19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 NİSAN 2012 CUMA CUMHURİYET SAYFA [email protected] KÜLTÜR 17 Nurhan Atasoy ve Lale Uluç’tan dev bir eser: ıllar sonra, Nuruosmaniye Caddesi’ndeki eski Milliyet binasına gidecek olmak beni heyecanlandırmadı desem yalan olur! Gitmek zorundaydım çünkü birikimine ve çalışkanlığına hayran olduğum Nurhan Atasoy ile Lale Uluç’un ortak çalışması “Osmanlı Kültürünün Avrupa’daki Yansımaları: 14531699” adlı dev eserin tanıtımı buradaki “Armaggan”da yapılacaktı. Korktuğum başıma gelmedi. Eski Milliyet binası yerine yükselen müthiş görkemli, her katında TürkOsmanlı etkilerini çağdaş estetikle buluşturan ürünlerin satışına yer veren, bir katında sanat galerisi, son katında enfes bir lokanta barındıran bu mekânda, gazete izine rastlamak imkânsızdı. Eski yapıdan sadece mimar Maruf Önal’ın o güzelim spiral merdiveni muhafaza edilmişti. Burnumun direği azıcık sızladı… Ve kendimi derhal konferans salonuna attım. Y Osmanlı kültürünün Avrupa serüveni tap Eflak, Boğdan, Erdel (Transilvanya) gibi Osmanlı’ya bağlı özerk prenslikleri de kapsıyor, ancak Avrupa’daki Osmanlı hukuk sistemine tabi olan fethedilmiş toprakları kapsamıyor… Turkish Cultural Foundation’ın (Türk Kültür Vakfı) katkılarıyla Armaggan Yayınları tarafından yayımlandı; İngilizce ve Türkçe baskıları eşzamanlı yapıldı. Vakıf Başkanı Yalçın Ayaslı’nın deyişiyle tam bir “görsel ve zihinsel şölen”. Bu şölen, sayfalar boyu 400 fotoğrafla taçlanıyor. Nurhan Atasoy ve Lale Uluç Bir İntiharın Anatomisi... 20. yüzyıl Batı edebiyatının en büyüklerinden olan ve özellikle deneme alanında, Montaigne ile başlayan çizgiyi doruklara çıkaran Avusturyalı yazar Stefan Zweig (18811942), bundan yetmiş yıl önce, 23 Şubat 1942 tarihinde, Brezilya’nın Petrópolis şehrinde eşi ile birlikte intihar etmişti. Dünya, İkinci Dünya Savaşı’nın ortalarındaydı. Ama Zweig, bu cehennemin Nazilerin ve bombaların erişemeyeceği kadar uzağındaydı. Ayrıca çok varlıklıydı. Bu koşullara rağmen hayatına kendi eliyle son vermesi, sonraki yıllarda ‘aşırı karamsar’ ya da ‘zayıf iradeli’ gibi değerlendirmelerle de karşılaştı. Aslında karamsar olmaması ya da dünyaya ‘iyimser’ bakması için hiçbir neden yoktu. Brezilya’da iken arkadaşı Victor Wittkowski ile yaptığı bir söyleşide şöyle der: “Bir İngiliz şehrine şu kadar bomba yağdırıldığını, Atlantik Okyanusu’nda bir Fransız gemisinin torpillendiğini ve şu kadar yolcu ile battığını okuduktan sonra nasıl çalışabilirim? Artık gazeteleri açamıyorum, çünkü böyle haberleri okuduğumda, böyle sayıların dile getirdiği o dev insani yıkım karşısında ürperiyorum, ve üstelik bu yıkımın daha önce olanların, şimdi de her gün devam edenlerin ancak çok küçük bir yüzdesi olduğunu da biliyorum. Düşünülebilecek en anlamsız yıkımın dünyayı kasıp kavurduğunu, binlerce ve binlerce masum insanın o yıkıma kurban gittiğini bildikten sonra nasıl soluk alabilirim, uyuyabilirim, yemek yiyebilirim ve çalışabilirim? Çünkü yaratmak, bir şeyler inşa etmek demektir, ve şeytani bir yıkımın sürüp gittiğini bildikten sonra, bu bilgi ile eşzamanlı olarak nasıl bir şeyler inşa edebilirim!” Zweig, arkadaşı Berthold Viertel’e intiharından bir ay kadar önce, yazdığı 30.1.1942 tarihli mektubunda ise, yukarıdaki satırlardan yansıyan karamsarlık ile adeta bir hesaplaşmaya girer: “Artık sadece melankoliye kapılmamak veya delirmemek için çalışıyorum. Bir zamanlar gücümün kaynağını oluşturmuş olan şey şimdi, bu yaşadığım zamanlarda ancak mutsuzluğumun kaynağı olabiliyor: Yani berrak ve uzak görüşlü düşünebilmek, kendime yalan söylememek ve gerek kendimi gerekse başkalarını yanılsamalarla ve boş sözlerle aldatmamak. Bizim kuşağımızın hayatının kaderi artık kesinleşti, olayların akışını etkileyebilme gücünden yoksunuz ve kendi kuşağımızda bunca iflas ettikten sonra, bir sonraki kuşağa öğütler verme hakkına da sahip değiliz …Aramızdan hayatlarına sessizce son verenler, belki en bilge olanlardı, onların artık tamamlanmış birer hayatları var, bizler ise artık sadece kendi kendimizin gölgeleri olup çıktık...” Stefan Zweig, ‘berrak ve uzak görüşlü’ düşünebilmesinden ötürü, bir olgunun farkındaydı. 1933’ten, yani Adolf Hitler’in Almanya’da iktidara gelişinden sonra olanlar, ‘Dünün Dünyası’ olan Avrupa’yı ve Erasmus’un mirası olan bir ‘Avrupa Düşüncesi’ni yıkmıştı. Böylesine radikal bir yıkımın ardından günün birinde sanki o yıkım hiç yaşanmamışçasına yola devam edilebileceği düşüncesi ise, yine Zweig’a göre, ancak bir ütopya olabilirdi. Zaman, Zweig’ı haklı çıkardı… Ve ölümünden sonra kendisini çok iyi tanıyanların nitelendirmesiyle ‘Son Avrupalı’, ya da Erasmus’un kurduğu Batı hümanizminin son sancaktarı Stefan Zweig, ölmeden önce kaleme aldığı son başyapıtı “Montaigne”de bir zamanlar Avrupa’yı Avrupa kılmış olan düşünce mirasının son bir özetini çıkardıktan sonra, hayatını büyük bir soğukkanlılıkla ve kendi eliyle noktaladı. Misyonunun artık bittiğine, gücünün ise tükendiğine inanmıştı. Dostlarına son bir mektupla: “Sizler yeni bir gündoğumunu bekleyebilirsiniz, benim ise buna gücüm kalmadı!” diye seslendikten sonra, noktayı koydu. Böylesi, ne bir irade zaafıdır ne de bir ‘sendrom’dur; yalnızca, hayatının her anıyla hesaplaşabilmiş birinin erişilmesi çok zor irade gücüdür! Görsel ve zihinsel bir şölen Prof. Dr. Nurhan Atasoy ve Dr. Lale Uluç’un “Osmanlı Kültürünün Avrupa’daki Yansımaları: 14531699” kitabı, 14 Avrupa ülkesinde 6 yılı aşkın süreyle yapılan araştırmanın sonuçlarını içeriyor. İki uzman adeta iğneyle kuyu kazmışlar. Müze depoları, koleksiyonlar, arşivler, belgeler, yayınlar, yeniden elden geçerken, farklı dillerden çevirmenler hizmete koşmuş... Erken modern dönem Avrupa’sında yoğunlaşan politik, diplomatik ve ticari ilişkilerle, Avrupa’ya ulaşan Osmanlı maddi kültürünün yansımalarını konu alıyor. Ki ady’nin mendilleri; şövalyenin miğferi İstanbul’un fethi 1453 ile son Viyana kuşatmasının ardından Osmanlı’nın Avrupa devletlerinin gözünde artık yenilebilir olduğu Karlofça Antlaşması (1699) arasındaki dönemdeyiz… Yazarlar bu dönemde, Hıristiyan Batı’nın gözünde Müslüman Osmanlı’nın ötekileştirildiğini, korkulan düşman bellendiğini belirterek ama yine L de ticaretin sürdürüldüğünün, saygı ve hayranlık duyulduğunun altını çiziyor. İşte o saygı ve hayranlıktır ki, Transilvanya ya da Macar lady’lerin, Fransız düşeslerin ellerine “Türk işi” “ Türk nakışı” mediller; şövalyelerin başlarına Osmanlı miğferi yakıştırıyor. İngiliz ya da İtalyan asilleri, en ünlü tablolarında Türk halısını mutlak kullanır oluyor. Papalar, krallar, prensler arabesk motifli giysilerle resmediliyor. Batılı soylular birbirine armağan vermeye gelince seçimlerini Osmanlı çizgilerinden ve eşyalarından yana yapıyor. Kumaşlar, işlemeler, halılar, çiniler, mü cevherler, silahlar, miğferler, müzik aletleri, kitap ciltleri, ahşap işleri… Çiçek, bitki, hilal simgesi, arabesk motifler… İlginç olan, bunlar sadece Doğu’dan Batı’ya gitmiş işler değil… Bunlardan, Osmanlı modellerinden esinlenerek Batı, kendi üretimini de yapmış… Örnekleri sonsuz… İngiltere’de ve Portekiz’de 16. yüzyılda üretilmiş “Uşak halıları” enfes… İsveç’in güneyinde Jamtland’da Marby Kilisesi’nde gün ışığına çıkarılan ejder ve Zümrüdü Anka kuşu motifli halı (ki Avrupa’da bulunan hayvan motifli iki Anadolu halısından biriymiş) görülecek bir şey… Yazarlara göre, Osmanlı’nın gerileme dönemiyle birlikte Batı’nın algısından “hayranlık” yok olacak, yerini “yaygın aşağılama” alacaktır. Daha sonra 18. yüzyıldaki “Turquerie” akımı ise gerçeklerden çok Batılının hayallerini süsleyen “egzotik Doğu”dan kaynaklanacaktır. İkisi arasında İngiliz elçisi Sir John Finch’in (öl. 1682) şu sözü var: “Zenginlik için Hindistan’a, eğitim için Avrupa’ya gidilir. Ama imparatorluk şaşaası görebilmek için ancak Osmanlı İmparatorluğu’na gidilebilir.” Keşke, keşke şaşaa ile yetinmeselerdi demek geliyor insanın içinden. Bu dev esere emeği geçenleri kutluyorum. [email protected] 30 bin yapıt Google Art’ta Google Art Project’teki müzeler arasında Sabancı ve Pera da yer alıyor Kültür Servisi Arama motoru Google’ın sanal müze girişimi “Google Art Project”, 40 ülkeden 151 müzeye ulaşan veritabanı ile 30 binin üzerinde sanat eserinin taranmış 3 boyutlu görsellerini ziyaretçilerine açtı. Dünyadaki popüler müzelerde sergilenen değerli sanat eserlerini kullanıcılarının ziyaretine sunan “Google Art Project”, bir yılı geride bırakırken önemli güncellemelerde de bulundu. Google+ ve Hangouts videolu görüşme entegrasyonunun yanında yakınlaştırma, detaylı bilgileri inceleme ve seçili eserleri slide show haline getirme gibi bazı özellikler de yeni güncelleme ile “Google Art Project”e eklendi. Sakıp Sabancı ve Pera müzelerinin de yer aldığı “Google Art Project”te, Hindistan Modern Sanatlar Müzesi, Katar’daki İslami Sanatlar Müzesi ve ABD’de Beyaz Saray; ziyaretçilerin gezebileceği 151 önemli müzeden öne çıkanlar arasında. “Google Art Project”, 17 müze ve 1000 sanat eseri ile yayına başlamıştı. Ziyaret için: www.googleartproject.com ‘Ben, Bertolt Brecht’ 6 kenti kapsayan bir turneye çıkıyor ‘Brecht’ Anadolu yollarında Kültür Servisi Genco Erkal, ünlü Alman yazar Bertolt Brecht’e ait şiir, şarkı ve öykülerinden uyarlayıp Tülay Günal’la birlikte rol aldığı; Tiyatro Eleştirmenleri Birliği tarafından “Yılın Tiyatro Oyunu Ödülü”ne değer görülen “Ben Bertolt Brecht” adlı oyunla, Anadolu turnesine çıkmaya hazırlanıyor. Dünyanın düzeni, kadının konumu ve savaş konularını ele alan oyun 6, 7, 8 Nisan tarihlerinde Devlet Tiyatrosu Ankara Şinasi Sahnesi’nde, 11 ve 12 Nisan tarihlerinde Sabancı Uluslararası Tiyatro Festivali kapsamında Adana Devlet Tiyatrosu’nda, 13 Nisan’da Antakya Meclis Kültür Merkezi’nde, 15 Nisan’da Gaziantep Devlet Tiyatrosu’nda, 16 Nisan’da ise Mersin Kültür ve Kongre Merkezi’nde izleyicyle buluşacak. Oyun, 21 Nisan’da da Antalya Cornelia Diamond Onkoloji Kongresi kapsamında sahnelenmesinin ardından rotasını tekrar İstanbul’a çevirecek. Bilgi için: www.dostlartiyatrosu.com Youssou N’Dour kültür bakanı küsyoncu, söz yazarı ve Kültür Servisi Rolling besteci Youssou N’Dour, Stone dergisinin “Senegeleneksel Senegal mügal’in, hatta Afrika’nın ziğini çağdaş müzikyaşayan en ünlü şarlerle harmanlayarak kıcısı” olarak tanımlaüne erişti. Bugüne dığı Youssou N’Dodek Peter Gabriel, ur, Senegal’in yeni Paul Simon, Bruce hükümetinde kültür Springsteen, Tracy ve turizm bakanı olChapman, Brandu. N’Dour, ilk başta ford Marsalis gibi cumhurbaşkanlığı semüzisyenlerle çalışçimlerinde adaylığımış olan N’Dour, nı koymuş, ancak ye1985 yılında Nelson terli imza toplayamaMandela’nın serbest dığı gerekçesiyle sebırakılması için düzençimlere katılması engellenen kampanyaya katılenince, öteki adaylardan larak bir konser verMacky Sall’e destek Ünlü di. Afrika’da düvermişti. Sall de, şarkıcı, ülkesi zenlenen pek çok cumhurbaşkanı seSenegal’in yeni siyasal kampanyada çildikten sonra eski hükümetinde yer alan N’Dour, bankacı Abdoul yer aldı Uluslararası Af ÖrgüMbaye’yi başbakanlıtü’nün gerçekleştirdiği pek ğa, N’Dour’u da kültür ve çok insan hakları ve düşünce özgürturizm bakanlığına atadı. Bugün 52 yaşında olan şarkıcı, per lüğü konserine de katıldı. ‘Tuborg GoldFest’ 467 Temmuz tarihlerinde Parkorman’da Bu yılın sürprizi GunsN’ Roses Kültür Servisi Dünyanın her yerinden rock müzik toplulukları ile sanatçılarını, Türkiye’deki sevenleriyle buluşturmayı hedefleyen “Tuborg GoldFest”, bu yıl Guns’N’Roses ve Evanescence’ın aralarında bulunduğu isimleri İstanbul’da ağırlayacak. İstanbul Parkorman’da 46 ve 7 Temmuz tarihlerinde gerçekleştirilecek “Tuborg GoldFest”te, rock’n roll, numetal, senfonik rock ve hard rock gibi rock müziğin farklı türlerinden isimler sahnede olacak. GunsN’Roses, Evanescence, Apocalyptica, Within Temptation, Godsmack, In Flames, Lacuna Coil, Ugly Kid Joe’nun aralarında bulunduğu topluluk ve sanatçıların yer alacağı festivalin Türkiye ayağında ise Pentagram, Redd, Erdem Yener, Gürcan Ersoy, Ayşe Saran bulunuyor. “Tuborg GoldFest” biletleri Biletix’ten satışa çıktı. Cohen yeniden İstanbul’da Kültür Servisi Madonna ve Red Hot Chili Peppers’tan sonra İstanbul’a gelecek bir ünlü isim daha açıklandı. Radikal gazetesinin haberine göre Leonard Cohen, yeni albümü “Old Ideas”ın dünya turnesi kapsamında 19 Eylül’de Ülker Arena’da konser verecek. Efsanevi Kanadalı şarkıcı Cohen’in, Purple Concerts organizasyonuyla sahneye çıkacağı söyleniyor. “Everybody Knows”, “Hallelujah”, “Dance Me to The End of Love” gibi unutulmaz şarkılara imza atan Cohen, 2009’da Harbiye Açıkhava’da iki konser vermişti. ‘Adnan Saygun Bodrum Piyano Yarışması’ düzenleniyor Festival Komitesi Gümüşlük’te bir ilk Kültür Servisi Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Uluslararası Gümüşlük Klasik Müzik Festivali, “Adnan Saygun Bodrum Piyano Yarışması”nı hayata geçiriyor. Her yıl 15 ila 28 konser ve gösteriyle bugüne kadar 200’ün üstünde etkinliğe ev sahipliği yapan festival kapsamında, Adnan Saygun’un yapıtlarını genç kuşaklara tanıtmak amacıyla 2024 Haziran tarihleri arasında düzenlenecek “Adnan Saygun Bodrum Piyano Yarışması”nın sanat danışmanlığını devlet sanatçısı, ünlü piyanist Gülsin Onay yapıyor. Yarışmanın jürisinde ise Gülsin Onay’ın yanı sıra Lilya Zilberstein, Karst de Jong, İbrahim Yazıcı, Julian Gorus ve Eren Levendoğlu yer alıyor. Kazanan yarışmacılara, 500 lirayla 3 bin lira arasında değişen para ödülü verilecek. Detaylı bilgi için: www.gumuslukfestival.org C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle