25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 HAZİRAN 2012 SALI CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 15 Tiyatro sanatçısı Gülen’e veda ? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Balıkesir’in Gömeç ilçesindeki yazlığında ölü bulunan tiyatro sanatçısı Teoman Gülen son yolculuğuna uğurlandı. Dün Büyük Tiyatro’da düzenlenen törene sanatçının ailesi ve yakınları ile çok sayıda tiyatro sanatçısı katıldı. Törende, Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin, “30 yıllık meslek hayatında 40’tan fazla oyunda rol alan büyük bir değerimizi kaybetmemiz dolayısıyla bugün burada toplandık. Onu 40 yıla yakındır tanıyan birisi olarak acısını yüreğimde hissediyorum” ifadelerini kullandı. Gülen’in cenazesi, Kocatepe Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda defnedildi. Rezan Yeşilbaş, Yılmaz Güney’den 30 yıl sonra ‘junior’Altın Palmiye ile sinema yolculuğuna çıkmaktan memnun ‘Sessiz’ bir dışavurum UĞUR HÜKÜM Rezan Yeşilbaş, Yılmaz Güney’den tam 30 yıl sonra kısa metrajlı filmi “Sessiz”le Türkiye’ye ikinci Altın Palmiye getiren sanatçımız oldu. Marmara Üniversitesi SinemaTV Bölümü’nden mezun olduktan sonra bir süre TV’de belgesel yapımlarında görev alan, oyunculuk ve yapımcılık da yapan Yeşilbaş, 2008’den bu yana yönetmen Zeki Demirkubuz’un asistanlığını yapıyor. Cannes’a bir arkadaşının ısrarı üzerine son gün başvurduğunu söyleyen yönetmen, ödül töreni sırasında Jüri Başkanı JeanPierre Dardenne’in ağzından “Sessiz”in “S”sini duyana kadar orada bulunduğuna inanmakta zorluk çektiğini söylüyor. Kendinizi ifade etmek için niçin sinemayı seçtiniz? Çocukluğumdan beri hikâye anlatma isteğim vardı. Bu istek, 9 yaşında Diyarbakır’dan İstanbul’a geldikten sonra ivme kazandı. İstanbul’da tanıştığım çocuklar “bizim gibi” değillerdi. Türkçem de yetersiz olduğu için diğer çocuklarla özel bir iletişim dili oluşturmaya başladım. Belki de bu yüzden hikâye anlatma dürtüm daha da güçlendi. Ama bunun tam olarak sinemaya denk geldiğini büyüdükçe fark ettim. Bir de Yılmaz Güney’in üzerimde büyük etkisi var. Güney’in eserlerindeki gibi bütün bir kültürel yapıyı, etnik durumu, bir ülkenin haleti ruhiyesini herkese ulaştırabilecek en güçlü sanat dalı olduğunu düşünüyorum. Bir de tabii insanımızı en gerçek yaklaşımla ve özgün dille anlatan Zeki Demirkubuz. Jüri Başkanı JeanPierre Dardenne 80’lerde Diyarbakır Ceza sta yönetmen Dardenne’nin ağzından “Sessiz”in ‘S’sini duyana kadar Cannes’da olduğuna inanamayan Yeşilbaş, “Babamın cezaevi sürecinde görüş günlerinde kadınların sessizliği dikkatimi çekiyordu. Cezaevinde Türkçe dışında bir dil konuşulması yasak olduğundan susulurdu... Filmin konusuna ilişkin pek çok şey kendiliğinden birikti, ‘Sessiz’ bunun ufak bir dışavurumu oldu” diyor. U YAP İstanbul Modern ? Kültür Servisi İstanbul Modern Sanat Müzesi, The Museum of Modern Art (MoMA) ve MoMA PS1 işbirliğiyle “YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı”na başlıyor. Program, 2013 yılından itibaren iki yılda bir, genç ve yükselen mimarlara, kamusal alanda yenilikçi ve geçici bir yapı gerçekleştirme fırsatı sunacak. Etkinlik, New York’taki MoMA PS1, Roma’daki XXI. Yüzyıl Sanatları Ulusal Müzesi ve Santiago’daki CONSTRUCTO’da gerçekleşen “International Young Architects Program”ın devamı niteliğinde. Belçim Bilgin Erdoğan ve Cem Bender’in rol aldığı ‘Sessiz’ Rezan Yeşilbaş’ın ilk kısa metrajlı filmi. evi’ndeki kocasına ayakkabı götürmek isteyen bir kadının hikâyesini anlatan ‘Sessiz’in ayakkabı değiştirme sahnesinin çarpıcılığına dikkat çekti. Filmin hayatınıza da değen hikâyesini bir de sizden dinleyebilir miyiz? Annemin anlattığı çarpıcı bir anıydı bu. Aynı zamanda 198386 yılları arasında babamın Diyarbakır Cezaevi’nde yaşadığı şiddeti elinin tersiyle iten bir söylemi vardı. Hikâye şiddete başvurmadan bir mücadelenin na sıl yapılacağını anlatıyordu. Babamın cezaevinde olduğu o üç yıl boyunca ise her ziyaret günü kadınların sessizliği dikkatimi çekiyordu. Niçin konuşmadıklarını anlayamıyordum, çünkü yasak nedir bilmiyordum. Ama her gidişimizde uyarı alır, cezaevinde Türkçe dışında bir dil konuşulması da yasak olduğundan susardık. O psikolojik şiddet beni derinden sarsardı. Konuya ilişkin pek çok şey kendiliğinden birikmişti, “Sessiz” bunun ufak bir dışavurumu oldu. Altın Palmiye almak nasıl bir duygu? Ödül töreni sırasında Dardenne’nin ağzından “Sessiz”in ‘S’si çıkıncaya kadar inanamıyordum zaten orada olduğuma. Hem büyük bir heyecan hem de büyük bir sorumluluk duydum. Anlatmak istediğim o kadar güzel hikâyeler, anı ve gözlemler var ki, Altın Palmiye’nin bana çok faydası olacak. Ayrıca Yılmaz Güney’den tam 30 sene sonra “küçük” Altın Palmiye ile başlamak çok güzel bir duygu. Törende ödülü alırken “Ülkemin sessiz ve yalnız bırakılmış bütün kadınlarına” demiştiniz. Kadın hikâyelerine devam mı, yoksa sırada başka hikâyeler mi var? Önce kısa metrajlı “Kadın Üçlemesi”nin üçüncüsünü bitireceğim. “Hüküm” ve “Sessiz”den sonra henüz adını koymadığım bir kadın cinayeti hikâyesi var sırada. Hemen ardından da ilk uzun metraj gündeme gelecek. Kutluğ Ataman Galeri Manâ’da ? Kültür Servisi Galeri Manâ, bu aydan itibaren sanatçı Kutluğ Ataman’ı temsil etmeye başlıyor. Böylece Ataman, ilk defa bir Türk galeri tarafından temsil edilmiş olacak. Yönetmen, çağdaş sanatçı ve aktivist gibi çeşitli kimlikleri bir arada başarıyla taşıyan Ataman, film sanatı ile çağdaş görsel sanatlar arasında geçiş yaparak gerçek ile kurgu arasında gidip gelen öncü bir dil oluşturmasıyla tanınıyor. Benny Golson Nardis’in konuğu Kültür Servisi Cazın yaşayan efsanelerinden, 83 yaşındaki ünlü saksofoncu Benny Golson, 15. yılını kutlayan Garanti Caz Yeşili Konserleri kapsamında, Nardis Jazz Club’da cazseverlerle buluşacak. Bugüne kadar 30’dan fazla albüm yayımlayan usta müzisyen, adını taşıyan “Benny Golson Quartet” ile yarın ve perşembe günü İstanbul’da olacak. Sanatçıya Burak Bedikyan piyanoda, Kağan Yıldız basta, Ferit Odman davulda eşkil edecekler. Telvin grubunun yolculuğunu anlatan aynı isimli belgesel bugün Documentarist’te Müzikli bir hayat okulu... AYŞEGÜL ÖZBEK “Bir defaya mahsus” müzik yapmalarıyla tanıdık Telvin’i albümlerinde de yazdığı gibi. Biz onları albüm yaptıktan sonra tanısak da yaklaşık 20 yıllık bir trio: Erkan Oğur, Turgut Alp Bekoğlu ve İlkin Deniz… Onlara göre risk almanın, sürekli değişimin, halden hale geçişin adı Telvin, bir okul. Bu uzun yolculuk şimdilerde “Telvin” adıyla bir filme dönüştü. Kalan’dan DVD’si de çıkan filmin ilkgösterimi bugün Documentarist kapsamında saat 20.00’de Fransız Kültür Merkezi’nde. Gösterime filmin yönetmeni Okan Avcı’nın yanı sıra Erkan Oğur da katılıyor. Avcı’ya göre film için Bekoğlu ve Deniz’i ikna etmek kolay olsa da Oğur’u ikna etmek biraz zaman almış. “Daha önce ‘Kadim’ filmim için müzik yapmıştı Erkan Oğur. Bu belgeselden söz ettiğimde hemen reddetti. Zor oldu ama ikna ettim” diyor. Film de zaten 2006’da çıkardıkları albümün kapağında yazdığı gibi “bir defaya mahsus” cümlesiyle açılıyor. Kim bilir belki bu film de Telvin için “biricik” olacak. Film boyunca üç müzisyeni de Telvin felsefesi üzerinden hayat ve müzik anlayışlarını konuşurken görüyoruz. Grupla zaman zaman bir ? Film boyunca üç müzisyeni de Telvin felsefesi üzerinden hayat ve müzik anlayışlarını konuşurken görüyoruz. Onlara göre Telvin, risk alınan ve sürekli değişimi barındıran bir okul. likte çalan müzisyenleri, bazen de rodileri Cevdet Karaca’yı dinliyoruz. Avcı “bu aslında bir yol filmi” diyor. Antalya, İstanbul, Kaş, Göcek’teki turne konserleri kayıt altına alınmış. “Yolun insana bir şeyler öğrettiğine inanırım. Başta sadece konser çekiyorduk, zamanla samimiyeti kurduktan sonra röportaj yapmaya başladım.” Oğur’un da filmde dediği gibi Telvin’in provaları sohbetten ibaret. Avcı da ekliyor: “Günlük hayatlarındaki sohbete tanıklık etmeye çalıştım aslında. Soruları da onların sohbetleri üzerinden şekillendiriyordum. Doğaçlama yapılan bir müziğin de filmi böyle olmalı.” Avcı, Fethiye’de deniz ve ağaçların içinde bü yümüş bir dalış eğitmeni aynı zamanda. Doğayla ilişkisi sıkı olunca filmde de deniz ve ağaçların yer aldığı imgesel anlatımlar da kaçınılmaz olmuş. “Telvin’in tasavvuftaki anlamı halden hale geçmek demek. Bunu müzikte yapmaya çalışıyorlar. İnandıkları şey hayatın, doğanın sürekli olarak değiştiği. Belgeseli yapma isteğimi ortaya çıkaran şey de bu. Biraz benim hayalimle Telvin’i birleştirdim. Filmin dalıp çektiğim sualtı mağarasıyla başlaması da ondan. O halden hale geçmeyi doğada bulmaya çalıştım. Doğadaki uyum ve sakinlik Telvin’de de var.” Bu sadece Erkan Oğur’a odaklanan bir film değil elbet. Bireysel bir formu ortaya çıkarmak istemediğini, sadece Telvin grubuna odaklandığını söylüyor Avcı. Grubu deniz kenarında, teknede de küçük konserler verirken görüntüleyen yönetmen, finalde iskelenin ortasında üçünün bir arada olduğu sahneyi de unutamıyor. “Ufacık bir iskelenin ucunda oturuyorlardı ve bir an müzik yapmaya başladılar. Birden Turgut Bekoğlu ‘Ben çocukken yastık çalardım’ deyip vücudunu kullanarak müzik yapmaya başladı. İlkin Deniz upright bas’ını, Erkan Abi de gitarı aldı. O gün batımında çok güzel bir görüntü çıktı ortaya. Çocuk heyecanıyla çaldılar. Telvin okulu oydu.” Şairin ‘Issız’lığı ? Kültür Servisi “Edebiyatta Üç Nokta” dergisinin editörü, Şiir Defteri’ni hazırlayan Cenk Gündoğdu’nun ilk şiir kitabı “Issız”, Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıktı. “Cenk Defteri” ve “Çekirdek” bölümlerinden oluşan kitap, gücü ve iktidarı sorgulayan; insanı yok sayan bayrakları, üniformaları ve sonuçları ile ezberletilen tarihe; savaşın en karanlık ve kalabalık yerinden yok sayılan insana ve ıssızlığına yakılan bir işaret fişeği niteliğinde. Türk şiirinde savaş, yenilenlerin gözünden ilk kez dile getiriliyor, Issız’da. Fotoğraf: ÖZGÜL ÖZGÜLE Venedik Michael Mann’den sorulur ? Kültür Servisi Bu yıl 29 Ağustos 8 Eylül tarihlerinde düzenlenecek 69. Venedik Film Festivali’nin jüri başkanı ABD’li yapımcı, senarist “Son Mohikan”, “Büyük Hesaplaşma”, “Köstebek” gibi önemli filmlerin yönetmeni Michael Mann olacak. Festival başkanı Paolo Baratta tarafından yapılan açıklamada, jürinin diğer üyelerinin daha sonra açıklanacağı belirtildi. ANADOLU’NUN EN UZUN SOLUKLU CAZ FESTİVALİ BAŞLADI Afyonkarahisar’da caz kaymağı Kültür Servisi Bu yıl on ikinci yaşını kutlayan, Anadolu’nun en uzun soluklu caz festivali, Afyonkarahisar Caz Festivali, dün Veronika Vitova Beşlisi’nin açılış konseriyle başladı. Festival, giderek yoğunlaşan sıkıntılara ve darboğazlara rağmen bu yıl da dünyadan ve Türkiye’den önemli cazcıları ve sanatçıları ağırlıyor. Prag ve Afyon kentleri arasında yedi yıldır devam eden müzikal dostluk çerçevesinde Praglı ünlü cazcıların yanı sıra bu yıl Afyon’a New York’tan müzisyenler de konuk olacak. Festivalde, bu yıl ilk kez Latin cazının iki ünlü ismi davulcu Hernan Hecht ve basçı Aaron Cruz, Çek piyanist Mark Aanderud ile birlikte konser verecekler. Festivalin konukları arasında ilk kadın caz piyanistimiz Nilüfer Verdi, Çağatay Akyol, Ferhat Erdem, Tomas Jochmann Trio, Filip Gondolan, Peace for Soul, Petr Kalfus gibi isimler de yer alacak. Okul söyleşilerinin bu yılki konukları Meltem Cumbul, Görkem Yeltan, Yalvaç Ural, Murat Gülsoy, Gürbüz Doğan Ekşioğlu, Mahmut Fazıl Coşkun, Burcu Aktaş, Ali Düşenkalkar, Tuncel Gürsoy, Nevzat Sayın, Elif Çelebi, Yusuf Taktak, Levent Öget, Aykut Uslutekin ve Alpaslan Baloğlu, Afyon’un çeşitli kasaba ve köylerindeki ilköğretim okullarında öğrencilerle bir araya gelecekler. Festivale katılan müzisyenler de gece konserlerinin yanı sıra gündüzleri de çeşitli okul konserleri verecekler ve öğrencilerle sohbet edecekler ve atölye çalışmaları yapacaklar. Festivalin olmazsa olmazları haline gelen karikatür ve fotoğraf sergilerinde ise bu yıl Aykut Uslutekin caz fotoğrafları, Gürbüz Doğan Ekşioğlu illüstrasyon ve karikatür sergisi, Ali Çetinkaya Tren Garı’nda izlenimde olacak. Festival 10 Haziran’a kadar devam edecek. C MY B C MY B Petr Kalfus
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle