonu başta olmak üzere bazı şirketlere yasadışı yollardan para transferi yapıldığı iddiasıyla açılan soruşturma kapsamında yaklaşık 3 ay tutuklu kaldıktan sonra savcıların dosyadan alınmasının ardından serbest bırakılan eski Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Zahid Akman, Kanal 7’nin genel yayın yönetmeni oldu. Cumhuriyet, Akman’ın Kanal 7’ye döndüğünü ocak ayında duyurmuştu. Sürecin ardından Akman, Kanal 7’nin Ankara Balgat’ta bulunan Ankara Temsilciliği’nde kendisine ofis açmıştı. Akman’la ilgili bu gelişmeye karşın, “Kamu Görevlerinden Ayrılanların Yapamayacakları İşler Hakkında Yasa”da “Kamu görevlilerinin görevlerinden hangi sebeple olursa olsun ayrılanlar, ayrıldıkları tarihten önceki iki yıl içinde hizmetinde bulundukları daire, idare, kurum ve kuruluşlara karşı ayrıldıkları tarihten başlayarak üç yıl süreyle, o daire, idare, kurum ve kuruluştaki görev ve ve faaliyet alanlarıyla ilgili konularda doğrudan doğruya veya dolaylı olarak görev ve iş alamazlar, taahhüde giremezler, komisyonculuk ve temsilcilik yapamazlar” hükmü bulunuyor. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle