25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 2012 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AB’nin Ana Sütununda Çatlak Sevimsiz Doğumlar BU ülkenin en önemli sorunu nüfus kıtlığı mıdır? Yahut, yakın denebilecek bir gelecekte soyun tükenmesi mi? Sayın Başbakan’ın en sık dokunduğu çocuk sayısı, kürtaj ve sezaryen gibi konulara bakılırsa, ona göre galiba öyle bir tehlike var. O zaman, ülkenin düşünen ve yazıp çizen insanlarına düşen en önemli ödev; ülke yönetimine yön veren kişiyi bu takıntıdan kurtarmak ve böylece hep birlikte rahatlamak mıdır acaba? Çünkü, totaliterleşen toplumlarda baştakilerdeki takıntıların sonu, bazen yalnız takıntılı reis için değil, tüm toplum, hatta bütün insanlık için de çok kötü olabiliyor. Tarihte unutulmaz örnekler var. üfustan söz açılınca genellikle birey kavramı güme gider. Oysa, ülkelerin nüfusunu bireyler oluşturur ve her ülke nüfusunun niteliği bireylerdeki niteliklerin toplamı ya da ortalaması demektir. İtiraf etmek gerekir ki bizdeki ortalama, ülkenin ya da devletin karşılaştığı sorunlar açısından pek rahatlatıcı sayılmaz. Çeşitli alanlarda tek tük istisna sayılabilecek dâhilerin çıkıp bazen bütün toplumu çıkmazdan kurtarmasına bel bağlamak da pek akıllıca bir tutum değildir. Çare olarak kalıyor nitelikli birey sayısını arttırıp toplumdaki ortalamayı yükseltmek. Nüfusu çoğaltmayı ya da hiç değilse azalışı önlemeyi dert edinmiş bir Başbakan’ın ilk ve ortaöğretimdeki sözde dört dörtlük “reform”a uzak durması ve o konuyu eğitim alanındaki niteliği hayli tartışmalı bir kişiye emanet etmiş olması çok şaşırtıcı değil mi? Başbakan’ın beklentisi, üretmek yerine üremeyi seçmiş insanlardan oluşan bir kalabalık yaratmak değildir herhalde. Öyleyse, nüfus ve doğum konularına gösterdiği aşırı ilgiyi eğitim alanında da doğru politikaların uygulanmasını sağlayarak dengelemek zorundadır. ysa, ulusal eğitimde yapılmak istenenlerin imamhatip liselerine öğrenci ya da orta ve küçük işletmelere çırak yetiştirme amacı güttüğü yönünde ciddi endişeler var. Üniversiteler alanında da rektör seçimlerine düşen siyaset gölgesi yükseköğretimin geleceğini ve bugününü karartmayı sürdürmekte. Bunlar hep kalacak mı? Sayın Başbakan’ın uygulamak istediği nüfus politikası bu endişelerle bir araya getirilince sezaryensiz doğumlar bile sevindirici olmaktan çıkmaya başlar. AB politikası açısından bu kriz süreci belirleyici olacak. Kriz, Avro bölgesinin daralması ile sonuçlanabileceği gibi, ortak bütçe denetiminden, ortak sosyal politikalara kadar derinleşen bir ekonomik birliğe doğru adım atılması da mümkün. Ali YURTTAGÜL Avrupa Parlamentosu Yeşiller Grubu Siyasi Danışmanı Almanya’nın önünü çektiği, Yunanistan giransa seçimleri sadece “Merkozy” teriminin tarihe karışmasını bera bi ülkelere AB yardımlarını öngören ve 25 berinde getirmedi, aynı zamanda üyenin imzasını taşıyan “Mali Birlik AnAB’nin ana sütunu ParisBerlin hat laşması” krizde bulunan ülkelere mali destında derin bir politik “çatlağın” teği, bütçe disiplini ve yapısal reformlara bağgörünür olmasını sağladı. Yeni Cumhurbaş lıyor ve böylece krizi aşacağına inanıyor. Borç kanı Hollande selefinden farklı bir dil kullansa altında kıvranan ülkelerin devlet giderlerini da, özünde Fransa’nın ekonomik kriz süre kısarak tekrar rekabet edebilir bir yapılanmaya cindeki genel tavrını yansıtıyor. Mali kriz ola gitmeleri gerektiğini savunan bu “Alman rak başlayan, genel bir ekonomik krize dö Ekolü”, bütçe disiplini, sosyal giderlerin nüşen süreç, AB’nin güneyinde artık politi gözden geçirilmesi ve ücretlerin daralmasıkayı da sarmış durumda. Hükümetler, sağ ve nı hedefliyor. Bu stratejinin mimarları, krizin ya sol ne olursa olsun, kibrit kutusu gibi yı bu ülkelerde ihmal edilen reformlar ve sokılıyor. Atina, Roma, Madrid’de sokakları ateş rumsuz kredi kullanımı ve aşırı borçlanmasarmış durumda. İşsizlik had safhasını bulmuş, dan kaynaklandığını savunuyor. Onlar için bu Fransa gibi “sağlam” bir ülkede bile yüzde reformları son on yıl kendi iradesi ile uygu10.5 gibi bir seviyede seyrediyor. Kamu layan Almanya veya IMF’nin denetiminde haborçları birçok ülkeyi iflasın eşiğine sürük yata geçiren Türkiye iyi örnekler. Bu ekole lemiş, ekonomiyi desteklemek bir yana, bu ül göre, devlet destekli “kalkınma” programkeler zorunlu giderleri karşılayamaz durum ları, kalıcı bir ekonomik etki yapmayıp, kıdalar. Ödeme riskinin yüksek olduğu bu ül sa bir “alevlenme” olarak kalmaya mahkum. kelere oldukça yüksek faizle kredi veriyor Ücretleri geri almak zor olduğu için, emekbankalar, bunun tabii sonucu kamu borçları lilik yaşının yükseltilmesi gibi sosyal gidertüm tedbirlere rağmen azalmıyor, artıyor. Bu ler daraltılarak veya sendikaların ücret artıştür derin depremlerle sarsılan bir süreçte bi larını liberal deyimle “abartmaması” sağnanın ana sütununda da çatlak olağan görü lanarak bu hedefe ulaşılmaya çalışılıyor. lebilir, biri muhafazakâr diğeri sosyalist bir Yeni Cumhurbaşkanı Hollande bu politihükümetin etkin olduğu Paris ve Berlin ara kanın ekonomiyi derin bir kriz sürecine itsında. Kriz sürecine bu iki cenah farklı bak tiği için iyi bir reçete olmadığını söylüyor. sa da, AB içerisinde kutuplaşma daha kar Hollande derinleşen kriz ile vergi gelirlerimaşık bir yapılanma içerisinde. Mesela Hol nin düşeceği, borçlanmanın azalmayıp arlande’ın masaya taşıdığı “Avro tahvillerine” tacağı, bu yüzden bütçe disiplini ve yapısal sadece Merkel değil, Berlin’de Sosyal De reformlar yanında ekonomiyi canlandırıcı pomokratlar ve Yeşiller de karşı çıkıyor. AB Ko litikaların devreye girmesi gerektiğini, “kalmisyonu veya yine “sol” diyemeyeceğimiz kınma” amaçlı yeni kaynak için ise “Avro İtalya Başbakanı Monti ise Avro tahvilleri tahvilleri” gerektiğini, yani tüm AB üyesi ni destekliyor. Cepheleşme kriz sürecinden na ülkelerin borç riski altına girerek, “ucuz” sıl çıkılır konusunda yaşansa da, çelişkinin te kredi olanağının yaratılmasını savunuyor. melinde faturayı kimin ödeyeceği meselesi ya Bugünlerde Almanya piyasadan para bulatıyor. Avro’nun ortak para birimi olarak tar bilmek için yüzde 0 faiz ile devlet tahvilletışılması, Yunanistan’ın Avro’yu terk etmerini satarken, Fransa yüzde 2.5, İtalya yüzsi gibi düşünceler bu yüzden gündemde. de 5.5, İspanya yüzde 6 ve Yunanistan yüzde 30 faiz vermek zorunda kalıyor. Büki farklı strateji yük sermayeler risk altında olan bankalara Para biriminin masada olması pek şaşırtı güvenmedikleri, paranın buharlaşabilececı değil. Para politikası hükümetlerin elinde ğinden korktukları için mesela Danimarka oldukça önemli bir ayar aracıdır. Verimlilik tahvillerini yüzde 0,1 ile alıyor, yani büyük düştüğü, ekonomi kötüye gittiği günlerde pa sermaye faiz almak bir yana, parayı sağlaranın dış değeri geriye alınarak, ekonomik ve ma almak için para ödüyorlar. Avro tahvilsosyal dengelere “dokunulmadan”, ücretler leri Almanya gibi ülkelerin de garantisi algeriler, dış piyasaya göre ülke ucuzlar, bir ba tında olacağı için, üye ülkelerin Avro tahkıma fakirleşir. Türkiye bu politikayı on vilini ortalama yüzde 3,5 gibi bir faizle dünyıllarca yaşadı, daha ince ayarlarla bugün de ya piyasasına sunabilecekleri düşünülüyor. Almanya, hükümeti ve muhalefeti ile bu yaşıyor. Ortak para birimi Avro ile kriz sürecindeki Yunanistan gibi ülkeler için para bi risk ortaklığı faturasının kendilerine kesileriminin dış ve iç değeri üzerinde oynamak ceğini düşündüğü için, Avro tahvillerine vemümkün değil artık. Bu yüzden Avro içeri ya AB kaynaklı destek politikalarına sıcak sinde kalarak, kamu harcamaları, sosyal po bakmıyor. Almanya’nın Avro tahvillerine geçlitika ve ücretlerde derin kesintilere gitmeleri mesinin faturasının yılda 40 ile 60 milyar Avgerekiyor. Bu tür bir politikanın Atina veya ro gibi bir rakam olacağı hesaplanıyor. AnMadrid’de sokakları iyice ısıttığını her gün te laşmalara göre bütçe politikasında üye ülkelevizyonlardan izliyoruz. Ekonomik kriz ler bağımsız olduğu için, Brüksel’in borç ve den kurtulmak için iki farklı “strateji” gün bütçeleri denetlemesi hâlâ mümkün değil. Gerçi bu yönde ilk adımlar atılmış olsa da, ciddemde bulunuyor. F di bir denetim mekanizması hâlâ yok. Almanlar, Avro tahvilleri üzerinden güneye akacak dolaylı para transferinin sürekli olacağı ve hiçbir denetim mekanizması olmadığı için, her krizde Almanya’nın Avro’yu “kurtarmak” için krizin faturasını ödemek zorunda kalacağını düşünüyor. Bu yüzden Almanya’da Yunanistan’ın Avro’yu terk etmesi giderek daha yüksek sesle savunuluyor. Kanun Kuvvetinde Çene... Başbakan’ın iki dudağı arasından çıkan ertesi gün kanun... Çene değil, Meclis matbaası... ? O konuşurken bakanları dinliyorlar, bakıyorlar ağızdan hangi “kanun” çıktı çıkacak, ona göre çünkü... Artık kiminle ilgiliyse, o koşuyor... “Bedelli” dediğinin ertesi günü, “bedelli yok” diyen bakan bedelliyi açıkladı... “Bölünmüş eğitim” dediği günün akşamı, öbür bakan “4+4+4” dedi... “Böyle tiyatro olmaz” dedi, sabahı kanun hazırdı... “Üçüncü köprü” dediğinde, yeri belli olmadan köprüyü açıkladı bakanı... Koştu köprüye ama yerini bulamadı... “Üçüncüyü” atlayıp “dördüncü köprü” deseydi... Şimdi dördüncünün temeli atılıyor olacaktı, üçüncüyü atlayıp... ? Olacakları da çeneden öğreniyoruz... “İşsizlik azalıyor” dedi... TÜİK üç gün sonra istatistikleri açıkladı ki işsizlik aynen azalmış... İki muslukçu kadrosu için kuyruğa girenlerin sayısı 5 binden 15 bine çıkarken... “Teğet geçecek” dedi ekonomideki krize... Maliye Bakanı “ekonomide genişlemeyi” açıkladı ki Türkiye uçmuş... İflas eden esnaf sayısı günde iki katına çıkarken... ? “Sıcaklar geliyor” dese var ya... Meteorolojiden sorumlu bakan, lastik ölçme derecesi ile koşacak medyaya... Ayağında haşema mayo... ? İşte: Durup dururken “Sezaryen cinayettir, kürtaj ise Uludere” dedi... Sağlık Bakanı, 24 saat geçmeden “kanunu” açıkladı: İkisi de ağır suç size... ? Tıp bilimine kulak vermek, bilim adamlarını dinlemek, kadın örgütlerine söz hakkı tanımak, uygar ülkeleri izlemek diye bir dertleri yok... Çene matbaasından çıktı bir kere kanun... Kadının aklı yok... Kadına saygı yok... Kadını adam yerine koymak yok... Bir erkek karar verdi... O kadar... ? Bu aynı zamanda çenenin söylediği “En az üç çocuk” sözünün, kanun şekline getirilmiş hali... Doğurma da göreyim... politikalar Paris – Berlin farklı sosyal N O İ Aslında Paris – Berlin çatlağında farklı politik programlar yatıyor. Almanya son yıllarda emeklilik yaşını adım adım 67’ye yükseltirken, Hollande Fransa’da emekliliğin 60 yaşında mümkün olmasını savunuyor. Almanya’da haftalık çalışma 40 saat iken, Fransa 35 saat çalışıyor ve yer yer Almanya’dan daha yüksek ücretler ödüyor. Ortak para birimi fiyatlar ve ücretleri birebir yansıttığı için, üretim verimliliğinde ilerleyen Almanya gibi ülkeler düşük ücretler ve düşük üretim giderleri ile ihracatta patlama yakalarken, Fransa dış ticarette açık veriyor. Mesela geçen yıl (2011) Fransa dış ticarette 70 milyar gibi bir açık verirken, Almanya’nın ihracat fazlası 170 milyarı buluyordu. Durumun İspanya, İtalya veya Portekiz’de daha vahim olduğunu vurgulamaya gerek yoktur sanıyoruz. Tüm veriler, Avro çökerse, yeni Alman para biriminin diğer Avrupa para birimlerine göre en az yüzde 30 değer kazanacağı, yeni Yunanistan para biriminin ise an az yüzde 30 değer kaybedeceğini gösteriyor. Her neyse, Hollande’ın bu gerçeklerden habersiz olduğunu sanmıyoruz. Cumhurbaşkanlığı makamına geldiği gün akşam geç saatte, kötü hava şartlarına rağmen Berlin’e gitmesi jestin de ötesinde bir semboldü. Paris, AB içerisinde Almanya’ya rağmen ortak kriz yönetiminin mümkün olmadığını, AB’nin Paris Berlin sütunu çökerse, binanın ayakta duramayacağını bildiği için, Berlin’e rağmen değil, Berlin ile yol almak istiyor. Almanlar ise savaş sonrası veya bölünmüşlük yıllarında hâkim olan havadan kurtuldukları için, faturayı öderken artık söz sahibi olmak istiyorlar. Türkiye ne yapmalı? AB politikası açısından bu kriz süreci belirleyici olacak. Kriz, Avro bölgesinin daralması ile sonuçlanabileceği gibi, ortak bütçe denetiminden, ortak sosyal politikalara kadar derinleşen bir ekonomik birliğe doğru adım atılması da mümkün. Olası ikinci gelişme AB’nin dağılması değil, krizden güçlenerek çıkması demektir. Türkiye’nin kendini olası güçlü bir AB üyeliğine hazırlaması ve müzakere sürecini ciddiye alması en zeki politika olur. “Dökülüyorlar” diyerek, kısa nefesli analizlere takılmak ve müzakereleri yavaştan almak, zaman kaybından başka bir şey değildir. Bugün gündemde üyelik değil, üyeliğin gereklerini yerine getirmek için müzakere başlıkları vardır. AB krizi geride bıraktığı zaman, Ankara hazır olmaz ise, 70’li yıllarda olduğu gibi, masaya gelecek üyelik şansı bir nesil daha bekleyebilir. NATO Zirvesi, Türkiye ve Füze Kalkanı Sorunu Daver DARENDE Emekli DiplomatYazar 21 Mayıs 2012 tarihlerinde ABD’nin Chicago kentinde gerçekleşen NATO Zirvesi 1920 Kasım 2010 tarihlerindeki Lizbon zirvesinin devamı olmuştur. NATO’nun en yüksek karar organı olan Kuzey Atlantik Konseyi’nde açılış konuşmasını yapan Genel Sekreter Rasmussen, zirvenin en önemli gündem maddeleri arasında Afganistan konusuna değinmiş, zirvede Afganistan’la NATO’nun gelecekteki ilişkilerine ilişkin yeni bir yol çizeceklerini vurgulamış, güvenlikle ilgili sorumluluğun Afganlılara devredileceğini, bu sürecin 2014’e kadar tamamlanacağını ifade etmiştir. Dış haberlerde her ne kadar NATO zirvesinde gündemin en önemli konusunun Afganistan olduğu vurgulansa da zirvede asıl önemli sorunun Malatya’nın Kürecik yöresinde konuşlandırılmış olan füze savunma sistemi olduğu zirve sonunda yapılan açıklamalardan anlaşılmaktadır. ABD Başkanı Barack Obama’nın Savunma Bakanı Leon Panetta’ya Kürecik’te bulunan radar üssünün NATO’ya devredilmesi talimatını vererek böyle bir açıklamayı yapması ilgi çekicidir. Obama’nın bu açıklamasından radarın daha önceleri ABD’nin kontrolünde olduğu anlaşılmaktadır. Füze kalkanı projesinin Kürecik’te konuşlandırılması başta Rusya olmak üzere İran’ı da tedirgin etmiş her iki ülke de bu konuda rahatsızlıklarını dile getirmişlerdir. Moskova da füzesavar sistemleri konusunda düzenlenen uluslararası konferansta konuşan Rusya Genelkurmay Başkanı Nikolay Makarov, sorunun derinleşmesi halinde, önleyici müdahale çerçevesinde NATO’nun Rusya’nın güneyindeki ve batısındaki ülkelere yerleştirmekte olduğu füzesavar sistemlerini vurabileceklerini açıklamıştır. 20 C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle