18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
15 HAZİRAN 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 AKP’nin 10 yıllık iktidarında kayıt dışı, kuralsız, güvencesiz, sendikasız çalıştırmalarla iş kazalarında patlama yaşandı Suriye Batağına Kim İtiyor, Neden? ABD, küresel krizin yaralarını sarmakta zorlanıyor. Kendi ülke enkazını henüz hale yola koyamadı. İyileşmesi büyük ölçüde Avrupa’da da yeniden büyümenin başlamasına bağlı ama Avrupa’da olanlar, iyice kaygılandırıcı. Avrupa, borç krizini aşma, yeniden büyüme ivmesi yakalama yolunda henüz çıkış bulamadığı gibi, 2012 ile ilgili daha kötümser gelişmelere kendini hazırlıyor. Üstelik AB’nin ekonomik kimyasının yanında politik kimyası da tehdit altında. Bu bozulmada, hafta sonu yapılacak Yunanistan seçimleri kilometre taşı olacak. Avrupa, bu pazartesi yeni bir tarihe uyanmaya hazırlanıyor. Neoliberal paradigmaya kafa tutmuş, “problem çocuk” Yunanistan cürümü kadar yer yakar ama “emsal” olma özelliği endişe kaynağı. Herkes Yunanistan’ı “fiyatladı” zaten, gözler İspanya’da. Sonra da sahneyi İtalya alacak…Güney Avrupa, “Eurozone”u dibe çekerken Avro’dan kopuş, giderek AB’den kopuş gibi senaryolar gündeme gelebilir. Düşen Avrupa’dan pay kapma çabaları da eksik kalmıyor. Özellikle Çin, sonra da Rusya, AB’nin zayıf halkalarından paylar kaparak, örneğin Yunanistan, İspanya, İtalya’dan bankalar, şirketler alarak Avrupa cephesinde önemli mevziler kapma çabasındalar. Almanya’ya kafa tutan Yunanistan başta olmak üzere diğer Güney Avrupa ülkeleri de Merkel’e mahkum olmadıklarını “yükselen BRIC”i işaret ederek gösteriyorlar zaten. ??? BRIC’in Avrupa’daki olası pay kapma hamlelerine ABD ne karşılık verir, henüz bilinmez. Yapabileceği ne var, o da bilinmez. Ama aynı ABD’nin, enerji alanlarını Çin’in kontrolüne kaptırmamak gibi bir derdi var ve Ortadoğu’yu, Kafkaslar’ı, bu nedenle bildiği gibi dizayn etme çabasında. Çin’in Ortadoğu, Kafkas petrollerine, doğalgazına erişimini ve kontrol gücünü sınırlamak ABD’nin asli hedefi. Bu, ABD için hayati bir konu. Enerji devi Rusya ve kontrolündeki Bağımsız Devletler Topluluğu’nun, S.Arabistan, Körfez ülkeleri gibi ABD’nin daha çok kontrolündeki enerji ülkeleri üstünde hegemonyasını önleme çabaları hızla önem kazanıyor ve burnumuzun dibindeki Suriye iç savaşını da bu bağlama oturtup konuşmak gerekiyor. Dahası, Türkiye’nin iç siyasetinde olan bitenleri, bütün bu dış bağlamı göz önünde tutarak irdelemek gerekiyor. ABD, İngiltere başta olmak üzere Batı Avrupa, Libya’nın başına gelenlerin kendi özgül şartlarında Suriye’nin de başına gelmesini istiyor. Kaddafi’nin akıbetini Esad da yaşasın istiyor. Çünkü, Suriye, ABD’nin bölge planlarına uymayan bir aktör. Ona dokunmaması İran, Rusya, hatta dolaylı olarak Çin’e yarayacak. Buna ise tahammülü yok. Dünya medyasını yönlendirerek, Suriye’ye dış müdahalenin kaçınılmaz hale geldiğine dair kamuoyu hazırlıyorlar. Ergin Yıldızoğlu’nun çarşamba yazısında belirttiği gibi, Selefi akımlarla işbirliği yapmayı da sorun görmüyorlar; önemli olan İran’ı sıkıştıracak, İsrail’i koruyacak bir SünniŞii kamplaşmasının inşa edilmesi. Suriye, Libya gibi değil. Burada, yanı başında İran var, Suriye üzerinde Rusya’nın jeoekonomik ve askeri düzeyde vazgeçemeyeceği çıkarları var. Bu ikisinin üstünden Çin’in Suriye’de statükonun bozulmamasından çıkarları var. Suriye düşerse, Çin’in enerji tedarikçisi, yatırım alanı İran da kan kaybına uğrar. Çin bunu tabii ki istemez. Suriye konusunda ABD ve müttefiki Batı, Türkiye’nin daha çok inisiyatif almasını istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın Suriye ordusunun Halep için yığınak yaptığını söyleyerek; “bu durumun, ulusal ve stratejik çıkarları açısından Türkiye’nin kırmızı çizgisi olabileceğini” belirtmesi, önemli bir ufka varıldığını ifade ediyor. Batı basınında yer alan, aslında uzun süredir devam eden yayınlar, Türkiye’yi Suriye savaşının içinde gösteriyor. Yandaş medyada, “daha ne duruyoruz” yazıları da çoğalacağa benzer. Bir örnek, 14 Haziran tarihli Yeni Şafak’ta, İbrahim Karagülle’den; “Eğer bir savaşın içindeysek, ki görüntü öyle, bunu açıktan yapalım. Önüne gelene saldıran tipleri sokağa salarak kamuoyu oluşturmanın başta tehlikeleri de barındırdığını bilelim”. ??? RTE’nin arkadan itmelere direnip direnemediği bilinmez, ama kendi evi içinde “huzur” tesis edememiş bir ülke olarak savaşa girmenin, insanın başına ne işler açacağının inceden inceye hesapları yapılıyor olmalıdır. Çünkü kolay değil, itilmek istenen coğrafya, İran, Irak, Suriye, Mısır, Lübnan, Ürdün ve İsrail coğrafyasını kucaklayan bir mayınlı tarla. Suriye’ye açıktan dokunma halinde hesap verilecek İran, Rusya, Çin gibi aktörler var. Evin içi ise huzursuz. Sırtta, bir kambur, halledilmemiş bir Kürt sorunu var. Sıcak savaş şartlarında Kürt faktörü hesaplanmadan adım atılamaz, sulhun yolu nasıl bulunacak? Vesayet kavgasında demoralize olmuş bir TSK ile nasıl böyle bir işe kalkılacak? Hele ki iç kamuoyu? AKP’nin seçmeni bile ABD kumandalı bir müdahaleye destek verir mi? Ya kırılgan ekonominin hali nice olur? Hem Kürtlerle hem TSK ile “sulh olup evin içini düzenleme”, sonra sefere konulma çabasına ise içeriden “cemaat” çelmesi geliyor. Ne zaman Kürt meselesinde “müzakere” alanına inişe niyetlenilse, son Van Belediye Başkanı’nı da kapsayan operasyonda olduğu gibi, cemaat adliyesi, polisi mahareti olduğu söylenen KCK operasyonları yaşanıyor. TSK ile sulh olmak da, özel yetkili mahkemeler ile olmuyor. Oradaki cemaat vesayetini kırmak ise 14 Haziran tarihli Zaman’da Mümtaz’er Türköne’nin yazdığı AKP’de çözülme ihtimalini gündeme taşıyor. Ne diyor Türköne: “Yargının özel yetkiler kullanarak peşine düşeceği suçlar kalmadı mı? AK Parti Meclis grubunun ezici çoğunluğu bu soruya ‘hayır var’ cevabını verecektir… AK Parti çözülüyor mu? Özel yetkili mahkemelerle ilgili tartışmalar bu sorunun cevabını ararken sağlam bir fikir verecek. AK Parti grubunun, yargı paketi görüşülürken verilecek bir değişiklik önergesine sorgusuz sualsiz ‘evet’ demesini bekliyor musunuz?” İç fay hatlarımızda bir depremin şiddeti ne olur, göreceğiz. AKP cemaat koalisyonunun, ÖYM çatışmasından tek parça çıkması çok zor. Dışarıda büyük risk almaya kalkmadan iç hesaplaşma kendini dayatmış görünüyor. Buradan nasıl terkipler çıkar, merak konusu. On yılda 11 bin işçi öldü Daha kuralsız çalışma koşulları... AKP’nin 2012’de çalışma yaşamının daha da kuralsızlaştırılmasına yol açacak değişiklikler yapması gündemde. Sınırlı süreli sözleşmeler, alt işletmelere ilişkin kısıtlamaların azaltılması, esnek çalışma biçimleri, özel istihdam büroları... Daha kötü ve kuralsız çalışma koşulları, daha fazla iş kazası anlamına geliyor. CHP’nin genel başkan yardımcılarından Prof. Sencer Ayata’nın sorumluluğundaki platformun çalışmaları kapsamında AKP iktidarının icraatları, “İşçi kanı, kazanç ile yunulamaz” sözleri ile eleştirilirken, CHP’nin aynı konulara ilişkin yaklaşımlarına da yer veriliyor. CHP’nin bu amaçla işçi sağlığı, meslek hastalığı, iş güvenliğine ilişkin yasal düzenlemelerde, özendiricicaydırıcı önlemleri bütünleştiren etkin denetim sistemine öncelik vereceği vurgulanıyor. Üretim odaklı büyüme önerirlerken, AKP’nin rant odaklı büyüme anlayışının, işçinin sağlığını yok sayan sonuçları ürettiği savlanıyor. ? Yılda ortalama 1100 işçi ölümü, iş kazalarında malul kalanların 2 binin üstüne çıkması, iş kazalarının on yılda ikiye katlanması, Türkiye’yi iş cinayetlerinde Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sıraya oturtmuş bulunuyor. ŞÜKRAN SONER Bilimsel çalışmalar, iş kazalarını önlemek Türkiye’de en fazla işçi ölümü ve iş kazalarının üçte biri inşaat sektöiçin alınacak önlemlerin maliyetinin, iş kazlaründe meydana gelmektedir. Tüm iş kazalarının yüzde l.6’sı ölümle sorının yol açtığı maliyetlerden çok daha düşük nuçlanırken, inşaat sektöründe bu oran yüzde 4.7’ye yükselmektedir. Bunu, olduğunu ortaya koyuyor. Ama işveren bu taşımacılık, madencilik, metal sektörleri izlemektedir. Bu sektörlerde ağırlıklı önlemleri “gereksiz masraf” olarak görkuralsız, güvencesiz, sendikasız, kayıtsız işçi çalıştırma biçimleriyle işçi sağmeye devam ediyor. Ülkemizde 1910’da lığı iş güvenliği kuralları da hiçe sayılmaktadır. Örneğin iş kazalarında rekorlaiş kazaları nedeniyle kaybedilen işgünü rın kırıldığı Tuzla tersanelerinde üretimin yüzde 90’ı taşeronlar eliyle yapılmaktasayısı 1 milyon 500 bini bulurken, dır. İş kazalarının dörtte üçü, yüz kişiden az işçi çalıştıran küçük orta çaplı işyerleiş kazaları meslek hastalıklarının rinde meydana geliyor. Türkiye’de var olan 1 milyon 325 bin işletmenin içinde 50’den Türkiye ekonomisine maliyeti 2011’de 50 milyar fazla işçi çalıştıranların sayısı 25 binlerde kalırken, yürürlükteki yasalar işçi sağlığı, iş güTL’ye çıktı. venliği kurullarının oluşturulmasını ancak en az 50 işçi çalıştıran işyerlerinde öngörmektedir. Maliyet arttı En çok kaza inşaatta CHP’nin Bilim Yönetim ve Kültür Platformu’nun iş kazalarına ilişkin resmi kayıtlar üzerinden hazırlanmış raporu, AKP iktidarları sürecinde kayıt dışı, kuralsız, güvencesiz, sendikasız çalıştırma koşulları ile at başı iş kazaları, iş cinayetlerinde katlanan artışları oraya koyuyor. “İşçinin ölümünün kazası olmaz” başlığıyla hazırlanan, AKP’nin on yıllık iktidarının resmi istatistikleri üzerinden hazırlanan çalışmada 11 bin işçinin hayatını kaybettiği ortaya konuluyor. Yani her yl ortalama 1100 işçi ölüyor. Her gün ortalama 4 işçi iş kazası denilen iş cinayetlerinde hayatını kaybederken, her gün 6 işçi de iş göremez şekilde yaralanıyor. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerinin sadece sigortalı 10 milyon işçiyi kapsadığı, toplam istihdamda çalışan sayısının 24 milyon olduğu, sigortasız çalışanlarda iş kazalarının daha fazla olduğu gerçeği de göz önünde tutulduğunda gerçek kaza ve ölüm sayılarının çok daha ağır boyutlara ulaştığı anlaşılıyor. Kaza sonucu malul kalanların sayısı 2003’te 1452 iken, 2011’de 2086’ya yükselmiş, kazalarda ölen işçi sayısı 2003’te 860 iken, geçen yıl neredeyse ikiye katlanarak 1563 olmuş. Ürkütücü tablo “görülmemiş kalkınma, ileri demokrasi” yakıştırmalarının öteki yüzüne, tüm çıplaklığı ile açığa çıkarıyor. elişmiş ülkelerle karşılaştırma 2010’da nüfusu 83 milyon olan Almanya’da ölümlü iş kazasının 519’da, nufusu 64 milyon olan İngiltere’nin 489’da kalması Türkiye’deki çarpık gelişmeyi çarpıcı bir şekilde sergiliyor. Türkiye 10 yıllık AKP iktidarındaki iş kazaları ile Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada yer alıyor. Ölümlü iş kazalarında 15 AB ülkesi ortalamasının 7 katı gibi yüz kızartıcı bir değere sahip bulunuyor. G ‘Edepsizlik yapmayın’ MERSİN(Cumhuriyet) Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte Mersin’deki vergi rekortmenleri ödül törenine katılan Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, AB ülkelerinin Türkiye’ye vize uygulamasıyla ilgili eleştirilerini sürdürdü. Çağlayan, “5 yıldır taşıdığım diplomatik pasaport, 27 yıllık sanayicilik hayatımda gördüğüm, bilhassa riyakâr Avrupa Birliği’nden gördüğümüz vize çilesini bana unutturamaz. Bu konuyla ilgili çalışma yapıyoruz ama masada elini uzatmayan riyakâr ve ikiyüzlü Avrupa Birliği. İçlerinden biri diyor ki ‘Türk işadamlarına vize kolaylığı sağlayacağız.’ Ben de diyorum ki al vize kolaylığını başına çal. Çifte standart yapmayın, edepsizlik yapmayın istiyoruz. Sizin ülkenizin insanlarına sağlanan hakları bizim işadamlarımıza da sağlayın istiyoruz” dedi. $)$0ªGDQ 'Q\DQÂQ +HU 1RNWDVÂQGD $IHW (àLWLPL Epostası olmayan trene binemeyecek Ekonomi Servisi Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in talimatıyla karada ve denizde ebilet dönemi başlıyor. Yalnız geçen yıl yaklaşık 183 milyon bilet ve 10 milyon yolcu listesi düzenlendiğinin belirlenmesi üzerine düğmeye bastı. Ebilet düzenlemesi ile artık şehirlerarası ve uluslararası kara ve deniz seyahatlerinde kâğıt bilet dönemi sona erecek. ebiletle beraber yolcu listeleri de elektronik ortama taşınarak yolcu listelerinde de kâğıt sistemi kaldırılacak. Trene, otobüse ve vapura binmek isteyen herkesin epostası olmak zorunda, çünkü biletler mail yoluyla alınacak. Tropikal Pet, yeni tesisle üretimi 35 bin tona çıkardı Ekonomi Servisi Tropikal Pet, içeriğini ve ambalajını yenileyerek 30 çeşide çıkardığı Champion markası ile üretimini 4 kat arttırdı. Tropikal Pet Üst Yöneticisi (CEO) İzzet Saban, “Geçen yıl yaptığımız 5 milyon dolarlık yatırımla üretim kapasitemizi 35 bin tona çıkardık. Yeni açtığımız 2 bin 5 yüz metrekare kapalı alana sahip tesisle Avrupa’da 2011’de yapılmış en son teknolojiye sahip üç tesisten biri haline geldik” dedi. Türkiye’de 27 bin tonluk bir sektör haline gelen kediköpek maması pazarı, 2011’de yüzde 6 büyümeyle 225 milyon TL’lik büyüklüğe ulaştı. C MY B C MY B N N N N N N N N
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle